31 Ağustos 2012 Cuma

Ulu önderin mal varlığını diline dolayan mürtecilere duyurulur.

Ulu önderin mal varlığını diline dolayan mürtecilere duyurulur.
Bir kez daha duyun işitin.
Durup durup aynı teraneyi söyleyip durmayın.


-------- Original Message --------
Date: Thu, 30 Aug 2012 16:43:39 +0300
From: Sili Ozerdim <siliozerdim@gmail.com>

Özel yasa çıkarttırarak kendine özel çıkarlar sağlayan devlet adamlarına, dünyanın her yerinde dün de, bugün de rastlanıyor, yarın da rastlanacak...

Ama özel yasa çıkarttırarak nesi var nesi yok milletine bağışlayan devlet adamına, ne Atatürk'ten önce, ne de sonra bir daha rastlanmamıştır.

Okuyun ve görün….

ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN.

Atatürk; 1927 yılında Büyük Nutku'nu okuduğu C.H.P'nin 2.ci Kurultayı'nda, taşınır-taşınmaz tüm mal varlığını C.H.P.'ne bağışlayacağını duyurmuştu.
Daha ileride, bu partinin artık devletle tamamen bütünleştiğini görerek fikrini değiştirmiş ve mal varlığını C.H.P'ye değil, Hazine'ye bağışlamaya karar vermişti.
İşte 1933 yılında bu konuda ilk adımı atmış ve gereken hukuki hazırlığı yapmasını da Genel Sekreter'i Hasan Rıza Soyak'a emretmişti.(Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, s.754).

Soyak, Atatürk'ün bu emrinin yerine getirilebilmesinin mümkün olmadığını, Miras Hukuku'nda "mahfuz hisse" denen bir kavram bulunduğunu, buna göre kız kardeşi Makbule Hanım sağ olduğu için mal varlığının yüzde 25'inin Makbule Hanım'a ait olduğunu, o nedenle tümünü değil ama kendi tasarrufundaki yüzde 75 üzerinde dilediğini yapabileceğini uzun uzun anlatmıştır.

Atatürk tatmin olmamış, tüm varlığını milletine yani hazineye bağışlamak konusunda ısrar etmiştir..
Sonunda;"...
Her neyse, bir çaresini bulmalı ve mutlaka benim istediğim gibi bir vasiyetname yapmalıyız.
Sen bu işle meşgul ol..."
demiştir.
Emir kesindir.

Hasan Rıza; bunun üzerine bir hukuk bilgini olan Saruhan (Manisa) milletvekili Mustafa Fevzi Efendi'ye danışmış, konuyu inceleyen M. Fevzi Efendi şöyle bir öneri sunmuştur:

"Miras Hukuku hükümleri çok açık.
Oradan bir çıkış göremiyorum.
Yalnız aklıma bir başka nokta geliyor:
TBMM Gazi için özel bir kanun çıkartsın.
Sorun herhalde o zaman çözülebilir."

Atatürk'ün de uygun görmesi üzerine konu Meclis'e götürülmüş ve bu kanun çıkartılmıştır.(Kabul Tarihi:12.6.1933, numarası:2307.)

Atatürk'ün mal varlığının tamamını hazineye bağışlayabilmesi için Atatürk'ün isteği ile Meclis tarafından çıkarılan 2307 nolu kanunun maddeleri şunlardır:

Madde 1:Gazi Mustafa Kemal Hazretleri'nin, Kanunu Medeni'nin 452.maddesi dairesindeki tasarrufları, mahfuz hisseler hakkındaki hükümden müstesna olup, bütün mallarında muteberdir.

Madde 2:Bu kanun neşri tarihinden itibaren muteberdir.

Madde 3:Bu kanunun hükümlerini icraya, İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

Tüm mal varlığının ulusa yani hazineye ait olduğu, 1933'te çıkarılan işte bu yasayla hüküm altına alınmış oluyordu.

İntikallerin tamamlanması ise 12 Haziran 1937'de bitmiştir.

Atatürk, kâğıt üzerinde nice mal-mülk sahibi görünüyor olsa da 1933'ten itibaren O'nun artık bir dikili ağacı bile yoktur.

Atatürk'ün, yaptığı bağışlara temel olan yasayı Meclis'ten rica ederek çıkarttırdığı tarih;
12 Haziran 1933'tür...
Yani, Cumhuriyet henüz 10 yaşındadır.
Hastalık belirtileri de daha ortaya çıkmamıştır.
Çiftliklerinin zarar etmesi diye bir durum da söz konusu değildir, çünkü daha çiftlikler yeni kuruluş aşamasındadır.
Atatürk, bilerek, isteyerek, daha işin başında malını mülkünü milletine bırakmaya karar verniştir.

Aslına bakılacak olursa Atatürk'ün mal varlığının çoğu kendisine bağış ve hediye olarak verilen köşklerden, evlerden, bağlardan bahçelerden oluşmuştur.
Prof.Orhan Çekiç'in de belirttği gibi:
'Atatürk'ün zaman zaman ziyaret ettiği yerler belediyelerinin kendisine
"yörenin bir şükran ifadesi olarak" köşkler hediye etmişlerdir.
Atatürk nezaketen kabul ettiği bu köşklerin tümünü ilk fırsatta belediyelere iade etmiş, buraları o belediyeler tarafından ya
"Atatürk Evi" olarak muhafaza edilmiş veya müzeye dönüştürülmüştür.
Bugün Anadolu'nun neredeyse her ilinde bir Atatürk Evi ve Müzesi olmasının nedeni bundandır.

Atatürk; kendine hediye edilenler bir yana dursun, kendi parasıyla edindiklerini bile ya Yalova'da, Mersin'de olduğu gibi yöre köylüsüne veya yukarıda belirtildiği gibi hazineye bağışlamıştı.
Örneğin, o günlerde bataklık olan bugünkü Etimesgut'un tüm arsalarını, bedelini ödeyerek parsel parsel satın almış, ıslah ettirmiş ve buralara Rumeli'den göç eden muhacir hemşerilerini yerleştirmiştir.
Aynı şeyi Yalova için de yapmıştır ve Yalova'ya ilk gidişinin nedeni, bu bölgeye yerleştirilen Rumeli göçmenlerinin durumunu görmek içindir.
Kooperatif kurulmasına öncülük etmiş 1 numaralı üyeliği kendisi almış ve bu yoldan da köylüye örnek olmuştur.
Kendi çiftlikleri başarılı bir düzeye geldiğinde de bunları o yörenin köylerine bağışlamıştır.'

--
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.

Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/

Alma mater
Sut annesi

Latince Atasozleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder