17 Mayıs 2011 Salı

Fwd: Kur'an-ı Kerim Arapça Okunur! "Bilgi Tekel'dir. Halka yayılması düşünülemez!"



-------- Original Message --------
From:     HTC <ht.cervatoglu@ismmmo.org.tr>

 

Bilgi Tekel'dir. Halka yayılması düşünülemez!

Batı' nın Nokta Atışı: İrtica emperyalizmle birlikte, emperyalizmin emrinde, İslamiyet’e karşıdır


1-ESKİ TARİHLERDEKİ KOORDİNAT BELİRLEYİCİLER:

Batı yüzyıllarca önceden Osmanlı’yı yıkmak için stratejiler geliştirmiştir.
Yapılan incelemelerde Osmanlı’yı yıkmanın en önemli yollarından birinin ibadetin Türkçe değil Arapça olması gerektiği birçok defa bazı misyoner yazarlar tarafından değişik tarihlerde yazılan kitaplar ile saptanmıştır.
Üstelik bu yazarlar hiçbir zaman aynı dönemlerde yaşamadılar. Bu tarihler ve Hıristiyan din adamı ve misyoner yazarlar şunlardır: (Bak: Türkçe İbadet. Cemal Kutay.)

Among The Turks (Türkler Arasında); Cyrus Hamlin, 1878;
Fifty Years in Constantinople (İstanbul’da Elli Yıl); George Washburn, 1909;
My Thirty Years in Turkey (Türkiye’deki Otuz Yılım); Lynn A. Scipio, 1955

Her bir kitabın ana fikri “Türkler Arapça ibadete devam etmeliler” (Dikkatinizi çekerim, bu fikirler Hıristiyanlara ait , aynı zamanda bizdeki irticacılara ait.)

2- GÜNÜMÜZDEKİ KOORDİNAT BELİRLEYİCİLER:
İngiliz Arnold Toynbee (1940’ların başında, ideolojilerin çökeceğini ve yerine dinlerin geleceğini, müdahale edilmez ise parsayı ise İslam’ın toplayacağını söylüyor.Mavi kitabın yazarı) ve onun izinden gidenler Amerikalı Samuel Huntington ve Alman Udo Steinbach.
Ortak özellikleri:
a-Birinci sınıf akademisyen- stratejistler.
b-Her ikisi de İslam ile ilgili sorunlarda danışılacak birinci sınıf danışman, yol göstericiler.
c-Yine her ikisi de İslam ve Müslüman bağlantılı politikaların süper rehberleri.

Türkiye ve İslamiyet hakkındaki fikirleri:
1-Her ikisi de Müslümanlara karşı ve özellikle Müslüman Türklere karşı bakışları son derece olumsuz.

2-Her ikisi de Cumhuriyetçi, laik Türkiye’den ve Kurucusu Atatürk’ten âdeta nefret etmekteler.
Çünkü dünya insanlarına karşı sunmak için vitrine koymak istedikleri; “kötü, pis islam” imajına aykırı laik demokratik bir İslamiyet örneği şu anda bir tek Türkiye’de var olmakta.

Ayrıntıdaki farklılıkları:

Samuel Huntington (ABD)
a-Sömürgenin küreselleşmesi gereği,daha evrensel düşünmekte; uygarlıkların çatışmasının esas olduğu,yeni dünyayı bu şekilde bir çatışmanın şekillendireceği veya şekillendirmesi gerektiğini savunmaktadır. Özellikle ve ısrarla altını çizdiği ‘Hıristiyan-Müslüman Çatışması”dır. Çöken komünizmden sonra düşman artık Müslüman medeniyetler’dir. Huntington bu aşamada bilimsel düşünce belirlemesini aşıp yönlendirici ve politika üretici bir rol üstleniyor.

b-Huntington’a göre: Batı ile entegrasyon arayan Müslüman dünya, özellikle Türkiye’nin değil Avrupa Birliği'ne girmesi, Nato’da kalması bile yanlıştır.

c-Öğüt bile veriyor: “Müslüman Türkiye Avrupa Birliğine girmek yerine diğer Müslüman ülkeler arasında iyi bir yer alsın. Türkiye İslam’ı dışladı. Avrupadan da dışlandı. Ortada kaldı.”

d-Sonra diyor ki: İslam inanç ve politikalarının ana kenti Ankara değil, Tahran ve onun yolunda yürüyen Müslüman ülkelerdir. (Burada da bizdeki irticacılar ile aynı görüş yoluna giriyor.) Bu teorinin uygulayıcısı ABD hükümetine göre “Haç-Hilal ilişkilerinde muhattap İran ve onun gibi ülkeler olmalıdır”.
( Yani bu adamların bütün çabası Türklerin yorumladığı ve yaşadığı din olan İslamiyet’i muhatap almamak ve vitrinde kötü malları satmak için öne çıkarıp iyisini tezgahın arkasına saklamak.Sonra da kendi mallarını satmak.)

Udo Steinbach (Almanya)
a-Eski Alman Başbakanı Helmut Kohl’ün Ortadoğu danışmanı idi. Almanya’nın yukarıdaki konuların mimarları arasındadır. Ayrıca onlarca Akademisyen gazeteci ve siyasetçiden oluşan büyük bir kadroyu da eyleme iter.

Udo Steinbach’da İslam konusunda sürekli İran’ı muhattap almaktadır. Hatta İran tarafından, ona İran’ın öncülüğünü yaptığı siyasal kökten dinciliğini iyi anladığı için İran’ın Almanya’daki özel işler sefiri unvanı iftiharla verilmiştir.!!

b-Udo Steinbach’ın ana stratejisi yine Huntington’un yaptığı gibi Türkiye’deki yaşanan Kur'an' daki İslamı İslam dışı göstererek , İslamiyet’i temsil yetkisini bir Hıristiyan olarak!!, İran gibi geleneksel-siyasal hurafe dininin tekeline vermektir.
   Bu nedenle Cumhuriyet Türkiyesi’nin bilim- akıl- çağdaşlık üçgeniyle kucaklaşan aydınlıkçı İslam anlayışının “İslam dışı olduğunu” iddia etmektedir.

c-Bu noktada nereye vurması gerektiğini çok iyi bilmektedir. Hedefi ustalıkla ve tam isabetle belirlemiştir: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

d-Udo Steinbach Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili değerlendirmelerine Taliban mollalarının da imza atmaları kesindir. Temel ithamı şudur: “Atatürk hilafeti kaldırarak İslam’a öldürücü bir darbe vurdu. (1996)” (Cemaletttin Kaplan’a da Hilafet ilan ettirmişlerdi Ne tesadüf!!. İslam’ın darbe yemesinden Hıristiyan Alman Udo Steinbach niye bu kadar kahırlanıyor?? Bizim irticacılar ne kadar sevinseler azdır. Adam aslında gizli Müslüman galiba !!!)

3- SONUÇ :
Temel strateji istikrarsızlık politikası gereği ,gizlice dinci örgütleri desteklemek, gerici ve Kur’an dışı İslamcı rejimlerle birlikte hareket edip Kur’an daki İslam’ın doğru dürüst tek yaşandığı yer olan Türkiye’yi önce diğer İslam ülkelerine benzetmek, sonra da bölgeye hakim olmak (BOP) ve egemenliği ele geçirmek, gibi üstü örtülü, ekonomik,gizli bir Haçlı seferi uygulanması yürürlüğe konmuştur.
Türkiye’nin zayıflaması, parçalanması amacı ile her türlü Kur’an dışı İslamcı örgütler ve bölücü örgütler bunlar tarafından kendi ülkelerinde korunmakta, büyütülmekte, saklanmakta ve desteklenmektedir.
????: Kürtçe Forum http://www.kurtceforum.org/dunya-dinleri/17933-bati-nin-nokta-atisi.html
Ana hedefleri Atatürk’ün fikirleri ve eseri Demokratik, Laik, Sosyal bir hukuk devleti ilkesini benimsemiş olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.

(Batı sömürgeciliği ve İslam dünyası Y:Nuri Öztürk.)

4- ÇÖZÜM
1- İbadet Türkçe olmalıdır. Halkımız ne okuduğunu anlamalıdır.
2- Haçlı Sömürgecilerin Kur’an dışı din olan İrtica’yı niye desteklediği, ilköğretimden başlayarak, üniversiteye kadar her öğrenciye öğretilmelidir.
     Herkesin bu konuda eğitimli ve bilgi donanımlı olması gerekmektedir.
     Çünkü Haçlı Savaşı mantığı asırlar sürebilecek bir saldırı tarzıdır.

Hasan Tahsin Çervatoğlu


"Şimdi bu adamın dediğini bu yazıya göre yorumlar isek kimlere çalıştığı belli olur."



16.05.2011 09:56, Oraj POYRAZ yazmış:

 

Yazılanlardan anladığımız,
  • Kur'anın manasını sadece Hz. Muhammet anlamıştır. Bu durumda hiç kimsenin kuran okumasına gerek yoktur. Hatta din alimleri bile Hz. Muhammedin yaptığı tefsirle yetinmek zorundadır. Nasıl olsa anlamayacaklardır.
  • O da ne anladığını bize hadislerle izah etmiştir. Bu durumda hadisler Kur'anın dahi önünde din kaynağı olmaktadır. Kur'an zaten okunarak anlaşılabilecek bir kaynak değildir. Onu anlama yetisi sadece Hz. Muhammede verilmiştir.
  • Hatta daha da ileri giderek hadis kitaplarını dahi anlamanız mümkün değildir, onun yerine din alimlerinin kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumak gerekir.
    Yani dini kendi kendinize anlama kabiliyetiniz yoktur, bir imama muhtaçsınız, imamı olmayanın şeyhi şeytandır. Zaten islam tarihini, Kuryeş Arapçasını, eski dinleri, Arap örf ve adetlerini, sadece imamlar bilir, başka kimseler bilemez ve öğrenemez.
  • Kur'an Araplara Arapça inmiştir, herkes her yönüyle Arap olmak zorundadır, İslam Araplara ait bir dindir..
  • İslamiyet yoldan çıkmış olan Araplara nüzul etmiştir, o halde Arap olmayanların ya da yoldan çıkmadığını düşünenlerin, İslamla bir alakaları yoktur.
  • Cennetin ana dili Arapçadır, bu nedenle cennetlik dahi olsanız, kimseyle anlaşamazsınız. Cennetlik olmak için de Arap olmanız gerekir.
Buyrun burdan yakın...

KUR’AN-I KERİM ARAPÇA OKUNUR!

 

 


 

Yapmış olduğum araştırmalar sonucunda; “Kur’an-ı Kerim hiçbir dile, hatta Arabçaya dahi tercüme edilemez” Kur’an-ı Kerim’in manasını yalnız Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (Aleyhissalatu Vesselam) anlamış ve Hadis-i Şerifleriyle bize bildirmiştir. Kur’an-ı Kerim’i tefsir eden odur. Doğru Tefsir Kitabı da, onun Hadis-i Şerifleridir. Kur’an-ı Kerim tercümeleri Kur’an’ın manasından bambaşka bir şey olmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in hakiki manasını anlamak, öğrenmek isteyen bir kimse, din  alimlerinin kelam ve fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. Bu kitapların hepsi, Kur’anı-ı Kerim’den ve Hadis-i Şeriflerden alınmış ve yazılmıştır. Kur’an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mana veremez. Okuyanları, bunları yazanların fikirlerini, düşüncelerine ve maksadlarına esir eder ve dinden ayrılmalarına sebep olur.

 

          Kur’an-ı Kerim’in, Latin harfleri ile yazılmasına da imkan yoktur. Çünkü bu harflerde, Kur’an-ı Kerim harflerinin hepsinin karşılığı yoktur. Bunun için mana da bozulmaktadır. Okunanın Kur’an olmayıp, manasız bir ses yığını olacağı 1986  baskılı (El-Muallim) dergisinde uzun  yazılıdır. Mesela, “ehad” yerine “ehat” derse, namaz fasid olmaktadır. Bugün çok kimsenin böyle bozuk tercümeleri ve Latin harfi ile yazılmış, ne olduğu belirsiz kitapları  (Türkçe Kur’an) diye gençliğin önüne sürdükleri, köylere dağıttıkları görülüyor. (Arapça Kur’an-ı Kerim yabancı dildir, onu okumayın! Öz dilimizle bunu okuyun) diyorlar. Böyle söyleyenlere dikkat edilmelidir. Bu kişiler din cahili aynı zamanda İslam’ın düşmanı olan kişilerdir. Eski tefsirlerin ışığı altında verilen manalara da tercüme değil, meal demek uygundur. Çünkü Arapça Kur’an-ı Kerim’in hiçbir zaman başka bir dile çevrildiğinde asla gerçek  manası verilemez. Bu her dilde böyledir. Kur’an’ın yalnız manasını ifade eden sözleri, Kur’an hükmünde tutmak, namazda okumak ve aslına hakkıyla vakıf olunmadan ahkam çıkarmak caiz olmaz. Hiçbir tercüme, aslının yerini tutamaz.  Kur’anı Kerim’de muhtelif manalara gelen lafızlar vardır. Böyle bir lafzı tercüme etmek, çeşitli manalarını bire indirmek olur ki, verilen mananın  İlahi olduğu bilinemez. Bunun için, Kur’an türcemesi demeğe cesaret edilemez. Bir dilden başka bir dile yapılan tercümelerde, her iki dilin hususiyetlerini hakkiyle belirtmeğe imkan yoktur.

 

          “Allahü Teala, Kur’an-ı Kerim, (Benim dilim Arabidir) diyor. (Muhammed Mustafa’ya , bu Kur’anı Arabi dil ile indirdim) buyuruyor.  O halde, Allahü Teala’nın melek ile indirdiği kelimelerin, harflerin ve manaların toplamı Kur’an-ı Kerim’dir. Böyle olmayan kitaplara, Kur’anı-ı Kerim denmez. Bu kitaplara Kur’an diyen Müslümanlıktan çıkar. Kafir olur. Başka dile, hatta Arabi’ye çevrilirse yine de Kur’an açıklaması denir. Asla yine de Kur’an yani aslı olmaz. Hatta hiçbir harfi değişmeden , okunmasında ufak değişiklik yapılırsa, Kur’an denemez. Kur’anı Kerim’in başka dillere yapılan çevirilerine (Türkçe dahil) Kur’an denmez. Bunlara, Kur’an-ı Kerimin meali, yani açıklaması denir. Bunlar Kur’an diye okunmaz. Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’i yüce Allah (c.c.) hazretlerinin indirdiği gibi okumalıdır. (Yani Arapça olarak, üstelik cennet ehlinin dilidir.)

 

          Mesela; Irak, Hicaz, Fas Arapçaları birbirine benzemiyor. Kur’an-ı Kerim bunlardan hangisinin dili ile açıklanacak? Kur’an-ı Kerim’i anlak için şimdiki Arapçayı değil, Kureyş dilini bilmek azımdır. Kur’anı anlamak için yıllarca çalışmış olmak lazımdır. Gençlerimizin önüne Kur’an tercümelerini sürerek öz Türkçe Kur’an okuyunuz, yabancı dil olan Kur’an-ı okumayanız demek, Müslümanların dinsiz yetişmesini isteyen İslam düşmanlarının yeni bir taktiği, hilesidir. O zaman Kur’an indirildiğinde Araplara indirilmişti. Hatta o zamanın Kureyş dilinde fasih Arapça olarak indirilmişti. Yoldan çıkmış olan cahiliye adetlerine iyice kaptırmış olan Araplara bizzat kendi dillerinde indirilmişti. Başka bir dille indirilmesi düşünülemezdi. Herkes kendi dilinde Kur’an okursa hangisi doğru olacak? Herkes Ayet-i Kerimelere kendi anladıklarına göre mana verecek, böylece Kur’an’ın esas manası bozulacaktır. Şu anki yüce Allah’tan indirildiği şekliyle Kur’an bütünlüğü sağlamaktadır. Tüm dünyada Kur’an’lar aynıdır. Aralarında bir harf bile değişiklik yoktur. Doğrusu da budur. Zaten Yüce Allah kıyamete kadar kitabını koruyacağını vaat etmiş, Ayet-i Kerimeler de bu belirtilmiştir. Başta Türkçe olmak üzere orijinal Kur’anı Kerim’e asla kendi asıl manası verilemez. Ancak meal dediğimiz satılan Kur’an meallerini alıp okuyabiliriz. Her Kur’an mealleri de okunmaz. Size tavsiyem; “Elmalılı Hamdi YAZIR” ın meallerini okumanız daha sıhhatlidir.

 

Selam, saygı ve dualarımla.

 

Yakup MUSA

 

10.04.2011




Bu e-posta SPAM ve ANTIVIRUS programlarında taranmıştır.
Bu e-posta mesaji ve ekleri sadece gonderildigi kisi veya kuruma ozeldir. Dogru aliciya ulasmamis olmasi halinde, bu mesajin baska bir aliciya yonlendirilmesi, kopyalanmasi veya kullanilmasi yasaktir.Bu e-postanın içeriği İSMMMO'nun goruslerini yansitmadigi gibi, İSMMMO'yu baglayici da degildir.
__._,_.___
Recent Activity:
========================================
Dağlarda tek
                    tek
                         ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
        güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saatı sordu.
Paşalar : «Üç,» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlıyacaktı.

N.H.RAN
.

__,_._,___

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder