17 Mayıs 2011 Salı

TARİH - Elhamra Sarayı [Enes Meriç]

Elhamra Sarayı

 

Enes MERİÇ

 



Elhamra sarayının temelleri 1232 yılında, Endülüs Emevilerinin devamı olan Güney İspanya’da, Beni Ahmer Sultanlığı devletini kuran Nasri hanedanı I. Muhammed bin Yusuf zamanında atılmıştır. Sabika tepesinden Granada şehrine hükmeden Elhamra Sarayı, Darro ve Ganil ırmaklarına bakan sarp bir tepenin üzerindeki bir düzlükte kurulmuştur. Saray, aynı sülaleden gelen çeşitli hükümdarlar’ın  III. Ebu Abdullah Muhammed, I. Ebul Haccac Yusuf, V. Muhammed  dönemlerinde  yapılan ilavelerle genişletilerek 142.000 m² alanı kaplamıştır.  Bu tepeye Kal’âtül Al-Hamra (el-Hamra) ismini ilk olarak Sevvar b.Hamdun el Kaysi adındaki bir Arap komutan tarafından (888–912) yıllarında yazdığı biyografide kullanmıştır. Bu tepeyi Kala’ât al-Hamrâ’üzerinde bulunduğu ve kendisiyle inşa edildiği toprağın rengini taşıması itibariyle “Kızıl Kuleler” olarak nitelendirmiştir.

 

IX yy.da Sevvar b.Hamdûn el Kaysi tarafından Medînet’ül-hamra adını ta­şıyan ve kaynaklarda "Ma'kılü'l-hamrâ, el-Kal'atü'l hamra, Hısnü'l-hamrâ" isimleriyle de geçen bir kale inşa ettirdiği be­lirtilmektedir. Elhamra sarayı adını Arapça Kırmızı "Kızıl" anlamına gelen Elhamra sıfatıyla tanımlanması, inşaatında kul­lanılan kil harcının kızıla çalan renginden ve  güneşin batışı esnasında üzerine düşen kızıl ışınların saray duvarlarına yansımasından dolayı bu ismi almıştır. Elhamra sarayı kuzey ve güney yakasında sulak vadiler bulunan ve doğusundaki Sierra Nevada eteklerindeki tepeciklerce korunan sarp bir yamaç üzerinde duran büyük bir kale görünümünü almıştır. XI. yüzyılın or­talarına kadar terkedilmiş bir vaziyette bulunan Elhamra Kalesi 1052-1056 yıl­ları arasında, Ziri Emiri Badis b. Habbus'un yahudi veziri Samuel b. Nağrile (Nagrello) tarafından tepenin eteğindeki yahudi mahallesini de içine alacak şekil­de genişletildi ve yıkık yerleri tamir et­tirildi; onarımlar daha sonra Emir Seyfüddevle Abdullah döneminde de (1073-1090) sürdürüldü.

 

XII. yüzyıl İslam ve hristiyan kaynaklarında Endülüslü lider­lerin Murabıtlar ve Muvahhidler'e karşı yürüttükleri mücadelelerden bahsedilir­ken bu ilk Elhamra Kalesi'nin El-Kasaba-tü'l-Hamra adıyla anıldığı görülmekte­dir. Elhamra adı Gırnata ve civarında Nasriler Devleti'nin kurulmasıyla 1232 daha öne çıkmıştır. Bu devletin temelini atan Galib Biltah Muhammed b. Yusuf, 1238 yılında idare merkezi olarak seçtiği Gırnata'ya girdiğinde geçici olarak (El-Kasa batü'l-kadime)'ye yerleşti ve Elhamra Ka­lesi'nin bulunduğu yerde, ölçüleri eski­sine göre daha büyük ve istihkâm şekli bakımından daha farklı yeni bir kasa­banın yani bugünkü Elhamra'nın kurul­ması talimatını verdi.  Elhamra, İslam sanatının Batıdaki şaheseridir.Sanat târihi bakımından kıymeti ölçülemeyecek kadar büyüktür. Kerpiçten duvarları, ahşapla ve kalıplardan dondurulmuş maddeler ile inşa edilen kemerleri, kubbeleri, direk tabanları, pervazları, saçakları, tavanları ile zengin inceliklerle dolu İslam sanat eserlerinin eşsiz bir teknik nümunesidir. Elhamra sarayı önceden tespit edilmiş bir plana göre yapılmamış, çeşitli ihtiyaçlar, emirlerin şahsi zevkleri vb. hususlar sarayın değişik biçimde gelişmesine sebep olmuştur.

 

Elhamra ilk olarak askeri bir alan olarak tasarlandıysa da zamanla emirlerin yaptırdığı yapılarla muhteşem bir saraya dönüştü. Sarayın çatı, kubbe ve kemerleri ahşaptan yapılmıştır. Elhamra'yı oluşturan çeşitli binaların her birinin ne zaman yapıldığını kesin biçimde tesbit etmek mümkün değildir. Duvarları ve kemerle­ri örten süslemelerin üzerinde bazı emîr isimlerine rastlanmakta, ancak kullanı­lan ana maddeyi alçının teşkil etmesi ve bu maddenin çabuk bozulması sebebiyle zaman içerisinde birçok kısmın onarıl­mış veya tamamen değiştirilmiş oldu­ğunu kabul etmek gerekmekte, dolayı­sıyla da adları okunan emirlerin binala­rı yaptıranlar mı yoksa tamir ettirenler mi olduğuna kolaylıkla karar verileme­mektedir. Bununla birlikte hangi emîrin zamanında hangi binaların ya da kısım­ların inşa edildiğine dair bazı genel tesbitler yapmak ve bazı varsayımlar ileri sürmek mümkündür. Mesela II. Muham­med döneminde (1273-1302)  Alcazaba (El-Kasaba)'nın ve Şarap Kapısı  “Puerta del Vino” bo­yunca inşa edilen mahallenin tamamla­nıp Ravza denilen emirler kabristanının ve Beni Serrac Divanhanesi'nin “Sala da los Abencerrajes” eklenmesiyle Elhamra'­nın büyük çapta bir saltanat şehri görü­nümüne kavuştuğu bilinmektedir. El­hamra'nın yukarısında bir yazlık saray olan Cennetü'l-Arif de (Generalife) bu emi­rin döneminde yapılmıştır. Saray mescidi’nin karşısındaki hamamı da aynı emir döneminde yaptırılmıştır. Saraya mükemmel bir taç kapıdan girilir. Elhamra kale, ribatlar, yazlık saray ve Generalife (Cennetül Arif) ile dört ana kısımdan oluşur. Girifit bir yapıya sahip olan Elhamra Sarayı, birbiriyle bağlantılı sayısız odalar ve salonlar, bu mekanların arasında yer alan avlular, ferahlatıcı yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçelerden ibarettir.

 

Salon ve avlu duvarları yüzlerce çeşit geometrik desenlerle süslenmiş seramikler ile örülmüştür. Elhamra’nın hamamları, sıcak ve soğuk su tertibatını birlikte tesis etme noktasında Endülüs’lü mühendislerinin olağanüstü becerilerini ortaya koymaktadır. Banyolar öylesine maharetle onarılmış ki, bunları kullanma esnasında onların bakış  açıları kolaylıkla anlaşılabilir. Dinlenme odası, estetik zevke hitap eder biçimde kiremitle örtülmüş ve aydınlatma orada bulunan ve divanların üzerinde yatarak istirahat eden ve dahi yukarı kat daki üstü kapalı koridorlarda icra edilen müziği dinleyen kişinin gözlerini rahatsız edecek derecede fazla  ışık almayacak bir düzene göre ayarlanmıştır. Elhamra geniş bahçeler ve parklar içinde bir köşk, saray ve külliyedir. Kale duvarları arasında kalan saha, çeşitli süs bitkileri, hayvanlar ve fıskiyelerle nefis bir manzara arz etmekteydi. Yine bu saha, birbiriyle kenetlenmiş sanat âbideleriyle doluydu. İspanyollar zamanında V. Carlos yaptırdığı binâlar hâriç diğerleri, Mersinli Avlusu ile Aslanlı Avlu’nun çevresinde toplanmıştır. Aslanlı Avlusunda bulunan Sultan Mezarları kısmı, İspanyollar tarafından tamamen tahrib edilmiştir. Mersinli Avlusu etrafında; Mahkeme Divanhanesi, İki Kız Kardeşler Salonu, Beni Sirac Salonu, Elçiler Salonu, Cami ve Hamamlar mevcuttu.

 

Elhamrada tek, çift, üçüzlü, dördüzlü sütunların alt ve üst başları hariç düz, diğer yerleri ince işlemelerle süslüdür. Elhamra'nın bugün ayakta kalan bö­lümlerinin en büyük kısmı I. Yusuf (1333-1354) ve Gani-Billah V.Muhammed (1354-1359) tarafından inşa ettiril­miştir. Sur boyunca dizilen Komares Ku­lesi (Torre ele Comares)  Kadı Kulesi (Torre de Kadi), Tepeler Kulesi (Torre de Picos), Cariye Kulesi'nin (Torre de Cautiva) mima­ri özellikleri ve tezyinatı, Adalet Kapısı'nın ise “Puerta de Justicia” (1338) ta­rihli kitabesi, bunların I. Yusuf dönemin­de Elhamra'ya katılan eserler olduğunu göstermektedir. Saray hamamının yeniden inşası ve Ebü'l-Haccac Kulesi'nin (Torre de Abul Hachach) yapımına I. Yu­suf zamanında başlanılmıştır. Elhamra'nın iki önem­li birimi olan Aslanlar Avlusu ile “Patio de los Leones”, “Comares”Komares Kasrı'nın inşasına bu dönemde başlanılmıştır.  V. Muhammed'den sonra Elhamra'daki mimarlık faaliyetlerinde bir duraklama dönemi­nin başladığı görülmektedir. Bunda, Nasriler'in içeride ve dışarıda birtakım ciddi problemlerle karşı karşıya gelmelerinin ve bu durumun iç istikran sarsmasının büyük payı vardır. Nitekim bütün XV. yüzyıl boyunca Elhamra'ya eklenen tek bina, VII. Muhammed'in (1392-1408) yap­tırdığı Prensesler Kulesi'nden ibarettir.  

 

Aslanlı  Avlu  

 

Elhamra sarayının elçiler salonuna açılan on iki aslan sütunlu, fiskıyeli avlusudur. Beni Ahmer Sultanlığı emiri V. Muhammed döneminde 1361–1391 yılları arasında yapımı tamamlanmıştır. Peristil şeklinde bir avludur. Avludaki havuz, beyaz mermerden yapılmış 12 adet aslan figürünün taşıdığı bir su çanağı ile tabanda poligon  şeklinde, derinliği az bir su yüzeyinden oluşmaktadır. Fışkıran su sesleri adeta bir musiki harmoniği oluşturur. 124 beyaz sütun mermerden, çanaktan taşan ve aslanların ağzından fışkıran su, ince kanallarla salonlara geçmektedir. Bu kanallar ile avlu dörde bölünür. Aslanlı Avlu'nun dört yanı mermer sütunlu revaklarla çevrilidir. Revaklar tek ve çift sütunludur.Avluda portakal ağaçları “Citrus Sinensis” dikkati çekmektedir. Sütun mukarnas,tavan süslemeleri sarkıt odaları ve çok sayıda hat ile dekore edilmiştir. Salon kavislerin bölünüşünde, tek ve çift sütunların hoşa geden bir tarzda yerleştirilmelerinde, kapı ve pencere yerlerinin tespitinde bunu anlamak mümkündür. İşte bu sayede harikulade perspektifler ortaya çıkmış, avlular ile açık salonlar arasında güneş ışığı, suların akışı ve gölgelerin oyunu buluşturularak, dış alemle inanılmaz bir uyum ve zarafet sağlanmıştır. Mahkeme salonu olarak adlandırılması su kanallarının ve bahçelerin dört bir kanalı cennetin dört nehrini sembolize ettiği,cennetin giriş kapısı tabiriyle özdeşleştirilmişti.O dönem cennet tasvirlerinin işlendiği palmiye ağaçları ve su fiskiyeleri ile dekore edilerek cennet özlemi dile getirilmeye çalışılmıştır.   

 

 

Kızkardeşler Salonu

 

Draza bahçesine bakan aynı isimli cum­ba vasıtasıyla da sarayın ünlü İki Kız Kar­deş Salonu'na (Sala de las dos Hermanas) geçilmektedir. Adını döşemedeki damar­ları iki genç kız figürüne benzetilmiş bü­yük bir mermer bloktan alan salonun du­varları, Endülüs hat sanatının en güzel örneklerinden olan İbn Zamrak'in şiirle­rinden alınma yazılarla tezyin edilmiştir. Tamamiyle mustarip tarzda yapılara, seramik süslemeleri ile tamamlanmıştır. İki kızkardeşler salonu’nun inşasına I. Yusuf (1333-1354) zamanında başlanılmış, Sultan V.Muhammed 1354–1358 yılları arasında tamamlanmıştır. İhtişamlı ve muazzam bir görüntüye sahip bu yapı sarayın diğer  bölümlerini birbirine bağlamaktadır. Güneş ışığı’nın pencerelerde yansıması ile yukarıdan aşağıya  yansıyan ışığın,duvar renkleri ile birleşmesi sonucu salona mükemmel bir görüntü vermektedir. Sultan’ın  I. Yusuf’un iki kızı’nın bestelediği şiirler zamanla salonun duvarlarına işlenmiştir. Hükümdarın özel dairesini teşkil eden bu bölümde yatak odaları bulunmaktadır. İki Kızkardeş Salonu'ndan büyük bir kapı vasıtasıyla güneyde bulunan, çifter sütunlu revaklarla çevrili ünlü Aslanlar Avlusu'na geçilir.   

 

 

Cennet’ül  Arif  Bahçeleri  (Generalife) 

 

Saray ve bahçeler, 1302-1309 yılında Sultan III. Muhammed’in hükümdarlığı esnasında inşa edildi, ve daha sonra emir Ebu Velid İsmail’in  hükümdarlığı 1313-1324  döneminde  tekrar dekore edildi. Elhamra sarayı’nın cennet özlemini ifade eden bu görkemli bahçeleri saray emirlerinin zamanla sarayı büyütmeleri, daha güzel konumlara getirme arzularıyla yapılmıştır. Cennet’ül arifin ismini rivayetlere göre Mimarı Arap Yanat al Arif'ten alındığı söylenir. Başka rivayetlerde sarayın her tarafını süsleyen “Allah” yazılarıyla, Cennet’ül arifin bahçelerininde mimarının evrenin hakimi “Allah”cc. olduğu ve bu bahçelerinde cennet özlemini ifadesi olarak  tasvir edildiği bir çok rivayette söylenmektedir.“Generalife” Cennet’ül Arif Bahçelerinde üç avlu bulunmaktadır. Su Kanalı Avlusu, Servili Avlu ile Su Merdivenleri Avlusu'dur. Su Kanalı Avlusunun  kuzey ve güney pavyonlarında iki adet ince ve uzun, fıskiyeli havuz bulunmaktadır. Havuzların her iki yanında zakkum “Nerium oleander” ile servi “Cupressus” mersin “Myrtus” ile gül  bitki türleri yer almaktadır. Ayrıca havuzların her iki ucunda lotus yapraklı, fıskiyeli küçük su çanakları bulunmaktadır. Servili avlunun içinde avluya adını veren dört servi ağacı “Cupressus sempervirens” ile fıskiyeli havuz bulunan küçük bir avludur.  Su Merdivenleri Avlusu:  Avlu içinde su, küçük havuzlar ve kanallar ile basamaklar şeklinde aşağıya doğru akmaktadır. Bu avlunun en önemli özelliği, mozaik taş döşeme ile bitkisel ve geometrik desenlerin oluşturulmasıdır. Mersin çiçeği, servi  ağaçları ve defne ağaçları Generalife Bahçeleri’nin önde gelen motifleridir. Güller havaya koku saçmakta, portakallar altın toplar gibi durmakta ve kanalın iki tarafında uzanan mersin çiçekleriyle örtülü su fışkırtan fıskiyeler bulunmaktadır.

 

 

 

Bereket  Bahçeleri 

 

Sultan I. Yusuf’un 1344-1391 yaptırdığı kenar uzunlukları 36 metre olan El-Bürke “Sala de la Berca” bereket avlusunda iki kenarda açılmış kapılarla yan salonlara geçilir. Avlunun kuzey ve güneyinde ince sütunlara dayalı yedi kemerli galeriler, özellikle süslemeleri bakımından dikkati çeker. Güney galerilerinin üzerinde harem daireleri yer alır. Avlunun kuzey kenarının ortasında yer alan bir kapıdan geniş bir dehlize sonra elçiler divanhanesine geçilir. Al-berca (Bereket) adı verilen bu dehlizin köşelerindeki mukarnaslı pandantifler ahşap tavanı taşır. Avlu’nun giriş kapısı,ahşaptan örmeler ile dekore edilerek süslü motifler ile zenginleştirilmiştir. Avlu’nun havuzu sarayın aynası’dır. Gün batımında kızıl rengin, suya yansıması ile muhteşem bir manzara oluşturur.  

 

 

Meşveret  Salonu 

 

“Mexuar” Meşveret Salonu, Sultan I. İsmail döneminde inşasına başlanılmıştır. Adalet divanı olarak emirlerin ve devlet erkanı’nın iştişare, meşvere yaparak görüş birliğine vardıkları,  İdari ve adlî meselelerin görüşüldüğü bölümdür. Meşve­ret Salonu (Maxuar) ve Komares Kasrı'ndaki (Palacio de Comares) hamam ise I. İsmail dönemine (1314-1325) aittir. Meşveret salonu ve diğer bölümleri Sultan V. Muhammed (1362) döneminde  inşasına devam ettirilerek genişletilmiştir. Salon revaklar, işlemeler, seramik süslemeleri ile tam bir mimari ustalıkla yapılmıştır. Meşveret salonu, süslü havuzlu  ve seramik süslemeli duvarları olan ufak bir avluya açılır. Bu avlu salonlara açılan ufak bir mescidin avlusudur. Dönemin şairlerinden İbn el-Hatip bestelediği güzel sözler ve şiirler bu oda’nın duvarlarını süslemiştir. 

 

Elhamra, Kastilya Krallığı'nın 1491'de başlattığı sıkı muhasara sonucu 3 Ocak 1492 tarihinde son Nasri emiri Ebu Abdullah Muhammed b. Ali tarafından Gır­nata şehriyle birlikte İspanyollar'a teslim edilinceye kadar geçirdiği iki asırlık ta­rihi boyunca hiç düşman istilâsına uğ­ramamıştır. Zaptedildiği gün ise kardi­nal Pedro de Mendoza, Elhamra'nın el-Kasaba bölümünde bulunan Gözetleme Kulesi'ne (Torre de la Vela) ünlü gümüş haçı dikerek İspanya'da İslam hâkimi­yetinin tamamen son bulduğunu ilan et­ti. İspanya tarihinde "Katolik krallar" adıyla bilinen Aragon Kralı Ferdinand ve Kastilya Kraliçesi İsabella çifti, Elhamra'yı "tek­rar fethediş" reconquista hareketinin başarıyla noktalanmasını simgeleyen bir zafer alameti olarak muhafaza edilme­si için özel bir gayret gösterdiler.

 

Bina­lar öncelikle devlet himayesine alınıp kraliyet sarayı olarak ilan edildi; bakım ve yönetimiyle de ölümünden sonra sü­lalesince sürdürülmek üzere Tendilla Kontu Inigo Lopez de Mendoza görev­lendirildi. Bunun arkasından Arap ustalar toplanarak sarayın tamire muhtaç kısımlarının aslına uygun biçimde ona­rımına başlandı. Daha sonra Kraliçe Juana'nın da aynı hassasiyeti göstererek Granada idarecilerine gönderdiği ve El­hamra'yı muhteşem bir yapı olarak nitelendirdiği 13 Eylül 1515 tarihli bir mek­tubunda, şehir meclisince toplanan ver­gilerden bir kısmının sarayın korunması için ayrılmasını istediği görülmektedir.

 

1492 yılında düşüşünden sonra, Kral Ferdinand Elhamra sarayı’nın ilk orijinal çizimlerini mimar Pablo Lozano’ya yaptırtmıştır. Bu çizimler İspanya kraliyet akademisi arşivlerinden 1780 yılında Madrid’te yayınlanmıştır. Bu çizimler Elhamra sarayı’nın bozulmamış orijinal mimari görüntüsünü yansıtmaktadır. Elhamra sarayı mimari bozulmaya ilk olarak Kastilya kralı V. Carlos tarafından 1526’da kendi adını taşıyan  sarayın yapımı için Elhamra'nın bir kısmı yıktırması ile başlamıştır. Yeni inşa edilen V. Carlos sarayı rönesans mimarisine uygun olarak  sütun direkler üzerine inşa edilmiştir. Daha sonraki yıllarda tahribatlar devam etmiştir,fransa ve İspanya arasındaki savaşlar sonrasında Napolyo’nun orduları tarafından talan edilmişsede, günümüze kadar mimari özelliğini ve kompleksini kaybetmemiştir.V. Carlos'un 1526 yılında Elhamra'nın içinde Rönesans üslûbunda bir saray yaptırmaya başlamış ve bu arada Koma­res Avlusu'nun “Patio de Comares” güne­yinde bulunan ve bugün “Sala de la Berca” olarak bilinen Bereket Divanhanesi"nin benzeri bir salonu yıktırıp gerek bu yıkımıyla gerekse üslûbu farklı bir sarayı buraya diktirmekle Elhamra'nın bütün­lüğüne büyük bir darbe indirmiştir. Aynı kralın yaptığı diğer bir değişiklik de Mersinağaçlan Avlusu'na “Patio de Arrayanes” bitişik mescidi kiliseye çevirmiş olması­dır. Yine V.Carlos döneminde mescidin karşısındaki hamamın da büyük bir bö­lümü tahrip edilmiş ve bu tahribatın iz­leri ancak 1934 yılında hamamın aslına uygun biçimde rekonstrüksüyonu yapı­lırken ortadan kaldırılabilmiştir.

 

1568-1570 yılları arasında vuku bulan müslüman ayaklanmalarından sonra Elhamra'nın bakımı için ayrılan para miktarında önemli bir azalma meydana gel­di ve II. Felipe 1581'de bu kaybı telafi maksadıyla 6000 duka altını tahsis etti.

 

18. yüzyılın başlarında, Katolik krallar devrinden beri Tendilla Kontluğu'nun sorumluluğunda sürdürülen devlet ko­ruması kaldırılan ve daha sonra bakım için tahsis edilmiş gelirleri kesilen El­hamra, bunun sonucunda çok sayıda yersiz yurtsuz kimsenin istilasına maruz kaldı. Her ne kadar devlet daha sonra yükümlülüklerini tekrar üstlendiyse de yapıya eskisi kadar ilgi göstermedi. 1809 yılında Napolyon'un kuvvetleri Granada'yı işgal ettiklerinde karargâh olarak Elhamra'yı seçtiler. Fransızlar bulunduk­ları süre içerisinde saray kompleksinin bazı yerlerini tamir etmelerine karşılık 1812'de ülkelerine geri dönerken hava­ya uçurmak maksadıyla bütün kulelere dinamit döşediler. Elhamra'yı yerle bir edecek olan bu teşebbüs, durumu za­manında farkedip dinamit kablolarını kesme cesaretini gösteren bir İspanyol askeri sayesinde kısmen sonuçsuz kal­mış ve daha sonra İspanya Krallığının çağrısı üzerine gelen birçok yabancı uzmanın da katkılarıyla zarar gören kısım­lar tamir edilmiştir. Amerikan edebiyatı’nın tarihçi yazarlarından, Washington Irwing 1783–1859, Elhamra sarayı’nı İspanyol arşivlerini  inceleyerek ele almıştır. Elhamra sarayı’nın sırlarını geçmişini, mimari yapısını detaylı bir şekilde ele almış, sarayın harem kısmındaki bir oda, 1829 yılında Washington Irwing’in ikametine tahsis edilmiş ve Amerikalı yazar bu odada Elhamra ile ilgili anılarını kaleme almıştır. 

 

1870 yılında Elhamra'nın hukukî sta­tüsü köklü esaslara bağlandı ve millî anıtlardan sayılarak himaye ve bakımı için her yıl devlet bütçesinden muayyen bir payın tahsis edilmesi kararlaştınldı. 1905'te koruma ve bakımı özel bir komisyona verildi; bu komisyon da 1913 yılında görev ve yetkilerini Halk Eğitimi Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne bağlı bir birime devretti. 1985 yı­lından beri ise Elhamra ile ilgili bütün hizmetler, El Patronato de la Alhambra y Generalife adlı bir kuruluş tarafından yü­rütülmektedir. ElHamra Sarayı 1984 yılında (UNESCO)  Eğitim Kültür ve Bilim Örgütü  tarafından dünya kültür mirası listesine alınmıştır. Elhamra günümüzde Dünya’nın yedi harika yapısı arasında gösterilmektedir.

 


 

Kaynaklar :

 

 

·          Necipoğlu Gulru, Muqarnas : An Annual on Islamic Art and Architecture. BRILL, 1994.

·          Grabar Oleg, Muqarnas. An Annual on İslamic Art and Architecture, Harvard University.1991, p.197-200.

·         TDV İslâm Ansiklopedisi,Elhamra maddesi:Dipnot bkz.C.VI. Güzel Sanatlar Matbaası, İstanbul 1995. s.32 

·          Owen Jones, The Alhambra Court in the Crystal Palace,Media Corporation, 2000, p.119 

·          Washington Irwıng, Elhamra, Endülüs’ün Yaşayan Efsanesi, (Çev).Veysel Uysal, İz yayıncılık, İstanbul 1992. 

·          Architecture of Spain, Alejandro Lapunzina, Greenwood Publishing Group, 2005. p. 295. 

·          Alejandro Lapunzina, Architecture of Spain, Greenwood Publishing Group, 2005, p.148.

·          Torres Balbas, La Alhambra y el Generalife, Plus Ultra, Madrid 1953. p. 20-24. 

·          Garcia Gomez, Foco de antigua luz sobre la Alhambra, Instituto Egipcio, Madrid 1988. p.112. 

·          Navarro Palazon, Julio.Formas arquitectónicas en el mobiliario cerámico andalusí, Cuadernos de La Alhambra.-Vol. 23 (1987), p. 21-64. 

·          Núñez, J. Agustín, Muslim and Christian Granada.Generalife, Edilux,Spain,2002.p.32 

·          Fernandez Puertas, Antonio. La casa nazarí en la Alhambra. En Navarro Palazon, Julio (ed.) Casas y palacios de al-Andalus: siglos XII y XIII. Barcelona; Madrid: Lunwerg. D.L. 1995, p. 269-286. 

·          Albert F.Calvert,The Alhambra,Universty of Toronto Library,Toronto-Canada.1906

·          Elhamra ve Topkapı sarayı mimari kataloğu,Türkiye ve İspanya kültürel  ilişkileri üzerine Elhamra sergisi – Los Palacios de la Alhambra y Topkapı del Viaje a Oriente, İstanbul-2009. 

·          Angel C.Lopez, Antonio Uzal, Cuadernos de la Alhambra, Vol. 26., Granada 1990. 

·          Cabanelas Rodriquez, Darío, O.F.M. El techo del salón de Comares en la Alhambra: decoración, policromía, simbolismo y etimología. Granada: Patronato de la Alhambra y Generalife, D.L. 1988. 

·          Diez Jorge, María Elena. El palacio islámico de la Alhambra, Universidad de la Granada, 1998. 

·          Marinetto Sanchez, Los capiteles del Palacio de los Leones en la Alhambra: ejemplo para el estudio del capitel hispanomusulmán y su trascendencia arquitectónica: estudio 1. Granada: Servicio de Publicaciones de la Universidad, 1996. 

·          T.D.V İslam Ansiklopedisi C.27. s.32, Bibliyografya : İbn Hayyân, el-Muktebes, Paris 1937 s. 63; İbnSâhibü's-Salât. Târthul-men bi'l-imâme cale'l müstadcafîn, Bağdad 1979, s. 184; İbnü'l-Hatîb, el-İhâta, IV, 270; LS. de Lucena. La Al­hambra como fue y como es, Granada 1935; a.mlf. La Alhambra Nazari del Siglo XV, Gra­nada 1975; R. Ford, Granada, Granada 1955; M. Abdullah İnan. el-Âşârü'l-Endetüsiyyetü'l-bâkıye, Kahire 1381/1961, s. 184-213; A. Galiego y Burin. Granada: Gia historica y artistica. Granada 1982; M. Antequera, The Alhambra y Generalife, Madrid 1985; A. C. Acedo. The Al­hambra in Deta.il, Granada 1989; Al-Andalus led. i.D. Doods], Mew York 1992, s. 153-161.

 

http://www.el-endulus.com/index.php?option=com_content&view=article&id=10&Itemid=16

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder