1 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir işkenceci, bir tecavüzcü terfi ettirilince akla gelenler...


 
 
  
 
AKTARICININ ÖN YAZISI
 
Gazete haberi ;
 
İstanbul’da terörle mücadeleden sorumlu
Emniyet Müdür Yardımcılığı’na Sedat Selim Ay  atandı...
 
***
 
Gerçek bir anı ;
 
Asansörle çıktık yukarıya.
Götürüldüğüm odanın tabanı beton.
Göz bağının altından seçebiliyorum, yere serili hiçbir şey yok.
“Kendin mi soyunursun, biz mi soyalım?”
Kendim soyunurum, bedenime onları dokundurtmayacağım.
...
Annemin, babamın, sevdiğimin, sevdiklerimin yüzü yok artık, hatırlayamıyorum. Uçurumdan aşağı yuvarlandım. Artık kirlendim, kimsenin yüzüne bakamam, sevemem, anne olamam! Yaşamak adına hiçbir şey kalmadı elimde, alıp götürdüler hepsini! Boşluğun içinde kayboldum.
 
Bildiğim, sevdiğim, bütün türküleri unuttum.
Hiç kimsenin yüzünü hatırlamıyorum.
En sevdiklerimin bile.
 
* Devamı aşağıda
 
 
Değerli dostlar,
 
Aşağıdaki yazı vicdanı olan tüm insanların acı duyarak okuyacakları bir yazıdır.Bu yazı işkenceci olanları,canavarlığı, acımasızlığı,insan kılığında olup da,insanlıktan nasiplenmemiş olanları anlatır.
 
Doğuştan vicdanları olmayan,ruhsuzları anlatır.
 
İnsanın sorası geliyor ;
Onların,işkencecilerin evde bekleyen eşleri,bacaklarına sarılan çocukları yok mudur ?
Yüreğinin  ak sevgisiyle sarılan anaları,kızkardeşleri yok mudur ?
 
Bu yazının bir tarafında İnsansılar,canavar işkenceciler vardır.
 
Diğer tarafında Devlet koruması altında tutuklu iken insanlık ve kadınlık onuru ayaklar altına alınarak,tecavüze uğrayan evli ve genç bir kadın vardır..
Bu işkence tarihimizden ufacık bir örnektir.
 
Bu yazının baş aktörü,İktidar hükümeti tarafından İşkence yapma sahasına daha büyük yetkilerle donatılarak tekrar sahaya sürülmüştür.
 
Yakın geçmişte Devlet göreve atayacağı kişilerde  mesleki yeterlik,donanım,bilgi,beceri, makamı temsil etmek,fazilet,ahlak ve erdem arardı.Geçmişinde beyaz izler bırakanlar kamuda makam sahibi olabilirlerdi.
 
Son 10 yılın atamalarına bakıldığında,ardında kara ayak izleri olanların kamu yönetiminde üst kadrolara atandığı görülecektir.Örnek isterseniz "Gugle amcaya" soruverin...
 
Naci Kaptan
01 Ağustos 2012
 
***
 
Ne diyor Işıl Özgentürk;
AL GÖZÜM SEYREYLE (DÜNYAYI)
 
Cumhuriyet 31.07.2012

Işıl Özgentürk
isilozgenturk@superonline.com
 
 
Cehennem Ateşi Harlanırken!
 
Şimdi gencecik bir kadının 12 Eylül’de nasıl işkenceye maruz kaldığını, nasıl tecavüze uğradığını okuyacaksınız:
 
Asansörle çıktık yukarıya. Götürüldüğüm odanın tabanı beton. Göz bağının altından seçebiliyorum, yere serili hiçbir şey yok.
 
“Kendin mi soyunursun, biz mi soyalım?”
 
Kendim soyunurum, bedenime onları dokundurtmayacağım. Hırkamı, kazağımı, atletimi çıkardım. Bir sandalyeye oturttular, kollarımı kütük gibi bir şeye bağlamaya çalışıyorlar. Nihayet bitti. Askıdayım işte. Odaya biri girdi. Ayak seslerinden, kapının açılıp kapanma sesinden anlayabiliyorum.
 
“Utanmıyor musun bu kadar erkeğin içinde soyunmaya?”
 
Utanıyorum, ama belli etmemeye çalışıyorum. Bana dokunmasınlar yeter. Bu arada üzerimde kalan diğer çamaşırlar da; pantolonum, çoraplarım, iç çamaşırlarım çıkarılıyor.
 
Acı çok daha keskin. Nefes almanın kendisi ayrı bir işkenceye dönüşüyor. Soru soran yok, konuşan yok. Sadece arada bir “Tamam mı, yeter mi” diye sesleniyorlar.
 
Tekrar yerdeyim. Kollarım artık hissetmiyor. Çıplağım, çıplaklığım beni korkutuyor. Utanıyorum. Terliyorum, korkunç terliyorum. Başka şeyler düşünmeliyim. “O kadar erkeğin ortasında çırılçıplaksın, ne düşüneceksin, çıplaksın işte! Giysilerini iste. Hadi iste onları.”
 
Tekrar askıdayım. Kollarım bana ait değil, hissetmiyorum. Giysilerim onları geri versinler. Başka bir şey istemiyorum. Aklımda sadece pantolonum, kazağım, hırkam var. Bunlara kilitlendim...
 
***
 
Bildiğim, sevdiğim, bütün türküleri unuttum. Hiç kimsenin yüzünü hatırlamıyorum. En sevdiklerimin bile... Birileri olmalı, bu kadar uzak olamazlar. Tutunacak bir yer bulmalıyım.
 
“Yalnızsın işte. Tutunacak hiç kimse yok. Giysilerini iste. İste onları, daha ne bekliyorsun? Onlar seni koruyacak.”
 
Kapı gürültüsü duydum. Odaya yeni biri girdi galiba.
 
“Daha bitmedi mi? Ne uğraşıyorsunuz, indirin yatırın yere orospuyu!”
 
İndirin, yatırın yere!
 
Bir anda askıdan indirildim. Yere fırlattılar. Başım yere çarptıktan sonra buz gibi betonu hissettim. Terden sırılsıklam olmuşum. Kollarımı kullanıp ayağa kalkmaya çalışıyorum, ama söz geçiremiyorum onlara. Kahkaha seslerini, küfürleri duyuyorum.
 
Göz bağının altından sadece ayakları hayal meyal görüyorum. Ayağa kalkmaktan vazgeçip bacaklarımı toplamaya çalışıyorum. Tekmeyle engelliyorlar. Kollarımı bacaklarımı sıkıca tutmaya çalışıyorlar. Çırpınıp kurtulma çabalarım sonuçsuz. Bağırmaya çalışıyorum, sesim çıkmıyor sanki.
 
Üzerimde bir ağırlık hissediyorum. Duyduğum acıdan dişlerim birbirine geçiyor. Karşı koyamıyor, kıpırdayamıyorum, kafamı bile oynatamıyorum. Kendi haykırışlarım, çığlıklarım, sesim bana yabancı gibi geliyor. İğrenç şeyler söylüyorlar.
 
“Kocan bile böyle becerememiştir” diyor birisi.
 
Üzerimdeki o iğrenç ağırlık işini bitirdiğinde, su nasıl buza dönerse öylece donup kaldım. Mumya gibi dondum kaldım. Ölümü isteyecek gücü bile alıp götürdüler benden.
 
Annemin, babamın, sevdiğimin, sevdiklerimin yüzü yok artık, hatırlayamıyorum. Uçurumdan aşağı yuvarlandım. Artık kirlendim, kimsenin yüzüne bakamam, sevemem, anne olamam! Yaşamak adına hiçbir şey kalmadı elimde, alıp götürdüler hepsini! Boşluğun içinde kayboldum.
 
Evet, bu cehennem sıcaklarında sizlerin, İstanbul’da terörle mücadeleden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığı’na atanan Sedat Selim Ay’ın işkence yaptığı Asiye Zeybek Güzel’in kendi başından geçenleri anlattığı 1999’da yayımlanan “İşkencede Bir Tecavüz Öyküsü” adlı kitabından kısaltarak aldığım bir tecavüz öyküsüne ortak olmanızı istedim.
 
Evli, çocuklu ve mutlu ailelere(!), deniz kıyısında kurulmuş saat gibi duydukları her kapı gıcırtısında elleri havada oynamaya başlayanlara inat sanki bu yaz ülkenin tam ortasında bir cehennem ateşi yanıyor ve sürekli dört bir koldan harlanıyor.
 
Oldu işte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye’nin iki kez mahkûm edilmesine neden olan bir işkenceci (Sedat Selim Ay) terfi ettirilerek, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcılığı’na atandı.
 
Ey vicdan nereye gizlendin, bugünlerde en çok sana ihtiyacımız var!
 



Naci KAPTAN



--
Kurmus oldugum gruba uye olun

Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrýlmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/
Ey mutsuzlar!

Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz.
Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz.
Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki,
sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz.
Bok yiyorsunuz!
Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz!
Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan.
Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine.
Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.
 
Bertolt BRECHT
Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma,
hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk

- - - - - - - - - - - - - -
1920 - Islam yuceltme derneginin bildirisi :
#Yunan ordusu halifenin ordusu sayilir.
Hic de zararli bir topluluk degildir.
Asil kafasi koparilacak mahlukat Ankara#dadir.#

ISKILIPLI ATIF 

Ab Jove principium
Jupiter'le baslayalim

Latince Atasozleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder