23 Haziran 2012 Cumartesi

Re: [desifre] Re: [UNITED-TURKS] Re: Re: 8 Şehit...Sebep sizsiniz... OYLE MI ACABA?

Bir de bu rant meselelesi var.
Askerin PKK'dan rantı olmaz.
Bunu bilin.
PKK olmasa da TSK aynı sayıda asker ve subay besler.
Hep beslemiştir.
Subayın aylık maaşını, ve emekli ikramiyelerini rant sanmayın.
Subay subaylık yaparak zengin olmaz.
Tek maaşla geçineni 30-40 yıl çalışır bugünkü şartlarda 250-300 bin liralık bir ev alır, bir de vasat bir araba, sonra da elindeki emekli maaşını kendisine sunulan sosyal tesislerde idareli olarak ölene kadar kullanır.
Eğer bir subayın eşi çalışıyorsa, durum çok değişir. Çünkü eşin maaşı tamamen tasarruf hanesine yazılır. Bu durumda olanların ek olarak yazlığı, ya da birkaç evi ya da ederi 500-750 bin lira arasında mülkü olabilir.
Eşi bankacı, doktor olanların durumu daha da iyi olabilir.
Namusuyla, her anında ter dökülmüş, 30-40 yıl bu kadar etmez mi?
Subay küllükte yaşasa, fukara, muhtaç olsa bundan neden keyif alasınız?

ASKERİN TERÖRDEN, SAVAŞTAN RANTI YOKTUR.

Asker savaşsa da, savaşmasa da aynı maaşı alır.
Savaş rantı yine sivil için geçerlidir.
Savaş parasını ihalelerle kim harcıyorsa o.

Savaş rantını kim yemiş diye araştırırken.
Dönüp başbakana, onun zenginlerine, parti lider kadrosuna, partili bürokratlara bakacaksınız.



On 23.06.2012 07:27, Can Ikiz wrote:
Sevgili Oraj,

Simdi dogru noktadayiz sanirim. Eksik olan seyin `irade`oldugunu yazmissin ki bence de dogru bir ifadedir. Siyasi ve askeri `irade` ve birbirine `guven` eksikligi. Olan devlet mekanizmasina oluyor, tabi arada harcanan da halk oluyor. Bu daha ne kadar boyle devam, daha ne kadar bu cefakar halk sehit olan oglunun ardindan `vatan sag olsun` der orasini Allah bilir ama hic bir sey sonsuz degildir. Bu nasil olur bilemiyorum ama ordunun komuta kademesinin , emniyetinde, bir sekilde yeniden yapilandirilmasi gerekmektedir. Kendilerine emanet edilen sadece vatan degil, vatandasin evladinin da oldugunu hic akillarindan cikartmamalidirlar. Ve, bu PKK isi bir rant meselesi olarak gorulmekten arindirilmalidir artik.






Saygilarimla
Can Ikiz

From: Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net>
To:
Sent: Friday, June 22, 2012 3:01 PM
Subject: Re: [UNITED-TURKS] Re: Re: 8 Şehit...Sebep sizsiniz... OYLE MI ACABA?

İşte ben de onu cevaplamıştım.
Savaşma iradesi olmayınca yapılacak bir şey olmaz.
Heronlar görmez, dost ateşleri, yanlış anlamalar olur, sen pusuya düşersin, düşmanı pusuya düşüremezsin.
Savaşma iradesi yok.
Kim de yok bu irade?
Herşeyden önce siyasi iktidarda yok.
Siyasi iktidar mücadeleyi bırak, ülkenin bir bölümün çoktaan terk etmiş durumda.
Mücade edenin önünü kesiyor, parasını kesiyor, düzenini bozuyor, hapse tıkıyor.
İşte pusuya düşenlerde kurban olanlar.
Ordu silah bıraksın teklifini müzakere eden bir iktidar sözkonusu.

PKK lider kadrosuyla teslim şartlarını konuşan bir liktidar.
Savaşta ne yapılır.
Herşeyden önce düşmanınla bütün diplomatik teması kesersin.
Neden?
Çünkü savaş sözün bittiği yerde yapılır.
Savaşın ortasında gizli diplomasi neden yapılır?
Ya teslim alacaksındır, ya teslim olacaksındır.
Koşulları görüşürsün.

Eksik olan eğitim değildir, olanlar kırk devlete daha ordu yetiştirir.
Eksik olan silah değildir, kullanabilirseniz, bölgemizdeki hemen her güce üstün gelir.
1980'lerde bu yana kendi silah sanayimize az çok birşeyler yaptırabildik.
Bir ABD ve Rusya olunca teredüt yaşarım.
Onların da bölgemizde bulunan kuvvetleriyle başat olduğumuzu düşünürüm.
Komutanların komuta yeteneklerinden çok fazla eksik olduğunu düşünmüyorum.
Siz bugün 8 askerin acısıyla kime hesap soralım havasına girmişsiniz.
Suriye söz konusu olunca yüzbinin rakamlarıyla kayıp hesabı yapmaya hazır olmalısınız.
Savaş böyle birşeydir.
Sonunda kazansanız da kaybınız olur.
Bakın ABD Irak'ı elinde tutmak için senede 3-5 bin kişilik kaybı göğüslemek zorunda kaldı.
Ayrıca sanmayın ki, bu millet ordularına çok büyük masraf yapmış olsun.
Evet milletimiz fakirdir, yapabildiği budur.
Ama, 1960 yılından 1980'lere kadar ordumuzu donuna kadar ABD donatmıştır.
Millet ordu beslemek adına çok da büyük bir külfet altına girmemiştir.
Gözünüzde büyütmeyin.
Misal SSCB Kafkas sınırlarımıza 70 Zırhlı Tümen, Balkan sınırlarımıza 50 Zırhlı Tümen yığmıştır.
Peki biz ne yaptık.
Savunmamızı NATO caydırıcılığına ihale ettik.
Marşal yardımıyla verilen II. Dünya Savaşı silah ve cihazlarla kendimizi savunuyormuş gibi yaptık.
TSK'nın ambargo yiyene kadar, personel masrafı dışında masraf yapmamıştır.
Onu da zorunlu askerlik nedeniyle çok düşük tutmuştur.


Ordunun şu aşamada yapacağı hiçbir şey yoktur.
Ben orada olsam, görev yapanlara şunu söylerdim.

Arkadaşlar bırakın vatan kurtarmayı kendi canınızı kurtamayı düşünün.
Buralar çoktan bırakıldı.
Siz de vatan kurtaracağım derken beyhude canınızdan olmayın.
Birbirinizi koruyun, kışlanızı, koruyun, aman pusuya düşmeyin.
Bunları derdim.

Dediğim gibi eksik olan malzeme değil, o bulunur.
Eksik olan hukuki altyapı değil, o da ayarlanır.
Eksik olan asker değil, gani gani var.

Peki eksik olan nedir?
İ-R-A-D-E
Kimde eksik?
Hükümette eksik?
Hükümette mücadele iradesi olmayınca eksikleri yerine koymuyor,
kusurları gidermiyor, mücadele edenin önünü açmıyor,
hatta mücadele edenlerle mücadele ediyor.
İşte sorunun cevabı.

Birilerini dava etmek gerekirse, istikamet sivil iktidar olmalı..


On 22.06.2012 20:59, Can Ikiz wrote:
Sevgili Oraj,

O kadar emek vermissin yazmissin eline saglik, guzel olmus olmasina da bunlar ile benim yazdiklarimin ne ilgisi var anliyamadim.

Belki benim yazi seklimden olsa gerek yeterince ifade edemedim, demek istedigim sudur: Biz TSK`ya Akademi verdik, para verdik, silahin alasini verdik, asker verdik karsi taraftaki PKK`da ise gercekci olalim cogunlukla daga cikmis capucudan yani egitimsiz koyluden baska bir sey yok. Tam otuz kusur yildir 100 kusur milyar dolar para harcanimindan sonra hala basladigimiz yerdeysek sen hala bana cikip PKK tarihcesini anlatma, cok gec. Bir seylerin degismesi gerek demektir. Buyuk ihtimal orduda yeni bir Vaka-i Hayriye yapilmasi gerek demektir, daha once iki defa yapildi belki de bir ucuncusune gerek var. Bilemiyorum ama bu haliyle ordu oldukca atil vaziyette. Erler olduruluyor ama yargilanan bir tane komutan yok. Bu cocuklari aileleri su yolundami buluyor, ben bunu sorguluyorum.




Saygilarimla
Can Ikiz 

From: Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net>
To: TurkIdea@yahoogroups.com
Sent: Thursday, June 21, 2012 4:25 PM
Subject: [UNITED-TURKS] Re: Re: 8 Şehit...Sebep sizsiniz... OYLE MI ACABA?


Şu ana kadar son kayıplarımızla ilgili yazmamıştım.
Sanırım vakti geldi.
Genel olarak herkes sebeplerle değil sonuçlarla meşgul.
Ayrıca yakın tarihte G.Doğuda yaşananların kronojisiyle çoğu insan ilgilenmiyor.
Ben bölgenin özellikle 1989-1994 yılları arasındaki durumunu çok iyi biliyorum.

Kürt Ayrılıkçılığının Tarihi:

Elbette 80'li yıllara gelene kadar gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde sayısız kalkışma olmuştu ve bastırılmıştı.
İşlerin başlagıcı derebeylik düzenine ve onun ilgasına dayanır.
Akkoyunlu-Osmanlı savaşları döneminde Osmanlıdan yana tavır sergileyen Kürt ve Zaza aşiretlere özel bir derebeylik statüsü verilmişti.
Bu aşiretler kendi ordularını besler, kendi vergilerini kendileri alır, devlet olmakla ilgili temel ihtiyaçlar, mesela mahkemelerin görülmesi vb. aşiret içerisinde halledilirdi.
Kısacası aşiretlerin otonomileri vardı.
Bu tıpkı ortaçağ şatolarında yaşayan Kontların, serflerin nizamı gibi aynı zamanda yasal imtiyaz halini almış bir uygulamaydı.

Osmanılı meşrutiyetin getirdiği şartları tıpkı bu günkü Avrupa Topluluğu şartları gibi standart bir mülki düzen olarak ülkenin bütün bölgelerinde uygulamaya kalkıştı.
Buna göre il/İilçe taksimatı oluşturuldu, bugün dahi Cumhuriyet döneminde devlet nizamı olarak  izlerini gördüğümüz bu nizama göre iller ve ilçelerde devlete kurumlarının tesisine başlandı.
Hemen bütün bakanlıkların il ve ilçe teşkilatları peyder pey oluşturuldu.
Ancak, bu iş özellikle D.GD.Anadolu bölgesinde yerel derebeylerine verilmiş olan imtiyazların kaldırlmasını zaruri kıldı.
İşte ilk isyanlar buradan çıktı.
Bu arada Osmanlı yıkıldı.
Daha sonra, Cumhuriyet döneminde de aynı sıkıntılar yaşandı.
Cumhuriyetin ilk yılların çeşitli savaşlar sebebiyle çok da üzerinde durulmayan bölgede işler oturunca, normal devlet nizamının tesisi konusu gündeme geldi.
Yine aşiretlerin katı direnciyle karşılaşıldı.
Aslında bu isyanların ilk yıllarında devlet pek sertlik göstermemiştir.
Mesela Tunceli birkaç yıl aşiretin kontrolünde otonom kalmıştır.
Bu dönemde çeşitli heyetler oluşturulmuş, uzlaşma aranmıştır, süreler verilmiştir
Aşiret liderleri ise konunun önemini ve gidişini idrak edememiştir.
Kendilerini ve aşiretlerini hala daha Ortaçağ sistemi içinde var edebileceklerini düşünmüşlerdir.
Fakat ufukta II.Dünya Savaşı belirmiştir.
Ve bölgede devlet otoritesini tesisi konusunun beklemeye de tahammülü de kalmamıştır.
Çünkü, devlet bir taraftan Bulgaristan hududuna tertibat alırken arka tarafını henüz işler çok da çetrefilleşmeden temizlemek istemiştir.
Sonuçta, bu dönemdeki isyanlar kanla bastırılmıştır.
Hatta bu dönemde yaşananların haddinden fazla kanlı olduğunu da söylemek mümkündür.
Yaşanan kanlı olaylar bölge halkında fazlasıyla dehşet havası estirmiştir.
Bu nedenle, olaylar uzun yıllar duraksamıştır.
Sonraki dönemde taaaa, 80'li yıllara kadar bu konu buzdolabında kalmıştır.
Yeni olayların uzun yıllar boyunca görülmemiş olması aynı zaman bir gaflete de sebep olmuştur.

PKK'nın Kurulması

1980'lerde PKK vardı, yeni kurulmuştu, genellikle sol örgütlerin bir fraksiyonu olduğu kabul ediliyordu.
Hatta KAWA gibi ayrılıkçı başka fraksiyonlarda vardı.
Ancak, hemen hiçbir ayrılıkçı örgütün 80 öncesinde kırsal örgütlenmesi yoktu.
Onlarda bünyesinden çıktıkları sol örgütler gibi ağırlıklı olarak kentsel örgütlenme halindeydi.
Fakat daha sonra benim de neden olduğunu tam olarak izah edemediğim bir şekilde bütün bu örgütler kırsal örgütlenme ve eylem modeline gittiler.
Benim tahminim, bu örgütlere Vietnam tarzı kır gerillası taktiğini ABD/AB başta olmak üzere batılı gizli servislerin öğrettiği yönünde.
Çünkü bugün Derin Devlet denilen yapı Ermeni Suikastlerini durduracak bir stratejide başarılı olmuştu.

Derin Devlet nedir?

Bu olaylarla eş zamanlı olarak ülke 12 Eylül dönemine girmişti.
İşte şimdilerde derin devlet olarak mitoloji haline sokulan ama gerçekte hem darbe döneminin hem de sonraki dönemin siyasi liderlerinin ve mülki amirlerinin itifak ettikleri bir mücadele yöntemi geliştirilmişti.
Yani belki kimseler açık seçik söylemez ama, ben söyleyeyim gerçekte derin devlet 12 Eylül dönemini takip eden dönemdeki, Cumhurbaşkanları, Başbakanları, İçişleri Bakanları, Genel Kurmay Başkanları, Emniyet Genel Müdürleri ve MİT yetkilileridir.
Derin devlet budur.

Bildiğiniz normal devlet, ve o dönemin devlet ricalinin dönemin olaylarına karşı aldıkları tedbirler manzumesi.
Esasen derin devletle yüzleşiyoruz, Türkiye barsaklarını temizliyor dedikleri işlerin gerçek sorumluları bu kişilerdir.
Ve netekim, kurcaladıkça işler S.Demirel, T.Çillere doğru uzanmıştır.
Daha da kurcalarsanız, 12 Eylü'ü takip eden bütün devlet ricali DERİN DEVLET olacaktır.
Hepsini yargılamak zorunda kalırsınız.
Ayrıca devletin bir sürü yatak odası sırrını da ortalara dökmüş olursunuz.
AKP devletle yüzleşmek adına cumhuriyet rejimini sarsmak ve kendine yeni müttefikler bulmak için işte özellik bu dönemi ve kadroları bu yüzden kurcalayıp duruyor.
Çünkü gerçekten de illegal ve gizli kalması gereken işler vardır.

Peki bu derin denilen aslında bildiğimiz devlet olan, aslında gizli bir tarafı da olmayan bu oluşum ne yapmıştır?
Nedir bu yatak odası sırları?
Nedir illegal faaliyetler?

Devletin Kirli İşleri

İşlerin başı Ermeni suikastlerine dayanır. Ermeniler hiçbir engelle karşılaşmadan yıllarca takır takır diplomatlarımızı öldürdüler.
Diaspora ve Ermenistan Ermenileri bu işlerin müsebbibi olan ASALA örgütüne her anlamda yardım ettiler.
Cumhuriyet Hükümetleri de çaresizi olayların seyrini izledi durdu.

ASALA Sponsoru Ermeni Zenginlerin Halli

12 Eylül liderleri bu işleri durdurmak için İLLEGAL bir yola saptı. Hapiste olan bazı ülkücülere ayne dizilerdeki gibi iş teklif ettiler.
Ağca, Çatlı gibi ülkücüler işte bu kararlar üzerine askeri cezaevlerinden kaçırıldı.
Özellikle Çatlı kendisine biçilen role gayet uyumlu davrandı.
Ağcaysa zayıf mental yetenekleri nedeniyle batılı gizli servislerin eline düştü.
Kanada, Fransa ve ABD'de birçok Ermeni zengin öldürüldü.
Bunlar ASALA'nın finansörleriydi.
Cinayetler hep TİT(Türk İntikam Tugayı) imzalıydı.
İşte DERİN DEVLET denilen aslında bildiğiniz normal devlet ricali olan kadronun bunlar ilk yasadışı işleriydi.
Ermeni zenginler büyük panik yaşadılar.
Batılı gizli servisler herşeyi fark etti, ancak bağlantıyı ortaya koyamadı.
Muhtemelen, T.Erdoğan bu işleri daha da kurcalarsa batı ülkelerinde yaşayan Ermeniler S.Demirel, T.Çiller, M.Ağar gibi şahsiyetlerin peşine düşecek, ve bütün bu devlet adamlarını insanlığa karşı işlenmiş suçlar sebebiyle uluslararası mahkeme önüne çıkarmaya çalışacaktır.
Tıpkı Sırp liderler gibi.
İşte T.Erdoğanın eski kadrolara şantaj yapmakta ilk kullandığı konu budur.
Sonraki dönemdeyse hemen heme eş zamanlı olarak PKK olaylı hareketlendi.
Bu da batılı ülke gizli servislerinin ASALA sponsorlarının halli konusundaki cevabıydı.
Ve PKK'nın ilk baskını 1984 Eruh baskınlarıyla görüldü.
Bakın 1984 diyorum, hemen herşey eşzamanlı gelişti.
Son ASALA cinayeti ise 04.07.1994  tarihinde Atina Elçimiz  Haluk SİPAHİOĞLU'nun öldürülmesiyle olmuştur.
Kısacası DERİN DEVLET diye neredeyse mitoloji haline sokulmuş o zamanın devlet ricali başarılı olmuş ve ASALA cinayetlerini durdurmakta başarılı olmuştur.
Bu işi için illegal yollara mecbur kalınmış olması da ayrı bir vakıadır.

Kürt Mafyasını Tasfiyesi

Elbette batılı güç odakları ASALA seçeneğini terk etmiştir ve yine onun çekirdeğinden PKK yeniden örgütlenmiştir.
PKK batılı gizli servislerin eğitimi sayesinde Vietnam tarzı kır gerillası teşkilatlanmasına gitti.
Eruh 1984 baskını aslında yeni bir kapışma döneminin ilk eylemiydi.
Türk DERİN DEVLETİ diye mitoloji haline sokulmuş dönemin devlet ricalinin buna tepkisi şöyle oldu.
ASALA sponsorlarının hallinde kullanılmış olan kadrolar bu seferde önce Kürt Mafyasının hem Türkiye hem de Avrupa'da tasfiyesi için yeniden işe alındı.
Çünkü Kürt Mafyası uyuşturucu ve kaçakçılık geliri üzerinden PKK'nin finansmanına katkıda bulunuyordu.
PKK'yla mücadede finansmanın kesilmesi bir taktik olarak benimsenmişti.
Ülkücü mafya devlet kurumlarının da himayesiyle, hem Türkiye'de hem de Avrupa'da Kürt mafyasını tam olarak tasfiye etti.
Hatta bu günlerde hayal gibi olacak ama, Ülkücü Mafya İtalya'da Sicilya Mafyasına dahi diş geçiriyordu.
Elbette bu doğal, Türk hükümetlerinin desteklediği kadar hiçbir mafya destek görmemişti.
Ülkücü mafya bütün Avrupa'da her türlü mafyöz faaliyeti ele geçirdi ve Kürt Mafyasına yaşam alanı kalmadı.
Kadın ticareti, uyuşturucu ticareti, her türlü kaçakçılık, aklınıza ne gelirse.
Elbete Çatlılar bu işleri şahsi menfaatleri için yapmadılar.
Sezarın hakkı Sezara ellerinden milyar dolarla ölçülebilen paralar geçti ve bu kişilerin üzerinde fazla birşey kalmadı.
Yani zimmetlerine para geçirmediler.
Bu DERİN DEVLET denilen aslında bildiğiniz devlet ricalinin bir başka illegal macerasıydı.
Jean Christophe Grange'in meşhur romanı Bozkurt işte bu dönemde ülkücü mafyanın gücünden etkilenerek kaleme alınmıştı.
Bu dönemde ülkede de cinayetler işlendi.
Kumarhaner kralı, Adapazarı şeytan üçgeni, Baybaşin kardeşlerin Londraya kaçmak zorunda kalmaları vb
Aslında dönemin bütün Kürt babalarına durum güzelce izah edilmişti.
Mesela Kürt İdris durumu hemen anlamış ve legal alana çekilmişti.

Ülkücü Mafyanın Tasfiyesi

Ancak, batılı güç odakları hemen karşı tedbirler aldı.
Onlar da gırtlaklarına kadar terörün ve örtülü harekatın içine girdiler.
PKK'ya verilen maddi destek, eğitim desteği, örgütlenme desteği had safhada artırıldı.
Yeni savaşma taktikleri, yeni mayın ve silah donanımları, yeni eğitim imkanları, dağa çıkışın artırılması, kentlerin ajite edilmesi, kentsel örgütlenmenin geliştirilmesi, yerel ve genel yönetimlere PKK'nın sokulması
Kürt mafyasının Avrupa'dan tasfiyesi için düğmeye basıldı.
İşte BARSAK TEMİZLEME sloganıyla yapılan şeyin net sonucu bu oldu.
Ülke içinde yandaş çevreler sivil toplum kuruluşu görününde oluşturuldu.
PKK'yla mücadele eden kesimlerin altı oyuldu.
Ve yavaş yavaş bu günlere doğru geldik.

Ülkücü mafya tasfiye oldukça yerini yeniden PKK mafyası aldı.
Artık, uyuşturucu parası, Avrupa'daki her türlü mafyöz gelir PKK'ya akar oldu.
Ülkede mücadeleci çevreler ve kadrolar ağır bir mücadelenin hedefi haline geldiler.
Lugatta ne kadar psikolojik harekat taktiği varsa hepsi de kullanıldı.

Yeni Müttefikler

Yeni müttefikler bulundu, Cemaatlerle saflar sıklaştırıldı, onlara da PKK'ya verilen destekler verildi.
En başta eğitim, örgütlenme, finansman desteği.
Zaman içinde eskinin DERİN DEVLETİ yani bildiğiniz devlet ricali doğrudan hedef alındı.
Ülkede politik ortam manuple edildi.
Bu işler taa Karen Fogg'lar, Konrad Adenaur vakıfları, Uğur Mumcu suikastine kadar uzanır.
Gerek Osmanlı tarihinde gerekse Cumhuriyet döneminde İngizlerle ya da ABD'yle işbirliği yapmamış, diyaloga girmemiş cemaat önderi yoktur.
Ama bunlardan en çok öne çıkanı İngilizlerin adamı olan Şeyh Nazım Kıbrısi ve ABD'nin adamı olan Fitnebaz Hocadır.
Kıbrısi sanırım yakın zamanda öldü, yerine kim geldi, napar bilmiyorum.
Ancak, mürtecilerin o kanadı İngiliz daha açık ifadeyle Rothchiltds piyonu olduğundan ve ülkemizde de ABD yani Rothcilds takımı hakim olduğundan çok büyük bir güç sahibi olduğunu sanmam.
Muhtemelen Cüppeli hoca bunların her ikisinden de aykırı düştü. Ve onu da ULUSALCILARLA yani bildiğiniz milliyetçilerle beraber içeriye tıktılar.
AKP kadrolarıysa kendilerin birden büyük bir güçler çatışmasının  içinde buldu.
Aslında olup bitenleri daha yeni yeni anlamaya başlıyorlar.
Muhtemelen T.Erdoğanın bir süre sonra ulusalcı laflar ettiğini duyacağız.
Ve o da tuu kaka olacak.
İşbirliğine yatkın olan politik cemaat liderleri işleri devam ettirecek.

Son Durum

Ülkenin bekasıyla ilgili dönemin devlet ricalini oluşturan kadrolar zaman zaman çeşitli illegal faaliyetlerde bulunmuştur.
DERİN DEVLET budur.

AKP'yse emperyalist oligark güç odaklarıyla işbirliği yaparak var olabilme imkanını kullanmaktadır.
Soyut bir ifade olan şu emperyalist güç odakları da açarsak, bu günlerde ülkemizde hakimiyeti olan ve her türlü olayı yönlendiren Püriten Hristiyan ABD konuşlu bir zenginler klübünün Rochefeller liderlindeki sendikasıdır.
Yanlarında Japon zenginlerde vardır.
Bunlar dünyada ABD donanmasının bulunduğu her yerde çok uluslu şirketleriyle bulunur.
Coğrafi alan olarak Arap Baharı yaşanan ülkeler, Turuncu Devrim yaşanan ülkeler, Kıta Avrupasının özellikle Fransız ve Almanya kökenli, bağlantılı ülkelerinde, uluslararası stratejik su yollarının üzerinde bulunan ülkelerde hakimdir.
Elbette bu baharlara bir de Türk baharını ilave etmek gerekir.
Karşı taraftaysa Aşkenaz Yahudisi zengin ailelerin oluşturduğu, İngiliz Kraliyet ailesi başta olmak iüzere Avrupa'da bulunan bütün aristokratların evlilik yoluyla akrabalık ilişkisi oluşturduğu bir gurup vardır.
Bunlar eski İngiliz Sömürgesi şimdiki Commonwealth ülkelerinin hepsinde ve BRICS ülkelerinin tamamında Royal ön ya da son ekli çeşitli şirketlerle boy gösterir. Genelde bu aileler Sir, Baron, Kont, Vikont gibi asil ünvanlar taşır.
İngiliz ulus devleti ve İsrail ulus devletinin durumu çetrefillidir, onu ayrıca konuşmak gerekir.
İşte küresel oligarşi dediğimiz şey somut olara budur.
Malesef ülkemiz küresel oligarklardan bir gruba tam olarak teslim olmuştur.
İktidar, medya, sivil toplum kuruşları, finansman kuruluşları, hemen her şey bunların gücü ya da etkisi altındadır.
Eskinin derin devletini oluşturan bütün kurumlar, kadrolar tam olarak tasfiye olmuştur.
Ülkede bugün itibariyle parası ödenerek satın alınmamış ulusal bir basın organı kalmamıştır.

Ülke nereye gider

Bugünkü politik tabloyla PKK'yla mücadele imkansızdır.
Çünkü mevcut iktidar eski dönemin DERİN DEVLETİ  olan bildiğiniz devlet ricalini ABD desteğiyle tasfiye etmiştir.
Kendi ajandasında olan şeriat hedefine bu şekilde ulaşmayı umut etmektedir.
Yine ülkede milliyetçi bütün kadrolar ve kurumlar bu şekilde ABD desteğiyle yıkılmıştır.
Bugün itibariyle AKP iktidarlarının eli kolu bağlıdır.
İşbirliğinden yan çizdiklerin anda, eski dönemin kadroları tarafından bir anda tasfiye edilecektir.
Hem de ne tasfiye, Yassıadayı bile ararlar.
Ben doğrusu, şimdiki iktidarın liderlerin Kızılay Meydanında bulunan uzun direklerde çürürken, kimsenin elleyemediği bir halde asılı olarak görür gibiyim.
Korkular büyük, şantajlarda güçlü.
Eğer mevcut durum bu şekilde giderse ülke kesinlikle bir içsavaş ortamına girer.
Kürt ve Türklerin birbirine etnik arındırma yaptığı bir iç savaş olacaktır.
Kürtler çoğunlukta bulundukları bazı G.Doğu illerini koparıp K.Irak'la birleşen bir devlet oluşturabilir.
Ancak, güç yetiremedikleri yerlerde de ağır şekilde katliamlara maruz kalırlar.
Bu bölgelerde bulunan Kürtler becerebilirlerse Kürt bölgelerine kaçar, kaçamazsa biz elhamdülilah Türküz deyip geçiştirmeye çalışırlar.
Aynı tablo Kürt bölgelerinde kalan Türkler için de geçerli olur.
Kişilerin Kürtçe konuşması istenir, konuşamayanlar katledilir.
Ne olur, nasıl olur bunu anlamak için en güzel rehber Ermeni Kalkışması ve takip eden dönemde gelişen olaylardır.
Ya daaa, işler çatallaştığında yine bir Türk yiğidi çıkar, boşlukta, dağınık haldeki milli güçleri örgütler, darbe ya da ihtilal yapar.
Kürt kalkışması görünümlü II.Ermeni İsyanının bu raddeye varmadan önünü alır.
Kardeşlik tablosu korunur, bozguncular yok edilir.

Olayların Muhtemel Seyrini Nereden mi biliyorum?

Çünkü Balkan Harplerini, Ermeni kalkışmasını biliyorum.
Tarih bir kere daha tekerrür ediyor.
Esasen PKK kalkışması batılıların Ermeni çekirdeğinden oluşturdukları II. Ermeni Kalkışmasıdır.
Kadrolar, teknikler, taktikler birebir aynıdır.
Amaç da aynıdır.
Sonuç da aynıdır.
Hallaçoğlunun makalelerini okuyun, görün.
PKK kadrolarının gerçek etnik temelini okuyun görün.
Elbette Kürtler bu olayların seyrinde meze oldukların yaşayıp görecektir.
Biz Türkler de bu olayların bu noktaya gelmesine seyirci kaldığımız ve çanak tuttuğumuz için suçumuz ağırdır.
Biz de tıpkı atalarımızın D.Anadoluda Ermenilerle yaşadıklarını yaşayarak cezamızı çekeceğiz.
Son Söz.
Ülkede polititk arenada kimler varsa, bunlardan hiçbiride PKK'yla mücadele iradesi yoktur.
Eksik olan budur.
PKK'yla en son ve en kesin sonuçlu mücadeleler T.Çiller döneminde yapılmıştır.
O gün bu gündür hemen her iktidar zaman doldurmuş, top çevirmiştir.
Hiçbir iktidar geçmiş dönemin DERİN DEVLET diye efsaneleştirilmiş,soyutlaştırılmış kadroları kadar bu işe baş koymamıştır.
PKK'yla mücadele anlamında bütün bakanlıkların kendi ihtisas alanlarında ve yasal zeminde yapabilecekleri vardır.
Ve yıllardır böyle bir mücadele iradesi görülmemiştir.
Herşeye rağmen eski dönemden kalma MIT, Emniyet, TSK kadroları şu an pasifize edilmiştir.
Eğer hain başkomutansa yapabilecek hiçbir şey yoktur.
Ben her şehidin ardından aynı şeyi söylüyorum.
Ey şehit sen satılmış bir vatanın, satılmış bir devletin, satılmış bir ordusunun ferdisin.
Yazık oldu, günah oldu, behude şehit oldun.
Keşke bir taşın arkasında sinseydin, ve ölmeseydin.
Hiç değilse sağ kalır, eşine, çocuğuna, ailene faydan dokunurdu.

Bugün oralarda olsam gördüğüm her devlet görevlisine bunu söylerdim
Umutsuz ve beyhude bir çabadır.
Hain başkomutan olunca yenilgi kaçınılmazdır.
Eğer ille ölmek, şehit olmak gerekirse, isyan etmek ve o başkomutandan hesap sormak için ölmeli.
Böylesine kanlı, iç karartıcı, umut kırıcı öngörülerden sonra devletin ve milletin dahi geride kalmadığı senaryoları konuştuktan sonra ne demokrasi, ne hukukun üstünlügü, ne vesayet sistemi, hiçbir şeyi konuşmanın anlamı yoktur.
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe.
Ya herru, ya merru.


On 21.06.2012 20:40, Can Ikiz wrote:
Sevgili Oraj,
 
Yillardir sehit veriliyor binlerle. Simdi bunu cikip sadece AKP`ye mal etmek dogru degil. Benim dikkatimi cekense daha bugune kadar hemen hic bir yerde, bir kere bile bir tek ordu mensubunun suclandigini, sorgulandigini, askeri mahkemede yargilandigini gormedim. Artik biraz da Mehmetcigi futursuzca ates hattina surenlerin askeri yeteneklerini sorgulamak gerekmiyor mu? Birilerinin cocuklari olurken birlerinin omuzlarinin pirpirlarla dolmasi bana dogru gelmiyor. Daha bugune kadar ne bir komutanin, siyasinin, zenginin cocugunun Mersinin otesinde askerik yaptigi vak`i olmadi bu ulkede. Ustelik ordumuzun elinde dunyanin en pahali oyuncaklari var, karsi tarafta neredeyse hic birsey yok sadece tufek ve mayin. Artik oturup egriyi dogruyu dusunme zamani degil mi???
 
Vatan, millet Sakarya ama bir yere kadar...
 
 
 
Saygilarimla
Can Ikiz
From: Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net>
To:
Sent: Thursday, June 21, 2012 8:42 AM
Subject: 8 Şehit...Sebep sizsiniz...

 
8 Şehit...Sebep sizsiniz...
+++++++++++++++++++++
 
Ali Serdar Bolat   20 Haziran 2012
 
Aydınlık, 20 Haziran 2012
 
AKP'nin "Bölünme Anayasası" için düğmeye basması,
"Akil Adamlar" için Bay Kemal'in devreye girmesi,
Yeni Kürt Açılımı için Tayyip Bey ve Bay Kemal'in el sıkışması üzerine
PKK yeniden harekete geçti.
******
"Silahla olmuyor, PKK'nın isteklerini kabul edelim, bak CHP de bu noktaya geldi"
yutturmaca ve dayatmasını
"Anaların gözyaşları dinsin" yaygaracıları eşliğinde piyasaya sürmek için
PKK baskını gerekli idi.
******
Amerika, şartların uygun olduğunu düşünerek çıtayı yükseltti.
PKK'ya talimat verdi: "Barzani'nin sahip olduğu yetkilerin aynısını Türkiye'den iste"
İsteklerini dayatmak için de PKK'ye "Saldır koçum" dedi.
İsrail Heron görüntülerini, Amerika da Predatör görüntülerini sakladı.
15 köylüyü görüp ortalığı ayağa kaldıran Amerika, 300 teröristi göremedi (!)
Anında istihbarat komedisi bir kere daha madara oldu, ama anlayan kim.
******
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay "Kürt Açılımı'nda ABD başından beri devrede" demişti.(9 Haziran 2012).
Amerika'nın istihbaratı saklaması, hangi amaçla devrede olduğunu açıkça gösterdi.
Kimse de çıkıp "Yahu bu heronlar, predatörler hem de ağır silahlar taşıyan 300 kişiyi nasıl görmedi" diye İsrail'e ve Amerika'ya sormadı.
******
PKK, vura vura Bölünme Anayasası yaptırıyor.
"İsteklerimi yapmazsanız işte böyle yaparım" diye tehdit ediyor.
İktidar da, muhalefet de PKK'ye cesaret veriyor.
Verilen her taviz (Yeni Anayasa, Akil adamlar, ev hapsi, Avrupa Özerklik şartı vesaire) PKK'nin yeni talepler ileri sürmesine yol açıyor.
******
Suriye'de ordu ile isyancıların çatışması sırasında seken bir kurşunun Türkiye içindeki mülteci kampındaki bir barakaya isabet etmesi üzerine "Sabrı taşan" ve Suriye'ye posta koyan Tayyip Bey'in sabrı, Barzani bölgesinden gelen teröristlerin askerlerimizi şehit etmesi üzerine taşmıyor.
Tayyip Bey, Barzani'ye posta koymayı aklının ucundan bile geçirmiyor.
Demek adi bir barakanın duvarı askerlerimizin hayatlarından daha önemli Tayyip Bey için.
******
Bay Kemal: "Hepimiz 70 milyon en şiddetli şekilde terörü lanetliyoruz" dedi.
Yetkisiz bir vatandaş olarak ben de lanetliyorum.
Sen de ancak benimle aynı şeyi yapabiliyorsan, o makamda işin ne? İn aşağı.
******
"İnsansız hava araçları sana istihbarat vermediler mi?" diye Tayyip Bey'e sözde yüklendi Bay Kemal.
"Hey Amerika, alo, senin predatörler bu 300 kişiyi nasıl görmedi" diye Amerika'ya sormadı.
"Tayyip Bey, orduya talimat ver, başta Kandil tüm kampları yok etsinler, bu işi kökten bitirelim" demedi.
******
Tayyip-Kemal "Akil Adamlar" tokalaşmasının ertesi günü, Serhan Bolluk, Aydınlık Başyazısında:
"Görürsünüz terörü" demişti. Ne yazık ki görüldü.
Serhan Bolluk, bugünkü başyazıda diyor ki:
"ABD başından sonuna devrede. Beşir Atalay söylemişti.
Ya Erdoğan ve Kılıçdaroğlu nerede? Söyleyelim: Hep birlikte devredeler.
Bir "ana muhalefet" partisi düşünün ki, 8 şehidin hesabını soramasın.
Soramaz, çünkü tokalaşıp plana dahil olmuştur.
Hesap soracak değil, hesap verecek konumdadır. O hesap sorulacaktır"
 
******
******
This eMail was send by Oraj POYRAZ at cimcime@neomailbox.net.
For questions and changes contact the Group Administrator: at cimcime@neomailbox.net.
If you want to unsubscribe from this orajpoyraz@emaildodo.com Group click here
To file a complaint please sent an eMail to: mailto:complaints@emaildodo.com?subject=This is a complaint about orajpoyraz@emaildodo.com&body=Hi,%0D%0A%0D%0AI would like to file a complaint about the orajpoyraz@emaildodo.com group. %0D%0A%0D%0AI am not happy about the fact that .......%0D%0A%0D%0AWould you be so kind to follow this up ?%0D%0A%0D%0AThanks,%0D%0A





-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Bildigini bilenin arkasindan gidiniz, bildigini bilmeyeni uyariniz, bilmedigini bilene ogretiniz, bilmedigini bilmeyenden kaciniz.Konfucyus - M.O 551 â€" 479 - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -Di nle  rin kitaplarini;Okuyup  anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumayip hem de anlamayana, 'yobaz' denir.Nikola Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -Dinler atesbocekleri  gibidir:Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.Arthur Schopenhauer - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -Ey mutsuzlar!Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan. Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma, hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.   Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -Putlarin, Kabenin istedii: Kolelik; Canlarin,  ezanin diledigi: Kolelik; Mihrapti , kiliseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.Omer Hayyam





--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Bizim dinimiz, ulusumuza, degersiz, miskin ve asagi olmayi salik vermez. Tersine Allah da, Peygamber de insanlarin ve uluslarin onur ve sereflerini korumalarini buyuruyor. 1923.  K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ - - - - - - - - - - - - - -   - - - - - - - - - -  Dinlerin kitaplarini;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumayip hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.  Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Ey mutsuzlar!  Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.   Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma, hi  cbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum. Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...  K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Putlarin, Kabenin istedii: Kolelik; Canlarin, ezanin diledigi: Kolelik; Mihrapti, kiliseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.  Omer Hayyam





--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Google Adsense YASIM ILERLEDIKCE Siir, CAHIT SITKI TARANCI Siirleri YASIM ILERLEDIKCE  Yasim ilerledikce daha cok anliyorum Ne buyuk nimet oldugunu ah ey guzel gun Bos yere uzulmekte mana yok, anliyorum Kadrini bilmek lazim artik her acan gulun Sukretmek turkusune daldaki her bulbulun Yanmak da olsa artik ask ile yasiyorum  Cahit Sitki TARANCI - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Dinlerin kitaplarini;  Oku  yup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumayip hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.  Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Ey mutsuzlar!  Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.   Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma, hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum. B  enim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...  K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Putlarin, Kabenin istedii: Kolelik; Canlarin, ezanin diledigi: Kolelik; Mihrapti, kiliseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.  Omer Hayyam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder