31 Mayıs 2012 Perşembe

Sabahattin Önkibar - Bülent Ecevit’i kim öldürmek istedi?

Bülent Ecevit'i kim öldürmek istedi?

Sabahattin Önkibar

Yeni Mesaj - 30 Mayıs 2012

http://www.gazetevatanemek.com/

Yıl: 2001.

Ekonomik kriz patlamış, bütün Türkiye gibi İhlas Holding de buhranda!

İşte o günlerde Enver Ören aradı: "Sabahattin, havalimanından arıyorum, Holding olarak çok zordayız. Başbakan ile derhal görüşmemiz gerekiyor, bunu bu akşam sağlayabilir misin?"

Aynı günün akşam saatlerinde Enver bey ile beraber Başbakan Ecevit'in huzurundayız.

Ecevit'in yanında her zaman olduğu gibi Hüsamettin Özkan var.

Enver Ören hemen söze girdi: "Sayın Başbakanım çok zordayız. Sizden para istemiyorum. Ben İsrail Bankalarından 100 milyon dolar buldum. Bana devlet bankaları teminat mektubu versin yeter. Başka bir şey istemiyorum."

Rahmetli Ecevit bu isteme dehşet bir karşılık veriyor: "Sayın Özkan Enver bey para istemiyor, mektup istiyor. Yazın bir mektup, verin gitsin!"

Hüsamettin Özkan ile göz göze geliyoruz. O an ikimiz de dudaklarımızı ısırıyoruz zira Türkiye'nin Başbakanı devlet bankalarının vereceği teminat mektubunun aslında para demek olduğunu bilmiyor ya da unutmuş!

Özkan cevap veriyor: "Efendim teminat mektubu demek zaten para demek."

Ecevit: Öyle mi?

Bu anekdotu aktarmaktaki maksadım Sayın Ecevit'in son döneminde gerçekten hasta olduğunu ortaya koymak ve bu hastalığın devlet yönetimini engellediğini ifade etmek içindir. Nitekim bugünün Başbakan'ı Erdoğan Ecevit' için merdivenleri bile çıkamıyor diyerek o günlerde açıktan eğlenmiştir.

Buradan hareketle Ecevit'le ilgili olarak o dönem çıkan hastalık haberlerinin gerçekliği bağlamında eksik var, fazla yoktur!

Gelelim hastanedeki öldürme ya da iş göremez raporu tezgâhı iddialarına?

Rahşan Ecevit de açıkladı Koruma Müdürü Recai Birgün'ın beyanları hezeyandır ve bir yerlerden intikam alma ile diğer yerlere yaranma adınadır!

Prof. Haberal cerrah olduğu için hiç zaman Ecevit'in doktoru olmamış sadece rektör sıfatı ile kamuoyunun önüne çıkmıştır.

Dolayısı ile Haberal'ı Ecevit suikastçısı gibi sunmak ve görmek insafa sığmaz!

Eğer bu iddia ciddiye alınıyor ise Haberal'dan önce Hüsamettin Özkan'ın hesap vermesi gerekir çünkü her şey onun kontrolünde idi!

Bu arada Ecevit'in o günlerdeki hastalığı ve fiziki yetersizliği Çankaya Köşkü'nden Genelkurmay'a pek çok çevreyi üzmüş ve düşündürmüştür lakin çirkin şeylere tevessül edildiği iddiaları yakıştırmadır çünkü takdir edeceğiniz gibi bir Başbakan'a bölükler ya da guruplar halinde komplo ya da tezgâh kurulmaz!

Başbakan'a 27 suikasta tek bir tutuklama yok! 

Gazete haberlerine göre 10 yılda Başbakan Erdoğan'a tam 27 kez suikast yapılmış!

Evet, pek çoğu manşetten yayınlanan suikast haberlerinin bir kaçı hatırlayın bu ülkede günlerce konuşulmuştu!

Peki, bilanço ne midir ya da bu suikastlardan ötürü kaç kişi mi hapistedir!

Sıfır…

Yanlış okumuyorsunuz Türkiye'yi dalgalandıran o suikast hikâyelerinden ötürü bugün bir kişi bile tutuklu değildir!

Peki, bu neyi mi gösteriyor?

Birincisi, çıkan gazete haberlerinin doğruyu yansıtmadığını!

İkincisi, suikast haber ve hikâyelerinin Başbakan tarafından acındırmak ve gündemi değiştirmek için kullanıldığını!

Üçüncüsü, polisteki F Tipi unsurların Başbakan'a istediklerini yaptırmak mesela onu TSK'ya karşı kışkırtmak için her üç ayda bir suikast senaryosunu hazırlayıp Erdoğan'a "Efendim sizi öldürmek için şu planı yaptılar" diye yanılttıklarını!

Turgut Yılmaz, Tuncay Özkan ve Kasımpaşaspor!

Önceki gün medya'da bir haber: "Kasımpaşaspor'u satın alanların içinde Mesut Yılmaz'ın kardeşi Turgut Yılmaz da var."

Tamam, Turgut Yılmaz (haber gerçekten doğru ise) bu işe kankası olan Turgay Ciner'in ricası ile girmiştir de, Turgut bey İhsan Kalkavan ve Fatih Saraç gibi F Tipi imajlı işadamları ile nasıl beraber olur anlamadım zira iyi bilirim Turgut Yılmaz onlardan zerre hazzetmez!

Bitmedi en önemlisi Turgut Yılmaz Tayyip beyi hiç sevmez.

Dahası, Turgut Yılmaz'ın geçmişte Tuncay Özkan'la olan aşırı yakınlığı bir ara onun da tutuklanacağı iddialarını gündeme getirmişti.

Şimdi böyle bir isim yani Turgut Yılmaz Başbakan'ın Kasımpaşaspor'da.

Anlayan beri gelsin!

TT Arena ile başkanlık kampanyası başladı!

On binlerce insan ile il kongresini yapmanın anlamı nedir sizce?

Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz Pazar günü Türk Telekom Arena Stadyumunda yaptığı o  kongre aslında sadece bir işaret değil, harekete geçme kararı ve hatta adımıdır!

Ne için mi?

Başkanlık için!

Tayyip beyin televizyonda yaptığı konuşmayı ve görüntüleri izledim, gazetelerden ayrıntıları taradım, gördüm ki her şey Tek Adam'a göre planlanıp organize edilmiş!

Evet, TT Arena'da AKP yoktu Tayyip Erdoğan vardı ki, slogan ve afişlerde de tek vurgu Erdoğan'dı!

Üç dönemden sonra mebus seçilmeye tüzük sınırlamasından geri adım atmamaktan tutun, stadyumlardaki müthiş güç gösterilerine kadar her şey Erdoğan'ın Başkanlığı kafasına koyduğunu gösteriyor!


Ne oldu da Tayyip bey TSK'ya kalkan oluyor?

Sabahattin Önkibar

Yeni Mesaj - 29 Mayıs 2012

http://www.gazetevatanemek.com/

Çok değil geride bıraktığımız son bir kaç yıla bakıp şöyle bir düşünün!

Yahu bu Tayyip Erdoğan değil miydi yandaş medyada askere yıllarca sövülüp aşağılanırken susan?

Bu Tayyip bey değil miydi TSK'ya Ergenekon Terör Örgütünün silahlı kanadı ithamlarında bile bulunulurken, hayır öyle değil demeyen?

Bu Erdoğan değil miydi Erzincan'da 7 askerimizin PKK tarafından katledilmesini bile TSK'ya mal edenlere "haklılar" tavırlarını takınan?

Peki ne oldu da bu Tayyip bey şimdi TSK'ya kalkan oluyor?

Evet, bugün cevap arayan soru budur!

Başbakan TSK'yı YÖK ya da MİT misali kurumsal olarak fethetti de kanat gerip sahiplenmesi ondan mıdır?

Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri artık AKP'nin tamamen ele geçirdiği kurumlar arasına mı girmiştir?

Yok, sahiplenme bunun için değil de Uludere hadisesinin ardında bilinmeyen şeyler mi var?

Örneğin Başbakan bombalayın emrini bizzat verdi de, TSK bunu ifşa etmesin diye mi askeri sahipleniyor?

Hayır, bu da değil de AKP iktidarı TSK ile Suriye ve İran'a gerektiğinde muharip güç gönderme noktasında anlaşmaya vardılar da onun için mi sahip çıkılıyor?

Pentagon'dan hem Tayyip beye hem de Genelkurmay'a anlaşın artık buyruğu mu gitti yoksa?

Diyeceksiniz ki birbirine sahiplenmeleri için illa da bunlardan birinin olması mı gerekliydi?

Öyle çünkü çok değil bir kaç yıl öncesinde AKP güruhu açısından TSK'nın emin olun PKK'dan zerre farkı yoktu, dahası asker PKK eşkıyasından bile tehlikeli bulunuyordu! Dolayısı ile bugünkü Erdoğan-asker aşkı emin olun sorgulanmaya muhtaçtır!

Genelkurmay Başkanı lütfedip bir açıklama yapsa hadiseyi kavrarız da, Necdet Özel'ın ısrarlı suskunluğu devam ediyor, niye acaba?

Uludere'yi kürtaj ile örtmek!

Hakkını teslim edelim Tayyip bey gündem değiştirme ustasıdır!

Öylesine ustadır ki bu ülke yıllar yılı hiçbir zaman gerçek gündemini tartışamadı!

Erdoğan toplumu uzunca bir süre AB ile oyaladı!

O balon patlayınca türbana sarıldı!

O da bitince, darbe, demokrasi ve asker düşmanlığı ile gündemi örttü!

Araya Dersim hikâyeleri ve CHP'nin camileri kapatması konuları girdi!

Ve şimdi Kürtaj istismarı!

Evet, Uludere cinayetinde köşeye sıkışan Başbakan kürtajı gündeme sokarak dikkat dağıtmak istiyor!

Ama yemezler Tayyip bey çünkü 10 yıldır iktidardasın ve kürtaj ya da sezaryenle doğum konularında bugüne kadar kılını bile kıpırdatmadın, tersine bu önemli konuyu gündem saptırmak için kullanma yoluna gittin!

Kürtaj için Uludere misali cinayettir buyurdunuz, peki ama Uludere cinayetinin sorumlusu kim Sayın Erdoğan?

İşte Türkiye'nin diktatörlükle yönetildiğinin belgesi!

Adı: Alex De Souza!

O kim mi?

Fenerbahçe'nin futbolcusu!

Herhalde Türkiye'de bir açıklama sebebiyle en dokunulamayacak ismi bu Brezilya'lıdır zira ona değerlendirme yaptı ya da söz söyledi diye kazara dokunulsa futbola sevdalı dünyanın 5 milyar insanı ayağa kalkar!

İşte böylesine dokunulmaz özelliği olan Alex'e gazeteciler soruyor: "Şike davası sizce politik mi?"

Alex: "Bu soruya cevap verirsem beni hapishanede Aziz Yıldırım'a komşu yaparlar. Onun için bu soruyu pas geçiyorum."

Evet, bu cevap bu günün Türkiye'sini resmeden en net anlatımdır!

Düşünün söz söyleme noktasında dokunulmazlığı sınırsız sayılabilecek bir yabancı futbolcu bile bu ruh halinde ise bu ülke de diktatörlük yoktur da ne var?

Emin olun Hitler Almanya'sı ile Saddam'ın Irak'ın da bile yabancı futbolcular hiç böyle bir ruh halinde olmadılar!

Aydın Doğan'ın burnunu sürttü!

Okuyucularımın bazıları, AKP'yi her gün eleştiriyorsun, peki hiç mi güzel işi yok diye e-mail atıyor!

Hakkını teslim edelim var!

Yanlış saat bile bir günde zamanı iki kere doğru gösterdiğine göre 10 yıldır iktidarda olan AKP de elbette bazı güzel şeyler yaptı.

Mesela neler mi?

* Kapalı mekânlarda sigaraya yasak getirdi!

* Aydın Doğan gibi kendini Kaf Dağında gören medya baronlarının burnunu sürttü!

* İstanbul dukalığını paçavraya çevirdi

* Masonların her şeye muktedir olduğu efsanesini yıktı!

* TSK'nın kâğıttan kaplan olduğunu kanıtladı!

* Türkiye'deki hain ve döneklerinin teşhir olmasına vesile oldu!

* Milletimizin avantacı, ilkesiz ve korkak bir sürüden farksız olduğunu kanıtladı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder