Dinde reform olmaz diye birşey yoktur.
Olur, bal gibi olur, hatta daha önce reform olmuştur da.
Geçmiş dönem imamlarının ne yaptıklarını düşünüyorsunuz?
Basbayağı dinde reform yapmışlardır.
Misal İmam Şafi, Hanefi vb.bunlar dinde reform yapmıştır.
Başka birşey değil.
Bu güne kadar arzu ettiğimiz şekilde bir reform olmaması bundan sonra da olmayacağının karinesi değildir.
Olmazsa ya da olamazsa zaten sıkıtı vardır.
Problemler düzelmez.
Protestanlaşma ne demektir?
-
Totaliterizm: Herşeyden önce dini farklılıkları yasaklayan, farklı inanışlarla mücadeleyi öngören totaliter yapının kırılmasıdır.
Kimsenin kimseyi kafir ilan edemeyeceği bir yapıdır.
Hiçbir cemaat dinin sahibi olma hakkına sahip değildir, olmamalıdır.
İşte en sorunlu alan burasıdır.
Mevcut anlayışa göre her cemaat diğerlerini ötekileştirme üzerine kurulmuştur.
Cemaatlerin hiçbirisi kendi işleriyle meşgul değildir, hepsi de diğer cemaatlerle münakaşanın peşindedir.
-
Ekümenizm: Dini otoritenin ekümenizminin, yani ulus üstü dini otoritenin reddi gereklidir.
Varsa dini kurumlar ulusallaşmalıdır.
İslamiyette ekümenizm iddiası Osmanlı dönemi Halifelerinden sonra Sünni kanatta kimsede yoktur.
Şiilerdeyse Ayetullah Rejimi sayesinde hala daha böyle bir kavram geçerlidir.
İşte tam da bu nedenle Halifelik yeniden hortlatılmamalıdır. -
Yerelleşme: İbadetin ve dinin tamamıyla yerelleşmesi şarttır.
Bu dinin milli dillerler üzerinden yapılandırılması demektir.
İşte İslamiyet bu noktada bu güne kadar tamamıyla başarısız kalmıştır.
İlahilerin, ezanın, duaların, Kur'anın ve herşeyin Türkçe, Kazakça, Rusça vb, dillere çevrilmesi ve herşeyin yerel diller üzerinden yürütülmesi.
İşte yapılması gereken ilk iş budur. -
Çağdaş Yorum: İslamın tıpkı büyük imamların zamanında yaptığı gibi, Kur'an-Sünnet-Akıl silsilesine göre değil de, Kur'an-Akıl-Sünnet ya da yalnızca Kur'an-Akıl silsilesine göre yeniden yorumlanması.
Sıradaki ikinci konu da budur.
Bu yerel, toplumların ve kişilerin kendilerin rahat hissedecekleri, rahat ifade edebilecekleri bir çok inanç sisteminin yolunu açacaktır.
Bunlar gerçekleşirse bağımsız, çeşitli cemaatler oluşacaktır.
Bu fikirsel çeşitlilik içinde insanların ve toplumların daha mutlu olacağı özgürlükçü bir ortam oluşacaktır.
Ve islam alemi denilen alem de fikirsel kısırlıktan, arkaik yorumların esaretinden kurtularak yeniden inovasyon yapabilen, çağdaşlarıyla rekabet edebilen toplumlar haline gelebilecektir.
İşte islamın altın çağına ulaşmanın reçetesi.
Aslında islamın altın çağında olan da aynen buydu.
İslam mezhepsizdi, yerel yorumlar çeşitliydi, totaliter değildi..
İlk mezheplerin kurucuları işte bu çeşitliği bir karmaşa olarak gördüler, sistematik bir düzen altına aldılar.
Bu islamın yukarıda saydığım bütün kusurlarını da ortaya çıkarmış oldu.
En başta totaliterizm, sonra hilafet ve ayetullah sisteminden dolayı ekümenizm, ve statik yorum.
Yerelleşme konusu zaten baştan beri sakattı. Bunun sonucu da Arap kültür emperyalizmi şeklinde oldu. Bu gün itirabiyle gerçekte Arap olmayan bir sürü ülke anadil olarak Arapçayı konuşuyor.
Saygılar.
On 12.06.2012 13:04, Yunus Kavik wrote:
Sayın Gülerİsminizin kısaltılmış olacak şekilde F.G. olarak yazarsanız sizi yanlış anlarlar. Pensilvanya'dan yazan zat zannederler. Öbeklerde ben o zatın ismini kullanmak yerine kısaltılmış şekilde kullanıldığını görüyorum. Nitekim ben de bir kaç kez o şekilde kullanmıştım. Bu konuda hiç sıkıntı yaşamadınız mı?Neyse bu espriden sonra asıl konumuza dönebiliriz.Hıritiyanlığın Katolik anlayışını reforme eden ve bu dinden Protestanlık diye yeni bir mezhep oluşturan Martin Luter'in düşünce tarzını İslam için de geçerli hale getirmek için bir çok düşünce ve pek çok girişimci geldi geçti. Ancak hiç birisi Martin Luter gibi başarılı olamadı. Çünkü bu girişimciler ve düşünürler şunu ihmal ediyorlar : İslam dinindeki yapılanma hıritiyanlık dininden tamamen farklıdır. İslamda ruhban sınıfı bulunmamaktadır. Allah ile arasında aracı bulunmasını gerektirmiyor İslam hıritiyanlık gibi. İslamda kilise otoritesinin karşılığı gibi bir Cami otoritesi bulunmamaktadır.katolikliğin hıristiyanlığı statikleştiren, bağnazlaştırarak hayatın akışına ters düşen yapısından şikayet olan kimseler bu yapının mutlaka değişmesi gerektiği inancı başka bir mezhebin doğuşunu gerekli kıldı. Hatta günümüzde protestanlığın da ilerisine geçerek nerdeyse seküler bir yapı arz eden hristiyan mezhepleri zuhur etmiştir.Burdaki zihniyet şudur : Senin yaşamın yaşayan dine uymuyorsa sen sana göre statikleşen dini kendi dinamik yaşamına uydur. Buna örnek verelim : Katoliklik kürtaja izin vermiyor. Ama seküler batı medeniyeti yasaları kürtaja izin veriyor. O zaman ne yapmalı. Dinin bu hükmünü reforme etmeli. Kilisenin de kürtaja izin vermesini sağlamalı.Nitekim bu konuda kilise otoritelerine aşırı bir baskı söz konusu. Hatta bazı yeni zuhur eden küçük mezheplerden kürtaja izin verenler bulunmaktadır. Amerika'da bu tür küçük mezhepler vardır.İnsanlar çoğu zaman kendi heva ve heveslerine, kendi tutku ve arzularına göre hareket ederler. Bu konuda herhangi bir kısıtlamayı özgürlüklerine yapılan tehdit olarak değerlendirirler. Tanrı ise gönderdiği dinde bazı kısıtlamalar getirir. Dinden azade bir yaşam sürdürmek isteyen , kendi heva ve heveslerini ilahlaştıran insanlar da tanrının yaptığı bu kısıtlamalardan kurtulmanın yollarını ararlar. Böyle olunca da dini kendi heva ve heveslerine göre reforme etmenin yollarını zorlarlar.Bu durumu bilen Allah (cc) da Kuran'da "Hevasını ilah edineni gördün mü?" diye uyarmaktadır.İslam dininde reforma müslümanlar asla izin vermezler. Nitekim geçmişte de izin vermemişlerdi.Dinlerin bir asli hükümleri vardır bir de fer'i hükümleri. Asli hükümleri zamanın değişmesiyle asla değişmeyen sabit hükümlerdir. Ancak fer'i konularda zamanla değişebilir. Bunun için mecelle de bir kaide vardır : Ezmanın tağyiri ahkamın tağyirine mani değildir. der. Yani zamanların değişmesi hükümlerin değişmesine engel değildir.Dediğim gibi bu fer'i hükümler için geçerlidir. Fer'i konular Allah ve Rasulünün hükümleri dışında kalan diğer tali meselelerdedir.Dinin asli hükümlerini değiştirmeye kalkmak ilahlık taslamak ve uluhiyet iddiasına kalkışmaktır. Hududullaha tecavüzdür. Kuran'da yasaklanan hiç bir şeyi müslümanların serbest bırakma yetkisi yoktur.Ahzab suresi 36 ncı ayette Allah (cc) şöyle buyuruyor :وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّـهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ
"Allah ve Rasulü bir işe hükmettiği zaman hiçbir mü'min erkek ve mü'min kadın için o işlerde hiçbir seçme hakkı olamaz."
Yunus Kavik
12 Haziran 2012 13:35 tarihinde Fehim Guler <fehim.guler@gmail.com> yazdı:
Sayın Ebudeyam,
Toplama adam diye bana hitap ediyorsanız, sizden iyi toplama adam olmaz. Ayıplı ürün gibisiniz. Kendi mantığınıza uymayana böylesine damga vuramazsınız. Haddinizi bilin ve İslam adına hareket ettiğinizi sanarak aynı dinin mensuplarına saldırmayın.
Dinlerin sosyal yaşama ayak uydurması derken ve çağın ihtiyaçlarını karşılamada yetersizliklilerini vurgularken '' Camilerin insanların Gelişine Uygun hale Getirilmesi, Oto Park Yerlerine de plan ve projelerde yer verilmesi, Külliye mantığı içinde araştırma merkezlerinin de olması, Avlu ve Bahçe Alanlarının Geniş Ölçekte Planlanması'' gibi alanları ben öteden beri isteyen bir düşünceye sahibim.
Sen kim oluyorsun da insanların dini inançlarını sarraf gibi ölçmeye kalkışıyorsun. Müslüman olmak için Kelime-i Şehadet getirmenin yeterli olduğunu söyleyen İslam düşünürleri ve bilim adamları yanlış beyanda mı bulunuyorlar yoksa! Herkesi kendin gibi düşünmeye zorladığın için, İslamda zorlama yoktur ilkesi ile çeliştiğin için Allah'ın seni nasıl gördüğünü tahayyül edebiliyorum.
Müslümanlara ders vermek için önce sen temiz kalpli Müslüman olmaya çalış... Seni bu düşüncelerinden dolayı kınıyorum. Alah'ın merhameti üzerine olsun kardeşim. Senin gibilerden Müslümanları Allah Korusun. Nasıl bir anatomi, nasıl bir kısır döngü, ne kadar düşmancasın. Bu ruh halinle Müslümanlığa sadece zarar veriyorsun.
Dahası bu toplama adam dediğin kişinin ne kişiliğinden, ne de insani değerlerinden, ne de inançlarından haberin bile yok iken yakıştırdıkların senin üzerine çamur gibi yapışmaktadır. Bu halinizle çok garipsiniz doğrusu. Kendinize çeki düzen verin.FG
2012/6/12 Abudeyam <abu.deyam@gmail.com>
Sayin GulerDiller nasıl ki yaşayan diller olarak her gün değişime uğramakta ise dinler de çağın değişimine ayak uydurarak kendilerini sosyal yaşama adapte etmeli ve yeniliklere açık olmalıdır.
Su mantiksal cikariminizi masaya yatiralim.Iddianiz:
dinler de çağın değişimine ayak uydurarak kendilerini sosyal yaşama adapte etmeli ve yeniliklere açık olmalıdır.
Gerekceniz:Diller nasıl ki yaşayan diller olarak her gün değişime uğramakta iseEger bilim adamlari bilimi boyle yapmaya kalksa, ikinci gun arastirma merkezinin ya da universitenin kapisina konurlar.Allahsiz Aydinlanmacilarin kahve muhabbetlerinin seviyesine bile ulasamayan performanslari konusunda Poyraz'i uyarmistim.Sayin Oraj Poyraz, transferlere biraz daha kaynak ayirin. Bu toplama adamlarla mahcup olmaktan kurtulamayacaksiniz.Abudeyam2012/6/11 Fehim Guler <fehim.guler@gmail.com>
Kutlarım Serdar Bey. Sayın Kavik'in yetişme tarzı ve düşünce sistemi sabit kurgulu ve dogmatik olduğundan sorgulayıcı olamaz. Cümle kurguları güzel diye içeriğinin doğru kabullenmesi de kabul edilemez.
Bu münazara, tartışma ve fikir atışması ile İslam adına savaştığı ve bu sayede cennete gideceğine olan inancının güçlü oluşundan kaynaklanmaktadır. Din ve uygulamaları küresel gerçeklerle örtüşebilmelidir. Diller nasıl ki yaşayan diller olarak her gün değişime uğramakta ise dinler de çağın değişimine ayak uydurarak kendilerini sosyal yaşama adapte etmeli ve yeniliklere açık olmalıdır.
Bir dini konuyu tartışırken de nefret ve öfke nöbetlerine kapılınmamalı ve munis kişilik sınırları dışına taşmamalıdır. İkna edici olmalı ve bilimselliğin nimetlerinden faydalanılmalıdır. Firavunlardan neden nefret eder kendilerini dindar sayanlar. Eski Mısır Medeniyeti ve Firavunlar İslam'ın doğuşundan çok önce varolmuş. Yoksa Hz. İbrahim ve Hz. Musa'nın Yahudi asıllı oluşu ve Mısır ile kavgalı oluşlarından bize ne? Amon adlı Firavuna Mısır halkı dua ederek ''Amon '' diye biat ederken derken, Hıristiyan alemi aynı kökten gelen sözcükle ''Amen '' derken Müslümanlar da ''Amin '' demektedirler. Tanrılaştırılan Mısır Krallarıdır. Tanrı Kral kavramı onlardadır. Yahova Yahudilerin Kralıdır ama aynı zamanda bizim Allah dediğimiz kavramı Musevi Dünyası ''Yahova ''diye bilmektedir. Demek ki Tanrı ve Kral kavramları Eski Ahitlere bu efsane insanlar kastedilerek taşınmıştır.
Din konusu hiç tartışılmayacak bir alan olmasına rağmen konuyu yazma ve açmaya kendimi zorunlu hissettim. Bu sebeple kusurlarımız affola. Ancak benim affedemeyeceğim Türk insanının İslam dini üzerinden Türk Devletinin kurucusu Aziz Atatürk'e saldırmalarıdır.
Saygı ve Sevgilerimle.Fehim GÜLER
2012/6/10 Serdar Bolat <serdarbolat@superonline.com>
Sayın Kavik gerçekten çok zorlanıyor.Türklere elçi gelmediğini ispatlayamazsın.diyor.Ergenekon mahkemesinin "Suçsuzluğunu ispatla" demesi gibi bir saçmalık.İddia sahibi iddiasını ispat etmekle mükelleftir. Suçlanan kişinin suçsuz olduğunu ispat etmesi gerekmez."Her ümmete elçi gönderdik" diyen sensin. Yani sen değil de, Kur'an diyor.Sen bu iddiayı benimsediğine göre, Türklere elçi veya peygamber her ne ise Tanrı katından gönderilmiş olan bir kişinin adını ver.Ümmet veya topluluk veya millet ne dersen de arkadaş, ne değişir, Türklere gönderilmiş mi? Sen ondan haber ver.Bu elçilerin tamamının arap olduğu Kuran'ın neresinde yazıyor Sayın Habercidiyor Sayın Kavik.Zaten Kur'an'da ne olduklarını da yazmıyor. Ama hepsinin Yahudi olduğu anlaşılıyor.Yani peygamberlerin tamamı Yahudi.Muhammed'i de o yüzden, yani Yahudi olmadığı için kabul etmiyorlar.O da bunu bildiği için, soyunu Yahudi Peygamber Abraham'a (yani Arapçası İbrahim) bağlıyor.Tevrat'ı satır satır okudum, Yahudi olmayan tek bir peygamber bile görmedim.Yani Peygamberlerin tamamı Yahudilere gönderilmiş.Hani her ümmete gönderilmişti?Türklere gönderilenden vazgeçtim. Çinlilere, Hintlilere, Kongolulara, Vikinglere, Franklara, Latinlere veya Yahudi olmayan herhangi bir ümmete gönderilmiş tek bir peygamber göster.Gösteremezsin.Zaten Türklere elçi gelse idi, Türkler o elçiye inanırlardı ve zaten Müslüman olurlardı. Halbuki, Türklere Kur'an gösterilince "O da ne ki, Allah da kim ki" dedi Türkler. Demek ki elçi falan gönderilmemiş.Araplar niye Türklere saldırdı ki Müslüman yapacağız diye? Türklere elçi gelmiş olsaydı zaten inançlı olurlardı, Araplar da bakardı: "A, bunlar inançlı" ve saldırmalarına gerek kalmazdı.----- Original Message -----From: HaberciSent: Sunday, June 10, 2012 9:09 PMSubject: [Ozgur_Gundem] Sn Kavik zorlanmayın!
Sn Kavik zorlanmayın!
Daha önceki bir mesajımda Kuranda sizin ifade ettiğiniz tarzda herhangi bir ayet olmadığını belirtmiştim.
diyorsunuz; diyorsunuz amma gerçekten öyle mi? Ne dersiniz; beraber bakalım mı? Haydi öyleyse...
Yalnız bu gezi sonunda, -hadi, ümmet yerine topluluk veya ne ise, diyelim-, belirttiğiniz gibi
"Biz her ümmete Allah 'a kulluk edin ve Tağuttan kaçının diye elçi gönderdik" gibi çeviride yanlışlık yok.
Ben ne demişim "her millete peygamber gönderdik. Ümmet ya da millet; çeviri anlamsaldır. Bu durumda
her topluluğa ayrı ayrı bir peygamber / elçi, -siz ne algılıyorsanız-, o gönderilmiştir.
Ali Kasap veya Kasap Ali; ne değişti!
Türkler, Çöl Çobanı / Arap mıdır?
Değildir, değil mi?
Bu bağlamda, Muhammed ve Kur'an sadece Arapları bağlarr.
O nedenle Arabın peygamberi ve kitabı, bizi, neden ilgilendirsin!
Üstelik bunu Tanrı söylüyor!
Neymiş! Siz Allaha iftira atmaktasınız. suçlaması düşmüştür!
Sn Kavik zorlanmayın!
* * * * *
Sayın HaberciDaha önceki bir mesajımda Kuranda sizin ifade ettiğiniz tarzda herhangi bir ayet olmadığını belirtmiştim.,Ama görüyorum ki hala ısrarla aynı iddianıza devam etmektesiniz. İddianız temelsiz ve yanlış olunca buna dayalı sorularınız da temelsiz dayanaksız kalıyor."Her millete bir peygamber gönderdik" Böyle bir ayet bulunmamaktadır. Siz Allaha iftira atmaktasınız.Kuran'da millet tabiri tamamen din anlaına kullanılmaktadır. Sizin anladığınız Ulus anlamında değil. Kuranda kavim kelimesi geçmektedir. Bu da millet anlamına gelmemektedir. Kavim topluluk anlamına gelmektedir.Sizin bahsettiğiniz Ulus veya halk anlamına gelen kelime ise Şa'b çoğulu Şuub kelimesidir.Ayrıca ümmet kelimesi de daha başka anlamlara gelmekle birlikte Türkçede ulus anlamında kullanılan millet anlamına gelmektedir. Ümmet kelimesinin hangi anlamlara geldiğini belirten bir mesajı öbeklere daha önce göndermiştim.Bahsettiğiniz Nahl suresi 36 ıncı ayette ümmet kelimesi kullanılmıştır.Yine aynı ayette arapçası Nebi olan peygamber kelimesi de kullanılmamıştır. Arapçası rasul olan elçi kelimesi kullanılmıştır.Ayetin latin harfleriyle ifadesi şu şekildedir :VE LEKAT BEASNA Fİ KULLİ UMMETİN RASULEN ENİ'BUDULLAHE VECTENİBUT TAĞUT"Biz her ümmete Allah 'a kulluk edin ve Tağuttan kaçının diye elçi gönderdik"Bu elçilerin tamamının arap olduğu Kuran'ın neresinde yazıyor Sayın HaberciÜstelik elçi her zaman peygamber anlamına gelmez.Nisa Suresi 164 ncü ayette Allah (cc) elçilerinin bir kısmının hikayesini aktardığını bir kısmını ise açıklamadığını bildirmektedir. Bunun sayısını ancak Allah (cc) bilir.Türklere elçi gelmediğini ispatlayamazsın.Allahın elçilerini içinde bulunduğu toplum yalanlamışlardır. Yokluğa mahkum etmişlerdir bir çoklarını. Seslerini ve mesajlarını duyurmamak için olağanüstü gayret göstermişlerdir. İçlerinden çok azı ona iman etmişlerdir.Bazılarının havarileri kendilerinden sonraki nesle bile intikal etmemiştir. Yani yaşadığı dönemden sonra arkası kesilmiştir. Bütün bu nedenlerden dolayı bir çokları tarihe geçememişlerdir.Hatta bazılarına hiç iman eden olmamıştır.Bu nedenle illa ki her elçi için tarihi kanıt aramaya kalksanız bulamayabilirsiniz.Yunus Kavik
__._,_.___Guruptan ayrılmak i�in, aşağıdaki adrese boş bir eposta g�nderin:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com.
__,_._,___
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kimseye tepeden bakmayin. Tepeden bakan tepetakla gider. Ehl-i hikmet - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Dinlerin kitaplar1n1; Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir. Nikola Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Dinler atesbocekleri gibidir: Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar. Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak. Arthur Schopenhauer - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Ey mutsuzlar! Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan. Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma, hicbir Donmus ve kaliplasm1s Kural birakmiyorum. Benim Manevi Miras1m Bilim ve Akildir... K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Putlarin, Kabenin istedii: Kolelik; Canlar1n, ezan1n diledigi: Kolelik; Mihrapti, kiliseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik. Omer Hayyam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder