15 Haziran 2012 Cuma

RİFAT SERDAROĞLU - HASDAL’A DA BEKLERİZ HOCAM

RİFAT SERDAROĞLU - HASDAL'A DA  BEKLERİZ  HOCAM

General olduğunda cemaatin bayram ettiği Hilmi Özkök, kendisine "Hocam" diyen Türkiyeli Başbakan'ı, Başbakanlık konutunda ziyaret etti.
Tam 1 saat 10 dakika baş başa görüştüler.

" Ne var yani, adamcağız Başbakan'ı ziyaret edemez mi" demeyin.
Aksine ben bu ziyareti oldukça gecikmiş bir ziyaret olarak görüyorum.
İki gönül, niçin bu kadar hasret çekti ki..
Zaten ne demişler;
"Hoca hocayı tekke de, hacı hacıyı Mekke de, deli deliyi dakikada bulurmuş."
"Davul bile dengi, dengine çalarmış."
"Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşurmuş…"

Gönül bu, kime ve nereye konacağı belli olur mu?
Hocamın gönlü yıllar önce Tayyip Bey'e düşmüştü zaten.
Başbakan ve Genelkurmay Başkanı olarak çok uyumlu ve düzeyli bir ilişki yaşadılar.

Önemli konularda benzer düşünen, fikir akrabaları gibiydiler.
Özellikle, Cumhuriyetin Lâiklik ilkesini ikisi de aynı şekilde yorumluyorlardı.
Ebusuud Efendiyi- İdris-i Bitlisiyi- İskilipli Atıf Hocayı-Derviş Mehmet'i- Sadi-i Kürdi'yi sever, sayarlardı.
Gerçek lâiklik bu idi…

Hilmi Hocam, Başbakan'ın 4+4+4 formülünü beğenmiş ve en büyük Atatürkçü Maarif Bakanı Ömer Bey'i de bir telgrafla kutlamıştı.

Kürtçenin devlet okullarında seçmeli ders olarak okutulmasını da sevinçle karşıladı Hilmi Hoca.
"Görevdeyken, Askeri Kışlalarda Kürtçe dersler koyup, keşke bu işin öncülüğünü yapsaydım",  diye hayıflandı…

Başbakan Tayyip Bey, kendisini ne kadar içten karşılamış ve ağırlamıştı ...
Orduevlerinde yanına yaklaşmayan, o içeri girince dışarı çıkanlar görsünler de, hırslarından çatlasınlardı.
İkram olarak sunulan şerbetlerin ve hurmaların tadı enfes idi.
Kendisini konutun kapısına kadar uğurlayan Başbakan,  "Hocam, her zaman bekleriz,  gelecek sefere yengemi de getir" demiş ve  "Aman Hocam, İzmir'de herkese en az beş demeyi unutmayın.
Biliyorsunuz  üç'ü, beş'e çıkardık"
diye üstelemişti… Diyanet Yayınlarından tam takım bir kitap seti de, Hilmi Hoca'nın arabasının bagajına konulmuştu…

Başbakan'ın gücünü arkasına almış ve moral depolamış olarak konuttan çıkmıştı ki, kendisine el sallayan bir arkadaşını gördü ve şoföre dur emrini verdi.
Devre arkadaşı ne kadar da çökmüştü.
Sanki kendisinden 20 yaş büyükmüş gibiydi;
"Ne oldu sana böyle, bu hale nasıl geldin" diye sordu;
Arkadaşı;
"Terör Örgütü kurmaktan beni de tutukladılar,   3,5 yıl pisi pisine Hapiste kaldım.
Beni bu hale getirdiler"
dedi ve sessizce uzaklaştı.
Hilmi Hoca arkasından seslendi ama, arkadaşı "Hasdal'a da bekleriz Hocam" diye bağırdı ve yürüyüp gitti…

Hilmi Hoca'nın keyfi kaçmış, ağzının tadı bozulmuştu.
İmkan olsa dönüp, Tayyip Bey'i bir daha ziyaret edecekti ama, orası zırt pırt girilen kozmik odamıydı ki?
Koskoca Başbakanlık konutu idi orası.
Başka sefere deyip, "Sür oğlum İzmir'e" dedi.
Nasılsa araba da benzin de bedavaydı.
Bir de Yaşar'a verilen zırhlı Audi gibi bir arabası olsaydı çok güzel olacaktı ama, olsun zamanla o da olacaktı.
Nasılsa Tayyip Bey'de Audi çoktu.
Hocasından mı kıskanacaktı…

Gözlerini kapattığında  aklına arkadaşının sözleri geldi;
"Hasdal'a da bekleriz Hocam".
 Bu cümle "çekiç" olup kafasının içinde darbeler vuruyordu.
Söylemesi kolaydı ama, nasıl gidecekti bir zamanlar emrinde çalışan kahramanların yanına, onlara ne diyecekti?.
"Kasaptaki ete soğan doğramam" dese olur muydu acaba?
  Ya da "Arkadaşlar, ben sizin komutanınız değil miydim, darbe yapmaya kalksanız, benim haberim olmaz mıydı?
Bunlar beni aciz bir komutan olarak mı görüyorlar?
Dik durun, ben şimdi Savcıya gidip gerçekleri anlatacağım"
mı demeliydi...

Peki o zaman, cemaat kızmaz mıydı?
Ya ellerindeki kasetleri piyasaya sürerlerse, hali nice olurdu?

Kendi kendine telkinde bulunarak, "at bunları kafandan, kendi dümenine bak" diye düşündü ve şoförüne;
"Oğlum, en yakın Orduevine uğrayıp, karnımızı doyuralım, yola sonra devam ederiz" dedi…

Sağlık ve başarı dileklerimle  15 Haziran 2012

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

 

 

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    En faydali bilgi, uygulanabilendir.  Hz.Ali - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehale  ttir.  Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Ey mutsuzlar!  Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.   Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma, hicbir Donmus ve kaliplasm1s Kural birakmiyorum. Benim Manevi Miras1m Bilim ve Akildir...  K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -  Putlarin, Kabenin istedii: Kolelik; Canlar1n, ezan1n diledigi: Kolelik; Mihrapti, kiliseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.  Omer Hayyam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder