4 Ekim 2012 Perşembe

Necdet Saraç “II.Yavuz Erdoğan”

Komşularla sıfır sorun politikası...
Daha T.B.M.M.'nin Ankara'da yeni toplandığı ve Kurtuluş Savaşı'nın en buhranlı günlerinde, Nisan 1920'de büyük ATATÜRK şöyle diyordu:
"Hududu Milliyemiz dahilinde her şeyden evvel kendi kuvvetimize müsteniden muhafazai mevcudiyet ederek millet ve memleketin hakiki saadet ve ümranına çalışmak…
Alelıtlak tûl emeller peşinde milleti işgal ve izrar etmemek…
(Boş hayaller peşinde milleti oyalamak ve ızdırabına sebep olmamak)
Medenî cihandan medenî ve insanî muameleye ve mütekabil dostluğa intizar etmektir."


Necdet Saraç "II.Yavuz Erdoğan"

İslamcı HAMAS, MOSAD ve CIA'nın desteğiyle, içinde solculara açık ve laik FKÖ'ye alternatif diye kuruldu.
03 Ekim 2012, 11:46

necdet.sarac@yurtgazetesi.com.tr

AKP Büyük Kongresi'nde bir kez daha gördük ki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tam anlamıyla ikinci bir Yavuz Sultan Selim ruh haliyle hareket ediyor.
İkinci Yavuz olmak istiyor.
Gerçek adı "doğru, dürüst, tehlikesiz" anlamına gelen "Selim" olsa da I.Selim'in adının sonradan "Yavuz" olması tesadüf değildi.
I.Selim babasına karşı darbe yapacak, sonra da babasını bile boğduracak kadar hırslı ve sınır tanımaz biriydi!
Güçlü ve çetin olmasının yanında
"kötülüğü ve fenalığı" yani "Yavuz"luğu da buradan geliyordu…

Konuşmalarına, yüz hatlarına, reflekslerine baktığımızda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da en az Yavuz kadar hırslı.
Hırsı, Türkiye sınırlarını aşmış durumda.
Şimdilik hedef Ortadoğu gibi gözükse de asıl olarak
"Çin'den Maçin'e" bütün İslam coğrafyası.
Sonra tabi ki, bütün dünya!
Hırsı gerçeklerin önüne geçtiği için de gözü hiç bir şeyi görmüyor.
Dün iktidara yürürken en önemli özelliği
"takımı ve takım lideri" olmasıydı.
Bugün en renkli adamları bile takıma alsa, ortada takım filan kalmamış durumda.
Artık her şey Erdoğan'la başlıyor, Erdoğan'la bitiyor!
Parti de o devlet de!

Yavuz dönemi de, Kanuni dönemi de böyleydi.
Kellesi vurulan sadrazamlara bakın anlarsınız!
Tek adam olmak tartışmayı ve müzakereyi reddeder.
Otoritenin dediğine, hatta yalnızca işaretine uymayı zorunlu kılar.
Artık, bütün sorunların ve sıkıntıların kaynağı hep başkalarıdır.
Yalanlar gerçekmiş gibi söylenmeye başlanır.
Bundan dolayı bugünlerde
"Cumhuriyet döneminde Kuran'ın yasaklandığı, Camilerin ahır yapıldığı" gibi yalanlar ısrarla öne çıkartılıyor.
Böylece hem Menderes'ten bu yana 60 yıldır yaratılan bütün günahlar saklanıyor hem de bu günahların tümü Cumhuriyetin ilk 15-20 yılına yıkılıyor.

Fatih'in ayrı bir yeri olsa da, Erdoğan tarafından Osmanlı'nın en başarılı iki padişahı olarak öne çıkartılan Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemleri Osmanlı açısından kuşkusuz önemli dönemlerdir.
Ancak hatırlanmalı ki, bu dönemler aynı zamanda
"yenenin yenilen" olduğu dönemlerin de başlangıç noktasıdır!

* * *

1514'de Çaldıran'da Şah İsmail'i yenen Yavuz Selim, bu tarihten sonra Anadolu'ya tam anlamlıyla hakim olur.
Yenilen yalnızca Şah İsmail değildir.
Onun şahsında siyasettir, ekonomidir, Aleviliktir.
Bu yenilgi sonrası Anadolu'nun bütün beylikleri Osmanlı'ya katılır, İdris-i Bitlisi üzerinden Kürtlerle işbirliği yapılır.
Türkmen Alevileri kılıçtan geçirilir.
Osmanlı, Memlukluları tam teslim alamasa da kenara iter ve Arap coğrafyasına da hâkim olur.
Çok daha önemlisi, Baharat ve İpek yolları, dolayısıyla ekonominin kontrolü ele geçirilir.
"Hilafet sancağı" Kahire'den alınır, İstanbul'a getirilir ve üç kıtaya yayılan "Osmanlı Müslüman Ortodoks Devleti" kurulur.
Sünnilik kurumsallaşır.
O tarihe kadar radikal olmayan din algısı radikalleşir.
Dünyevi ve uhrevi her şey Ebu Suud başta olmak üzere Diyanet İşleri Başkanları (Şeyhülislam) tarafından yeniden dizayn edilir.
Uymayanın
"katl-i vacip" olur.
Din siyasallaşmıştır,

İçeride durum böyle iken, dışarıda yani Avrupa ile Osmanlı arasındaki, ekonomik, siyasi ve kültürel makas Osmanlı aleyhine bir daha kapanmamak üzere fazlasıyla açılır.
Bu yıllarda Avrupa
"din savaşlarını" yapmış, devletle din ilişkilerini düzenlemiş, teknolojik atağa geçmiş, ekonomiyi ve sosyal hayatı yeniden şekillendirmeye başlamışken, Osmanlı işgallerin getirdiği ganimet ve vergilerle çok büyüdüğünü sanıyordu.
Yani Osmanlı
"Muhteşem Yüzyılı" Harem'de ve Saray'da yaşanan "zevk-ü sefayı" ve büyüme olarak algılarken, "elin oğlu atı alıp Üsküdar'ı geçmişti"!

* * *

Osmanlı geleneğinde ısrarcı olan Erdoğan anlaşılan o ki, kendi yalanlarına kendi de inanmaya başlamış durumda.
Kongre'de "son defa Genel Başkan" adayayım diyor.
Diyor ama doğru söylemiyor, çünkü Osmanlının geleneğinde
"bırakıp gitmek" yok.
Hiçbir Osmanlı padişahı tahtı gönüllü olarak bırakıp gitmemiştir.
Bir padişah eğer eceliyle ölmemişse, ya bir saray entrikası sonucu zehirlenmiş veya boğdurulmuştur.
Bunlar olmamışsa darbe olmuştur!
Nitekim, Yavuz Sultan Selim'in babası II.Beyazıt'ı darbe ile tahtan düşürüp, sonra da boğdurttuğu bir sır değildir…

Babasına karşı darbe yapıp sonra da onu öldürenlerden de, onlara öykünenlerden de bu ülkeye hayır gelmez.
Türkmenler bunu tam dört yüz yıl önce görmüşler ve şöyle boşuna dememişler:

"Şalvarı şaltak Osmanlı, eğeri kaltak Osmanlı, ekmede yok, biçmede yok, yemede ortak Osmanlı…"

 http://www.yurtgazetesi.com.tr/%E2%80%9Cii-yavuz-erdogan%E2%80%9D-makale,2167.html.


İslamcı HAMAS, MOSAD ve CIA'nın desteğiyle, içinde solculara açık ve laik FKÖ'ye alternatif diye kuruldu.

AKP ve HAMAS

Yurt gazetesinin 3 Ekim tarihli Yurt'un Sesi köşesidir.

03 Ekim 2012 Çarşamba 10:54

İSLAMCILARIN Ortadoğu'da, ABD operasyonlarına, emperyalizme ve İsrai Siyonizm'ine karşı mücadele sicilleri yüz kızartacak kadar bozuktur.
Kirlidir!
Türk sağının, muhafazakârlarının ve İslamcıların sicili de öyledir.
Bu tarih, utanç verici bir işbirlikçiliğin ve ihanetin tarihidir.

Çünkü "en uygun kötüyü seçmek" yani "ehven-i şer" onların için mubahtır.
Amaca ulaşmak için ahlak dışı da olsa her aracı kullanabilirler.

Türkiye'de sol, Filistin halkıyla dayanışma halindeyken, Deniz Gezmiş gibi devrimci liderler ve yüzlerce devrimci genç Filistin'e gidip İsrail'e karşı savaşırken, onlar El Fetih gerillalarına, Filistin Kurtuluş Örgütü'ne (FKÖ) karşı "anarşist ve teröristler" diye saldırıyorlardı.

Türkiye, 1978'deki CHP Hükümeti'ne kadar FKÖ'yü resmen tanımadı.
Oysa 1970'li yıllarda Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Selamet Partisi (MSP) faşizan Milliyetçi Cephe hükümetlerinin ortağıydı.
MSP Gençlik Kolları yöneticisi Erdoğan da aynı yıllarda, Filistin'le dayanışma halindeki solculara saldırıyordu.

AKP kongresinde en çok alkışı alan İslamcı HAMAS ise Filistin mücadelesinde çok sınırlı bir role sahiptir.
MOSAD ve CIA'nın desteğiyle, içinde solculara açık ve laik FKÖ'ye alternatif diye kuruldu.

AKP, kongresine ancak şeriatçı HAMAS'ı çağırabilirdi.
Çünkü kendi sicili de en az HAMAS kadar yüz kızartıcıdır

 

--  Calismak kadar dinlenmeyi de gorev bil ihmal etme.  Hz.Ali - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Kurmus oldugum gruba uye olun   Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.   Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Dinlerin kitaplarini; Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumayip hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Dinler atesbocekleri gibidir: Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar. Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Sc  hopenhauer - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Ey mutsuzlar! Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.  Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet,  hicbir Dogma,  hicbir Donmus ve  kaliplasmis Kural birakmiyorum. Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...  K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Putlarin, Kabenin istedi gi: Kolelik; Canlarin, ezanin diledigi: Kolelik; Mihrapti, kiliseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.  Omer Hayyam - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - SADRAZAM Gunlerden bir gun Hamama gidecegi tuttu, Sadr  azam hazretlerinin Bir yaninda birinci veziri Bir yaninda ikinci veziri Bir yaninda ucuncu veziri. Sonra efendime soyleyeyim Peskircibasi, Nalincibasi Sabuncubasi Velhasil tam dort yuz kisilik kafile Pestamal takip girdiler hamama Gectiler kurnalarin basina Ucer beser Sadrazam deseniz Kuruldu gobek tasina Yan gelip yatti * * * Memleketin en unlu tellaklari Sardilar dört yanini Kimi elini kapti, kimi bacagini Bir keseleme surtme fasli basladi. Tam on iki saat On iki unlu tellak Incitmeden keselediler Hazretin mubarek vucudunu. Oylesine kir cikti ki sormayin Her biri nah parmagim gibi Aman efendim bu ne kiri Demeye kalmadi Keselerin altinda eriyip gitti Koskoca sadrazam Butun maiyet erkani yerinden firladi: - Nettunuz devletliyu? Dediler tellaklara. Tellaklar cevap verdi: - Biz yikadik, keseledik. Devletlunun kirden ibaret oldugunu bilemedik. Suc bizde degil. Neyleyelim Kir bitti Sadrazam elden gitti. !!! Umit Yasar OGUZCAN (i926-i984)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder