22 Haziran 2011 Çarşamba

Helalleşme yok! Diz çöktürme var!/Necati Doğru

Helalleşme yok! Diz çöktürme var!/Necati Doğru

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimQxGVHSCqgxv2WwiU_InZ8WqNxeRH2IRrw2Nx-Dwc7UyBxm5bSXPU6YEUm4Wnz55EPY69u57qjSOn6jP3OeIymgvHwPQO3dtnUdyBmcOWypVgNINh0FIEMcCwTx0en-5hfCRFkgQylaY/s400/KIRA%25C3%2587-22_06_2011_6008113_.jpghttps://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdfx13C_JIcu5XBe90hF5wNt_5uvM-pPuViLT0_NzoFlKkP_P7kCZU-RyCvD4D9EIXqXYqBhk_4bEWuxQAHK2vqfW-_mZnfbhbsV1zyBYbpwNkItSjPb3vL_s_7fKaR1EqtnQNlzLKq6U/s400/KIRA%25C3%2587-20_06_2011_9228023_.jpghttps://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN1A0rv6cil-MzKSxkhQEVFuz4W841rBC7GTYwapQuVm4DuaGPxDncPvMhXd0RHmyJmCFf1YXXwSbo1Clcym6aNeClhhfS5u-kdtyt3ks9M057qVRTkBlwa3lZ37SI1OmuX6ANz_wyGJg/s400/KIRA%25C3%2587-030620110320082109073.jpghttps://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs-wlTX4aPvOsPu1m3ayDjOp90CnU7Wak7HCNagLZLFGFgI97avIt2ZaiXEK92wACaBJr72CbzaRPS5pcK7eUprM1rMOZWLWXsQt_dwGd6JieJT-x6Ixx0yrIKhIiaR4VNBXprl4KLhcI/s400/KIRA%25C3%2587-bazi-riskleri-ustlenmis-demektir-0206111200_m.jpghttps://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUsx4FlqiQYfhrEPHM7iWxogwRhcFuVrdApZyInwfcj7gAwfbGVkEW6kx24YVeaCSKBEIztxZu7t_MDo3YrGIoYvQQJreAWJLdod20BUlc-TqZQmYbb3SWvzAqAzD8H_SjEyrzbtHAjNg/s400/KIRA%25C3%2587-290520111156521306481+-+Kopya.jpg


Sözlükte yazıyor.

Zahmet de istemez.

Açın. Bakıverin.

İnsan bilmeden incitir.

Bilmeden kul hakkı yer.

Bilmeden kalp kırar.

Bilmeden yaptığı kusurlar için o incitip kalbini kırdığı insana "hakkını helal et" diyebilir.

Bilerek küfür etmişsen.

Bilerek hiddetlenmişsen.

Bilerek korkutmuşsan.

Bu helalleşmeye girmez.



O kalbini kırdığın, aşağıladığın insan senin "iktidar gücünden korkup sinerek" kapına gelmişse bunun adı "helalleşme" olmaz. Allah önünde öbür dünyada kıyamet gününde seni "iflastan kurtarmaya" yetmez.

Sözlükte şöyle yazıyor:

Güçü elinde tutuyorsan!

İktidarsan!

Korkutuyorsan!

Yaptığın diz çöktürmedir.

Hürriyet Gazetesi'nin birinci sayfasındaki başlıkları bulup yazan yazı işlerindeki gazeteci arkadaşlar ne kadar kibar, nazik, ince ruhlu insanlar. Dünkü Hürriyet'in manşetine; "Kıraç'ı da diz çöktürdü" diye yazamaya elleri varmamış, "Karaç'la da helalleşti" başlığını koymuşlar.
Xxx
İnan Kıraç, Tayyip Erdoğan dönemi zenginlerinden değil. Daha önceden varlıklı.

Herhalde serveti çok büyük.

İyi kazanıyor, kazandırıyor.

Toplumcu yanı da var.

Servetiyle müze kurdu.

Gidin, gezin, görün.

Pera Müzesi, abide oldu.

Arşiv taraması sırasında rastladığım bölük-pörçük haberlere göre,İstanbul Tepebaşı'nda Pera Müzesi önünde devletin malı olan geniş parseli de, bedelini en yüksek değerden ödeyerek, alıp Fransa'nın en ünlü mimarına çizdirdiği projeyle dünyaya nam olacak bir müze yapmak istiyor.

Toplumdan kazanmış.

Topluma geri sunuyor.

Tamam da İnan Kıraç aynı zamanda işadamı. Onun şirketi Karsan şimdi bir yandan "hibrit otomobil ve elektirikli otomobil" üretmeye çalışırken öbür yandan da Türkiye'deki kentlere "taksi olacak" bir yeni prototipi satmaya uğraşıyor. İnan Kıraç'ın seçim kampanyası sırasında bir gazetecilik kazasına uğramış, sandıktan "AKP'nin değil CHP'nin birinci parti çıkacağı" tahminini dost sohbetinde dile getirdiği yazılmıştı.

Hemen hışma uğramıştı.

Başbakan, "yazılanlar doğruysa bu beni ciddi anlamda rahatsız eder… Kendisi geleceğe yönelik ciddi riskleri üstelenmiş demektir" diyerek üstü kapalı tehdit etmişti.
Xxx
Tehdit, korku üretir!

Hürriyet'deki haberde yazmışlar. İnan Kıraç, Ankara'da AKP Genel Merkezi'ne sabahın erken saatlerinde gitmiş, "AKP değil CHP birinci parti olacak lafını ben söylemedim, yazılanlar yalan" demiş.

"Barışma(!)" olmuş.

Adını "helalleşme" koyuyorlar.

Bu helalleşme değil.

Bu açık bir diz çöktürme.

El öptürme.

Bu diz çöktürme; ne 15 gün önce yapılan seçimde halkın yüzde 50 oyunu alarak güçlenmiş bir lidere yakışıyor, ne de kentlere otomobil satmaya çalışan bir işadamının o liderin ayağına gitmesine!
Xxx

Niçin yakışmıyor biliyor musunuz?

Tarihten bir örnek yazayım. Anlayın.

"Salonda ağır bir hava vardı. Almanya'nın en büyük işadamları toplanmışlardı. İçlerinde ülkenin en büyük firması Krupp'un sahibi Güstav Kurup da vardı. Nazi Parti'sinden Hitler'in en yakın adamı Borman, salona girdi. Masadaki mikrofondan salondaki sanayicilere şu mesajı verdi: "İktidara gelmek için yeterli paramız yok. Bu para sizde var. Size iki seçenek sunuyoruz: Ya siz, bize bu parayı vereceksiniz veya bu parayı biz sizden

alacağız. Tercih sizindir" (Kaynak: Manchester, William, Les Armes des Krupp)

Alman zenginleri parayı verdiler.

Nazi Partisi iktidara geldi.

Orduya silah sattılar.

En çok satışı Krupp yaptı.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder