28 Haziran 2011 Salı

POLITIK - 160 yargıçtan nasıl tek fire olmaz?

160 yargıçtan nasıl tek fire olmaz?

(Tutuklu milletvekilleri mahkemelerinde sadece Köksal Şengün var o mahkemelerdede hiç fire çıkmaz oldu)

Bu fotoğraf beni çok ürkütüyor.
Hatırlayacaksınız kısa bir süre önce Yargıtay Başkanlığı için seçim yapılmıştı.
Toplam 5 adayın yarıştığı seçimde Nazım Kaynak   iktidarın desteklediği aday olarak  öne çıkmıştı.
Seçim yapıldı ve Nazım Kaynak'ın dışındaki 4 aday oyların bir bölümünü paylaştı!
Peki Nazım Kaynak mı?
O ilk turda tamı tamına 160 oy aldı ve seçildi.
Bu ne anlama mı geliyor?
160 sayısı Yargıtay'a  kısa bir süre önce apar-topar atanan yargıç  yekûnudur.
Belli ki atananlar blok olarak AKP'nin desteklediği Nazım Kaynak'a oy verdiler!
Ne yani  yargıçlar AKP birini destekliyor diye ona oy veremez mi diyebilirsiniz!
Haklısınız verebilirler.
Buna kimsenin itirazı da olamaz!
Ancak....
160 kişinin tek bir fire olmadan tam kadro  işaret edilen adaya oy vermesi dehşet verici bir  hadisedir!
Öyle ya bu nasıl bir atamadır ki 160 üyeden tek bir fire bile  olmuyor!
Ortada Nazım Kaynak'ın dışında 4 ayrı aday var ama AKP'nin atadığı yeni yargıçların hiç biri onlardan birine iltifat etmiyor.
Kimse kusura bakmasın; bu tablo yargımızın  geleceği adına korkutucudur!
160 kişi içinde  tek bir fire vermemek ancak örgüt ya da cemaat  gibi yapılarda görülebilir!
Kuşkusuz bu yargıçlarımızın hiç biri  hâşâ ne örgüt ne de cemaat  mensubudur; 
lakin bu blok oy hadisesi Yargıtay kurumu adına iyi olmamıştır.
Bu yargıçlarımızın hiç biri belki siyasetin emrine girmeyecektir ama oluşan algı Yargıtayla beraber bütün yargının AKP  tarafından fethedilmesi şeklindedir.
Diyeceksiniz ki ama eskiden tersinden öyleydi!
Bir açıdan doğrudur; lakin  yanlışa yanlışla çözüm bulunabilir mi?
Ayrıca eski hal bu denli militanca değildi ve hukuk her şeye rağmen ön plandaydı!
160'da bir bile fire vermeyen bir anlayışı  ya da  yapılan atamaları söyleyin bana nasıl tanımlamak gerekiyor!

DOĞRUYA DOĞRU
BDP kadar olun bari!
Bizim ömrümüz BDP  benzeri zihniyetlerle mücadele etmekle geçti!
Onlarla ne dün  beraber olduk, ne de yarın oluruz!
Ancak bugün metot bağlamında bir hakkı teslim edeceğiz!
O da BDP'nin Hatip Dicle olayında takındığı eğilmeyen tutumudur!
CHP'nin durumu  henüz belli değil, onlar da yemin etmeyebilir diyebilirsiniz -ki dilerim öyledir- bu durum bile CHP'yi öne geçirmez!
Tavır dediğiniz şey anında alınır ki BDP bunu yaptı!
MHP  ve  CHP, BDP  ile aynı safa girmek istemedi diyebilirsiniz ama alâkası yok!
Karşıtla yan yana görünmek yanlışa ortak olmaktan daha mı  kötü?

TEK ÇARE
Sokak muhalefeti tek yoldur!
Gazete ve televizyonlar, yani topyekûn medya  işgal  edildi.
İş dünyası teslim alındı.
Sivil toplum örgütleri şantaj ve tehdit atında.
Yasama ele geçirildi!
Yargı da önemli ölçüde Yürütmenin emrine girdi.
Böyle bir tabloda tek yol sokak muhalefetidir!
Hayır, kastım elbette kanun dışılık değildir.
Yasaların izin verdiği ölçüde muhalefetin sokağa taşınmasıdır.
CHP ve MHP bunu yapmalıdır.
Genciyle, kadınıyla, işçisiyle, köylüsüyle muhalefeti sokağa taşımaktan başka yol kalmamıştır.
Efendim biz sokağa inmeyiz gibi bildik beylik laflar edilirse, biliniz ki bunun adı majestelerinin (Tayyip Erdoğan'ın arzuladığı) muhalefeti olmaktır.
Sokak derken hâşâ kimseye eşkıyalık yapın demiyoruz, meşru sınırlar içinde toplumu örgütleyip demokratik tepkiyi teklif ediyoruz!

Sabahattin ÖNKİBAR

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=18852

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Düşünce maddenin bir işlevidir bana göre. Maddenin her işlevi gibi de bir enerji yayılımıdır aynı zamanda; bu yönüyle düşüncenin madde olduğu bile söylenebilir. Madde biz düşünmesek de olabilir. Ancak düşünce maddesiz olamazdı sanıyorum. Şu an bulunduğum yerden böyle görünüyor. Bunun ötesine geçerek bakınca, O her şey ve hiçbir şeydir gizemli tanımından yola çıkarak evren üstü düşünce enerjisi saydığım Tanrının maddeyi var ederken ona kendi düşüncesini yüklediğini varsayabilirim. Madde bu düşüncenin bir tasarımı olarak insanlaşmış olabilir. Ancak bu durumda maddenin, dolayısıyla da insanın varlığını da tanrı kavramına bağımlı yapmam gerekiyor. (buradaki tanrı kesinlikle Cennet ve Cehennem sahibi, meleklerin ve cinlerin patronu, insanların iyi kalpli efendisi olan tanrıdan farklı bir kavramın ifadesidir) Ve tabi ki Tanrının da ardına sarkabilirsek, o zaman enerji ve madde eytişiminin insan g  örünümünde düşünebilir bir biçim almasını tasarlayan büyük düşüncenin de bağımlı olabileceği bir şey veya şeyler bulmak olasıdır. Düşünebildiğim her şey olabilir... Düşünüyorum öyleyse olabilirim...  Düşüncenin Düşünceli Sözleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder