Irak'taki kukla devlete göz yumulması, Libya'nın İzmir'den vurulmasına vize verilmesi ve ABD yanlısı Suriye politikası bardağı taşırdı. Bölge ülkeleri Türkiye'ye kin kusuyor
Elçiliklerimize saldırı
AKP'nin dış politikadaki yalpalamaları, rüzgarı aleyhimize çevirince, elçiliklerimiz hedef oldu. Irak'ta seyirci kalan, Libya'da "NATO'nun orada ne işi var yahu!" dedikten sonra İzmir'i saldırı üssüne dönüştüren iktidara Şam'dan da tepki geldi.
Dalga dalga isyan
Antalya'da muhalifleri ağırlayan AKP'nin değişen tavrı Suriye'de büyük öfke yarattı. Suriye basınında Türkiye karşıtı sesler artarken, Halep Valisi Ahmet Mansura'dan sert bir suçlama geldi: 120 polisi vuran silahlar Türkiye'den geldi!
Türkiye'ye öfke büyüyor
Halep Valisi, 120 polisin katledildiği olaylarda kullanılan silahların bir bölümünün Türkiye'den geldiğini öne sürdü.
Bu ciddi iddia, Suriye'deki isyancılara destek veren AKP hükümetine yönelik suçlama ve şüpheyi de artırdı.
Suriye TV'si, 120 polisi öldüren teröristlerin telefon konuşmalarını yayınladı:
Hucca: Arap TV'leri ve BM, bu evleri ordu yıkmış gibi gösterecek.
Besam: Biz katlettik ve bizden kimseyi katletmeyecekler.
Muhammed: Senden istediğimiz, ordu Cizr el Şukur yönüne ateş etmesiyle, halka Türkiye sınırlarına geçme emri ver. Cemil: Bölgede kimse kalmadı.
Muhammed: Biz basını sınıra göndereceğiz. Sen kadınlara çığlık atmalarını söyle.
Şeza: Alo Hüseyin nerdesin? Türkiye'desin değil mi?
Hüseyin: Evet Türkiye'deyim.
Şeza: Telefonun dinleniyor. Güvenlik güçlerini nasıl gömeceğinizden söz etmişsin. Telefon hattını değiştir.
Suriye yönetiminin, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nin (GOP) hedeflerine uygun olarak Batı'nın muhalefet olarak lanse ettiği, aslında hepsinin de ülkeyi karıştıran işbirlikçi silahlı gruplar olduğu ortaya çıkan isyancılara verdiği destek nedeniyle AKP hükümetine beslediği öfke, son gelişmelerle büyüyerek suçlamaları da beraberinde getirdi. Bu öfke seli arasında Halep Valisi Ahmet Mansura, "Cizr el Şukur'da 120 polisin katledildiği olaylarda kullanılan silahların bir bölümünün Türkiye'den geldiği" şeklinde çok tartışılacak ciddi bir iddia ortaya attı. Vali Mansura, Suriye'deki olayların önceden belirlenmiş bir senaryo olduğunu belirtti.
Neyi incelediler?
"Hiçbir zaman silahsız protestoculara karşı olmadık. Nedendir bilinmez, olaylar başlamadan önce ABD ve İngiliz büyükelçileri Hatay'da incelemelerde bulundu" diyen Mansura, 120 polisin öldürüldüğü olaylarda kullanılan silahların Türkiye'nin de aralarında bulunduğu ülkelerden sokulduğunu ileri sürdü. Vali Mansura, farklı ülkelere ait silahlar, roketatarlar saptadıklarını anlattı. Tüm bu gelişmeler ışığında, AKP hükümeti ve Başbakan Tayyip Erdoğan'a yönelik şüpheler de giderek büyürken, eleştiriler de doruğa çıkıyor. Vali Mansura, Suriye'deki olayların emperyalist ülkelerin önceden belirlenmiş bir senaryosu olduğunu ifade ederken, "Heryerde olduğu gibi ülkemizde de protesto gösterileri yapıldı. Biz hiçbir zaman silahsız protestoculara karşı olmadık. Ancak nedense, Suriye'deki olaylar başlamadan ABD ve İngiliz büyükelçileri Hatay'a gelip, incelemelerde bulunup açıklama yaptılar. Demek ki, bu olayların yaşanacağını kendileri biliyordu. Oysa ülkemiz dün olduğu gibi bugün de huzur içinde. Sorunlarımız elbette var. Devlet Başkanımız Sayın Beşşar Esad, komisyonlar aracılığıyla, ülkemizin refahı için yeniden bir yapılanmaya gidiyor. Sorunlarımız çözüm aşamasında" diyor. Mansur, şöyle devam etti: "Golan Tepeleri'yle ilgili olaydan bu yana Suriye'nin durumu ortada. Biz ABD ve İsrail'in hedefindeyiz. Hep gerçeklerden hareket ederek haklarımızı, gasp edilen toprakların Filistin'e verilmesini istedik. Ancak, devletin 120 polisi silahsız öldürülebilir mi? Bize göre Batı destekli silahlı terörist çetelerin işiydi. Yaptığımız araştırmada, içinde Türkiye'den de geçtiği, farklı ülkelere ait silahlar, roketatarlar ve taş ocaklarından çalınan patlayıcı da saptadık. Olaylar sırasında kurumlar yakılıp yıkılıp, köprüler de havaya uçurulunca, Cizr el Şukur'daki halk, ister istemez korkuya kapıldı. İdlip ve Halep'teki yakınlarına sığındılar. Türkiye'ye sığınmak isteyenler arasından TV ekranlarına çıkıp, bizi kesecekler, öldürecekler diyenlerin çoğu, Batı ülkelerinin desteğini alarak konuşuyor. Biz olaylarla ilgili araştırma ve soruşturmalarımızı devam ettiriyoruz. Türkiye'ye sığınmak isteyenler arasında, terörist çete elemanlarının olabileceğini de düşünüyoruz. Türk makamlarından sığınmacıların iadesi yönünden taleplerimiz oldu. Ancak şimdiye kadar yanıt alamadık." ABD'li yetkililerin son açıklamaları da, Vali Mansura'yı doğrular nitelikte. ABD, ülkelerinde siyasi değişiklik sağlama arayışındaki isyancılarla Suriye içinde ve dışında temasları arttırdığını bildirdi. Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden Victoria Nuland yaptığı açıklamada, Obama'nın Esad'a reform veya iktidarı terk çağrısında bulunduğunu anımsatarak, Esad'ın gözle görülür şekilde negatif bir seçim yaptığını belirtti.
Dış politikada sürekli yalpalıyor
Başbakan Erdoğan'ın yürüttüğü çelişkili dış politika nedeniyle Suriye yönetimiyle arasında kriz patlak vermesi üzerine, bir hayli iddialı "Komşularla sıfır sorun" hedefi de ıskalanmış oldu. Özellikle önce Irak, ardından da sırasıyla Mısır ile Libya ve son olarak da Suriye ile ilgili tutumuyla eleştiri oklarının hedefi haline gelen Başbakan Erdoğan, aslında Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) eşbaşkanı olarak üzerine düşeni yapıyor. Özellikle Libya konusunda önce "NATO'nun Libya'da ne işi var?" diyerek ittifakın operasyonuna karşı çıkan Erdoğan, bir süre sonra çark ederek, İzmir'deki NATO üssünün hava harekât merkezi olmasını kabul etti ve Muammer Kaddafi'yi sırtından vurdu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Libya'ya düzenlenen operasyonun komuta ve kontrol sisteminin tamamıyla NATO'ya devredilmesi gerektiğini söyledi. Suriye konusunda da Erdoğan zikzaklar çizdi. Önce Devlet Başkanı Beşşar Esad'a destek verir gibi görünüp, Suriye muhalefetini Antalya'da ağırladı. Ardından da "Seçimden sonra Esad'ın anladığı dilden konuşacağız" deyip gözdağı verdi. Diplomatik çevreler, bu tutumuyla ilgili olarak "Dün tamamen reddettiği bir şeyi daha sonra savunuyor" diyerek, AKP hükümetinin Batı'nın sözünden dışarı çıkmadığına dikkat çektiler. Bir başka uzman da Türkiye'nin izlediği dış politikada genelde tutarsızlıklar bulunduğunu dile getirdi. Buna örnek olarak Erdoğan'ın Ahmedinecad ile el sıkışırken, Mısır lideri Mübarek'e koltuğunu bırak demesini gösterdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder