31 Ağustos 2024 Cumartesi

BİR AŞK HİKAYESİ...


BİR AŞK HİKAYESİ...

Bir 2 kişi, keman ve yazı görseli olabilir

1996 yılında, Sultanahmet'te bir evde pek çok fotoğraf ve evrak bulduk. Bir çanta mektup, 7 albüm fotoğraf ve sayfalar dolusu nota.

Bir kemancı vardı fotoğraflarda ama tanıyamadım. Ev sahibi de tanımadığını söyledi. Hepsi çatıdaki bir sandıktan çıkmış. Şaşılacak şey...

O kadar çok nota sayfası vardı ki ve öylesine özenle yazılmışlardı ki hayran kaldım.

Aklıma bir anda Cihat Aşkın'a haber vermek geldi. Cihat Aşkın, memlekette keman işi konusunda bir otorite. E tabii o vakitler telefon falan yok. Birkaç örnek alıp Cihat Hoca'ya götürdüm.

Cihat hoca notaları görünce çok heyecanlandı.

Tekin Bey, bunların devamı var mı? dedi.

Bir sandık, dedim. Gözlerinin içi parıldadı.

Gidelim hemen, dedi. Gittik.

Meğer tam bir hazine bulmuşuz. Çakmıyorum ki müzik işinden. Fakat Cihat hoca alıyor bir sayfa mırıldanıyor.

Baktım sahiden nefis ezgiler. Seyyan Hanım isminde bir şarkıcı varmış, ona ait eşsiz fotoğraflar. Sonra sahipsiz mektupların içindeki tarihi vesika niteliğindeki bilgiler...

Dayanamadım, sordum sonunda:

Cihat Hocam kim yazmış bunları? Kim bu müzisyen?

Necip Celal, dedi.

Arkadaş tanımıyorum ki... İçimden "Çok güzel" dedim. Necip Celal'se iyi. Anlamadığımı görünce o ünlü şarkıyı mırıldandı Cihat Aşkın:

"Sevdim bir genç kadını

Ansam onun adını

Her şey beni ona bağlar

Kalbim durmadan ağlar"

Yuh, bu şarkıyı kim bilmez! Tango gibi tango!

Çok acayip bir şeyler bulduğumuza bir kere daha ikna oldum. Ev sahibi bunları çöpe atacaktı. Ev temizliği diye giriştikleri işten nasıl bir hazine çıktı!

Ev sahibi kadın çok bir para istemedi.

Aman alın götürün de yeter, dedi. Aldık, götürdük. Taksiye yükledik her şeyi.

Takside konuşuyoruz Cihat Hoca'yla. Daha doğrusu o sevinçten havalara uçmuş vaziyette. Şu ekteki fotoyu gösterdi.

Kim bu? dedi.

Bilmem ki hocam.

Yahya Kemal

Nasıl Yahya Kemal hocam bu?

Gençliği, Paris yılları.

Necip Celal'de ne işi var?

E soyadı

Soyadı mı?

Necip Celal'in soyadı Andel. And içen kişi demek. Bu soyadını ona veren de Yahya Kemal. Böyle bir ahbaplıkları var.

Vay be! Peki şu kadın kim?

Ha o mu, meşhur Seyyan Hanım. Seyyan Oskay.

Ben tanıyamadım. Çıkaramadım adını.

Necip Celal'in şarkısını söylüyor.

Hangi şarkısıydı?

"Mazi kalbimde bir yaradır

Bahtım saçlarımdan karadır

Beni zaman zaman ağlatan

İşte bu hazin hatıradır"

Aaaa bildim, bildim. Bu şarkıyı söyleyen Seyyan Hanım mı yani?

Evet, yalnız sözler Necdet Rüştü'nün. Müziği ise Necip Celal Andel'in.

Nefis!

Cihat Aşkın'ın evine gittik. Büyükçe bir masa vardı. Koyduk evrakları üstüne.

Heyecanla hepsini seçiyoruz. Elime bir gazete haberi geçti, ünlü Alman sinema artisti Evelin Hold, Necip Celal'in meşhur "Mazi" şarkısını okumuş. Nerede? Kadıköy Hale Sineması'nda!

Vay be! Süpermiş.

Bir başka notta bu gazete haberinin hikâyesini anlatmış Necip Celal.

Haliyle inanmamış böyle dünyaca ünlü bir starın ülkemize gelip onun tangosunu söylemiş olduğuna:

"Çok hoşuma giden bu Alman artisti ne münasebetle ülkemize gelsin de benim tangomu okusun" demiş.

İnanmamakta ısrar eden Necip Celal'e bir arkadaşı gazetedeki bu haberi göstermiş.Haber doğru!

Beyoğlu'ndaki meşhur Tokatlıyan'da kalıyor Evelin Hold.Telefon ediyor Necip Celal.Teşekkür ediyor.Evelin Hold da kendisini uzun süredir aradığını, muhakkak görüşmek istediğini söylüyor

Necip Celal Andel de tıpkı Rodrigo gibi âmâ... Evelin Hold, Andel'in gözlerinin iyileşmesi için temennilerde bulunuyor ve Hale Sineması'ndaki konsere davet ediyor.

Evelin Hold, sahneye adımını atar atmaz salon yıkılıyor alkıştan. Hınca hınç dolu o gece Hale Sineması

Vaktiyle Londra'da duvarlara:

"Clapton is God" yazarlarmış. Evelin Hold da o gece öyle alkışlanıyor.

Sırasıyla; Fransızca, İtalyanca, Almanca şarkılar söylüyor ve nihayet sıra Türkçe şarkıya, yani Necip Celal'in Mazi'sine geliyor.

İşte o an Evelin Hold'un jesti geliyor...

Elini kaldırıp Necip Celali işaret ediyor Evelin Hold ve

"Mazi, Necip Celal" diyor.

"Ne göğsünde uyuttu beni

Ne buseyle avuttu beni

Geçti ardından uzun yıllar

O kadın da unuttu beni" diyor!

Şarkıyı o gece 4 defa söyletiyorlar Evelin Hold'a. Ortalık alkış kıyamet..

Şarkı bitince kulise gidiyor Necip Celal. Evelin Hold'a bir kere daha teşekkür ediyor ve ellerinden nazikçe öpüyor.

Fakat Evelin Hold sahiden hayran olmuş Necip Celal'e. O şiveli konuşmasıyla:

Ne harika tangolar bunlar Necip Bey, diyor.

Velhasılıkelâm iyi dost oluyorlar...

Ertesi gece için randevulaşıyorlar. Nerede? Suadiye Plaj Gazinosu'nda.

Günlüğüne yazdığı notta Necip Celal o geceyi şöyle anlatmış:

"Suadiye plajı bana bu akşam her zamankinden daha güzel geliyor. Mehtap denizin üzerine vurmuş, etraf sessiz, konuşmadan geceyi dinliyoruz.

Oldukça kalabalığız, kıymetli artistimiz Feriha Tevfik, ağabeyim, Yusuf Kenan, Holywood muhabiri Turan Aziz ve daha bir çok sevdiğim arkadaşlarım...

Şimdi ellerimde akordeon, parmaklarım tuşların üzerinde, içimden kopup gelen bütün duygularımı söylüyor...

Kendimden geçmiş bir halde mütemadiyen çalıyorum. O da etrafın isteği üzerine Mazi'yi söyledi. Bu kadar duyarak çaldığımı hatırlamıyorum. Benden bizzat keman çalmamı istedi.

Schuman'ın Akşam şarkısı, Fibich Poem ve onun çok sevdiği Toselli serenad...

Kemandan yükselen sesler yavaş yavaş sönerken, mehtap da artık kayboluyordu.

Gazino tamamiyle bizim için kapatılmıştı. Onunla tadına doyulmaz, rüya gibi bir dans ettik, eğlendik.

Dans ederken bana:

'Mazi'yi hiç unutmayacağım, dudaklarımdan hiç eksik etmeyeceğim' dedi

Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. İçimden çoşup gelen bir takım sesler var. Kafamın içinde mütemadiyen dolaşıyor, fakat bir türlü toparlayamıyorum. İsteği üzerine akordiyonu elime alarak, 'Ayrılık'ı çaldım.

Yanıma yaklaştı, dans eder gibiydik yine ama ele ele tutuşmuyorduk.

İşte o anda bana, üzerine çok samimi sözler yazılmış bir fotoğrafını verdi ve sonra tekrar dans etmeye başladık.

Ona bir cesaret:

'Ne olur bu gece hiç bitmese' dedim. Ben bu sözleri söylerken, plajın saati 3'ü çalıyordu. Sabah gidecekti. 'Beni unutma" dedim. 'Sen de' dedi.

O akşam ağabeyimin Erenköy'ündeki köşkünde kalacaktım. Yayan yürümeyi tercih ederek sessizce eve geldim.

Zihnim hep onunla meşgul..

O melodiyle meşgul.

Öylece pencerenin kenarına oturdum. Dışarıda yaz böcekleri, kurbağalar ve sık çalılar arasında duyulan bir tek bülbül sesi...

Ortalık hafifçe aydınlanır gibi oldu. Gayri iradi piyanoya doğru yürüdüm. Başımda inanılmaz bir ağrı.

Hemen oturup en sessiz pedala basarak içimden gelen sesleri yavaş yavaş çalmaya başladım. Çünkü başka türlü olmayacaktı. Mümkünü yoktu.

O gece yazdığım beste ise şöyleydi...

Sevdim bir genç kadını

Ansam onun adını

Her şey beni ona bağlar

Kalbim durmadan ağlar

Kemanımla ona bir ses verebilseydim eğer

Bu sesimle ona ersem bana dünyaya değer

Ne yazıkki deniz engin şu ufuklar ölgün

Bin elemle doluyor her yeni gün..."

Necip Celal, yazmamış: Yaşamış!

Biz Cihat hoca ile evrakları toplarken, eşi Nisan Hanım geldi. Ortada bir koli ve bizi harıl harıl çalışırken görünce şaşırdı:

Hayrola Cihat, bunlar nedir? dedi.

Görmen lazım. Çok şaşıracaksın.

Nisan Hanım fotoğrafları görünce sahiden pek şaşırdı:

Dayım, dedi.

Ben konudan uzağım tabii...

"Arkadaş" dedim içimden, "Konu nereden nereye geldi."

Elbette cehaletime de ayrıca yandım.

Bütün o evraklar Cihat Hoca"da kaldı. Uzun yıllar o notolarla uğraştı durdu. Derledi,topladı,düzeltti.

Nihayet o gün bulduğumuz eserleri bir albüm haline getirmiş.Sahiden çok sevindim buna.

Var olsun, benim için Necip Celal Andel albümünü ithaflı bir şekilde imzalamış Cihat Aşkın.

Daha böyle pek çok hikâye vardı o günlüklerin içinde. Pek çok şarkının yazılış serüveni vardı.

Tango da ne güzel bir icat be kardeşim. Yüreğini şenlendiriyor insanın..

Mazi kalbimde bir yaradır

Bahtım saçlarımdan karadır

Beni zaman zaman ağlatan

İşte bu hazin hatıradır

Ne göğsünde uyuttu beni

Ne buseyle avuttu beni

Geçti ardından uzun yıllar

O kadın da unuttu beni.

Tekin Deniz

Dünya Gözüme Kaçtı

🇹🇷

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

DOĞAL KAZ MIYIM VATANDAŞ MIYIM?…

https://www.youtube.com/watch?v=5hUoAFRtagY

- - - - - - - - - - - - - - - -

BIR GÜL AÇIYORSA

-1960 Devrim sehitlerinin anisina

Bir gül açiyorsa simdi Türkiye'de
Askla ümitle açiyor
Adsiz unutulmus her bahçede
Bir gül tomurcuklaniyorsa
Sabaha karsi gecede
Açmak için tomurcuklaniyor
Askla ümitle
Seviçle yasamak içim tomurcuklaniyor

Kanin aktigi yerde
Gözyasinin aktigi yerde
Karanligi içinde kahrin
Güller açiyor iste
Güller isik aydinlik içinde

Güller bütün güller bu sabah
Bir agizdan türkü söyler gibi açiyor her bahçede
Geceler gündüze dönüyor iste
Karanlik isiga dönüyor iste
Kahir sevince dönüyor iste
Akan kan dökülen yas
Güle dönüyor iste

Hasetsiz korkusuz kinsiz
Binlerce güller açiyor iste
Dargin kardese dönüyor iste
Artik yasamak bütün Türkiye'de
Bir agizdan söylenen bir türküye dönüyor

~Necati Cumali~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Çelişki bulamazsınız

~NİSA 82.hâla Kuran üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi?
Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Mahkûm olmak istemeyen bir milleti, esareti altında tutmaya gücü yetecek kadar kuvvetli müstebitler artık dünya yüzeyinde kalmamıştır.
( 1924 )

~Kemal Atatürk
Yüce Önder.
Bu günleri çok öncelerden bilen adam.~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Yokluğundaki Sen

Yine yalnız değilim her zamanki gibi
Bu Uzakdoğu gecesinde yokluğunlayım

Aramızda yirmibeşbin kilometre
Sen kıştasın ben yazdayım
Sen bir yarısında dünyanın
Ben öte yarısındayım
Yine de bırakmıyor ellerimi yokluğun
Daha da bir gönlümcesin
Varlığından bin kat güzel
O yalımsal çıplaklığın yalaz yalaz
Ve en gizlerden konuşurken ellerin
İçimden gelmiyor mektup yazmak demeden
Sevişiyoruz yirmibeşbin kilometreden

~Aziz Nesin~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Baslica uc cesit insan vardir: bilgi sever, sohret sever, para sever.

~PLATON~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Aslandan Al Haberi

Romalılar aslanlara atarlarmış Hıristiyanları.
O Hıristiyanlar ki
Romalılardan daha dürüst, daha düzgün, daha uygar bir
düzene
inanmaktan başka suçları yoktu…
Romalılar oyalamak için işsiz yığınlarını
O zamanın gazetesi
Ve Hürriyet'i olan Coliseum stadyomunda
Aslanlara atarlarmış sen gibi ben gibi
Mehmet Turgut gibi insanları O Mehmet Turgut ki
İşsiz olmaktan başka suçu yoktu
İşsiz parasız evsiz-barksız
Ve aslanın kafesine girdiğini farketmeyecek
kadar uykusuz…
O Mehmet Turgut ki
Libya'ya gitmek için sıra bekleyen bir
Kunuri Aslanıydı
Adana'nın Girne yolunda bir lunaparkta
Buldular parçalanmış vücudunu…
Sade Adana'nın Girne yolunda değil
Roma'da da böyle
Oyalamak için işsiz yığınlarını
Ve belki de azalsın diye işsizlerin sayısı
O zamanın gazetesi
Ve Hürriyet'i olan Coliseum stadyomunda
Aslanlara atarlardı sen gibi ben gibi
Mehmet Turgut gibi insanları… Ama Ali adındaki
O kendi de müebbete mahkum aslan
Aslanlar akıllanıyorlar mı nedir
Yemedi kardeşim yemedi
Kore Gazisi Mehmet Turgut'un göğsündeki
Silver Star nişanını…

~Can Yücel~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Adamin aynasi arkadasidir.

~Anonim~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Hic kimse duymak istemeyen biri kadar sagir olamaz.

~W.shakspeare~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Klasik müzik hakkında ufuk açıcı bir makale.
J. S. Bach ve Yengeç Kanonu: Klasik Müziğin Topoloji İle Buluşması
Klasik müzik, ortaçağın başlangıcından 1900'lerin başlarına kadarki müziğin büyük bir bölümünü kapsar.
1550\-1900 arasında da en canlı dönemini yaşamıştır.
Barok Dönemi ise detaylı müzikal süsleme, yeni çalım tekniklerinin geliştirilmesi, müzik notasyonundaki değişiklikler ile ünlüdür.
Müziğin gerçek yaşamdaki duyguları temsil etmesi fikri bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Bu dönemin en önemli isimlerinden biri Johann Sebastian Bach'tır.
Eserleri üzerinde yorum yapan müzik tarihçileri her birinin ayrı bir zekâ ürünü olduğu konusunda hemfikirdir.
Onun kanonları aldatıcı derecede basit bir kurallar dizisinden oluşturulmuştur.
Arka planındaki fikir ise son derece matematikseldir.

Müzikte bir çeşit çok seslilik kuralı ile yapılmış parçalara kanon denir.
2 sesli bir kanon en az 2 kişi tarafından art arda başlanarak çalınır veya okunur.
Bir kanonda önce birinci ses girer.
Sabit bir süre geçtikten sonra tamamıyla aynı anahtardan onun kopyası girer.
İkinci ses için de aynı sabit süre geçtikten sonra üçüncü ses aynı temayla girer.
Böyle devam eder.
Kanonların çok daha karmaşık çeşitleri vardır.
Karmaşıklığı artıran ilk adım, temanın kopyasının yalnızca zaman aralıklarıyla değil farklı perdelerle söylenmesiyle olur.
Örneğin böylece birinci ses temaya Do sesiyle başlar.
Ancak ikinci ses dört nota yüksekten Sol sesiyle başlayarak aynı temayı söyler.
Karmaşıklığın ikinci adımı farklı seslerin hızları eşit olmadığında ortaya çıkar.
Yani ikinci ses birinci sesin iki katı hızlı veya iki katı yavaş olur.

Sonraki karmaşıklık düzeylerini makaleyi en aşağıdaki bağından okuyarak anlayabilirsiniz.

Aşağıda video ile çok güzel bir açıklama yapılmıştır.
Okuma özürlüler için faydalı olacaktır.

https://youtu.be/xUHQ2ybTejU

- - - - - - -







- - - - - - -

Cevat_Fehmi_Baskut-Koca_Bebek.pdf
Anonymous-Agatha_Christie_Suc_Ortaklari_Partners_In_Crime.epub
166_Numarali_Muhasebe-i_Vilayet-i_Anadolu_Defteri_937_1530_Hudavendigar_Biga_Karesi_Saruhan_Aydin_Mentese_Teke_Alaiye_livalari.pdf
Marie_Grubbe-Jens_Peter_Jacobsen.epub
Turgut_Uyar-Arz-i_Hal_ve_Aksam_Uzeri_Turkusu.pdf
Visne_Bahcesi-Anton_Cehov.epub
Pertev_Naili_Boratav-Turk_Mitolojisi.pdf
ATATURK_ORATORYOSU.doc
literature_of_persian.pdf
Jean_Lorrah-Hayatta_Kalanlar.epub
ney_metodu_4.pdf
Sahne_Tasariminda_Dramatik_Aksiyonun_Belirleyiciligi.pdf
DIKSIYON_NOTLARI-1.pdf
Karl_Marx-Kapital_Cilt_I.epub
Lev_Nikolayevic_Tolstoy-Anna_Karenina.epub
Cemal_Sureya-Uvercinka.pdf
Mehmet_Baydur-DOGUM.pdf
Osmanli_Belgelerinde_Ermeni-Ingiliz_Iliskileri_1891-1893_II.pdf
Charles_Dickens_Charles_Dickens-Oliver_Twist_Bordo-Siyah_.epub
Introduction_to_Quantum_Mechanics_2ed_Solutions-_David_J._Griffiths.pdf
Sinan_Yagmur-Askin_Gozyaslari_II_Hz_Mevlana_.epub
Wilbur_Smith-Elmas_Avcilari.epub
Stage_3-Jackie_Maguire-Food_and_Drink_in_Britain.pdf
M._SIDDIK_GUMUS-INGILIZ_CASUSUNUN_ITIRAFLARI.epub
Frank_Herbert-Dune_2_Dune_Mesihi.epub
Mahmud_Dervis-Biz_Kaybettik_Ask_da_Kazanmadi.pdf
Deception_Point-Dan_Brown.mobi
Jean_Tardieu-YALNIZ_ONLAR_BILIR.doc
Necip_Fazil_Kisakurek-Babiali.epub
Anton_Cehov-VisneBahcesi.pdf

- - - - - - -

"> "> "> "> "> "> "> ">
- - - - - - -

OrajKalip

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/
Eposta adresleri
(Derdiniz varsa buradan ulaşın.)
:
0raj.p0yraz@neomailbox.net
oraj.poyraz@openmail.cc
HvLWPtIjJR8X@protonmail.com
0PjukdvspdUh@mail2tor.com
Tor ağı üzerindeki web siteleri
Darkweb diye bilinir, TorBrowser kullancaksınız.
:
http://45m2jpfwn6ydfrqyhw5jbqszyip45pvi6m2cyo3722wyhur6yuitgbyd.onion/
http://kbq4ghhydumvhgvwkccbad5g7ae2yho6a4llxuy2z4oa6dox6gjtngad.onion/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder