31 Ağustos 2024 Cumartesi

ÖZGÜRLÜĞÜ UNUTUP NASIL GÖNÜLLÜ KÖLELERE DÖNÜŞTÜK: EZİK, SİLİK, KORKAK BİR HALK


ÖZGÜRLÜĞÜ UNUTUP NASIL GÖNÜLLÜ KÖLELERE DÖNÜŞTÜK: EZİK, SİLİK, KORKAK BİR HALK

Çağımızda adına otoriter, popülist denilen tarihte ise tiran diye adlandırılan liderler toplumun desteğini nasıl alıyorlar? Nasıl oluyor da insanlar özgürlüklerinden kolayca vazgeçiyorlar? Tiranlıklar nasıl oluşuyor?

Kayahan Uygur

18-Ağustos-2024 07:00

Bugünün gündemi olan bu can alıcı soruları bundan ta 450 yıl öncesinden Fransız düşünür, yargıç ve hümanist Etienne de La Boétie soruyor:

"Bu kadar çok insan, bu kadar çok kasaba, bu kadar çok şehir, bu kadar çok ulus, kendisine verilenden başka hiçbir gücü olmayan tek bir tirana nasıl tahammül ediyor?"

1574 yılında kaleme alınan "Gönüllü Kölelik Üzerine Söylev" adlı metinde işte bu soruların cevabı aranıyor. La Boétie bu denemesinde antik çağdan örnekler vererek Fransız monarşisini dolaylı yoldan eleştiriyor. Tezinin esası şu iki noktaya dayanıyor: Tiran, iktidarı her zaman zorla ele geçiren kişi değildir. Hatta çoğu zaman ona bu gücü ve yetkiyi veren zulmettiği halkın kendisidir.

⦿ https://img.odatv.com/rcman/Cw197h197q95gm/storage/files/images/2024/08/18/lb-1-yse5.jpg

Etienne de La Boétie tablo

EZİK, SİLİK, KORKAK BİR HALK

Tiran, kimi zaman yerli ya da yabancı bir kuvvet tarafından silah zoruyla başa getirilir. Ancak bu durumda halkın özgürlükler konusunda bir bahanesi vardır. Neden ses çıkarmadığı, isyan etmediği konusunda gösterecek gerekçesi bulunur. Bu da içinde bulunduğu durumun utanç verici niteliğini azaltır. Gönüllü kölelik ise ülkenin işgalinden daha kötüdür. Ve asıl yaygın olan gönüllü köleliktir, eserin de konusu budur.

La Boétie'ye göre bir kişiye gönüllü olarak kendi üzerinde tiranlık yaptıran bir halk ezik, silik, korkak bir karaktere sahiptir. Bu tür toplumlar ülkelerinin düşmanlarına karşı da savaşamazlar. Özgür insanlarda olan yiğitliği, mertliği, cesareti gösteremezler. Çünkü özgür olmayan insanların yabancıların esareti altında kaybedecekleri bir değerleri zaten kalmamıştır:

"Özgür insanlar yenilginin talihsizliğini ve zaferin mutluluğunu eşit olarak paylaşacaklarını bilirler; ancak cesaret ve canlılıktan tamamen yoksun olan köleler, alçak ve cıvık kalplere sahiptir ve herhangi bir büyük eylemden acizdirler. Tiranlar bunun çok iyi farkındadır: bu yüzden onları daha da zayıflatmak ve ürkek hale getirmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar."

La Boétie insanlığa edebi bir dille seslenir:

"Zavallı ve sefil insanlar, akılsız halklar, kötülükte inatçı ve iyilikte kör uluslar, en güzel ve en temiz gelirlerinizin gözlerinizin önünde elinizden alınmasına, tarlalarınızın yağmalanmasına, evlerinizin harap edilmesine ve atalarınızın eski eşyalarının gasp edilmesine izin veriyorsunuz! Öyle bir şekilde yaşıyorsunuz ki artık hiçbir şey sizin değil. …Ve tüm bu zarar, tüm bu talihsizlik, tüm bu yıkım düşmandan değil, uğruna cesurca savaşa gittiğiniz bizzat sizin yarattığınız düşmandan geliyor.

"Oysa bu efendinin yalnızca iki gözü, iki eli, bir bedeni var ve sonsuz sayıdaki kentlerimizin sakinlerinden başka bir şeyi yok. Sizden daha fazla sahip olduğu şey, sizi yok etmek için ona sağladığınız araçlardır. Sizi gözetleyen sayısız casusu sizin saflarınızdan değilse nereden buluyor? Size saldırmak için bu kadar çok eli nasıl oluyor da sizden ödünç alıyor? Şehirlerinize bastığı ayaklar da sizin değil mi? Sizin üzerinizde sizden başka bir gücü var mı? Sizinle anlaşmadan nasıl peşinizden koşmaya cesaret edebilir? Sizi yağmalayan hırsızın alıcısı, sizi öldüren katilin suç ortağı ve kendinize hain olmasaydınız, size ne zarar verebilirdi?"

La Boétie halkın tiranlığa boyun eğmesinin asıl nedenini alışkanlık ve eski özgür zamanların unutulması olarak açıklar. İnsanların eskiden beri süre gelen bir "razı olma" tavrı vardır ya da zaman içinde buna alışırlar. Her baskı, her adaletsizlik zamanla kanıksanır. İnsanlar sorumluluklarını bir tarafa bırakarak kendilerini bir çocuk gibi liderin eline teslim ederler.

Özgürlüğü unutup nasıl gönüllü kölelere dönüştük: Ezik, silik, korkak bir halk - Resim: 2

⦿ https://img.odatv.com/rcman/Cw720h1184q95gm/storage/files/images/2024/08/18/lb-3-uo8m.jpg

ÖZGÜRLÜĞÜ UNUTMAK

Özgürlüklerinden vazgeçenler ülkenin insanlarıdır, tiranlar iktidarı zorla almamıştır. Gerçekten de, insanların yalnızca boyun eğmekle kalmayıp, önemli bir kısmının tam bir rıza ile hizmet ettikleri gerçeğini nasıl açıklayabiliriz? Hatta bazı insanlar tiran için hayatlarını kaybetmeye bile hazırdır. Zorbanın iktidarda kalmasını sağlayan tek şey insanın kulluğudur; itaat şiddetin ön koşuludur.

Özgürlüğü bilen insan ondan ancak zorlama altında vazgeçer. Ama özgürlüğü hiç tanımamış olanlar "pişmanlık duymadan hizmet ederler ve babalarının ancak zorlamayla yapabileceklerini gönüllü olarak yaparlar. İnsanların gönüllü olarak hizmet etmelerinin ilk nedeni, serf olarak doğmaları ve öyle yetiştirilmeleridir". La Boétie'nin dediği gibi, "hiç sahip olmadığınız bir şeyi yitirmekten asla pişmanlık duymazsınız".

Boyun eğen birey karşısında La Boétie, iyi prenslerle kötü tiranları karşı karşıya getirmeyi de reddeder. Prensin doğası gereği nazik ya da zalim olmasının ne önemi vardır? O, her halükarda halkın hizmet ettiği prens değil midir? Tahta farklı yollarla gelmiş olsalar da, yönetme biçimleri her zaman aşağı yukarı aynıdır. Halk tarafından seçilenler halka ehlileştirilmesi gereken bir boğa gibi davranırlar. İşgalci güçler onu bir av hayvanı gibi görürler. Babalarından koltuğu devralanlar ise doğaları gereği halkı kendilerine ait bir köle sürüsü yerine koyacaklardır. Kısacası tiranın elindeki bir ülke zaten köledir, işgal edilse ne olur, edilmese ne olur?

Tiran bir fırsatını bulup iktidara geldiğinde ya da ona yaklaştığında önceleri gerçek yüzünü belli etmez. Ancak ondaki "tiran kumaşı" toplumdaki kötü ve kurnaz kişilerin dikkatini çeker ve ona doğru yanaşırlar. Tiran ise toplumu "biz ve onlar" ikiye bölerek bu kutuplaşmayı arttırır. Böylece etrafında çirkin bir kalabalık oluşur.

Nüfusun bir kısmı bu şekilde maddi açgözlülük ve bedavadan onur arzusuyla kendini tiranlığın hizmetine sokar. Halkın köleleştirilmesi için kullanılan araçlar, itaat etme geleneğidir, sınırsız yalan propagandadır, dinin kullanılmasıdır. "Tiranlar kendilerini güçlendirmek için halkı yalnızca itaat ve kulluğa değil, aynı zamanda kendilerine karşı bir tür bağlılığa da alıştırmaya çalışmışlardır."

"Romalı tiranlar daha da ileri giderek sık sık adamlarına ziyafet verir, bu sersemletilmiş insanların boğazlarını tıka basa doldurur ve ağızlarının tadını almanın daha kolay olduğu yerlerde onları pohpohlardı. (…) Önlerine bazı maddi olanaklar atılmış olan yandaşlar da bunun halktan yani kendilerinden çalınmış olduğunu düşünmezlerdi bile." La Boétie "Cahil ve aptal insanlar her zaman aynı olmuştur" der.

TİRAN KENDİNE SUÇ ORTAĞI ARAR

Ancak bu bilinen yöntemler sadece sıradan ve kaba halk içindir. Tiran tahakkümünü sürdürmek için eğitimli kesimlere yönelik başka bir strateji bulmak zorundadır. Bu da bol para ve mevki ile onları zalimliklerine "suç ortağı" yapmaktır. Onlara da başkalarına hükmetme fırsatı vererek köleleştirmektir. Tiran, yakınındakileri en liyakatsiz ve en ahlaksızlar arasından seçer. Çünkü bir yandan da onlardan kuşkulanır.

Böylece saray mensupları tiranlığın suç ortağı haline gelir ve bu süreçte kendi özgürlüklerini kaybederler. Bazı insanlar efendilerine dalkavukluk eder, onun lütfunu umar, ancak iktidarın suç ortağı haline geldiklerinde kendilerini mutlaka bir utancın beklediğini fark etmezler. Toplumsal piramit bu şekilde oluşur ve zorbanın "bir tebaayı bir başkası aracılığıyla köleleştirmesini" sağlar.

La Boétie'ye göre tiranlıklarda ülkeyi tiran ve onun gözü, kulağı olan en fazla 5-6 kişi yönetir. Onlar 500-600 kişiyi, bu 500-600 kişi de sayıları binleri bulan çevreleri yönetir. Böylece tiran milyonları kontrol eder, hepsine de yağma ve talandan küçük bir pay ayırarak menfaat bağları kurar. Esas parsayı ise kendisi ve çevresindeki o 5-6 kişi bölüşür.

"Tiran tiranlığını bir tiranlaşmışlar silsilesi ile yapar, kuşkusuz onlara da tiranlık yapılır ve onlar da başkalarına tiranlık yapar."

Ancak saray mensupları ezilen halktan bile daha az özgürdür:

"Çiftçi ve zanaatkâr, ne kadar köleleştirilmiş olurlarsa olsunlar, itaat etmek dışında özgürdürler; ama tiran, etrafındakilerin onun iyiliği için yarıştıklarını ve yalvardıklarını görmek ister. Sadece onun emrettiklerini yapmakla kalmazlar, aynı zamanda onun istediklerini de düşünmek zorundadırlar ve çoğu zaman onu tatmin etmek için kendi arzularını da engellerler. Ona itaat etmek yeterli değildir, onu memnun etmelidirler, onun işleriyle uğraşırken bellerini kırmalı, kendilerine eziyet etmeli, kendilerini yok saymalıdırlar ve sadece onun zevkinden hoşlandıkları için, mizaçlarını zorlayarak ve doğallıklarından sıyrılarak zevklerini ona feda etmelidirler [...] Bu mutlu yaşamak mıdır? Hatta yaşamak mıdır? [...] Kendine ait hiçbir şeyi olmadan, rahatını, özgürlüğünü, bedenini ve hayatını bir başkasına vererek böyle yaşamaktan daha sefil bir durum olabilir mi?"

La Boétie çok ilginç bir saptamada bulunuyor:

"Aptal tiranlar, iş iyilik yapmaya gelince her zaman aptaldırlar, ama eninde sonunda, sahip oldukları kadar az yetenekleriyle, kendilerine yakın olanlara karşı bile zulüm yapmak için içlerinde kötülük amaçlı bir zekâ pırıltısının nasıl uyandığını bilmiyorum."

"Zorbalar kimseyi sevmezler ve asla sevilmezler. Dostluk kutsal bir kavramdır, kutsal bir nesnedir: yalnızca iyi insanlar arasında var olabilir, karşılıklı saygıdan doğar ve çıkarlardan çok iyi yaşam ve ahlakla korunur. Bir dostun diğerine güven duymasını sağlayan şey, onun dürüstlüğünü bilmesidir. İyi doğaları, inançları ve sadakatleri onların garantörüdür; zalimliğin, sadakatsizliğin ya da adaletsizliğin olduğu yerde dostluk olamaz. Kötü insanlar bir araya geldiklerinde bu bir çetedir, bir topluluk değildir. Birbirlerini desteklemezler, birbirlerinden kaygı duyarlar. Onlar arkadaş değil, suç ortağıdırlar."

DİRENİŞ YOLLARI

Peki, 450 yıl öncesinin düşünürü Etienne de la Boétie bu bataktan çıkışı nerede görmekteydi?

La Boétie'ye göre bu tahakkümden kurtulmanın yolu alışkanlıktan kurtulmaktan geçer. Direniş ve aklın kullanımı özgürlüğü yeniden kazanmanın çaresidir. La Boétie halk isyanı teorileri yapmaz, çünkü tiranlar "sadece biz diz çöktüğümüz için büyüktürler".

Mesele insanın iradesini kaybetmesi değil, o iradenin onu kulluğa yöneltmesidir: insanlar, sanki bir büyünün, bir efsunlamanın kurbanlarıymış gibi, tirana hizmet etmek isterler. Söylev'in yazarına göre, tiran tahakkümünü ancak bireylerin rızasıyla sürdürebilir. O halde bu rıza olmaksızın tahakküm bir hiç olacaktır: La Boétie "artık hizmet etmemeye karar ver ve özgür olacaksın" der. İnsanlar iktidara tabi olmalarından kendileri sorumludur. Kısacası, tiranlık baskıdan ziyade özgürlüğün gönüllü olarak elden alınmasına dayanır. O halde bu rızadan vazgeçmek, her yerde ve istisnasız her konuda "hayır" demek şarttır.

Öte yandan, La Boétie'ye göre özgürlük iradenin nesnesi değildir, ancak arzu (irade) ve özgürlük birbirinden ayrı da değildir. Arzulayın ve özgürsünüz, çünkü özgür olmayan bir arzu düşünülemez, o bir arzu değildir. Özgürlük bizim olduğumuz şeydir ve eğer özgür değilseniz, bunun nedeni arzunuzdan yani kendinizden vazgeçmiş olmanızdır. Dolayısıyla tahakkümün merkezi noktası egonun, "ben"in kendisini özgürlük olarak var saymayı reddetmesidir.

⦿ https://img.odatv.com/rcman/Cw567h903q95gm/storage/files/images/2024/08/18/ekran-goruntusu-2024-08-18-002129-ovta.png

Etienne de La Boétie heykeli

AYNI GEMİDE OLMAYIN

Bu, çok daha sonraları ortaya çıkan sivil itaatsizlik ilkesidir. La Boétie, ayaklanma ve isyandan ayırt edilmesi gereken bu eylem tarzının ilk teorisyenlerinden biriydi. Halkın aktif desteği olmadan tiranların hiçbir gücü olmaz. Tahakküm zincirlerini kırmak için pasif itaatsizlik bile yeterlidir. Tiranla aynı gemide olmaktan vazgeçmek kâfidir.

"Köleliğe düşmekten nasıl kaçınabiliriz? Özgür ruhumuzu koruyarak... Bir tiran özgür insanlardan oluşan bir halkı yönetebilir mi? "

La Boétie 1574'de şöyle diyordu: "Öyleyse hizmet etmeyi bırakmaya karar verin ve özgür olun. Ona vurmanızı ya da onu sarsmanızı istemiyorum, sadece artık onu desteklememenizi istiyorum ve onun, kaidesi altından alınmış büyük bir dev gibi, kendi ağırlığından düştüğünü ve paramparça olduğunu göreceksiniz."

Odatv.com

⦿ https://www.odatv.com/yazarlar/kayahan-uygur/ozgurlugu-unutup-nasil-gonullu-kolelere-donustuk-ezik-silik-korkak-bir-halk-120059129

🇹🇷

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

Adalet icin en buyuk talihsizlik, devleti idare edenin zalimligidir.

~Hz.Ali~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Birlikten kuvvet dogar.
Korler sagirlar, birbirlerini agirlar

~Atalarımızın çelişkili sözleri~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Karabiber

~İzmir'de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi karabiber
Yaprağının ucunu ısırdım
Tadı karabiberdi karabiber.

Bir yaşıma daha girdim
Biber dediğin tuzluğa yaraşır
Fidesi olur fidan olur
Bir çınar boyunda karabiber
İnsanın başı döner

Çiçek mi,meyva mı,tohum mu nedir
Nar tanesi gibi pırıl pırıl
Çingen pembesinden sıcak
Karabiber ağaçlar dolusu
Karabiber sebil
Karabiber salkım saçak

İzmir'de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Ya karabiber türküsü Allahım
Necati Cumalı söylerdi
Soba borusu gibi bir sesi vardı
Karabiberim,derdi karabiberim
Candarmalar geliyor kalk gidelim

İzmir'de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Benim,avuç içi kadar saksılarda
Asma kütükleri,yeşerten anam
Bu ağacı görse sevincinden ağlardı

İzmir'de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Dalını,meyvasını,gölgesini
Getirdi masamıza serdi
Yapraklarını görsen bayılırsın
Bir yazma oyası kadar ince
Söğüt dallarından narin
Saçlarının arasında dolaştığını duyarsın
İncecik biberli ellerin

Bedri Rahmi Eyüboğlu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Credo quia absurdum
Inaniyorum, cunku sacma. (Tertullianin yanlis anlasilmis sozu. Orijinali: et mortuus est Dei Filius prorsus

~Latin Atasozu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Kucuk kapidan gecmeye kendilerini mecbur bilenler, egilirler!.

~C.Sahabettin~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Savasi arzulamadigimizda, kampimizin izleri ortada olsa bile, biraktigimiz izlerle oynayarak dusmani sasirtabiliriz.

~Sun Tzu'dan Savas Sanati~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Söz konusu vatansa gerisi teferruat.

~Mustafa Kemal ATATÜRK
(D.19 Mayıs 1881, Selânik – Ö.10 Kasım 1938, İstanbul)~

- - - - - - - - - - - - - - - -

basarisizlik diye bir sey yoktur sadece sonuclar vardir .

~ANTHONY ROBBINS~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Devletler kanunla değil, ahlakla daha iyi yönetilir.

~Sokrates~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Siki bir arastirma yapilirsa gorulur ki, is, herhangi bir eglenceden cok daha az sikicidir.

~CHARLES BAUDLAIRE~

- - - - - - -







- - - - - - -

Cuneyt_caliskur-vakA_1.doc
FreematPrimerV4e1-1.pdf
Aydin_Sayili-Bilim_Tarihi.epub
Sessizlik-Becca_Fitzpatrick.epub
Caglar_Simsoy-Ya_Ata_Bin_Ya_Karincaya.epub
ESER-YAZAR_SOZLUGU.doc
Dokunmak-Ahmet_Cemal-Can_Yayinlari.mobi
Sevgili_Salak-Askin_Gungor.mobi
Zulfu_Livaneli-Kardesimin_Hikayesi.epub
Farsca_Ogrenelim.docx
Ari_Duru_Turkce_Sozlugun_Ikinci_Butun_Otumu.pdf
Tiyatro_Kuraminin_Baslangicindan_Modern_Doneme_Tragedyanin_Algilanisi.pdf
Fluent.English.Complete.Course.with.Audio.CD.pdf
Harry_Potter-Zumruduanka_Yoldasligi.pdf
Falih_Rifki_Atay-Cankaya_I-V.epub
Mircea_Eliade-Dinsel_Inanclar_ve_Dusunceler_Tarihi-Cilt_3.pdf
Tolstoy-Anna_Karenina-IletisimYay_Ergin_Altay_.epub
Richard_Brautigan-Yani_Ruzgar_Her_Seyi_Alip_Goturmeyecek.epub
Lucretius_Carus-Varligin_Yapisi_I.pdf
Degirmen-Resat_Nuri_Guntekin.epub
Simon_Williams-Olum_Opucugu.doc
Vaclav_Havel-Gorusme_Kutlama_Cagri.epub
Psikanaliz_ve_Din-Erich_Fromm.mobi
R._A._Salvatore-Unutulmus_Diyarlar-09-Drizzt_Do_Urden_in_Maceralari-3-Karanligin_Kusatmasi.epub
Ursula_K._Le_Guin-Mulksuzler.epub
Karincalarin_Devrimi-Bernard_Werber.epub
14:56 42.246.784 Tek_Adam_Mustafa_Kemal_1881-1938_PDFDrive.pdf
William_Shakespeare-Bahar_Noktasi.pdf
Neyde_Notalar.pdf
Jack_Higgins-Vurus.epub

- - - - - - -

"> "> "> "> "> "> "> ">
- - - - - - -

OrajKalip

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/
Eposta adresleri
(Derdiniz varsa buradan ulaşın.)
:
0raj.p0yraz@neomailbox.net
oraj.poyraz@openmail.cc
HvLWPtIjJR8X@protonmail.com
0PjukdvspdUh@mail2tor.com
Tor ağı üzerindeki web siteleri
Darkweb diye bilinir, TorBrowser kullancaksınız.
:
http://45m2jpfwn6ydfrqyhw5jbqszyip45pvi6m2cyo3722wyhur6yuitgbyd.onion/
http://kbq4ghhydumvhgvwkccbad5g7ae2yho6a4llxuy2z4oa6dox6gjtngad.onion/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder