Samimiyseniz Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını ya tutuklayın ya görevden alın
Can Ataklı - catakli@gazetevatan.comHep yazdığımı bir daha tekrarlamak istiyorum. Şu anda Türkiye'de en geçerli ama en "sahtekârca" söylenen söz şu: "Konu yargıya intikal etti, yargı kararını bekleyelim."
Tabii ki bekleyelim de hangi yargı?
İktidarın yarattığı korku ortamında, anayasa oylaması ile hükümetlerin emir komuta zincirine giren yargıya mı, yoksa hakka hukuka saygılı, bağımsız yargıya mı?
İkincisinin artık hiçbir şekilde egemen olmadığını ve olamayacağını biliyoruz.
HUKUK TERÖRÜ: "Yargı kararını bekleyelim" sahtekârlığı gücünü iktidarın sözde "ileri demokrasi" adına 2005'ten bu yana çıkardığı yasalardan alıyor. DGM'lerin yerine geçen özel yetkili mahkemeler, özel yetkili savcılar ve destekçisi özel yetkili gazeteciler insan hak ve özgürlüklerini ayaklar altına alan yasaların arkasına sığınarak bir tür "hukuk terörü" estiriyor.
SİSTEMİN ÇALIŞMASI; Önce polis istihbarat birimleri iktidarın rahatsızlık duyduğu için hedef yaptığı kişi ve kurumlar hakkında gizli araştırmalara başlıyor. Telefon dinlemeleri, ortam izlemeleri, video ve ses kayıtları ve bunlardan oluşturulan montajlarla ortaya bir "suç işleme ihtimali" çıkarılıyor.
Bu bilgiler savcılığa sunuluyor. Savcılar hemen harekete geçerek izlenen kişileri tek tek topluyor.
"İleri demokrasi yasaları" iktidarın hedefi olan bu kişileri "katalog suçlar" kapsamında tutukluyor. Hapse atılanlara haklarındaki suçlama bildirilmediği gibi bu bilinmeyen suçlarla ilgili bilgi ve belgeler de verilmiyor.
GİRSİN UNUT: Hapsi giren unutuluyor, sadece ilk ifadesini vermesi için geçen süre bile ayları buluyor.
İktidar ve yandaşları da yapılan eleştirilere göğüs gererek "hukuk terörünün" arkasına sığınarak "neden yargıya güvenmiyorsunuz, savcılar hâkimler gerçeği ortaya çıkaracaklardır" diye yüksek sesle bağırıyorlar.
Ama bu süre içinde hayatlar kararmış, umutlar sönmüş, yuvalar dağılmış, tamiri olanaksız yaralar açılmış, kimin umurunda.
GENERALİN TUTUKLANMASI: Önceki gün Türkiye'de bir ilk yaşandı. İlk kez orgeneral rütbeli üst düzeydeki bir subay tutuklandı. Seçime 12 gün kala yapılan bu tutuklamayı, bir seçim yatırımı olarak görmemek mümkün değil. Ama bunu geçelim, asıl dikkat çekmek istediğim konu başka.
"Yargıyı bekleyelim" adı altında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesinin yüzde 10'nunun tutuklu olduğu bir dönemdeyiz.
TUTUKLULAR: Güney ve kuzey deniz saha komutanları tutuklu, ama Donanma ve Deniz Kuvvetleri komutanları görevlerinin başında.
Krtik görevdeki onlarca general tutuklu ama Kara Kuvvetleri Komutanı görev başında. Bir sonraki komutan tutuklu ama Hava Kuvvetleri Komutanı görevinin başında.
Ordusundaki 30'un üzerindeki general tutuklu ama Genelkurmay Başkanı görevinin başında.
Tutuklu general ve amiraller "darbe yapacak olmakla" suçlanıyorlar. Çete kurdukları, cunta oluşturdukları, hükümeti devirip anayasal düzeni değiştirecekleri ileri sürülüyor.
DURUM ŞUDUR: Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları her şeyden habersiz makamlarında otururken, hemen bir altlarındaki general ve amiraller, çete kurmuşlar, cunta oluşturmuşlar, terörist olmuşlar, darbe yapıp anayasal düzeni değiştireceklermiş.
Demek ki iki konuyla karşı karşıyayız. Ya Genelkurmay Başkanı ve kuvvetler komutanları her şeyden haberdar ya da gerçekten hiçbir şey bilmiyorlar.
Her şeyden haberdarlarsa, darbe, çetecilik, cuntacılık, teröristlik suçlamalarının onları da kapsaması gerekir ve hemen tutuklanmamaları için hiçbir neden yoktur.
Yok eğer hiçbir şeyden haberleri yoksa, o zaman da görev suçu işliyorlar, Türkiye'nin güvenliğini tehdit ediyorlar demektir ki hemen görevden alınmalıdırlar.
ASIL AMAÇ: Ordunun ama emir komuta zinciri içinde ama cuntalarla bir darbe hazırlığı içinde olmadığı bir gerçek. Asıl amacın, Türkiye'yi dönüştürmeye çalışan zihniyetin her ihtimale karşı engel olarak gördüğü Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tamamen kontrol altına almak, burnunu iyice sürterek etkisiz hale getirmek ve orduyu da istenilen kıvama getirmek olduğunu anlamamak için zekâ özürlü olmak gerekir.
AĞIR TAHRİK: İktidar bundan önceki seçimde, Genelkurmay Başkanı'nın hiç de akıllıca olmayan bir açıklaması sayesinde ezici üstünlükle seçim kazanmıştı. Şimdi de aynı oyunu oynayabilmek için Silahlı Kuvvetler'e karşı ağır bir tahrik operasyonu yapıyor. Silahlı Kuvvetler'in bu kez çok sakin davranacağını, hazırlanan tuzağa düşmeyeceğini, mutsuz ve rencide olmuş olsa bile "yargı kararını bekleyerek" vakarını göstereceğini umuyorum.
İKTİDARA DÜŞEN: İktidara bir kere daha çağrı yapmak gerek. Eğer bir darbe tehdidi varsa içinde olsalar da olmasalar da Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını derhal görevden alın, "yargıya" teslim edin. "Hükümet yargıya emir veremez" diyecek aymazlar elbette çıkacaktır. Bu konuda harekete geçmeye amade birçok özel yetkili savcı vardır herhalde.
***
Uluslararası haber ajansları bir orgeneralin tutuklanmasını, "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne en sert meydan okuma" olarak yorumlamış. İşin sertlik derecesine bakarsak meydan okumadan çok meydan dayağı gibi..
(Gani Yıldız)
***
CHP artık Güneydoğu'da var
Başbakan sık sık "Bunlar Sivas'ın ötesine geçemez" dediğine şimdi bin pişman mıdır acaba? Böyle diye diye CHP'yi oralara gönderdi. Şurası bir gerçek ki, CHP artık Güneydoğu ve Doğu'da da var.
Tabii seçim sonuçlarını etkileyecek bir oya dönüşme ihtimali nedir bilemiyorum ama artık CHP Güneydoğu'nun tüm illerinde gezebiliyor, bayrağını sallayabiliyor, propagandasını yapabiliyor.
Kılıçdaroğlu dün Diyarbakır'daydı. Mitingi bizzat izleyen arkadaşlarımızın izlenimlerine göre meydandaki kalabalık çok güçlü değilmiş. Ekranlarda konuşan arkadaşlarımız Kılıçdaroğlu'nun "yeni bir şey" söylemediğini de belirttiler.
Oysa bana göre öyle değil. Ne demesi bekleniyordu Kılıçdaroğlu'ndan. "Apo'yu serbest bırakacağını" mı söylemeliydi?
Kılıçdardoğlu, Başbakan'ın Hakkâri için söylediği "bayrak tahrikine" karşı Türk bayraklarıyla karşılandı. "Bu bayrak hepimizin onuru, hepimizin gururu" dedi. "Bu ülkenin bölünmeyeceğini" söyleyip "Hepimiz kardeşiz, barışı ve refahı birlikte sağlayacağız" dedi. "Diyarbakır hapishanesinin bir insanlık müzesi olacağını" söyledi "Buraya cezaevi değil fabrika yapacağız" dedi.
Diyarbakır'daki miting Diyarbakır'a değil tüm Türkiye'ye yönelikti gözlediğim kadarıyla. Kılıçdaroğlu Batı'dakileri kızdırmadı, Güneydoğuluların sempatisini kazandı.
Dün itibarıyla görünen o ki, AKP ve CHP'nin rolleri değişebilir. Türkiye ve dünya Güneydoğu çözümünün "ancak AKP eliyle olabileceğine" inanıyordu belki, ama şimdi CHP'nin de bu konuda ciddi alternatif olduğunu düşünmek yanlış olmaz.
***
Kadir Topbaş, "İstanbul'da artık trafik kilitlenmiyor" demiş. Kendisini bu başarıdan dolayı kutlamak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gitmeye kalksak kaç saatte varırız acaba? (Gani Yıldız)
http://haber.gazetevatan.com/Haber/380901/1/Gundem
Tabii ki bekleyelim de hangi yargı?
İktidarın yarattığı korku ortamında, anayasa oylaması ile hükümetlerin emir komuta zincirine giren yargıya mı, yoksa hakka hukuka saygılı, bağımsız yargıya mı?
İkincisinin artık hiçbir şekilde egemen olmadığını ve olamayacağını biliyoruz.
HUKUK TERÖRÜ: "Yargı kararını bekleyelim" sahtekârlığı gücünü iktidarın sözde "ileri demokrasi" adına 2005'ten bu yana çıkardığı yasalardan alıyor. DGM'lerin yerine geçen özel yetkili mahkemeler, özel yetkili savcılar ve destekçisi özel yetkili gazeteciler insan hak ve özgürlüklerini ayaklar altına alan yasaların arkasına sığınarak bir tür "hukuk terörü" estiriyor.
SİSTEMİN ÇALIŞMASI; Önce polis istihbarat birimleri iktidarın rahatsızlık duyduğu için hedef yaptığı kişi ve kurumlar hakkında gizli araştırmalara başlıyor. Telefon dinlemeleri, ortam izlemeleri, video ve ses kayıtları ve bunlardan oluşturulan montajlarla ortaya bir "suç işleme ihtimali" çıkarılıyor.
Bu bilgiler savcılığa sunuluyor. Savcılar hemen harekete geçerek izlenen kişileri tek tek topluyor.
"İleri demokrasi yasaları" iktidarın hedefi olan bu kişileri "katalog suçlar" kapsamında tutukluyor. Hapse atılanlara haklarındaki suçlama bildirilmediği gibi bu bilinmeyen suçlarla ilgili bilgi ve belgeler de verilmiyor.
GİRSİN UNUT: Hapsi giren unutuluyor, sadece ilk ifadesini vermesi için geçen süre bile ayları buluyor.
İktidar ve yandaşları da yapılan eleştirilere göğüs gererek "hukuk terörünün" arkasına sığınarak "neden yargıya güvenmiyorsunuz, savcılar hâkimler gerçeği ortaya çıkaracaklardır" diye yüksek sesle bağırıyorlar.
Ama bu süre içinde hayatlar kararmış, umutlar sönmüş, yuvalar dağılmış, tamiri olanaksız yaralar açılmış, kimin umurunda.
GENERALİN TUTUKLANMASI: Önceki gün Türkiye'de bir ilk yaşandı. İlk kez orgeneral rütbeli üst düzeydeki bir subay tutuklandı. Seçime 12 gün kala yapılan bu tutuklamayı, bir seçim yatırımı olarak görmemek mümkün değil. Ama bunu geçelim, asıl dikkat çekmek istediğim konu başka.
"Yargıyı bekleyelim" adı altında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesinin yüzde 10'nunun tutuklu olduğu bir dönemdeyiz.
TUTUKLULAR: Güney ve kuzey deniz saha komutanları tutuklu, ama Donanma ve Deniz Kuvvetleri komutanları görevlerinin başında.
Krtik görevdeki onlarca general tutuklu ama Kara Kuvvetleri Komutanı görev başında. Bir sonraki komutan tutuklu ama Hava Kuvvetleri Komutanı görevinin başında.
Ordusundaki 30'un üzerindeki general tutuklu ama Genelkurmay Başkanı görevinin başında.
Tutuklu general ve amiraller "darbe yapacak olmakla" suçlanıyorlar. Çete kurdukları, cunta oluşturdukları, hükümeti devirip anayasal düzeni değiştirecekleri ileri sürülüyor.
DURUM ŞUDUR: Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları her şeyden habersiz makamlarında otururken, hemen bir altlarındaki general ve amiraller, çete kurmuşlar, cunta oluşturmuşlar, terörist olmuşlar, darbe yapıp anayasal düzeni değiştireceklermiş.
Demek ki iki konuyla karşı karşıyayız. Ya Genelkurmay Başkanı ve kuvvetler komutanları her şeyden haberdar ya da gerçekten hiçbir şey bilmiyorlar.
Her şeyden haberdarlarsa, darbe, çetecilik, cuntacılık, teröristlik suçlamalarının onları da kapsaması gerekir ve hemen tutuklanmamaları için hiçbir neden yoktur.
Yok eğer hiçbir şeyden haberleri yoksa, o zaman da görev suçu işliyorlar, Türkiye'nin güvenliğini tehdit ediyorlar demektir ki hemen görevden alınmalıdırlar.
ASIL AMAÇ: Ordunun ama emir komuta zinciri içinde ama cuntalarla bir darbe hazırlığı içinde olmadığı bir gerçek. Asıl amacın, Türkiye'yi dönüştürmeye çalışan zihniyetin her ihtimale karşı engel olarak gördüğü Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tamamen kontrol altına almak, burnunu iyice sürterek etkisiz hale getirmek ve orduyu da istenilen kıvama getirmek olduğunu anlamamak için zekâ özürlü olmak gerekir.
AĞIR TAHRİK: İktidar bundan önceki seçimde, Genelkurmay Başkanı'nın hiç de akıllıca olmayan bir açıklaması sayesinde ezici üstünlükle seçim kazanmıştı. Şimdi de aynı oyunu oynayabilmek için Silahlı Kuvvetler'e karşı ağır bir tahrik operasyonu yapıyor. Silahlı Kuvvetler'in bu kez çok sakin davranacağını, hazırlanan tuzağa düşmeyeceğini, mutsuz ve rencide olmuş olsa bile "yargı kararını bekleyerek" vakarını göstereceğini umuyorum.
İKTİDARA DÜŞEN: İktidara bir kere daha çağrı yapmak gerek. Eğer bir darbe tehdidi varsa içinde olsalar da olmasalar da Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını derhal görevden alın, "yargıya" teslim edin. "Hükümet yargıya emir veremez" diyecek aymazlar elbette çıkacaktır. Bu konuda harekete geçmeye amade birçok özel yetkili savcı vardır herhalde.
Uluslararası haber ajansları bir orgeneralin tutuklanmasını, "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne en sert meydan okuma" olarak yorumlamış. İşin sertlik derecesine bakarsak meydan okumadan çok meydan dayağı gibi..
(Gani Yıldız)
CHP artık Güneydoğu'da var
Başbakan sık sık "Bunlar Sivas'ın ötesine geçemez" dediğine şimdi bin pişman mıdır acaba? Böyle diye diye CHP'yi oralara gönderdi. Şurası bir gerçek ki, CHP artık Güneydoğu ve Doğu'da da var.
Tabii seçim sonuçlarını etkileyecek bir oya dönüşme ihtimali nedir bilemiyorum ama artık CHP Güneydoğu'nun tüm illerinde gezebiliyor, bayrağını sallayabiliyor, propagandasını yapabiliyor.
Kılıçdaroğlu dün Diyarbakır'daydı. Mitingi bizzat izleyen arkadaşlarımızın izlenimlerine göre meydandaki kalabalık çok güçlü değilmiş. Ekranlarda konuşan arkadaşlarımız Kılıçdaroğlu'nun "yeni bir şey" söylemediğini de belirttiler.
Oysa bana göre öyle değil. Ne demesi bekleniyordu Kılıçdaroğlu'ndan. "Apo'yu serbest bırakacağını" mı söylemeliydi?
Kılıçdardoğlu, Başbakan'ın Hakkâri için söylediği "bayrak tahrikine" karşı Türk bayraklarıyla karşılandı. "Bu bayrak hepimizin onuru, hepimizin gururu" dedi. "Bu ülkenin bölünmeyeceğini" söyleyip "Hepimiz kardeşiz, barışı ve refahı birlikte sağlayacağız" dedi. "Diyarbakır hapishanesinin bir insanlık müzesi olacağını" söyledi "Buraya cezaevi değil fabrika yapacağız" dedi.
Diyarbakır'daki miting Diyarbakır'a değil tüm Türkiye'ye yönelikti gözlediğim kadarıyla. Kılıçdaroğlu Batı'dakileri kızdırmadı, Güneydoğuluların sempatisini kazandı.
Dün itibarıyla görünen o ki, AKP ve CHP'nin rolleri değişebilir. Türkiye ve dünya Güneydoğu çözümünün "ancak AKP eliyle olabileceğine" inanıyordu belki, ama şimdi CHP'nin de bu konuda ciddi alternatif olduğunu düşünmek yanlış olmaz.
Kadir Topbaş, "İstanbul'da artık trafik kilitlenmiyor" demiş. Kendisini bu başarıdan dolayı kutlamak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gitmeye kalksak kaç saatte varırız acaba? (Gani Yıldız)
http://haber.gazetevatan.com/Haber/380901/1/Gundem
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ İyi bir konuşmacı, etkili konuşmasını bilen değil, gönlü bir inançla sarhoş olandır... RALPH WALDO EMERSON
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder