İstiklal Marşının bestelenmiş ilk hali.
1930'a kadar böyleymiş.
Bu tıpkı bir Türk Sanat Müziği gibi.
Marş değil.
https://www.facebook.com/reel/3821467054840858
--
- - - - - - - - - - - - - - - -
Bebek
Elmalı'dan çıktım yayan
Dayan hey dizlerim dayan
Emmim atlı, dayım yayan
Bebek beni del eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Vakit sabahın seheri.
Köyün köpekleri acı acı havlıyor.
Düşmana saldırır gibi havlıyor köpekler.
Biraz sonra köyde ışıklar yanmaya başlıyor.
Köylüler çıralar yakıp, fırlıyorlar dışarı.
İlkin ağıllara koşuyorlar.
Hırsızlar mı bastı köyü, yoksa kurtlar mı indi dağdan…
Belki de Zeybek Karasu'lu geçiyordur köyün kıyısından.
Çok geçmeden gün ağarıyor.
Her şey ayan beyan görünüyor.
Köyün karşısındaki Çatalçam sırtlarına yörükler konmuştu.
Bütün sırt koyun sürüleri, deve katarlarıyla doluydu.
Kara çadırların önünde, iri isli köpekler kıvrılmış yatıyordu.
Yörük kızları, kollarında tulumlar, ağaç bakraçlarla dereye suya iniyorlardı.
İlerdeki Boztepe'de dört beş atlı bir şeyler konuşuyorlardı.
Bunlar Oba Bey'i ve Obanın ileri gelenleriydi.
Kuşluğa doğru güneş yükselip çadırlara gitmeye başladı.
Çamların altına kilimler serildi, minderler döşendi.
Kıl poturlu yörükler, yırtmaçlı entarili kadınlar çadırlardan çıktılar.
Gölgelere oturdular.
Öğleye doğru Yörük Bey'i obaya indi.
Çamların alaca gölgesinde, otları, suları gözden geçirdi.
Sonra da yanındakilere Burada fazla kalamayız.
Otlar kurumuş, sular çekilmiş.
O güne kadar buradan göçüp Seki'ye konaklayacağız deyip atını mahmuzluyor.
Varıp çadırına giriyor, çok geçmeden av kuşamlarıyla çıkıyor dışarı.
Atına atlayıp sırtlarına kovuyor.
Köylüler yörüklerin gelişine hem seviniyor, hem üzülüyor.
Üzüntüleri şundan ki;
yörük deyince akla koyun, deve, keçi, at gelir.
Malı bol olur yörüğün.
Zaten geçimi de bunun üstüne.
Mal da söz anlamaz ki, ekindi, bağdı, bahçeydi girip ziyan verir.
Bunun için köylü, yörüğü istemez.
Ama, elindeki üzümünü buğdayını satması için de sevinir yörüğün geldiğine.
O günde öyle oldu.
Köy kızları omuzlarına aldılar sepetleri, üzümüdü, incirdi taşıdılar yörük çadırlarına.
Üstelik bayram yakın olduğu için, para gerekliydi herkese.
Fadime de evdeki iki sepet üzümden birini yüklendi omzuna.
Yetim kardeşlerine bayram giysileri alacaktı üzüm parasıyla.
Bir yandan alacaklarını düşünüyor, öte yandan dilinde türküsü çadırlann bulunduğu Çatalçam'a doğru yürüyordu.
Çadırlara yaklaşırken, obanın köpekleri havlayıp, sardılar çevresini.
Ne yapacağını şaşırdı ilkin.
Sonra yanındaki taşa ilişti gözü.
Sıçrayıp taşın üstüne çıktı.
Bir yandan da bağırıyordu.
Çok geçmeden, en yakın çadırdan yaşlı bir kadın çıktt.
Köpekler huylandı.
Fadime'yi taşın üstünden indirip çadırına aldı.
Bir yandan soğuk ayran;
bir yandan höşmerim sundu konuğuna.
Biraz sonra da Oba Beyi geldi atıyla.
Avladığı keklikleri uzattı anasına.
Sonra da atını bağlayıp, girdi çadırına.
Fadime'ye ilişti gözü.
Anası Yanıkhan'dan üzüm getirmiş satmaya.
Köpekler çevirdi de zor kurtardım dedi.
Beyin bakışlan Fadime'nin iri kara gözlerine takıldı.
Bir süre ayıramadı.
Sonra, Üzüm kaç okka? dedi.
Fadime, utangaç utangaç Çekilmedi dedi.
Oba Bey'i on okka saysak nasıl olur? deyince Hayır on okka geçmez.
Hak geçer diye cevapladı.
Bey Bizim okkamız, terazimiz yoktur.
Biz de el ölçü, göz terazidir.
Benim gözüm o kadar tuttu.
Eksiği artığı varsa, birbirimize helal ederiz deyip parayı uzattı Fadime'ye.
Sonra yola kadar uğurladı.
Bir yandan da Senin üzümlerin çok iyi.
Yine getirsen alırım diye tenbihledi.
Fadime de;
Bir sepet daha kaldı.
Onu da bayram sonu getiririm deyip seke seke indi bayırı.
Bey arkadan baka kaldı.
Çadırına döndüğü zaman içinde bir eziklik, gönlünde bir hoşluk duydu.
Kendince kurdu Fadime'yi.
Nasıl da ceylan gibi seke seke koşuyordu.
Ya o kaş, o göz.
Bizimkilere hiç benzemiyor diye, alıp verdi, alıp verdi.
Anası, oğlundaki bu değişikliği farketmedi ilkin.
Ama öyle dalgınlaşmıştı ki Bey.
Anasının söylediklerini duymuyor, dalıp dalıp gidiyordu.
Anası Oğul n'oldu sana? Dediklerimi duymuyorsun.
Ne dediğini de bilmiyorsun.
Köy kızı aklını mı çeldi, nedir? Bey, Yok be ana.
Güzel bir kız ama, bilmem ki diyor.
Bir yandan bilmem ki diyor, öte yandan av bahanesiyle Fadime'nin köyüne iniyor sık sık.
Gözleri onu arıyor.
Anası tümden karşı bu işe.
Nedeni de:
aşiret töresine aykırı.
Daha Kıroba Aşireti'ne yabandan kız girmemiş.
Obanın erkeği, obanın kızıyla evlenmiş o güne dek.
Hem oğluna, dayısının kızını almayı kurmuş anası.
Kızın anasıyla da konuşmuş meseleyi.
Şimdi bu köy kızı araya girerse, işler tümden bozulacak diye düşünüyor.
Gün günü eskitip, bayrama ulaşıyor.
Bayrama ulaşıyor ya, aşiret arasında da homurtu dolaşıyor giderek.
Biz buraya on günlüğüne konmuştuk.
Bu gün onbeşinci gün oluyor.
Daha hareket yok.
Bey'den ses çıkmıyor.
Sürüler otlaktan aç dönüyor.
Kimi hayvanlar zehirli ot yeyip ölüyor.
Daha ne kadar bekleyeceğiz burada.
Dalga dalga yayılıyor söylenti.
Varıp Oba Beyinin anasının kulağına ulaşıyor.
Anası çekiyor Bey'i çadıra.
Oğul aşeritte ikilik oldu.
On günlüğüne konmuştuk, on beşi geçti.
Ne suyu su;
ne otlağı otlak.
Daha ne bekliyoruz burada.
Hele birkaç gün daha sabretsinler, bizim de bir düşündüğümüz var deyip kesiyor anasının sözünü Bey.
Oba töresi böyle.
Kimse de ağzını açıp itiraz etmiyor.
Beyin aklı da Fadime'de.
Bayram geçince üzüm getirecekti.
Daha görünmedi, diyor kendi kendine.
Gözleri de köy yollarında.
Derken bir sabah görünüyor Fadime.
Yanıkhan'dan Çatalçam'a çıkan yolda görünce Fadime'yi, bir koşu varıp karşılıyor Bey.
Karşılıyor da omuzunda ki sepeti alıyor.
Çadıra yürüyorlar.
Obadakiler şaşkın.
Oba Bey'inin bir köy kızının ayağına koşmasını kimse iyi karşılamıyor.
Anası, Fadime'nin çadıra girmesiyle suratını asıyor.
Yarım ağız hoş geldin deyip, işine dalıyor.
Fadime şaşıp kalıyor.
İlk gelişindeki izzet ikram nerde, şimdiki surat asıklığı nerde? Sıkılıyor Fadime.
Tatlı dil, güler yüz görmediği çadırdan kaçmak geçiyor aklından.
Oba Bey'i durumu anlıyor.
Sevdiği ile saydığının arasında Bey.
Anasına bir şey diyemiyor.
Fadime'ye sadece mahcup mahcup bakıyor.
Sonunda, sepetteki üzümü boşaltıp, para kesesindeki tüm parayı boşaltıyor avucuna Fadime'nin.
Fadime şaşkın,aldığı parayı avuçlayıp çıkıyor çadırdan.
Ağır ağır iniyor Çatalçam'ı.
Öte yandan Bey'de bir keder, bir üzüntü.
Söylemeye başlıyor kendi kendine:
Yaylaları yuvalı
Güzeller yaylalı
Fadime gibi görmedim
Anamdan doğalı
Anasının korktuğu başına gelmişti.
Fadime'ye tutulmuşlu oğlu.
Onun sevda türküsüne, maniyle karşılık verdi:
Ben bu yaylara yayla mı derim
Başı pare pare kar olmayınca
Ben böyle güzele, güzel mi deriim
Aslı türkmen, soyu bey olmayınca
Böylece Bey'in gönlünü Kıroba'ya çekmek istiyor.
Ama Bey hiç oralı değildi.
Sanki kendine söylenmiyordu.
Varsa Fadime, yoksa Fadime.
Fırsatını bulunca da tüfeğini omuzlayıp, köy yolunu tutuyordu.
Köy çocuklarından öğrendiği Fadime'nin evinin önünden geçiyor, belki görürüm umuduyla, dolanıp duruyordu köy yollarında.
Köy gençleri tedirgin.
Bey'se beyliğini bilsin.
Yabanın yörüğü kızlarımızla dalga geçmesin diyorlar.
Köy büyükleri bakıyor ki işin tadı kaçık.
Fadime'nin yüzünden, köylülerle yörükler birbirine girecek.
Bir çare bulalım diyorlar.
Öte yandan Bey'in anası da oba büyüklerini çadırında toplayıp durumu olduğu gibi anlatıyor.
O güne dek, Kıroba soyunda görünmeyen bu durum, tüm obadakileri derinden üzüyor.
Söyleniyorlar Obada erlik yufkalaştı mı? Yangınlık yanımızdan geçmezdi.
N'oluyor törelere diyor kimisi;
kimi de Köylü kancığı göçebeye gerekmez.
Çarığı çayda kalır köy kızının diye karşı çıkıyor.
Sonunda Oba Beyi'nin amcası kalkıyor ayağa.
Ağır ağır, tane tane konuşuyor.
Obaya antlıyız.
Suyun akıntısına gidelim.
Bunu bilip, bunu hayır belleyelim.
Bey'imizi isteğiyle everelim.
Obanın ayağı bağdan kurtulsun deyince herkes boyun eğiyor.
Kimse karşı çıkmıyor.
Kıroba Aşireti'ne ilk kez yabandan bin kızın gelmesi, böylece kabul ediliyor obada.
Anası, haberi Beye ulaştırınca çok seviniyor Bey.
Seviniyor da tez elden köy imamına haber salıp, çağınıyor.
Fadime'nin istenmesi, düğün, nişan işini imamsa bırakıyor Bey.
Fadime derseniz, olan bitenden habersiz.
Başında büyüğü de yok.
Kendinden küçük iki kardeşiyle kalıyor.
Üç-beş dönümlük bahçesini de köylünün yardımıyla ekip yetiriyor.
Oba Beyi nin kendisine talip olacağını aklından bile geçirmiyor.
Ne zaman ki, imam koşa koşa gelip Müjdemi isterim:
Oba Bey'i, Allah'ın emriyle talip oluyor sana deyince anlıyor meseleyi.
Anlıyor da bir şaşkınlaşıyor, bir donuyor.
Ne diyeceğini bilemiyor.
Ama hangi kız istemez, anlı şanlı Kıroba Aşireti'ne gelin olmayı.
Fadime durumu öğrenince şaşkınlaşıyor ilkin, susuyor.
Köyünü, alıştığı çevresini, kardeşlerini düşünüyor.
Üç-beş hısım akrabadan başka, başında büyüğü de yoktur Fadime'nin.
Sahipsizliğini, yoksulluğunu düşününce, için için seviniyor.
Köylü derseniz Başına talih kuşu kondu.
Kime kısmet olur böylesi.
Koca Kıroba Aşireti'nin gelini olacak.
Bir eli yağda, bir eli balda.
Develer, koyunlar, keçiler sürü sürü.
Kısmetli kızmış Fadime diyor kimi.
Kimi de :
İnsanın sonu iyi gelsin.
Anasız babasız yetimleri büyüttü.
Onlara analık, babalık yaptı.
Tanrı gönlünce verdi.
Sonu da iyi oldu Fadime'nin diyor.
Köy Muhtarı ile imamı da ortalığa düşüp, işi tez elden bitirmeye çalışıyortar.
Fadime'nin hısımlarıyla konuşuyorlar.
Rızalık altyorlar.
Sonunda köyün büyükleriyle, obanın ileri gelenleri bir araya gelip, Allah'ın emriyle istiyorlar Fadime'yi.
Düğün gününü kararlaştırıyorlar.
Yörük düğünü de düğün olur hani.
Bir yandan davul zurnalar;
bir yandan çengiler…
Sonunda Yanıkhan'lı Fadime, Kıroba Bey'in çadırına gelin ediliyor.
Fadime'ye gelinlik yakışıyor.
Güzelliğine güzellik katılıyor.
Obadakiler buruk.
Kimisi Yarın görürüz Fadime'yi.
Yörüğün göçüne dayanamaz, ilmik ilmik dökülür.
Ne deveyi ıhtırır, ne tuluğu şişirir..
Koyunu keçiyi de yörük kadar bilmez köy kızı diyor;
kimi de, Bey'in kaderi böyleymiş.
Eliyle etti, boynuyla çeksin.
Olan oldu.
deyip işi oluruna bırakıyor.
Üç gün, beş gün, bir hafta, on gün daha kalıp, çadırları yıkıyor Kıroba Aşireti.
Aşiret dediğin bir yerde oturup kalamaz.
Yem, yiyecek tükenir.
Mallar toprağa saldırır yoksa.
Açlık, hastalık getirir sürüye.
Kırım kırım kırılır mallar.
Onun için sık sık yer değiştirir yörük.
Otlağın yeşilini, suyun bolluğunu seçip konaklar.
Çatalçam sırtlarını da zaten kel etmiştir hayvanlar.
On günlüğüne konup Fadime'nin yüzünden takılır kalmıştır oba.
Oba yükü yükler.
Develer katar olur, sürüler yola dizilir.
Fadime'yi tutar bir ağıt.
Kolay mı doğup büyüdüğü, koşup oynadığı köyü terketmek.
Dostu ahbabı, hısmı, arkadaşı bir bir dolaşıp, helallık alıyor.
Teselli buluyor.
Nasıl olsa döner dolaşır, yine gelirsiniz.
Yörüğün konağı olmaz.
Çatalçam'ın suyu kurumaz, Bozpete'nin yeşili solmazsa yolun uğrar buraya.
Vargit yolun açık olsun.
Bizi unutma.
Gelenle haber ilet, gönlünde yaşat bizi deyip teselli ediyorlar.
Fadime kardeşlerini de alır, koyulur yola.
Şurası senin, burası benim dolanıp durur Oba.
İlkin zor gelir Fadime'ye.
Ama zamanla alışır.
Tam bir yörük olur.
Kaynanasıyla da arası düzelir.
Obadakiler de sever sayar Fadime'yi.
Kocası derseniz, araları çok iyi.
Bir güne bir gün, kötü söz duymuyor kocasından.
Yazın yaylaya çıkıyor oba, kışın da ovaya iniyor.
Günler su gibi akıp gidiyor.
Üç yıl, göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçiyor.
Üç yıl geçiyor ya, Fadime'de bir şey yok daha.
Yani ki doğurmuyor.
Obayı bir dedikodu sarıyor.
Fadime kısır, doğuramaz diyorlar.
Kaynanası ilkin karşı koyuyor dedikodulara.
Sonunda o da mırıldanmaya başlıyor.
Soyumuz sopumuz kuruyacak.
Neslimiz tükenecek.
Şunca yörüğü bıraktı da, köy kızıyla evlendi.
Muradımızı gözümüzde koyacak diye dövünüyor anası.
Oba kızları da Oh olsun.
Bunca yörüğü bıraktı da, köy kızı getirdi.
O da kısır çıktı diyor.
İçin için yıkılıyor Fadime.
Alıyor veriyor, alıyor veriyor.
Elinden bir şey gelmiyor ki.
Adaklar adıyor.
Muskalar yazdırıyor.
Ama boş.
Kimden bir umutlu söz duysa koşuyor yanına.
Konuşuyor da okutup üfletiyor, yazdırıp takıyor boynuna.
Ama boş.
Kimsenin yüzüne bakamıyor obada.
Gelip evliliğin yedinci yılına dayanıyor.
Dilediği de yedinci yılda gerçekleşiyor.
Fadime'nin yüklü olduğu, kulaktan kulağa dolaşıyor obada.
Beyin keyfine diyecek yok.
Anası derseniz, soğuktan sıcağa vurdurmuyor elini.
Sen yüklüsün, işleri bırak.
Kıran girmedi bunca aşirete.
Çalışıp yetirsinler' diyor.
Sık sık konup göçmeyi de bırakıyor aşiret.
Çobanlar sürüleri uzak kırlarda otlatıp, akşam olunca getiriyorlar obaya.
Uzun sözün kısası, vakti saati gelince, nur topu gibi bir oğlu oluyor Fadime'nin.
Üç gün üç gece şenlik yapıyor oba.
Yeniliyor, içiliyor.
Davarlar kurban ediliyor, kazanlar kaynatılıyor.
Oğlunun adını Ali koyuyor Bey.
Babasının adı yerde kalmasın istiyor.
Ali de Ali…
Topaç gibi.
Bir seviyor ki anası, yerlere kondurmuyor.
Ali'nin kırkını geçince, göçe karar veriyor oba.
Ne zaman ki kırk gün doluyor, törenle yıkıyorlar çocuğu.
Leğenine gül suyu döküp, kırkduası okuyorlar üstüne.
Ertesi gün sabahına da yol hazırlığına başlıyor oba.
Denkler denkleniyor;
yükler yükleniyor.
Develer katarlanıp, koyunlar sürüleniyor.
Akşama doğru da oba tüm hazırlığını tamamlayıp, yola koyuluyor.
Develerin en yükseği, en başı yumuşak olanı da Karamaya.
Fadime, Karamaya'yı bir güzel tımar ettiriyor, süslüyor.
Dizlerine takurdaklar, boynuna büyük havan çanını takıyor.
Ak kundağında uyuyan bebeğini de bir ala kilime sarıp, çadırın eşiğinde duran yeşil çam beşiğe yerleştiriyor.
Beşiği de devenin havut ağacına asıyor.
Koyuluyorlar yola.
Karamaya'nın ipi, Fadime'nin elinde.
Akşamın serinliğinde yolculuğun tadı başka olur.
Hele yol, iki tarafı ağaçlık, yemyeşil bir yol olursa.
Hele hele yol boyunca, ala kargalar, akşam kuşları, sığırcıklar, serçeler vızır vızır gezerse katarın üstünde, doyum olmaz yolculuğa.
Doyum olmaz ya;
Fadime de oğlunu göresiyor.
Karamaya'yı ıhtınp, doya doya öpmek sevmek geliyor içinden.
Ama, yol ağaçlık, karanlık üstelik.
Bekliyor ki sabah olsun.
Sabaha da bir şey kalmadı.
Elmalı'ya konacak oba.
Bey önceden gidip, konak yerini seçecek, obayı da orada bekleyecektir.
Sabah oldu olacak.
İki köpek sesleri duyuluyor.
Biraz sonra da Elmalı görünüyor.
Oba ağır ağır giriyor Elmalı'ya.
En arkada da Fadime'nin devesi Karamaya var.
Fadime sabırsız.
Bir an önce deveyi ıhtırıp, oğlunu kucaklamak istiyor.
Oba hareketli.
Herkes devesini ıhtırıp, yükünü boşaltıyor.
Gök çimenlerin üstü ana-baba günü.
Bir yandan ak sürüler dönüyor, bir yandan güzel yürük kızları sağa sola koşuyor.
Fadime de ağır ağır ıhtırıyor, ıhtırmasıyla da haykırıp bağırması bir oluyor.
Yavrum Ali'm yok.
Ali'min beşiği boş.
Ali'm yok diye feryat ediyor, herkes ona koşuyor.
Bakıyorlar gerçekten Karamaya'nın havut ağacına asılı olan beşiğin içi boş.
Yeller esiyor Ali'nin yerinde.
Fadime saçını başını yolmaya başlıyor.
Oba büyükleri tez elden atlarını döngeri edip yollara düşüyor.
Emmiler, dayılar düzülüyor yola.
Kimi atlı, kimi yayan, dönüp yolları tarıyorlar.
Dayı al atını herkesten önde sürüp, aralıyor diğerlerini.
Fadime de yayan yapıldak düşüyor yollara.
Geçtikleri yollarda umudu.
Bir yandanda ağlıyor.
Hem ağlıyor, hem söylüyor.
Bebek oy, diyor.
Ninni diyor.
Diyorda diyor.
Gün akşama yakınken, dayı Çiçek Dağı'nı tutuyor.
Tutuyor ki, yol karardı kararacak.
Yol boyu da sıra sıra ağaçlar.
Ağaçların üstünde de kuşlar.
Allı yeşilli cıyak cıyak kuşlar.
Ta uzaklardaki bir ağacın tepesinde de bir küme kuş.
Ama alıcı, yırtıcı kuş bunlar.
İnip inip kalkıyorlar ağacın üstüne.
Dayı mahmuzluyor atını.
Bir solukta varıp ulaşıyor ağaca.
Varıyor ki, ne görsün.
Bebeğin kundağı bir ağaçta asılı.
Bebeğin sarılı olduğu kilim, kanlar içinde sarkıyor ağaç dalından.
Kol bezi dolanmış kalmış ağaç dalına.
Kuzgunlar, leş kartalları da inip inip kalkıyor ağaca.
Dayı atıyla ağacın yanına vardığt zaman, artık bebek eski bebek değildir.
Bebek demeye bin şahit gerek.
Bebek gözsüz olur mu? Göz yerinde iki oyuk kalmış sadece.
Derileri de lime lime.
İlkin sarsılmış dayı.
Sonunda toplamış kendini.
Arkadan gelen Fadime'yi döşünmüş.
Tez elden bir çukur kazıp, gömmüş bebekten kalanları.
Bir tek kol bezi asılı kalmış dalda.
Sonra da döndürüp sürmüş atını.
Çok gitmeden karşılaşmışlar Fadime'yle.
Anlatmış durumu dayı.
Atına terkileyip, sürmüş obaya.
Terkilemiş ya, Fadime feryat fıgan içinde.
Obada herkes yaslı.
Kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Bey derseniz, konak yerine dönmemiş daha.
Habersiz olanlardan.
Beyin anasının elleri dizlerinde.
Arada bir de başını döğüyor.
Fadime yerden yere atıyor kendini.
Sonunda gözlerinden ırayıp bir kuytuya çekiliyor.
Derler ki, obadaki son günü oldu bu Fadime'nin.
Akşamın karanlığında, el ayak çekildikten sonra, ortalardan kayboldu Fadime.
Bir daha da gören olmadı.
Ama bebeğin asılı kaldığı ağacın yakınından geçenler günün her saatinde, yanık içli bir kadın sesinin ağlayan, ağlatan yankılarını duydular uzun süre.
Bu, oğlunu yitirdikten sonra, delirip dağlara düşen Fadime'nin sesidir diyor duyanlar.
Elmalı'dan çıktım yayan
Dayan hey dizlerim dayan
Emmim atlı, dayım yayan
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Kol bezin dalda bulduğum
Adını Ali koyduğum
Yedi yılda bir bulduğum
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Gökte yıldızlar ışılar
Kuzgunlar üleş bölüşür
Çadırda düşman gülüşür
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Deve var deveden yüce
Deveyi yüklettim gece
Nic' edeyim aman nice
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Kaynanam samur kürklü
Develeri kahve yüklü
Yad-yaban değil Yörüklü
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Çadın cibiş kılından
Pazvandı çıkmaz kolundan
Kurtulamam ben dilinden
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Tuzladan aldım tuzunu
Akdağ' a serdim bezini
Kargalar m'oydu gözünü
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Ak memeden sütler akar
Kavim kardaş yola bakar
Yasımız obayı yıkar
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Deveyi deveye çattım
Yuları boynuna attım
Bebeği dağlara attım
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktt kül eyledi
Ala kilime sardığım
Yüksek mayaya koyduğum
Yedi yılda bir bulduğum
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Havada kuzgun dolaşır
Kargalar leşi bölüşür
Kara haberi ulaşır
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Tabancamın ipek bağı
Baban bir aşiret beyi
Kanlım oldu Çiçekdağı
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
~Kaynak: Yaşar Özürküt Öyküleriyle Türküler 1 İstanbul, 1999 ~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Amor omnia vincit
* * *
Ask her guclugu yener.
~Latin Atasozu~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Demokrasi, bir eğitim işidir.
Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur.
Devam edilirse demagoglar türer.
Demagoglardan da diktatörler çıkar.
Platon'dan Eflatun özlü sözler
Bin peygambere bedel…
- - - - - - - - - - - - - - - -
İyi Bir Anayasa, En İyi Diktatörlükten Kat Kat İyidir.
~MACAULAY~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Arkadasin hayirlisi, sana dogru yolda iyi delil olandir.
~Hz.Ali~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Umarim yasamimin sonunda, tanrinin huzuruna tum yeteneklerimi tuketmis bir durumda cikarim ve ona bana verdigin her seyi kullandim diyebilirim.
~ERMA BOMBECK~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Dunyanin en cesur yaratiklari insanlardir,
Oleceklerini bilerek yasarlar.
~Anonim~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Kan dokmekten kacinin, Islam'in hukumlerine gore cezalandirilmasi gerekmeyen kimseleri oldurmeyiniz.
~Hz.Ali~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Zekasiz kuvvet yikabilir, ama yapamaz.
~C.Sehabeddin~
- - - - - - - - - - - - - - - -
UNESCO'DAN ÖDÜL ALDIK…
https://www.youtube.com/watch?v=I0ZGf4qiNLU
- - - - - - -
- - - - - - -
Anna_Karenina_1-Lev_Tolstoy.epub
Onlar_Benim_Kahramanim-Dogan_Cuceloglu.epub
komedya_fars.pdf
Bleak_House-Charles_Dickens.pdf
F._M._Dostoyevski-Karamazov_Kardesler.EPUB
Bagdata_Geldiler-Agatha_Christie.epub
ANADOLU_SELCUKLU_DONEMI_ILMI_FAALIYETLERI_tez_.pdf
HEDEF_TURKIYE_2-Prof.Dr.Oktay_SINANOGLU.epub
Oguz_Atay-Tehlikeli_oyunlar.epub
German_Grammar_Review_Book.pdf
Atakan_Altinors-Dil_Felsefesi_Sozlugu.pdf
SINASI-SAIR_EVLENMESI.doc
Karadeniz_Fikralari-Bilinmiyor.epub
Ebu_l-Hasen_en-Nedvi-Rahmet_Peygamberi.epub
Kolektif-Asker_Kacagi-Savasa_Karsi_Bilimkurgu_Oykuleri.epub
Anadolu_Selcuklu_donemi_camileri_1.pdf
Joan_Konner-Ateistin_Kutsal_Kitabi_1_.epub
Faust-Gothe.mobi
Bartalome_de_las_Casas-Kizilderililer_Nasil_Yokedildi.epub
Heavy_Metal_Seyir_Defteri.pdf
Sezai_Karakoc-_Edebiyat_Yazilari_I_Medeniyetin_Ruyasi_Ruyanin_Medeniyeti_Siir.pdf
Stephen_King-Kara_Kule_5_Calla_nin_Kurtlari.epub
Ozen_Yula-Toplu_Oyunlari_1.pdf
Malkocoglu-Abdullah_Ziya_Kozanoglu.epub
yilmaz_erdogan-SEN_HIC_ATESBOCEGI_GORDUN_MU.docx
ELS_25.pdf
www_omarhoca_com_PHRASAL_VERBS.pdf
Sadist-Stephen_King.epub
Dejan_Dukovski-barut_ficisi.pdf
R._A._Salvatore-Unutulmus_Diyarlar-06-Buzyeli_Vadisi_Serisi-3-Bucuklugun_Mucevheri.epub
- - - - - - -
"> "> "> "> "> "> "> ">
- - - - - - -
OrajKalip
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
- - - - - - - - - - - - - - - -
Bebek
Elmalı'dan çıktım yayan
Dayan hey dizlerim dayan
Emmim atlı, dayım yayan
Bebek beni del eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Vakit sabahın seheri.
Köyün köpekleri acı acı havlıyor.
Düşmana saldırır gibi havlıyor köpekler.
Biraz sonra köyde ışıklar yanmaya başlıyor.
Köylüler çıralar yakıp, fırlıyorlar dışarı.
İlkin ağıllara koşuyorlar.
Hırsızlar mı bastı köyü, yoksa kurtlar mı indi dağdan…
Belki de Zeybek Karasu'lu geçiyordur köyün kıyısından.
Çok geçmeden gün ağarıyor.
Her şey ayan beyan görünüyor.
Köyün karşısındaki Çatalçam sırtlarına yörükler konmuştu.
Bütün sırt koyun sürüleri, deve katarlarıyla doluydu.
Kara çadırların önünde, iri isli köpekler kıvrılmış yatıyordu.
Yörük kızları, kollarında tulumlar, ağaç bakraçlarla dereye suya iniyorlardı.
İlerdeki Boztepe'de dört beş atlı bir şeyler konuşuyorlardı.
Bunlar Oba Bey'i ve Obanın ileri gelenleriydi.
Kuşluğa doğru güneş yükselip çadırlara gitmeye başladı.
Çamların altına kilimler serildi, minderler döşendi.
Kıl poturlu yörükler, yırtmaçlı entarili kadınlar çadırlardan çıktılar.
Gölgelere oturdular.
Öğleye doğru Yörük Bey'i obaya indi.
Çamların alaca gölgesinde, otları, suları gözden geçirdi.
Sonra da yanındakilere Burada fazla kalamayız.
Otlar kurumuş, sular çekilmiş.
O güne kadar buradan göçüp Seki'ye konaklayacağız deyip atını mahmuzluyor.
Varıp çadırına giriyor, çok geçmeden av kuşamlarıyla çıkıyor dışarı.
Atına atlayıp sırtlarına kovuyor.
Köylüler yörüklerin gelişine hem seviniyor, hem üzülüyor.
Üzüntüleri şundan ki;
yörük deyince akla koyun, deve, keçi, at gelir.
Malı bol olur yörüğün.
Zaten geçimi de bunun üstüne.
Mal da söz anlamaz ki, ekindi, bağdı, bahçeydi girip ziyan verir.
Bunun için köylü, yörüğü istemez.
Ama, elindeki üzümünü buğdayını satması için de sevinir yörüğün geldiğine.
O günde öyle oldu.
Köy kızları omuzlarına aldılar sepetleri, üzümüdü, incirdi taşıdılar yörük çadırlarına.
Üstelik bayram yakın olduğu için, para gerekliydi herkese.
Fadime de evdeki iki sepet üzümden birini yüklendi omzuna.
Yetim kardeşlerine bayram giysileri alacaktı üzüm parasıyla.
Bir yandan alacaklarını düşünüyor, öte yandan dilinde türküsü çadırlann bulunduğu Çatalçam'a doğru yürüyordu.
Çadırlara yaklaşırken, obanın köpekleri havlayıp, sardılar çevresini.
Ne yapacağını şaşırdı ilkin.
Sonra yanındaki taşa ilişti gözü.
Sıçrayıp taşın üstüne çıktı.
Bir yandan da bağırıyordu.
Çok geçmeden, en yakın çadırdan yaşlı bir kadın çıktt.
Köpekler huylandı.
Fadime'yi taşın üstünden indirip çadırına aldı.
Bir yandan soğuk ayran;
bir yandan höşmerim sundu konuğuna.
Biraz sonra da Oba Beyi geldi atıyla.
Avladığı keklikleri uzattı anasına.
Sonra da atını bağlayıp, girdi çadırına.
Fadime'ye ilişti gözü.
Anası Yanıkhan'dan üzüm getirmiş satmaya.
Köpekler çevirdi de zor kurtardım dedi.
Beyin bakışlan Fadime'nin iri kara gözlerine takıldı.
Bir süre ayıramadı.
Sonra, Üzüm kaç okka? dedi.
Fadime, utangaç utangaç Çekilmedi dedi.
Oba Bey'i on okka saysak nasıl olur? deyince Hayır on okka geçmez.
Hak geçer diye cevapladı.
Bey Bizim okkamız, terazimiz yoktur.
Biz de el ölçü, göz terazidir.
Benim gözüm o kadar tuttu.
Eksiği artığı varsa, birbirimize helal ederiz deyip parayı uzattı Fadime'ye.
Sonra yola kadar uğurladı.
Bir yandan da Senin üzümlerin çok iyi.
Yine getirsen alırım diye tenbihledi.
Fadime de;
Bir sepet daha kaldı.
Onu da bayram sonu getiririm deyip seke seke indi bayırı.
Bey arkadan baka kaldı.
Çadırına döndüğü zaman içinde bir eziklik, gönlünde bir hoşluk duydu.
Kendince kurdu Fadime'yi.
Nasıl da ceylan gibi seke seke koşuyordu.
Ya o kaş, o göz.
Bizimkilere hiç benzemiyor diye, alıp verdi, alıp verdi.
Anası, oğlundaki bu değişikliği farketmedi ilkin.
Ama öyle dalgınlaşmıştı ki Bey.
Anasının söylediklerini duymuyor, dalıp dalıp gidiyordu.
Anası Oğul n'oldu sana? Dediklerimi duymuyorsun.
Ne dediğini de bilmiyorsun.
Köy kızı aklını mı çeldi, nedir? Bey, Yok be ana.
Güzel bir kız ama, bilmem ki diyor.
Bir yandan bilmem ki diyor, öte yandan av bahanesiyle Fadime'nin köyüne iniyor sık sık.
Gözleri onu arıyor.
Anası tümden karşı bu işe.
Nedeni de:
aşiret töresine aykırı.
Daha Kıroba Aşireti'ne yabandan kız girmemiş.
Obanın erkeği, obanın kızıyla evlenmiş o güne dek.
Hem oğluna, dayısının kızını almayı kurmuş anası.
Kızın anasıyla da konuşmuş meseleyi.
Şimdi bu köy kızı araya girerse, işler tümden bozulacak diye düşünüyor.
Gün günü eskitip, bayrama ulaşıyor.
Bayrama ulaşıyor ya, aşiret arasında da homurtu dolaşıyor giderek.
Biz buraya on günlüğüne konmuştuk.
Bu gün onbeşinci gün oluyor.
Daha hareket yok.
Bey'den ses çıkmıyor.
Sürüler otlaktan aç dönüyor.
Kimi hayvanlar zehirli ot yeyip ölüyor.
Daha ne kadar bekleyeceğiz burada.
Dalga dalga yayılıyor söylenti.
Varıp Oba Beyinin anasının kulağına ulaşıyor.
Anası çekiyor Bey'i çadıra.
Oğul aşeritte ikilik oldu.
On günlüğüne konmuştuk, on beşi geçti.
Ne suyu su;
ne otlağı otlak.
Daha ne bekliyoruz burada.
Hele birkaç gün daha sabretsinler, bizim de bir düşündüğümüz var deyip kesiyor anasının sözünü Bey.
Oba töresi böyle.
Kimse de ağzını açıp itiraz etmiyor.
Beyin aklı da Fadime'de.
Bayram geçince üzüm getirecekti.
Daha görünmedi, diyor kendi kendine.
Gözleri de köy yollarında.
Derken bir sabah görünüyor Fadime.
Yanıkhan'dan Çatalçam'a çıkan yolda görünce Fadime'yi, bir koşu varıp karşılıyor Bey.
Karşılıyor da omuzunda ki sepeti alıyor.
Çadıra yürüyorlar.
Obadakiler şaşkın.
Oba Bey'inin bir köy kızının ayağına koşmasını kimse iyi karşılamıyor.
Anası, Fadime'nin çadıra girmesiyle suratını asıyor.
Yarım ağız hoş geldin deyip, işine dalıyor.
Fadime şaşıp kalıyor.
İlk gelişindeki izzet ikram nerde, şimdiki surat asıklığı nerde? Sıkılıyor Fadime.
Tatlı dil, güler yüz görmediği çadırdan kaçmak geçiyor aklından.
Oba Bey'i durumu anlıyor.
Sevdiği ile saydığının arasında Bey.
Anasına bir şey diyemiyor.
Fadime'ye sadece mahcup mahcup bakıyor.
Sonunda, sepetteki üzümü boşaltıp, para kesesindeki tüm parayı boşaltıyor avucuna Fadime'nin.
Fadime şaşkın,aldığı parayı avuçlayıp çıkıyor çadırdan.
Ağır ağır iniyor Çatalçam'ı.
Öte yandan Bey'de bir keder, bir üzüntü.
Söylemeye başlıyor kendi kendine:
Yaylaları yuvalı
Güzeller yaylalı
Fadime gibi görmedim
Anamdan doğalı
Anasının korktuğu başına gelmişti.
Fadime'ye tutulmuşlu oğlu.
Onun sevda türküsüne, maniyle karşılık verdi:
Ben bu yaylara yayla mı derim
Başı pare pare kar olmayınca
Ben böyle güzele, güzel mi deriim
Aslı türkmen, soyu bey olmayınca
Böylece Bey'in gönlünü Kıroba'ya çekmek istiyor.
Ama Bey hiç oralı değildi.
Sanki kendine söylenmiyordu.
Varsa Fadime, yoksa Fadime.
Fırsatını bulunca da tüfeğini omuzlayıp, köy yolunu tutuyordu.
Köy çocuklarından öğrendiği Fadime'nin evinin önünden geçiyor, belki görürüm umuduyla, dolanıp duruyordu köy yollarında.
Köy gençleri tedirgin.
Bey'se beyliğini bilsin.
Yabanın yörüğü kızlarımızla dalga geçmesin diyorlar.
Köy büyükleri bakıyor ki işin tadı kaçık.
Fadime'nin yüzünden, köylülerle yörükler birbirine girecek.
Bir çare bulalım diyorlar.
Öte yandan Bey'in anası da oba büyüklerini çadırında toplayıp durumu olduğu gibi anlatıyor.
O güne dek, Kıroba soyunda görünmeyen bu durum, tüm obadakileri derinden üzüyor.
Söyleniyorlar Obada erlik yufkalaştı mı? Yangınlık yanımızdan geçmezdi.
N'oluyor törelere diyor kimisi;
kimi de Köylü kancığı göçebeye gerekmez.
Çarığı çayda kalır köy kızının diye karşı çıkıyor.
Sonunda Oba Beyi'nin amcası kalkıyor ayağa.
Ağır ağır, tane tane konuşuyor.
Obaya antlıyız.
Suyun akıntısına gidelim.
Bunu bilip, bunu hayır belleyelim.
Bey'imizi isteğiyle everelim.
Obanın ayağı bağdan kurtulsun deyince herkes boyun eğiyor.
Kimse karşı çıkmıyor.
Kıroba Aşireti'ne ilk kez yabandan bin kızın gelmesi, böylece kabul ediliyor obada.
Anası, haberi Beye ulaştırınca çok seviniyor Bey.
Seviniyor da tez elden köy imamına haber salıp, çağınıyor.
Fadime'nin istenmesi, düğün, nişan işini imamsa bırakıyor Bey.
Fadime derseniz, olan bitenden habersiz.
Başında büyüğü de yok.
Kendinden küçük iki kardeşiyle kalıyor.
Üç-beş dönümlük bahçesini de köylünün yardımıyla ekip yetiriyor.
Oba Beyi nin kendisine talip olacağını aklından bile geçirmiyor.
Ne zaman ki, imam koşa koşa gelip Müjdemi isterim:
Oba Bey'i, Allah'ın emriyle talip oluyor sana deyince anlıyor meseleyi.
Anlıyor da bir şaşkınlaşıyor, bir donuyor.
Ne diyeceğini bilemiyor.
Ama hangi kız istemez, anlı şanlı Kıroba Aşireti'ne gelin olmayı.
Fadime durumu öğrenince şaşkınlaşıyor ilkin, susuyor.
Köyünü, alıştığı çevresini, kardeşlerini düşünüyor.
Üç-beş hısım akrabadan başka, başında büyüğü de yoktur Fadime'nin.
Sahipsizliğini, yoksulluğunu düşününce, için için seviniyor.
Köylü derseniz Başına talih kuşu kondu.
Kime kısmet olur böylesi.
Koca Kıroba Aşireti'nin gelini olacak.
Bir eli yağda, bir eli balda.
Develer, koyunlar, keçiler sürü sürü.
Kısmetli kızmış Fadime diyor kimi.
Kimi de :
İnsanın sonu iyi gelsin.
Anasız babasız yetimleri büyüttü.
Onlara analık, babalık yaptı.
Tanrı gönlünce verdi.
Sonu da iyi oldu Fadime'nin diyor.
Köy Muhtarı ile imamı da ortalığa düşüp, işi tez elden bitirmeye çalışıyortar.
Fadime'nin hısımlarıyla konuşuyorlar.
Rızalık altyorlar.
Sonunda köyün büyükleriyle, obanın ileri gelenleri bir araya gelip, Allah'ın emriyle istiyorlar Fadime'yi.
Düğün gününü kararlaştırıyorlar.
Yörük düğünü de düğün olur hani.
Bir yandan davul zurnalar;
bir yandan çengiler…
Sonunda Yanıkhan'lı Fadime, Kıroba Bey'in çadırına gelin ediliyor.
Fadime'ye gelinlik yakışıyor.
Güzelliğine güzellik katılıyor.
Obadakiler buruk.
Kimisi Yarın görürüz Fadime'yi.
Yörüğün göçüne dayanamaz, ilmik ilmik dökülür.
Ne deveyi ıhtırır, ne tuluğu şişirir..
Koyunu keçiyi de yörük kadar bilmez köy kızı diyor;
kimi de, Bey'in kaderi böyleymiş.
Eliyle etti, boynuyla çeksin.
Olan oldu.
deyip işi oluruna bırakıyor.
Üç gün, beş gün, bir hafta, on gün daha kalıp, çadırları yıkıyor Kıroba Aşireti.
Aşiret dediğin bir yerde oturup kalamaz.
Yem, yiyecek tükenir.
Mallar toprağa saldırır yoksa.
Açlık, hastalık getirir sürüye.
Kırım kırım kırılır mallar.
Onun için sık sık yer değiştirir yörük.
Otlağın yeşilini, suyun bolluğunu seçip konaklar.
Çatalçam sırtlarını da zaten kel etmiştir hayvanlar.
On günlüğüne konup Fadime'nin yüzünden takılır kalmıştır oba.
Oba yükü yükler.
Develer katar olur, sürüler yola dizilir.
Fadime'yi tutar bir ağıt.
Kolay mı doğup büyüdüğü, koşup oynadığı köyü terketmek.
Dostu ahbabı, hısmı, arkadaşı bir bir dolaşıp, helallık alıyor.
Teselli buluyor.
Nasıl olsa döner dolaşır, yine gelirsiniz.
Yörüğün konağı olmaz.
Çatalçam'ın suyu kurumaz, Bozpete'nin yeşili solmazsa yolun uğrar buraya.
Vargit yolun açık olsun.
Bizi unutma.
Gelenle haber ilet, gönlünde yaşat bizi deyip teselli ediyorlar.
Fadime kardeşlerini de alır, koyulur yola.
Şurası senin, burası benim dolanıp durur Oba.
İlkin zor gelir Fadime'ye.
Ama zamanla alışır.
Tam bir yörük olur.
Kaynanasıyla da arası düzelir.
Obadakiler de sever sayar Fadime'yi.
Kocası derseniz, araları çok iyi.
Bir güne bir gün, kötü söz duymuyor kocasından.
Yazın yaylaya çıkıyor oba, kışın da ovaya iniyor.
Günler su gibi akıp gidiyor.
Üç yıl, göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçiyor.
Üç yıl geçiyor ya, Fadime'de bir şey yok daha.
Yani ki doğurmuyor.
Obayı bir dedikodu sarıyor.
Fadime kısır, doğuramaz diyorlar.
Kaynanası ilkin karşı koyuyor dedikodulara.
Sonunda o da mırıldanmaya başlıyor.
Soyumuz sopumuz kuruyacak.
Neslimiz tükenecek.
Şunca yörüğü bıraktı da, köy kızıyla evlendi.
Muradımızı gözümüzde koyacak diye dövünüyor anası.
Oba kızları da Oh olsun.
Bunca yörüğü bıraktı da, köy kızı getirdi.
O da kısır çıktı diyor.
İçin için yıkılıyor Fadime.
Alıyor veriyor, alıyor veriyor.
Elinden bir şey gelmiyor ki.
Adaklar adıyor.
Muskalar yazdırıyor.
Ama boş.
Kimden bir umutlu söz duysa koşuyor yanına.
Konuşuyor da okutup üfletiyor, yazdırıp takıyor boynuna.
Ama boş.
Kimsenin yüzüne bakamıyor obada.
Gelip evliliğin yedinci yılına dayanıyor.
Dilediği de yedinci yılda gerçekleşiyor.
Fadime'nin yüklü olduğu, kulaktan kulağa dolaşıyor obada.
Beyin keyfine diyecek yok.
Anası derseniz, soğuktan sıcağa vurdurmuyor elini.
Sen yüklüsün, işleri bırak.
Kıran girmedi bunca aşirete.
Çalışıp yetirsinler' diyor.
Sık sık konup göçmeyi de bırakıyor aşiret.
Çobanlar sürüleri uzak kırlarda otlatıp, akşam olunca getiriyorlar obaya.
Uzun sözün kısası, vakti saati gelince, nur topu gibi bir oğlu oluyor Fadime'nin.
Üç gün üç gece şenlik yapıyor oba.
Yeniliyor, içiliyor.
Davarlar kurban ediliyor, kazanlar kaynatılıyor.
Oğlunun adını Ali koyuyor Bey.
Babasının adı yerde kalmasın istiyor.
Ali de Ali…
Topaç gibi.
Bir seviyor ki anası, yerlere kondurmuyor.
Ali'nin kırkını geçince, göçe karar veriyor oba.
Ne zaman ki kırk gün doluyor, törenle yıkıyorlar çocuğu.
Leğenine gül suyu döküp, kırkduası okuyorlar üstüne.
Ertesi gün sabahına da yol hazırlığına başlıyor oba.
Denkler denkleniyor;
yükler yükleniyor.
Develer katarlanıp, koyunlar sürüleniyor.
Akşama doğru da oba tüm hazırlığını tamamlayıp, yola koyuluyor.
Develerin en yükseği, en başı yumuşak olanı da Karamaya.
Fadime, Karamaya'yı bir güzel tımar ettiriyor, süslüyor.
Dizlerine takurdaklar, boynuna büyük havan çanını takıyor.
Ak kundağında uyuyan bebeğini de bir ala kilime sarıp, çadırın eşiğinde duran yeşil çam beşiğe yerleştiriyor.
Beşiği de devenin havut ağacına asıyor.
Koyuluyorlar yola.
Karamaya'nın ipi, Fadime'nin elinde.
Akşamın serinliğinde yolculuğun tadı başka olur.
Hele yol, iki tarafı ağaçlık, yemyeşil bir yol olursa.
Hele hele yol boyunca, ala kargalar, akşam kuşları, sığırcıklar, serçeler vızır vızır gezerse katarın üstünde, doyum olmaz yolculuğa.
Doyum olmaz ya;
Fadime de oğlunu göresiyor.
Karamaya'yı ıhtınp, doya doya öpmek sevmek geliyor içinden.
Ama, yol ağaçlık, karanlık üstelik.
Bekliyor ki sabah olsun.
Sabaha da bir şey kalmadı.
Elmalı'ya konacak oba.
Bey önceden gidip, konak yerini seçecek, obayı da orada bekleyecektir.
Sabah oldu olacak.
İki köpek sesleri duyuluyor.
Biraz sonra da Elmalı görünüyor.
Oba ağır ağır giriyor Elmalı'ya.
En arkada da Fadime'nin devesi Karamaya var.
Fadime sabırsız.
Bir an önce deveyi ıhtırıp, oğlunu kucaklamak istiyor.
Oba hareketli.
Herkes devesini ıhtırıp, yükünü boşaltıyor.
Gök çimenlerin üstü ana-baba günü.
Bir yandan ak sürüler dönüyor, bir yandan güzel yürük kızları sağa sola koşuyor.
Fadime de ağır ağır ıhtırıyor, ıhtırmasıyla da haykırıp bağırması bir oluyor.
Yavrum Ali'm yok.
Ali'min beşiği boş.
Ali'm yok diye feryat ediyor, herkes ona koşuyor.
Bakıyorlar gerçekten Karamaya'nın havut ağacına asılı olan beşiğin içi boş.
Yeller esiyor Ali'nin yerinde.
Fadime saçını başını yolmaya başlıyor.
Oba büyükleri tez elden atlarını döngeri edip yollara düşüyor.
Emmiler, dayılar düzülüyor yola.
Kimi atlı, kimi yayan, dönüp yolları tarıyorlar.
Dayı al atını herkesten önde sürüp, aralıyor diğerlerini.
Fadime de yayan yapıldak düşüyor yollara.
Geçtikleri yollarda umudu.
Bir yandanda ağlıyor.
Hem ağlıyor, hem söylüyor.
Bebek oy, diyor.
Ninni diyor.
Diyorda diyor.
Gün akşama yakınken, dayı Çiçek Dağı'nı tutuyor.
Tutuyor ki, yol karardı kararacak.
Yol boyu da sıra sıra ağaçlar.
Ağaçların üstünde de kuşlar.
Allı yeşilli cıyak cıyak kuşlar.
Ta uzaklardaki bir ağacın tepesinde de bir küme kuş.
Ama alıcı, yırtıcı kuş bunlar.
İnip inip kalkıyorlar ağacın üstüne.
Dayı mahmuzluyor atını.
Bir solukta varıp ulaşıyor ağaca.
Varıyor ki, ne görsün.
Bebeğin kundağı bir ağaçta asılı.
Bebeğin sarılı olduğu kilim, kanlar içinde sarkıyor ağaç dalından.
Kol bezi dolanmış kalmış ağaç dalına.
Kuzgunlar, leş kartalları da inip inip kalkıyor ağaca.
Dayı atıyla ağacın yanına vardığt zaman, artık bebek eski bebek değildir.
Bebek demeye bin şahit gerek.
Bebek gözsüz olur mu? Göz yerinde iki oyuk kalmış sadece.
Derileri de lime lime.
İlkin sarsılmış dayı.
Sonunda toplamış kendini.
Arkadan gelen Fadime'yi döşünmüş.
Tez elden bir çukur kazıp, gömmüş bebekten kalanları.
Bir tek kol bezi asılı kalmış dalda.
Sonra da döndürüp sürmüş atını.
Çok gitmeden karşılaşmışlar Fadime'yle.
Anlatmış durumu dayı.
Atına terkileyip, sürmüş obaya.
Terkilemiş ya, Fadime feryat fıgan içinde.
Obada herkes yaslı.
Kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Bey derseniz, konak yerine dönmemiş daha.
Habersiz olanlardan.
Beyin anasının elleri dizlerinde.
Arada bir de başını döğüyor.
Fadime yerden yere atıyor kendini.
Sonunda gözlerinden ırayıp bir kuytuya çekiliyor.
Derler ki, obadaki son günü oldu bu Fadime'nin.
Akşamın karanlığında, el ayak çekildikten sonra, ortalardan kayboldu Fadime.
Bir daha da gören olmadı.
Ama bebeğin asılı kaldığı ağacın yakınından geçenler günün her saatinde, yanık içli bir kadın sesinin ağlayan, ağlatan yankılarını duydular uzun süre.
Bu, oğlunu yitirdikten sonra, delirip dağlara düşen Fadime'nin sesidir diyor duyanlar.
Elmalı'dan çıktım yayan
Dayan hey dizlerim dayan
Emmim atlı, dayım yayan
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Kol bezin dalda bulduğum
Adını Ali koyduğum
Yedi yılda bir bulduğum
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Gökte yıldızlar ışılar
Kuzgunlar üleş bölüşür
Çadırda düşman gülüşür
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Deve var deveden yüce
Deveyi yüklettim gece
Nic' edeyim aman nice
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Kaynanam samur kürklü
Develeri kahve yüklü
Yad-yaban değil Yörüklü
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Çadın cibiş kılından
Pazvandı çıkmaz kolundan
Kurtulamam ben dilinden
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Tuzladan aldım tuzunu
Akdağ' a serdim bezini
Kargalar m'oydu gözünü
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Ak memeden sütler akar
Kavim kardaş yola bakar
Yasımız obayı yıkar
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Deveyi deveye çattım
Yuları boynuna attım
Bebeği dağlara attım
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktt kül eyledi
Ala kilime sardığım
Yüksek mayaya koyduğum
Yedi yılda bir bulduğum
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Havada kuzgun dolaşır
Kargalar leşi bölüşür
Kara haberi ulaşır
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Tabancamın ipek bağı
Baban bir aşiret beyi
Kanlım oldu Çiçekdağı
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
~Kaynak: Yaşar Özürküt Öyküleriyle Türküler 1 İstanbul, 1999 ~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Amor omnia vincit
* * *
Ask her guclugu yener.
~Latin Atasozu~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Demokrasi, bir eğitim işidir.
Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur.
Devam edilirse demagoglar türer.
Demagoglardan da diktatörler çıkar.
Platon'dan Eflatun özlü sözler
Bin peygambere bedel…
- - - - - - - - - - - - - - - -
İyi Bir Anayasa, En İyi Diktatörlükten Kat Kat İyidir.
~MACAULAY~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Arkadasin hayirlisi, sana dogru yolda iyi delil olandir.
~Hz.Ali~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Umarim yasamimin sonunda, tanrinin huzuruna tum yeteneklerimi tuketmis bir durumda cikarim ve ona bana verdigin her seyi kullandim diyebilirim.
~ERMA BOMBECK~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Dunyanin en cesur yaratiklari insanlardir,
Oleceklerini bilerek yasarlar.
~Anonim~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Kan dokmekten kacinin, Islam'in hukumlerine gore cezalandirilmasi gerekmeyen kimseleri oldurmeyiniz.
~Hz.Ali~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Zekasiz kuvvet yikabilir, ama yapamaz.
~C.Sehabeddin~
- - - - - - - - - - - - - - - -
UNESCO'DAN ÖDÜL ALDIK…
https://www.youtube.com/watch?v=I0ZGf4qiNLU
- - - - - - -
- - - - - - -
Anna_Karenina_1-Lev_Tolstoy.epub
Onlar_Benim_Kahramanim-Dogan_Cuceloglu.epub
komedya_fars.pdf
Bleak_House-Charles_Dickens.pdf
F._M._Dostoyevski-Karamazov_Kardesler.EPUB
Bagdata_Geldiler-Agatha_Christie.epub
ANADOLU_SELCUKLU_DONEMI_ILMI_FAALIYETLERI_tez_.pdf
HEDEF_TURKIYE_2-Prof.Dr.Oktay_SINANOGLU.epub
Oguz_Atay-Tehlikeli_oyunlar.epub
German_Grammar_Review_Book.pdf
Atakan_Altinors-Dil_Felsefesi_Sozlugu.pdf
SINASI-SAIR_EVLENMESI.doc
Karadeniz_Fikralari-Bilinmiyor.epub
Ebu_l-Hasen_en-Nedvi-Rahmet_Peygamberi.epub
Kolektif-Asker_Kacagi-Savasa_Karsi_Bilimkurgu_Oykuleri.epub
Anadolu_Selcuklu_donemi_camileri_1.pdf
Joan_Konner-Ateistin_Kutsal_Kitabi_1_.epub
Faust-Gothe.mobi
Bartalome_de_las_Casas-Kizilderililer_Nasil_Yokedildi.epub
Heavy_Metal_Seyir_Defteri.pdf
Sezai_Karakoc-_Edebiyat_Yazilari_I_Medeniyetin_Ruyasi_Ruyanin_Medeniyeti_Siir.pdf
Stephen_King-Kara_Kule_5_Calla_nin_Kurtlari.epub
Ozen_Yula-Toplu_Oyunlari_1.pdf
Malkocoglu-Abdullah_Ziya_Kozanoglu.epub
yilmaz_erdogan-SEN_HIC_ATESBOCEGI_GORDUN_MU.docx
ELS_25.pdf
www_omarhoca_com_PHRASAL_VERBS.pdf
Sadist-Stephen_King.epub
Dejan_Dukovski-barut_ficisi.pdf
R._A._Salvatore-Unutulmus_Diyarlar-06-Buzyeli_Vadisi_Serisi-3-Bucuklugun_Mucevheri.epub
- - - - - - -
"> "> "> "> "> "> "> ">
- - - - - - -
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum. Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Eposta adresleri (Derdiniz varsa buradan ulaşın.) | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net oraj.poyraz@openmail.cc HvLWPtIjJR8X@protonmail.com 0PjukdvspdUh@mail2tor.com |
Tor ağı üzerindeki web siteleri Darkweb diye bilinir, TorBrowser kullancaksınız. | : | http://45m2jpfwn6ydfrqyhw5jbqszyip45pvi6m2cyo3722wyhur6yuitgbyd.onion/ http://kbq4ghhydumvhgvwkccbad5g7ae2yho6a4llxuy2z4oa6dox6gjtngad.onion/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder