29 Nisan 2012 Pazar

POLITIK - Çift Dipli Resesyon

Çift Dipli Resesyon

Bülent ESİNOĞLU

İfadeyi hep bu şekilde duyduğumuz için başlığı değiştirmeden öylece aldım. Yani iki defa gerileme desek daha doğru olurdu. Bu üst üste gelen krizlere çift dipli durgunluk diyorlar. W’ye benziyor.

Aslında bu değişle, kriz adedini sanki iki ile sınırlamış oluyorlar. Hâlbuki krizlerin biri bitiyor, ötekisi devreye giriyor. Çift dipli resesyon denilince, sanki kriz iki defa olacak da, ondan sonra olmayacak gibi algılanıyor.

Amerika ve Avrupa’da 2008 yılında başlayan krizlere, şimdi yeniden girildi.

Anlayabileceğimiz basitlikte, nedir bu çift dip ve neden sonunda dipleyecek onu anlamaya çalışalım.

Önce kriz geliyor. Krize girilmenin uyduruk ve akla uygun olmayan sebepleri anlatılıyor. Sonra çözüm arama aşamasına geçiliyor.

Bu aşamada iki görüş peyda oluyor. Birinci görüş, tasarruf edelim, kemerleri sıkalım, biriktirdiklerimizle yolumuza devam edelim.  

Bu görüşe, parayı basıp para satanlar, para satamayacakları için olmaz diyorlar. Hâlbuki tasarruf edelim, biriktirdiklerimizle yolumuza devam edelim diyenler de kapitalist. Olmaz diyenler de kapitalist.

Uzatmayalım. Para basıp para satanların dediği oluyor.

Başlıyorlar para basmaya, krediler ucuzluyor, faizler düşüyor. Türkeliciler, yatırımcılar, üreticiler başlıyor geleceği düşünmeden plansız bir şekilde borçlanmaya.

Parayı basanlar, bu gidişattan enflasyon baskısı oluşmaya başlayınca vazgeçiyorlar. Çünkü devam etseler, sattıkları kâğıtlar tuvalet kâğıdına dönecek. Para basanlar içinde para basmak borçlanmak demek olduğundan kâğıt satışı duruyor.

Yatırımlar ya yarım kalıyor, ya da borçlu kalıyor. Plansız üretilen fazla ürün değerinden satılamıyor. Çünkü gerçekte tüketicinin gerçek geliri artmamış olduğundan talep de daralıyor. Borçlananlar, borçlarını ödeyebilmek için gerçek varlıklarını ya da emekleri ile kazandıklarını bir yukarı sermaye devretmiş oluyorlar.

Borçlar baskısı geliyor. Piyasadan fazla parayı geri çekmek için faizler artıyor. Vergiler artıyor.

Tekrar krize giriliyor. Tekrar aynı tartışmalar geliyor. Geliyor gelmesine de, yeniden para basacak olanlar, bir öncekinde olduğundan, daha az para basmak zorunda kalıyorlar. Çünkü her defasında para pazarı da daralıyor.

Bu süreç devam ederken, öte yandan dünya para pazarına başka paralar ve başka ticari değişim usulleri girmeye başlıyor.

Planlı olmayan her şeyin, planlı olan tarafından alt edileceği düşüncesinden hareket edersek, emperyalizmin bu plansız para basma yoluyla, alt sermaye guruplarını da yok edinceye kadar, devam etmeyeceği aşikârdır.

Evet, emperyalizm krizleri çift çift sayıyor, ama her (W) geldiğinde bir öncekinden daha küçülmüş olarak geliyor. Sönümlü W grafiğini göz önüne getirirsek, anlamak kolaylaşır.

Anladığımız kadarı ile İngiltere’nin en önce gümleyeceği görünmektedir. Gerçi İspanya’da işsizlik %24,4 yani 25 olmuş. Bu ülke borçlansa ne olur, borçlanmasa ne olur.

İngiltere Londra Borsasından sattığı paraların %4 komisyonu ile idare ediyordu. Dünyada, Dolar kullanımının iyice düştüğü bir durumda, Sterlin kullanımı hemen hemen sıfırlandığı için Sterlin de basamıyor. Londra Borsasından dolar satımı da azaldığı için komisyon da azalıyor.

Tüm bunlar neden oluyor? Çok basit; sömürü artıkça sömürülenlerin talebi azalıyor, sadece üst gelir gurupları için yaşanan bir dünya oluşuyor. Bunların da sayısı çok az olduğu için mutlu olanların ve tüketenlerin sayısı da azalıyor.

Bize gelince, sıcak para ile borçlanmaya devam ederek, borçlarımızı da Mehmetçiğin kanını vaat ederek devam ediyoruz. İçerdeki tüm mal varlığı yabancıların elinde, eğer onlar bir krize girerse Türkiye’de krize girer.

Bu gelmekte olan krizler ve ileri de gelecek krizler dünyanın ne kadar da çok planlı bir yaşama ihtiyacının olduğunu göstermektedir.

29.4.2012, bulentesinoglu@gmail.com
--    . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .       -Irmaklarindan saraplar akacak- diyorsun  Cennet-i ala meyhane midir?  -Her mumin e iki huri- diyorsun  Cennet-i ala kerhane midir?     Tanri bize cennette vaat ettigi sarabi  Nicin haram etsin bu dunyada, akla sigar mi?  Bir sarhos arap, devesini vurmus Hamza nin  Peygamber de yasak etmis arap a sarabi     Beni ozene bezene yaratan kim? Sen  Ne yapacagimi da yazmissin onceden  Demek gunah isleten de sensin bana  O zaman nedir o cennet cehennem?     Kim senin -yasa-ni cignemedi ki soyle?  Gunahsiz bir omrun ne tadi kalir soyle.  Yaptigim kotulugu kotulukle odetirsen eger  Seninle benim aramda ne fark kalir ki soyle     Tanri bizi camurdan yarattiginda  Biliyordu bu dunyada ne isimiz olacak  Isledigim gunahlar hep onun emriyledir  O halde cehennemde beni nicin yakacak?     Isyan edip karsinda duracagim, neredesin?  Karanligi, isiga yoracagim, neredesin?  Ibadete karsilik cenneti alacaksam  -Bagis mi, ticaret mi- diye soracagim, neredesin?     Kor cehalet cirkeflestirir insanlari.  Suskunlugum asaletimdendir.  Her lafa verecek bir cevabim var elbet  Lakin bir lafa bakarim laf mi diye,  Bir de soyleyene bakarim adam mi diye     Dunya, uc bes bilgisizin elinde  Sanirlar ki tum bilgiler kendilerinde  Uzulme, esek esegi begenir  Bir hayir var sana kotu demelerinde     Sen bu dunyanin sirrina eremezsin  Erenlerin dilini de sokemezsin  Oyleyse ic sarabi, cennet et dunyayi  Oteki cennete ya girer, ya giremezsin     Niceleri geldi, neler istediler  Sonunda dunyayi birakip gittiler  Sen hic gitmeyecek gibisin degil mi?  O gidenler de hep senin gibiydiler     Icin temiz olmadiktan sonra  Haci hoca olmussun kac para  Hirka, tespih, post, seccade guzel  Ama TANRI KANAR MI BUNLARA?     Sen sofusun hep dinden dem vurursun  Bana da sapik dinsiz der durursun  Peki, ben ne gorunuyorsam O yum  YA SEN NE GORUNUYORSAN O MUSUN?     Sen icmiyorsan icenleri kinama bari  Birak aldatmacayi ikiyuzlulukleri  SARAP ICMEM DIYE OVUNUYORSUN AMA  YEDIGIN HALTLAR YANINDA SARAP NEDIR KI..     Ey kara cubbeli senin gunduzun gece  Tas atma dunyayi bilmek isteyenlere  ONLAR YARATANIN SANATI PESINDELER  SENINSE AKLIN ABDEST BOZAN SEYLERDE....     Ben kadehten cekmem artik elimi;  Tutmam senin kitabini minberini.  Sen kuru bir softasin, ben yas bir sapik  CEHENNEMDE SEN MI DAHA IYI YANARSIN, BEN MI?..     Seni kuru softalarin softasi seni  Seni cehenneme komur olasi seni  Sen mi haktan rahmet dileyeceksin bana ?  HAKKA AKIL OGRETMEK SENIN HADDINE MI ?     Yasamin sirlarini bileydin  Olumun de sirlarini cozerdin  Bugun aklin var, bir sey bildigin yok  YARIN AKILSIZ NEYI BILECEKSIN     Ey kor!  Bu yer, bu gok, bu yildizlar, bostur bos !  Birak onu bunu da gonlunu hos tut hos !  Su durmadan kurulup dagilan evrende  BIR NEFESTIR ALACAGIN, O DA BOSTUR BOS !    Omer HAYYAM     . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .     Kurmus oldugum gruba uye olun  Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.    Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com     . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .      Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.    http://orajpoyraz.blogspot.com/    Dinlerin kitaplar1n1;    Okuyup anlayana 'ateist',  Okuyup anlamayana 'dindar',  Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.    Nikola Tesla    .......  Dinler atesbocekleri gibidir:   Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.   Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.   Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.    Arthur Schopenhauer    . . . . . . . . . . . . . . . .    Ey mutsuzlar!    Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz.  Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz.  Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki,  sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz.  Bok yiyorsunuz!  Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz!  Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan.  Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine.  Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.     Bertolt BRECHT    . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,  hiçbir Donmu_ ve kal1pla_m1_ Kural b1rakm1yorum.  Benim Manevi Miras1m Bilim ve Ak1ld1r...

YALAN, DOLAN, DIN, KIN, IMAN - ‘Balyoz CD’lerine eklenme var’ diyen şirket, ABD’de manşet

'Balyoz CD'lerine eklenme var' diyen şirket, ABD'de manşet

Gölcük'te bulunan CD ve hard disklerde "sahtecilik" yapıldığı iddiasını inceleyen Amerikan Arsenal şirketinin patronu Mark Spencer, araştırma sürecini Boston'daki yerel Chelsea Record gazetesine anlattı. Spencer "Bu tür bir delil sahteciliğini ispat etmek ABD'de Watergate skandalını ortaya çıkarmak gibi olurdu" yorumunu yapıyor

Balyoz davasına temel oluşturan CD ve hard diskler için Çetin Doğan'ın damadı olan Harvard Üniversitesi profesör Dani Rodrik'in isteğiyle inceleme yapan Arsenal Consulting isimli Amerikan şirketinin başındaki Mark Spencer, inceleme sürecini Boston'daki yerel gazete Chelsea Record'a anlattı. Gazetenin manşetten duyurduğu haberde "Binlerce veri arasında inceleme yapan şirket için kendilerine gönderilen 3 CD (Türk basınında 11, 16 ve 17'nci CD'ler olarak bilinen CD'ler) ve hard disk çocuk oyuncağıydı. Ama neyin içine girdiklerini bilmiyorlardı. Bunlar Türkiye'de son yıllardaki en önemli dava ile ilgili çok önemli delillerdi" ifadesi kullanıldı. Spencer, "Adli tıp açısından konuşmak gerekirse bu bildiğimiz tarzda basit bir doküman sahteciliği değildi. Bunu yapan insanlartutarlı olabilmek için çok büyük çaba harcamışlar. Asıl bu tutarlılık beni çok şaşırttı. Daha önce birçok sahtecilik vakasıyla karşılaştık ama böyle bir şeyi hayatım boyunca görmedim. Ustalık işi ve tutarlı olduklarını söyleyebilirim" diye yorumladığı inceleme sürecini ise şöyle anlattı:

Yazı karakterleri şüphesi

Birçok kişi bir doküman üzerinde ne kadar çok iz bıraktıklarının farkında değildir. Biz Arsenal'de, insanların varlığından bile haberdar olmadıkları bu izleri inceleriz. Bize gelen bu CD ve hard diskte yer alan darbe planlarının 2003 yılında hazırlandığı belirtilmişti. İşimiz bunların gerçekten 2003'te kaydedilip kaydedilmediğine bakmaktı. O yüzden bu izler arasında özellikle tarihlere yoğunlaştık. İlk incelememizde her şey normal gözüküyordu. Ancak detaylı inceleme yaptığımızdaz her şeyin normal gözükmesinin asıl sebebinin bu sahteciliği yapan kişilerin çok dikkatli davranması olduğunu anladık. Dokümanlara derinlemesine baktığımızda "Calibri" adlı yazı karakterine (font) ilişkin referanslar bulduk. Microsoft Word programını kullanan herkes bu fontu bilir. Ayrıca belgelerde XML uzantılı dosya referansları gördük. Her ikisi de 2003 yılında kullanılmayan, hatta o dönemde icat bile edilmemiş şeylerdi. O an 'bu işte çok büyük bir yanlışlık var' diye düşündük. Sonunda 9 Powerpoint belgesinde XML uzantısına atıf, 71 Word ve Excel belgesinde de Calibri ve Cambria adlı yazı karakterleri bulduk. Hemen Microsoft ile iletişime geçip bu yazı karakterlerini icat eden kişiye ulaştık. Bize bunların ilk kez Microsoft'un Office 2007 kullanılmaya başlanan karakterler olduğunu söyledi. Yani zaman makineniz yoksa bu belgeleri 2003 yılında kaydetmiş olma ihtimaliniz de yoktu...

2004 değil 2009

Benzer bir durum hard disk konusunda da yaşandı. Hard diske 2009 yılının temmuz ayında el konulmuş, Türkiye'de bir askeri deniz üssünde depoda yoğun güvenlik altında tutulmuştu. Bu diskte 8 Nisan 2004 tarihinde kaydeldiği görülen 120 dosya ve klasör bulduk. Ancak dosya sisteminde daha derinlemesine inceleme yaptığımızda bu belgelerin 28 Temmuz 2009'dan önce kaydedilmiş olmasının imkansız olduğunu anladık. Bize göre biri bu diski tarihi geriye alınmış bir bilgisayara bağlayıp bu 120 dosyayı aktardıktan sonra yerine geri koymuş olmalı.. CD'ler ve hard disk ile ilgili raporumuza 11 ve 17 numaralı CD'lerde bulunan 76 dosyanın sahte olduğunu yazdık.

Watergate'e benziyor

Gazeteye CD'lere sonradan eklenmiş bölümleri ekranda gösteren Spencer için Chelsea Record'un yorumu, "Bu tür bir delil sahteciliğini ispat etmek ABD'de Watergate skandalını ortaya çıkarmak gibi olurdu" şeklinde oldu.


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Sine scientia ars nihil est Bilgi olmadan sanat bir hictir.  Latince Atasozleri   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla  ....... Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.  Ki   sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer  . . . . . . . . . . . . . . . .  Ey mutsuzlar!  Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.   Bertolt BRECHT  . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma, hiçbir Donmu_ ve kal1pla_m1_ Kural b1rakm1yorum. Benim Manevi Miras1m Bilim ve Ak1ld1r...

27 Nisan 2012 Cuma

POLITIK - Büyük skandal: Kilis'te doktorlar sınır ötesi operasyona gönderilmiş!

Hükümet ülkenin Kanuni öncesindeki gibi emirnamelerle yünetilen mutlaki bir meşrutiyet rejimiyle yönetildiğini sandığı için, doğal olarak hukuk, insan hakları şu bu dinlemeden dilediği emri veriyor, ya da emir görünümlü kişiye ve duruma özgü yasalar çıkarıyor.
Yabancı ülkelere asker göndermek dahi özel yetki gerektirirken doktorları tehdit ve şantajla emir gücüyle başak bir ülkeye rıza dışında göndermek, bu çok ciddi bir iştir.
Bir iktidar anayasayı işte böyle çiğner.
Anayasa da belirtilmeyen yetkileri kullanır, işte bu yasadışıdır.
Bütün bu suçlardan ancak iktidardan düşünce yargılanacaklar, ve hesap pusulası topluca gelecek.
O zaman vay demokrasi mücahidiydi, vay mağdurduk diye dövünmeyin.
Tarihte örnekleri vardır.
İbret alana ibret çoktur.

Büyük skandal: Kilis'te doktorlar sınır ötesi operasyona gönderilmiş!

S

uriyeli mülteciler için Kilis'te kurulan konteynır kentteki çadır hastanede görevli hekimlerin can güvenliği tehlike altında.
Tabip Odası Başkanı doktorların sınırın diğer tarafına gönderilerek yaralılara bakmalarının istendiğini duyumu aldığını söyledi.

Hatay'a geçiş yapan Suriyeli mültecilerin sayısının fazla olması gerekçesiyle Kilis'te kurulan konteynır kentte doktorlar pek de olağan olmayan durumlarla karşı karşıya.
Doktorlara yönelen şiddetin Gaziantep'te bir hekimin hayatına mal olduğu şu günlerde Kilis'te görevli doktorlar da her an şiddete maruz kalabilir, sınır ötesinden ateş edilen bir merminin kurbanı olabilir.

asistanhekim.org adlı internet sitesinde, ismini vermek istemeyen bir hekimin paylaştıklarına göre bölgede görevli doktorlar zor çalışma koşulları altında, can güvenliğinden yoksun bir şekilde devletin emir, dayatma ve tehditlerine maruz kalarak görevlerini yapmaya çalışıyor.

Doktorun aktarımları Kilis'te kurulan çadır kentte doktorların yaşadıklarına ilişkin pek çok gözlemi içeriyor.

"Hadi sen bir git bak"

Henüz yapımı tamamlanmamış konteynır kente yerleştirilen Suriyeli mülteciler için derhal sağlık hizmeti verilmesi amacıyla harekete geçiliyor.
Kentte görevli doktorun tanıklığına göre işlem şöyle gerçekleşiyor:

"Hafta sonu Pazar günü 3 doktor (Pediatrist, genel cerrah, dahiliye) gönderilen Suriyelilerin hepsini (o gün için 1000-1500 kişinin gelmesi planlanıyordu) Kilis Emniyet Müdürlüğü'nün "nezarethane"sinde iki masa, bir örtü, bir eldiven kutusu ve steteskopla muayene etmemizi vali emretti.
Kendi de gelerek nezarethanede biz hasta bakarken ziyaret etti ve bu görevdeki özverimiz için teşekkür ederek uzayacak mesaimize katlanmamız gerektiğini söyledi.
Daha sonra hepsinin muayenesi yetişmeyeceğinden sadece şikayetleri olanları muayene ederek ancak sabaha karşı sonlandırabildik."

"Hazır olmayan konteynır kente yerleştirilen Suriye vatandaşlarına sağlık hizmeti verilmesi şart görülüyordu.
Ancak bu konuda hiçbir hazırlık veya altyapı hazırlanmamıştı.
Kilis Devlet Hastanesi doktorlarıyla irtibata geçerek hafta içi ve hafta sonu resmi bir yazı veya görevlendirme olmadan "hadi sen bir git bak" dendi.
Ve doktorlarımız da iyi niyetle yaklaşarak konteynır kentte gittiler ve Suriye vatandaşlarını muayene ederek gerekli gördüklerini hastaneye sevk ettiler.
Daha sonra görevlendirmeler de yapılarak doktorlar konyetnır kente gönderildi."

Kilis'teki konteynır kentin Suriye sınırı ile "bir taş atımı" mesafesinde olması da ciddi tehlikeler yaratırken, 9 Nisan'da sınırda yaşanan çatışmalar bölgeye şu şekilde yansıyor:

"Ancak 9 Nisan'da sınırda yoğun çatışmalar başladı.
Konteynır kent sınırdan bir taş atımı mesafede kurulmuş durumda idi.
Suriye tarafında başlayan çatışmada atılan kurşunların yönü bazı noktalarda Türkiye tarafına yöneldi.
Konteynırlarda bir çok delik açıldı.
Suriye tarafında yaralananlar dışında Türkiye tarafındaki konteynır kentte yaralananlar oldu.
Bunlardan biri de T.C.vatandaşı bir tercüman idi.
Ek olarak doktorlarımızı koydukları pislikten geçilmeyen, hiçbir şekilde muayene ortamı olmayan bir konteynırın etrafı mülteciler tarafından sarıldı.
Türkiye tarafındaki mültecilerin de galeyana gelerek bağrışmalarla doktorlara sataşmaları oldu.
Tercümanlara gelen bir telefonla can güvenliklerinin olmadığı belirtildi.
Tercümanlar sivil olarak ortamı terk ettiler.
Arkada kalan doktorlar konteynırın içinde yaklaşık 2 saat mahzur kaldılar.
Genel cerrah arkadaşım ailesini arayarak beni bir daha göremeyebilirsiniz diyerek helalleşti."
Cep telefonuyla yapılan görüşmelere rağmen (başhekim, başhekim yardımcısı, emniyet vb.) bu süre boyunca gelen giden olmadı ve doktorlarımız bu süre sonunda konteynırın arkasına yaklaşan bir ambulansa arka pencereden atlayarak ulaştı ve kaçtılar.
Sonrasında görevlendirmeler kesildi ve aile hekimleri konteynır kente gönderildi.
(Rızaları dışında, zorlamalarla..) Ayrıntılarını bilmediğim bir şekilde aile hekimlerinin de oradaki görev süresi bu hafta ortasında sona erdi.

"Soruşturma, disiplin cezası, polis zoru

Sitede yer alan iddialar arasında Kilis Devlet Hastanesi uzman ve pratisyen doktorlarının Kilis konteynır kentindeki çadır hastanede çalışmaları yönünde açıkça baskı gördükleri de yer alıyor:

"Dr Ersin Arslan'ın başına gelenlerden sonra dün binlerce doktor yürüyüş yaptı.
Bizim hastanemizden Antep'teki cenazesine katılanlar hakkında poliklinikler teker teker gezilerek çalışmıyor-görev yerinde değil diye tutanak tutuldu ve soruşturma açılacağı belirtildi.
Başhekimlik bunu aslında kendilerinin de istemediklerini ama üst mevkilerden (kim olduğunu bilmiyorum) dayatma olduğundan yapmak zorunda olduklarını belirttiler."

Kilis Devlet Hastanesi'nde doktorların çalışmamaları durumunda başına gelebilecekler ise şöyle sıralanıyor:
"Gaziantep'teki faciadan sonra sağlık bakanı güvenliği arttırmak için çalışmalara başladık diye açıklamalar yapıyor.
Bu sırada Kilis Devlet Hastanesi uzman ve pratisyen doktorları burada kurulan hastanede görev yapmak üzere gönderilmek isteniyor.
Eğer gitmezsek soruşturma açılması, disiplin cezası verilmesi ve gerekirse polis zoruyla götürülmesi şeklinde vali ve vali yardımcısından uyarılar aldık.
"

"Konuyu fazla uzatmayın"

Konteynır kentte görevli hekim ayrıca İl Sağlık Müdürü, AKP milletvekili Fuat Akkuş ve Vali Yusuf Odabaş'ın da katıldığı bir toplantıdan bahsediliyor.
Toplantıda konteynır kente ilişkin konuşmalar, "Bu kadar çabamızın sonunda bugün hastanede bir toplantı yapıldı.
İl sağlık müdürü, AKP milletvekili Fuat Akkuş, Vali Yusuf Odabaş oradaydı.
Konteynır kentin Türkiye'nin prestij meselesi olduğu, dış dünyanın bizim oradaki bir fotoğrafla bizi değerlendirdiğini, özveri yapmamız gerektiğini dinledik.
Güvenlik konusundaki endişelerimizi dile getirdiğimizde vali açıklamasını yaptı.
Kampın tamamlandığını, güvenliğin sağlandığını belirtti.
Başımıza bir şey gelirse ailelerimize ne diyeceksiniz sorusunu konuyu çok fazla uzatmayalım cevabıyla yanıtladı"
şeklinde gelişiyor.

"Kentteki sağlık hizmetini aksatıyor"

Kilis konteynır kentteki çadır hastanede yaşananları sorduğumuz Gaziantep-Kilis Tabipler Odası Genel Sekreteri Dr.Şaban Alagöz öncelikle haberde aktarılanları doğruladı.

Dr.Alagöz konuyla ilgili hazırlamış oldukları bir rapor olduğunu belirterek, söz konusu raporu Sağlık Bakanlığı'na gönderdiklerini söyledi.
Kilis Devlet Hastanesi'nin konteynır kente uzak olmadığını vurgulayan Alagöz, konteynır kentteki Suriyeli mültecilerden hasta olanların kolaylıkla hizmet alabileceğini ekledi.
Alagöz, hastanede zaten her uzmanlık alanında bir tane doktorun bulunduğunu, bu yüzden kentteki devlet hastanesinden konteynır kentte görevlendirme yapılmasının kentteki sağlık hizmetini aksattığını belirtti.

"Silah sesleri duyuluyor"

Kampın içindeki doktorların hizmet verdikleri alanın oldukça yetersiz olduğunu söyleyen Alagöz konteynır kentte 9 Nisan'da çatışma günü yaşananların istisna olmadığını, diğer günlerde de silah seslerinin duyulduğunu belirtti.
Kampın sağlık çalışanları açısından hayli güvensiz bir bölge olduğunu, bu durumun doktorlar arasında korkuya neden olduğunu belirten Alagöz, aldıkları bir duyuma göre "9 Nisan'daki sınırdaki çatışmanın ardından doktorlardan ambulansla sınırın Suriye topraklarına geçerek, çatışmadan dolayı ölen ve yaralanan varsa almaları istendiğini" söyledi .

"Hekimler bilgi vermekten korkuyor"

Sağlık çalışanlarının can güvenlikleri olmadıkları için kampa gitmek istemediklerini ve bu yüzden devlet görevlilerince tehdit edildiklerini belirten Dr.
Şaban Alagöz, hekimlerin çok büyük bir korku yaşadıklarını ve bu yüzden hekimlerin yaşananlar hakkında bilgi vermekten çekindiklerini ifade etti.

Acil durumda özel harekat polisini ara!

Gaziantep'te Dr.Ersin Arslan'nın hayatını kaybetmesi ve Suriye sınırında kurulan konteynır kentte doktorların can güvenliğinin bulunmaması üzerine, Tabip Odası yönetim kurulu üyeleri de Kilis'e giderek gözlemlerde bulundular.

Gözlem sonuçlarına göre "Kilis Devlet Hastanesi'nde çok ciddi güvenlik zafiyeti bulunuyor."
Ayrıca hastanenin hiçbir biriminde güvenlik elemanın olmadığı, güvenli bir çalışma ortamı sağlanmadığı, herhangi bir acil durumda hekimlerden özel harekat polislerinin aramalarının istendiği belirtiliyor.

Sağlık çalışanlarına Başhekimlik tarafından soruşturma

Raporda ayrıca Dr.Ersin Arslan'ın ölümü üzerine meslektaşlarının cenaze törenine katılan hekimler hakkında başhekimlik tarafından soruşturma açıldığı belirtiliyor.

Doktora şiddet devam ediyor

Raporda doktorlara yönelen şiddetin Arslan'ın cenazesinin olduğu günde de sürdüğü vurgulanıyor.
Kilis Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesinde hasta yakınlarının nöbetçi doktor ve hemşireye saldırdığı, camları kırıp içeriye girmeye çalıştıkları, nöbetçi doktor ve hemşireyi tehdit ettikleri ifade ediliyor.

Sınır ötesine yaralıyı almak için 112 ambulansları gönderilmek istendi

Dr.Şaban Alagöz' ün aktardıklarını teyit eden Tabipler Birliği'nin gözlem raporunda, "Yaşanan bir çatışmadan sınırın diğer tarafında bir yaralıyı almak için 112 ambulansları gönderilmek istendiği" iddiası da yer alıyor.

Konteynır kentte sağlık ünitesi yetersiz

Rapordaki önemli tespitler arasında sınırda yaşanan çatışmalardan ve buna bağlı gelişen göçlerden sonra oluşturulan kamptaki sağlık ünitesinin yetersiz olduğu belirtiliyor.
Rapor, "Kilis ilinde sağlık çalışanlarının güvensiz ortamda 24 saat zorunlu olarak çalışmakta, (Öncüpınar Gümrük Müdürlüğü Kamp Alanı Polikliniğinde) görevlendirilmekte' olduğu ifade edilirken 'sınır çevresinde aralıklarla çatışma olduğunu doğal olarak sağlık çalışanlarının böyle güvensiz bir ortamda çalışmak istemediklerini" aktarıyor.

Raporda Sağlık Müdürlüğü, Başhekimlik, ve Valilik'ten sorumluluklarını yerine getirmeleri talep edilerek, Tabipler Odası olarak yaşanan sürecin hukuki zeminde takipçisi olunacağı belirtiliyor.

(soL-Haber Merkezi)

 


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    M.L.S. ICIN  Varligini sabah diye selamliyanlardan- Yoklugunu gece sayanlardan- Yuksek goklerde kutsal atesi golgeleyen- Aglayarak umit icin her saat seni kutsayanlardan- Yasam icin-ah. Hepsinin ustunde, Derinlere gomulu inancin Gerceklik Erdem ve Insanlikta canlanmasi icin- Umitsizligin menfur yataginda olmeye yatanlardan, Birden yukselir, senin mirildandigin sozler uzre, Isik olsun Mirildandigin sozlerin, gozlerinin- Seraphlara ozgu bakisiyla gerceklesen- Sana en cok borclu olanlardan-sukrani Tapinmaya benzeyen-ah, animsa En dogrusunu-adanmis olani en cok tutkuyla, Ve dusun ki bu gucsuz dizeleri o yazdi- O yazdi, yazarken urperip dusunerek Bir oldugunu ruhunun bir meleginkiyle.  Edgar Allan Poe   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoo  groups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla  ....... Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.  Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer  . . . . . . . . . . . . . . . .  Ey mutsuzlar!  Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.   Bertolt BRECHT  . . . . . . . . . .   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma, hiçbir Donmu_ ve kal1pla_m1_ Kural b1rakm1yorum. Benim Manevi Miras1m Bilim ve Ak1ld1r...

POLITIK - Başbakanlığa Balyoz cezası

AİM kararı işimize gelmedi, sevmedik ya bir sürü gerekçe üretilmiş.
  • Darbe anayasasıydı; sanki 1980'den beri ülkede aynı anayasa geçerli değil mi, gibi, sanki mevcut hükümete meşruiyet kazandıran aynı anayasa değilmiş, gibi işime gelmedi ya o zaman darbe anayası.
  • Hükümet kararı by-pass edilmişti; sanki ülkedeki bütün kurumlar, meclisler emir eriymiş gibi, sanki ülkeyi meşruti monarşiyle yönetiyormuş gibi, başbakanı padişah, şah zannedermiş gibi, birileri anayasaya, yasalara uygun, ama keyfinizi kaçıran bir iş yaptı mı hemen gelsin sivil otorite, yargının vesayeti tartışmaları.
  • İlk fırsatta kanun değiştirilmeli; sanki bunca zamandır eliniz kolunuz bağlıydı da, meclisten kafanıza estiği gibi dilediğiniz anayasa ve yasa değişikliklerini çıkartamamış gibi, anayasa, yasalar, yönetmelikler an be an, her vaka, her durum için sizi takip edecekmiş, keyfiyete uygun şekilde düzenlenecekmiş gibi, sanki kanunlar emirname gibiymiş gibi.
Kişiye, duruma, zamana özgü emirlerle devlet idare etmek benim bildiğim en son Kanuni Sultan Süleyman döneminde terk edilmişti.
Osmanlıyı da, Cumhuriyeti de o günden beri kanunlarla idare ediyorduk.
Ben öyle sanıyordum.

Ya da kanun görünümlü emirlerle mi idare ediliyorduk, yoksa?
Bizde adettir, tıpkı Doğan görünümlü Şahin gibi.

Başbakanlığa Balyoz cezası

A

YİM, Balyoz soruşturmasında tutuklandıkları için açığa alınan ve terfi ettirilmeyen üç generalin açtığı davada Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı'nın 40 bin TL tazminat ödemesine hükmetti. 

ANKARAAYİM, terfileri yapılmayan Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve TuğamiralAbdullah Gavremoğlu'nun, Başbakan Erdoğan, eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın terfilerini gerçekleştirmedikleri gerekçesiyle 40 biner lira manevi ve 9.5 aylık maaş karşılığı 2 bin 100'er lira maddi tazminat talebini görüştü. 

Star'ın haberine göre, daire, aynı zamanda Balyoz Davası sanıkları da olan davacıların taleplerini yerinde buldu ve Başbakan Erdoğan, eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve eski İçişleri Bakanı Atalay'ı tazminata mahkum etti.
Kararın gerekçesinin en kısa sürede yazılacağı ifade edildi.
Edinilen bilgiye göre 
AYİM, terfilerini gerçekleştirmeyen idare aleyhine dava açan isimler hakkında daha önce terfi ettirilmeleri yönünde karar alındığını ancak bu kararın uygulanmadığını gerekçe gösterdi.
AYİM, "yargı kararlarının makul sürede uygulanmamasını" tazminata gerekçe yaptı.

Hükümet kararına by-pas formülü

Balyoz davasında tutuklama kararı verilen Tümgeneraller Gürbüz Kaya, Halil Helvacıoğlu ve TuğamiralAbdullah Gavremoğlu, 2010 YAŞ toplantısında askerin çoğunlukta olduğu kararla terfi ettirilmişti.
Ancak Balyoz davasında hükümeti devirmeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklu yargılanan üç ismin terfi kararnamesini Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı imzalamadı. 

Böylece haklarındaki ağır iddialar ve yargılamalar nedeniyle ismi geçen bu üç general terfi ettirilmedi.
30 Ağustos'ta emekli olması gereken üç komutana uzun süre sağlık raporu ve idari raporlar verilerek, 
AYİM'in karar vermesi için zaman kazanıldı.
AYİM'in kararıyla birlikte de üç komutana  sivil iradenin verdiği YAŞ kararları by-pass edilerek terfi yolu açıldı.
AYİM ise gerekçesinde liyakat değerlendirmesinin YAŞ'ın inisiyatifinde olduğunu öne sürerek, bu üç ismin YAŞ nezdinde terfi ettirildiğini, YAŞ kararından farklı bir hukuki sonucu doğuracak işlem yapılamayacağını iddia etti. 

CEZANIN KAYNAĞI DARBE ANAYASASI

Emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, sivil iradeyi ceza kesen AYİM kararının altında 12 Eylül Anayasa'nın olduğunu söyledi.
Gündel, ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere çift başlı yargıya da imkan veren anayasanın 157.maddesinin kaldırılması yönünde bir irade oluştuğunu ifade ederek, bu maddenin bir an önce kaldırılması gerektiğini söyledi. 

Gündel konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
Anayasanın 157.maddesine göre, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren veya askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini ilk ve son derece mahkemesi olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi yapar."

İlk fırsatta kanun değiştirilmeli

Darbe anayasasının getirdiği bu antidemokratik hükmün ilk anayasa değişiklikte kaldırılması gerektiğini söyleyen Gündel, "Ancak şu an için yürürlükte ve uygulanması gerekiyor." diye konuştu.
AYİM Kanununun 63.maddesine göre açılan tam yargı kararlarının kesin olduğuna vurgu yapan Gündel, "Görüldüğü gibi AYİM bu hükme dayanılarak mahkemenin kararını yerine getirmeyen yetkilileri tazminata mahkum etmiş.
Diğer mahklemelerin verdiği kararları uygulamamak nasıl hukuki sonuçlar doğurursa AYİM kararlarını yerine getirmemek de benzer sonuçları doğurur.
Ancak sıkıntılı olan husus, sivil iradenin kararının askeri bir mahkeme tarafından denetleniyor olması.
Bu da yukarıda ifade ettiğimiz gibi Anayasanın 157.maddesinden kaynaklanıyor"
 dedi.
http://www.gazeteport.com.tr/haber/91948/basbakanliga_balyoz_cezasi 

 

POLITIK - SAKAYLA KARISIK...

SAKAYLA KARISIK...
 
Bazi konularda AKP nin hakkini yememek lazim... Ornegin bu iktidar doneminde, hukukun ne kadar onemli oldugunu cocuklar bile ogrendi...
Haldun Ertem

 
Bir insani, ancak gercekten uyuyorsa uyandirmak
mumkundur. Ama, eger uyumuyor, uyku taklidi yapiyorsa, dunyanin butun gayretlerini sarf etseniz, nafiledir.
Mahatma Gandhi

 
Erdogan in korumalari Obama yi koruyan gizli servis tarafindan egitilecekmis.
-Baskanlik sistemi-ne giden yolun asfalt calismalari devam ediyor...
Haldun Ertem


Turkiye nin ilk sirk okulu acilmis.
Eh, takla atma dersini de Icisleri Bakani verir artik!
Fahrettin Fidan

 
AKP darbelerden hesap soruyormus!
Evet! -Ulkeyi solculardan, sosyalistlerden, komunistlerden temizlediniz! Borcumuz ne kadar?- diye...
Gulhan Elmas

 
Milli Savunma Bakani Ismet Yilmaz, -Genelkurmay Baskanimizla iliskimiz gayet iyi gidiyor- demis.
Bu tur uyumlu calismaya gecmiste Dogan Gures Pasa bir ad koymustu... Neydi o?
Fahrettin Fidan

 
Ikinci Cumhurbaskani Ismet Inonu nun esi Mevhibe Inonu nun Mugla da adini tasiyan parktaki bustu, saldiriya ugradi.
Azmettiricisi kim acaba? Merak ediyor musunuz?
Elif Eral

 
Soru: Istanbul Sehir Tiyatrolari nda ne oluyor?
Yanit: Dini degerlere dayali toplumsal kulturun yayginlasmasi icin izlenen politikalarin sanat ayagi sahneye konuluyor...
* * *
-Siyasetin yargiyi kusatmasina izin vermeyecegiz- diyen Hasim Kilic bu sozu neden soyledigini gorev suresi bittikten sonra aciklayacakmis.
Niye acaba? Simdi soylese gorev suresinin kisalabileceginden mi korkuyor?
Haldun Ertem


Melih ASIK in 24,25,26 Nisan 2012 tarihli MILLIYET Gazetesi ndeki yazilarindan...
--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Para kadin gibidir. Onu oksamazsan kacirirsin.   Paul Getty   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla  ....... Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehaletti  r.  Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer  . . . . . . . . . . . . . . . .  Ey mutsuzlar!  Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.   Bertolt BRECHT  . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma, hiçbir Donmu_ ve kal1pla_m1_ Kural b1rakm1yorum. Benim Manevi Miras1m Bilim ve Ak1ld1r...

POLITIK - Davutoglu'ndan net mesaj - Bundan sonra burnumuzu Ortadoğunun bütün b.ktan işlerine sokacağız...

İşte mesaj net olarak budur.
Ortadoğdu ne kadar etnik, dini, mezhebi iş varsa.
Marunitler, Falanjistler, Şiiler, Sünniler, Nuseyriler, Vahabiler, Yahudiler, Ermeniler, Kürtler, Araplar, Dürziler, Süryaniler, Kıptiler arasında ne kadar nizah varsa biz de taraf olacağız.
Filistin sorunu, Kudüs sorunu, dört ülkeye dağılmış Kürtlere tek bir ülke kazandırma misyonu, Araplar arasındaki şii-sünni tartışmaları, Acemler-Araplar arasındaki münakaşalara, Suudilerin Vahabilik ihracı gayretleri, Lübnan'daki iç çatışmalar, Somali'deki Hristiyan-Müslüman çatışmaları vb.
Üstümüze vazife olmayan, bizi zerre kadar ilgilendirmeyen, başağrısı, problemden başka bir şey üretmeyecek olan bir sürü çetrefilli işe bodoslamadan dalacağız.
Güç gerektiren işler olacak, deniz aşırı harekatlar gerekecek.
Üstelik, kendimizi bölgesel güç olarak satacağız, ama kendi ordumuza değil, ABD ordusuna güveneceğiz.
ABD neye ne kadara müsaade ettiyse o kadar yapacağız.
Bütün bu tetikçilik işlerinden bize birkaç kemik çıkar mı diye umutlanacağız.
Türkiye'nin en iyi ihraç kalemi olan askerini ihraç edip, kan ticareti yapacağız.
Osmanlı yıkılırken, geride kalan ve 80 yıldır unutulmuş olan, bütün kinleri, nefretleri yeniden hatırlatacak, tazeleyeceğiz.
Büyük olasılıkla, yeni yüzyıllara miras kan davaları üreteceğiz.
80 yıldır anakarasında savaş görmediği için biti azıcık kanlanmış bir halk yeniden kırım, yıkım, yaşayacak.
Özetle işte şimdi boku yedik.
Bu söylemler açıkça bunun ifadesidir.
Hayırlısı, inşallah, hamdolsun.

Davutoglu'ndan net mesaj

Disisleri Bakani Ahmet Davutoglu, TBMM Genel Kurulu'nda gundemdisi soz alarak "Turkiye olarak bundan sonra da Ortadogu'da degisim dalgasini yonetecegiz.

Disisleri Bakani Ahmet Davutoglu, Turkiye'nin bundan sonra da Ortadogu'da degisim dalgasinin oncusu olacagini ve degisim dalgasini yonetecegini belirterek;
"Ortadogu'da kardes halklarla kucaklasmak yerine dikta rejimleriyle kucaklasanlarin yeni anlayisi anlamalari mumkun degil" dedi.

Davutoglu, TBMM Genel Kurulu'nda, Turkiye'nin Suriye politikasi konusunda Hukumet adina gundemdisi soz aldi.
Turkiye'nin Ortadogu ve Suriye politikasi hakkinda bilgi veren Davutoglu, sunlari soyledi:
"Tarihin akisinda, dogru safta, inandigimiz insanlik degerleri adina ozgurluk, adalet ve hakkin yaninda ulusal cikarlar acisindan ise dogru yerde durdugumuz acisindan bir an bile tereddut duymadik, duymayacagiz.
Bu tutumumuzu da kararlilikla surdurecegiz.

Suriye olaylari konusunda insanlik vicdaninin sesi, AK Parti iktidarindaki Turkiye'dir.
Bu ses her turlu siyasi hesabin uzerinde bir erdemdir.
Bu ses, insanlik anlayisimizin, tarih yorumumuzun ve gelecek tasavvurumuzun geregidir.
Bu ses, zorlu surecte, gur sekilde cikmaya, Suriye halkinin yaninda olmaya devam edecektir.

Turkiye olarak bundan sonra da Ortadogu'da degisim dalgasini yonetecegiz.
Bu degisim dalgasinin oncusu olmaya devam edecegiz.
Butun Ortadogu toplumlarinda Turkiye sadece dost ve kardes bir ulke olarak degil, gelecegi belirleme fikrine sahip yeni bir fikrin, yeni bir bolgesel duzenin oncusu bir ulke olarak gorulmektedir.
Burada biz bu misyonun geregini yaptik, yapmaya da devam edecegiz.
Bizi elestirenlere kisa bir tavsiyede bulunmak istiyorum; gidin Kahire'nin, Trablus'un, Beyrut'un, sokaklarina cikin.
Tunus'un, Kudus'un sokaklarina cikin.
'Turkiye'nin Suriye politikasi hakkinda ne dusunuyorsunuz?' diye sorun.
Daha siz sormadan, size sarilacaklar Turkiye'nin takip ettigi onurlu politika dolayisiyla takdirlerini ifade edecekler.
Ama Ortadogu'da kardes halklarla kucaklasmak yerine dikta rejimleriyle kucaklasanlarin yeni anlayisi anlamalari mumkun degil.
Biz hem insanligin ve bolge halkinin vicdani olmaya devam edecegiz hem de ulusal cikarlarimizi korumaya devam edecegiz.
Çunku zihnimizde nasil yeni bir Turkiye iddiasi varsa, yeni bir Ortadogu iddiasi da var.
Yeni Ortadogu iddiasinin temelinde de etnik, mezhep farklarina dayali degil, kardeslige dayali yeni bir baris duzeni var.
Bu baris duzeni kurulana kadar calisacagiz.
Kim ne derse desin bu baris duzeninin oncusu de sozcusu de Turkiye olacaktir."

 Davutoglu'nun Genel Kurul'da gundemdisi konusmasindan sonra TBMM Ictuzugu geregi parti gruplarina soz hakki dogdu icin gorusme acildi

Bolgedeki gelismelerin ve Suriye konusunun bir yildan uzun suredir dis politikanin oncelikli gundem maddeleri arasinda yer aldigina dikkati ceken Davutoglu;
"Tarihin akisinin hizlandigi bir donemden geciyoruz.
Icerisinden gectigimiz bu donemin belirleyicisi, Ortadogu'da yasanmakta olan kokeninde toplumsal hareketlerin yer aldigi kapsamli uyanis ve siyasi donusum surecidir"
diye konustu.

Suriye'de yasananlarin bu kapsamli donusumun bir parcasi oldugunu ve boslukta cereyan etmedigini ifade eden Davutoglu, soyle devam etti:
"Statukonun duvarlarinin yikildigi bu surecin sonunda bu bolgedeki devlet, iktidar anlayisinda ve beseri cografyada koklu degisiklikler yasanmasi, yeni bir baris duzeninin kurulmasi kacinilmaz hale gelmistir.
Genis halk kitleleri kendilerini yonetenlerle aralarindaki iliskinin mesruiyet temelinde surmesi ve rejimlerin halkin iradesini dayanmasi icin seslerin yukseltmislerdir ve yukseltmeye devam etmektedirler.
Bolgede bir yili askin suredir yasananlar, bu cografyada yonetimlerle halklar arasindaki iliskinin ancak ve ancak mesruiyet zemininde yuruyecegini gostermistir.
Mesruiyetini halkin iradesine degil sahip oldugu kaba kuvvete dayandiran iktidarlarin sonunun geldigi ortaya cikmistir.

Tarihin akisi bellidir.
Ozgurluk, adalet ve esitlik arayisinin ikamesi yoktur.
Kendi halkinin bu arayisina cevap veremeyen rejimler er ya da gec ya degisecek ya da yikilacaktir.
En onemlisi de bu talep,dogrudan sokaktaki insandan gelmektedir.
Yasananlari disaridan empoze edilen planlarla, komplolarla izah etmeye calismak her seyden once onurlu bolge insanina hakarettir, haksizlik olur.
Onlara, 'siz kendi iradenizle bu sureci baslatmadiniz, yurutemediniz' demek anlamina gelir.
"
Ortadogu cografyasinda "statuko" adina, hurriyet, adalet ve cogulculugun feda edildigini vurgulayan Davutoglu, azinlik diktalarinin hatalarinin faturasinin, bir digerinin otekini hasim gordugu etnik ve mezhep temeli bir siyaset anlayisi olarak bugun vucut buldugunu soyledi.
Davutoglu;
"Bu anlayisin, jeopolitik cikar ve guc dengesine dayali bir politika ile birlesmesi durumunda, Ortadogu'da bugune kadar gorduklerimizden cok daha vahim ve bolgenin gelecegini tehlikeye sokacak catisma ve kaos doneminin ortaya cikmasi kacinilmaz olacaktir" diye konustu.

"Boyle bir senaryoda herhangi bir ulkenin mezhebin veya toplumun kazancli cikmasi imkan ve ihtimal dahilinde degildir" ifadesini kullanan Davutoglu, sozlerini soyle surdurdu: "Bolgedeki olaganustu degisim surecinde izledigimiz politikanin ana hedefi, bu tablonun gerceklesmesini onlemektir.
Biz azinlik diktalarinin degil, kendi gelecegine sahip cikmak isteyen halklarin yanindayiz.
Bu cografyada hakki kuvvete feda eden ve cikarlarini butun degerlerinin onune koyan bir anlayisa karsiyiz.
Kan bagina, irka ve dine dayali her turlu kutuplasmayi, etnik ve mezhep temelli siyaseti pesinen reddediyoruz.
Bizim icin bu cografyada etnik ve mezhep farkliliklari zenginliktir.
Zira biz evrensel ve demokratik degerler uzerinde bir siyaset anlayisini savunuyoruz.
Bolgemizdeki sorunlari catisma yoluyla cozmeye calisan her turlu yaklasimi da toptan reddediyoruz.
Adalete, hak, akil ve mantik eksenli evrensel degerleri temel alan bir felsefeyle hareket ediyor, bu cografyanin gelecegine sahip cikmaya calisiyoruz.

Bizim tek optigimiz insanliktir.
Biz dini, etnik kokeni ve mezhebi ne olursa olsun insanlara baktigimizda karsimizda sadece yaratilmislarin en sereflisi olan insani, dostlarimizi, kardeslerimizi goruruz.
"
Davutoglu, Suriye'de bugune kadar izlenen politikanin anlasilmasi icin bu temel yaklasimlarinin bilinmesi gerektigini soyledi.

-"AK Parti'nin siaridir"-

Davutoglu;
"Bugun Suriye'nin icinde bulundugu durumunun, yasanmakta olan insanlik draminin musebbibi de faili de Suriye'deki rejiminin bizzat kendisidir.
Meydanlara inen halka kursun sikan, masum insanlara karsi tank, top, tufek kullanan totaliter Baasci zihniyettir"
dedi.

Suriye'deki durumun her seyden once bir insanlik meselesi oldugunu vurgulayan Davutoglu, "Katledilen bir masumun hakkini aramak, zulme karsi gur bir sesle, 'yeter, dur' demek, insanlik vicdani ve inandigimiz degerlerin geregidir.
Zulme karsi haykirmak AK Parti'nin ve AK Parti iktidarinin siaridir ve her yerde siar olmaya devam edecektir"
diye konustu.

Suriye'deki gelismelerin ozunde bir baris ve guvenlik meselesi oldugunu ifade eden Davutoglu, soyle konustu: "Kendi halkiyla savasan Suriye rejimi bolgesel istikrar, baris ve guvenlige yonelik bir tehdit halini almistir.
Suriye'de halkin taleplerini dikkate almayan statukonun devami tum bolgeyi kusatacak bir kaos ve catisma ortami olusturacaktir.

Temel amacimiz, insanlik vicdani ve evrensel degerler ile ulusal cikarlarimiz arasinda optimum dengeye dayali politikamizi surdurmektir.
Zira biz ulusal cikarimizi inandigimiz degerlerle birlikte tamamliyoruz.
Ne ulusal cikarlarimiz adina insani, vicdani degerlerimizden fedakarlik ederiz ne de bu degerlerle ulusal cikarlimizi celiskili goruruz.
Bu degerleri ne kadar savunursak, ulusal cikarlarimizi da o kadar maksimize ederiz.
Ikinci hedefimiz, Turkiye'nin etrafindan bir baris, istikrar ve refah kusagi olusturmaktir.
Suriye'de siddetin durmasi ve mezhepsel bolunmeleri korukleyecek bir kaosun ve ic savasin engellenmesi icin calisiyoruz.
Suriye halkinin temel hak ve ozgurluklerinin guvence altina alindigi, dini, mezhebi ve etnik kokeni ne olursa olsun tum Suriye vatandaslarinin esit haklara sahip oldugu tam demokratik sisteme gecilmesi talebini destekliyoruz ve desteklemeye devam edecegiz.
Suriye'de baris ve istikrar, Baas rejimiyle degil ancak mesruiyetini halktan alan yapiyla tesis edilebilir.
Bu hedef dogrultusunda Suriye'deki sorunun cozumu icin bugune kadar hicbir ulke bizim kadar samimi ve yogun bir caba sarfetmemistir.

Suriye'deki bu insanlik draminin yasanmamasi icin altini kaldirip bakmadigimiz hicbir tas, basvurmadigimiz hicbir diplomatik yontem, aramadigimiz hicbir care kalmamistir.
Elimizden gelen her cabayi gosterdik.
"
-"Tavrimizi net koyduk" Haksizliga ve izolasyona maruz kaldiklari zor gunlerinde Turkiye'nin bu ulkenin yaninda oldugunu belirten Davutoglu, Suriye Devlet Baskani Esed'e, ulkesinin baris ve istikrarinin korunmasi adina her turlu tavsiye, ikazda bulunduklarini soyledi.
Davutoglu,
"Daha ortada Arap uyanisinin hicbir isareti yokken ikili iliskilerimizin en iyi oldugu donemlerde biz Suriye yonetimine reform yapmanin elzem oldugunu defalarca anlattik, telkinlerde bulunduk.
Sayin Basbakanimiz, dostane bir sekilde bunlari kendisine izah etti"
seklinde konustu.

Yogun diplomasi calismalarini gecen yilin Agustos ayina kadar devam ettirdiklerini anlatan Davutoglu, soyle konustu:
"Sayin Basbakanimiz, bu surec zarfinda Esad ile yuz yuze gorustu.
Dort kez cok samimi ve cok uzun telefon gorusmeleri yapti.
Ben Şam'a gittim, heyetler gonderdik her alanda.
Bariscil cozum icin atilmasi gereken adimlari saatlerce, gunlerce, haftalarca, aylarca konustuk.
Ancak, Esed yonetimi reform yapmak yerine gozyasi ve zulum uzerinden iktidarini surdurmeye calisti.
Camileri bombaladigini, sehirlere karsi toplu cezalandirma yontemlerine giristigini, insan katliamina devam ettigini ve ulkeyi adeta acik hava hapishanesine cevirdigini gordugumuz andan itibaren tavrimizi net olarak koyduk.
Bize yakisan da bu net tavirdi."

Suriye halkinin yaninda net tavirlarini ortaya koyduklarini ve onlarin taleplerinin yaninda yer aldiklarini belirten Davutoglu, bu gercekleri goz ardi eden bazi cevrelerin;
"Bir sabah uyandik ve Suriye ile dusman olduk" dediklerini belirtti.
"Kendinizi kandirabilirsiniz ama hic kimseyi inandiramazsiniz" diyen Davutoglu, gecen yildan bugune kadar Suriye'de yasanan olaylari ve iktidarin izledigi politikayi gun gun takip edenlerin bu gercekleri bildiklerini ifade etti.

Suriye'deki gelismelerin uluslararasi alanda ele alinmasini saglamak icin yogun caba sarf ettiklerini anlatan Davutoglu, ancak bolgesel girisimler ve BM Guvenlik Konseyi'nden bu konuda bir sonuc alinamadigini soyledi.
Bu sure icinde binlerce Suriyeli'nin hayatini kaybettigini, on binlercesinin yaralandigini ve tutuklandigini vurgulayan Davutoglu, soyle devam etti:
"Butun bunlara ragmen her turlu bolgesel ve uluslararasi cabalarimiz devam etti.
Suriye'deki durumun uluslararasi gundeme alinmasini sagladik.
Kuresel vicdanin sesi olan BM Genel Kurulu'nda 137 ulke Suriye yonetiminin zulmunu kinayan bir karari kabul etti.
Uluslararasi vicdanin sesi olarak Suriye Halki Dostlari Grubu kuruldu.
Bu grubun ikinci toplantisini, 83 ulkenin katilimiyla Istanbul'da duzenledik.
83 ulkeyi tek bir amac cercevesinde Suriye halkinin taleplerine destek olmak hedefiyle Istanbul'da toplayabilen Turkiye'nin, nasil Suriye konusunda yalniz kalmakla suclanabiliyor oldugunu anlamak mumkun degil.
Istanbul'a gelen bu 83 ulke herhalde 'Esed rejimini kalsin' diye toplanmadi.
Suriye Ulusal Konseyi icinde ve disinda yer alan muhalif gruplari Istanbul'da bir araya getirdik.
Tum muhalif kesimlerden 400 kisinin katildigi bu toplantida Suriye Uluslararasi Sozlesmesi'nin kabul edilmesi onemli bir gelismedir.
Boylelikle Suriye'yi nasil bir donemin bekledigi, Baas rejiminin sonrasinda devlet duzeninin nasil olacagi orta konuldu.

Suriye konusunu uluslararasi gundemde tutmaya yonelik irademizin ve girisimlerimizin bir diger onemli gostergesi, BM'nin de devreye girmesi olmustur.
Bunun neticesinde BM Ozel Temsilcisi Kofi Annan, yeni bir plan ortaya koymustur.
Bu planla, Suriye halkinin mesru taleplerinin karsilanmasi, siyasi bir surecin baslatilmasi, sivil halkin korunmasi, tum taraflarca silahli siddete son verilmesi, BM gozetiminde acilen ateskes saglanmasi hedeflenmistir.

Butun bunlara ragmen Suriye'de 12 Nisan sonrasinda da saldirilar devam etmistir.
Bu cercevede 14-21 Nisan tarihlerinde BM Guvenlik Konseyi kararlari kabul edilmis ve BM Gozetim Misyonu kurulmustur.
Bu misyon bugun Suriye'de gorev yapiyor.
Burada uc husus onemlidir.
Birincisi, oncelikle Suriye ordusu hicbir kuskuya yer birakmayacak sekilde sehirlerden tumuyle kislalarina cekilmelidir.
Şehir etraflarinda tehdit olusturmayi birakmalidir.
Ikincisi BM Gozetim Misyonu'nun 300 sayisi yeterli degildir, daha yuksek sayida butun Suriye sathina yayilmalidir.
Ücuncusu ise bariscil gosterilerin serbestce yapilabilecegi bir ortam saglanmalidir."

-"Tercih degil, zorunluluk"

Suriye konusunda bugune kadar izledikleri ilkeli tutumla ilgili cesitli elestirilerin gundeme geldigini belirten Davutoglu;
"Baskalarinin yonlendirmesiyle hareket ettigimiz, Suriye konusuna fazla mudahil oldugumuz, yalniz kaldigimiz, acele ettigimiz, savasa suruklendigimiz, hatta askeri mudahaleden yana oldugumuz gibi ithamlarla karsilasiyoruz" dedi.

Bu elestirileri yonetenlerin, alandaki gercekleri, zamanin ruhunu ve AK Parti iktidarlarinin dis politika anlayisini kavramaktan aciz olduklarini ifade eden Davutoglu, soyle devam etti: "Demokratik isleyis cercevesinde saygiyla karsiladigim bu elestirilere yuce Meclis'in catisi altinda, bu kursuden cevap vermek istiyorum.
AK Parti Hukumeti, geleneksel bekle gor politikasi, buyuk guclerin pesinden suruklenmek ve baskalarinin gundeminin dubloru olmak devrini kapatmistir.
Bugune kadar dis politikada aldigimiz kararlar gibi bundan sonra da alacagimiz kararlarin adresi tektir; o da Ankara'dir, AK Parti iktidaridir.
Menseyi Ankara olmayan hicbir siyasetin ya da gundemin parcasi olmadik olmayacagiz.
Politikamizi belirlerken pusulamiz kendi deger ve cikarlarimizdir.
Rehberimiz ise vicdanimizdir.

Turkiye neden bu kadar one cikiyor?
Tabii ki one cikacagiz.
Suriye ile sinirimiz olacak, her gun yuzlerce Suriyeli kardesimiz kapimiza dayanacak, ulkemize gelen Suriyeli misafirlerimizin sayisi 25 bini asacak ve sinir guvenligimiz tehdit edilir hale gelecek, Turkiye de bir kenarda oturup bekleyecek.
Bu, Turkiye gecti arkadaslar.
Turkiye artik kendine guvenmeyen, birakin bolgesinde inisiyatif almayi, kendi icindeki gelismelerde bile disaridan icazet bekleyenlerin ulkesi degildir.
Turkiye bolgesinde merkez ulkedir, bunun geregini de yapmistir ve yapacaktir.

Suriye ile ilgilenmek bizim icin bir tercih meselesi degil, zorunluluktur.
Eger simdi bu konuyla ilgilenmezsek gelecekte cok daha buyuk problemler karsi karsiya kaliriz.
Suriye ile ilgili ne konusulacaksa bundan sonra Ankara'da, Istanbul'da bizim oldugumuz mekanlarda konusulacaktir.
Suriye'nin gelecegi ile ilgili, barisa, refaha ulasmasi ile ilgili hangi adim atilacaksa biz icinde olacagiz.
Bunun baska alternatifi yoktur.

Biz Suriye dahil hicbir ulkenin rejimini zorla degistirmeye kalkmadik.
Bir ulkenin nasil yonetilecegine, ancak o ulkenin halki karar verir.
Bolgedeki, Suriye'deki halk hareketini biz baslatmadik.
Kimseye ayaklanma cagrisinda bulunmadik.
Ancak kitlelerin ve makul cogunlugun demokratik feryadina da sesiz kalamadik ve kalamayacagiz.
Irak, Bosna, Filistin, Ruanda'da ve daha bir cok yerde masum insanlara ne kadar bedeller odetildigini en iyi biz biliyoruz.
Bu nedenledir ki Basbakanimiz'in da vurguladigi gibi 'zulumle abad olunmaz' diyerek bu ilkesel tavrimizi net bir sekilde ortaya koyduk, koymaya devam edecegiz.
Dost diye elimizi uzattigimiz bir yonetimin eline masum insanlarin kani bulasmissa o kan temizleninceye kadar o eli sikmayi zul addederiz.

Hic kimse Turkiye Cumhuriyeti tarihinin en onemli demokratiklesme hareketini gerceklestirmis Sayin Basbakanimiz'dan ve AK Parti iktidarindan agir silahlarla hukum surmek isteyen yonetim yaninda olmasini beklememelidir."

-"Baris duzeni kurulana kadar calisacagiz"-

Iktidari, Suriye politikasina iliskin "aceleci davranmakla" suclayanlara yonelik olarak;
"Harekete gecmek icin daha kac bin insanin olmesi, yaralanmasi, goz yasi dokmesi, hapislere girmesi ve kac bin cocugun yetim ve oksuz kalmasi gerekiyordu?
"
diye soran Davutoglu, aslinda bu elestirinin de digerleri gibi dis politikayi bir surec olarak degil bir tabloya bakarak degerlendirmekten kaynaklandigini dile getirdi.

Suriye'de yonetimin her seye ragmen siddet politikasinda vazgecmemesinin Turkiye'ye yonelik kitlesel goc dalgasi yasanmasi gibi olumsuz yansimalarinin olabilecegini belirten Davutoglu;
"Biz Suriye'deki gelismeler karsisinda kendi ulusal guvenligimizi ve cikarlarimizi gozeterek her turlu ihtimali dusunuyor ve dikkate aliyoruz"
dedi.

Hukumet'in bu konuda "hazirliksiz yakalandigi" yonundeki elestiriye de yanit veren Davutoglu, sunlari soyledi:
"Hem 'Hukumet hazirliksiz yakalandi' gibi elestiride bulunacaksiniz hem de uzun vadede her turlu ihtimali dusunen Hukumeti savas cigirtkanligi yapmakla suclayacaksiniz.
Bir zulumden kacip evlerini, akrabalarini, gecmislerini geride birakip, dost, kardes kapisina gelenlere 'Hayir geri donun' deme basiretsizligini gostermeyecegiz.
Butun Suriyelilere kapimizi acik tuttuk, acik tutacagiz.

Bu kursuden bir kez daha Suriye yonetimine ve bu yonetime arka cikanlara seslenmek istiyorum: Bugune kadar kinin nefretin ve zulmun halletigi hicbir mesele gorulmemistir.
Suriye yonetimine her seye ragmen arka cikanlar buyuk bir zulme de ortak olmaktadirlar.

Tarihin akisinda, dogru safta, inandigimiz insanlik degerleri adina ozgurluk, adalet ve hakkin yaninda ulusal cikarlar acisindan ise dogru yerde durdugumuz acisindan bir an bile tereddut duymadik, duymayacagiz.
Bu tutumumuzu da kararlilikla surdurecegiz.

Suriye olaylari konusunda insanlik vicdaninin sesi, AK Parti iktidarindaki Turkiye'dir.
Bu ses her turlu siyasi hesabin uzerinde bir erdemdir.
Bu ses, insanlik anlayisimizin, tarih yorumumuzun ve gelecek tasavvurumuzun geregidir.
Bu ses, zorlu surecte, gur sekilde cikmaya, Suriye halkinin yaninda olmaya devam edecektir.

Turkiye olarak bundan sonra da Ortadogu'da degisim dalgasini yonetecegiz.
Bu degisim dalgasinin oncusu olmaya devam edecegiz.
Butun Ortadogu toplumlarinda Turkiye sadece dost ve kardes bir ulke olarak degil, gelecegi belirleme fikrine sahip yeni bir fikrin, yeni bir bolgesel duzenin oncusu bir ulke olarak gorulmektedir.
Burada biz bu misyonun geregini yaptik, yapmaya da devam edecegiz.
Bizi elestirenlere kisa bir tavsiyede bulunmak istiyorum; gidin Kahire'nin, Trablus'un, Beyrut'un, sokaklarina cikin.
Tunus'un, Kudus'un sokaklarina cikin.
'Turkiye'nin Suriye politikasi hakkinda ne dusunuyorsunuz?' diye sorun.
Daha siz sormadan, size sarilacaklar Turkiye'nin takip ettigi onurlu politika dolayisiyla takdirlerini ifade edecekler.
Ama Ortadogu'da kardes halklarla kucaklasmak yerine dikta rejimleriyle kucaklasanlarin yeni anlayisi anlamalari mumkun degil.
Biz hem insanligin ve bolge halkinin vicdani olmaya devam edecegiz hem de ulusal cikarlarimizi korumaya devam edecegiz.
Çunku, zihnimizde nasil yeni bir Turkiye iddiasi varsa, yeni bir Ortadogu iddiasi da var.
Yeni Ortadogu iddiasinin temelinde de etnik, mezhep farklarina dayali degil, kardeslige dayali yeni bir baris duzeni var.
Bu baris duzeni kurulana kadar calisacagiz.
Kim ne derse desin bu baris duzeninin oncusu de sozcusu de Turkiye olacaktir."

-"Yeni bir Ortadogu doguyor"-

Muhalefetin kaygilarini anladigini, cunku onlarin farkli bir siyaset anlayisini temsil ettigini belirten Davutoglu, Baas siyaseti anlayisini tercih edenlerin kendilerini anlamalarinin mumkun olmadigini soyledi.

Kendilerini Suriye'de halkin anlamasinin onemli oldugunu vurgulayan Davutoglu;
"Onlarin bizi anladigindan eminiz.
Turkiye'de darbeyi savunanlar tabii ki o bolgelerde de azinlik diktalarini savunacak.
Bunu normal karsiliyoruz.
Ama 74 milyon Turk halki Suriye halkinin yanindadir, yaninda olmaya devam edecektir.
Hicbir etnik ve mezhep farki gozetmeden, butun Suriye'yi kucakladik, kucaklamaya devam edecegiz"
dedi.

Davutoglu, sozlerine su ifadelerle tamamladi:
"Yeni bir Ortadogu doguyor.
Bu Ortadogunun sahibi, oncusu, hizmetkari olmaya devam edecegiz.
Yeni Ortadogu'da zulumler, baskilar, diktalar degil, halkin iradesi, halkin sesi, adaletin sesi hakim olacak.
Turkiye bu sesin her yerde gur savunucusu olacak.
Yeni Ortadogu ile birlikte Turkiye'nin etrafinda yeni bir baris kusagi, istikrar ve refah kusagi olacak.
Ekonomik kalkinmamizi, demokratiklesmemizi, uluslararasi itibarimizi bu yeni Ortadogu ile birlikte gelistirecegiz."
(bitti)

 

http://siyaset.milliyet.com.tr/davutoglu-ndan-net-mesaj/siyaset/siyasetdetay/26.04.2012/1533072/default.htm

 


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Eger istedigini yapamiyorsan, yapabilecegini iste.  Terence   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla  ....... Dinler atesbocekleri gibidir:  Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.  Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.  Ki sadece bu havada yas  ayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer  . . . . . . . . . . . . . . . .  Ey mutsuzlar!  Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.   Bertolt BRECHT  . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma, hiçbir Donmu_ ve kal1pla_m1_ Kural b1rakm1yorum. Benim Manevi Miras1m Bilim ve Ak1ld1r...