27 Ocak 2018 Cumartesi

Fwd: Türkiye Cumhuriyeti'ne "İhanet Belgesi"nden rastgele seçilmiş alıntılar/6

Evet, yapılmalı, hemen en kısa sürede aşağıda belirtile işler yapılmalı.
Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      
-------- Forwarded Message --------
Date: Thu, 28 Dec 2017 20:17:04 +0300
From: Cesuryorum <cesuryorum@gmail.com>


Türkiye'yi Ermenilere, Kürtlere, şimdilerde Süryanilere, Pontus Rumlarına karşı soykırım yapmakla suçlayan ve de sonsuza kadar suçlayacak olan ülkelerle ilgili bilimsel projeler üretilerek yaşama geçirilmelidir:

Örneğin, ABD için, Mai Lai Anma Komitesi, Leonard Peltier Dayanışma Komitesi , Hiroşima ve Nagazaki Kurbanlarını Anma-Nükleer Karşıtları Komitesi, Irk Ayrımcılığı ile Savaş Komitesi (Zenciler, Hispanikler, Kızılderililer vd.), Ulusların Egemenlik Haklarına Saygı Komitesi (ABD'nin ülke dışı askeri operasyonları ve darbe girişimleri) kurulabilir.

Keza, Kuzey İrlanda Katolik Yurtseverlerle Dayanışma Komitesi, Bask Ulusal Kahramanları ile Dayanışma Komitesi, Korsika Özgürlük Hareketi ile Dayanışma Komitesi, Cezayir Soykırımını Anma Komitesi, Nazi Kurbanlarını Anma Komitesi, Solingen Komitesi, Girit Yurtsever Bağımsızlık Hareketi ile Dayanışma Komitesi, Yunanistan'daki Türk ve Makedon Soyluların Hak ve Hukukunu Savunma Komitesi vs. vs. NGO statüsünde tüzel kişilik verilerek faaliyete geçirilmelidir.

Bu komitelerin ya da derneklerin raporları, farklı dillere çevrilerek basılıp dağıtılmalı; internette sürekli kalmaları sağlanmalıdır.

Aynı şekilde, Milli Mücadele döneminde İstanbul'un resmen işgal edildiği 16 Mart 1920'de Şehzadebaşı Karakolu'nda İngiliz askerlerince uykuda öldürülen Türk askerleri için bir anıt yapılmalı; her yıl anma törenleri ile İngiliz vahşeti iç ve dış kamuoyuna duyurulmalıdır.

Fransızların aynı dönemde Adana-Urfa arasındaki işgal bölgesinde gerçekleştirdikleri kitlesel cinayetlerle ilgili mekânlarda anıtlar açılmalı; yayınlar yapılmalı ve anma törenleri düzenlenmelidir.

Yunanistan'ın başta Urla, Menemen olmak üzere işgal ettiği bölgelerde öldürdüğü onbinlerce sivilin anılarını yaşatacak anıtlar yine orijinal mekanlarında yapılmalıdır.

Aynı anıtlar ve de etkinlikler, Pontus Rum çetecileri ile Taşnak ve Hınçak çetecilerinin soykırım gerçekleştirdikleri tüm mekanlar için de gerçekleştirilmelidir.

Artık bundan böyle "İstanbul'un Düşman İşgalinden Kurtarılışının (...) Yıldönümü Törenleri" demek yerine, "İstanbul'un İngiliz, Fransız ve İtalyan İşgalinden Kurtarılışının (...) Yıldönümü Törenleri" demek daha net ve gerçekçi olacaktır.

TBMM, tüm bu kitlesel cinayetlerle ilgili olarak, hedef ülkeleri protesto eden ve soykırımı tanıyan yasa tasarılarını kabul etmek, dış platformlara taşımak, hatta bu kitlesel cinayetlere maruz olanların torunlarının sözkonusu ülkelerden tazminat davası talebinde bulunmalarını -bilgi, belge ve hukuksal destek (yargı giderleri, avukat vb.) sağlayarak- teşvik etmek yükümlülüğündedir, mecburiyetindedir.

Belli ki, Türkiye, düşmanlarını bilerek ama uluslararası ilişkilerde sürekli olan tek gerçeğin dostluk ya da düşmanlık değil, ulusal çıkarlar olduğunun bilinci içinde yaşamak zorundadır.

Belleksiz, kişiliksiz, ulusal onurdan ve Türklük bilincinden, tarih bilgisinden yoksun, pasif ve korkak yöneticilerin elinde Türkiye, Hz. İsa örneğinde olduğu gibi her tokata diğer yanağını uzatmak konumunda bulunmaktadır.

Bu kara yazgının değişmesi, değiştirilmesi gerekmektedir.

Cumhuriyet'in gerçek vatanseverleri, en az hedef ülkeler kadar saldırgan, sorgulayan ve sürekli talep halinde olan bir ulusal dış politika özlemini yaşama geçirmek için, önce yönetici ve yönlendirici konumundaki etki ajanlarının etkisizleştirilmesi gereğini kamuoyuna duyurmalıdırlar.

Türkiye, bünyesinde izin verdiği yabancı kolejler ve üniversitelerin sayısı nispetinde sözkonusu ülkelerde de karşılığını istemek zorundadır.

Karşılığını almadan hiçbir şeyin verilmediği bir dünyada, Atatürk'ün uygulamalarına ters bir uygulama ile teslimiyetçi bir imaja sahip olunmuştur.

Sadece eğitim kurumları için mi?
Elbette ki hayır!..
Türkiye'de faaliyet gösteren ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa vakıfları için de mütekabiliyet önlemleri alınmalıdır.

Bu kuruluşların kapatılmaları sözkonusu değilse, çok sıkı kontrol altında tutulmaları ve de caydırıcı ölçütlerde izlenmeleri şarttır.

En önemlisi de, Türkiye'de espiyonaj, ajitasyon faaliyetleri dahil her türlü etnik ve mezhepsel kışkırtıcılık içinde yer alan yabancı vakıf temsilciliklerinin karşılıkları mutlaka bu ülkelerde açılmalıdır.

Örneğin, Almanya'da, Türk Devleti'nin himayesinde bir "Türkiye Araştırmaları Merkezi", Türkiye'de de bir "Almanya Araştırmaları Merkezi" süratle açılmalıdır.

Adı her ne olursa olsun, "merkez", "enstitü", "vakıf temsilciliği" gibi akademik oluşumlar, Fransa, İngiltere ve özellikle de ABD'nde harekete geçirilmelidir.

Bu görevler için Türkiye'ye bağlılığını fazlasıyla kanıtlamış Atilla Ongun, Tamer Bacınoğlu, Dr. Yağmur ve Dr. Buğra Atsız, Tuğrul Keskingören gibi konularının uzmanı Cumhuriyet aydınları mevcuttur.

ABD'ndeki "Türk Araştırma Merkezi", CIA ve Fethullahçıların yönlendirdikleri akademisyenlerin yanısıra, yanlış seçim ve hatalı yönetim nedeniyle sadece para yutan, hantal, işlevsiz bir kuruma dönüşmüştür.
(Sürecek)


ESKİ AİHM YARGICI TÜRMEN: ÇOK VAHİM



ESKİ AİHM YARGICI TÜRMEN: ÇOK VAHİM

26.12.2017

Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkeme (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen OHAL kapsamında çıkarılan 696 sayılı KHK'daki 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi ve sonrasındaki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğunu kaldıran maddeyi yorumladı.

Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkeme (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedeki (KHK) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi ve sonrasındaki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğunu kaldıran maddeyi yorumladı. Türmen "Hukuk devletini ortadan kaldırıp tekrar ilkel duruma dönüyoruz" dedi. Türmen "Şimdi siviller için aynı cezasızlığın getirilmesi çok vahim sonuçlara yol açabilir. Devletin resmen bir cezasızlık politikası kurması ülkede anarşi ve kaos doğurur" ifadesini kullandı.

Resmi gazetede yayımlanan 695 ve 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) arasında dikkat çeken maddelerden biri de 696 sayılı KHK'deki düzenleme oldu. Evrensel'den Erdi Tütmez'in haberine göre söz konusu KHK'de "darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğinde eylemlerin" bastırılması için sivillere hukuki idari mali ve cezai muafiyet getirildi. Maddeyi 'Dehşet verici' diye yorumlayan Türmen "Hukuk devletini ortadan kaldırıp tekrar ilkel duruma dönüyoruz. Herkesin birbirini öldürebileceği ve bunun yasalarla serbest olduğunu söyleyecek kadar bir geriye dönüş var" diye konuştu.

Türmen "Daha önce çıkan KHK devlet görevlileri bakımından böyle bir cezasızlık hükmü içeriyordu. Bu yeteri kadar yanlış ve kötü bir şeydi. Şimdi siviller için aynı cezasızlığın getirilmesi çok vahim sonuçlara yol açabilir. Devletin resmen bir cezasızlık politikası kurması ülkede anarşi ve kaos doğurur" ifadesini kullandı.

"BU KADAR VAHİM BİR HUKUKSUZLUK GÖRÜLMEDİ"

Devletlerin kurulduğu eski dönemleri hatırlatan Türmen "İlk çağlarda bir doğal yaşam durumu vardı. Bu durumda herkes birbirini öldürüyordu herkes birbirinin kurduydu. Hiç kimsenin güvencesi yoktu. Güvence sağlamak için aralarında sözleşme yaptılar ve devlete yetkiler verdiler birbirlerini öldürmemek için. Buradan çıkıp ilkel duruma dönüyoruz. Hukuk devletini ortadan kaldırıp tekrar ilkel duruma dönüyoruz. Herkesin birbirini öldürebileceği ve bunun yasalarla serbest olduğunu söyleyecek kadar bir geriye dönüş var. Hukuk devletinin ortadan kaldırılması var. Türkiye Cumhuriyeti bu kadar vahim bir hukuksuzluktan geçmemişti. Bunun sonuçları çok ağır olabilir. Birisi yanında gürültü yapan komşuya terörist deyip kafasını kırdığı zaman kendisine bir şey olmayacağını bilecektir. Böyle bir şey olabilir mi? Bu kararnamelerle hukuk devleti ortadan kaldırılmış oldu. Aslında zaten ortada böyle bir durum yoktu ama resmileşmiş oldu" yorumunu yaptı.

"OHAL KARARLARI OHAL SÜRESÜYLE SINIRLIDIR"

Maddeyle ile birlikte en çok tartışılan noktalardan biri de "Bu cezasızlık OHAL sonrasında ne olacak?" sorusu oldu. Türmen konuyla ilgili şu yorumu yaptı:

"OHAL'de alınan kararlar ve tedbirler OHAL süresiyle sınırlı olmalıdır. OHAL kalktığı zaman bunların da ortadan kalkması gerek. Kararnamelerle devamlı düzenleme yapamazsınız. Bu iktidar OHAL'in sonrasına dair kalıcı düzenlemeler yapıyor kanunları değiştiriyor. Şimdi OHAL kalktıktan sonra bu kalıcı düzenlemeler ve cezasızlık ne olacak? OHAL'den sonra da devam edecek mi? Böyle bir sorun ortada duruyor gerçekten. "

"15 TEMMUZ GEREKÇESİ BİR BAHANE"

"Bu düzenleme sadece 15 Temmuz'la sınırlı değil sokağa çıkıp direnenlerle ilgili değil" diyen Türmen "İlerisi için de bir düzenleme başka zamanları da kapsıyor. 15 Temmuz gerekçesi aslında bir bahane. Çünkü öyle olsaydı sadece 15 Temmuz'la sınırlı kalırdı. İnsanları hukuksuzluğa şiddete başvurmaya teşvik ediyorlar. İnsanın dili tutuluyor bu durumda söyleyecek söz kalmıyor. Hiçbir zaman olamayacağını düşündüğümüz şeyler bir bakıyorsunuz oluvermiş. Türkiye hiçbir zaman bu duruma düşmemişti. "

"CEZALANDIRILMADAN İŞLENECEK EYLEMLERİN BİR SINIRI VAR MI?"

15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi ve sonrasındaki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğunu kaldıran madde hakkında İnsan hakları hukukçusu Kerem Altıparmak da sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. "Peki nedir terör eylemi?" diyen Altıparmak şu ifadesini kullandı:

"Muhtemelen bunun tarifi için Terörle Mücadele Yasası'na bakacağız. Bu yasada terör eylemi diye bir eylem türü öngörülmüş değil. Ama iki farklı suç tipi öngörülmüş. Bir terör suçu diye bir kategori var. TCK'nin 302 307 309 311 312 313 314 315 ve 320. maddeleri ile 310. maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar terör suçu olarak tanımlanmış. Bir de terör amacı ile işlenen suçlar var. Bu suçlar yasanın 1. maddesinde belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde terör suçu sayılıyor. İkinci kategorideki suçlar TCK'nin 79 80 81 82 84 86 87 96 106 107 108 109 112 113 114 115 116 117 118 142 148 149 151 152 170 172 173 174 185 188 199 200 202 204 210 213 214 215 223 224 243 244 265 294 300 316 317 318 ve 319. maddelerine uygulanabiliyor. Neredeyse her şey terör suçu olabilir yani. Şimdi "terör eylemi" kavramı bunların tamamını kapsayacak mı? Kapsamayacaksa kapsamayacağına kim karar verecek? 2 yıldır Barış için Akademisyenlerin ne suç işlediğine savcı ve yargıçlar bile karar verememişken bir kişinin terör eyleminin işlenmesi konusunda yanılmış olduğunu nasıl ileri süreceğiz? Ben terör eylemi sanmıştım o yüzden bastırdım derse yanıldın mı diyeceğiz faile? Bastırmada ölçüye bakacak mıyız? Bastırmak için önüne geçmekle kafasına sıkmak ateşe vermek arasında nasıl bir fark olacak? Esas düzenlemenin Boğaz Köprüsü'ndeki linç eylemi için çıkarıldığı düşünülecek olursa abarttığım söylenemez herhalde. Bu koşullarda ancak bu şekilde durdurulabilirdi bu vatan hainleri derse ne olacak fail? Örneğin şu anda neredeyse tüm gazeteciler milletvekilleri belediye başkanları terör suçlarından yargılanıyor. Bunların işledikleri suçlar KHK'nin 121. maddesi uyarınca "Suç olmadan bastırılabilir" eylem niteliğinde midir? Bir siyasi toplantıda söylenenleri savcılar terör suçu diye soruşturuyorsa orayı basıp bu toplantıyı durdurmak isteyenlerin "Terör eylemini bastırma" nedeniyle cezasız kalmamasını hangi gerekçeyle savunacağız?"

http://www.abcgazetesi.com/eski-aihm-yargici-turmen-cok-vahim-72997h.htm


a45UyF587661-171228211823 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2018/01/27  22:30 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 



RAHMİ TURAN: ÜLKEYE YAZIK!




RAHMİ TURAN: ÜLKEYE YAZIK!

Türkiye bir hukuk devleti midir?

Bir hukuk devleti yazılı kurallara saygılıdır ve yürütmenin kararları yargı denetimine açıktır.

Oysa bizde Kanun Hükmündeki Kararnameler Anayasa Mahkemesi'nin denetimine bile kapalı!

O zaman nasıl hukuk devleti oluyoruz? Olamıyoruz tabii ki…

Referandumda "Evet oyu verirseniz Meclis daha da güçlenecek!" deniliyordu. HANİ NEREDE? Meclis "Olsa da olur olmasa da olur" konumuna düşürüldü.

Hükümet karar alıyor Cumhurbaşkanı imzalıyor Resmi Gazete'de yayınlanıyor Alın size Kanun Hükmünde Kararname…

Meclis nerede? O devre dışı… Oysa OIağanüstü Hal'de çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerin Meclis'e sunulmalarından itibaren en geç 30 gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda görüşülüp tartışılması lâzımdır. Bu yapılıyor mu? Hayır! Meclis baypas edilmiş durumda!

Bir de Meclis'in milletvekili sayısını 550'den 600'e çıkartıyorlar. Neden? Bu devletin bütçesinden 50 kişi daha ballı maaş ve yolluklar alsın diye…

* * *

CHP OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameleri "Anayasa'ya aykırı" diye Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğu vakit mahkeme "Bizim bunlara bakmaya yetkimiz yok!" diye reddetti.

Peki siz necisiniz? O zaman Anayasa'yı kim koruyacak? Anayasa çiğneniyorsa kim karar verecek kim hakemlik yapacak?

Anayasa'nın 36'ncı maddesi "Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz" diyor.

Anayasa Mahkemesi ise herhalde iktidardan korktuğu için başka bir maddeye dayanarak:

"Kanun Hükmünde Kararname'lerin Anayasa'ya aykırılığını denetleyemem inceleyemem" diyor.

"Peki siz ne iş yaparsınız muhterem yargıçlar? Anayasa'ya aykırılığı kesin olan KHK'ları iptal etmezseniz varlık sebebinizi inkâr etmiş olmaz mısınız?"diye sormak gerekmiyor mu?

Görev yapamıyorsanız o makamda oturmazsınız!

* * *

696 Sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ortalığı altüst etti.

Kararnamenin ucu açık muğlak. İstediğin biçimde yorumlar dilediğin şekle sokarsın…

Bu kararnameyi hazırlayan kişiler hukuk cahili olmadıklarına göre bunu bilinçli bir şekilde yaptılar demek ki! Amaçları nedir bilinmiyor!

Eski Adalet Bakanı ve şimdiki Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ:

"Düzenleme geleceği kapsamıyor sadece 15-16 Temmuz darbe girişimi ile ilgili olayları kapsıyor" diyor.

Oysa KHK metninde öyle bir kesinlik yok çok muğlak!

Bunca hukukçu Anayasa profesörü siyasetçi gazeteci o kadar cahiller mi ki okuduklarını anlamıyor tepki gösteriyorlar?

* * *

696 sayılı KHK ile ilgili tartışmalara katılan İYİ Parti kurucularından Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu durumu şöyle özetliyor:

Bir ülke düşünün ki Meclis var ama Meclis yerine hükümetin KHK'ları ile yönetiliyor. Mahkemeleri var ama mahkeme yerine KHK ile yargı kararı veriliyor.

Yine bir ülke düşünün ki daha suç işlemeden bazı kişiler bu KHK ile suçsuz ilan ediliyor. En garibi bu hukuksuzluklara bir muhalefet partisi (MHP) destek veriyor.

Böyle bir devlete parlamenter hukuk devleti denir mi?

Yarın 'Ali kıran baş kesenler' ortaya çıkınca son pişmanlık fayda vermeyecektir.

Bu KHK ile ülkede büyük bir kaos doğacağını görmek için müneccim olmak gerekmiyor ve ülkeye yazık oluyor!

İNANALIM MI PAŞAM?

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar "Türk Silahlı Kuvvetleri şanlı tarihi ve milletinden aldığı güç ve ilhamla bugün de her türlü hava ve arazi koşullarında muharebe edecek imkân ve kabiliyete sahip olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kutsal vatan topraklarına milletimizin egemenlik ve bağımsızlığına yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı daima görevinin başında ve milletinin emrindedir" dedi.

Güzel sözler bunlar… Gerçekten iyi…

Fakat inanalım mı?

Ege Denizi'nde 18 Türk adası göz göre göre gitti Paşam! Yunan askerleri adaları zorbaca işgal ederken siz neredeydiniz? İktidarla birlikte siz de sesinizi çıkartmadınız gık bile demediniz!

O adalar "Kutsal vatan toprakları" değil mi?

Konuşmak söz söylemek edebiyat yapmak güzel de uygulamak zor! Yaşadığımız olaylar söylediklerinizi doğrulamıyor maalesef!

GÜNÜN SÖZÜ

Halkımız masal dinlemeyi çok sever ve anlatılan siyasi masallara da saf saf inanır!


a45UyF587661-171228211059 Oraj Poyraz At Neomailbox 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2018/01/27  22:30 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 



Suç ortağı olduğumuz ÖSO'nun kahraman savaşçıları kimlermiş bir bakalım...



ÖSO'ya bağlı El Faruk Tugayı komutanı Halid Abu Sakkar Humus'ta öldürdüğü Suriye askerinin kalbini kameralar önünde böyle vahşice yemişti.
Şimdi bu katil sürüsü için güzelleme yapılıyor ..!!!

https://www.mirror.co.uk/news/world-news/al-qaeda-cannibal-abu-sakkar-7698125
http://www.telegraph.co.uk/news/2016/04/06/syrian-rebel-cannibal-killed/






a45UyF587661-180127115619 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2018/01/27  13:48 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 

--


ENFAL - 65 Ey peygamber inanlari savasa tesvik et.
Eger icinizden sabirli yirmi kisi bulunursa onlarin ikiyuzune galip gelir.
Ve eger sizden yuzkisi olursa, kafirlerin binini yener.
Cunku onlar hicbir seyden anlamaz guruhturlar.
***
ENFAL - 66 Simdi Allah yukunuzu hafifletti.
Bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var.
Artik sizden sabirli ve metanetli yuz kisi olursa ikiyuzunu yenerler.
Eger sizden bin kisi olursa, Allah in izniyle ikibine galebe calarlar.
Allah sabir ve sebat edenlerle beRABerdir.

Insani yaratmak mi Tanrinin buyuk hatasi;
tanriyi yaratmak mi insanin buyuk hatasi?

Friedrich Nietzs


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo



İSTANBUL BATIYOR




İSTANBUL BATIYOR.

Çevre biyoteknolojisi alanındaki bilimsel çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Derin Orhon ile hidrolik ve su kuvvetleri üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. İlhan Avcı'ya göre proje İstanbul ve Marmara Denizi için büyük bir tehdit.

26 Ocak 2018 Cuma 21:18

Çevre Biyoteknolojisi alanındaki bilimsel çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Derin Orhon ile Hidrolik ve Su Kuvvetleri üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. İlhan Avcı'yla İstanbul Teknik Üniversitesi'nde (İTÜ) buluştuk. "Çılgın Proje" olarak tanıtılan Kanal İstanbul'u enine boyuna konuştuk. Projenin İstanbul'da ne kadar büyük bir tahribata yol açacağı şimdiden gözler önünde. Orhon İstanbul'un su kaynaklarının yok olacağına dikkat çekerek Marmara Denizi'nin tamamen kaybedilme riskiyle karşı karşıya kaldığını anlattı. İlhan Avcı da "İstanbul şu an batan bir gemi. Bu gemi bu yükü kaldırmaz" diyor.

- Kanal İstanbul deyince aklınıza ne geliyor?

DERİN ORHON: Peri masalı geliyor aklıma. Gerçekçilikle ilgisi olmayan bir proje. Bunun altını da açmak lazım. Böyle büyük projeler birtakım bilimsel temellere dayanmak ve o temelleri doğrulamak mecburiyetindedir. Yani bilimsel bazda sürdürülebilir olduğunu kanıtlamak durumundadır. Bu tür desteklerin hiçbiri alınmadı bunlara başvurulmadı. Alınma şansı da yok.

- Neden?

D. O: Şu an çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci başladı. Bu sürecin bir yılda bitmesi lazım. En doğru şekilde yapılsa bile gerekli çalışmaların bir yılda bitmesi mümkün değil. Ne yapılacak? Yapılmış gösterilecek veya yapılıyor gibi davranılacak.

- O çalışmalar nelerdir?

D. O: Bu Marmara Denizi'ni korkunç bir şekilde etkileyecek bir proje. Marmara Denizi'nin hidrodinamiğinin yani akıntı düzeyinin su hareketlerinin ve ekolojisinin ne olacağını ölçümlerle ve modellerle desteklemek lazım. ÇED bunu yapacağını iddia ediyor ama bu çalışmalar şimdi başlasa iki seneden önce bitmez. Bu proje 2011'de ortaya atıldı. 2011'den bu yana bunlara gerek duyulmamış hiçbir şey de yapılmamış. Aslında böyle bir projeyi ortaya atmadan önce bu çalışmaların yapılması gerekiyordu. Marmara Denizi'nde daha evvel yapılmış çalışmalar var. Ama onlara bile bakılmamış.

- Sizce bu projenin amacı nedir?

D. O: Bu projenin belli bir amacı yok bence. İstanbul'a görünür bir faydası da yok. Görünmeyen amaçları olabilir ama onlar hakkında bilimsel bir yorum yapmak mümkün değil.

- Yarımadayı adaya dönüştürmek ne kadar mantıklı?

D. O: Mantık açısından bakmamak lazım. Eğer bir yarar varsa yapılabilir ama ben burada bir yarar da görmüyorum. Yarardan ziyade çok önemli zararlar görüyorum.

- İstanbul'a ne getirir ne götürür?

D. O: İstanbul'a bol bol nüfus getirir. n Bunu biraz açar mısınız?

İLHAN AVCI: Bugünkü güzergâh Sazlıdere Barajı'nı devre dışı bırakıyor. Kanal için öngörülen bir ön kesit var. Genişliği toplam 400 metre. Bu genişliğin 200 metrelik bölümünün derinliği 25 metre sağda ve solda 100'er metrelik bölümünde ise 15 metre. Sağında solunda duble yollar var. Onun çevresi de yerleşim alanı. Zaten 1 milyon 300 bin nüfusla yola çıkıldı.

D. O: Şimdi 500 bin diyorlar nüfusa.

İ. A: Şimdi yumuşak görünsün diye 500 bin deniyor ama mümkün değil.

D. O: İstanbul'un 100 binlik çevre planı 2009 yılında bütün belediye meclis üyelerinin oylarıyla kabul edildi. Bu planda şu sonuca varıldı: İstanbul'da su kaynakları azdır. Nüfus artışı İstanbul için en büyük tehdittir. Kentin nüfusunu 2013 yılında 16 milyona sabitlemek gerekmektedir. 400 bilimadamının çok uzun soluklu bir çalışma sonunda 4 senede bitirdiği bu plan böyle bir sonuca varırken İstanbul'da yeni bir yerleşim alanı yaratmayı nasıl izah edebilirsiniz? Bu kanalı yapınca o bölgenin nüfusunu 500 bin ile 1 milyon arasında tutabileceğinizi nasıl düşünürsünüz? Bunların getireceği çevresel sorunlar ne olacak? Bu yeni nüfusa nereden su gelecek? Atık suları nereye gidecek? Bunların ulaşım yolları ne olacak? Burada yaşayan nüfus İstanbul'la nasıl irtibat edecek?

'Terkos Gölü bitecek yeraltı suları yok olacak'

- Çevresel sorunlar dediniz. Ne gibi mesela?

D. O: Bu proje İstanbul'a daha evvelki planların engellemeye çalıştığı nüfus yükünü getirecek. İstanbul doğal kaynakları zengin olan bir şehir değil. İstanbul'da su için gökyüzüne bakıyoruz. Yağmur yağdı mı yağmadı mı diye bakıyoruz. İstanbul'un başka su kaynağı yok. Yağmur yağarsa o barajlar doluyor oradan da su veriyoruz. Bu da bazen yetmiyor. Kaça mal olduğunu bilmediğimiz temiz mi kirli mi olduğunu bilmediğimiz Melen'den buraya su getirmeye kalkıyoruz. Sanki çok büyük barajlarımız göllerimiz varmış gibi bu proje mevcut barajlardan bir tanesi olan Sazlıdere Barajı'nı yok ediyor. Mevcut barajı kaldırıyorsan yerine ne koyuyorsun? Bunun yanıtı yok.

Bu kanal Terkos'un yanından geçiyor. Terkos Barajı'nı tuzlandırabilir. Terkos Barajı tuzlanırsa ne yapılabilir? Oraya ne yapacaklar? Terkos Barajı'nın etrafını geçirimsiz bir tabakayla kaplamaları lazım. Peki ya yeraltından geçerse buna nasıl mani olunacak? İddia ediyorum Terkos Barajı da kirlenecek tuzlanacak. Bu iddiamı çürütecek bilimsel verileri bu projeyi yapanların ortaya koyması lazım. Terkos Barajı'nı da tuzlanma nedeniyle kaybedeceksiniz. Bu projenin en azından buna karşı etüt edilmiş buna karşı önlemler getirilmiş olması gerekmez mi? Böyle bir şey yok şu anda.

Bu kanal 25 metre derinlikte tuzlu su taşıyacak. Belli bir noktada ikili bir akım da oluşabilir. Bunu da bilmiyoruz daha. Oradaki akım düzeyinin nasıl olacağına dair hiçbir gösterge hiçbir çalışma yok. Peki bu tuzlu su sağından ve solundan yeraltı su kaynaklarına sızmayacak mı? Yeraltı su kaynaklarını bir daha geri kazanamamak suretiyle tamamen kaybetme tehlikesi var. Biri çıksın bana 'hayır' desin. 'Bunun bütün çalışmalarını modellemelerini yaptık böyle bir tehlike olmadığını biz gördük. İçiniz rahat olsun' desin ama böyle bir çalışma yok. Yüzde yüz biliyorum; bu kanal yeraltı su kaynaklarını yok edecek. Su kaynakları zaten kısıtlı. Özellikle kanalın batısındaki Trakya bölgesindeki bütün sanayii Çerkezköy'e kadar yeraltı su kaynaklarını bol miktarda kullanıyor. Oradan başlayarak yeraltı su kaynakları yok olabilir. Bir kere bu çok büyük bir tehlike. Yerüstü su kaynaklarını yok ediyoruz. Yeraltı su kaynaklarını tuzlandırıyoruz.

Marmara boğulacak

- Proje denizleri nasıl etkiler?

D. O: Şimdi İstanbul'da doğru düzgün arıtma tesisi bile yok. Yeni yeni yapılmaya başlandı. Biz arıtma tesislerini yaparken bu 1.5 milyon nüfusun pis suları nereye gidecek? Nereye boşalacak? Karadeniz'in suları Marmara'ya çift akımlı doğal kanalla boşalıyor. Bunun boşaldığı yerde derinlik de akıntılar da çok müsait. Yavaş yavaş dağılarak Çanakkale Boğazı'na kadar gidiyor. Bu doğal su yolu. Ölçümler yapıldığında Karadeniz'in fevkalede kirli bir suyu olduğunu görüyoruz. İstanbul Boğazı'na ve Marmara'ya ciddi bir kirlilik yükü geliyor Karadeniz'den. Biz ne yapıyoruz? Bu kirlilik yetmemiş gibi bir başka kanal daha açıyoruz. Marmara'daki oksijen oranı yıllardır düşüyor. Bu kanal Marmara'nın en sığ olduğu bölgeye boşalacak. O en sığ olduğu bölgeden denize yayılmaya başlayacak. Siz Marmara'da oksijen oranının yükselmesini hatta aynı oranda kalmasını bile garanti edemezsiniz.

'Kanalda kaza olmayacak mı?'

- Boğaz için tehlike oluşturur mu?

D. O: Bir taraftan "Boğaz trafiği İstanbul için bir tehlike yaratıyor" diğer taraftan da "Kanal İstanbul bir tehlike yaratmaz" deniyor. Kanalın iki yakasında 1.5 milyon kişilik bir yerleşim bölgesi yaratıyorlar. Genişliği yer yer 1 kilometreyi geçen çok daha az nüfusun yaşadığı Boğaz'da tehlike oluyor da 400 metrelik bir kanalda aynı tehlike olmuyor mu? Boğaz'da kaza olur kanalda kaza olmaz mı? 400 metrelik kanalda meydana gelecek kazaların etkisi ne olacak?

Deniz yaşamı ölecek

- Peki denizdeki doğal yaşam nasıl etkilenecek?

D. O: Kanalı kazmaya başladınız. 25 metre derinlikte Marmara'ya kadar geldiniz. Nereye geldiniz? Küçükçekmece'ye. Küçükçekmece'de deniz derinliği sıfırdan başlıyor. Oradan gemilerin gitmesi için en az 25 metre derinlik olması lazım. Burada bir de liman yapacaksınız onun için de derinlik olması lazım. Demek ki Marmara'nın içinde kazı olacak. Bu kazı yapılırken Marmara'nın o bölgedeki doğal zemini taranacak. Doğal yapısı bozulacak. Marmara'nın içinde de kazı yapılacak? Peki bunun modellemesi var mı? Kirlilik modellemesi var mı? Böyle bir şey de yok. Bu kanal denizi fevkalede kirletecek. Ondan sonra da Marmara'nın içinde adalar yapacaksınız. O ada kendi başına nasıl duracak? O adayı yapayım derken bu hafriyat malzemesi yayılacak ve Marmara'nın tabanını tamamen öldürecek. Balıkların en hassas olduğu deniz canlılarının doğum ve büyümelerinin başladığı yer orası... Onu öldüreceksiniz.

En belalı şey balçık

- Bir başka sorun da kanal kazılırken ortaya çıkacak hafriyat.

İ. A: Deniz Küçükçekmece Gölü ve Sazlıdere Barajında yapılacak dip taramasından çıkacak hafriyat yüzüne bakılmayacak malzemeler. Balçık ve çamur. Bugünkü koridorda 1.5 milyon metreküp hafriyat çıkacak.

D. O: Böyle deniyor ama hafriyatı bilmiyorsunuz. Bu hakiki hacim. Kazdığınız zaman hacim artar.

İ. A: Yüzde 30 ya da 50 artar hafriyat. O malzeme 3. havalimanı inşaatında kullanılacaktı. Havalimanı büyük ölçüde bitti. O alanda zaten bu malzemeyi eritmek mümkün değil. Karadeniz şeridinde geniş bantta dolgu yapacaklar. Karaburun'da geniş dolgular var. Diğer bölümü de Marmara Denizi'nde 3 tane ada oluşturacaklar. Bunlardan biri Büyükçekmece Mimar Sinan önünde birisi Gürpınar'ın önünde birisi de Bakırköy'ün önünde. Bunlar aşağı yukarı 50 ve 100 bin hektar olan dolgular. Başka türlü eritemez.

D. O: Mesela siz bir bina yapıyorsunuz? Yeri kazıyorsunuz? Bir sürü hafriyat çıkıyor. Yasa gereği bunu denize boşaltamazsınız. Peki bu proje hangi yasaya dayanarak çıkan atıkları denize boşaltacak. Vatandaşa izin verilmeyen bir uygulama devlet eliyle nasıl yapılacak? Haliç Köprüsü yapılırken köprü ayakları için sondajlar yapıldı. Kanal İstanbul'la kıyaslanırsa çok daha az hafriyat çıktı. Baktık hafriyat temiz. Marmara'ya boşaltılmasına izin verilmedi. Bunu Marmara'ya boşaltamayacaksınız ama milyar metreküpü Marmaraya boşaltacaksınız? Bu olabilir mi?

'Ya kanal ya İstanbul'

- Peki hafriyatlar nitelikli değil dediniz?

İ. A: Burada iki çeşit hafriyat var. Birisi mevcut olan doğal zemin. Taşı kayası toprağı var. Her şey var. İkincisi de su altında kalan Sazlıdere Barajı'nın ve Küçükçekmece'nin altında kalan oksijenden yoksun bakteri üremiş olan aldığınız zaman kükürt kokan hiçbir işe yaramayan bir balçık var. Bu en belalı şey.

- Bu balçık ne olacak?

İ. A: O da bir şekilde uygun olan bir yerlere konacak ama şu an detay yok. Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın (WWF) raporu çok çarpıcı. Ya kanal ya İstanbul diyorlar. Aynen katılıyorum. Bu batan bir gemi... Batıyor... Ölüyoruz. Bu gemiye ilave yük gelmez. Taşımaz... Karasal alan bitiyor. Orman alanları bitiyor. Kullanacak yerimiz yok. Sıra Marmara'ya geldi. Bunu bu yapılacak adalardan anlıyorum. Ürkütücü...

Parayı başka yere harcayın

- Maliyetine ne diyorsunuz?

D. O: Projenin maliyeti 50 milyar lira... 15 milyar dolar diyorlar. Yani eğer 15 milyar dolarımız varsa hiçbir işe yaramayacak projeler yerine çok başka şekillerde kullanabiliriz. Ama onun da olmadığını düşünüyorum. Bu da Hazine'nin ödediği 3. köprüye Hazine'nin ödeyeceği 3. havalimanına Hazine'nin ödediği Osmangazi Köprüsü'ne veya Hazine'nin ödediği hastanelere dönüşecektir. Bunun geçen gemilerle bir kazanç elde edip projenin bedelini ödemesi mümkün değil.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/913977/istanbul_batiyor.html#


a45UyF587661-180127132529 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2018/01/27  13:48 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 

--


Meryem in kardesi
MERYEM 19/27-28.cocugu alip kavmine getirdi, onlar: meryem!
Utanilacak bir sey yaptin.
Ey harun un kizkardesi!
Baban kotu bir kimse degildi, annen de iffetsiz degildi dediler.

Sivrisinekler Neden Linc Ediliyor

24 Temmuz 2013

Yillardir oynanan oyun bir kez daha sahnede. Yazin gelmesiyle birlikte tabiatin en narin canlilarindan olan sivrisineklere karsi bir linc kampanyasi yurutuluyor. Sivrisinekler asagilaniyor, sivrisinekler horlaniyor, sivrisinekler her turlu terlige maruz kaliyor. Ayiptir.

Ne zararini gordunuz bu hayvancagizlarin cok merak ediyorum. Suclari kan emmek mi? Peki sivrisinekler zevkine mi kan emiyor? Ilerde bildigim cok guzel bir insan var, birer gram kan emer miyiz? mi diyorlar birbirlerine? Yasamak icin besleniyorlar yahu, olay bu!

ASLINDA EN SADIK HAYVANLARDIR

Senin o mamalarla besledigin himbil kopegin tenis topunu getirince havalara ucuyorsun, kaybolup seni buldugunda sadakatini yere goge sigdiramiyorsun. Ote yandan sivrisinek dedigimiz hayvan defalarca kovmana ragmen gene gelmiyor mu suratina suratina. Sen uyurken bile basinda beklemiyor mu? Tamam arada ufak isiriklar aliyor belki ama sana zarari yok ki. 70 kiloluk bir insanin vucudunda bes litre kan var, iki gram eksildi diye mi bu tantana? Bu nasil bir cimriliktir, gozun doysun.

Ama kopekler sadikmis! Dunyada kopek mamalarina her yil milyarlarca dolar harcaniyor. O kadar parayi herhangi bir hayvana, mesela yilanlara harcasan yilan en sadik hayvan olur. Sok de sokayim diye pesinde gezer.

Beni en cok yaralayan da sivrisineklerin olurken bile binbir turlu hakarete maruz kalmasi. Ne yazik ki cogu sivrisinek kafasina terligi ya da saplagi yemeden hemen once Allahin cezasi! , Hay ben senin... , .....mun sinegi seni! gibi kufurler yiyerek can veriyor. Hos bir olum olmasa gerek. Oldureceksen oldur ama bari hakaret etme.

Oyle bir nefret var ki maalesef belki de ilk defa kan emmeye cikan bir yavru sivrisinege bile tarih boyunca yasayan butun sivrisineklerin gunahi yukleniyor. Babadan ogula nesil sanki bunlar. Sorsan dun kimi emdigini hatirlamaz, nasil bir vicdandir bu.

HAYVAN HAKLARINDA AYRIMCILIK VAR

Halbuki sivrilerle ayni ortamda mutlu olmak mumkun. Tek yapmaniz gereken uyumadan once odadaki sivrisineklerinizin karnini bir guzel doyurmak. Yani kolunuzu bacaginizi acip sizi emmelerine izin vermek. Karni doyan bir sivrisinek sizi asla rahatsiz etmez, tavanda lambanin yanina veya perdenin arkasina gecip ertesi gun emecegi kanin hayalini kurmaya baslar. Bunu onlara cok gormeyin.

Buradan hayvan haklari savunucularina ve Hayvan Partisi ne de seslenmek istiyorum. Ismini vermeyecegim birtakim hayvanlar soz konusu oldugunda mangalda kul birakmayan sizler mevzu sivrisinekler ve bilumum haserat oldugunda derin bir sessizlige gomuluyor, adeta gozlerinizi yumuyorsunuz. Bu cifte standart degil de nedir? Sivrilerin arkasi yok diye mi boyle yapiyorsunuz? Lobi mi yapmalari gerekiyor?

Ismini vermeyecegim demistim ama dayanamiyorum ve acikliyorum: Bahsettigim hayvanlar kedi, kopek ve esekler. Bunlarin kilina zarar verseniz sizi topa tutarlar. Hayvan haklarinda olcu sanirim hacim. Hacminiz kucukse haklarinizdan faydalanamiyorsunuz. Iste dunyanin en aci gercegi de bu.

Ingilizce anadilimiz olmali

Gecen gun bir is toplantisinin tam ortasina dustum. Toplantidaki herkes Turk tu ama konusmalar arasinda Check et, order edelim, fee bedel, toplantiyi set ettik, forget it, god damn it, oh come on gibi ifadeler duydum ve kendi kendime WTF is going on here! dedim. Tek kelime Ingilizce bilmememe ragmen ben bile ortamin etkisiyle Ingilizce konusmustum. Cok karizmatik buldum bir anda kendimi, kendime saygim artti. Boylece tamamen yurt icinde faaliyet gosteren firmalarin bile ise alirken neden ileri duzeyde Ingilizce istedigini de anlamis oldum.

http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo