29 Şubat 2012 Çarşamba

POLITIK - PKK OPERASYONUNDA 2 AMERİKALI SUBAY YAKALANDI MI ?

PKK OPERASYONUNDA 2 AMERİKALI SUBAY YAKALANDI MI ?

Genelkurmay’ın yoğun trafiği
 
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD’de iken Merkez Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral James Mattis Ankara’ya gelip Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile görüşmüştü.
 
Daha bu görüşme sıcaklığını yitirmeden NATO’nun bir numaralı komutanı Oramiral James Stavridis geldi ve Necdet Özel ile buluştu. Yapılan bu görüşmelerin konusunun Suriye olduğunu belirtmek artık rutinin tekrarı haline geldi.

Özelde kalan bir gündem maddesi daha var.
Onu tekrar hatırlatmak istiyorum.
Daha önce de gündeme getirmiştim..
PKK operasyonları sırasında yakalandığı iddia edilen iki ABD’li subay...
Acaba, iki ABD’li subay ile ilgili yabancı komutanlardan bir talep geldi mi?
 
Bir talep geldiyse Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ne cevap verdi?
 
Ahmet Takan / YENİÇAĞ
       
 Naci KAPTAN
cumhuriyetdede@gmail.com

POLITIK - SAYGI ÖZTÜRK: 28 Şubat Kararları İşte Bunlar - Siz, hangisine karşısınız?

SAYGI ÖZTÜRK: 28 Şubat Kararları İşte Bunlar

Bugün, "28 Şubat kararları"nın 15. yıldönümü. Milli Güvenlik Kurulu'nun 14 saat süren toplantısı 28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleşti ve çok önemli kararlar alındı. Sıkça gündeme gelen, ancak çoğu kişinin içeriğini bilmediği o kararların altında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan, İçişleri Bakanı Meral Akşener, Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Kuvvet Komutanları Hikmet Köksal, Güven Erkaya, Ahmet Çörekçi ile Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman'ın imzaları bulunuyor.

Başbakan Erbakan "gereği yapılmak" üzere 14 Mart'ta kararları bakanlıklara gönderdi. İlk kapsamlı genelgelerin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Adalet Bakanı Şevket Kazan tarafından yayımlandığına ilişkin genelgeler de Kemal Yurteri ile birlikte yazdığımız Doğan kitaptan çıkan 28 Şubat sürecinin de anlatıldığı "MGK" isimli kitabımızda yer aldı.

Siz, hangisine karşısınız?
28 Şubat sürecinde, bazı komutanlardan kaynaklanan olumsuzluklar da yaşandı. Eğer baskısıyla, o günkü baskılar, bugüne göre çok masum kalıyor. Erbakan'ın yazısının ekinde, MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç imzasıyla gönderilen "Rejim Aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirler" şöyle sıralanıyordu:

1. Lâiklik ilkesi büyük bir titizlikle korunmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
2. Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Milli Eğitim Bakanlığına devri sağlanmalıdır.
3. Genç nesillerin dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, Vatan ve Millet sevgisi, Türk Milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından:
(a) 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı,
(b) Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

4. Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü. Milli Eğitim kuruluşlarımız, Tevhidi Tedrisat Kanununun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.
5. Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı.

6. Yasa ile yasaklanmış tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli.
7. İrticai faaliyetleri nedeniyle TSK'dan ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK.'ni dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.
8. TSK'nden ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir.

9. Türk Silahlı Kuvvetlerine aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da uygulanmalıdır.
10. İran İslâm Cumhuriyeti'nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet. tutum ve davranışlarına mani olunmalı, tedbirler paketi yürürlüğe konulmalıdır.

11. Mezhep ayrılıklarını körükleyip milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.
12. Anayasa ve yasalara aykırı olarak sergilenen olaylar önlenmeli.

13. Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye'yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, kamuda titizlikle uygulanmalıdır.
14. Silah ruhsat işlemleri yeniden düzenlenmeli, kısıtlamalar gidilmeli, pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir.

15. Rejim aleyhtarı, örgüt ve kuruluşların deri toplanması engellenmeli, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.
16. Yasa ile öngörülmemiş bütün özel üniformalı korumalar kaldırılmalıdır.

17. Ülke sorunlarının çözümünü "Millet" kavramı yerine "Ümmet Kavramı"ya sonuçlandırma girişimleri önlenmelidir.,
18. Büyük Kurtarıcı Atatürk'e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir.

İşte, "28 Şubat kararları" denilenler bunlar… Siz, bunların hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz?
SÖZCÜ

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Atese kucuk odunlar atilirsa alevler artarmis, buyuk odunlar alevi sondurebilirmis.  Anlamli sozler   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

DIN, IMAN, YALAN, DOLAN - Adli Tıp'tan kemiklerle ilgili ilk rapor

Hani memleketin her tarafından kemik fışkırıyordu?
Bir sürü ağır hakaret ve laflar havalarda uçuşuyordu?
Başbakan dahil bir sürü insan(#$!) ülkenin kurucusu olan kurumlara alenen küfrediyordu?
Ne oldu şimdi?
Ne yapacak bu insanlar(#$!)
...
Adli Tıp'tan kemiklerle ilgili ilk rapor

Diyarbakır'da bulunan kemiklerle ilgili rapor açıklandı.

DİYARBAKIR İçkale'de sürdürülen kazı çalışmalarında bulunan kafatası ve kemiklerin Adli Tıp Kurumu'nda yapılan incelemelerde en az 100 yıllık olduğu açıklandı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, kemik parçaları içinde farklı hayvanlara ait çok sayıda kemik ve diş örneği de bulunduğunu söyledi.

Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi İçkale Mevkii'nde bulunan, 1990'lı yıllarda Jandarma Merkez Komutanlığı, Diyarbakır Cezaevi ve Adliye binasının bulunduğu alanda başlatılan restorasyon çalışması sırasında 12 Ocak günü insanlara ait kafatası ve kemikler çıktı.
Birinci derecede SİT alanı olan bölgede Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği tarafından sürdürülen çalışmalarda, bugüne kadar 38 kişiye ait olduğu söylenen kafatası ve kemikler bulundu.
Kemikler incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 17- 24 ocak tarihlerinde elde edilen kemiklerin DNA'larının tespit edilmesi için Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na gönderildiğini belirtti.
Başsavcılık, bugün Adli Tıp Kurumu'ndan gelen sonuçlarla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, Adli Tıp Kurumu'nun raporunu yer verildi.
Ad Tıp Kurulu raporunda şu görüşlere yer verildi:

"Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 17.01.2012 ve 24.01.2012 tarihli yazılarıyla iki ayrı grup halinde 6 mühürlü bez torbada gönderilmiş olan ve kazı bölgesi ve kazı günlerine göre kodlanmış delil poşetlerindeki kemikler ayrı ayrı gruplar halinde temizlenerek incelemeye alınmış olup; öncelikle hayvanlara ait olan kemikler ayrılmıştır.
İnsana ait olduğu saptanan tüm kemiklerde ortak olarak toprak altında en az 100 yıl gömülü kalmaya bağlı olarak; medulaları boşalmış ve toprakla dolmuş olduğu, ileri derecede yoğunluk ve dolayısıyla da ağırlık kaybına uğramış oldukları, korteksleri aşınarak spongioz dokularının açığa çıkmış olduğu, kırılganlaşmış ve elle kolaylıkla ufalanabilir nitelikte oldukları, renklerinin ileri derecede açılmış olduğu, uzun kemiklerin uç kısımlarında yoğun aşınmalar ve yassı kemiklerde incelmeler meydana gelmiş olduğu belirlenmiştir."

Adli Tıp Kurumu'ndan gelen raporda, örneklerin inceleme ve değerlendirmelerinin yapıldığı belirterek, şöyle denildi:

- Minerolojik incelemede; kazı yapılan bölgeden alınan toprak örneklerinde mineral parajenez belirlenmiş olup, örneklerde kil oranlarının az olduğu, bölge litolojisi incelendiğinde temelde bulunan ofiolit kayaç kütlelerinin ayrışması ile toprak malzemesinin oluştuğunun belirlendiği,

- Kemiklerde ölüm sebebini açıklayabilecek herhangi bir bulgu saptanmadığı, bütünlüğü bozulmamış kemik dokuları üzerinde herhangi bir ateşli silah, kesici delici/kesici ezici alet veya herhangi bir patlayıcı ile oluşması muhtemel lezyon görülmediği,

- Mevcut kemiklerde en az 100 yıl toprak altında gömülü kalmaya bağlı morfolojik değişimler tespit edildiği,

- Kemikler çok uzun süre gömülü kalmaya bağlı olarak bütünlüğünü kaybetmiş, küçük kemik parçaları halinde olduklarından, kaç kişiye ait oldukları ve ölenlerin cinsiyeti, yaşı vb.
kimlik özelliklerinin morfolojik olarak tespit edilemediği,

- Gönderilen kemik parçaları içinde farklı hayvanlara ait çok sayıda kemik ve diş örneği de bulunduğu,

Alınan diş örnekleri üzerinde moleküler genetik incelemenin devam ettiği, yapılan incelemenin tamamlanmasının ardından ek rapor şeklinde gönderileceği, kanaati raporlanarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir."

Felat BOZARSLAN- DİYARBAKIR- DHA

 

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    İnsanlar tarih boyu yalan söyler. Siyasilerin farkı, siyasiler yalanı çok rahat söyler..  Nihat GENÇ   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

POLITIK - Hakim ve savcıların taksirli suçlardan muafiyeti. Peki bu normal mi?.


İyice abarmışlar, kasmışlar.
Bu ne yaa...
Hemen her davada görüyoruz.
Savcı 20 yılla elli yılla işe başlıyor, hatta bazen beş, on kez müebbet talebiyle işe başlıyor.
Sonunda beraatle iş bitiyor.
Tutuklu geçen süre de KDV'si, yanında.

Tamam savcıdır, işi budur, dilediği gibi iddaname hazırlar, ceza talep eder, ama bir de insaf denilen bir şey vardır.
Peki, bu şekilde işkembeden sallayan, bol keseden atan tutan savcıya bir yaptırım yok mu?
Misal, HSYK boşa çıkan iddanameleri sayıp, takip etmez mi?

Ve neden hakim ve savcıların taksirli suç işleme hakkı olsun ve bu konuda sorumsuz olsun?
Taksirli suçlar: "Tedbirsizlik, dikkatsizlik, meslekte acemilik, emir, nizam ve talimatlara uymama nedeniyle yaralamaya (TCK 459. Madde) ya da ölüme (TCK 455. Madde) neden olmak" şeklinde tanımlanır.
Bu ülkede var olan bütün meslek erbabı için böyle bir suç tanımı vardır ve hekiminden tutun, berberine kadar herkes mesleğiyle ilgili olarak sorumludur da, neden hakim ve savcılar sorumsuz olsun?
Özgürce suç işlesinler, iktidarın, cemaatin tetikçiliğini rahatça yapabilsinler diye mi?
Bakın mahkemelerin masumları öldürdüğü, sakatladığı vakalar vardır.
Bunlardan biri de Ayşe ARMAN'ın bu gün yazısına konu ettiği Nilay ÖZÇULCUDUR...
Ortada çok ciddi bir insanlık dramı var ve özür bile dileyecek kimse yok?
Neden hakimler, savcılar mesleklerinde acemilik, dikkatsizlik, tedbirsizlik, yasalara uymama hak ve yetkisine sahip, tam anlamıyla sorumsuz.
Bu sorumsuzluk hakimlik ve savcılık mesleğinin doğasında olamaz, yok böyle bir şey.
Bir düşünün bütün meslek erbapları taksirli suçlarda sorumlu, hakim ve savcıların muafiyeti var...

Amerikan askerine çuvala 16 yıl istendi

G

eçen yıl Bodrum'da bir Amerikan askerinin başına çuval geçirme eylemi, savcılık tarafından 'şerefe karşı suç' ve 'hürriyetten yoksun bırakma' olarak nitelendirildi ve 16 yıla kadar ceza istendi

Süleymaniye'de 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmesine aynı şekilde yanıt vermek isteyen gençlerin Bodrum'da bir Amerikan askerinin başına çuval geçirme eylemi, savcılık tarafından "şerefe karşı suç" ve "hürriyetinden yoksun bırakma" olarak nitelendirildi.
Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı, iddianamede, gençlerin 16 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.

4 Temmuz 2003'te Irak'ın Süleymaniye kentinde Türk askerlerinin başına çuval geçirilerek gözaltına alınmasını protesto etmek isteyen bir grup genç, Amerikalı askere yönelik benzer bir eylem gerçekleştirdi.
Geçen sene yapılan protesto eylemi, USS Ramage adlı savaş gemisinde görevli bazı Amerikalı askerlerin Bodrum'da dolaştığı sırada düzenlendi.
Aralarında, "Bodrum Yurttaş İnisiyatifi", Türkiye Komünist Partisi ve Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyelerinin bulunduğu 15 kişilik grup, "Yankee go home", "Katil Amerika" sloganları atıp Jesus Salazar Munoz adlı bir askerin başına çuval geçirdi.

Protestonun ardından 8 kişi gözaltına alınırken, gençlerin olay sırasında çektiği görüntülerle kamera, fotoğraf makinesi ve cep telefonlarına el konuldu.
Olaylar sırasında, dükkanının camına  "Katil Amerikalılar giremez", "Bu çarşıya ABD askeri giremez" yazılı dövizi asan 49 yaşındaki Rauf Cankurtaran da polis tarafından gözaltına alındı.

Protesto ile ilgili, Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dava açıldı.
İddianameye göre, Jesus Salazar Munozile ile asker arkadaşı, protestoya Bodrum'da gezerken yakalandı.
Arkadaşı tıraş olmak için berbere giden Munozile, dışarıda beklemeye başladı.
Bu sırada yanına gelen gençler, Munozile'in Amerikan gemisinden inip inmediğini sordu.
Etrafını saran grubun, "Sizi ülkemizde istemiyoruz, Amerika insan öldürüyor, defolun gidin" demesi üzerine Munozile, kaçmaya başladı.
Munozile'i yakalayan gençler başına çuval geçirdi.

Küçük düşürdüler

İddianamede, gençlerin hürriyeti tehdit ve hakaret suçunu işlediği iddia edilerek, "Mevcut delillerden, şüphelilerin olay yerinden ayrılmak isteyen müştekiyi cebir kullanmak suretiyle tuttukları, kaçmaya başladığı sırada da koşarak yakalamak suretiyle hürriyetini tehdit ettikleri, müştekinin başına çuval geçirmek suretiyle küçük düşürdükleri ve bu şekilde hakaret ettikleri anlaşılmakta" denildi.
İddianamede, olayın görüntülerinin bulunduğu hafıza kartlarının gençlere iade edilmesi istendi.

2003'e karşı tepkiydi

İddianameye göre sanıklara, TCK'nın "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçunu düzenleyen 109.maddesi uyarınca 4 yıldan 14 yıla, TCK'nın şerefe karşı işlenen suçlarla ilgili 125.maddesi uyarınca 4 aydan 2 yıl 8 aya kadar ceza verilebilecek.
En üst sınırdan ceza almaları halinde sanıklar 16 yıl hapis yatabilecek.

ABD'nin 173.Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerler, Süleymaniye'de Odierno komutasındaki operasyonla Türk askerlerini gözaltına almıştı.
Başlarına çuval geçirilen 11 Türk askeri 60 saat alıkonulmuştu.
Bu olaydan sonra, ülkesinin makamlarınca hakkında soruşturma açılmayan Odierno, birkaç yıl sonra Irak'taki Amerikan kuvvetlerinin komutanlığına getirilmiş, daha sonra da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atanmıştı.

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Ikinci Mesrutiyet doneminde nazirliga getirilen bir zat,cok gecmeden yegeninin vali olarak atanmasini saglar. Karsilastiklarinda, Neyzen: -Masallah, kardesinizin oglu tipki fasulyeye benziyor. -Genc yasta vali oldu, neden fasulyeye benzesin? -Iste ben de onun icin benzetiyorum ya. Malum, fasulye de siriga sarilarak buyur...  Neyzen TEVFIK   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

POLITIK - Ajan TR 705

Ajan TR 705


Bülent ESİNOĞLU

Hürriyet, Aydınlık, Vatan, Milliyet gazetelerinin haberine göre, CHP’nin yönetim kademesinde bir CIA ajanı bulunmaktadır.
Gazeteler bunu bir sürpriz gibi karşılamış ama bizce sürpriz olan bir durum yoktur.
Yeni bir toplum üretmek, eskisini imha etmekle mümkündür.
Eski bir partinin içinden, yeni bir parti üretilmesi eskisinin imha edilmesi ile mümkündür.
Bu da az sayıda ajan ile gerçekleştirilecek bir iş değildir.
Türkiye ajan kaynamaktadır.
Türkiye üzerinde yoğun bir şekilde uygulanan psikolojik harbin, az sayıda ajan ile yürütülemeyeceği de kesindir.
CHP’nin hem ideolojik hem siyaset açısından değiştirilip, dönüştürülmesi için bir ajan değil, çok sayıda ajanın olması gerektiğini akla getirmektedir.
Ajan’ın 705 kodu ile anılması, Amerika’nın Türkiye’de 705’den fazla ajan görevlendirdiğine işaret etmektedir.
Partiler ve sivil toplum kuruluşlarının içinde de, çok sayıda ajan olduğu, o sivil toplum kuruluşlarının Amerikancı kimliğinden anlaşılmaktadır.
Kaldı ki, TR 705’lerin kullandığı, çok sayıda, gönüllü 705’ler olabileceğini biliyoruz.
Suriye yıkıcılığı için, Amerikan tam tamlarının çalındığı şu sıralarda, hatta Milli Güvenlik Kurulu kararlarında; Suriye yıkıcılığının kararlar altına alındığı bir dönemde, CHP’nin gündeminde Suriye yoktur.
Tıpkı Libya’ya müdahaleden önceki durumda olduğu gibi.(Libya’da Kaddafi’nin canice öldürülmesine MHP de, CHP de AKP ile birlikte oy kullanmışlardı)
CHP içindeki ajanların Batı’nın Suriye siyasetlerini CHP’ye benimsetmek için ne çok gayret saf ettikleri anlaşılmaktadır.
Türkiye’deki, Batı ajanlarının sayısı tahmin edebilmek için, Türkiye’nin geldiği son durumu göz önüne almak yeterlidir.
Türkiye’den Suriye içine ajanlar göndermek, sadece Türkiye’nin kendisinin yaptığı, bir tertip değildir ki…
Yani, önce, CIA ve MI5 ajanları Türk elemanlarını eğitiyor. Daha sonra Suriye’ye gönderiliyorlar.
Malatya Kürecik’te, Füze Kalkanı teçhizatlarında, Amerikan askerlerinin göreve başladığını, Amerikalı Korgeneral açıklıyor.
Meclis kararı gerektiren bu olguda, CHP’den ve MHP’den,  “bunlar NATO askeri değil, Amerikan askeri” diye bir itiraz gelmiyor.
AKP Anayasayı hiçe sayarak, işbirliği yapıyor. Mecliste bu işe itiraz eden yok.
Suriye’nin düşmanları Tunus’ta Davutoğulu’nun katılımı ile yapıldı.
CHP’den ses çıkmadı.
Suriye’nin düşmanları Mart ayında İstanbul’da toplanacaklar, CHP’den ve MHP’den bir karşı duruş göremiyoruz.
Türkiye eşkıyaların derlenip toparlanıp, başka bir ülkeye gönderildiği yer gibi kullanılıyor, CHP’den yine ses yok.
Amerika’ya muhalefet etmeden, içerde söz dalaşı ile vaziyeti idare edip, yeniden muhalefete talip olma süreci…
Ne Suriye, ne Libya müdahalesi, Türk Halkının benimsediği bir durum değildir.
Bunlar er ya da geç, gerçeğin duvarına çarpacaklardır.

28.2.2012, bulentesinoglu@gmail.com

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.  Simavnalı Şeyh Bedrettin   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

İSTANBUL'UN YENİ SEMT İSİMLERİ

Canımız o kadar sıkkın ki, işin şakasını yapıyoruz..

İSTANBUL'UN YENİ SEMT İSİMLERİ

 

 Acıbadem

 Hacıadem

 Avcılar

 Hacılar

 Bağlarbaşı

 Bağlabaşını

 Bebek

 Nurtopu

 Beyoğlu

 Yobazoğlu

 Çarşamba

 Cuma

 Doğancılar

 Erdoğancılar

 Fatih

 Vahdettin

 Fındıklı

 Zındıklı

 Habipler

 İmamhatipliler

 Harbiye

 Takıyye

 Harem

 Namahrem

 Haydarpaşa

 Haşama

 İkitelli

 İkifesli

 Kandilli

 Ampullü

 Kartal

 Deve

 Kasımpaşa

 Tayyippaşa

 Kızıltoprak

 Yeşiltoprak

 Mahmutpaşa

 Mahmuthoca

 Merter

 Mehter

 Moda

 Tesettür

 Nişantaşı

 Nurtaşı

 Okmeydanı

 Recmmeydanı

 Salıpazarı

 Cumapazarı

 Sarıgazi

 Sarıklıgazi

 Tarabya

 Takunya

 Ulus

 Ümmet

 


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Bedava sirke, baldan tatlidir.  Anonim   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

POLITIK - “Tek Bir Kurşun Atmadan Ülke İşgal Ediliyor ” ADD ISPARTA

Sayı:2012/21

Kod: 32–116488

Konu: "Tek Bir Kurşun Atmadan Ülke İşgal Ediliyor "                                                                         01.03 .2012                                                                                                                                                                                                                                                                                   

BASIN AÇIKLAMASI

 Tarih 30 Ekim 1918, yer Limni Adası.
Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Türkiye, Agamemnon Zırhlısı'nda bir ateşkes sözleşmesi imzaladı.
Tarihlere 'Mondros Mütarekesi' olarak geçen sözleşmenin 7. maddesinde, müttefiklerin güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir durumun ortaya çıkması halinde, Türkiye'nin stratejik noktalarını işgal edebilecekleri yazılıydı ve başta İzmir olmak üzere, Anadolu'nun birçok yeri bu maddeye dayanılarak işgale uğradı.

Tarih 19-20 Kasım 2010, yer Lizbon.
"Vaat edilen topraklar" inşa etmek isteyenler adına ABD ve Müttefik Devletler(AB) ile Türkiye arasında, tarihe "LİZBON ZİRVESİ" olarak geçen sözleşme imzalanıyor.
Buna göre ABD, İsrail ve AB'nin güvenliği için Malatya'da / Kürecikte, hedef kitlesi, başta İran olmak üzere tüm İslam coğrafyası olan NATO kamuflajlı bir Amerikan Radar Üssü kuruluyor.
Proje Amerika'nın, ama uygulandığı ülke halklarının tepkisinin tolere edilebilmesi için, "NATO Projesi" olarak ambalajlandı ve AKP hükümetine kabul ettirildi.

Füzeler Romanya'da, Erken Uyarı Üssü Malatya / Kürecikte, Komuta Kontrol Merkezi Almanya'da.
Füze Kalkanı Projesinin asıl sahibi Amerika, taşeronu ise Türkiye.

ABD Avrupa Ordusu ve7.
Ordu Komutanı Korgeneral Mark Hertling, Türk halkından gizlenen bu anlaşma gereğince, "ABD Askerlerinin, Türkiye'nin güneyinde bulunan radar tesislerine yerleştirildiğini" resmen açıkladı.
Yani öncü işgal kuvvetleri AKP hükümetinin "olur"u ile Şubat 2012 de Türkiye'nin güneyine asker çıkardılar.
Böylece fiili işgal başlatılmış oldu.

30 Ekim 1918 den önemli bir farkla ki; Mondros Mütarekesine savaştan yenik çıkan bir ülke olarak masaya oturulmuştu.
2010 Lizbon zirvesinde ise "tek bir kurşun atmadan" teslim olmuş bir ülke olarak "işgal" koşullarını imzaladık.

Sanki 2012 de sanki Damat Feritler, Vahdettinler, Anzavurlar,  Ali Kemaller yeniden hortladı.
Sanki "işbirlikçi ruhlar" başka isimlerle yeniden bedenlenip geri geldiler!
Sanki Mütareke basını hortlayıp, mezardan çıktı ve bir kere daha Türkiye'nin üstüne karabasan gibi çöktü!

Türkiye'de, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni denetim altına alıp etkisizleştirmek isteyenlerle, Kurtuluş Savaşı yıllarında ulusal orduyu denetim altına alıp etkisizleştirmek isteyenlerin benzerliği çok dikkat çekicidir.

O günlerde "din, iman, hilafet" diyerek emperyalizmle kol kola giren işbirlikçiler, bugünlerde de yine "din, iman, hilafet" diyerek emperyalizmle kol kola girmiştir.
İşbirlikçiler, o gün olduğu gibi bugün de ulusalcı asker ve sivillerin ortadan kaldırılmasını, tutuklanmasını istiyorlar.
Vahdettin, bir taraftan aktif orduları dağıtırken ve ulusalcı subayları, sivil ulusalcıları Bekirağa Bölüğü Zindanları'na tıkarak etkisizleştirirken, diğer taraftan İngiliz isteklerine karşı çıkmayacak, padişah ve hükümetin muhafızlığını yapacak ordular kurmuştur.

Bu günün Damat Feritleri, Vahdettinleri, Anzavurları, Ali Kemalleri aynı yolu izliyorlar.
 Bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ulusalcı subay ve generallerini, ulusalcı aydınları Silivri, Hasdal zindanlarına tıkarak etkisizleştirirken, diğer taraftan Küresel Çetenin isteklerine karşı çıkmayacak yalnızca "ılımlı İslamcı-işbirlikçi, Damat Feritler, Vahdettinlerin muhafızlığını" yapacak bir güvenlik gücü yaratmanın yasal zeminini hazırlıyorlar.

O günün, Alemdar, Söz, Sabah gazetelerinin ORDU KARŞITI yazılarını bugünün Taraf, Zaman, Vakit, Yeni Şafak, Sabah gazetelerinde görüyoruz.
Alemdar'da yayımlanan bir yazıda, "Ordunun beş vakit namazda Padişah'a duadan gayri bir şey bilmemesi lazımdır" denilirken, Ali Kemal de yazılarında sıkça, "Artık harp ve darp ile yapılacak bir şey yoktur" demektedir.
Bu günkü Mütareke Medyasının Türk Silahlı Kuvvetlerine kin, nefret ve hınçla saldırması, adeta işgal güçlerinin sözcülüğünü yapmalarındaki benzerlik tartışma götürmez derecededir.

Türkiye'yi, yeniden bir uçuruma sürüklemiş olan yeni Damat Feritler, Anzavurlar, Çerkez Ethemler, Saidi Nursiler, Derviş Vahdetiler sahnededir .
Atatürk'ün yıktığı ne kadar satılmış din sömürücüsü ve yabancı uşağı varsa, hepsi birer birer dirilip
Kanla irfanla kazanıp kurduğumuz Cumhuriyetin iktidar koltuklarını ele geçirmişlerdir.
Türk halkını yabancıların vasiyetine sokmak isteyenler, Atatürk'ün kurup yönettiği TBMM'ni ve ulusal onurumuzu kirletmektedirler.
  O Meclis ki  "Biz bu hakkımızı saklı tutmak, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, ulusal kurulumuzca bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı kavga vermeyi uygun gören bir yolu izleyen insanlarız.
" diye işgalcilere meydan okuyan bir meclistir.

Şimdi ulusal onurumuzla yeniden ayağa kalkmanın "GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!" demenin zamanıdır.


 

YÖNETİM KURULU ADINA :
MAHMUT ÖZYÜREK
ADD ISPARTA ŞUBE BAŞKANI



--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Nikah  Bosanmanin onsozu  LEHCET'UL HAKAYIK (GERCEKLERIN DILI)   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Re: [Ozgur_Gundem] Re: [desifre] DİNLERE GÖRE KALKINMIŞLIK ORANLARI

Sevgili Dostlar,
İşte en önemli soru budur.
Müslümanlar neden gerideler?

Müslümanların geride olduklarından oldukça eminiz.
Çünkü ne zaman başka medeniyetlerle tokuşsalar adeta porselen gibi kırılıp döküldüler.
Bu gün itibariyle dünya da domine edilmeyen, vesayet altında olmayan, muktedir olan müslüman ülke yoktur.
Türkiye de buna dahildir.
Ülkemiz iç ve dış siyasetinde cereyan eden olaylara baktığımızda, ABD ve küresel elitlerin dahli olmayan tek bir olay yoktur.
Buna son zamanlarda yaşadığımız Ergenekon, Balyoz vb. davaları dahildir.

Peki sebep nedir?
Benim teorim, sıkıntı en derinde müslümanlık anlayışındadır.
Büyük imamlar elbette iyi niyetle müslümanlık pratiğini bir zaptu rapt altına almaya , bir düzene sokmaya çalıştılar.
Ama bugün iş islam ilmuhalleriyle bir müslümanın 7x24 ne yapacağını belirlemeye kadar vardı.
Eşinizle nasıl ilişkiye gireceksiniz,
yemeğinizi nasıl pişirecek ve  yiyeceksiniz,
miras nasıl paylaştırılacak,
kıçınızı nasıl yıkayacaksınız,
kimlerle görüşecek, kimlerle dost olacaksınız,
ve daha neler neler...

Kur'an, Hadisler ve büyük imamlar da yetmedi bunun üstüne bir de sonradan ortaya çıkan alimler(?) bir sürü laf eklediler.
Bazıları Kur'an okumanın gereksiz olduğunu, Nur külliyatı okumanın yeterli olduğunu, bunun dışına çıkıldığında mazallah küfre sapma tehlikesinin olduğunu dahi söyledi.

Bu gün itibariyle hemen her mezhepten müslümanın artık hareket serbestisi kalmamıştır.
Çerçeve oldukça daraltılmıştır.
Fikri anlamda bir adım kımıldasanız hemen küfür uçurumuna düşme tehlikesi vardır.

İşte asr-ı saadet zamanlarıyla bugünümüzün en büyük farkı budur.
O zamanlar islamiyet oldukça yalındı, çeşitliliğe çok daha fazla müsaade ediyordu.
O günlerden bu günlere dine misli misli din eklenmiştir, ilahi kelamlara yine misli misli laf eklenmiştir, günahlar, sevaplar, kutsallar hem katlamalı olarak artırılmış hem de ayrıntılandırılmıştır.

Dahası şeriat talepleriyle bu dar elbise bütün bir topluma, hatta cihat çağrılarıyla bütün dünyaya giydirilmeye çalışılmaktadır.
Herkes aynı mantalitede, aynı çizgide, aynı şekilde olmalıdır.
Mao dönemi Çin'i gibi özde ve şekilde herkes aynı olmaya zorlanmaktadır.
Kerli ferli profesörler dahi böyle düşünmektedir.
Misal Abu Deyam namlı ilim(!) adamımız.

Geçmişte de şimdi de islam ülkelerinden bilim adamları yetişmiştir.
Sayıları ve kaliteleri elbette batı ülkelerinden çok daha azdır.
Yetişen bu bilim adamları da kendi toplumlarında imanlarının kuvvetiyle ön plana çıkmış kişiler değildir.
Bunların bir çoğu da kendi ülkesinde barınamamış, yine batılı ülkelerin saflarında çalışmalarına devam etmiştir.
İslam ülkelerinde bilimsel, akademik bir iklim olmadığı açıktır.
Türkiye'de de birçok üniversite ve okulda ilahi referanslar dışında beyan ve yayınlar sıkıntı yaratmaktadır.

Tarihte de, şimdi de savaşmak, üretmek, yaşamak, rekabet edebilmek için teknoloji yarışı içindeyiz.
Atın ehlileştirilmesi, cilalı taşın, demir ve çeliğin işlenmesi, vahşi havyanların ehlileştirilmesi, vahşi tohumlardan çağdaş tarım bitkilerinin elde edilmesi vb. bunlar hep kendi çağının teknolojik atılımlarıdır.
Şimdi de savaşın, üretimin otomasyonu için yüksek teknolojiye ihtiyaç vardır.

Bilimleri genel olarak ikiye ayırmak mümkündür, uygulamalı bilimler, teorik bilimler.
Mesela tıp, mühendislik bilimleri uygulamalı bilimlerdir.
Matematik, kimya, fizik, vb. bunlarda teorik bilimlerdir.
Teorik bilimler uygulamalı bilimlere yol açar.
Mesela lazer ışığının teorisini fizikçiler üretir, ama lazerli ticari ürünlerin tasarım ve üretimini mühendislik bilimleri yapar.
Misal çağın ihtiyaçlarına uygun bir yüksek enerjili parçacık silahı üretmek için fizik bilminden, mühendislik bilimlerine uzanan ve sonunda da seri üretime ulaşan bir zincir olmalıdır.

Artık fizikçiler evrenin içi, dışı, yapısı, başı, sonu, eni, boyu, çapı, maddenin ve enerjinin doğası hakkında giderek ayrıntılı bir resim oluşturmaya başlamıştır.
Bu noktada ilahi bilimlerin çokça söz söylediği alana tecavüz kaçınılmaz olmaya başlamıştır.
Fizikçilerin küfürün sınırlarında çalışmaları kaçınılmazdır.

Bilim adamı her attığı adımda küfre düşme cenderesinde olmamalıdır.
Kanıtlanamaz, ispatlanamaz, deneylenemez düşünce ve olgular, kanıtlanabilir, ispatlanabilir, deneylenebilir olanlarla yarıştırılmamalıdır.

Bilim adamlarını az, çok, çeşitli dini inançları olabilir.
Ancak bir bilim adamının bir bilim çatısı altında şeriatçı olma hakkı, şansı yoktur.
Özgür düşünce çatısı altında özgür düşünceye ket vuran bir anlayış var olamaz.

İşte üçyüz yıldır, islam alimlerinin de kafa yorup gördüğü çıkmaz budur.
Dinde reform ihtiyacını şimdi sadece ben değil, geçtiğimiz yüzelli yıl içerisinde Hintli, Pakistanlı, Mısırlı çeşitli ilahiyatçılar da görmüştür.
Burada iki büyük sorun vardır.
Birisi reform olsun, ama nasıl bir reform?
İkincisi dinde reform olmaz/olur derken yeni bir mezhep çatışmaları dönemi başlar mı?
Görüldüğü gibi dinle ilgili herhangi bir konuyu konuşurken dahi kim, ne zaman gırtlağıma çöker endişesi sürekli olarak aklınızın bir kenarındadır.

İşte islamiyetin en büyük sıkıntısı da budur.
Konuşmak değil, dövüşmek makbuldur.
Gerçekten de islam çoğrafyasında kavga, dövüş olmayan yer neredeyse yok gibidir.

Saygılar.

On 28.02.2012 12:18, Mustafa Gürbüz wrote:
 
Haımefendiler, Beyefendiler, Aydınım diyenler!                                  Ankara, 28.02.2012
 
Bendeniz 81 2 evlatlı 2 torunlu emeki Kentrasarımmimarlığı' ndan emekliyim. 
Geri kalan ömrümü, İslam birliğ, kalkınması bütün ilim,bilim dallarında gelişerek,iktisadi,siyasi, muasır devletlerin uygarlık düzeyine ulaşmasını için çaba içindeyim.
Hergün bilgisayarda genelaga girerek faydalı bulduğum öğrenimimi tamamlayıp karınca kararınca düşüncelerimi açıklamayı deniyorum.
 
Ankara'da Büyükşehirbelediyesinin YAŞLI ve Gençler Bilgi Erişim Merkezinin müdavimiyim.
Burası yaptığım önerilerle Kitaplık kurdu, memur atadı bir yıldan beride kitaplar çoğalmaktadır.
Bu kitapların bilim dallarına göre tasnifi ve sıralanıp dizilmesini yapacak kimse bilgisiz, bilinçsiz.
Ankara'daki diğer bir "Farsca Eğitim Merkezi" nedede Türkçe 9 kitap rafı var ama bunların sıralaması yazılı bir metni halen yok.
 
Bu iki misal "Müslümanların gerilemesinden kimler sorumludur ?" Prof.Dr. Said Ramazan El- BUTİ' nin
Madve Yayını 10, Ocak 1985 İstanbul, örnek olabilir.
İslam ülkelerindeki 237 Bilimci kimler bunların yayınları ve ilime katkıları evrensel midir? açıklanmalıdır.
 
İslam devletleri, işbirliği nasıl sağlanır, Haçlı ve Yahudi işbirliği birbirimize destek ve işbirliği sağlamamamız için
olanca güçlerini, askeri, iktisadi sömürgrci, yağmalayıcı, soykırım ve katliamlarını çok sinsice içimizdeki
gaflet dalalet hiyanet içinde olan siyasi, askeri kuklalarıyle sağlamıyorlarmı?
 
ABD+AB+NATO+BM+DB+ CENTO+Arab Birliği,+ Rusya+ Çin   8 yıl süren İran -IRAK savaşında 2 milyona yakın müslümamı soykırıma uğratıp katletmedilermi, Bağdat kütüphane ve müzelerini, tabii kaynakları(gaz, petrol) yağmalaması  yaptırmadılarmı?  BUŞ gelip görsel ve yazılı basına "HAÇLILARIN bin yıl evvelki HINÇINI
aldıklarını açıklamasını duymadıkmı?
 
Arap baharı ile Libya  HAÇLI KAtliamını yapmadılarmı, putin ve Fransa'da bir Bakan bu yağmanın HAÇLI zaferi olduğunu görsel, yazılı basın yayında takip etmiyormuyuz.
 
Sıra ile SURİYE ve İRAN  haçlı yahudi işbirliği ile yokedilip, soykırım ve yağmaya uğrarılması için 3 DÜNYA SAVAŞI Başlamadımı?
 
Hadisimizde;" ilim ve fenle ilgili bilgileri almak caizdir ve ilim mu'minin yitik malıdır, nerede bulsa alır.
                     İlim Çin'dede olsa gidip alınız." buyurulmuyormu?
 
İslam ilim, bilim, fen birliği için bütün öğrenim kurumlarımız işbirliği müşterek çalışma yapmaları gerekmezmi?
 
   İşbirliği, başarı, sağlık  dileklerimle selam ve saygılarımı sunarım.
 
Mustafa GÜRBÜZ,  Orkun Elt.aylık Dergi BASIN temsilcisi, www.orkun.com.tr  0 536 496 87 99
  
  
____________________________________________________________________________________________
27 Şubat 2012 15:11 tarihinde Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net> yazdı:
 

İşte şimdi Bosna-Hersek için üzüldüm.
Üniversiteler adı üstünde üniversal yani evrensel bilgiyi öğretmek için kurulmuştur.
Nasıl mı evrensel?
Burada da Amerika'da da muteber olan, şimdi de yüzyıl sonra da geçerli olan, kültür, cinsiyet vb. farklılıklarına göre değişmeyen, yanlışlansa bile yeni doğrulara zemin hazırlayan, standart medodolojisi olan bilgidir.

Elbette herkes kendi kendine dilediği ismi vermekte serbesttir.
Misal Katolik terimi de evrensel anlamı taşır.
Yani Katolikler evrensel olan Hristiyanlık mezhebiymiş.
Tabii ki kendilerine göre.
Buna bakarak siz de kendi bilginizin evrensel olduğunu söyleyebilirsiniz.
Ancak, büyü, sihir, muska, kahinlik, astroloji, fal, remil ne kadar evrenselse ve de bilimse,
siz ve sizin gibilerin savladığı ilahi bilimler de öyledir.

Sizin gibi hocalarla tanıştım ve çalıştım.
Sizler tıpkı lise öğretmenleri gibi öğrenilmiş bilgiyi güzelce öğretebilirsiniz.
Ancak, pozitif ve evrensel bilgiyi öğretirken, araya kanıtlanamaz mitolojileri, efsaneleri de sokuşturacağınızı tahmin ederim.
Birinci sıkıntı burada, astrolojiyle astronomiyi, kimyayla simyayı, matematikle ebcet hesabını hasılı evrensel bilgiyle büyüklere masalları harmanlamanız bir büyük sıkıntı kaynağıdır.

Akademisyenler aynı zamanda bilinenle bilinmeyenin tam da sınırında bulunurlar.
Ve sürekli olarak bilinmeyen alanı azaltmaya, bilinen alanı artırmaya çalışırlar.
Bu kolay iş değildir.
Tıpkı bataklıkta yürümeye benzer, sürekli olarak zeminin zağlam olduğunu kontrol etmelisiniz.
İşte sizin gibi mütedeyyin(!) bilim adamlarının tosladığı ikinci büyük engel de buradadır.
Hem özgürce model kuramazsınız, çünkü aklınıza kelepçe takmışsınızdır.
Her an kafir olmanın sınırında olamazsınız.
Hem de sürekli olarak hayallerle gerçekleri harmanladığınız için yanılıp batak zemine basabilirsiniz.
Bu sizin bilinmeyene yaptığınız yolculukta, gerçekle bağınızı yitirmenize, karmaşa ve kaos içine düşmenize sebep olabilir.

Evet sizin gibi insanların bile bilim adına yapabilecekleri bazı şeyler vardır.
Eğer öğrenciler sizin hangi noktada hayal alemine daldığınızı bilip uyanık olurlarsa, çok iyi öğretmenler olabilirsiniz.

Saygılar.


On 24.02.2012 16:51, Abudeyam wrote:

 
 
Sayin ERturk,
 
Size daha once de soylemistim.
 
KAfirler tahrif edilmis Hristiyanligi toplum disina sizin iddialarinizi kullanarak surgun etmeyi basardilar.
 
Ama Islam soz konusu oldugunda kafirlerin isi o kadar kolay degil.
 
Islam ulkelerinde muazzam bir bilimsel faaliyet var.
 
Bilim ugrasi hem cok zahmetli ve hem dunyalik getirisi az olan bir ugrastir.
Bu ise Turkiye'de ve Islam ulkelerinde inanclari geregi bir baska ebedi dunyaya inanan gencler daha kolaylikla bilim alanini secebilmektedirler.
 
Digerleri, apartman dairesi - araba - avrat ucgenine takiladursunlar.
 
 
Bilimde 50 yili geride biraktim.
 
Ogrencilerimle birlikte
 
Bosnia and Herzegovina Operations Research Society
 
nin kurulus basvurusunu BiH Adalet BAkanligina bu gun verdik.
 
Mart basinda ogrencilerimle birlikte
 
Southeast Europe Journal of Soft Computing
 
dergisini yayin hayatina sokuyoruz.
 
 
Biz Muslumanlar bilim alaninda diger medeniyetlerin bilim insanlarindan geri oldugumuzu asla kabul etmiyoruz.
 
Tembeller kendilerine baksin..
 
 
Abudeyam
 
 
 


 
2012/2/24 Pam <levbaba@yahoo.com>
 
Sayin Poyraz

Aslinda birbirimizden pek farkli seyler anlatmiyoruz.
Hayata mudahale eden dinlerin, her tur ilerlemeyi frenleyecegi
konusunda size katiliyorum. Dogalari geregi tutucudurlar ve
yenilikler hep buyuk bir suphe ve direnc ile karsilasir.

Bati'da hristiyanliga karsi cesurca bir savas verildi. Bunun
olmasi kacinilmazdi. Islam dunyasi biraz farkli. Islamiyetin
resmi bir evren gorusu olmamasina ragmen, hatta dusunmeyi
ve arastirmayi tesvik etmesine ragmen, ulema ve ilahiyatcilarin
islamiyeti kendi tekellerine alan tavirlari, baslangictaki 
tum gelismeleri tikadi ve musluman diyarlari  nakilci hocalarin
tahakkumune mahkum etti. Fatura hala odeniyor.

saygilar
levent



From: Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net>
To: Ozgur_Gundem GURUP <Ozgur_Gundem@yahoogroups.com>
Sent: Friday, February 24, 2012 2:15 PM
Subject: [Ozgur_Gundem] Re: [desifre] DİNLERE GÖRE KALKINMIŞLIK ORANLARI



Dinlerin toplumsal ilerleme üzerinde büyük oranda frenleyici etkisi vardır.
Bu üstelik istisnalar barındırmayan bir genellemedir.
Bir din toplumsal yaşama ne kadar çok nüfuz ediyorsa o derece frenleyicidir.
Bu güne kadar toplumsal ilerlemeyi tahrik eden bir din duymadım, bilmiyorum.

Avrupa ve batı ülkelerindeki ilerlemeler Hristiyanlık, hristiyan ideoloji sayesinde değil, tam tersine Hristiyanlığa rağmen olmuştur.
Ha keza Yahudi kökenli bilim adamları da çok inançlı müminler olduklarından ve aldıkları Yahudi teolojisi nedeniyle verimli olmamış, tam tersine ne kadar ilahiyattan uzaklaşmışlarsa o derece başarılı olmuşlardır.
İslam dünyasında da İslam aleminin ürettiği bilim adamları diye gösterilen kişiler hep kendi çağında dine aykırı fikirleri nedeniyle itilip kakılan, bu nedenle medrese medrese, diyar diyar diyar gezen, Arap, Türk, Farisi bilim adamlarıdır.

Gerek islam aleminde gerekse diğer dinlerin yetiştirdiği ilahiyatçıların insanlığın gelişmesi adına, pozitif bilim adına tek bir katkısı dahi yoktur, tam tersine köstekleri çoktur.
İslam aleminin en son yıkılan kalesi Osmanlı'da da hemen hemen 16. YY.dan itibaren büyük alim diye öne sürülenler hep ilahiyatçılardır, bilim adamı yok denecek kadar azdır.
İster kentlerin mikrotarihlerine, ister genel tarihe bakın, 16. YY.'dan itibaren hep fıkıh, hadis vb. ilimlerinin alimlerini(!) görürsünüz.

Özellikle sünni, şeriatçı, siyasi islam nerede ve ne zaman bir ülkeye sirayet ettiyse o ülke halkının burnu b.kdan çıkmamıştır.
İslamiyet yeni bir din değildir, bir sürü pratik ve deneyimi vardır.
Bütün bu tecrübelerin ışığında rahatça şunu diyebiliriz.
Siyasal iddiası olmayan dinler bile sıkıntılıdır, ama şu kesindir.
ŞERİATÇILIK BİR FİKİR KANSERİDİR.
Bulaştığı ülke ve halklar iflah olmamıştır.

Hemen bütün dinler pozitif bilimler önünde engeldir.
Dinler kanıtlanabilir değildir, kurucularının şehadetinden başka delilileri yoktur, statükocudur, değişime direnir, totaliterdir, yayılmacıdır, siyasete araçtır, gelişmenin ve bilimin önünde engeldir.
Tarihte, gerçek ilerleme ancak dinlere rağmen olmuştur, ve olacaktır.
Ne yazık ki, henüz uleması bilim adamlarından, kutsal kitapları bilimsel yayınlardan oluşan bir din icat edilmemiştir.
Ben böyle düşünüyor ve görüyorum.
Saygılar.


On 24.02.2012 12:47, Pam wrote:
 

Islam dunyasi ile diger dinlere mensup ulkelerdeki
ucurumu gosterecek daha pek cok ornek bulunabilir.
(Birakiniz tum Avrupa'yi, sadece Macaristan ve
Cekoslovakya'dan cikan bilimcilerin sayisi yuzlerle olculur.)

Fakat sanirim, bu yazida yanlis bir "nedensellik" iliskisi
kurulmus. Iki farkli sekilde itiraz etmek isterim.

1) Dinin, herhangi bir toplumun geri kalmasinda dogrudan
olumsuz bir etkisi yok. Hele hele, insani goklerdekiler,
yerdekiler ve ikisinin arasinda olanlar konusunda dusunmeye
davet eden Islam dini bu konuda suclanamaz. Eger bu sorunun
uzerine ciddiyetle gidilecekse, musluman devletlerin yoneticilerinin
tavri, "ulema" olarak bilinen resmi-formal islam temsilcilerinin
ezberciligi, iktisadi gelismeler vs bir suru tarihsel olgunun 
incelenmesi gerekir. (Hristiyanlik tarihi ise apayri bir konu, ordaki
dusunurler ve bilimciler Kilise sayesinde degil, Kiliseye "ragmen"
yol aldilar.) 

2) Avrupa'da dogan ve yetisen her dusunuru ve bilimciyi hristiyan
zannetmek,  yahudi olarak dogan her insani geleneksel yahudi 
inancina bagli gibi gormek buyuk bir hatadir. Asagida siralanan
isimlerin gercekte ne oranda yahudi inancina bagli olduklari
sorgulansa, sanirim ortaya cok sasirtici bir tablo cikar.
Mesela Einstein'in hic de oyle "dindar" bir yahudi olmadigini
biliyorum. Zaten cesitli yazilari ile, dinin geleneksel yorumuna
bagli olmadigini ortaya koymustur.

Yuzyilimiz, ABD'nin su meshur "Top 10" anlayisi ile sekillenen
bir "kategorize" etme cagi. Bu, belki yuzeysel dusunen ortalama
insanlara hitap edebilir; ama aslinda ne olcude gerceklige
baglidir ?

Musluman bilim adami sayisi: 237 
Yahudi bilim adami sayisi: 471

Yehuuu ! 1-0 galibiz.

Ozellikle boyle alayci bir sekilde yazdim. Cunku, ortaya
surulen "nedensellik" iliskisi gercekten sacma. 

Islam aleminin asirlar suren bir uykuya daldigi gercek.
Bu, cok uzucu bir durum, ama maalesef boyle. Fakat
sorunun gercek sebepleri birden cok unsurun birlesmesine
bagli.

saygilar
levent

***************************************************************
From: Haberci <kamuoyu@gmail.com>
To: ulusal_dayanisma@yahoogroups.com; listem2@yahoogroups.com; desifre@yahoogroups.com; Kirilma_Noktasi@yahoogroups.com; afyonkocatepehaber@yahoogroups.com
Sent: Friday, February 24, 2012 12:24 PM
Subject: [desifre] DİNLERE GÖRE KALKINMIŞLIK ORANLARI [1 Attachment]

[Attachment(s) from Haberci included below]

(yazi okunmuyorsa ekteki dosyada da var)
 
PAKİSTANLI BİR AYDININ ARAŞTIRMASI: 
DİNLERE GÖRE KALKINMIŞLIK ORANLARI 
 

Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi/Musevi var. (Kuzey ve Güney Amerika'da 7 milyon, Asya'da 5 milyon, Avrupa'da 2 milyon ve Afrika'da  100  bin Musevi yaşıyor.) 
Peki, kaç Müslüman var: 1,4 milyar Müslüman. (1 milyar Asya'da, 400 milyon Afrika'da, 44 milyon Avrupa’da, 6 milyon Amerika kıtasında.)
Yani dünyada 1 Musevi’ye karşın 100 Müslüman var...
 
İyi ama Yahudiler Müslümanlardan niçin 100 kat daha güçlü ve daha zengin ve daha eğitimli ve daha mucitler?
 
Tarafsız ve bilimsel yollarla tespit edilmiş nedenlerini öğrenmek istiyorsanız lütfen okumayı sürdürün...
 
Tüm  zamanların en etkin bilim adamı Albert Einstein bir Yahudiydi.
Psikanalizin babası Sigmund Freud bir Yahudiydi. 
Karl Marks Yahudiydi.

Tüm insanlığa zenginlik ve sağlık katmış Yahudilere bakalım: 
*Benjamin Rubin insanlığa aşı iğnesini armağan etti.
*Jonas Salk ilk çocuk felci aşısını geliştirdi. 
*Gertrude Elion lösemiye karşı ilaç buldu. 
*Baruch Blumberg Hepatit-B aşısını geliştirdi.  
*Paul Ehrlich frengiye karşı tedaviyi buldu. 
*Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili buluşuyla Nobel ödülü kazandı. 
*Gregory Pincus ilk doğum kontrol hapını geliştirdi.

*Bernard Katz nöromasküler iletişim (kaslarla sinir sistemi arası iletişim) alanında Nobel ödülü kazandı. 
*Andrew Schally endokrinoloji (metabolik sistem rahatsızlıkları, diyabet, hipertiroid) tedavilerinde kullanılan yöntemi geliştirdi.
*Aaaron Beck Cognitive Terapi’yi (akli bozuklukları, depresyon ve fobi tedavilerinde kullanılan psikoterapi yöntemini) geliştirdi. 
*Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirerek Nobel ödülü kazandı. 
*Stanley Cohen embriyoloji (embriyon ve gelişimi çalışmaları) dalında Nobel aldı. 
*Willem Kolff böbrek diyaliz makinesini yaptı. 

*Peter Schultz optik lif kabloyu, Charles Adler trafik ışıklarını,
*Benno Strauss paslanmaz çeliği, 
*Isador Kisse sesli filmleri,
*Emile Berliner telefon mikrofonunu, 
*Charles Ginsburg ilk bantlı video kayıt makinesini geliştirdi. 
*Stanley Mezor ilk mikro-işlem çipini icat etti. 
*Leo Szilard ilk nükleer zincirleme reaktörünü geliştirdi.

Peki, ama; son 100 yıl içinde Yahudiler sadece bilimsel alanda 104 Nobel ödülü kazanırken, 1.4 milyar Müslüman neden yalnızca 3 Nobel kazandı. 

Yahudiler niçin bu kadar yaratıcı ve neden bu kadar güçlüler? 
 
Yahudi  inancına  bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu yatırımcılara/işadamlarına ve markalarına bakalım: 
* Ralph Lauren (Polo), 
* Levi Strauss (Levi's Jeans), 
* Howard Schultz (Starbuck's), 
* Sergei Brin  (Google),  
* Michael Dell (Dell Bilgisayarları), 
* Larry Ellison (Oracle), 
* Donna Karan (DKNY), 
* Irv Robbins (Baskins & Robbins),
* Bill Rosenberg (Dunkin Dougnuts),
* Richard Levin (Yale Üniversitesi'nin kurucu başkanı).

Yahudi inancına  bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu sanatçılara bakalım:
* Michael  Douglas, 
* Dustin Hoffman, 
* Harrison Ford, 
* Woody Allen,
* Tony Curtis, 
* Charles Bronson, 
* Sandra Bullock, 
* Billy Crystal, 
* Paul Newman, 
* Peter Sellers, 
* George Burns,
* Goldie Hawn, 
* Cary Grant, 
* William Shatner, 
* Jerry Lewis,
*Peter Falk...
Yönetmenler ve yapımcılar arasındaki Yahudiler:
* Steven Spielberg, 
* Mel Brooks, 
* Oliver Stone, 
* Aaaron Spelling (Beverly Hills 90210), 
* Neil Simon (The Odd Couple), 
* Andrew Vaina (Rambo 1 /2 / 3), 
* Michael Mann (Starzky and Hutch), 
* Milos Forman (One Flew Over The  Cuckoo's Nest, Amadeus), 
* Douglas Fairbanks (TheThief of Baghdat), 
* Ivan Reitman (Ghostbusters) , 
* Kohen Kardeşler,
* William Wyler. 
* William James Sidis, 

Sorun kendinize: 
250’lik IQ derecesiyle dünyaya gelmiş en parlak insan hangi dine mensuptur?
Sorun kendinize: 
Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür? 

Cevabı şudur: Her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verirler...  
Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak içindir)
Soru: 
Neden Müslümanlar bu kadar güçsüzdür? 
Cevap: 
Yanlış eğitim verdikleri ve gelişime yararı olmayan birer eğitim sistemi uyguladıkları için (Büyük oranda Din Eksenli, Sorgusuz, Araştırmasız, Ezberci ve Dayatmacı eğitim...). 
  
Oysa Gezegenimizde yaklaşık 1.476.233.470  Müslüman yaşamaktadır.  
Yani, toplam dünya nüfusu içinde her 5 kişiden biri Müslümandır. 
Her bir Hindu'ya 2 Müslüman düşmektedir, 
her bir Budist'e karşılık 2 Müslüman vardır ve 
her bir Yahudi'ye karşılık 100 Müslüman bulunmaktadır. 

Müslümanlar bu kadar kalabalıklar ama neden güçsüzler?
Nedeni eğitim(sizlik)dir!!!

İslam Konferansı Örgütü'nün (OIC) 57 üyesi vardır ve ülkelerin tümünde sadece 500 adet üniversite bulunmaktadır. Yani üniversite başına 3 milyon Müslüman düşmektedir. Başka bir deyişle 3 milyon kişi için bir üniversite yapılmıştır (Bunların kalitesi de başka bir sorundur!).
Fakat sadece ABD'de 5 bin 758 adet üniversite vardır. 

Shanghai Jiao Tong Üniversitesi tarafından 2004 yılında hazırlanan “Dünya Üniversitelerinin Akademik Deger Listesi”ne Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin hiç birinden ilk 500’e giren tek bir üniversite yoktu. 
 
Neden?.. Yanıt: Kalitesiz ve ezberci eğitim...

OKUMA YAZMA ORANLARI DA ÇOK DÜŞÜK!

UNDP tarafından toplanan verilere göre Hıristiyan dünyasında okuma-yazma bilenlerin oranı % 89’dur. Bunların %98’i ise en az ilkokul mezundur ve 100 kişiden 40’ı üniversite mezunudur. 15 Hıristiyan çoğunluğa sahip ülkedeki okuma-yazma oran ise %100’dür, yani bu 15 ülkede okuma-yazması olmayan tek kişiye rastlamak olası değildir!. 

Müslüman ülkelerde durum bunun zıddıdır: 100 kişiden sadece 40’ı okuma-yazma bilir ve herkesin okuryazar olduğu bir tek Müslüman ülke bulunmamaktadır! Bunların %50’si ilkokul mezundur ve sadece %2’si üniversiteyi bitirmiştir.
 
BİLİM İNSANLARININ ORANLARI DA ÇOK DÜŞÜK!

ABD’de toplam bilim insanı sayısı 4.000, Japonya’da 5.000’dir. 57 Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerdeki toplam bilim adamı sayısı ise sadece 230 kişidir. (Akademisyenlerin hepsi bilim insanı değildir. Bilim insanı demek, pozitif bilimlerle aktif olarak uğraşan kişi demektir.) Ve her 1 milyon Müslüman kişiye sadece 1 bilim insanı düşmektedir. 
 
Teknisyenler bakımından Müslüman çoğunluklu Arap ülkelerdeki durum daha da kötüdür: Her 1 milyon Müslüman Arap nüfus içinde 50 teknisyen bulunmaktadır. Hıristiyan dünyasında ise her bir milyon kişi içinde 1000 teknisyen bulunmaktadır. 

NEDEN?.. Yanıt: Kalitesiz-ezberci eğitim ve ARGE’ye (araştırma geliştirmeye) yeterli kaynak ayrılmaması... 
Çünkü Müslümanlar gayri safi milli gelirin yalnızca % 0,2’sini araştırma-geliştirme bütçesi olarak ayırıyor. 
Buna karşın Hıristiyan dünyası araştırma-geliştirmeye % 5 oranında, yani 25 kat daha fazla fon ayırmaktadır.
 
SONUÇ: İslam dünyası yeni bilgi üretebilecek kapasiteden yoksundur. 
Ayrıca dünyanın ürettiği bilgiyi kendi halklarına öğretmekte de başarısızdır. 
Bunun kanıtı ise ileri teknoloji ihracat rakamlarında saklıdır: 
Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oran %1’dir. Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas ve Cezayir’in ise % 0,3’tür.
Hristiyan Singapur'da bu oran % 58'dir.
 
Gelecek Bilgi temelli toplumların olacaktır 

Ilginçtir, Müslüman 57 ülkenin gayri safi milli hâsılalarının toplamı 2 trilyon doların altındadır. Buna karşın 310 milyonluk ABD tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmekte; Çin 8 trilyon dolar, 
Japonya 3,8 trilyon dolar ve Almanya 2,4 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır. (Satın alma gücü eşitlenerek hesaplama yapılmıştır.) 

Mal ve hizmet üretimi 
İspanya’da 1 trilyon doların üzerindedir. Katolik Polonya 489 milyar dolarlık mal ve hizmet üretimi gerçekleşmektedir. Budist Tayland  545 milyar dolar değerinde mal ve hizmet üretimi yapmaktadır. 

İşin daha acıklı tarafı ise şudur: İslam Dünyasının gayri safi milli hâsılasının tüm dünya gayri safi milli hâsılası içindeki oranı hızla azalmaktadır. 

O halde Müslümanlar neden bu kadar güçsüzdür? 
Cevap: Eğitim Yoksunluğu. Tam anlamıyla söylersek; kaliteli ve çağdaş eğitim yoksunluğu. 

Çok kesin biçimde söylersek; akılcı olmayan, ezberci, teslimiyetçi, din eksenli ve çağdışı eğitim...

Araştırmayı yapan: Dr. Faruk Saleem – İslamabat, Pakistan
           






Attachment(s) from Haberci
1 of 1 File(s)





-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Eger bir seyahete cikarsaniz, gittiginiz yerlerin adetlerine uymaya calisiniz.Hz.Ali . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.http://orajpoyraz.blogspot.com/







-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Türkiye’nin bağımsızlığından başka birşey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk. Varlığımızı Türkiye adına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir.Deniz GEZMİŞ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.http://orajpoyraz.blogspot.com/

__._,_.___
Recent Activity:
Guruptan ayr&#305;lmak için, a&#351;a&#287;&#305;daki adrese bo&#351; bir eposta gönderin:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
.

__,_._,___


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Gece ile gunduz seni islerler.  Hz.Ali   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/