31 Ağustos 2019 Cumartesi

BU PANKARTI AÇTI BAŞINA GELMEYEN KALMADI: AYM TAZMİNATA HÜKMETTİ

Hırsız kendini bilmiş..
Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  

BU PANKARTI AÇTI BAŞINA GELMEYEN KALMADI: AYM TAZMİNATA HÜKMETTİ

30.08.2019 11:14

2014 yılında o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın Osmaniye mitinginde "Hırsız var" pankartı açtığı için darp edilerek gözaltına alınan ardından iktidarın kentteki tüm mitingleri öncesi gözaltına alınan eski uzman çavuş İbrahim Alıcı AYM'ye başvurdu. Alıcı'nın bireysel başvurusunu görüşen AYM eski uzman çavuşa 27 bin 500 lira tazminat ödenmesine hükmetti. AYM kararında ayrıca dosyanın yeniden Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilerek ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma açılmasını istedi.

Tarafsız Haber Ajansı'nda yer alan habere göre Osmaniye'de yaşayan 40 yaşındaki İbrahim Alıcı (Süleymanoğlu) 3 Mart 2014 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı mitingde "Hırsız var" pankartı açtığı için güvenlik güçleri ve başbakanlık korumaları tarafından gözaltına alınıp darp edildi. Alıcı'nın şikâyeti üzerine kendisini darp ettiğini iddia ettiği polisler hakkında soruşturma başlatılırken güvenlik güçlerinin şikâyeti ile de kendisi hakkında soruşturma açıldı.

BAŞSAVCILIK: İDDİALAR SOYUT DELİL YOK

Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturmalar eski uzman çavuşun öne sürdüğü "işkence kötü muamele cinsel taciz ve tecavüz hakaret ve tehdit suçları"nın "soyut" olduğu ve "bu suçların işlendiğine dair kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturur net ve inandırıcı delil elde edilemediği ve düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleme suçunun unsurları itibarı ile oluşmadığı" gerekçeleriyle şikâyet hakkında takipsizlik kararı verildi. Karara yapılan itiraz da sonuç değiştirmeyince Alıcı 2015 yılında Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yaptı.

"KAMU DAVASI AÇILMASI GEREKİYORDU"

AYM'nin eski uzman çavuş İbrahim Alıcı'nın başvurusu ile ilgili verdiği kararın gerekçesi şöyle:

"Başvurucu hakkında düzenlenen adli rapor içeriği ve anılan teşhis işlemi ile kolluk görevlilerinin alınan savunmaları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki pozitif yükümlülükleri açısından söz konusu eylem hakkındaki maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için Cumhuriyet Başsavcılığınca ilgililer hakkında kamu davası açılmasının gerekli olduğu açıktır.

27 BİN 500 LİRA TAZMİNAT VE YENİDEN SORUŞTURMA KARARI

"Bu doğrultuda taraflar arasındaki gerekli çelişmenin sağlanabileceği bir kovuşturmanın yapılması sonucunda belirlenecek maddi gerçeğe uygun bir yargısal sonuca varılması kötü muamele yasağına ilişkin devletin pozitif yükümlülüğünün bir gereğidir. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının (maddi ve usul boyutu itibarıyla) ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2014/2801) gönderilmesine karar verilmesi gerekir. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 27.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. "

AYM: SORUMLU KİŞİLER HAKKINDA SORUŞTURMA AÇIN

AYM İbrahim Alıcı'ya 27 bin 500 lira tazminat ödenmesi ve sorumlu kişiler hakkında yeniden soruşturma açılması için dosyanın Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi oy birliği ile karar verildi.

HER MİTİNG ÖNCESİ GÖZALTINA ALINIYOR

İbrahim Alıcı 2014 yılında Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın mitinginde açtığı pankart nedeniyle sonrasında yapılan her AKP mitingi öncesinde gözaltına alınmıştı. Alıcı o dönemde açılan hakaret davasında da beraat etmişti.

https://www.birgun.net/haber/bu-pankarti-acti-basina-gelmeyen-kalmadi-aym-tazminata-hukmetti-266690

================================

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Buyuk seyleri buyuk milletler yapar.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

38. NE INSAN NE DE EVREN RASTLANTININ ESERIDIR

Bu durumda; "Insan, evren ve butun icerigi rastlantinin eseri midir?" diyeceksiniz. Hayir, size tekrar ediyorum: Evren asla bir eser degildir; evren butun eserlerin etkenidir, kapsadigi varliklarin tumu bu etkenin zorunlu eserleridir ki bazen onun hareket bicimini bize gosterir, ancak seyrini cogunlukla gizli tutar. Gercek etkenler hakkindaki bilgisizliklerini ortmek icin, insanlar "rastlanti" kelimesini kullanirlar. Her ne kadar insanlar tarafindan bilinmeseler de, bu etkenler kesin kurallara gore eylem ve etkide bulunmanin asla disinda kalmazlar; etkensiz asla bir eser yoktur.

Doga oyle bir kelimedir ki, varliklarin, cesitli maddelerin, sonsuz bilesimlerin, kombinasyonlarin, gozlerimizin tanik oldugu cesitli hareketlerin toplam buyuklugunun coklugunu ifade etmek icin kullaniriz. Gerek organik, gerek inorganik butun cisimler, gordugumuz eserleri zorunlu olarak olusturmaya ozgu birtakim etkenlerin sonuclaridir. Dogada hicbir sey rastlanti olarak yapilmaz; orada her sey sabit yasalari izler. Bu yasalar bazi eserlerle etkenleri arasindaki baglantidan baska bir sey degildir. Bir madde zerresi baska bir zerreyle yanlislikla ya da rastlantisal olarak karsilasmaz. Bu karsilasma, sabit yasalarin eseridir. Bu yasalar, benzer durumlarda zorunlu olarak yapmakta olduklari ve baska turlusunu yapamadiklari icin, her varligin hareket etmesini gerektirir. Zerrelerin toplumsal rastlantisalligindan soz etmek ya da rastlantiya bazi etkenler atfetmek, cisimlerin birbirleri uzerinde etki yapmalari, birbirleriyle karsilasmalari yasalari hakkinda bilgisiz oldugunu soylemektir.

Dogaya, varliklarin ozelliklerine ve bazi nedenlerin birlesmesinden zorunlu olarak meydana gelmis olan sonuca hic asina olmayanlar icin her sey rastlanti olarak gorunur. Gunesi, sistemimizin merkezine koyan, rastlanti degildir. Gunes, dogasi geregi ve olusmus oldugu cevherin eseri olarak bu yeri isgal eder ve buradan, cevresindeki gezegenlerde bulunan varliklara hayat vermek icin isimasi zorunludur. . .

- - - - - - - - - - - - -
Belki de insan sevilmekten cok anlasilmayi istiyordu.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Yasamin oylesine canli ve oylesine yogun yasanmasi gerektigine inaniyorum ki, bir baska hayat ya da daha uzun bir hayat dusuncesi gerekli bile olmasin.

DOUGLAS,MARJORY STONEMAN (1890-1998) ABD'li yazar ve cevreci.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 



-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
 
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

YILDIZ AKALIN : KEMALİZM VE DEVRİMLER




================================

YILDIZ AKALIN : KEMALİZM VE DEVRİMLER

31 Ağustos 2019 Cumartesi

Kemalizm Türk aydınlanmasının adıdır. Bugünkü savaş bu aydınlığı karanlığa dönüştürmek isteyenlerle aydınlığı seçenlerin savaşımıdır.


Mustafa Kemal Atatürk emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Savaşı'yla silahlı devrimini kültür emperyalizmine karşı kültür devrimini ve laik Cumhuriyetle ideolojik devrimini yapan dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devrimcisidir.

Kemalizm bir ideolojidir. Hem de bir devrim ideolojisidir. Bir toplumu ortaçağın karanlığından aydınlık çağa taşıyan bir devrimin adıdır.

Kemalizm sürekli yenileşme sürekli ilerleme sürekli devrim demektir. Kemalist devrim ideolojisi geri kalmış bilime bilimselliğe yani akla kapılarını kapamış yarı köle ümmet topluluğundan; bireylerin oluşturduğu vatandaşlardan ulusal kimliğe sahip bir "ulus" yaratmanın adıdır.

Hele hiçbir altyapısı olmayan koşulları tam oluşmamış bir ülkede ve en yakın dava arkadaşlarının bile karşı çıktıkları devrimi ancak Mustafa Kemal gibi bir devrimci başarabilirdi.

Üstelik bu devrimler rastlantı sonucu da değildi.

'Ben bunları gerçekleştireceğim'

O daha 27 yaşında genç bir subayken yabancı bir bilim adamına şunları söylüyordu: "Belki size söylediklerim hayal gibi gelecek ama ben bunları gerçekleştireceğim. Saltanat kalkacaktır. Kadın tesettürden (kapanma) kurtarılacak ve toplum içindeki saygın yerini alacaktır. Batı uygarlığından bizi uzaklaştıran harfler değiştirilecektir. "

Türkiye Cumhuriyeti parçalanmış dayanma gücü kalmamış yıkılmış Osmanlı Devleti'nin enkazları üzerine kurulmuştur. 1919'larda Osmanlı Devleti batmıştı ama emperyalist güçlerin asıl amacı Türk varlığını ortadan kaldırmaktı.

Ordu dağıtılmış silahlar bırakılmış topraklarımız bölüştürülmüştü.

Birçok yurtseverin tek umudu Amerika veya İngilizlerin mandası altında yaşamaya çalışmaktı.

İşte o olumsuz koşullarda bile Mustafa Kemal tam bağımsız Türkiye" diyor ve bu inançla emperyalizme karşı halkını savaşa ikna ediyordu. O halkının gücüne inanan gerçek bir devrim lideriydi.

Meclisle başladı ve kazandı

Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşını Ankara'da kurulan Büyük Millet Meclisi ile başlattı Kurtuluş Savaşını mecliste alınan kararlarla sürdürdü ve kazandı.

Savaş kazanılmış Türkiye'nin sınırları çizilmişti.

Sıra yönetim şekline gelmişti. Kurtuluş Savaşında birlikte olduğu arkadaşlarının çoğu hilafetin ve padişahlığın devamından yanaydı. Ama Mustafa Kemal kararlıydı. "Saltanat kalkacak cumhuriyet kurulacaktır" diyordu. Bu kararlı tutum karşısında Mustafa Kemal'e padişah veya halife olmasını önerdiler.

Yine "hayır" dedi. Ne padişahlık için ne de halifelik için savaşmıştı. O halk yönetimi istiyordu.

Zorlu tartışmalardan sonra Meclis'i ikna ederek 29 Ekim 1923'te sonsuza dek süreceğine inandığı yönetim biçimi olan Cumhuriyeti kabul ettirdi.

Mustafa Kemal Cumhuriyet için şunları söylüyordu: "Cumhuriyet demek demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Ulusal egemenlik esasına dayalı Türkiye Cumhuriyeti'nde de birbirini denetleyen partilerin olacağına şüphe yoktur. "

Demokrasinin oluşması benimsenmesi ve işlemesi için toplumun demokrasi kültürüne sahip olması gerekir. Türkiye'nin o günkü durumu ise hiç te iç açıcı değildi.

Cumhuriyet'ten önceki durum

Matbaa Avrupa'dan iki yüzyıl sonra getirilmişti. Erkeklerde okuma yazma oranı yüzde dört ile beş kadınlarda ise binde yedi oranında. Yani her yüz erkekten dört veya beş kişi okuma yazma biliyor kadınlarda ise her bin kadından ancak yedi kadın okuma yazma biliyor. Fakülte ayarında öğrenci sayısı ise sadece iki bin yüz idi.

Osmanlı döneminde İstanbul'a metro yapılmak isteniyor fakat; "Müslümanlar ancak ölünce toprağın altına girer" gerekçesiyle Şeyhülislamın fetvası metro yapımını engelliyor. 1910'da nüfus sayımı yapılıyor ve bu sayımda sadece erkekler ve büyükbaş hayvanlar sayılıyor.

Ticaret sadece Müslüman olmayanlara serbest. Vergi alımını yapacak okur yazar olmadığından vergi memurları Ermenilerden Yahudilerden ve diğer Müslüman olmayan azınlıklardan oluşuyordu.

Saltanat Anadolu'ya Anadolu halkına yabancı kalmıştı.

İşte bu koşullarda Cumhuriyet kabul ediliyor. Saltanat kaldırılıyor. Hilafet kaldırılıyor. Harf devrimi kılık kıyafet devrimi hukuk devrimi hele Osmanlının büyükbaş hayvandan bile değersiz gördüğü kadınlara -birçok Avrupa ülkesinden öncelikle- seçme ve seçilme hakkı veriliyor.

Kulluğu ortadan kaldıran laik düzeni getiriyor. Laikliğe engel olmaya çalışanlara Türk kadınını ve ülkemizi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyen irticacılara karşı özellikle bugünlerde bile güncelliğini koruyan şu sözleri söylüyor:

"Efendiler ve Ey Ulus iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler dervişler müritler meczuplar ülkesi olamaz. "

Kemalizm'in değiştirilemez altı ilkesi vardır:

1. Cumhuriyetçilik

2. Ulusçuluk (Milliyetçilik)

3. Laiklik

4. Devletçilik

5. Devrimcilik

6. Halkçılık

Bu ilkeler Kemalizm'in olmazsa olmaz önkoşullarıdır.

Kemalizm Türk aydınlanmasının adıdır.

Bugünkü savaş bu aydınlığı karanlığa dönüştürmek isteyenlerle aydınlığı seçenlerin savaşımıdır:

Bugünkü şartlar dayatmalar aynı.

Vahdettin'ler kurtuluş mücadelesini dinsizlik sayan Şeyhülislamlar maceraperest Enver'ler Cemal'ler Artin Kemal'ler Şeyh Sait'ler Derviş Mehmet'ler işbirlikçiler yine sahnedeler.

Mustafa Kemal'i ve işgalcilerle savaşan Kuva-i Milliyecilerin katlinin vacip olduğunun fetvasını veren Dürrizade'ler Aznavur'lar Ali Galip'ler daha niceleri.

Sadece değişik adlarla sahnedeler!

Aramaya gerek yok.

Bakın çevrenize yığınla göreceksiniz!

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1557939/Kemalizm_ve_devrimler.html

================================

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Buyuk seyleri buyuk milletler yapar.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

38. NE INSAN NE DE EVREN RASTLANTININ ESERIDIR

Bu durumda; "Insan, evren ve butun icerigi rastlantinin eseri midir?" diyeceksiniz. Hayir, size tekrar ediyorum: Evren asla bir eser degildir; evren butun eserlerin etkenidir, kapsadigi varliklarin tumu bu etkenin zorunlu eserleridir ki bazen onun hareket bicimini bize gosterir, ancak seyrini cogunlukla gizli tutar. Gercek etkenler hakkindaki bilgisizliklerini ortmek icin, insanlar "rastlanti" kelimesini kullanirlar. Her ne kadar insanlar tarafindan bilinmeseler de, bu etkenler kesin kurallara gore eylem ve etkide bulunmanin asla disinda kalmazlar; etkensiz asla bir eser yoktur.

Doga oyle bir kelimedir ki, varliklarin, cesitli maddelerin, sonsuz bilesimlerin, kombinasyonlarin, gozlerimizin tanik oldugu cesitli hareketlerin toplam buyuklugunun coklugunu ifade etmek icin kullaniriz. Gerek organik, gerek inorganik butun cisimler, gordugumuz eserleri zorunlu olarak olusturmaya ozgu birtakim etkenlerin sonuclaridir. Dogada hicbir sey rastlanti olarak yapilmaz; orada her sey sabit yasalari izler. Bu yasalar bazi eserlerle etkenleri arasindaki baglantidan baska bir sey degildir. Bir madde zerresi baska bir zerreyle yanlislikla ya da rastlantisal olarak karsilasmaz. Bu karsilasma, sabit yasalarin eseridir. Bu yasalar, benzer durumlarda zorunlu olarak yapmakta olduklari ve baska turlusunu yapamadiklari icin, her varligin hareket etmesini gerektirir. Zerrelerin toplumsal rastlantisalligindan soz etmek ya da rastlantiya bazi etkenler atfetmek, cisimlerin birbirleri uzerinde etki yapmalari, birbirleriyle karsilasmalari yasalari hakkinda bilgisiz oldugunu soylemektir.

Dogaya, varliklarin ozelliklerine ve bazi nedenlerin birlesmesinden zorunlu olarak meydana gelmis olan sonuca hic asina olmayanlar icin her sey rastlanti olarak gorunur. Gunesi, sistemimizin merkezine koyan, rastlanti degildir. Gunes, dogasi geregi ve olusmus oldugu cevherin eseri olarak bu yeri isgal eder ve buradan, cevresindeki gezegenlerde bulunan varliklara hayat vermek icin isimasi zorunludur. . .

- - - - - - - - - - - - -
Belki de insan sevilmekten cok anlasilmayi istiyordu.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Yasamin oylesine canli ve oylesine yogun yasanmasi gerektigine inaniyorum ki, bir baska hayat ya da daha uzun bir hayat dusuncesi gerekli bile olmasin.

DOUGLAS,MARJORY STONEMAN (1890-1998) ABD'li yazar ve cevreci.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 



-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
 
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

ERCAN CANER : TÜRK ASKERLERİ KUŞATILDI MI? İDLİB ÇIKMAZI




ERCAN CANER : TÜRK ASKERLERİ KUŞATILDI MI? İDLİB ÇIKMAZI

Rus savaş uçaklarının desteklediği Suriye Arap Ordusu Astana anlaşmalarının ruhuna aykırı olarak ilerlemesini sürdürmüş ve İdlib Eyaletinde kritik öneme sahip Khan Sheikhoun kasabası sınırına dayanmıştır.

Ercan Caner Sun Savunma Net 29 Ağustos 2019

Rus savaş jetleri İran destekli gruplar Rus özel kuvvetleri ve paralı askerler tarafından da desteklenen Suriye Arap Ordusu ilerlemesini sürdürerek İdlib Eyaletinde kritik bir öneme sahip olan Khan Sheikhoun kasabası sınırına kadar ulaşmıştır.

Khan Sheikhoun kasabası İdlib Eyaletinin 2014 yılından beri Suriyeli isyancıların kontrolünde olan en büyük yerleşim yerlerinden bir tanesidir.

Suriyeli muhalif askeri kaynakların iddialarına göre; Türk Silahlı Kuvvetlerinin Hama Eyaletinde Morek bölgesi güneydoğusunda oluşturduğu gözlem noktası Assad rejim kuvvetlerinin tehdidi altındadır.

Düzenlenen bir hava saldırısında Morek Gözlem Noktasına ikmal maddeleri götüren bir Türk askeri konvoyu vurulmuştur. Türkiye Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada; askeri konvoyun ikmal yollarını açık tutmak Morek'de bulunan gözlem noktasının emniyetini sağlamak ve bölgedeki sivilleri korumak maksadıyla gönderildiğini ifade etmiş ve hava saldırısı sonucu en az üç sivilin öldüğünü açıklamıştır.

Bölgedeki kaynakların iddialarına göre; Türk askeri konvoyu halen savaş uçaklarının hava saldırısına maruz kaldığı Maarat Al Numan kasabası yakınlarında Şam-Halep otoyolu üzerinde hareketsiz durumdadır. Türk askeri konvoyunun Suriye veya Rus savaş uçakları tarafından mı vurulduğu henüz belirsizliğini korumaktadır.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı açıklamada Morek'de bulunan gözlem noktasını taşıma niyetinde olmadıklarını açıklamıştır. Bilindiği gibi Morek Gözlem Noktası 2017 yılı Temmuz ayında Rusya İran ve Türkiye arasında imzalanan anlaşma sonrasında İdlib Eyaleti sınırlarında kurulan 12 Türk gözlem noktasından bir tanesidir.

Geçtiğimiz günlerde İdlib ile ilgili bir soruya saldırılara yanıt verileceğini ve bu konuda Türk meslektaşlarını uyardığını ifade eden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Suriye Arap Ordusunun Khan Sheikhoun operasyonunun haklı ve yasal olduğunu ve Rusya ile Türkiye arasında İdlib Eyaletinde gerginliği azaltma bölgeleri konusunda yapılan Astana anlaşmalarının ruhuna aykırı olmadığını iddia etmektedir. Lavrov bunun yanı sıra Suriye Ordusu tarafından icra edilen Khan Sheikhoun operasyonunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Suriye krizini çözmek maksadıyla alınan kararların uygulanması açısından da gerekli olduğunu vurgulamaktadır.

Kuzeye doğru kaçan siviller. Kaynak: Mustafa Dahnon/The Defense Post

Khan Sheikhoun kasabası Şam-Halep kentlerini bağlayan otoyolun üzerinde yer alan kritik öneme sahip stratejik bir yerleşim yeridir. Kasaba ve çevresinde yaşayan birçok sivil hava bombardımanlarından korunmak maksadıyla Türkiye-Suriye sınırına doğru kaçmıştır.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara'nın Morek Gözlem Noktasının Suriye Ordusu tarafından kuşatıldığı ve bir askeri konvoyunun savaş uçakları tarafından vurulduğunu açıklamasından sonra Moskova'ya bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Rusya ziyareti esnasında açıklama yapan Erdoğan düzenlenen saldırıların bölgedeki huzuru bozduğunu dile getirmiştir. Erdoğan Suriye hava kuvvetlerinin sivillere ölüm yağdırmasının kabul edilemez olduğunun da altını çizmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Moskova dönüşü uçakta yaptığı açıklamalarda da İdlib'deki 12 gözlem noktasında görevlerimizin süreceğini ve bölgede yeni bir insani krize izin veremeyeceğimizi açıklamıştır. Suriye'de siyasi çözüm için çalışmaların devam ettiğini vurgulayan Erdoğan en acil konunun İdlib Mutabakatının uygulanması olduğunun altını çizmiştir.

Erdoğan gözlem noktasına yapılan saldırılardan ciddi manada rahatsız olduklarını Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e ilettiğini onun da Türkiye'nin ve gözetleme kulelerinin çevresinde görev yapan Türk askerlerinin zarar görmesini istemediğini ve bu konuda çok hassas olduğunu gördüğünü ifade etmiştir.

https://sunsavunma.net/idlib-cikmazi/

================================

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Buyuk seyleri buyuk milletler yapar.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

38. NE INSAN NE DE EVREN RASTLANTININ ESERIDIR

Bu durumda; "Insan, evren ve butun icerigi rastlantinin eseri midir?" diyeceksiniz. Hayir, size tekrar ediyorum: Evren asla bir eser degildir; evren butun eserlerin etkenidir, kapsadigi varliklarin tumu bu etkenin zorunlu eserleridir ki bazen onun hareket bicimini bize gosterir, ancak seyrini cogunlukla gizli tutar. Gercek etkenler hakkindaki bilgisizliklerini ortmek icin, insanlar "rastlanti" kelimesini kullanirlar. Her ne kadar insanlar tarafindan bilinmeseler de, bu etkenler kesin kurallara gore eylem ve etkide bulunmanin asla disinda kalmazlar; etkensiz asla bir eser yoktur.

Doga oyle bir kelimedir ki, varliklarin, cesitli maddelerin, sonsuz bilesimlerin, kombinasyonlarin, gozlerimizin tanik oldugu cesitli hareketlerin toplam buyuklugunun coklugunu ifade etmek icin kullaniriz. Gerek organik, gerek inorganik butun cisimler, gordugumuz eserleri zorunlu olarak olusturmaya ozgu birtakim etkenlerin sonuclaridir. Dogada hicbir sey rastlanti olarak yapilmaz; orada her sey sabit yasalari izler. Bu yasalar bazi eserlerle etkenleri arasindaki baglantidan baska bir sey degildir. Bir madde zerresi baska bir zerreyle yanlislikla ya da rastlantisal olarak karsilasmaz. Bu karsilasma, sabit yasalarin eseridir. Bu yasalar, benzer durumlarda zorunlu olarak yapmakta olduklari ve baska turlusunu yapamadiklari icin, her varligin hareket etmesini gerektirir. Zerrelerin toplumsal rastlantisalligindan soz etmek ya da rastlantiya bazi etkenler atfetmek, cisimlerin birbirleri uzerinde etki yapmalari, birbirleriyle karsilasmalari yasalari hakkinda bilgisiz oldugunu soylemektir.

Dogaya, varliklarin ozelliklerine ve bazi nedenlerin birlesmesinden zorunlu olarak meydana gelmis olan sonuca hic asina olmayanlar icin her sey rastlanti olarak gorunur. Gunesi, sistemimizin merkezine koyan, rastlanti degildir. Gunes, dogasi geregi ve olusmus oldugu cevherin eseri olarak bu yeri isgal eder ve buradan, cevresindeki gezegenlerde bulunan varliklara hayat vermek icin isimasi zorunludur. . .

- - - - - - - - - - - - -
Belki de insan sevilmekten cok anlasilmayi istiyordu.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Yasamin oylesine canli ve oylesine yogun yasanmasi gerektigine inaniyorum ki, bir baska hayat ya da daha uzun bir hayat dusuncesi gerekli bile olmasin.

DOUGLAS,MARJORY STONEMAN (1890-1998) ABD'li yazar ve cevreci.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

MURAT MURATOĞLU: “DEVLETİN MALI YİYE YİYE BİTEBİLİYORMUŞ




MURAT MURATOĞLU: "DEVLETİN MALI YİYE YİYE BİTEBİLİYORMUŞ

31.08.2019 11:18

Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu "Demek ki devletin malı yiye yiye bitebiliyormuş.

Kayyumun hediye dağıtması gibi para dağıtılınca kalmıyormuş.

Fellik fellik borç para aranıyormuş.

Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu Hazine'nin borçlanma programı ve ekonomindeki kötü gidişi köşesine taşıdı.

Hazine'nin üst üste borçlanmasının kanuna aykırı olduğuna dikkat çeken Muratoğlu nanmazsınız ama ülkede Meclis diye bir mecra var.

İçerisinde de seçilmiş milletvekilleri… İşte hazırlanan bütçe bu Meclis'in onayından geçirilmeli… Eğer belirlenen limitler geçilirse tekrar Meclis'e gidilmesi gerekli" dedi.

Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu "Keyfine göre ilave borç iste" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:"Valla ne ala!

Kanunmuş hakmış hukukmuş hepsi boşuna… Keyfine göre borçlan kimseye de sorma… İşler artık bu aşamada…Demek ki devletin malı yiye yiye bitebiliyormuş.

Kayyumun hediye dağıtması gibi para dağıtılınca kalmıyormuş.

Fellik fellik borç para aranıyormuş.

Bütçe Kanunu'na göre Hazine bu yıl 85 milyar lira borçlanacaktı.

İşin içine seçim girince anketler de kötü gelince İktidar kesenin ağzını açtı.

Borçlandı borçlandı borçlandı.

Onları da dibine kadar harcadı!

Yetmedi Merkez Bankası'nın temettü gelirleri yedek akçeleri kamu şirketlerinin gelirleri eski pantolonların cepleri ne varsa sömürüldü.

Şimdi yeni borçlanma programı açıklandı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı'nca Eylül ayında 6.

5 milyar lira Ekim ayında 5.

7 milyar lira ve Kasım ayında 18.

5 milyar lira ilave iç borçlanma yapılacak.

İyi de sen limiti 85 milyar lira belirlerken zaten 98 milyar lira borçlandın.

Üzerine canın istedi diye 30.

7 milyar lira daha mı borçlanacaksın?

Kimseye de sormayacak mısın?

İnanmazsınız ama ülkede Meclis diye bir mecra var.

İçerisinde de seçilmiş milletvekilleri… İşte hazırlanan bütçe bu Meclis'in onayından geçirilmeli… Eğer belirlenen limitler geçilirse tekrar Meclis'e gidilmesi gerekli…Harcadıkları paralar milletin ödediği vergiler.

Yapacakları borçlanmalar milletin sırtına yükledikleri yükler.

Vay arkadaş!

Ne yemişler… Kanuna aykırı bir şekilde yine borç para isteyecekler!

Yurt dışından da milyarlarca dolar borçlanıldı.

Orada da hedefler aşıldı.

Kime danışıldı?

Hiç kimseye!

Kafalarına göre…Haliyle ölüyü diriyi bitirdiler işsizlik fonunu da yediler.

Yurt dışından artık kolay kolay borçlanamıyorlar.

Tekrar yurt içinden borçlanacaklar.

Piyasaya gidecek parayı toplayacaklar.

İyice durgunluğa yol açacaklar.

Özel şirket yönetseler çoktan batırmışlardı.

Ülke olunca işler değişiyor.

Kötü yönetim bize fakirleşme enflasyon yüksek faiz değersiz para işsizlik olarak geri dönüyor.

Hiçbir şey yoktan var olamayacağına göre bu borçları nasıl ödeyecekler?

Büyümeyen hatta küçülen bir ekonomide vergi gelirleri artmaz.

Ya yeni vergiler icat edip onları bindirecekler.

Ya da para basacaklar.

Merkez Bankası Başkanı'nın da kovulması kanuna aykırıydı.

Görevden alınması mümkün değildi… Ne oldu?

Şimdi de o olacak.

Hiçbir şey!

Merkez Bankası Başkanı sözde hedeflerini tutturamadı diye kovulmuştu.

Hazine de borçlanma hedefini tutturamadı.

Sahi Hazine'nin başında kim vardı?

Sizce kovar mı?"

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/murat-muratoglu-devletin-mali-yiye-yiye-bitebiliyormus-247262h.htm

================================- - - - - - - - - - - - -

a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Turk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare cumhuriyet idaresidir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

161. DINLE SIYASETIN BIRLESMESININ, GEREK HUKUMDARLAR GEREKSE KAVIMLER ICIN NE KADAR KOTU OLDUGU HAKKINDA

Bu dunyanin hukumdarlari, tanrisalligi ulkelerinin yonetimine ortak ederek, nufuz ve kuvvetlerini Allah'tan aldiklarini onaylayarak, Allah'in yeryuzundeki golgesi (zillullah) olarak gecinerek, din buyuklerini ister istemez kendilerine rakip ya da hudavent yapmislardir. Bu durumda, ruhbanin, hukumdarlara, goksel hukumdarin mutlak ustunlugunu cogu kez hissettirmeleri saskinligi gerektirir mi? En buyuk guc ve yuceligin, iman kaynagina, ruhani kudret ve yucelige bas egmeye zorunlu oldugunu, rahipler, cismani hukumdarlara bircok kez bildirmemisler midir? Ozellikle uyruklarindan istedikleri seyde birlik olmadiklari zaman, iki efendiye, biri cismani oteki ruhani iki hukumdara hizmet etmek kadar zor bir sey yoktur.

Dinin siyasetle ortakligi, ister istemez, hukumetlere iki katli bir yasa (iki mahkeme, iki adliye, iki hukuk, nizamiye ve seriye adiyla iki tur meclis) getirdi. Ruhaniler tarafindan yorumlanan ilahi yasa (seriati ilahiye) cogunlukla hukumdarin yasasina ya da hukumetin cikarina muhalif oldu. Hukumdar sahibi dayanikli oldugu ve uyrugunun sevgisinden emin oldugu zaman, Allah'in yasasi, bazen, cismani hukumdarin makul niyetlerine katilmak zorunda kaldi. Ancak hukumdarlarin yetkisi cogu kez, ilahi yetkinin, yani ruhbanin cikarlari onunde geri cekilmek zorunda kalmistir. Bir hukumdar icin buhurdana vaziyet etmek, yani dinin istedigi adaletsizlikleri iyilestirmek istemek kadar hicbir sey tehlikeli degildir. Tanrisal hukuka, rahiplerin ayricaliklarina, mal, mulk ve akarlarina dokunuldugu zaman oldugu kadar, hicbir zaman "Allah gazaba gelmez"!

Insanlarin metafizik dusunceleri, dini gorusleri, yaratilislari uzerinde, ancak bu dusunce ve bu gorusleri cikarlarina uygun gordukleri zaman etkili olur. Cogu kez direndikleri, karsi olduklari ruhani saltanat karsisinda bircok hukumdarin tavir ve hareketleri kadar, bu gercegi inandirici bir sekilde kanitlayan bir sey yoktur. Dinin onemine ve hukukuna inanan bir hukumdar, bu dinin rahiplerinin emirlerini saygiyla kabul etmeye ve bu emirlere bizzat tanrisalligin emirleri gozuyle bakmaya vicdanen zorunlu degil midir? Bir zaman oldu ki, hukumdarlar ve ahali, mantiki ve ruhani saltanatin hukukuna daha cok inandiklari icin, benliklerini her iliskide ruhani saltanata birakiyor, onun kolesi oluyor ve onun ellerinde uysal bir aractan baska bir sey olmuyorlardi: Artik bu mutlu zaman yoktur! Bazen en sofu hukumdarlarin, kendilerine Allah'in nazirlari gozuyle bakanlarin, nazirlarin her girisimine muhalefet ettikleri goruluyor. Din korkusuyla tumuyle birlesmis ya da Allah'i icin saygiyla dolu olan "Monark" rahiplerinin, din buyuklerinin huzurunda hep secde halinde bulunmasi ve onlara gercek hukumdarlari gozuyle bakmasi gerekirdi. Yerkuresi uzerinde, "zati ecellu ala"nin kudret ve buyukluguyle boy olcusmek hakkina sahip olan bir kudret ve buyukluk var midir?

- - - - - - - - - - - - -
Insanoglu, kendinden baska hicbir yaratigin cikarini gozetmez.

George OrwellHayvan Ciftligi

- - - - - - - - - - - - -
Tanri, fikirlerimizi degil, onlara olan arzumuzu aciklamak icin kullandigimiz bir sozcuktur.

MILL,JOHN STUART (1806-1873) Ingiliz filozof ve ekonomist.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 



-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
 
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

MİYASE İLKNUR : HIŞTO’NUN HANÇERİ




MİYASE İLKNUR : HIŞTO'NUN HANÇERİ

31 Ağustos 2019 Cumartesi

Bu ülkede gazeteci olarak güne başlamak kolay yurttaş olarak başlamak hayli sıkıntılı. Gazeteci güne başlarken daha sabah haberlerinde önündeki el atacağı onlarca konu arasında sadece hangisini seçeceğinin sıkıntısını çeker. Yurttaş ise haberleri izeldiğinde yüreği daralır tansiyonu fırlar çağdaş ülkelerde "nasıl yani!" denilecek onlarca sorunun kendi ülkesi için mukadderat ya da "işin fıtratı" olarak görülmesi karşısında kendisini aciz hisseder. Şehit cenazeleri kadın cinayetleri sel baskını çocuk tacizleri zam yağmurları S-400 krizi Suriyeli sığınmacılar sorunu kendi seçtiği belediyelere kayyım atanması Doğu Akdeniz'de ablukaya alınmamız Fırat'ın doğsunda ABD ile bir ileri-bir geri viteste yaşanan anlık krizler derken bir de başımıza İdlib krizi çıktı. Düşünce ifade ve gösteri özgürlüklerine yönelik baskıları saymıyorum bile... Alıştırdılar artık.

Suriye konusunda kolay işi zora nasıl çeviririz diye yıllarca kafa yorsan ancak bu kadar içinden çıkılamaz bir politika uygulanabilir. Şimdi ABD ile Rusya arasında bir onun bir diğerinin gönlünü yapmak için çırpınıp duruyoruz. "Fırat'ın doğusuna girdik giriyoruz. Ağustos ayı zafer ayıdır" şarkıları söylerken bir anda karar değiştirip ABD ile güvenli bölge oluşturmak için müzakerelere başladık. ABD'nin içinde bulunduğu bir formülde nasıl güvenlik olacaksa? Çekiç Güç örneği ortada. Madem ABD bizimle güvenli bölge konusunda anlaştı o zaman ne diye YPG-SGD güçlerine TIR'lar dolusu silah sevkıyatına tam gaz devam ediyor?

Peki bizi Fırat'ın doğusuna harekât yapmaktan alıkoyan ne? ABD ile çatışma riski mi yoksa en alttan en üste omurgasıyla oynadığımız deneyimli komutanlarımızı önce FETÖ'nün kumpasları sonra da saraya bağımlı bir ordu yaratmak için teamülleri altüst ederek tasfiye etmenin getirdiği bir sıkıntı mı? Ordumuza mı güvenmiyoruz? Yoksa S-400 krizi nedeniyle kızdırdığımız ABD'nin bize yaptırım uygulamasını ötelemek için gönül alma çabası mı?

ABD ile arayı düzeltelim derken bu kez de Rusya ile karşı karşıya geldik. Rusya desteğindeki Suriye güçlerinin İdlib'de bizim desteklediğimiz rejim muhalifi güçlerini ilelebet orada tutacağını beklemek zaten saflık olurdu. Halep'te ve diğer bölgelerde adım adım nasıl silahlı rejim karşıtı güçleri kovdularsa İdlib'de de kovacağı kesindi. İdlib'in Rusya desteğindeki rejim güçleri tarafından ele geçirilmesi halinde bir de binlerce sığınmacı akını ile karşı karşıya kalacağız. Rusya'dan S-400'leri alınca bir sorun çıkmaz diye düşündük herhalde. Diplomasi böyle rüşvetlerle ya da komşu çatlatmalarla yürütülecek basit bir oyun mudur?

İdlib nedeniyle Rusya ile karşı karşıya geleceğimiz belli iken S-400 almamız neyin nesiydi? Üstelik ne zaman aktif hale geceği bile belirsizken. Belki de hiç aktif hale getirilmeyecek. O zaman niye aldık sorusuna verilecek tek yanıt: "Desinler ki Hışto'nun da hançeri var. "

"Ağustos ayı zafer ayıdır" diye gürlemek de öyle. Yarın ABD Çekiç Güç olayındaki gibi seni aldatırsa ne olacak? Yine mi "Bak geliriz ha" diye yine esip gürleyeceğiz? Bir devlet iki de bir "Bak sabrımı sınama gelirim ha" laflarını ediyorsa hiç kimse onu ciddiye almaz. Operasyon yapacaksan yaparsın. Ya da bu tehditleri savurmazsın.

Bir diğer baş ağırımız da Doğu Akdeniz. Akdeniz'e kıyısı olanlarla olmayan emperyal güçler bir araya gelip münhasır ekonomik bölgelerini ve Sevilla haritasına göre deniz yetki alanlarını çoktan belirlemişler. Biz ise bu duruma mukabele edecek Suriye ve Mısır'la ilişkilerimizi bozmuşuz. Libya'nın ise hali ortada. Tek yaptığımız Yavuz sondaj gemisi ile Barbaros Sismik 1 gemisini Akdeniz'de dolaştırmak. Ne bu? Dedik ya: "Desinler ki Hışto'nun da hançeri var. "

Bu Hışto kimdir bilmem. Ama bizim yörede sırf gösteriş olsun diye bir iş yapan ya da bir meta satın alanlar için kullanılır. Ama tarihte bu söz için şöyle bir öykü anlatılır.

Eski zamanlarda bir baba oğluna saldırılardan kendisini koruması için bir hançer vermiş. Oğlan da hançeri beline takıp caka ile dolaşırken karşısına dikilen biri hançeri görüp sormuş:

- Bu hançer de nedir?

- Babam verdi birisi bana saldırmayı düşünürse kullanayım diye.

- Ben düşünmüyorum direkt saldırıyorum deyip gülmüş adam.

Mevlana'nın bu hikâye üzerine söylediği söz de şöyle:

- Farz et ki babandan miras kaldı sana Zülfikâr bileğin Ali'nin bileği değilse neye yarar Zülfikâr!

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1557945/Histo_nun_hanceri.html

================================

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Turk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare cumhuriyet idaresidir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

161. DINLE SIYASETIN BIRLESMESININ, GEREK HUKUMDARLAR GEREKSE KAVIMLER ICIN NE KADAR KOTU OLDUGU HAKKINDA

Bu dunyanin hukumdarlari, tanrisalligi ulkelerinin yonetimine ortak ederek, nufuz ve kuvvetlerini Allah'tan aldiklarini onaylayarak, Allah'in yeryuzundeki golgesi (zillullah) olarak gecinerek, din buyuklerini ister istemez kendilerine rakip ya da hudavent yapmislardir. Bu durumda, ruhbanin, hukumdarlara, goksel hukumdarin mutlak ustunlugunu cogu kez hissettirmeleri saskinligi gerektirir mi? En buyuk guc ve yuceligin, iman kaynagina, ruhani kudret ve yucelige bas egmeye zorunlu oldugunu, rahipler, cismani hukumdarlara bircok kez bildirmemisler midir? Ozellikle uyruklarindan istedikleri seyde birlik olmadiklari zaman, iki efendiye, biri cismani oteki ruhani iki hukumdara hizmet etmek kadar zor bir sey yoktur.

Dinin siyasetle ortakligi, ister istemez, hukumetlere iki katli bir yasa (iki mahkeme, iki adliye, iki hukuk, nizamiye ve seriye adiyla iki tur meclis) getirdi. Ruhaniler tarafindan yorumlanan ilahi yasa (seriati ilahiye) cogunlukla hukumdarin yasasina ya da hukumetin cikarina muhalif oldu. Hukumdar sahibi dayanikli oldugu ve uyrugunun sevgisinden emin oldugu zaman, Allah'in yasasi, bazen, cismani hukumdarin makul niyetlerine katilmak zorunda kaldi. Ancak hukumdarlarin yetkisi cogu kez, ilahi yetkinin, yani ruhbanin cikarlari onunde geri cekilmek zorunda kalmistir. Bir hukumdar icin buhurdana vaziyet etmek, yani dinin istedigi adaletsizlikleri iyilestirmek istemek kadar hicbir sey tehlikeli degildir. Tanrisal hukuka, rahiplerin ayricaliklarina, mal, mulk ve akarlarina dokunuldugu zaman oldugu kadar, hicbir zaman "Allah gazaba gelmez"!

Insanlarin metafizik dusunceleri, dini gorusleri, yaratilislari uzerinde, ancak bu dusunce ve bu gorusleri cikarlarina uygun gordukleri zaman etkili olur. Cogu kez direndikleri, karsi olduklari ruhani saltanat karsisinda bircok hukumdarin tavir ve hareketleri kadar, bu gercegi inandirici bir sekilde kanitlayan bir sey yoktur. Dinin onemine ve hukukuna inanan bir hukumdar, bu dinin rahiplerinin emirlerini saygiyla kabul etmeye ve bu emirlere bizzat tanrisalligin emirleri gozuyle bakmaya vicdanen zorunlu degil midir? Bir zaman oldu ki, hukumdarlar ve ahali, mantiki ve ruhani saltanatin hukukuna daha cok inandiklari icin, benliklerini her iliskide ruhani saltanata birakiyor, onun kolesi oluyor ve onun ellerinde uysal bir aractan baska bir sey olmuyorlardi: Artik bu mutlu zaman yoktur! Bazen en sofu hukumdarlarin, kendilerine Allah'in nazirlari gozuyle bakanlarin, nazirlarin her girisimine muhalefet ettikleri goruluyor. Din korkusuyla tumuyle birlesmis ya da Allah'i icin saygiyla dolu olan "Monark" rahiplerinin, din buyuklerinin huzurunda hep secde halinde bulunmasi ve onlara gercek hukumdarlari gozuyle bakmasi gerekirdi. Yerkuresi uzerinde, "zati ecellu ala"nin kudret ve buyukluguyle boy olcusmek hakkina sahip olan bir kudret ve buyukluk var midir?

- - - - - - - - - - - - -
Insanoglu, kendinden baska hicbir yaratigin cikarini gozetmez.

George OrwellHayvan Ciftligi

- - - - - - - - - - - - -
Tanri, fikirlerimizi degil, onlara olan arzumuzu aciklamak icin kullandigimiz bir sozcuktur.

MILL,JOHN STUART (1806-1873) Ingiliz filozof ve ekonomist.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/