28 Şubat 2014 Cuma

ANLAYANA SIVRISINEK SAZ...



a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
. . . . . .
GECE..
. . . . . .
Ah, sen ey, olum kadar sonsuz olan
Ve dar bir tabut gibi rahat uyku!
Islak geceyi ortun kalbim, uyu!
Artik uykuyla tek basina kalan
. . . . . .
Ruhum gemiler ugramaz bir liman
. . . . . .
Bir tanri gibi her tarafta korku;
Isliyor butun saatler kurmadan,
Disarda yagmur yagiyor durmadan,
Gormuyor pencereler sonsuzlugu.
. . . . . .
Beni dibine ceker misin kuyu!
. . . . . .
Bitti gucune guvendigim zaman,
Gokler yakin bir ayrilikla dolu;
Aynasinda yuzum dalgalanan su,
Nagmesine vurgun oldugum umman.
. . . . . .
Al beni ruzgar! Kul et beni volkan!
. . . . . .
Toprakta o bas dondurucu koku
Ve olum, gece ucundaki coban.
Gel yetis, ey pismanlik! Iste yaman
Bir gecedir, yaman bir gecedir bu.
. . . . . .
O derin gozlerin ne guzel, puhu!

Ahmet Muhip DRANAS
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


NURCULUK E KİTABI ve BU E- KİTABIN BELGE FOTOKOPİLERİ EKLENMİŞ NÜSHASINI İNDİRME LİNKİ


---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: M.Kemal Adal <adalkemal1@gmail.com>
Tarih: 14 Şubat 2014 20:04
Konu: NURCULUK E KİTABI ve BU E- KİTABIN BELGE FOTOKOPİLERİ EKLENMİŞ NÜSHASINI İNDİRME LİNKİ
Kime:
ADRESLERİME

Adres listemde olup, Aşağıda sözkonusu olan, Güncellenmiş Nurculuk E- Kitabını, mail / posta eki olarak daha önce alan dost ve arkadaşlarım bu iletimi lütfen dikkate almasınlar. - MKA.

Daha önce de paylaşılan, E. J. Kd. Alb. - Hukukçu, Sayın OSMAN TÜRKOĞUZ' un yazdığı Belgesel nitelikteki "NURCULUK" kitabı,  PDF Formatında E- Kitap olarak, Belge Fotokopileri  ve "Fettullah Şifreleri " ilave edilmiş haliyle güncellenmiştir. Guruplara ve bir kısım adreslere de mail / posta eki olarak gönderilmiştir. 

Lakin, Bu E- Kitabın belge fotokopileri eklenince 10.1 MB. olan yeni düzenlenmiş nüshası, E- Posta sistemleri  tarafından kabul edilen eklerin MB. olarak sınırının üzerine çıktığından, google guruplarına ve bir kısım adreslere "mail eki" olarak gönderilememektedir. Bu sebeple  dileyenler, bu belge fotokopileri eklenmiş nüshayı, yüklendiği aşağıdaki linkten ( linkin faal olduğu süresi içinde) indirebilirler. 

Bunun için:Aşağıdaki linki sol tıklayın, açılacak pencereden aşağı ortada "download" yazılı kutucuğu da sol tıklayın. (Başka bir yeri tıklamayın.) Bir dakikadan az bir sürede E- Kitap bilgisayarınıza inmiş olacaktır.

http://s3.dosya.tc/server18/kSszh4/NURCULUK-OsmanT_rko_uzE-K_TAP_Belgeli_.pdf.html 


--
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal



--
zaryop:jaro
ESKI KAPI
. . . . . .
Kadinlarin istedigi
Mavilik midir
Gece midir
Kocalar yaslanir da anlayamaz.

Fazil Husnu DAGLARCA
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Zeki Sarıhan : KAVUK SALLAYICI...


Zeki Sarıhan : KAVUK SALLAYICI...

Ord.Prof.Dr.İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Türk Tarih kurumunca yayımlanan Osmanlı Tarihi 3.cilt, 2.Kısım'da (s.
391) dönemin veziriâzamlarını anlatırken "Karaktersiz bir vezir" olarak tanımladığı Sultanzade Mehmet Paşa (ölümü 1646) hakkında şu bilgiyi veriyor:

Deli İbrahim

...Selefi Kara Mustafa Paşa gibi bir akibete düşmekten korkarak kavuk sallamak ve padişahın keyif ve arzusuna göre hareket etmek suretiyle vaktini tehlikeye uğramadan geçirmek istemişti.
Hatta bunun dalkavukluğu, aklen hasta olan Sultan İbrahim'in bile dikkatini çekmiş, Kemankeş Kara Mustafa'yı kast ederek bir gün bu dalkavuk veziriâzama:

"Lalam Mustafa Paşa bazan bana itiraz ederdi ve 'bu iş doğru değildir' derdi.
Senden hiç böyle bir söz işitmedim.
Bunun sebebi nedir?"
deyince Sultanzade :Deli İbrahim'e riyakerane:

"Siz yeryüzünün halifesi ve Allah'ın dünyada gölgesisiniz.
Kalbinize doğan şeyler Allah'ın ilhamıdır.
Sözle ve fiil ile sizden hata çıkmaz ki itiraza yer olsun.
Görünüşte muvafık değil gibi görünen işlerin altında bir hikmet vardır.
O bize malum değildir"
tarzındaki sözleriyle muhakemeden mahrum padişahı inandırmış ve aklına geleni yaptırmıştır.

(Bu satırlar, size günümüzde kimleri hatırlatıyor?)

Sultan İbrahim, onun telkinlerine gerçekten de inanmış ve delice hareketlerine itiraz edenlere şöyle dermiş:
"Benden hata çıkmaz.
Öyle görünse de altında bir hikmet vardır.
Bana lalam (veziriazamım) söyledi.
Siz bilmezsiniz"
diye cevap verirmiş.

Mehmet Paşa'nın bunca riyakârlığına karşı bakın Padişah bir gün kendisine yazdığı bir emirde nasıl bir dil kullanmış:

"Bire mütevelli yapılı kodoş, bire karpuz kıyafetli pezevenk.."

Mehmet Paşa, Sultan İbrahim'i çılgınca hareketlere teşvik edermiş.
Padişah'a her hafta ağır hediyeler takdim etmeyi âdet etmiş.
Kendisi, verdiklerini çıkarmak üzere memuriyetlere tayin ettiği kişilerden lüzumundan fazla bahşiş alır, bu kişileri az zaman sonra görevlerinden uzaklaştırarak yenilerini tayin edermiş.

Riyakârlara, riyakarlık yaptığı kişiler bile saygı duymaz.
Onun sonu da diğer birçok benzerleri gibi sonunda azledilmek olmuş.
Neyse ki bazı sancaklar kendisine arpalık olarak verilip Girit serdarlığına tayin edilmiş.

Bu kadar dalkavukluğun bir getirisi de olacak elbet.
(27.2.2014)


a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Bos zaman yoktur bosa gecen zaman vardir.

Tagore
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Süleyman ÖZIŞIK : İşte cemaatin yakında yayınlayacağı kasetler!

Çalıştığım hastanede bir paralel hekim meslekdaşımız var.
Dinlenme saatlerinde güncel konulardan konuşuyoruz.
Bu aralar paralel abide o eski özüven kayboldu, bir mağduriyet tablosu, bir şikayetlenme, bir dert anlatma halleri.
Somali'den bahsediyor, Hindistan'dan, Filipinler Tsunami felaketindeki faaliyetlerden bahsediyor.
160 ülkede örgütlü bir sosyal, dini hareketin şerefli, şanlı işlerinden bahsediyor.

The Cemaatin yurtdışı faaliyetlerinde de sıkıntı var, ancak oradaki sıkıntı daha çok o ülkeyle ilgili.
Sonuçta, The Cemaatin eğitim faaliyetleri sonucunda, küresel oligarklarla mükemmel işbirlikçiler olmak üzere yetiştirilenler onların kendi çocukları.

Devletin zaten uluslararası yardım faaliyetleriyle görevli kurumları vardır.
Bunlar 3. Sektör Kurumları olarak zaten devlet tarafından tanımlanmış ve kayırılmıştır.
Bunlar BM ve benzeri uluslarası kurumlar tarafından da tanımlanmış ve kayırılan kuruluşlardır.
Mesela Kızılay sadece Türkiye'de değil, neredeyse bütün İslam ülkelerinde örgütlü özel statülü bir kurumdur.

Yurt dışında faaliyet gösteren ve ticari, sanayii faaliyetlerinde Türk iş adamlarına altyapı sağlamakla görevli kurumlar da zaten vardır.

Bütün bunlara paralel ve rol çalmaktan başka bir işe yaramayan, olanları da dışlayan bir yurtdışı kurumlaşma neye hizmet etmektedir?
Türk devletinin resmi sosyal yardım kurumları akması istenen ve beklenen kaynakları devletin kontrolü ve dışında elde ederek yurt dışında kullanarak bundan şeref ve pay çıkarmak haksız bir durumdur.
Yurt dışında ya da içinde neden devletin aynı amaçlara yönelik, resmi kurumları dışlanmakta ve onun yerine bu işler kontrolsüz şekilde kişiler üzerinden yürütülmeye çalışılmaktadır?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinden ayırı durmanın, ayrı bir yapılanma içine girmenin amacı nedir?
Doğrusu işin bu yönü de ayrıca uzun uzun konuşulaması gereken yönüdür.

Benim düşüncem, Amerikalı oligarklara yüzyıllar içinde sömürgecilik dönemlerinden kaynaklanan tepkiler nedeniyle giremedikleri ülkelerde onların yerine ve hesabına İnglizce bilen, The Cemaat mensupları gibi işbirliği yapılabilecek zihniyette ve kapasitede kadrolar yetiştirmek, Fitnebaz Cemaat(The Sinister Fraternity) hareketinin yurt dışındaki ana misyonudur.

Bizim sıkıntımız ise daha çok yurtiçi faaliyetlerle ilgili.
TÜRKİYE'NİN YURTİÇİ konu olanca yurtdışı için geçerli olan görev tanımına ek olarak, bizi doğrudan etkileyen başka başka fesatlıklar, şeytanlıklar vardır burada.

Sen kalkacaksın;
Türkiye'deki bütün ekonomik aktörlerden farklı olarak bir araya getirdiğin kaynakları,
eş güdüm içinde, düşman bir ülkeyi işgal eder gibi, savaşçı bir ticaret anlayışı içinde kullanacaksın.
Türkiye'de bütün ekonomik sektörlerde rakipleri boğacak, DİĞERLERİNİ haksız ve savaşçı rekabet anlayışıyla yaşayamaz hale sokacaksın,
Ve bu şekilde girdiğin bütün sektörler ve pazarda haksız şekilde hakim paya sahip olacaksın.
Elde ettiğin gücü eş güdümlü şekilde adeta düşman ülkesini ele geçirir gibi kullanacaksın.
Diğerleri dediğin insanları, toplumun önemli bir kesimini ikinci sınıf vatandaş durumuna sokacaksın.
Bütün müretlerini kendi alanlarında hak etmedikleri yerlere taşıyacak, hak edilmemiş zenginlikler tevdi edeceksin.
Ve bütün bunları masum bir sivil toplum hareketi olarak hak ve mübah sayacak ve saydıracaksın.
Pışşııık derler adama.

Toplumun yüzde üçünü beşini oluşturduğun halde elde ettiğin orantısız ticari ve kadrolaşma gücü kullanarak,
türlü türlü entrikayla devletin bütün alanlarında haksız şekilde kadrolaşacak, adeta devletin içinde ikinci bir devlet haline geleceksin.
Açıkça ülkeyi dar-ül harp ülkesi, devleti savaşılması gereken bir oluşum oluşum olarak göstereceksin,
Ve her türlü ahlak dışı yöntemi kullanarak kendinden olmayan yüksek memurları yok etme yoluna gireceksin,
Mecliste olmayan, gizli bir parti gibi iktidarın, hatta muhalefetin koalisyon ortağı olacaksın.
Ülke siyasetinde sınırsız sorumsuz ve sınırsız yetkili olma yolunda önüne çıkanları ezip geçeceksin.

Kendi orduna karşı entrika yapacaksın.
Şakası yok, gerçek bu.
Bunun için düşman devletle işbirliği yapacaksın.
Bu kirli işler sırasında binlerce vatansever subayı ve ülkenin en iyi yetişmiş insanlarını gadre uğratacaksın.
Genç kızların namuslarını kirleteceksin, kahraman insanların şerefini, onurunu ayaklar altına alacaksın.
Ve bana dünyanın falan ülkesindeki iyiliklerden bahsedeceksin.
Olmaz, dinlemeyiz, bu ihanette suçunu tesbit ettikten sonra dünyanın neresinde ne yaparsanız yapın makbul insanlar değilsiniz ve biz sizleri asla kabul etmeyiz.

Aslında bana kalsa, tıpkı diğer işbirlikçiler, casuslar, hainler gibi Fitnebaz Cemaat(The Sinister Fraternity) üst yönetimine dünyayı dar etmek, ağır şekilde cezalandırmak gerekir.
Umarım bir gün buna da sıra gelecektir.

Oraj POYRAZ


Süleyman ÖZIŞIK : İşte cemaatin yakında yayınlayacağı kasetler!

27 Şubat 2014 Perşembe

suleyman@internethaber.com

Bir önceki yazımda, cemaatin elindeki kasetlerin sayısını, içeriğini ve ne zaman yayına verileceğini tek tek yazacağımı söylemiştim.

Başlayalım o vakit!

Kasetlerin gerçek mi montaj mı olduğu konusu uzmanların işi.
Türkiye'deki sözüm ona bazı ses uzmanları hiçbir teknik analizden geçirmeden, konuşmaların gerçek olduğunu söylüyor.
ABD'deki bağımsız bir laboratuvara bakılırsa kasetlerdeki konuşmaların yüzde 95'i montaj ve dublaj.

Savcılık da bu konuya el attığına göre, neyin ne olduğu elbette zamanla ortaya çıkacak.
Ben sadece kasetlerin sayısını, nasıl ve ne şekilde yayınlandığını yazacağım.

Önce herkes şunu bilsin ki, Şefkat Tepe dizisinin senaryosu nasıl harfi harfine soruluyor ve onay alınıyorsa, bu kasetlerin içeriği anlatıldıktan sonra yayınlanması için de Fethullah Gülen'den onay alınıyor.

NET!

Onay geldikten sonra yayınlanacak kaset, cemaatin içinde çok etkin görevde olan bir kişinin cep telefonuna, takip edilemeyen bir program üzerinden gönderiliyor.

Bu kişi, cemaat adına yardım toplayan, ve sık sık değişik ülkelerdeki okulları dolaşarak buralara para getirip götüren, bağış adı altında toplanan trilyonları kısa sürelerle yurtdışına çıkaran biri...

O kişinin ismi bende saklı...

Bu kişi ve yanındaki diğer cemaatçi kişiler kaset yayınlanmadan saatler önce yine adresi bende saklı bir yerde toplanıyor.
İlk iş olarak twitter'da cemaati savunan yüksek takipçili kullanıcılara bu kasetlerin yayınlanacağı saat söyleniyor ve ona göre bir TT ismi belirleniyor.

Bu adresi ilgili kişilerin aileleri bile bilmiyor, özellikle söylenmiyor.
Ve bu kişiler şifreli dahi olsa telefonda hiçbir şey konuşmuyor.
Söz konusu ses kayıtları burada "Haramzadeler", "Başçalan" veya "Anatolia" gibi hesaplara servis ediliyor.
Daha sonra aynı kişiler, videoları sanki ilk kez bu adreslerde görmüşler gibi twitter üzerinde yayıyor.

Mesela...

Muhtemeldir ki bugün akşam saatlerine kadar "Bilal Erdoğan'ın evden kaçırdığı paralar kamyonla böyle taşındı!" isimli bir video yayınlanmış olacak.

Burada bir parantez açıp, kamyonla taşınan paralar konusuna açıklık getirelim.
Taşınan o paralar, Erdoğan'ın evinden çıkan yolsuzluk paraları değil.
Başbakan'ın da inkar etmediği "atv ve Sabah için havuzda toplanan paralar"ın taşınma görüntüsüdür o görüntü.
Bunu da ben söylemiyorum.
Cemaati savunan yeminli AK Parti düşmanı Emre Uslu'nun twitlerini takip ederseniz, o bile sayfasında bunu itiraf ediyor.
Hatta Radikal Gazetesinin haberini de kaynak gösteriyor.
Görmek isteyenler için o kaynağı aşağıda vereceğim.

Parantezi kapatıp, devam edelim...

Önümüzdeki günlerde sırasıyla hangi videolar yayına girecek, onu da anlatayım.

Cemaatin elinde şu anda 7 veya 8 kaset var.

Bu kasetlerden biri, ilk kasetin etkisi geçtiğinde yayına verilecek.

Kasetin içeriği ne mi?

Onu da anlatayım...

Kasette Erdoğan, oğlu yolsuzluktan gözaltına alınan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler ile konuşuyor.

Sümeyye Erdoğan için istenen villa işini halletmesini istiyor.
Telefon kapandıktan sonra Muammer Güler de bir işadamını arıyor ve bu talebin derhal yerine getirilmesini istiyor.
Karşıdaki kişi, birilerinin olayın farkına varmasından endişe ettiğini söylüyor.

Bunun üzerine Muammer Güler de, "S...işim milleti.Bütçeden 100 milyar çıktı, onu halledin" diyor.

Peki günlerdir cemaate yakın gazetecilerin bahsini ettiği "Büyük turp torbada" meselesi nedir derseniz...

Asıl bomba o kaset!

Kasette Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölmesinden veya öldürülmesinden Erdoğan baş sorumlu tutuluyor.

Hatta, ölümde bizzat Erdoğan'ın parmağının olduğuna dair konuşmalar yer alıyor.

Kasetin yayın tarihi mi?

30 Mart'a 3 kala!
Yani seçim yasaklarının başladığı, siyasi liderlerin ekrana çıkıp kendini savunamayacağı dönemde yayına verilecek!

Size daha ilginç bir şey söyleyeyim.
Bu kasetlerden birer kopya şu anda muhalefet liderinde de var.
Mesela Kemal Kılıçdaroğlu'nda...
Erdoğan'ın yolsuzluk konuşması olduğu iddia edilen kaset de, diğer tüm kasetlerin birer kopyası da Kılıçdaroğlu'na günler öncesinden gönderildi.
CHP liderinin, "Yeni kasetler de çıkacak bunu biliyorum" demesinin nedeni bu.
Çıkacak dediği kasetler kasasında duruyor oysa ki...

Yine Kılıçdaroğlu'nun, "Ya istifa et, ya uçağa bin kaç" sözü de cemaatin özellikle kullanmasını istediği bir söz.

Dikkatli takip ederseniz, cemaati savunan sosyal medyadaki cengaverler anlaşmışçasına günlerdir, "Erdoğan bu ülkeyi bir gece yarısı uçakla terk edecek" diyor.
Boş yere söylenmiyor bu söz!

Yeni kampanyanın adı bu yani!...

Anlayacağınız şu anda herkes günler, haftalar öncesinden prova ettiği bir oyunu çok güzel oynuyor.

Farkettiyseniz üç kasetin içeriğini söyledim ve diğer kasetlerle ilgili ayrıntıya girmedim.
O kasetler ise AK Parti'ye oy veren milyonları sokağa çıkaracak, kitleleri birbirine kırdıracak içerik barındırıyor.

Bu kasetler henüz kimseye izlettirilmedi ama içeriğiyle ilgili tiksindirici sözler, özellikle cemaate bağlı evlerde ve dershanelerde öğrencilere anlatılıyor.

O iğrençliğin boyutlarını da bir sonraki yazıya bırakalım...

Emre Uslu'nun şahsi hesabında paylaştığı link için TIKLAYIN

twitter.com/slymnoz

facebook.com/slymnoz

 


a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Taksimdeki caminin temelini insallah atacagiz.
(1.7.1994)

Recep Tayyip Erdogan.
(1994 - 2006) Belediye Baskanligi Doneminde...
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Alman disiplini....

Dikkat edin Türk disiplini değil, Alman disiplini... Oraj POYRAZ



a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Konusmalarin en onemlisi kendi kendimize olanidir.
Ama bunu cogu zaman ihmal ederi.

OXENSTIERN
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Rifat Serdaroglu : BEYEFENDİ / HANIMEFENDİ

Rifat Serdaroglu der ki:

Ben de bu cümlelerin altına imzamı atarım.
Oraj POYRAZ


Rifat Serdaroglu  : BEYEFENDİ / HANIMEFENDİ

Aklı başında, dürüst, onuruna düşkün, yaşadığı toplumun saygın bireyleri olmaya önem veren her Anne/Baba, çocuklarının birer Hanımefendi veya Beyefendi olmalarını gönülden ister.

Hanımlık- Beylik, anne-babadan çocuğa geçer.

Ayşe Hanım'ın kızı, Fatma Hanım veya Ahmet Bey'in oğlu Ali Bey gibi.

"Efendiliği" kazanmak için anne-babanın çocuğa vereceği eğitim-görgü kadar, çocuğun çabalaması, ailesine-topluma-insanlığa yararlı olacak yeteneklerini geliştirmesi, dürüstlüğün ve saygınlığın en büyük zenginlik olduğuna inanması gerekir.

Bu nitelikleri bünyesinde taşıyabilen-yaşatabilen çocuk anne-babadan aldığı "Hanım-Bey" kelimelerinin yanına "Efendi" kelimesini eklemeyi hak etmiştir.

O artık Fatma Hanımefendi veya Ali Beyefendi'dir.

Medeni insan olmanın gereği olan tüm bu güzel ve evrensel değerlerden haberi olmayan anneler-babalar da vardır.
Bunların yetiştirdikleri çocuklar hiçbir zaman Hanımefendi/Beyefendi olamazlar.

Bunlar Bilal Bey ve Sümeyye Hanım gibi, sadece babalarının kötü şöhreti ve haram serveti ile saklanarak-gizlenerek, kendilerine- topluma ve en kısa zamanda kendi anne-babalarına kötülük yaparak yaşarlar.

Sevgili Arkadaşım Zahide Uçar, son yazısında bir olay anlattı;

Geçmiş zaman içinde bir beldede hırsızlık yapan bir delikanlı vardır.
Gün gelir yakalanır.
Yargılanır.
İdam cezası alır.
İdam sehpasına gitmeden önce son isteği sorulur.
Hırsız; Annemi görmek istiyorum, der.
Annesi gelir.
Hırsız; Anneciğim, ölmeden şu dilini çıkar, bir öpeyim, der.
Anne dilini çıkarınca, hırsız ısırıp koparır.

Sonra şunu der; Sen o dilinle beni hırsızlığa yolladın, ben hırsızlık yaptım.
Ben de beni ipe yollayan o dilin kopardım ki, hiç olmazsa kardeşlerimi kötü yola düşürme!...

Başbakan Erdoğan ve Bilal oğlan arasındaki konuşmaların yayınlandığı kasetleri dinleyince bir babanın, kendi çocuklarını ne hale düşürdüğünü ibretle ve hayretle gördüm, irkildim.

Bir Baba, yeri geldiğinde evladı için canını esirgememesi gereken olan bir baba, hiç sıkılmadan öz çocuğunu pis işleri için "tetikçi" olarak kullanıyor!

"Paraları sıfırla, dağıt, açık konuşma, dinliyorlar…"

Mafya Babasının elemanına talimat verir gibi!
Mafya Babası bile bu pis işlerini adamlarına yaptırır, kendi çocuklarını uzak tutar.
Çünkü ailenin kutsallığına mafya babaları da, hırsızlar da, katiller de inanır.
Kendileri ne kadar kötü olurlarsa olsunlar, çocuklarını korurlar.

Değerli Okurlar;

Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, lütfen şu iki soruya yanıt verir misiniz;

  • Kendi çocuklarını hırsına, siyasi hesaplarına, aç gözlülüğüne, haram paraya kurban eden bir babanın, ülkeye bir hayrı olur mu, bu kişiden dürüst- oyların çalınmayacağı bir seçim beklenir mi?

  • Bir Başbakan, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının şu sözlerine muhatap olursa, o koltukta hiçbir şey olmamış gibi oturabilir mi?

"Artık ona Başbakan diyemeyiz.
Bu hükümetin meşruiyeti bitmiştir.
Yalancıdan ve Hırsızdan Başbakan olmaz.
Hollywood filmlerini çeken yönetmenlerin bile aklına gelmemiştir.
Ama bunlar film olacak.
Böyle bir hırsızlık kimsenin aklına gelmez.
Hala kriptolu telefonu dinlemişler, diyor"

  • Erdoğan 10 yılda, tüm Cumhuriyet Tarihi boyunca yapılan borcun üç katını, yaptı!

  • Erdoğan 10 yılda, tüm Cumhuriyet Tarihi boyunca yapılan "Örtülü Ödenek" harcamalarının çok daha fazlasını yaptı.

  • Tüm Cumhuriyet Tarihi boyunca yapılan "Siyasi-Resmi-Askeri-Sivil hırsızlıkların" tamamından fazlası Erdoğan'ın 10 yılında yapıldı…

İçim karardı.
Hür dünyanın bize bakışını düşündükçe üzüntüden kahroluyorum ve sebep olanları lanetliyorum.
Türk Milleti bu yönetime layık mıdır?

Sağlık ve başarı dileklerimle 28 Şubat 2014

Rifat Serdaroğlu

 


a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Sozun guzelligi, kisaligindadir.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Sibel Edmond : CIA ERDOĞAN'I NEDEN HEDEF ALDI?


Sibel Edmond : CIA ERDOĞAN'I NEDEN HEDEF ALDI?

Eski FBI çalışanı, ABD'nin örtülü 'Gladyo' operasyonlarını basına sızdıran Türk-İran asıllı Sibel Edmond'dan oldukça çarpıcı bir röportaj...

Amerikan vatandaşları Twitter üzerinden soruyorlar, "Erdoğan hakkında düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?" Amerikalı insanlar şaşırıyor, "Erdoğan önceleri bir melekken, nasıl oldu da ABD için şimdi bir şeytan, bir düşman haline gelebildi, bu sistem nasıl çalışıyor?"

Erdoğan'ın tasfiye süreci, Gezi Parkı olayları ile başlamış gibi görünüyor, bunun çok daha geniş çaplı, farklı nedenleri var.
Gülen'le de bağlantılı.

GÜLEN-CIA İLİŞKİSİ

Peki, bu değişimin nedeni nedir?
Erdoğan neden gözden düştü?

Evet, bütün bunlar Gülen ve Erdoğan arasındaki kavgayla başladı.

Ancak burda şuna dikkat etmek gerekiyor, Gülen sadece bir sembol.
Asıl önemli olan ve işi yapan Gülen markası.
Yani,
"Gülen" markasının arkasına sığınarak iş yapılıyor ve Gülen de buna müsaade ediyor.
1997'den sonra CIA Gülen'i oyuna dahil etti.
Onu ABD'ye getirdi ve ne tesadüf ki, CIA merkezinin hemen yanı başında bir eve yerleştirdi.
Gülen 15 yıldır ABD'de yaşıyor ve 20-25 milyar dolarlık bir ağı kontrol ediyor ve kimse gerçekten bu paranın nerden geldiğini bilmiyor.

Gülen'in ABD dışında CIA ile birlikte açtığı okullar, camiler, medreseler birer birer kapatılıyor çünkü bu ülkeler, Gülen cemaatinin varlığının kendi ülkelerinin ulusal güvenliğine bir tehdit olduğunu, CIA ile ortak operasyonlarda kullanıldığını kavradılar.
Gülen cemaati ve CIA bununla kalmadı tabii ki, Türkiye'de büyük bir medya ağı kuruldu, satın almalar yoluyla,polis teşkilatına, hukuk ve askeri alanlara sızdılar.

"GÜLEN, YAHUDİ LOBİSİ TARAFINDAN DESTEKLENİYOR"

Erdoğan o sırada , aşırı güven kazandı, beslendi ve "bu imamın (Gülen'nin)desteğine ihtiyacım yok, halk beni seviyor" demeye başladı"Gülen" markasının arkasındaki CIA vb.derin yapılara da başkaldırıydı bu.

Erdoğan'daki bu aşırı güven sadece bir neden.
Diğer bir neden de Erdoğan'ın İsrail'e karşı sert tutumu, sözünü geçirebiliyor görüntüsüydü.
Türkiye'deki bütün partilere, medyaya rağmen bunu eleştiren de Fetullah Gülen'di.
Ve bu arada, bir yan not olarak şunu söyleyeyim ki,Gülen'in ABD'deki en büyük destekçisi de ordaki Yahudi lobisidir.
İsterseniz Google'a gidip, en büyük yahudi lobisi olan AIPAC'i, ya da ATC'yi
"gulen aipac" yazarak sorgulayın.

İlginç olan, bir İslami imam olan Gülen'in, Yahudi lobisi tarafından destekleniyor olmasıydı.
Yahudi lobisi bir İslami modeli asla desteklemez oysa.
Tek başına bu durum bile, insanların Gülen hakkında şüphe duyması, soru sormaya başlaması için yeterli bir nedendir.

Bu da Erdoğan Gülen arasındaki kavganın ikinci nedeniydi.
Yani, Yahudi lobisinin desteklediği Gülen, Erdoğan'ın İsrail'e karşı sert çıkışlarını doğru bulmuyordu.

SURİYE MESELESİ

Buraya kadar herşey yolunda gidiyordu.
ABD'nin mevcut hükümetiyle Erdoğan iyi anlaşıyordu.
Esad'ın devrilmesi için gereken herşeyi yapılıyorlardı.
Ancak beklenmedik birşey oldu ABD'de.
Obama karşıtı derin yapılanma, Esad'a şiddet (!) uygulandığına herkesi ikna etti, ABD müdahalesi hoş karşılanmamaya başlandı.
Obama bu konudaki desteğini yitiriyordu.
Ve tam bu noktada Rusya'nın devreye girmesi, ABD'yi geri adım atmak zorunda bıraktı.

Ve işte tam bu sırada, Türkiye kamuoyuna da, "Esad ile son derece iyi ilişkiler varken, muhalifler yüzünden ilişkiler bozuldu" inancı aşılandı.

ABD geri çekilince, Erdoğan tamamen ortada kaldı.
Artık halkı arasında popüler değil, nefret edilen bir lider olmaya başlamıştı.

ABD artık verdiği sözleri tutmuyor, Erdoğan'ı tamamen yalnız bırakıyordu ki bu da Erdoğan'ı oldukça sinirlendirmişti.

Bu da üçüncü bir neden oldu.

"CIA VE GÜLEN 'GEZİ'YE EL ATTI"

Bu noktada başka bir olay patlak verdi; Gezi Parkı olayları.
Gülen, Erdoğan'la aralarındaki kavgada, bunu bir fırsat olarak değerlendirmek istedi.
Ve Gülen protestolara kendi cemaatinden insanları soktu.
Erdoğan, başına neler geleceğini anlamıştı.
CIA ve Gülen işe el atmış, protestolarda aktif rol oynamaya başlamıştı.
Erdoğan bunu net olarak görüyordu.

Gezi Parkı olayları gerçek halk tarafından başlatılmış olabilirdi ancak, CIA'nın kontrolündeki Gülen cemaati ve AKP karşıtı Türkiye'nin eski güç sahipleri, bu fırsatı değerlendirmekte gecikmemişti.

Ve eş zamanlı olarak ABD ve Avrupa basınında Erdoğan "diktatör" olarak anılmaya başlandı.

Erdoğan'ın ElKaide ile ilişkili olduğu iddia edilmeye başlandı.
Erdoğan artık ElKaide'nin parasal kaynak sağlayıcıları ile bağlantılandırılmaya çalışılıyordu.
Ve bütün bunlar, bu operasyonlar CIA tarafından yönetiliyordu.

"ERDOĞAN ABD SİLAH SANAYİİNİ ÇİLEDEN ÇIKARDI"

Peki, bütün bunlar gayet açık, anlaşılabilir ancak benim kafama takılan soru şu, Gülen'le, daha doğrusu CIA ile Erdoğan arasında bir sorun varsa eğer, bu sorunun nedeni nedir?
CIA Türkiye'den, Erdoğan'dan ne istiyor?

CIA'nın yapmak istediği, sözkonusu hangi ülke ise, onu tamamen kontrol altına almak, iç ve dış politikasını yönetmekti.
Ki son derece düzgün bir şekilde çalıştı bu sistem uzun seneler.

CIA'nın planı, Türkiye'yi bir model ülke olarak kullanmak ve diğer ülkeleri de aynı şekilde hizaya getirmekti.
Ilımlı İslam projesini Orta Doğu'da uygulamaya geçirmekti.
Erdoğan ve Gülen, daha doğrusu CIA arasındaki sorun, bu planları aksatıyordu.
CIA, Erdoğan'ın kontrolünü kaybediyordu.

Erdoğan, CIA ile sorunu daha da büyütmek için rest çekti.

Boyun eğmeyeceğini göstermek için, bir mesaj vermek için "milyarlarca dolarlık silah alımlarını ABD ile değil, Çin'le yapacağım" dedi.

Tüm dünya bu reste şaşırdı.

Bu, ABD ve NATO'nun en üst düzey kurallarından birinin ihlali anlamına geliyordu, yapılabilecek son şeydi.
İşte bu, NATO ve ABD Silah Sanayiini çileden çıkardı.

"ERDOĞAN BATI'NIN KURALLARINI ÇİĞNEDİ"

Ve Erdoğan daha da ileri giderek, "AB'ye girmek için yıllardır beklediklerini ve bunun gerçekleşmeyeceğini anladığını, bunun yerine Şangay Birliği'ne katılmak istediğini" söyledi.

Ve resmen başvuruda bulundu.
Ve bu davranış yine, çiğnenebilecek en son kurallardan biriydi.
Batı için yüz senedir kukla olan Türkiye, kukla oynatıcısına karşı, sahibine karşı isyana kalkmıştı.
Batı, zorla kurduğu bu kukla düzenini, kolay yıktırmazdı.

İşte bunları yaptığınızda, son kullanma tarihiniz dolmuş demektir.
Kim olursanız olun artık bitmiştir.
Ve ABD'nin uygulayacağı cezanın diğer ülkeler için ibretlik olması gerekiyordu, çünkü bu durum başkaları tarafından örnek alınabilirdi, bu risk göze alınamazdı.

Erdoğan'a şu ihtimaller sunuldu, tabii bunları hiçbir yerde duyamazsınız;

1)Geri adım atacaksın.

Herşeyi geri saracak, İsrail'le ilişkilerini düzeltecek, Çin'den silah almaktan vazgeçeceksin.
Şangay'dan uzak duracaksın.
Gülen'den özür dileyeceksin.
Bu senin birinci seçeneğin.

2)Sessizce istifa edip gideceksin.

Çünkü biz hali hazırda senin yerine gelecekleri belirledik.
Şu ana kadar çalıp çırptığın paralar varsa, onları da beraberinde götürebilirsin.
Senden öncekiler de çaldı.
Paralarınla İngiltere'ye gitmene izin vereceğiz.

3)Bunları kabul etmezsen, bizi bekle.

Bu sana iki senaryo sunar;

a) Kaddafi gibi, Saddam gibi yokedilirsin, seni Taksim meydanında, Gezi Parkı'nda öldürürüz.
b) Mübarek gibi korkak bir şekilde teslim olabilirsin.

Seni İngiltere'de bir hapishaneye atarız, yaşamının kalanını orda sürdürürsün.

İşte şu anda, Erdoğan bu seçeneklerle karşı karşıya.
Bu seçenekler Kaddafi, Saddam ve Mübarek'e sunulanlarla aynı.
CIA böyle çalışıyor.
Senaryolar o kadar aynı, şaşmaz ve detaylarıyla benzer ki, insan neredeyse aynı şeyleri tekrar tekrar görmekten sıkılıyor.
Ama aynı CIA, Esad'a bu seçeneklerden hiç birini sunmadı, Obamaya rağmen.

Ve birkaç ay içinde kavga daha da büyüyecek.

"TÜRK HALKI FARKINDALIĞI YÜKSEK BİR KİTLE"

Sizce Erdoğan'ın başına gelenler ,Kaddafi ve Saddam'ın başına gelenlerle tıpatıp aynı mı olacak, yoksa biraz daha farklı bir versiyon mu göreceğiz burada?

Türkiye, Mısır ya da Libya'dan tamamen farklı bir ülkedir, dinamikleri çok çok farklıdır.
Öncelikle, Türk insanı gerçekten de farkındalığı yüksek bir kitledir.
Aptallar için tasarlanmış iki partili sistem, ABD'de olduğu gibi, Türkiye'de çalışmaz.
Türkiye'de çok farklı fraksiyonlar, eğilimler mevcuttur.
ABD'de olduğu gibi, yani Demokrat ve Cumhuriyetçiler arasında bir gel-git oyunu sergileyerek halkla dilediğiniz gibi oynamanız Türkiye'de çalışmaz.

Burada bilinç düzeyi son derece yüksek bir halk kitlesinden bahsediyoruz.
ABD'den çok farklı bir kitledir bu.
Eğitimli ve düşünen insanların olduğu bir ülkede bu kadar kolay oyunlar sergileyemezsiniz, bu çok zordur.

Diğer bir fark da, Türk insanının aktivist yönü.
Sokaklara inen, hakları için mücadele eden bir topluluktur Türkler.
Bana soruyorlar bazen, oyunu kime vereceksin diye.
ben de
"oyumu Türk halkına vereceğim" diyorum, çünkü onlara inanıyorum, onlar kendilerine ne olacağına kendileri karar vereceklerdir.

Türk halkı gözünü açık tutmaya devam etmeli ve Libya'da, Mısır'da olanlardan ders almalıdır.
Bunları milliyetçi bir kişiliğim olduğu için söylemiyorum, burada tamamen farklı tür insanlardan bahsediyoruz.

ABD'nin planları Libya ve Mısır'da olduğu kadar kolay işlemeyecektir Türkiye'de.

Diğer bir konu da, AB meselesi.
Daha önce AB'yi bir kurtuluş olarak gören Türk insanı, AB'nin politik ve ekonomik çöküşünü görüyor.
Almanların Türkiye'deki işlere başvurduklarını, Avrupa'da işsizliğin boyutlarını görüyor.
AB'ye girmemiş olmanın bir avantaj olduğunu düşünüyorlar.


a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Bilemezsin
Sana verecek bir armagani ne cok aradigimi
Hicbir sey icime sinmedi
Altin madenine altin sunmanin ne anlami var?
Ya da okyanusa su.
Dusundugum her sey
Doguya baharat goturmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yarari yok,
Cunku sen zaten bunlara sahipsin
O yuzden sana bir ayna getirdim
Kendine bak ve beni hatirla.
. . . . . .
Mevlana
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/