31 Aralık 2019 Salı

VEYSEL BOĞATEPE* : “ABDULLAH GÜL’ÜN OVAL OFİS PORTRESİ”



VEYSEL BOĞATEPE* : "ABDULLAH GÜL'ÜN OVAL OFİS PORTRESİ"

*kişisel Facebook hesabından yaptığı bu paylaşımda başlıklı bir yazısına yer verdi.

Boğatepe yeni kitabından bir bölümünden alıntı yaptığı yazısında Abdullah Gül hakkında Amerikan kriptolarında yer alan ifadeleri paylaştı.

Yazar ABD'nin bölge çıkarlarını koruyabilmek için Abdullah Gül ile sürekli irtibat halinde çalıştığını ifade etti.

Veysel Boğatepe'nin yazısında yer alan o kısımlardan satır başlıkları:

ABDULLAH GÜL'ÜN YÜZÜNDEKİ KALIN ÖRTÜYÜ GÖRECEĞİZ

Abdullah Gül'ün gerçek portresine geçmeden evvel onun öne çıkan en belirgin özelliğinin "mütevazi uzlaşmacı sempatik" olduğunu ve çoğunluğun onu bu yönüyle değerlendirdiğini hatırlatmakla başlayalım. Aslında haksız da değiller fakat mütevaziliği uzlaşmacılığı sempatikliği onun gerçek yüzünü kimliğini kapatan en kalın örtüdür. İşte bu yazımızda Abdullah Gül'ün yüzündeki bu kalın örtüyü aralayacak ve altından nelerin çıktığını birlikte göreceğiz.

GÜL'ÜN PORTRESİNİ KRİPTOLARDAN TEYİT EDECEĞİZ

Kuşkusuz birçoğumuz gibi Gül'ün de bir biyografisi var ve istenildiği zaman ulaşmak mümkün ancak bu çalışmamda Amerikan kriptolarındaki Abdullah Gül biyografisine bakacağız. Bu çalışmada aynı zamanda içeriden bakılan Abdullah Gül ile dışarıdan bakılan yani Amerikan bakış açısıyla iki farklı Abdullah Gül portresine yer vererek hangisinin gerçek hangisinin sahte olduğunu yine Amerikan kriptolarından teyit edeceğiz. Kriptolarına yansıyan Abdullah Gül biyografisini Amerikan bakış açısıyla "Oval Ofis Portresi" olarak okuyacağız.

CAMBAZ LAKAPLI GÜL'ÜN YÜZÜNDEKİ MASKE VE GERÇEK KİŞİLİĞİ

Öncelikle ABD'nin Beyaz Saray'ı ziyaret edecek olan Cumhurbaşkanı başbakan gibi üst düzey bürokratlar hakkında o ülkedeki konsoloslukları büyükelçilikleri CIA elemanları yerli işbirlikçileri aracılığıyla ailesinden tutunda hırslarına zaaflarına kadar geniş çaplı istihbarat çalışması yaptıklarını elde edilen bilgilerden o kişiye ait bir karakteristik portrenin çıkartılarak Washington'a gönderildiğini hatırlatalım. İşte bu portre söz konusu kişiye nasıl davranılması gerektiğinden tutun da nasıl bir üslubun kelimelerin kullanılması gerektiği konusunda belirleyici olur. ABD kriptolarında "ABD yanlısı" olduğu teyit edilen ve yine ABD'nin "Cambaz" lakabını taktığı laik cumhuriyetçilerin bile uzlaşmacı demokrat sempatik bulduğu Abdullah Gül'ün yüzündeki bu maskelerin yazıyı okudukça düştüğünü görecek ve gerçek kimliği kişiliğiyle tanışacaksınız.

Yeni bir parti kuracağı ve hatta Saadet Parti'sine katılarak yeniden siyasete dönme manevraları yapan Abdullah Gül'ün Oval ofise ulaştırılan biyografisinden başlayarak görev yaptığı dönemleri mercek altına alalım ve sahne arkasında / önünde nasıl iki farklı Abdullah Gül portesi çizdiğini hep birlikte görelim.

TORNACININ İYİ İNGİLİZCE KONUŞAN OĞLU

Amerikan kriptolarında yer alan bu ifade Abdullah Gül'ün Oval ofisteki biyografisini özetleyen en önemli detaydır. Gül hakkında yazılan en eski kripto ise AKP'nin seçimi kazanmasından 13 gün sonra yani 16 Kasım 2002'de kaleme alınmış. Bu kriptodan iki gün sonra da Gül 18 Kasım 2002'de 58. Hükümeti kurdu. R. Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı olduğu için Gül tarafından kurulan 58. hükümetin başına Erdoğan'ın gelmesi için Deniz Baykal'ın da dahil olduğu türlü entrikalar çevrildi ve dört ay içinde Erdoğan'ın siyasi yasağı kaldırılarak 11 Mart 2003'te Gül görevini Erdoğan'a teslim etti. Bu kısa hatırlatmadan sonra asıl konumuz olan Abdullah Gül'ün portresine geçelim ve Amerikan kriptolarından teyit ederek bu konudaki sır perdesini kaldıralım.

ABD Büyükelçiliği Baş Müsteşarı Robert S. Deutsch'nin kaleme aldığı Büyükelçi W. Robert Pearson'nun onayladığı 16 Kasım 2002 tarihli "kişiye özel" ibareli bu kripto aynı zamanda Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'in hükümeti kurma görevini Abdullah Gül'e verildiğini duyuran kriptodur. Abdullah Gül'ün başbakan olmasından hemen sonra yazılan bu kriptoda Gül'ün portresini özetleyen kısa bir biyografi hazırlanmış. Tornacının oğlu Abdullah Gül hakkında yapılan istihbarat çalışmaları sonrasında elde ettikleri bilgileri Washington'a rapor eden Robert Deutsch'ın aktardığı bilgileri olduğu gibi aktarıyorum:

RAPORDA ABDULLAH GÜL BİYOGRAFİSİ ŞU ŞEKİLDE YER ALDI

(…) Abdullah Gül 1950'de Anadolu'nun göbeğinde Kayseri'de yoksul fakat dindar bir işçi sınıfı ailesinin çocuğu olarak doğdu. Babası torna tezgâhtarıydı. İst. Ünv. İktisat Fakültesinden mezun oldu. Sakarya Ünv. Endüstri Mühendisliği doçenti olarak görev yaptı. 1980'lerde Cidde'de İslam Kalkınma Bankasında iktisadi uzman olarak çalıştı. 1991'de Necmettin Erbakan'ın İslamcı Refah Partisinden parlamentoya girdi. 1996-1997'de Erbakan liderliğindeki hükümette dış politikadan sorumlu devlet bakanı olarak görev yaptı. (Esasen Refah'ın koalisyon ortağı dışişlerinde Tansu Çiller'e olan güvensizliği nedeniyle hükümet içi bir gölge dışişleri bakanıydı. ) Refah'ın yasaklanmasından sonra kurulan Fazilet Partisinde yine Erbakan'ın yanındaydı. Ancak daha sonra reformcu bir hareket başlattı ve Erbakan'ın bizzat aday gösterdiği Recai Kutan'a karşı genel başkanlık için doğrudan bir yarışa girdi ve az bir farkla kaybetti. 2001'lerde Ak Partiyi kuranlardandı. Arapça ve akıcı İngilizce konuşuyor. Evli üç çocuklu. "

GÜL ERBAKAN'IN AJANI OLARAK NOT EDİLMİŞ

Abdullah Gül hakkında bu ve benzer biyografilere ulaşmak mümkün olsa da sahne arkasındaki Abdullah Gül hakkındaki gerçekler pek de bilinmemektedir. Dikkat edilecek olursa biyografi de önemli bir ayrıntı hemen fark edilecektir. Gül'ün koalisyon hükümetinde gölge bakan yani Erbakan'ın "ajanı" olarak görev yaptığı not edilmiştir. ABD / Gül ilişkilerinde Gül'e verilen görevlerin yerine getirmesi için motive edildiği başarısız kaldığı durumlarda ise Gül'ün ABD'den özür dilediği veya başka şekilde telafi etme girişimlerinde bulunduğu en dikkat çeken ayrıntılar arasında yer alıyor. Pearson Gül'ün ABD zihniyeti ve dış politika konusunda mükemmel bir kavrayışa sahip olduğunu ileri sürerek ABD'nin bölge çıkarlarını koruyabileceğini ve bu konuda ABD stratejilerini önerilerini kabul edebilecek bir ideolojiye sahip olduğu hatırlatmasında bulunuyor. Ayrıca yıllarca Refah ve Fazilet partisi içinde de-facto (fiilen) bir sözcü gibi hizmet verdiği İslamcı muhatapları tarafından mantıklı açık görüşlü olarak değerlendirildiği de not olarak düşülüyor.

TÜRKİYE'NİN DÖNÜŞÜMÜ İÇİN ABDULLAH GÜL UYGUN BULUNUYOR

Pearson'un not olarak düştüğü bu önemli ayrıntılar Abdullah Gül'ün içinde bulunduğu İslami sözüm ona muhafazakâr harekete karşı bile sinsi bir politika izlediğine işaret etmektedir. ABD'nin yakın ilişkide olduğu kişilerin başında gelen Gül'ün Türkiye'nin İslami başörtüsü takan kadınların toplumun tam katılımcıları olarak kabul etmesi gerektiği konusundaki inancında samimi olduğuna dikkat çekilirken eşi Hayrünnisa'nın AİHM'e açtığı davaya da yer veriliyor. Gül'ün bakış açısıyla sivil-asker ilişkilerinin de analiz edildiği kriptoda asker-sivil arasındaki dengesizliğin giderilebilmesi gerektiğine inancının da tam olduğunun altı çiziliyor. Kısacası ABD'nin Türkiye'de uygulamaya koyduğu dönüşüm projesi için Abdullah Gül'ün uygun güvenilir birisi olduğunu üzerinde ısrarla duruluyor. Abdullah Gül'ün ABD'li diplomatla gerçekleştirdiği özel bir sohbette asker-sivil ilişkisine dair aktardığı bilgi kriptoya şu şekilde yansıyor:

GÜL İÇİN ABD ANKARA BÜYÜKELÇİSİ BİR YAZI KALEME ALIYOR

Gül'ün reformdan kastı ABD'nin çıkarları doğrultusunda Türkiye'nin dönüştürülmesiydi. Daha net ifadeyle Türkiye'yi istikrarsızlaştırma projesinin üzerine Gül'ün de dediği gibi "reform" örtüsü atılarak uygulamaya konulmuştu. Bu kriptodan 6 gün sonra yani 22 Kasım 2002'de ikinci bir telgraf Ankara Büyükelçisi siyasi müsteşar vekili Nicholas Kass tarafından kaleme alınıyor. Gül'den ziyade ailesi hakkında bilgiler içeren bu kriptoya ise "Yeni Türk Başbakanı Abdullah Gül'ün Ailesi" başlığı atılmış ve "KİŞİYE ÖZEL" ibaresi düşülmüş. Erdoğan'ın İslam etkisindeki AK Partinin iki numaralı adamı Abdullah Gül'ün bir demokrat siyasi reformcu bununla birlikte İslam'ı ciddiye alan bir ailenin reisi olduğu ve ahlaki eğilimlerini dışa vurduğuna dikkat çekilen bu kriptodan yalnızca Gül'ün değil eşi Hayrünnisa'nın da ABD'li diplomatlarla görüştüğünü öğreniyoruz. Hayrünnisa Gül'ün Türkiye hakkında ABD'li diplomata neler söylediğini önce kriptodan okuyalım:

HAYRÜNNİSA İÇİN DE RAPOR HAZIRLANMIŞ

(…) Gül'ün eşi Hayrünnisa ve üç çocuğu başbakanın kuvvetli Müslüman inancını paylaşıyor ve dışa vuruyorlar. 40'lı yaşlardaki bayan Gül İslami başörtüsü takıyor. Genç 16 yaşında evlenen Hayrünnisa birçok elit Türk tarafından tipik bir örtünen evli Müslüman kadın olarak algılanabilir. Ancak ağırbaşlı olmakla birlikte muhafazakâr ama şık kıyafetlerinin gösterişli fakat zevkli mücevheratının ve Kemalist adaba kafa tutma konusundaki çelik kararlılığın yansıttığı bizatihi dikkat çekici bir varlığı var.

GÜL NEREDEYSE AMERİKAN KRİPTOLARININ TAMAMINDA YER ALIYOR

Abdullah Gül neredeyse Amerikan kriptolarının tamamında yer alıyor. AKP'nin kuruluşundan itibaren aldığı görevleri boyunca -ki özellikle de dışişleri bakanı olduğu dönemde Dışişleri Bakanlığı'nı adeta ABD'nin casus yuvasına dönüştürmüştür. Kendisine bağlı olan dışişleri yardımcısı Ali Tuygan dışişlerinde görevli Oğuz Çelikkol Dışişleri sözcüsü Namık Tan dışişleri Ortadoğu başkanı Sedat Önal gibi isimlerden bir istihbarat ağı kurmuş ve Öcalan'ın teslim edilmesiyle bozulan Türkiye-Suriye ilişkilerinin yeninden kurulması için aktif olarak çaba gösteren Necdet Sezer'in bu konuda gerçekleştirdiği görüşme ve toplantılarını işte bu kişiler aracılığıyla ABD'nin Ankara büyükelçiliğine ABD'li diplomatlara ve siyasi müsteşarlara sızdırarak sabote etmeye çalışmıştır.

GÜL'ÜN ABD'NİN BÖLGE ÇIKARLARINI DESTEKLEYEN İSİMLERDE LİSTEDE YER ALDI

Başta Barzani ile yaptığı PKK görüşmeleri de dahil olmak üzere ABD'nin isteği üzerine gerçekleştirdiği resmi-gayri resmi tüm görüşmelerini yukarıda isimlerini verdiğimiz kişiler aracılığıyla ABD'li diplomatlara ulaştırmıştır. ABD'nin Ortadoğu planının olmazsa olmazı "Suriye'yi yalnızlaştırma" planında Gül aktif rol almış ve hatta ABD'nin istihbarat elemanı gibi çalışmıştır. Gül'ün Suriye ziyaretini planlayan da ABD'dir. Bağdat'ta Celal Talabani ve Mesut Barzani ile buluşan Gül Suriye'den dönüşte ABD'ye PKK konusunda istihbarat bilgileriyle gelmiş ve bu bilgileri Bu kriptoda ayrıca Abdullah Gül'ün de dahil olduğu ABD'nin bölge çıkarlarını destekleyen isimlerin listesi de yapılmıştır.

İşte o liste:

Dönemin Başbakanı Abdullah Gül Genelkurmay 2. Başkanı Hilmi Özkök Kanal 7 Haber sunucusu Akif Beki Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir Tercüman Gazetesi yazarı Hasan Celal Güzel MHP'li eski devlet Bakanı Şevket Bülent Yahnici.

ABDULLAH GÜL İKİ FARKLI PROFİL ORTAYA KOYMAKTADIR

Abdullah Gül hakkında vermiş olduğum bu özet bilgi iki farklı profili ortaya koymaktadır. ABD'nin siyasi müsteşarının deyimiyle Abdullah Gül AKP'nin kuruluşundan itibaren görev aldığı başbakanlık dışişleri ve cumhurbaşkanlığı döneminde sahne arkasından ABD çıkarları için çalışmış ve uzlaşmacı sempatik objektif demokrat gibi kendisinde olmayan vasıfları maske olarak kullanarak kamuoyunu manipüle etmiştir. Gül yalnızca sözüm ona kendisine muhalefet edenleri değil içinde bulunduğu hareketi de bu maskelerle kandırmış aldatmıştır.

FETÖ GAZETESİ ZAMAN'IN ESKİ YAZARI FEHMİ KORU VE AHMET DAVUTOĞLU

Yazıyı sonlandırmadan evvel Gül ile ilgili önemli bir ipucu daha vereyim. Gül'ün etkilendiği iki önemli isim vardır. Bunlardan birisi bir dönem Fethullah'ın yayın organlarından Zaman gazetesinde yazan 2013 yılında Ergenekon sürecinde "Akil Adamlar" arasında yer alan ve şu an Star Gazetesinde Taha Kıvanç lakabıyla yazan Fehmi Koru diğeri ise Abdullah Gül'e dış politikada baş danışmanlık yapan Ahmet Davutoğlu'dur. Bugün Gül'ün yeniden siyasete dönme girişimlerinin ardında yine ABD vardır.

GÜL YENİ PARTİDE YANINA AHMET DAVUTOĞLU'NU DA ALACAKTIR

Çünkü AKP ile Ortadoğu planından bir hayli yol alan küresel emperyalizm artık Erdoğan'ı kontrol etmekte zorlanıyor. Bu da BOP'un tehlikeye girmesi anlamına geliyor. O nedenle Gül ve nüvelerini yeni bir çatı altında toplayarak ve sahaya sürerek AKP'yi oyun dışına atmayı planlıyor. Şayet Gül yeniden siyasete dönecek olursa en başta Ahmet Davutoğlu'nu da yanına alacaktır. Fehmi Koru ise siyasetin içinde yer almasa bile yazdığı gazeteden eskiden olduğu gibi Abdullah Gül'e yol gösterip strateji konusunda yardımcı olacaktır. ABD diplomatlarınca çıkartılan Abdullah Gül'ün "Oval Ofis Portresi" onun kimlik ve kişiliği hakkında tüm gerçeği tartışmasız bir şekilde ortaya koymuştur. '

https://www.siyasetcafe.com/abdullah-gul-amerika-raporunda-ajan-olarak-belirtildi-48862h.htm

Bu bir OdaTV haberi aslında. Ancak, zannediyorum son günlerde yaşanan siber saldırılara hedef oldukları için OdaTV domain hostingini yapan şirket erişim denetimlerini sıkılaştırmış.

Ve halen ulaşamayorum.


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Yurtta sulh cihanda sulh.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

81. INCIL'DE "YEHOVA"YA ATFEDILEN SUREKLI KURTARMA VE IMHALAR HEP ZALIM VE BARBAR BIR TANRI GEREKTIREN TUHAF VE GULUNC UYDURMALARDIR

Babalarinin isledigi isyan ve gunahlardan dolayi, haberleri olmaksizin suclanan insan turuyle barismasi icin sucsuz ve gunah isleme gucu olmayan oz oglunu oldurten bir Allah'a inanmalari kendilerine onerilen Hiristiyanlar, tanrisal adalet hakkinda ne tuhaf fikirler edindiler! Uyrugunun isyan etmesinden sonra kendi ofkesini yumusatmak icin, isyanla hicbir ilgisi bulunmayan veliahtini oldurmekten baska care bulamayan bir hukumdar hakkinda ne deriz? Hiristiyan diyecek ki, "ilahi adaletini bizzat hosnut edemeyen uyrugu hakkindaki iyiliklerinin sonucu olarak, Allah, oz oglunun olmesine razi oldu". Ancak bir babanin yabancilar icin iyiligi, evladi icin gaddar ve barbar olma hakkini kendisine vermez, ilahiyatin Allah'ina yukledigi ozellikler ve nitelikler, her an birbirini ortadan kaldirmaktan, her an birbirini bozmaktan baska bir sey yapmiyor.

Tanrinin olgunluklarindan, ozelliklerinden birinin uygulanmasi hep oteki olgunlugunun, oteki ozelliginin zararina oluyor.

Tanrisal adalet hakkinda Musevi, Iseviden daha dogru fikirlere sahip midir? Musevinin Yehova'si sucsuz kavmi uzerine vebayi musallat eder. Allah'in esirgemek istedigi mutlak bir hukumdarin gunahlarini bagislatmak icin uyrugundan 70 bin kisi yok edildi!

- - - - - - - - - - - - -
Birini seviyorsan gercekten severdin, verecek baska hicbir seyin yoksa bile sevgin yeterdi.
Verecek cikolata kalmadiginda, annesi cocugu simsiki gogsune bastirmisti.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Ben kotu birisi degilim!

Cok calisiyorum, cocuklarimi seviyorum.
Peki o zaman neden pazar gunlerimin yarisini cehenneme nasil gidecegimi dinleyerek gecireyim ki?
SIMPSON,HOMER The Simpsons cizgi filminden bir karakter.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

DİLİPAK: EVİNDE KUR’AN-I KERİM OLMAYAN YÜZDE 33'LÜK KESİM...

TCK MD. 216 , HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK VEYA AŞAĞILAMA

Madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakı- mından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

% 33'LÜK KESİM BÜYÜK ÖLÇÜDE SOL-SOSYALİST KENDİNİ LAİK-ATATÜRKÇÜ DİYE TANIMLAYAN KESİM. ATEİST AGNOSTİK FUHUŞ UYUŞTURUCU KRİMİNAL RİSK GRUBU KESİMLER BİR DE.

Cümleye bakar mısınız?
Adam kibar kibar hakaret ediyor.
Kendine Atatürkçü denilenler ile fuhuş yapanları, uyuşturucu kullananları, kriminal risk gurubunda olanları aynı cümlede kullanıyor.

Evet, anlaşılan bu ülkede Müslümanların hakaret etmesi serbest.
Çünkü yasa uygulaması gerekenler öylece mal mal bunların ülkenin, dünyanın kalanına hakaret etmesini izliyor.

Ulan pezevenk, ulan lağım ağızlı, ulan beyinsiz, ulan ....
İçimde dürülüp duranları ancak bu kadar ifade edebiliyorum.

Kimler miş bu Atatürkçüler, bunların örgütleri neymiş, liderleri kim miş, örgütlerinin gündemi, üye listesi, organizasyon şeması neymiş?

Kendi cemaatlerinizle karıştırdınız her halde.
Üye listeleri gizli, gündemi, vizyonu, misyonu, hedefleri gizli.
Organizasyon şeması gizli, bağlantıları gizli.
Akıllanmadınız değil mi?
Aptallıkta inat edeceksiniz değil mi?
Bir Fetö darbesi size yetmedi, az geldi değil mi?
Bir sonraki Süleymancı, bir sonraki Menzilci darbeler de sizi kesmeyecek değil mi?

Ve bu Atatürkçüler senin anana ne yapmışlar da bu kadar dertlisin?

Evet, yüz bin kez yazdım, bir kez daha yazacağım, etnik Müslümanlar hariç, kitabi Müslümanlar, cihatçı, şeriatçı, Dar-ül Harpçi Müslümanlar ile ne diğer Müslümanların, ne İslam aleminin, ne insanlık ailesinin diğer üyelerinin bir ve beraber yaşaması imkansızdır.
Bunlar ile tıpkı NAZİZM gibi mücadele edilmesi şarttır.

Bunlar dinen ahlaksızdır, bunlar dinen hunhardır, bunlar dinen saygısızdır, bunlar dinen yağmacıdır.
Bunların göya(!) kutsal kitaplarda buldukları ayetler ve hadisler bunları insanlığın kalanına karşı her türlü habaset ve melaneti yapmaya sevk etmektedir.

Evet, Kur'an zararlı bir kitaptır.
Ve onun zararını ancak meallerini, tefsirlerini okudukça anlayacaksınız.
Ve yine yüzbin kez yazdım, göya Allahın emriymiş, OKUYUN, OKUYUN, OKUYUN.
Ulan okuyun işte bu kadar mı zor.
Muhammed emretmiş, insan kendi peygamberini de mi dinlemez.
Kafir misiniz, müşrik misiniz, fasık mısınız, nesiniz?

Okuyun ve işin aslını görün, okuyun ve kadınlara karşı, gayri müslimlere karşı, ibadeti, imanı eksik olanlara karşı, dünyanın kalanına karşı Müslümanların nasıl düşman edildiğini görün.
Köleliğin hala daha nasıl muteber olduğunu anlayın
Kadınların nasıl ezildiğini anlayın.
Cemaatlerin neden ve nasıl birbirine karşı can düşmanı olduğunu görün ve anlayın.
Diğer dinlerden olanlarla nasıl barış içinde yaşayamayacağını görün ve anlayın.
Bu düşmanlığın ne kadar sinsici, namertçe, ahlaksızca olduğunu görün.

Yahu çok mu zor.
Ateistler, Deistler okudular.
Herkes okudu, bir Müslümanlar okumadı.
Müslümanlar lütfen kendi kutsal kitabınız ne diyor okuyun anlayın.

Yeter artık, din din diye hem yaşadığınız semtin, apartmanın, evin, şehrin, ülkenin, hem de çevreleyen bütün dünyanın içine ettiniz, sürekli olarak nefret ürettiniz.
Bi durun, üç beş adım geriye çekilin bir bakın.
Bu din müritlerine 1500 yıldır ne vaat etmiş, ne vermiş.
Tarihe bakın.
Savaş, savaş, savaş.
Esaretler, cinayetler, suikastler, yağmalar, kölelikler, göz yaşı, kan.
Hemen her yerde, her zaman böyle.

Ve üstelik hem kel , hem de fodulsunuz.
Dünya bunu affetmez.
Hem muktedir değilsiniz,  hem tehdit ediorsunuz.
Son 1000 yıldır işgaller, yenilgiler, hezimetler, rezaletler aklınızı başınıza getirmedi.
Sizin aklınızın başına gelmesi için ne gerekiyor.
Bu gün bütün İslam alemi taş devri şartlarında ya da istikameti orası.
Nereye varacaksınız, daha çok dindar olsanız, ülkede 150 bin değil, milyon hafız olsa ne olacak?
Kafirlere karşı galip gelebilecek misiniz?
Bu güne kadar olmamış, olamamış şey bundan sonra nasıl olacak?


 Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  



DİLİPAK: EVİNDE KUR'AN-I KERİM OLMAYAN YÜZDE 33'LÜK KESİM...

Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak "bazı şeyleri yeniden düşünmenin vakti geldiğini" söyleyerek bir takım eleştirilerde bulundu.

31 Ekim 2019 12:38

Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak "bazı şeyleri yeniden düşünmenin vakti geldiğini" söyleyerek bir takım eleştirilerde bulundu.

Türkiye'de evinde Kur'a-ı Kerim olup da düzenli okuyan insan sayısının yüzde 25 zaman zaman okuyanların yüzde 32 evinde Kur'an-ı Kerim olmayanların yüzde 33 olduğunu ifade eden Dilipak "Yüzde 33'lük kesim büyük ölçüde sol-sosyalist kendini Laik-Atatürkçü diye tanımlayan kesim. Ateist agnostik fuhuş uyuşturucu kriminal risk grubu kesimler bir de" dedi.

Dilipak'ın "Yeniden düşünmek başlığıyla" (31 Ekim 2019) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:

Kur'an'ın meali hacim olarak alıkuşu" romanı kadar ama çoğu kimse zahmet edip zaman ayırıp okumuyor. Evinde işyerinde Kur'an-ı Kerim olmayanların oranı % 33. Üç evden birinde Kur'an-ı Kerim yok bırakın meali. . Yokluğu da boşluk oluşturmuyor zihinlerde(!?). Hiç meal yüzü görmemiş yurttaş sayısı % 60+ bir de cevapsız: % 23. Meal okuyan sayısı % 17 Kur'an kursuna giden İmam-Hatiplisi ilahiyatçısı cami cemaati meraklısı dahil.

Bakın memleketimizde evinde Kur'a-ı Kerim olup da okuyan düzenli okuyan insan sayısı % 25 zaman zaman okuyan % 32 evinde Kur'an-ı Kerim olmayan % 33 % 10'da cevapsız.

% 33'LÜK KESİM BÜYÜK ÖLÇÜDE SOL-SOSYALİST KENDİNİ LAİK-ATATÜRKÇÜ DİYE TANIMLAYAN KESİM. ATEİST AGNOSTİK FUHUŞ UYUŞTURUCU KRİMİNAL RİSK GRUBU KESİMLER BİR DE.

Bu insanlara ulaşamıyoruz ve hayatımızla onlara güzel örnek olamıyoruz bir de. İdeolojik-politik tartışmalarla sürekli uzaklaşıyoruz birbirimizden. Tehditkâr aşağılayıcı dışlayıcı bir dil sadece siyaset ve ideoloji ile sınırlı kalmıyor futbola kadar gidiyor. Etnik mezhebi hemşericilik gibi alt başlıklara kadar gidiyor bu iş. Bir türlü Taif'e giden peygamber gibi olamıyoruz. Güzel söz ve hikmetle hakkı tebliğ konusunda ciddi sorunumuz var. Bu dili akraba ve komşuluk ilişkilerinin de ötesi aile içinde bile belli bir seviyede tutamıyoruz. Şimdi siyaset bürokrasi iş dünyası medya ortamında da bol bol herkes karşısındakilere haddini bildiriyor. Gücü yeten yetene. Ya bendensin ya da düşmanımsın. Zaten Allah'ın emrine uymazsan haram işlemiş olursunuz. Peygamberin sünnetine uymazsanız mekruh olur. Birileri gibi düşünmezseniz dinden çıkarsınız ya da kelle koparırlar. Bu âlemde herkes sahip olduğu imkân ve güçle birbirini yola getirmeye satın almaya boyun eğdirmeye çalışıyorlar. Her biri modern bir put sanki. Aslında İlahlık ve Rab'lik taslıyorlar. Firavun da öyle yapıyordu.

https://www.gercekgundem.com/guncel/130165/dilipak-evinde-kurani-kerim-olmayan-yuzde-33luk-kesim




- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Arkadaslar efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Turkiye Cumhuriyeti seyhler dervisler muritler meczuplar memleketi olamaz.
En dogru en hakiki tarikat medeniyet tarikatidir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

114. HICBIR SEY MUCIZELERIN DOGRULUGUNU KANITLAMAZ

Butun tanrisal vahiylerin aciklanmasinda ve yonetiminde, bir Allah'in bilgisinden, iyiliginden, adaletinden eser bulunmadigindan sikayet edecek olsam, Alah'la bizim aramiza giren buyuk sahsiyetlerin kurnazliklari, hirslari, cikarciliklari hakkinda kuskulanacak olsam; beni temin ederler ki, kendi adina bildirimde bulunmak goreviyle yolladigi sahislari, Allah, acik mucizelerle dogrulamistir. Ancak, Allah'in kendisini gostermesi ve bizzat aciklamada bulunmasi daha kolay degil miydi? Ote yandan, bu mucizeleri incelemeye koyulsam, gorurum ki, mucize denilen seyler dogruya benzerlikten yoksun ve kendilerinin en yuksek yuce zat tarafindan gonderildiklerini baskalarina inandirmakta cok cikari olan, bazi kuskulu kimseler tarafindan aktarilmis hikayelerdir.

Inanilmaz mucizelere bizi inandirmak icin hangi taniklar gosteriliyor? Bunlara bizi inandirmak icin binlerce yildir var olmayanlarin (soz konusu mucizeler hakkinda taniklik edebilseler de) kendi hayalguclerinin saskini olmalarinda ve becerikli sahtekarlarca gozleri onunde yapilan hokkabazliklara aldanmis olduklarindan kusku duyulabilirdi. Ancak diyeceksiniz ki, bu mucizeler, bir gelenek sonucu surekli olarak bize kadar gelmis olan kitaplarda yazilidir. Bu kitaplari kim yazmistir? Bunlari aktaran ve dogrulayan insanlar kimlerdir? Ya dinleri kuranlar, ya da din kurucularin ummetleridir. Demek oluyor ki, dini islerde, ilgililerin tanikliginin istinaf ve temyizi, buna itiraz edilmesi mumkun degildir.

- - - - - - - - - - - - -
Milliyetci, kendi tarafinca girisilen katliama karsi cikmamakla kalmaz, ayrica bunlari hic duymamak gibi muthis bir yetenege de sahiptir.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Hiristiyanligin kurucusu cikip da, "Inanmak kurtulmak icin sart degil, yalnizca harekete gecmek icin gerekli; kardeslerini gercekten seven, kibar,durust, adil ve merhametli insanlar sonsuza kadar kutsanacaktir," deseydi, cikip yalnizca bunu demis olsaydi, muhtemelen daha az zulum yasanirdi.

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

28 Aralık 2019 Cumartesi

SİNAN MEYDAN: İSTANBUL’A İHANETİN TARİHİ



SİNAN MEYDAN: İSTANBUL'A İHANETİN TARİHİ

"Bir vakitler şekilleri boyları ve renkleri tespit edilen binalarla süslenmiş yedi tepenin efsanevi manzaraları artık silinmek üzeredir… İstanbul gelecek asırlarda yedi tepesi seçilemeyen mimari anıtları görülemeyen cüce ve dev beton yapılar şehri olmak tehlikesi içindedir. " (Haluk Y. Şehsuvaroğlu Cumhuriyet 1952)

21 Ekim 2017'de AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan aynen şöyle demişti: stanbul müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik hâlâ da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum. "

Erdoğan çok haklı! AKP döneminde İstanbul ranta betona teslim edildi. Ancak stanbul'a ihanet" yeni başlamadı; "İstanbul'a ihanetin" bir tarihi var.

23 Haziran İstanbul seçimleri öncesinde stanbul'a ihanetin tarihini" okumaya ne dersiniz?

ANKARA'NIN İMARI

Atatürk başkent Ankara başta olmak üzere tüm Türkiye'yi planlı kentlere kavuşturmak istiyordu.

1928'de Hermann Jansen tarafından hazırlanan Ankara İmar Planı (Jansen Planı)1932'de uygulanmaya başlandı. Jansen Ankara'yı planlarken çağdaş bir başkentin temel ihtiyaçlarını esas aldı. Yeni Ankara'yı kurarken eski Ankara'nın tarihi dokusunu da korumayı amaçladı. Yeni Ankara'yı –Atatürk'ün isteğiyle- Çankaya-Ulus yönünde gelişecek biçimde planladı. Ticaret merkezi Ulus'ta yönetim merkezi Yenişehir'de olacaktı. Plana göre geniş bulvarları en fazla üç katlı çağdaş binaları ve Atatürk Orman Çiftliği gibi bolca yeşil alanlarıyla bozkırın ortasında modern bir Ankara yükselecekti.

Ankara Atatürk döneminde bir başkente yakışır biçimde planlı ve çağdaş bir kent olarak gelişti.

Tek parti döneminde İstanbul'un imarı

Atatürk İstanbul'un imarı için 1936'da M. Henri Prost'u görevlendirdi. Prost iki yıl içinde İstanbul'un imar planını hazırladı: Büyük parklar kent içi kara yolları Sirkeci'den başlayan bir banliyö tren hattı Yedikule-Eminönü-Karaköy-Taksim metro hattı Yenikapı'da büyük bir liman ve bir aktarma istasyonu planladı.

Prost İstanbul'un tarihi dokusunu korumak için 40 rakımın üzerine inşa edilecek yapılara 12.50 metre yükseklik sınırı koydu. Sarayburnu ile Küçükayasofya arasındaki alanı "Arkeolojik Park Alanı" ilan etti ve burada bodrum kata izin vermeden yapı yüksekliğini 2 katla sınırlandırdı. Prost her ne kadar eski eserleri korumayı esas almışsa da 10 yıllık uygulama sırasında maalesef çok sayıda tarihi eser yıkıldı.

1940'ta İsmet İnönü döneminde İstanbul'un Vali-Belediye Başkanı Lütfi Kırdar Prost'un planı çerçevesinde İstanbul'un imarına başladı. Önce Taksim Topçu Kışlası yıkılarak yerine 38 bin m2'lik nönü Gezisi" (Taksim Gezi Parkı) adlı bir yeşil alan oluşturuldu. (1942). Spor ve Sergi Sarayı Harbiye Açıkhava Tiyatrosu Atatürk Köprüsü Atatürk Bulvarı Maçka Parkı Yıldız ve Emirgan Koruları Abbasağa Parkı yapıldı. Dolmabahçe Sarayı Ahırları yıkılarak Beşiktaş İnönü Stadı inşa edildi (1947).

Ayrıca İstanbul'un her iki yakasında elektrik ve su şebekeleri geliştirildi. Tramvay ve telefon ağları genişletildi. Yeni mahalleler ve yeni yollar inşa edildi. İstanbul'un tarihi camileri onarıldı. Kapalıçarşı Babıali Mısır Çarşısı müzeye dönüştürülen Topkapı Sarayıve Ayasofya restore edildi.

1950'de Demokrat Parti (DP) iktidara geldi. Yüksek Mimar Doğan Hasol'un ifadesiyle "1955'ten itibaren Başbakan Adnan Menderes'in tutkulu imar hareketleri İstanbul'un altını üstüne getirdi. "

İstanbul'un imarı mı? İstanbul'un fethi mi?

1864'te İstanbul'da ilk belediye (şehir emaneti) kurulduktan sonra zaman zaman "imar"adı altında yıkımlar yapıldı.

İstanbul'daki en acımasız yıkımlar 1955-60 arasında DP döneminde yapıldı.

Başbakan Adnan Menderes Haussmann özentisiyle (III. Napolyon'un 1853-1870 arasında Paris'in imarıyla görevlendirdiği vali) İstanbul'da geniş yollar ve caddeler açmak istedi.

15 yıldır İstanbul'un imarını yürüten H. Prost 1951'de İstanbul'dan ayrılmıştı. DP 1956'da Alman Hans Högg'ü Türkiye'ye çağırdı.

Menderes 25 Eylül 1956'da "İstanbul'u yeniden fethetmek" sloganıyla imar çalışmalarını başlattı. Amaç İstanbul'da trafiği rahatlatmak yeni yollar ve meydanlar açmak şehri güzelleştirmek ve tarihi yapıları korumaktı. Ancak "tarihi yapıları korumak" lafta kaldı. Öyle ki DP eski İstanbul'u bir an önce yıkmak için kanunlar çıkardı: 9 Temmuz 1956 tarihli yeni imar kanununa göre yıkılması istenilen yapılar Yüksek Kurul onayı alınmadan hemen yıkılacaktı. 8 Eylül 1956 tarihli istimlâk kanunuyla da istimlâk yetkisi belediyelere verildi.

1 Nisan 1958'de İstanbul İmar ve Planlama Müdürlüğü kuruldu. Müdürlük İtalyan Luigi Piccinato yönetiminde İstanbul'un nazım planını hazırladı.

Ancak uygulamada "plan" değil "plansızlık" hüküm sürdü. Önce Belediye Meclisi kararıyla Menderes'e "Fahri Belediye Başkanı" nişanı ve beratı verildi. Sonra Menderes'in istediği yerlerde caddeler açıldı çok geniş yollar yapıldı tarihi binalar yıkıldı. Plansız programsız istimlâkler yapıldı. 1958'e gelindiğinde belediye istimlak borçlarını ödeyemez duruma geldi. 19581960 arasında İstanbul'da istimlâklere harcanan 536 milyon lira o yıl Türkiye'deki tüm belediyelerin toplam bütçesini aşmıştı. Zamanla istimlak bedelleriazaldı ödemeler aksadı. Mal sahiplerine uzun vadeli bonolar verildi. 1961'de Yassıada'da görülen davalardan biri "İstimlak Yolsuzluğu" davası olacaktı.

Menderes'in İstanbul'u yıkıp yeniden yapmaya çalıştığı o günlerde Türkiye çok ağır bir ekonomik krizin pençesindeydi. 4 Ağustos 1958 devalüasyonuyla Dolar 2.80 TL'den 9.00 TL'ye yükselmişti. O ekonomik koşullarda artan maliyetlere rağmen imar çalışmalarına devam edildi.

DP döneminde İstanbul'daki imar çalışmaları sonunda Vatan Caddesi Millet Caddesi Fevzi Paşa Caddesi Londra Asfaltı Sirkeci-Florya Sahil Yolu Eminönü-Unkapanı Yolu Barbaros Bulvarı İstinye-Tarabya-Büyükdere Yolu Karaköy-Beşiktaş Yolu Karaköy-Azapkapı Yolu Kemeraltı Caddesi Divanyolu Edirnekapı-Beyazit-Aksaray Yolu ve Bağdat Caddesi yapıldı. Beyazıt Meydanı defalarca yıkılıp yeniden yapıldı.

DP'nin 1953'teki "imar affı" ve Menderes'in gecekondulara izin vermesi İstanbul'a büyük zarar verdi. Öyle ki 1960'a gelindiğinde İstanbul'daki gecekondu sayısı 60 bine çıkacaktı. DP döneminde bir taraftan gecekondular diğer taraftan yüksek binalar İstanbul'un çehresini bozmaya başladı. 1953'te bir yarışma sonunda inşa edilen İstanbul Belediye Sarayı Prost'un "İstanbul Yarımadası'nda 40 rakımın üzerinde 12.50 metreden yüksek yapı yapılamaz" kuralını delen ilk bina oldu. DP İstanbul'un nefes almasını sağlayan "İnönü Gezisi"ni de Hilton Oteli'ne kurban etti.

DP döneminde yok edilen tarih

DP döneminde İstanbul'un imarı nedeniyle aralarında çok sayıda tarihi yapının daolduğu toplam 7289 bina yıkıldı. Bizzat Lütfi Kırdar'ın verdiği bilgiye göre Tek Parti döneminde 1939-1948 arasındaki imar faaliyetleri sırasında İstanbul'da yıkılan bina sayısı ise 1148'di.

DP'nin çıkardığı kanunlarla Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu devre dışı bırakılarak tarihi eserler fotoğrafları bile çekilmeden yıkıldı.

DP'nin "yol yapıyoruz kavşak yapıyoruz meydan açıyoruz" diyerek 1950'lerdebuldozerlerle yıkıp yok ettiği çok sayıda han hamam çeşme türbe cami ve mescit gibi tarihi eserlerden bazıları şöyle:

Murad Paşa Hamamı Beyazid Hamamı Fatih Külliyesi'nin Akdeniz Medreseleri Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi ve Sıbyan Mektebi Simkeşhane ve Hasanpaşa Hanı'nın bir kısmı tarihi surların yola denk gelen bölümleri Galata Sur Burcu Karabaş Hamamı Karabaş Camisi Kılıç Ali Paşa Camisi Dükkânları Müşirlik Dairesi Tophane Çeşmesi Sanayi Kışlası II. Abdülhamit Çeşmesi Mecidiye Kasrı Nusretiye Camisi Sebili Çivici Limanı Mescidi Süheyl Bey Camisi Hatuniye Mescidi II. Ahmet Paşa Kütüphanesi Ahmet Paşa Türbesi Fındıklı Hamamı Yusuf Paşa Sebili Ebussud Efendi Çeşmesi Ali Paşa Çeşmesi Kabataş Limanı Esad Mehmet Efendi Çeşmesi Silahtar Yahya Efendi Çeşmesi Saadettin Efendi Çeşmesi Emin Ağa Sebili Dolmabahçe Camisi'nin Avlu Muvakkithanesi Dolmabahçe Tiyatrosu ve Istab-ı Amire Şirmert Çavuş Camisi Sirmert Çavuş Çeşmesi Çavuş Çeşmesi Tevekkül Hamamı Yusuf Paşa Çeşmesi Haftani Camisi Murat Paşa Camisi Aksaray Çeşmesi Aksaray Karakolu Horhor Hamamı Oğlanlar Tekkesi Çakır Ağa Camisi ve Çeşmesi Ebubekir Paşa Mektebi Camcılar Camisi Valide Çeşmesi Valide Türbesi Baba Camisi Ankaravi Mehmet Efendi Medresesi İbrahim Paşa Hamamı Gürcü Mehmet Çeşmesi Ebul Fazıl Mahmut Efendi Medresesi Ahmet Paşa Çeşmesi Mimar Ayas Camisi Sebil Kırk Çeşmeler Katip Çelebi Mezarı Hasan Paşa Çeşmesi Şücaeddin Camisi Şebsafa Kadın Camisi Yaver Ağa Çeşmesi Beşiktaş Hamamı Beyhan Sultan Sarayı… Liste uzayıp gidiyor.

Şu garipliğe bakın ki bir taraftan İstanbul'un fetih kutlamalarını başlatan Menderes diğer taraftan stanbul'u yeniden fethediyoruz" diyerek Osmanlı İstanbul'unu buldozerlerle yıkıyordu.

"İstanbul'a ihanet" DP sonrasında da devam etti hâlâ devam ediyor.

Menderes'in yıktığı tarihi camiler

Menderes kendi döneminde İstanbul'da 86 caminin onarılmasıyla övünüyordu. Ancak aynı dönemde İstanbul'da 60 civarında caminin yıkılıp yok edildiğinden hiç söz etmiyordu.

DP döneminde İstanbul'da Tophane Karaköy Fatih Eminönü Saraçhane ve Beşiktaş'ta tam anlamıyla bir tarihi cami kıyımı yaşandı.

İşte Menderes döneminde İstanbul'da yıktırılan cami ve mescitlerden bazıları:

1- Murat Paşa Camisi

2- Oruç Gazi Camisi

3- Çakır Ağa Camisi

4- Kazasker Abdurrahman Camisi

5- Süheyl Bey Camisi

6- Karaköy Camisi/Mescidi

7- Nusretiye Camisi

8- Alaca Mescidi

9- Karabaş Mustafa Ağa Camisi

10- Fatma Sultan Camisi

11- Mimar Ayas Camisi

12- Hatuniye Mescidi

13- Sirmert Çavuş Camisi

14- Haftani Camisi

15- Çivici Limanı Mescidi


- - - - - - - - - - - - -

a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Oyle istiyorum ki Turk Dili bilim yontemleriyle kurallarini ortaya koysun ve her dalda yazi yazanlar butun terimleriyle cogunlugun anlayabilecegi guzel ahenkli dilimizi kullansinlar.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

183. AKIL VE MUHAKEMEYE DAYANAN HER SISTEM HALKA GORE DEGILDIR

"Akla dayanan ateizm insan icin uygun mudur?" tarzinda bir sorunun sorulmasi muhtemeldir. Bu soruya karsilik olarak derim ki; tartisma gerektiren her sistem insan icin uygun degildir. O halde, ateizmi vazetmekte ne yarar vardir? Bunun hic olmazsa su yarari olabilir: Asilsiz, esassiz seylerden dolayi rahatsiz olmak kadar tuhaf ve baskalarini rahatsiz etmek kadar haksiz bir sey olmadigini, fikir ve muhakemede bulunanlara hissettirir. Hic akil yurutmede bulunmayan siradan insanlara gelince; hepsi insanlarin haberi olmaksizin insan yarari icin calisan, bir fizikcinin "sistem"leri, bir astronomun gozlemleri, bir kimyacinin deneyleri, bir geometricinin hesaplari, bir doktorun inceleme ve gozlemleri, bir mimarin projeleri, bir avukatin savunmalari siradan insanlar icin ne kadar yabanci kalirsa, bir ateistin kanitlari da siradan insanlar icin o kadar anlasilmaz ve hicbir sey ifade etmez olarak kalir.

Ilahiyatin nice derin hayalcileri mesgul eden metafizik kanitlarin ve dini cekismelerin hazmi, siradan insanlar icin, bir ateistin kanitlarindan daha mi olanaklidir? Halkin kavrayisi icin, bunlar, daha cok mu uysal ve uygundur? Asla!

Ateizm'in akil uzerine kurulu ilkeleri, ilahiyatin en islek zekalar icin bile imkansiz hal ve zorluklarla dolu oldugunu gordugumuz ilkelerinden daha kolay kavranilabilir degil midir? Her ulkede halkin bir sey anlamadigi bir dini vardir; halk icin "fazla yuce" olan ilahiyatla ancak hocalari, rahipleri, hahamlari, sozun kisasi ruhanileri ilgilenir. Halk tesadufen bu ilahiyati kaybedecek olsaydi; tumuyle yararsiz oldugu gibi, kafasinda cok tehlikeli eksimeler olusturan bir seyden kurtulmus olmakla avunabilirdi.

Siradan insanlar icin yazmak ya da siradan insanlari bir darbede batil fikirlerinden kurtarmak iddiasinda bulunmak cok delice bir is olur. Makaleler, okuyanlar, muhakeme edenler icin yazilir. Halk hemen hemen hic okumaz; daha az muhakemede bulunur, daha az dusunur; akli basinda ve saglam kimseler aydinlanir; kultur isiklari yavas yavas yayilarak zamanla halkin gozlerini etlkilemeye baslar. Baska bir yon daha var: Halki aldatanlar, halka dogru yolu gosterme ozenini cogu kez bizzat kendileri gostermezler mi?

- - - - - - - - - - - - -
Kucuk kurallara uyarsan, buyuk kurallari cigneyebilirdin.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Tanri tatile cikacaktir ve Aziz Peter'dan ona bir yer onermesini ister "Jupiter'e gidin," der Aziz Peter.

"Yok olmaz, orada cok fazla yercekimi var, her yer gum gum," der Tanri da.
"Peki ya Mars?" "Olmaz, orasi da cok sicak
" "Tamam," der Aziz Peter, "o zaman Dunya'ya gidin.
"Hayir," der Tanri. "Onlar da korkunc dedikoducu.
2000 yil once gitmistim oraya, Yahudi bir kadinla bir iliskim olmustu; hl onu konusuyorlar."
ANONIM
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/