31 Temmuz 2015 Cuma

"Ateist olanları savunanlara karşı uyanık olmak zorundayız" - Recep Tayyip Erdoğan

9/TEVBE-5:
Allah'ın savaşı haram kıldığı aylar çıkınca, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah'a ortak koşan müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin, bütün geçit başlarını tutun.

Eğer tevbe ederler, isyandan vazgeçerek Allah'a itaate yönelirler, namazı âdâbına riayet ederek, aksatmadan âşikâre kılarlar, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verirlerse onları serbest bırakın.

Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.

http://www.kurantefsiri.com/kuran/tevbe-suresi-ayet-5-kuran-tefsiri.asp
Büyük öfke ve üzüntü içindeyim.
Bu kadar saçma sapan cümleler kurabilen insanların koca bir ülkenin, milyonlara varan sayıda insan kalabalığına lider olabilmesi iç acıtıcı.
Başka milletleri gerçekten kıskanıyor, kendimi de ciddi şekilde ümitsizlik içinde buluyorum.

İslam barış diniymiş, ismi barıştan gelirmiş.
PALAVRA, KOCAMAN BİR PALAVRADIR.
SAFSATADIR, UYDURMADIR, BİR KENT EFSANESİDİR.
MEGALOMANİK BİR İÇ GÖRÜ EKSİKLİĞİDİR.

Çok kesin, açık ayetler vardır. Onlarca diyebiliriz. Yüzlerce de hadis vardır.
Bunlardan onlarcasını makalenin sonunda listeledim.
Uydurmadım, İslamın kendi kaynaklarından derledim.
Şüpheniz varsa siz de gidin bakın.
Söylenen ayetleri ve hadisleri siz de kontrol edin.
Halep oradaysa arşın burada.
Bilimsel yöntemin en güzel yanı da budur işte.

http://www.ihvanlar.net/2012/05/16/cihad-hakkinda-ayet-ve-hadisler/

Bunca ayet ve hadisi ise inkar etmek küfürdür, şirktir. Dinden çıkarsınız.
Ve doğrusu ben de tam olarak bunu yaptım, şükürler olsun beş on yıldır Müslüman değilim.
Kendi içinde tutarlı, bilinen gerçeklere, insanın ve evrenin doğasına uyumlu olmanın huzurunu yaşıyorum.

İslamiyet kafirlerin canlarını, kanlarını, ırzlarını inananlara helal kılmıştır. Müslümanlar kafirlerin mallarını diledikleri gibi yağmalayabilir, karılarını ve kızlarını cariye yapabilir. Kafirlerin bu kötü sondan kurtulmaları için Müslüman olmaları, kelime-i şahadet getirmelerinden başka hemen hiçbir kısıt ve sınır yoktur. Kafirlerle yapılan barışlar her zaman geçicidir.

Hunhar, totalider, despot, dayatmacı, zorba bir dindir İslam. İslamın kabul ettiği tek barış vardır.
Kafirlerin bütünüyle Müslüman oldukları ya da yok oldukları İSLAM BARIŞI.

Çok açık, net ve kesindir, Ortadoğuyu kana bulayanlar kesinlikle her türden Müslümandır.
Öncelikle kendi evlatlarını yiyebilen yamyam bir düzendir.
Buna karşılık kendini alternatif saydığı diğer medeniyetlere karış savunamayacak derecede aciz bırakmıştır.
Düşmandan çok kendi inananlarına zarar vermiş bir din olarak tarihe geçecektir.

Sırf mezhep farkında dolayı aslında ateist olan terör örgütlerini dahi destekleyenler varmış.
Bunlar beyinsel bir şaşılığın, gerçekle bağını yitirmiş bir ruh halinin ürettiği cümleler.

ORTADOĞUDA ATEİST OLDUĞUNU DÜŞÜNEN, İMA EDEN, KENDİNİ ÖYLE ZANNEDEN YA DA SUNAN TEK BİR ATEİST TERÖR ÖRGÜTÜ YOKTUR.
Dangalakça kurulmuş bir cümledir.
Bu cümleyi kurabilen bir cumhurbaşkanı, böyle bir ülke gerçekten büyük bahtsızlıktır.

Ve keşke Ortadoğu halkları ateizmle şereflenmiş olsaydı.
Böylesi bir şans, Ortadoğuyu bir refah, huzur, güzellik, sanat bölgesi yapardı.

Doğrusu ben ateist değil, Deistim.
Benim tanrım insanların işlerinde taraf olmadığından Müslümanlık döneminden gelen ağız alışkanlığıyla Yüce Dei sizi kahretsin diyemiyorum.
Ama, Yüce Deinin mükemmel düzeni içinde Müslümanların zaten gereken cezayı çektiğini, her gün kendi yarattığı cehenneminde yandığını görmekten hem üzülüyor, hem de ilahi adaletin tecellisini gördüğümden yaradan karşı saygım ve sevgim daha da çok pekişiyor.
Evet, gerçekten de ayrıca cennete, cehenneme, sırat köprüsüne, arafa, zebanilere, hurilere, nurilere, gılmanlara, meleklere falan gerek yok.
Olması gereken zaten oluyor.
Müslümanlar kendi iplerini zaten kendileri çekiyorlar.

Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc)            L2fSIJNoA0xfSNxA      


"Ateist olanları savunanlara karşı uyanık olmak zorundayız"

31.07.2015 09:33

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Uzakdoğu gezisinin ikinci ayağında Endonezya'nın başkenti Cakarta'da konuştu. Erdoğan Bizim tek derdimiz var: İslam, İslam, İslam." dedi.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları :

"İslam dünyasının en önemli sorunu mezhepçilik. İslam adına veya Müslüman kisvesiyle nefret uyandıran suçlar işleyen teröristler en çok bu sorundan nemalanıyor. Bizim tek derdimiz var: İslam, İslam, İslam. İslam'a gölge düşürülmesini kabul etmemiz mümkün değil."

-- Suriyeli mültecilerin ülkemize faturası 6 milyar doları aşmış durumda.

-- Rejim bombalarla terör örgütleriyle kendi insanına zulmetmeye devam ediyor.

-- Tüm bu terör örgütleri ülkemizle karşı karşıya. DEAŞ böyle bir terör örgütüdür.

-- Bu örgütün yaptıklarının dinimizde yeri yoktur. Bizim dinimiz Arapça barış kelimesinden türemiştir.

DAEŞ İSLAM'IN İMAJINA ZARAR VERİYOR

-- Bu örgüt eliyle dünyaya servis edilen görüntüler, dünyadaki İslam ve Müslüman algısına çok büyük zarar veriyor.

-- Buna karşı hep birlikte karşı koymamız lazım. Türkiye buna karşı koyuyor.

-- Ama bazı karanlık odaklar var. Bu odaklar Türkiye'nin bu örgüte destek verdiği propagandası yapıyor. Asla Türkiye bu desteğin içinde olmamıştır.

200 BİN KİŞİYİ MİSAFİR EDEMİYORLAR

-- Ne Batı ülkeleri ne dünya bu konuda gösterdiğimiz hassasiyeti göstermemiştir.

-- 2 milyon mülteciyi ülkesinde barındıran bir Türkiye var. Fakat Avrupa'nın tamamına bakınız onlar 200 bin kişiyi bile ülkelerinde misafir edemiyor.

-- Hatta Ege'den Avrupa'ya gidenlerin denizde boğulmaları için imkan hazırlıyor.

TEK DERDİMİZ VAR: İSLAM, İSLAM, İSLAM

-- Dünya beşten büyüktür dedik.

-- Çin Halk Cumhuriyeti'nden geliyorum. Bu konuları orada da görüştük. BM'de bir reform olması gerektiğini Sayın Şi de (Çin Cumhurbaşkanı) kabul ediyor. Sistemin değişmesi gerekir.

-- Bölgedeki tabloya baktığımızda İslam dünyasının önemli bir dönüm noktasında olduğunu görüyoruz. Bunların başında mezhepçilik sorunu geliyor.

-- İslam adına veya Müslüman kisvesiyle nefret uyandıran suçlar işleyen teröristler en çok bu sorundan nemalanıyorlar.

-- Halbuki bizim inancımız haksız yere masum bir insanı öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek olarak gören bir barış ve merhamet dinidir. Bu anlayışı yeniden ihya edip mezhep taassuplarının üzerine çıkarmadıkça yaşadığımız sorunların üstesinden gelebilmemiz zordur.

-- Bizim Sünnilik noktasında, Şia noktasında veya farklı mezhepler noktasında böyle bir derimiz yok.

-- Bizim tek derdimiz var: İslam, İslam, İslam. İslam'a gölge düşürülmesini kabul etmemiz mümkün değil. Şu anda tüm yapılanlardan İslam zarar görmektedir.

-- Terörü kaynağına ve kimliğine bakmaksızın hiçbir sebeple meşrulaştırmadan kategorik olarak reddetme iradesini hep birlikte göstermek mecburiyetindeyiz.

"MEZHEP FARKLILIĞINDAN DOLAYI ATEİST OLANLARI DAHİ SAVUNANLARI GÖRÜYORUZ"

-- Bakıyorsunuz şu anda, Müslüman olduğunu söyleyen, fakat farklı mezhepten olduğu için, ülkemdeki terör mücadelesinde ateist olanları dahi savunanların olduğunu gördüğümüz bir dünya var. Böyle bir yaklaşım tarzını görüyoruz.

--Ama lafa geldiği zaman "Müslümanız" diyorlar. Ama öbür tarafta terörist, aynı zamanda ateist olan örgütleri bu mezhep farklılığından dolayı savunanları görüyoruz. Öyleyse bunlara karşı uyanık olmak zorundayız. (Hürriyet)

http://www.radikal.com.tr/politika/erdogan_ulkemde_mezhep_farkindan_ateist_teror_orgutlerini_destekleyenler_var-1406866.

Cihad, kafirlerin katliyle ilgili çeşitli ayet ve hadisler.

"Savaş, hoşunuza gitmediği halde size farz kılındı. İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir"(Bakara 216)

   "Allah yolunda muharebe edin. Bilin ki şüphesiz Allah hakkıyla işitici, kemaliyle bilicidir." (Bakara 244)

   "(Ey müminler!) sizler gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak elbirlik (savaşa) çıkın. Allah yolunda mallarınızla,canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz bu, sizin için çok hayırlıdır."(Tevbe 41)

   "Allah'a ve Peygamberine iman edip mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda mücahede edersiniz. Bu sizin için çok hayırlıdır; eğer bilirseniz." (Saf 11)

   Kur'an-ı Kerimde cihad ile ilgili daha bir çok ayeti kerime bulunmaktadır.
   Savaş hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (2/216)

   Şüphesiz iman edenler hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır esirgeyendir. (2/218)

   Andolsun eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır. (3/157)

   Ey iman edenler sabredin ve sabırda yarışın (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. (3/200)

   Öyleyse dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz. (4/74)

   Mü'minlerden özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (4/95)

   Ey iman edenler, toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın). (8/15)
"Onlarla çarpışınız. Allah onları sizin ellerinizle (onları) azablandırsın hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun. " (9/14)

   "Ey Peygamber kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o." (66/9)

   "Allah'a ve Resûlü'ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azab vardır." (5/33)
  "Ey iman edenler, toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın). (8/15)

   "Allah'a ve ahiret gününe iman edenler mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir." (9/44)

   Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Allah bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der. (4/72)

   Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azabla azablandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, herşeye güç yetirendir. (9/39)

   Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı." (9/81)

   "Mü'minlerden özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır." (4/95)

   "Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız O sizi pek acı bir azabla azablandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah herşeye güç yetirendir." (9/39)

   "Kim savaş için niyet etmeden ve savaşmadan ölürse, savaştan kaçan veya geri kalan münafıklar gibi ölmüş olur." (Sünen-i Nesei, C.7 H.No: 3083)

   "Kim harbe çıkmadan veya harbi nefsinde niyet edemden ölürse, münafıklıktan bir şube üzerine ölmüş olur." (Sünen-i Ebi Davud, C.3 N:No 2502)





a45UyF587661-150731155953 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/07/31  21:50 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Bati uygarligi genelde dusunce catismalariyla beslenip yeni seyler uretip denemeyi kendine karakter edinirken, dogu uygarligi genelde var olani benimseyip ayrintida olgunlastirma ustaligini erdemlestirmektedir.
Kuresellesme her ne kadar Bati Uygarligi dusuncesini egemen kiliyor gibi gorunse de, sonunda bu iki uygarlik kaynasip kuresel bir uygarligin temellerini birlikte atacaktir.

Dusuncenin Dusunceli Sozleri

Yeryuzunde olanlarin cogunluguna uyacak olursan seni Allah in yolundan saptirirlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup sacmaliyorlar.
6- En am Suresi 116

Onlarin cogunlugu zandan baskasina uymaz. Dogrusu zan gercek adina hicbir sey ifade etmez. Suphesiz Allah onlarin yaptiklarini bilendir.
10- Yunus Suresi 36

Ey iman edenler! Zandan cok sakinin cunku zannin bir kismi gunahtir.
49- Hucurat Suresi 12

Mutareke gununden beri Rum ve Ermenilerin, Itilaf Devletleri tesvik ve himayesi altinda nasil milli izzeti nefsimizi yaraladiklarini, ne suretle saltanat ve hukumet hakkini ayaklar altina aldiklarini ...

(17 Eylul 1919)
K.ATATURK


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







AKP'nin seçim başarısının finansal şifresi!

AKP'nin seçim başarısının finansal şifresi!

Hayatımızdaki hemen hemen tüm sonuçların parayla alakalı olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Hukuksal sorunlardan sosyal sorunlara, sağlık sorunlarından kültürel sorunlara kadar hemen her sorun parayla ilişkili yanlar taşıyor. Genel seçimler de parayla ilgili alanlardan biri.

2015 yılı seçim sonuçları AKP'nin liderliğinde tamamlandı. Bu başarının parayla ilişkisini ölçmek için bir araştırma yaptık. 2015 yılı Haziran ayına ait FinTürk verilerini kullanarak illere göre kişi başına düşen mevduat miktarını bulduk. Sonra da bunu AKP'nin oy oranıyla kıyaslayarak bazı sonuçlara ulaştık. Araştırmada öne çıkan basit ama çarpıcı verileri kısaca özetleyelim.

AKP'nin en yüksek oy aldığı illerde kişi başına mevduat miktarı şu şekilde gerçekleşmiş.

İl

Oy oranı

Kişi başına mevduat(TL)

Rize

67

5618

Konya

66

6120

KMaraş

61

3531

Bayburt

60

4590

Çankırı

60

4919

Düzce

59

4612

Adıyaman

59

2589

Malatya

59

4586

Yozgat

58

4971

Kısaca özetlemek gerekirse, AKP'nin en yüksek oy aldığı illerden Rize'de kişi başına düşen mevduat 5.618 TL, Konya'da 6.120 TL ve K.Maraş'ta 3.531 TL. En yüksek oy aldığı bu 9 ilin ortalamasına baktığımızda ise, kişi başına düşen mevduat 4.615 TL.

Şimdi de kişi başına mevduatın en yüksek olduğu illerdeki AKP'nin oy oranlarına bakalım. (Mevduat miktarı diğer 79 ile göre çok yüksek olan -ort. 35.000 TL seviyelerinde- Ankara ve İstanbul sınıflandırmaya dahil edilmemiştir.)

İl

Oy Oranı

Kişi Başına Mevduat(TL)

İzmir

26

14452

Muğla

26

13377

Zonguldak

38

12871

Antalya

35

12158

Kırklareli

23

11047

Yalova

39

10704

Denizli

39

10458

Kısaca özetlemek gerekirse, AKP'nin oy oranlarının düşük olduğu illerdeki kişi başına mevduata bakıldığında, İzmir'de kişi başına mevduat 14.452 TL, Muğla'da 13.377 TL ve Zonguldak'ta 12.871 TL. AKP'nin ülke ortalamasının altında oy aldığı bu illerde ortalama mevduat tutarı 12.152 TL.

Bu sonucu, en yüksek oy aldığı illerdeki 4. 615 TL ile kıyasladığımızda aradaki fark neredeyse 3 misli. Yani en zengin iller AKP'nin en yüksek oy aldığı illerin neredeyse 3 katı daha zengin. Ya da daha farklı şekilde ifade edersek, AKP'nin en yüksek oy aldığı iller, en zengin illerden 3 kat daha fakir.

Sonuçları kısaca özetlemek gerekirse, AKP'nin oy oranı fakir illerde yüksek, zengin illerde düşük. Yorum size kalmış.


a45UyF587661-150731141337 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/07/31  21:40 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Tilkilere kumes bekciligi yaptirilmaz.

Anonim Nasihat

Ibni Abbas radiyallahu anh anlatiyor :
Peygamber aleyhisselam zamaninda gunes tutulmustu. Allah in Resulu namaz kilip uzun uzun kiyamda kaldi...Bundan sonra Peygamberimiz soyle buyurdu :
— Muhakkak gunes ile ay Allah in ayetlerinden birer ayettir. Hic bir kimsenin olumu ve yasamasi icin tutulmazlar ; su halde tutulduklarini gorunce Allah i zikrediniz.
Insanlar dediler ki :
— Ey Allah in Resulu , durdugun yerde bir sey almaya uzanmis oldugunu , sonra da irkilip geri cekildigini gorduk. Bunun uzerine Peygamber aleyhisselam :
— Kati olarak Cenneti gordum de , bir salkim uzum yakaladim. Koparmaya muvaffak olsaydim , dunya durdugu surece ondan yiyebilecektiniz. Bana Cehennemde gosterildi. Su anda gordugum manzaradan daha kotu hic bir manzara gormedim. Cehennemdekilerin cogunu da kadinlardan gordum, buyurdu.
— Ey Allah in Resulu , ne sebeble onlarin cogu kadinlardandir...diye sordular da , Peygamber ( Aleyhisselam ) :
— Kufurleri sebebiyle , cevabinda bulundu.
— Allah a mi kufrediyorlar...diye yine sordular. Peygamber aleyhisselam :
— Kocalarina ve kendilerine yapilan nimete kufrediyorlar ; onlardan birine dunyayi versen , yahud omru boyunca iyilikte bulunsan , yine senden hoslarina gitmeyen bir sey gorunce , senden hic bir zaman hayir gormedim , derler , buyurdu.

( Buhari - Muslim - Nesei )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Safsata [( Ing:Fallacy), (Osm;Kiyasi-i batil)], bir dusunceyi ortaya koyarken ya da anlamaya calisirken yapilan yanlis cikarsamalarin tamamina safsata denir.
Safsatalar, ilk anda gecerli ve ikna edici gibi gozuken ancak yakindan bakildiginda kendilerini ele veren sahte argumanlardir.
Gunumuz Turkce sinde safsata kelimesi kusurlu akil yurutme anlamini kaybetmis, yanlis inanc manasinda kullanilir olmustur.
Oysa, safsata, insanin muhakeme yetisinin yanlis yonde kullanimidir ve cogu kez onyargi, ek$ik bilgi, batil inanclar, duygusallik, yersiz gondermeler, acelecilik, ozensizlik, genelleme, duygu somurusu, Turkce yi kotu kullanma gibi sebeplerden kaynaklanir.
---
Ayristirma (Indirgeme) Safsatasi (Fallacy of Division) :
Butun icin dogru olan bir ifadenin butunun her parcasi veya bazi parcalari icin de gecerli olacagini varsaymaktan olusan hata.
Ornek 1:
Turkiye nin uc tarafi denizlerle cevrili, Afyon un iklimi de yumusak olmali.
Ornek 2:
Hamsiyi en iyi Karadenizliler bilir, asci Karadenizli degilse, o balik lokantasinda hamsi yemeyeceksin.
Ornek 3:
Kayserililer islerlerini bilirler, Turgut da , Kayseriliridir, parasiz kalmis olmasi mumkun degil.
Ornek 4:
Kuduz, kopeklerden bulasir, eve kopek sokmayacaksin.
Ornek 5:
Erkekler, kadinlardan daha fazla yuksek egitim yaparlar.
O halde Dr. Ayse, Dr. Erdal dan daha az egitimlidir.
Ornek 6:
Sofra tuzu insanlar icin zararli degildir.
O halde onu olusturan sodyum ve klor elementleri de insana zarar vermez.
Ornek 7:
Oglunu pahali bir kolejde okuttuguna gore sen de zengin olmalisin.
Ornek 8:
Almanlar militan bir millettir.
O halde, Yesiller de militandirlar.
Guncel Ornek 1:
Soru:
Organ satisi caiz midir?
Cevap:...
Insanin kendisinin satilmasi caiz olmadigi gibi, onun bir cuz unun, organinin satilmasi da caiz degildir.
Cunku bu alisveriste insana ve parcaya hakaret, onun serefini dusurme vardir.
(Mehmet Talu, 24.8.2000, Milli Gazete)
Yazar, butun icin dogru olan bir ifadenin, yani insanin kendisini satmasinin yanlis olmasinin, butunu olusturan parcalar, yani organlar icin de gecerli oldugu dusunulerek cikarim yapiyor.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Ali Nejat Ölçen : SAFSATA’NIN İKTİDARINDA MUSTAFA KEMAL VE DEVRİMLERİ KARŞITLARINA UYARI - I

Ali Nejat Ölçen : SAFSATA'NIN İKTİDARINDA MUSTAFA KEMAL VE DEVRİMLERİ KARŞITLARINA UYARI - I

Bilimselliğin ölçütleri nelerdir?
  1. Gözlenebilirlik:
    Bilimsel bilgi görgül (emprical) olandır.
    Görgül, gözleme dayalı olandır.
    Bilimsel bilginin görgül olması, gözlemler yoluyla bilginin doğruluğunun ya da yanlışlığının kanıtlanabilir olması demektir.
  2. Ölçülebilirlik:
    Ölçme; herhangi bir değişkenin niteliğini,niceliğini ya da derecesini saptama ve sayısal olarak belirtme işidir.
    Ölçme, gözlemleri, bu gözlemlerdeki farklılıkları yansıtacak şekilde sayılarla temsil etme, sayılara dönüştürme işlemidir.
  3. İletilebilirlik:
    Aktarılmak istenenin tam olarak anlaşılmasını, ifade edilmek istenenden başkasının anlaşılmamasını içerir.
    İfadelerin iletilebilir olmasını sağlamanın yolu ise, işevuruk tanımlar kullanmaktır.
    İşevuruk tanım, soyut ve öznel olan kavramların anlaşılabilmesi için somut ifadeler kullanılmasıdır.
  4. Tekrarlanabilirlik:
    Hipotezlerin ya da olaylar arasında var olduğu düşünülen ilişkilerin doğruluğu araştırılabilmeli, sınanabilir nitelikte olmalıdır.
    Diğer bir deyişle sonuçların, öne sürülen hipotezi ve iddia edilen ilişkileri destekleyip desteklemediği gösterilebilmelidir.
    Bunun için de uygun analiz teknikleri kullanılmalıdır.
  5. Sağdanabilirlik:
    Gözlenebilirlik ve ölçülebilirlik temel nitelikte ölçütler olarak gözükmektedir.
    Çalışmaların iletilebilmesi, tekrarlanabilmesi ve sağdanabilmesi/sınanabilmesi için, bunların gözlenebilir ve ölçülebilir olması gerekmektedir.
    Tekrarlanabilirlik ve sağdanabilirlik/sınanabilirlik ise, iletilebilir olmaya bağlıdır

Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc)            L2fSIJNoA0xfSNxA     

Auguste Comte (1798-1857) uygarlık aşamalarının üç dönemden geçerek evrime uğradığını açıklayan, pozitivizm'in ve de Toplum bilim'in (Sosyoloji'nin) öncü kuramcısıdır. Ona göre Teolojik dönemi "metafizik" izlemiş ve pozitivizm her ikisini gerilerde bırakarak bilimsel düşünceyi yapılandırmıştır. Onun nitelediği bu aşamaların ilkini yani teolojik dönemi Anadolu'muz, 1200'lü yıllarda Osmanlı devletiyle yaşamaya başlamış ve Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti kuruluncaya kadar o teolojik dönem devam etmiştir. 12 Eylül 1980 sonrası siyasal iktidarlarının en son kolu AKP, Türkiyemizi yeniden teolojik döneme ABD'nin güdümünde Ilımlı İslam Federasyonuna dönüştüreceklerini sanmakta. Oysa o parti üyelerinin hiç birisinin teolojiye saygı duyduğu örneğin İslamın hümanist Ayetlerine uygun yaşadıkları görülmemiştir. Örneğin Hac'a deve ile değil Devletin uçağı ile giderler orada beyaz örtü içinde Hacı olduklarını sanarlar. Oysa İslamı kan'lı örgütün eline teslim edenlerden biridir o siyasal parti. İŞID'a destek olmaları sonucunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yargı konusu olacağını göreceklerdir bir gün.

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'imizle, "metafizik dönemi"ni aşarak "pozitivizm"i yaşam ve yönetim biçimine dönüştüren ve uygulayan ilk devlet adamıdır. O'dan önce hiç kimse Anadolu'muzda "bilim en hakiki mürşittir" diyememiştir. AKP İktidarının arka bahçesinde Mustafa Kemal ve devrimlerine karşı çıkanlar göze gireceklerini sanmaktalar. Bilimsel düşünmeyi özümsemedikleri sürece kendilerine bulaşan ihanet ve cehalet sözcüklerinden kendilerini kurtaramazlar. Bu uyarımıza uymaları kendi çıkarlarının gereğidir.

Batı'da ortaçağın sonlarına doğru, 1600'lü yıllarda bilimsel düşünceyi yapılandıran pozitivizm'e Türkiye'miz ancak 400 yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimleriyle ulaşabildi. Ülkemizde "olguculuk" olarak tanımlanan pozitivizm aslında "doğanın kendisine özgü yasalarının yarattığı "bilgiyi tanıma" yöntemidir. Nasıl? Doğanın neden olduğu "olguyu" gözlem yaparak, deney yoluyla ölçmeye çalışarak... Galile Galileo o nedenle 450 yıl önce, sayamadığınız, ölçemediğiniz hesaplayamadığınız olayları tanıyamazsınız ,demişti. Doğayı ve onun değişimleriyle ortaya çıkan "olgu" yu tanımak, nasıl doğduğunu ve hangi sonuçları doğuracağını bilmeye çalışmaktır pozitivizm. Öylesi bilinmeyeni bilmek için ne teolojik dönemin inançları ve ne de metafizik varsayımları geçerli olamaz.

Ülkemizde Cumhuriyet ilan edilinceye kadar,Osmanlı döneminde yer küresinin büyük bir öküzün boynuzları üzerinde durduğu inancı egemendi; deprem, öküz kımıldadığında ortaya çıkıyordu. Bu inanç biçimi metafiziğin (safsata'nın) kendisi idi. Bugün Suudi Arabistan Diyanet İşleri Başkanı, yer küresinin döndüğüne inanmayı "kâfirlik" kabul etmekte. Ve eğer dünya dönseydi, batıdakı dağları doğuda doğudaki dağları batıda görürdük diyebilmektedir. O ülkedeki kültür düzeyi henüz metafizik (safsata) dönemini aşamamış. O nedenledir ki ABD İslam Dünyasında satın aldığı hainler aracılıyla birbirlerini öldürmelerini sağlamakta. Bugün birbirine düşman olmayan ve içlerinde iç savaştan kurtulmuş bir İslam ülkesi gösterilemez.

AKP iktidarı, öğrenim kurumlarını, yasama ve yargı erklerini metafizik döneme geriye çekmenin çabası içindedir. O yüzden ülkemiz bilimi yadsıyan, bilim dışı dogmaları temel alan bir siyasal iktidarın neden olduğu karmaşayı yaşamaya başladı. Alınan kararların hiç birisinde tutarlılık yoktur. Kararların tümü o yüzden ülkeyi sorunlar çıkmazı içine sürüklemekte, devletin güvenilirliğini yitirmesine neden olmaktadır. Uzun süredir cemaatların öğretisi olan metafiziksel safsataları temel aldığı için dir ki; o tür rahle-i tedris"ten yetişen gençler, bugünlerin çöküntüsünü ve karmaşasını görmezden gelmenin yöntemi olarak , Mustafa Kemal ve Devrimlerine saldırmaktadırlar.O yüzden yalancı, nankör, hain olmak zorundadırlar. Onları uyarıyorum:AKP'nin arka bahçesinde başka seçenekleriniz yok. Zihninize başkaları tarafından yerleştirilen bilgi,kanı,inaç türü olguların doğru mu gerçek mi olduğunu sorgulamadan özümsemeyiniz. Bugün yanlış yoldan dönebilir ve Türkiye'nin gereksinim duyduğu çağdaş gençler olabilirsiniz. Yeteneğinizin değerini ancak böyle geliştirebilirsiniz. Sizleri kıyasıya eleştirmemin amacıdır bu. Kötülemek için değil. Zihninizi metafizik işgalden kurtarmanızı bilimsel zihne ulaşmanızı istiyorum.

Bakınız, AKP, neden metafiziksel yani "safsata"nın iktidarı olmak zorunda? Bilimsel bilgiler birbiriyle çelişmez birbirlerine eklenirler, bir başka bilginin doğuşunu sağlarlar. AKP iktidarının kararlarının hiç birisinde bir bilginin bir başka bilgiyle çelişmediği söylenemez. Kararları, söylemleri arasında daima çelişki vardır çünkü onların zihinleri metafiziğin işgali altındadır.

Örneğin "Kürt Açılımı" ABD dayatması sonucu ülke gerçeklerine aykırı metafiziksel karar yani "safsata" idi. Çankaya'daki Abdullah Gül'ün hangi olgunun sonucu olduğunu bilmediği "iyi şeyler olacak" deyimi "açılım"ı desteklemesi de benzer türde metafiziksel söylem idi. O nedenledir ki "Kürt Açılımı" daha sonraki "Demokratik Açılım" ile taban tabana çelişik sonuçlar yaratmaya başladı. Ve bugün Türkiye'mizde o safsatanın kanlı kargaşasını yaşamaktayız.

AKP iktidarına ilişkin bir başka çarpıcı örnek te Suriye Devlet Başkanı ile başlayan dostluk ilişkisine zıt düşmanlık tavrı da, metafiziksel karar olduğu içindir ki aradaki çelişki giderilememiş ve ülkeye zarar vermeye başlamıştır.

Devlet, safsata ile değil ancak pozitivizmin ilkeleri yani bilimsellikle yönetilir ve neden-sonuç ilişkisinin geçerliliği ölçüsünde başarı sağla-nabilir. Mustafa Kemal'in devleti bilimin bulgularıyla yönetilen "Hesap Devleti" idi. AKP iktidarı hesap dışı devlete dönüştürmüştür Mustafa Kemal Atatürk'ün Devletini. 1100 odalı Kaç-Ak saray bunun en canlı, en gereksiz, borç içindeki ekonomiye yük olan görgüsüzlük örneği bir yatırım.

Osmanlı 'nın egemenliği boyunca "metafizik " olgusuna bağımlı kalarak bilimi dışlamasının en çarpıcı örneği 1620 yılında Yeniçeri ordusuyla Lehistan'ın kuşattığı zaman açığa çıkmış kimse ayırtına varmamıştı. İri kıyım atlar üzerinde elde kılıç ile Lehistan kuşatıldığında, içerde Kepler adındaki biri "gezegenlerin güneş çevresinde eliptik yörünge" ile dolaştıklarının matematiksel hesaplarını yapmaktaydı. Batı kalem kullanırken Osmanlı at üzerinde kılıç kullanıyordu. Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyetinde AKP iktidarı ülkemize yeniden "pala ile kalem" (metafizik ile bilim) arasındaki çelişkiyi yaşatmaktadır.

AKP 'yi iktidara getiren üyeler, ülkeyi ve kendi partilerini karanlıktan arındırmayı düşünüyor ve bunu yurtseverlik görevi kabul ediyorlarsa, bilim ile tanışmaları gerekir. Çünkü, "bilimin evrimi" sürecine karşı çıkmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Ulusları tarihin karanlığına gömülmekten kurtaracak tek bir çözüm (çare) vardır, bilimin içinde yer almak. Bilime kapalı kalan ulusları tarihin çöplüğünden hiçbir güç kurtaramaz.

Böyle biline çare buluna. 30.7.2015

Dr.Ölçen

www.olcen.net


a45UyF587661-150731120623 Oraj Poyraz <cimcime@neomailbox.net>
2015/07/31  21:30 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Adaletin asirisi, asiri adaletsizliktir.

Cicero

Said-i Nursi, gundemi takip etmedigi icin yeniliklerden uzaktir.
Ona gore dunyada; vaktini gecirdigi medrese egitimi, buranin gundeminde olan tartismalar ve bu donemde okudgu tarikat kitaplari vardir.
Ne Kur an i tanir ve bilir, ne de halki...
Halktan uzak bir gundemi vardir.
Kitaplarini halkin anlayabilecegi dilde yazmamistir.
Boylelikle eserlerini daha gizemli hale getirmistir.
Halktan bir cogu da anlamadigi seylere daha cok inanir olmustur.

(Tarihce-i Hayat 624)

Iman dolu bir insan, basitce net ve gercekci dusunme yetenegine kaybetmis (veya hic sahip olmamis) kisidir.
Sadece aptal degildir;
aslinda hastadir.
Daha da kotusu tedavi edilemez

Henry Mencken


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Rıfat Serdaroğlu: UCM’Yİ HSYK’YA BAĞLAYIN

Rıfat Serdaroğlu: UCM'Yİ HSYK'YA BAĞLAYIN


Oslo'da başlayan, daha sonra Habur'la şekillenen ve İmralı'da hediye paketi haline getirilip Türk Milletinin önüne konan "AKP-PKK Görüşme-Bölüşme Paketleri" sayesinde sessiz harflerle konuşur olduk.

Özür diler ve anlamlarını hem resmi hem de halk dilinde açıklamayı bir görev biliriz…

UCM= Uluslararası Ceza Mahkemesi. Halk dilinde: Ucu Canını Mıhlayacak!

HSYK=Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Halk dilinde: Hani Sende Yandaştın Kardeş!


Adamcağız haklı be kardeşim!

Biraz kafa dinleyip günlük olaylardan uzaklaşsın, hanım ve çocuklar da gönüllerine göre alışveriş yapsın, bu vesile ile yurtdışı yatırımlardan bazılarını yerinde görsün diye çıktığı tatil gezisini bile adamın burnundan fitil-fitil getirdiler, ahlâksız üst akılcılar!


Sabah önüne konan gazete özetlerine göre kendisini, Fidanını, Alasını (Halasını değil, Ala'sını) ve emanetçisi Kiziroğlu'nu UCM'ye vereceklermiş!

Yanardağ gibi bir patladı ki, Çin memleketinde yer bile sallandı, vallahülazim!

-RTE; Ulan bu UCM nedir yahu? Bu da yeni bir örgüt mü? Kim sardı bu belayı başımıza be?

  • İran Din Polisi kılıklı Bakanı; Beyefendi, UCM demek Uluslararası Ceza Mahkemesi demektir. Buna yakasını bir kez kaptıran bir daha iflah olmaz diyorlar. En kötüsü UCM' de ne torpil ne de para işlemez diyorlar!

RTE; Çare bulun kardeşim, çare bulun! Ne için maaş veriyoruz size yahu!

Sakallı Bakan; Beyefendi, biz buna çare bulamayız, ne yapabiliriz ki?

RTE; Hemen bir tane şey çıkarın! Kanun çıkarın, kanun!

Sakallı Bakan; Ne kanunu Beyefendi? Ne ve nasıl çıkaracağız?

RTE; Elinin körü kanunu! Ne kanunu yahu, bu UCM mi ucube mi ne karın ağrısıysa, işte onu derhal bizim HSYK'ya bağlayacak kanunu hemen çıkarın!

Sakallı Bakan; Beyefendi, beni mazur görün. Artık Meclis çoğunluğumuz yok, ayrıca bizim çıkaracağımız kanunu Avrupa kabul eder mi? Onların kanunlarının üstünlüğünü bizim iktidarımız kabul etmişti!

RTE; vır-vır-vır da dır-dır-dır da, hep mazeret, başka bildiğin yok! Sen hemen Türkiye'ye dön, yallah!

Bana Egemen'i çağırın hemen, derhal! Egemen hiç olmazsa iş yapardı yahu! Bakara-makara diye saçmalardı, hayırsever kardeşim Rıza ile fazla içli dışlı olur, zamanını çalardı ama çalışırdı yahu!


Erdoğan'a önce Türkiye, şimdi de Çin dar gelmeye başladı. Böyle giderse, yakında dünya bile ona dar gelecek. Erdoğan bu sıkıntısının sebebini de doğru tahlil edemiyordu! Ona kalırsa kimse onu çekemiyor, kimse onu anlamıyordu!


Hâlbuki başına gelen dertlerin tüm sorumlusu kendisi idi!

-Kaldıramayacağı yükün altına girdi!

-Cumhuriyetin ilkelerine ve kurucularına düşman olarak yetiştirildi!

-Ülkesini bölebilecek uluslararası bir projenin gönüllü eşbaşkanı oldu!

-Öncelikle kendisinin ve ailesinin zenginleşmesini düşündü!

-Anayasayı defalarca ihlal etti!

-Hukuk Devletini yok etti!

-Kendi medya grubunu kurarak, basın özgürlüğünü bitirdi!

-Cumhuriyet döneminde 79 senede yapılan dış borcun tam üç katını 12 senede yaparak, ülke bağımsızlığını tehlikeye attı!

Tam 11 sene Cemaat ile kol-kola, koyun koyuna iş tuttu!

-Bakanlıkları çeşitli Tarikatlar arasında pay etti!

-Türk Ordusuna kumpas kurulup, direncinin kırılmasına sebep oldu!

-PKK Narko terör örgütü temsilcileri ile görüşüp, devletin muhatabı yaptı!

-Ülkenin bir kısmında Devlet Hâkimiyetini bilerek ve isteyerek yok etti!


Bundan böyle; Akacak her damla kanın, toprağa düşecek her canın, yitirilecek her malın tek sorumlusu Erdoğan'dır! Erdoğan'ın içindeki sıkıntının sebebi de budur…


Bakın rahmetli Kazancı Bedih Usta ne demiş;

Muhakkaktır eğer hükmeylersen dünyaya ser ta ser,

Çıkar elinden ahırı bin yerinden bağlasan çember,

Cihane sığmamışken bir mezara sığdı İskender,

Varıp baksan, o da şimdi yıkık bir gare dönmüştür…


Belediye Başkanı oldun, durmadın! Milletvekili oldun durmadın! Başbakan oldun durmadın! Cumhurbaşkanı oldun yine durmadın!

İskender'den, Kanuni Sultan Süleyman'dan daha mı güçlüsün ki, iki metrekare mezara sığmayacaksın? Sığacaksın âdemoğlu sığacaksın, sen de sığacaksın…


Hazır vatandan uzakta iken, bir kenara çekilip vicdan muhasebesi yapsan ve son 10 günde sizlerin beceriksizliğiniz yüzünden ölen insanlarımızın "ne suçları vardı" diye bir düşünsen!

Tabii ki vicdan, cüzdana yenik düşmediyse…


a45UyF587661-150731114742 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/07/31  16:50 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Seytan dan Bir Not; Ben daha iyisini yapana dek en iyisi Kadinlar. :)

Bilinmeyen Birisi

Namaz kilan bir adamin onunden esek, kara kopek ve kadin gecerse namazi bozulur

Buhari 8/102; Hanbel 4/86)

Safsata [( Ing:Fallacy), (Osm;Kiyasi-i batil)], bir dusunceyi ortaya koyarken ya da anlamaya calisirken yapilan yanlis cikarsamalarin tamamina safsata denir.
Safsatalar, ilk anda gecerli ve ikna edici gibi gozuken ancak yakindan bakildiginda kendilerini ele veren sahte argumanlardir.
Gunumuz Turkce sinde safsata kelimesi kusurlu akil yurutme anlamini kaybetmis, yanlis inanc manasinda kullanilir olmustur.
Oysa, safsata, insanin muhakeme yetisinin yanlis yonde kullanimidir ve cogu kez onyargi, ek$ik bilgi, batil inanclar, duygusallik, yersiz gondermeler, acelecilik, ozensizlik, genelleme, duygu somurusu, Turkce yi kotu kullanma gibi sebeplerden kaynaklanir.
---
Yanlis Neden Safsatasi (Fallacy of False Cause Non Causa Pro Causa) :
Iki olayda, yeterli delil olmaksizin birinin digerinin meydana gelisine neden oldugu seklindeki akil yurutme.
Ornek 1:
Televizyon seyretmek siddete neden olmaktadir.
Cunku televizyonun evlere girmesinden sonra toplumdaki siddet orani artmistir.
Ornek 2:
Torun sahibi olmak kalp krizi olasiligini arttirir.
Cunku torun sahibi kisilerde kalp krizi gecirme orani yuksektir.
Ornek 3:
Nine:
Evlenmek insanin boyunu uzatiyor.
Cunku ben evlendikten sonra boyum cok uzadi.
Torun:
Kac yasinda evlendin?
Nine:
13 yasinda.
Ornek 4:
5 Mayis ta gezegenler ayni hizaya geleceginden deprem olacakmis.
Guncel Ornek 1:
Ama biz isin ozunu bir yana biraktik, sorunu Sezer Ecevit i aramali,hayir Ecevit Sezer i aramali inatlasmasina indirgedik.
Bunu bir onur meselesi haline getirdik.
Sanirim genlerimizdeki Sarklilik kompleksinden bir turlu kurtulamamizdan kaynaklaniyor bu komik durum.
(Tufan Turenc, 14.8.2000, Hurriyet)
Yazar Ecevit le Sezer arasindaki olayin bir onur meselesi haline gelmesinin nedenini ortaya delil koymadan sarklilik kompleksinden kurtulamamiza bagliyor.
Guncel Ornek 2:
Sahanin profesyonellerine bakiyorsunuz, rol degistikce kari veya koca degistiriyorlar.
Nikah ve talakin dince sakasi olamayacagi icin, gercek hayatlari da ekseriya kimin elinin kimin cebinde olup olmadigi mechul bir sekle burunuyor.
Irzlari yol gecen hanina donmus san at yildizlari (!) kimsenin malumu degil mi yoksa?
Kah Musluman kah gavur rollerine burunenlerin, sahsiyetleri de cogu zaman corbaya benzemiyor mu?
(Mustafa Kaplan, 24.8.2000, Akit)
Yazar sanat yildizlarinin, kah Musluman kah gavur rollerine burunmeleriyle ahlaksizlastiklarini iddia ediyor.
Guncel Ornek 3:
Bu dedigimiz turden olanlar dostluk, mostluk grubu degil sadece birtakim uyanik milletvekillerinin bedavadan yurtdisi gezisi yapmalari icin uydurulmus formullerdir.
Nitekim Amerikalilar kimseye bedava gazoz bile ikram etmedikleri icin olsa gerek milletvekillerimiz ABD icin dostluk grubu kurmamislar.
(Oktay Eksi, 18.8.2000, Hurriyet)
Yazar millet vekillerimizin ABD icin dostluk grubu kurmamalarina neden olarak Amerikalilarin kimseye bedava gazoz bile ikram etmediklerini gosteriyor
Guncel Ornek 4:
Deve surusu kadar Arap ulkesi, aralarinda kalmis bir avuc Israilliyle bas edemiyor.
Cunku; bu cagda artik ilkellik sayilan savaslari kazanmak icin bile cagdas ve uygar olmak gerek.
Uretime katilmayan, kara ortulere hapsedilmis kadinlarla...
Hurafe-yalan ezberletilerek buyutulen cocuklarla...
Bin yil onceden kalma bir hukukla...
Yasaga ve korkuya dayali bir ilkel sosyal yapiyla, ne cagdas olunur, ne de guclu...
Savas da kazanilmaz...
Baris da..
(Bekir Coskun, 14.10.2000, Hurriyet)
Yazar, Araplarin Israil le bas edememesini kara ortulu kadinlara, hurafeyle buyutulmus cocuklara ve bin yil onceden kalma hukuka bagliyor.
Halbuki, Israil de teokratik bir ulke oldugundan, Bin yil onceden kalma bir hukukla yonetilir
Guncel Ornek 5:
Siz hic olimpiyat sampiyonu oldunuz mu?
Ben olmadim.
Olmayi cok isterdim ama olamadim.
Cogunuz da olmamissinizdir.
O yuzden de Naim i elestirmeyelim.
(Fatih Altayli, 18.9.2000, Hurriyet)
Yazar, Naim i elestirmememiz gerektigi sonucuna, cogumuzun olimpiyat sampiyonu olamamamiz onculunden yola cikarak variyor.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/