31 Ekim 2011 Pazartesi

DEPREM ONCESI UYARILAR !!!


DEPREM ÖNCESİ UYARILAR!!!

 

Bir ulusun ruhu esir alınmadıkça, bir ulusun azim ve iradesi kırılmadıkça o ulusa hâkim olmanın olanağı yoktur. Asırların yarattığı ulusal bir ruha, kuvvetli ve daimî bir ulusal iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz (01.09.1924).

Mustafa Kemal ATATÜRK

 

DEPREMİN ağır hasar verdiği Van'ın Erciş İlçesi'nde,

eskiden bataklık olan alan alanda, toprağın içi kor halinde 1 aydır yanıyor (29.10.2011-Milliyet).

 

Değerli arkadaşlar,

İstanbulda da yaşadığımız 17-Ağustos-1999 depremi sonrası yerel yönetimler ve STK'larla birlikte birçok çalışmamız olmuştur. Bu çalışmalar sırasında doğal afet saydığımız depremin oluşumu öncesi uyarı verip vermediğini merak etmiştim. Dünyada da bu konuda yapılmış çalışmaları araştırmıştım. Sonuçta, aşağıda deprem öncesi belirli sürelerde meydana gelen uyarılar listesi oluşmuştu. Bu konuda ilgi duyan birçok STK'ya da bu listeyi iletmiştim.

 

Van depremi öncesi de birçok uyarı olduğunu sanıyorum. Örneğin, en büyük hasarın olduğu Erciş ilçesinde bataklık alanda kor haline dönüşen toprağın 1 aydır yandığı belirlenmiş. Bu konuda yerel yöneticiler uyarılmış ama konuyu ciddiye alıp, gereken araştırma yapılmamış. Keşke il yönetimine, üniversitedeki araştırıcılara ve medya ile tüm ilgililere de bu uyarı yapılmış olsaydı. Yapılacak incelemeler sonucu alınacak en ufak bir önlem dahi birçok canımızın kurtulmasını sağlayacaktı.

 

Değerli arkadaşlar,

Söz konusu listeyi yine sizlerin ve tüm yerel yönetimlerin bilgisine sunmak istedim. Güzel ülkemizde olası depremler öncesi aşağıdaki uyarıları gözleyenlerin hemen yerel yöneticilerimizi uyarmalarını önermek isterim. Ayrıca yapılan uyarının sonucunu da inatla takip etmelerini ve herhangi bir aymazlığa izin vermemelerini de önermek isterim.

 

Umarım deprem ülkesi sayılan güzel vatanımızda, bu çeşit uyarılar geldiğinde gereken incelemeler yapılır ve yerel yönetimler tarafından da olası depremlere karşı önlemler alınır.

 

Sevgi ve saygılarımla (31.10.2011).

 

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

 

 

DEPREMİ ÖNCEDEN

HABER VEREN GÖSTERGELER!

 

1- BÖCEK VE HAYVANLARDA DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİKLERİ: (1 SAAT İLE 3 GÜN ÖNCESİ)

            At, eşek ve inekler: Tasmalarını koparırlar, ahırlardan dışarı çıkmak isterler, tepelere doğru koşarlar,

            Tavşan ve fareler: Tapıların üst katlarına kaçışırlar. Direklere tırmanırlar, yere inmek istemezler.

            Domuzlar: Hızla tepeler doğru koşarlar ve toprağı delicesine eşelerler.

            Kediler: Kutu ya da çöp bidonunun içine sığınırlar, top gibi kıvrılıp, titrerler,

            Köpekler: Korku dolu havlama yapar, ulumaya başlarlar.

            Balıklar: Yüzeye yakın yüzmeye başlarlar, göçmen yılan balıkları hemen göç eder, bazı balıklar nedensiz olarak ölür

            Ördek, Kaz, Kuğu: Göle girmek istemezler, göldekilerde dışarı kaçar ve bazıları da nedensiz ölür.

            Yengeçler: Kum içinden dışarı çıkar ve plajları yengeçler istila eder.

            İpek böcekleri: Arka arkaya dizilirler,

            Martılar: Denizden kaçar ve çember şeklinde uçuşurlar,

            Büyük baş hayvanlar: Elektrostatik ve elektromanyetik etkilenme ile huzursuz olurlar, anksiyete artar, hormonal denge değişir,

 

2- DENİZ VE GÖLLERDE DEĞİŞİMLER: (1 SAAT – 2 HAFTA ÖNCESİ)

            Su basması: 1- 2 hafta önceden kıyılara taşmalar ve su baskınlarının olması,

            Su çekilmesi: 1 ile 5 saat öncesinde deniz kıyılarında çekilmelerin olması,

            Dalgalar: 1 ile 5 saat öncesi kıyılarda gemi geçmiş gibi dalgalar oluşur,

            Düz deniz oluşması: Deniz çarşaf gibi düz olur,

            Hava kabarcıklarının oluşması: Deniz ya da göllerde zeminden gelen bolca hava kabarcıkları oluşur.

            Isınma: Göl ve denizde tabanındaki ısınmadan dolayı, sularında da sıcaklık artışı olur,

           

3- GÖKYÜZÜNDEKİ DEĞİŞİMLER: (1 SAAT – 1 HAFTA ÖNCESİ)

            Deprem ışıklarının görünmesi: Güneşin doğuşunu anımsatan ışık hüzmeleri görülür,

            Alev toplarının görülmesi: Yanan bir kibrit alevini andıran alev topları görülür,

            Deprem bulutları: Açık havada kırılacak bölge üzerinde bulutların birikmesi,

            Yıldırımlar: Olağan dışı mor, yeşil, kırmızı, mavi, pembe renkli oluşumlar halinde olur,

            Gök kuşağı: Açık havada kısa gök kuşağı oluşur. Yeşil, siyah ve mavi renk hakimdir,

            Hava sıcaklıkları: Havada aşırı şekilde boğucu olan ve sıkıntı yaratan sıcaklık meydana gelir,

            Ay, yıldızlar: Parlak bir gökyüzü içinde, yıldızların elle tutulacak kadar yakın gözükmesi,

            Uğultu: Yerden gelen ve bir anlam verilemeyen uğultu ve gürültünün duyulması,

 

4- YERALTI SULARINDA DEĞİŞMELER: (1 SAAT – 3 AY ÖNCESİ)

            Su verimi: 1 ile 4 litrelik verim artışının oluşması,

            Basınç artışı: Su basıncında 1 ile 1,5 barlık basınç artışının görülmesi,

            Su sıcaklığı: Olağan su sıcaklığının 1-2 derece üzerinde artması,

            Yeni kaynakların oluşması: 1 ile 2 hafta öncesinde yeni kaynaklar oluşur veya bazı kaynaklar da kurumalar meydana gelir,

            Su gazları: Suyun içindeki CO2, metan ve radon gazında artmaların gözlenmesi,

            Suda koku değişimi: Çürük yumurta ve kükürt kokusunun duyulması,

            Su kimyasında değişiklik: Suyun iletkenliğinde artma, civa, helyum gibi eser element miktarında çoğalma,

            Dere suları: Kesilir, kurur ya da artar,

 

5- BİTKİ VE AĞAÇLARDA DEĞİŞİMLER: (1 – 3 AY ÖNCESİ)

            Meyve ağaçları: Erken ve çok çiçek açar ve erken meyve verirler,

            Ot ve ağaç dalları: Yüzeyleri kızarır ve yanar,

            Küstüm otu(Mimoza): Gündüzleyin ve deprem öncesi pörsür,

 

6- PETROL VE DOĞALGAZ ALANLARI: (HAFTA VE AYLAR ÖNCESİ)

            Petrol ve doğalgaz üretimi: Kuyularda basınç ve verim artışının olması,

            Doğalgaz çıkışı: Çeşitli çatlak ve kırıklardan doğalgaz çıkmaya başlaması,

 

7- YERYÜZÜNDE DEĞİŞİMLER: (1 HAFTA – 10 YIL ÖNCESİ)

            Kabarmalar: Basınç altında çatlayan ve kabaran yerde, kabuk 10 ile 40 cm yarıçaplı bir yarım yumurta gibi şişer,

            Çatlamalar: Sıkıştırıcı ve kırıcı basınç nedeniyle kabuğun en çok ilk 300 m lik kısmı çatırdar ve depremcikler oluşur,

            Gaz çıkışı: Çatlayan yerlerden CO2 gazı ile metan ve radon gazları çıkar

            Isı çıkışı: Çatlaklardan ısı enerjisi çıkar, sıcaklık artışı olur,

            Yamulma: Kabukta basınç altında biçim değişiklikleri gözlenir,

            Doygunluk: Çatlayan yerlere sular doluşur ve bu yüzden bu bölgelerdeki elektrik akımı ölçümlerde iletkenlik artışı ve ses dalgalarında ise yavaşlama görülür,

            Elektrik enerjisi: Kırık yüzeylerdeki çakmak taşlarının sürtünmesi sonucunda alevlenmeler oluşur,

            Işık: Çatlaklardan fışkıran elektrik yüklü taneciklerin havadaki helyum ve su moleküllerine çarpmasıyla deprem ışıkları görülür,

            Elektromanyetik: Kırılma bölgesinde oluşan elektrik alan, 250 ile 400 km uzaklıktan ölçülebilen elektromanyetik dalgalar oluşturur,

            Işınım: Radyoaktif minarellerin bozuşması ve ışın salgıları ile çatlaklardan radyoaktivite salınımı ve ölçümü yapılabilir,

            Ağırlık değişimi: Çatlayan yerlerde, gözeniklik ve geçirgenlik artması ile birim ağırlıklar düşer, mikrogravimetrlerle ölçüm yapılabilir,

            Mıknatıslanma: Kayaçların içindeki, mıknatıslanır minerallerin değişmesi ve bozuşması yüzünden manyetik alan değişir,

İletkenlik: Çatlamayla artan kayaç gözenekliğinde, her %1 lik değişim, elektrik iletkenlikte de %35 lik değişim yaratır. Bu değişim özdirençlerle ölçülebilir,

Ses hızı: Bol miktardaki çatlama, gözeneklik ve doygunluk ses hızlarını düşürür. Bu değişim de yapay sismik yöntemlerle ölçülebilir,

Doğal elektrik akımı: Yeryüzünün düşük frekanslı, doğal elektrik akımları, deprem öncesinde yoğunluk kazanır.

 



28 Ekim 2011 Cuma

[Oraj-112] Bana uçağını söyle sana niyetini söyleyeyim / Kıymet Nadir BİNDEBİR

 
Bana uçağını söyle sana niyetini söyleyeyim
 
     
Kiymet Nadir Bindebir tarafından yazıldı.   
Salı, 18 Ekim 2011

ucak_hangar

Kıymet Nadir BİNDEBİR

 

AKP hükümetinin ve Çankaya'daki AKP'linin emrindeki uçakların özellikleri şöyle:

2005'te alınan ANA uçağı: yolcu kapasitesi 40, menzili 6800 km.

2008'de Türk Hava Kuvvetleri'nin tahsis ettiği ATA: yolcu kapasitesi 19, menzili 7800 km.

2009'da alınan DAP: yolcu kapasitesi 18, menzili 12501 km.

2011'de alınan Airbus A330: Yolcu kapasitesi 335 menzili 13430 km.

Bu son alınan Airbus en pahalısı (VIP donanımı hariç 200 milyon dolar), en uzun menzillisi ve kargo kapasitesi en yüksek olanı: 70 ton (ne taşınacak o kargoda meraktayım).

Rakamlardan görüleceği üzere; Sultan Palamut hazretlerinin uçaklarında koltuk sayısı artarken menzil gittikçe uzuyor.  Bir fikir olsun için yazayım: kuzey kutbundaki Alaska'dan (Anchorage) güney kutbunun taa anasının dibindeki Yeni Zelanda'ya (Wellington) mesafe 11831 km.

---

Bu yılın başında Tunus'un devrik diktatörü Bin Ali uçağına binip Suudi Arabistan'a kaçmıştı. Rivâyet odur ki, aslında adamın niyeti kaçmak değil, 'güvenlik' nedeniyle ailesini Riyad'a bırakıp ertesi gün Tunus'a geri dönüp tahtında oturmaya devam etmekmiş. Lâkin Tunus Havayolları personeli, Riyad'a gelip de VIP salonundaki televizyonda El Cezire'nin "Devrik diktatör Bin Ali kaçtı" haberini duyunca hemen Tunus'u arayıp o gece 01:30 için uçuş izni almışlar. Bin Ali uyurken uçağı alıp, diktatörü de Riyad'da uçaksız, cascavlak bırakıp Tunus'a geri dönmüşler.

Romanya diktatörü Çavuşeşku'nun akıbetini de uçuş personeli belirlemişti. Karısıyla birlikte Bükreş'ten kaçmaya çalışırken, kafasına tabanca dayadığı helikopter pilotu, "arıza var" bahanesiyle aleti askerlerin yanıbaşına indirivermişti.

Kıssadan hisse: uçuş ekibinin kıymetini bileceksin. Bindiğin uçağın menzili lâmbası kümbesi ne olursa olsun, ekipteki doğru tv kanalını seyreden, helâl süt emmiş bir kişi bile bir ülkenin kaderini değiştirebiliyor.

---

Airbus A330 gelmeden önce 5 uçak için devasa hangar inşa ediliyor (TIKLAYIN).

DEVLET BAKANI CEMİL ÇİÇEK: "YENİ VİP UÇAK ALIM PLANIMIZ YOK" (TIKLAYIN)

 

Kıymet Nadir Bindebir

18 Ekim 2011

 

Aziz and Azize okura not:

1-Mavi yazılı satırlarda link vardır. Tıklayın tıklayın yazmaktan bıktım. Artık emir kipinde 'tıklayın' yazmak istemiyorum.

2-Yazıları oraya buraya kopyalamak için izin istemenize gerek yok. Boncuk bulduğunuz yazıyı sormadan alın.

3-'Eski havan yok, güldürmüyorsun' diyen okura: Yok! Evet yok! Eskiden bi yazıyla 4 gün 7 gün uğraşırdım. Şimdi haberleri okudukça daha bir 'can havliyle' yazar oldum. Bu dönem böyle. Çünkü KORKUYORUM!

Share
Son Güncelleme: Salı, 25 Ekim 2011 13:05


[Oraj-107] Fwd: YENI KITAP The General.. Ulus Dağı Yayınları



UDY
ULUS DAĞI YAYINLARI

YENI KITAP

MUSTAFA YILDIRIM
THE GENERAL - Karanlık Vadilerde Şeyh-NATO İttifakı

Kasım 2011

TANITIM DOSYASI -ayrıca- EKTEDIR

 

 

 

MUSTAFA YILDIRIM

THE GENERAL

KARANLIK VADİLERDE ŞEYH-NATO

İTTİFAKI

 

Ulus Dağı Yayınları Ltd.

Kâğıt: Enzo Super Creamy 60 g

Boyut: 13,5 X 21 cm               

280 sayfa

Kapak: Kuşe Renkli 350 g

ISBN 978-975-6047-17-0

Kasım 2011

Fiyatı: 18 TL (KDV İçinde)

 

Mustafa Yıldırım, Türkiye ve belki de Dünya için önemli bir görevi yerine getiriyor. Daha çok, ekonomik işleyiş yasalarını iyi bildiğimiz emperyalizm olgusunun siyasi olarak işleyişini gözler önüne seriyor. Emperyalist tekellerin, kapitalist ekonominin yalnızca kendi iç dinamikleri ve kuralları ile değil, bütünüyle siyasi ilişkilerle beslenip hareket ettiğini, şaşkın bilinçlerimize öğretiyor.

Mustafa Yıldırım, kitaplarında, emperyalizmin siyasi yıkıcılığının ekonomik yıkıcılığının yanında çok daha büyük olduğunu kanıtlıyor. Sivil Örümceğin Ağında, Ortağın Çocukları, Savaşmadan Yenilmek gibi The GeneralKaranlık Vadilerde Şeyh-NATO İttifakı da Dünyanın içinde bulunduğu ilişkiler ağının çeşitliliğine yeni ipuçları ekliyor. Bu kez “komşumuz” İran’ın “örümcek” etkinliklerine değiniyor. Türkiye’deki sivil örümcek ağına takılanların, yalnızca ABD ve AB’yle gizli ilişkilerine değil, İran’la, İsrail’le kurulan doğrudan ya da açık sivil-askeri bağlantılara dikkat çekiyor.

Mustafa Yıldırım’ın kitaplarından sonra Türkiye’deki “Sivil Örümcek”ler rahat hareket edemiyorlar. Ama Türkiye’nin sevdalıları da ilişkilerine çeki düzen veriyor; daha doğru ve aydınlık bir yol buluyor.

İnsanlarımız gerçekleri gördükçe bilinçlenecek, Türkiye daha özgür ve güzel bir ülke olacaktır.

 

 

 

 

Ulus Dağı Yayınları Kültür Basım ve Tic. Ltd. Şti.  0312  418 08 73  udyay8@gmail.com

Genel Dağıtım

DOST  0312 430 48 95 Faks: 0312 435 75 96 



[Oraj-104] Geldik, gördük… o öldü… Hah, hah haa !..

Geldik, gördük… o öldü… Hah, hah haa !..

Amerikan haber kanalındaki söyleşide Kaddafi'nin ölümü üzerine histerik bir tavırla bunu söylüyor Clinton, http://www.youtube.com/watch?v=J_x04Gn3-2g adresindeki (12 saniyelik) videoda göreceğiniz üzere…

Bu işi pek o kadar kolay başaramazdı, eğer (ekli fotoğraflardaki gibi) sırtını Amerikan bayrağına dayamış Araplar bulamasaydı.

Bu işi bu kadar kolay başardıysa bunu büyük ölçüde İslâmcılara borçlu.
Fotoğraflarda görüldüğü üzere, onlar ayaklandıklarından beri namazlarında Amerikan bayrağını hiç eksik etmediler.
Dualarının ancak kim tarafından kabul edileceğini gayet iyi bildikleri belliydi.

Kurtuluş Savaşımız sırasında bizde de böyleydi bu İslâmcı taifesi.
Emperyalistlerin, düşmanın yanında yer aldılar.
Şeyhülislâmları ölüm fetvası yayınladı kurtuluş savaşçılarımız için… 'Hilafet Ordusu' oluşturdular düşmanın yanı sıra bir de onlar saldırmak için...
 Cepheyi geriden vurmak için yeşil bayrak açıp sayısız iç isyan çıkardılar.

Bunların bir kişiden fazlası 'Allahuekber" diye bağırmaya başladığında da korkacaksın.
İnsanlık dışı bir saldırıya niyetlendiler demektir.
Menemen'de olduğu gibi…"Kanlı Pazar"da olduğu gibi… Kahramanmaraş'ta, Malatya'da, Çorum'da olduğu gibi… Madımak'ta olduğu gibi…

İşte Libya'da da yine 'Allahuekber' sloganı ile bir iğrençliğe daha imza attılar.

http://www.globalpost.com/dispatch/news/regions/middle-east/111024/gaddafi-sodomized-video-gaddafi-sodomy adresinde (medyada yayınlanandan daha kapsamlı görüntülerle) Kaddafi'yi nasıl linç ettikleri yer alıyor.
(Hele de videolara ancak katlanabilecekseniz bakın ama, kesinlikle çoluk çocuğa göstermeyin.
Zaten illâ da bakmanız için değil, ama Libyalı müslümanların bir yandan 'Allahuekber' diye böğürerek insanlığın siciline nasıl bir kara sürdüklerinin ayrıntılı belgeleri bulunduğundan haberiniz olsun diye iletildi).

Yaptıkları, zaten yaralı olan bir adama sadistçe saldırıp vurmaktan ibaret değil.
İçlerinden birinin o saldırı sırasında Kaddafi'nin makatına bir cisim sokmaya çalıştığı da görülmekte.

Bu kadar insanlıktan nasipsiz, aşağılık yaratıklar bunlar.

Ve de hükümetin kararıyla, ülke olarak biz de bu kategoriden adamları desteklemiş konuma düştük.
Yazıklar olsun.

 


 
 Fotoğraflar için kaynaklar :


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Sukur nimetlerin susudur.  Hz.Ali   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

27 Ekim 2011 Perşembe

Re: [Ozgur_Gundem] [Oraj-96] Gericiler Van'da: depremin nedeni 'fuhuş'

Yobazlar. Dinlerini becerdigimin manyaklari.
 
Kacak binalar suclu degil.  Hırsız binalari yapan mütahitler suclu degil.  Her türlü imar yolsuzluguna izin veren AKP li VEKİL suclu degil.
Yeni yapilan tüm devlet binalari yikilmis. Ögretmenevi, okullar, hastahaneler v.s. v.s. bunlari yapanlar suclu degil.
 
Sehirdeki üniversite ögrencilerinin yaptigi FUHUS  suclu imis.
 
MUAVİYE nin YEZİD dininin alcaklarina göre öyle.  Rezil ve alcak bunlar.
 


 
27 Ekim 2011 09:46 tarihinde Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net> yazdı:

Gericiler Van’da: depremin nedeni ‘fuhuş’

E

rciş'te ortaya çıkan gericiler, yardım bekleyen halka "Depremin sebebi üniversite öğrencilerinin fuhuş yapması" dediler.  

Van’da yaşanan depremde her zaman olduğu gibi gerici tarikatlar kendilerini göstermeye çalıyor.
Doğal bir afet olan depremin suçlusu olarak üniversite öğrencilerinin ‘fuhuş yapmasını’ sebep göstermeye çalışan gericiler, kurtarma çalışmaları sırasında propaganda yapıyor.

Dün Van Erciş’te depremi kendi gerici propagandalarına destek sağlamak için kullanan gericiler, enkaz çalışmaları sırasında bekleyen vatandaşlara seslenerek depremin nedenini üniversite öğrencileri gelişi ve fuhuş yapılması olarak göstermeye çalıştı.

Depremin en büyük etkisini gösterdiği ve adeta yıkılmadık evin kalmadığı Erciş’te ortaya çıkan sarıklı, cüppeli tarikat üyeleri vatandaşlara “Bu şehre öğrenciler geldi bu şehrin kaderi değişti.
Bu şehirde fuhuş yaşandı ve Allah belamızı verdi” diye seslendi.
Daha sonra gericiler konuşma yaptıkları alandan uzaklaştılar.

http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/gericiler-van-da-depremin-nedeni-fuhus-haberi-47718

Van'da yağma başladı...

S

abahtan beri 12 Tır yağmalandı.
Kimsenin görmek istemediği görüntüler ortaya çıkıyor.
Bir kırmızı ışıkta üstüne atlanılan yardım kamyonları bir sonraki kırmızı ışığa kadar içi boşaltılıyor.
Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahman Doğar bölgede çeteler oluşmaya başladığını söyledi.

Van'da istenmeyen görüntüler oluşmaya başladı..

Türkiye'nin dörtbir yanından depremzedelere yardım yağıyor.
Yardımlar Belediye depolarında toplanıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak için kamyonlarla yola çıkıyor.

Ancak yolda durdurulan kamyonlar yağmalanmaya başlandı.

Güvenlik güçleri herhangi bir çatışma ve istenmeyen görüntüler oluşturmamak için yağmacılara müdahale etmiyor.

Vanlıları da yaralayan görüntüler bugün CNN Türk'te canlı olarak yayınlandı.

Sabahtan beri çok sayıda yardım kamyonun yağmalandığı belirtiliyor.
İhtiyaç sahipleri geceyi açıkta geçirirken yağmacılar yolları kesiyor.
Çatlak evlerde çocuklar yiyecek ve battaniye beklerken, yardım malzemesi yüklü kamyonları yağmalayanlar toplayabildiği kadar malzemeyi toplayıp uzaklaşıyor.

Hatta yardım kamyonlarına otomobillerle, kamyonlarla yaklaşıldığı ve içleri doldurulduktan sonra uzaklaşıldığı belirtiliyor.

Van'a giden bazı Tır kamyonlarının da girişte yolları kesilip içlerindeki malzemelerin boşaltıldığı da iddialar arasında yeralıyor.

https://www.facebook.com/photo.php?v=311497325532538&set=vb.102269626504839&type=2&theater

Boşverelim Japonların Dinini..

Utanma duygun yok usta...

*

Batı dünyası bugünlerde Japonları tartışıyor...

Dünyanın en korkunç felaketini yaşayan Japonlar niçin yağma yapmadılar?..
Niçin ekmeğin bitmekte olduğunu bildikleri halde sadece yarımşar ekmek aldılar da çuvalla unu eve taşımadılar?..
Neden yiyecek alırken sırayı bozup birbirlerini ezmediler ve dövmediler?..

Okurumuz Okşan Okandan da bunu soruyor...

O müthiş disiplin ve düzenin sebebi neydi?...

*

Japonların dini “Şintoizm”dir...

Peygamberleri yoktur...

Zaten cennetleri-cehennemleri de yok...

Japonların inanç ve ahlak anlayışı; bu dünyada, diğer insanların gözündeki imajı esas alır...

Yani korkuya değil, utanma duygusu temeline dayanır...

Utanma duygusundandır; o özveri, düzen, disiplin, saygı...

*

Senin utanma duygun yok usta...

Onun için ÖSYM depreminde sınav salonları liselilerin başına yıkılırken, sen sırıtarak onların geleceğini yağmalamaktan utanmıyorsun...

Ya da; hukuk depreminde yazarların, aydınların, gazetecilerimizin kafasına bilgisayarları ve kitapları düştü...
Kimisi adaletin altında ezildi de sıkışıp kaldıkları yerde “Orada kimse var mı?
” diye inleyip duruyor...

Sen ortalığı talan ederken...

*

Her gün deprem var:

İşte hukuk başımıza yıkılıyor...

Adalet tepemize iniyor...

Cumhuriyet sallanıyor...

Devlet çöküyor...

Yurt çatlayıp, patlayıp yarılıyor...

*

Ama sen...

Sıradan küçük insansan; kömür çuvalını, nohudu, gıda paketini, yarım altını...
Artık ne avanta varsa alarak ve sırıtarak gidiyorsun...

Tepede oturmuş büyüksen; milletin gözünün içine baka baka altını-üstünü talan ettin memleketin...

Türkiye senin...

*

Niye?..

Utanma duygun yok çünkü usta...

Utanma duygun yok...


Bekir COŞKUN  

Japonlardan anlamlı yardım: Başar Türkiye

V

an’da meydana gelen şiddetli depremin ardından Japonlar Tokyo’daki Türkiye Büyükelçiliğinin posta kutusuna içerisinde para olan zarflar ve destek mesajları olan mektuplar atarak kaçıyor.

****

http://gundem.milliyet.com.tr/japonlardan-anlamli-yardim-basar-turkiye/gundem/gundemdetay/26.10.2011/1455453/default.htm

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Bir makinenin calismadigini ispat etmen gerektiginde kesin calisir.  Murphy Kanunlari   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

26 Ekim 2011 Çarşamba

[Oraj-99] Osmanlı'da ölüm çoktur



-------- Original Message --------
From:     Yılmaz ARSLAN <y.arslan57@gmail.com>


Osmanlı’da ölüm çoktur
 
Biliyorsunuz İslamcıların hep Osmanlı İmparatorluğu özlemi vardır. İmparatorluğun 600 yıllık saltanatının simgesi padişahların portreleri süsler onların duvarlarını. Gerçek yaşanmışlara geçmeden önce şunu belirtmekte büyük fayda var. Osmanlı hiçbir zaman bir Türk Devleti olamamıştır, Osmanlı bir İslam Devletidir…
 
Bu Osmanli sevgisini resmi ideoloji de yineler; okullar onların kahramanlıklarını vs. anlatır. Peki, ‘şanlı mirasları’yla övünülen ve aynı zamanda hilafet makamının da temsilcisi durumunda olan Osmanlı padişahları örnek alınması gereken ‘kahramanlar’ mıydı, yoksa başka şey miydi..?
 
Osmanlı saraylarında yaşananlar bu soruyu aydınlatabilir. Eceliyle ölen Osmanlı padişahının çok az olduğunu söylersek, ‘şanlı geleneğe’ biraz ışık tutmuş oluruz.
 
Zaten bir müddet sonra Fatih Sultan Mehmet, ünlü ‘Kanunname’siyle “devletin bekası için” baba, kardeş, amca, anne vs. akrabaları öldürme hakkını yasallaştırır. Osmanlı padişahları “Devletin Bekası” kisvesi altında kendi saltanatlarını garantiye almak maksadıyla bu cinayetleri işlemiş olmaları çok çok büyük bir ihtimal. Ayrıca bu cinayetleri “Kanunname” çıkararak resmileştirmeleride onların nasıl bir ruh hali içinde olduklarını göstergesidir…
 
Kuruluşla başlayan gelenek
 
Osmanli devletinin kurucusu Osman Bey’le birlikte aile içi cinayetler dizisi başladı. Osman Bey, öz amcası Dündar Bey’i kendi elleriyle boğarak öldürdü ve cesedini sergiledi.
 
Birinci Murat hızını alamadı
 
I.Murat, babadan oğula gecen saltanat geleneğini bozarak, padişah olmasi gereken ağabeyi Halil’i öldürüp tahta geçti,sonra diğer kardeşi İbrahim’i de öldürttü. Daha sonra öldürecek kardeş ya da akraba bulamayınca, öz oğlu Savcıbey’i öldürüp cesedini şehrin merkezine astı.
 
Soy kurutucu Yıldırım Bayezid
 
Yıldırım Bayezid'in tahta geçtikten sonra yaptığı ilk iş, on kardeşini vahşice boğazlatmak oldu. Zaten “Yıldırım” ünvanını, kardeşlerini öldürmekteki çeviklikten dolayı almıştır. Yıldırım Bayezid İran’a esir düşünce, kısa bir süreliğine onun yerine geçen oğlu Çelebi Mehmet, kardeşi İsa’yı boğdurttu (Fetret Devri)
 
İkinci, birinciyi aratmadı
 
II.Murat tahta geçince Osmanlı cinayet geleneğini sürdürdü. Kardeşi Mustafa’yı öldürttü, diğer kardeşlerinin gözlerine ‘mil’ çektirdi. Amcası Mustafa’yı kendi elleriyle öldürüp ibret olsun diye cesedini Edirne surlarına astırdı. Daha sonra alelacele bir ferman yayınlayarak ahaliyi amcasının cesedini izlemeye zorladı. Ceset, asıldığı yerde çürüdü.
 
Bebek öldürten Fatih
 
İstanbul’u fethiyle ünlenen, kimi çevrelerce Atatürk’ten daha büyük kabul edilen, İslamcılar adeta kutsal bir aziz olarak sundukları Fatih Sultan Mehmet’in kundaktaki kardeşini boğdurarak öldürttüğünü biliyor muydunuz..?
 
Fatih, saltanat ailesi cinayetlerini yasallaştırmasıyla ünlenmiştir.
 
Ölüm Cem’i İtalya’da buldu
 
Fatih öldükten sonra iki oğlu hayatta kaldı: II.Bayezid ve Cem. Tahtı II.Bayezid alınca, Cem İtalya’ya kaçtı. Bayezid İtalya’ya kaçan kardeşinin peşini bırakmadı. Önce Cem’in ülkede kalan çocukları Oğuz,Han, Ahmet  ve Paşa’yı öldürttü. Daha sonra rüşvet ödeyerek İtalya’da yaşayan kardeşi Cem'i boğdurttu.
 
Yavuz’un heybesinde insan kellesi
 
Sadrazamının kellesini kendi elleriyle kestikten sonra kanlı kelleyi aylarca yanındaki heybesinde taşıyan Yavuz , işe kardeşleri Şah, Alem şah, Mahmut ve Mahmut’un oğulları Mehmet, Musa, Emin, Orhan ve Osman’i boğdurtmakla başlamıştı. Sonra büyük ağabeyi Korkut’u öldürdü. Kardeşi Ahmet’le yaptiği Yenişehir savaşını kazanınca kardeşini ağır ağır işkence ederek öldürttü, ölüsünü sergiledi. Amcasının Bursa’da bulunan beş oğlunu Istanbul’a getirterek öldürttü ve böylece kendisinden başka soyunda insan bırakmadı. Yavuz ayrıca 50 bin Alevi’yi öldürtmekle de nam salmıştır. ‘Talihsiz’ padişah I.Süleyman (Kanuni) kendisinden önceki padişah babası bütün soyunu yokettiği için öldürecek akraba kalmayınca , araştırdı, soruşturdu, nihayet Rodos adasında yaşayan Fatih’in torununu (yani Cem’in oğlunu) buldu ve öldürttü. Öldürecek akraba bulamama konusunda en şanssız padişahtır Kanuni Sultan Süleyman (ama daha sonraki yıllarda kendi oğlu Mustafa'yı öldürdü).
 
Kanuni’nin kanlı kanunu
 
İslamcıların ‘iki cihanın padişahı’ olarak andıkları Kanuni Sultan Süleyman’ın Osmanlı saltanatının en vahşi padişahı olduğunu biliyor muydunuz..? Kendi öz oğlunun öldürülmesini zevkle izleyen bir insan nasıl yüceltilebilir..?
 
Cellat bile Mustafa’ya acımış, onu öldürmek istememiş , Kanuni öfkeyle celladın üzerine yürüyerek oğlunun asılmasına yardım etmişti.Babasının gaddarlığına tanık olan Kanuni’nin ikinci oğlu Bayezid, korkup Iran’a kaçtı. Kanuni Iran’a rüşvet vererek bu oğlunu da Iran’da boğdurttu. Bununla yetinmeyen Kanuni Iran’da yaşayan Bayezid’in dört çocuğunu da (öz torunlarını) öldürttü. İşte örnek adalet..!
 
Yeni rekorlar kırılıyor
 
III.Murat tahta geçer geçmez 5 kardeşini öldürttü. Ama kardeş cinayetleri rekoru III.Murat’ta değil , III.Murat’ın yerine tahta geçen oğlu III.Ahmet, babasının öldüğü gün tam 19 kardeşini boğazlattı. Öldürecek kardeş, akraba kalmayınca kendi öz oğlunu uykuda boğdu.
 
Öz anneye işkenceli ölüm
 
IV.Murat ise,4 kardeşini öldürttükten sonra, öldürülecek akraba bulamayınca annesi Kösem Sultan’ı işkence ederek öldürttü.
 
IV.Murat’ın yerine geçen IV.Mustafa ise önceki padişah olan III.Selim’i öldürdü. Cesedini kazıklara çakarak yaban hayvanlarına yem yaptı.
 
Her tür akraba cinayeti var
 
IV.Mustafa, III. Selim’i sarayda vücudunu kılıçla parça parça doğrayıp öldürdükten sonra, tahtta uzun süre kalamadı. Onun yerine geçen II.Mahmut Osmanlı geleneğini sürdürdü.Tahta geçer geçmez IV.Mustafa’yi öldürmekle siftah etti. Sonra IV.Mustafa’nin annesini zehirletti. Bursa’da sürgünde ölen III.Mustafa’nin karısını ve çocuklarını İstanbul’a getirterek boğdurdu.
 
Cinayetler sürüp gitti. Bu cinayetler zincirine Yedikule zindanlarinda Yeniçeriler tarafindan ırzına geçildikten sonra işkenceyle öldürülen Genç Osman’ı, zehirlenerek öldürülen Sultan II.Ahmet’i ve yüzlerce veziri ekleyebiliriz.
 
Anlattıklarımız denizde bir damla gibi. Babalarını, annelerini, kardeşlerini, amcalarını, çocuklarını ve torunlarını iktidar uğruna kendi elleriyle öldüren bir geleneğin , halklara ne yapacağını veya yaptığını ise varın siz hesap edin.
 
Ayrıca Padişahların ve vezirlerinin, “Saray Oğlanları” adı altında sarayda bulunan şimdiki adıyla gay denilen oğlanlarla yaşadıkları sapıklıklardan hiç bahsetmiyoruz…
 
İşte miras bu. İster sahip çıkın, ister reddedin.