30 Mayıs 2019 Perşembe

KUMPAS DAVALARI GERÇEKLERİ MUSTAFA KOÇ VE MUHAMMED SARIKAYA : ERGENEKON DAVASI

KUMPAS DAVALARI GERÇEKLERİ MUSTAFA KOÇ VE MUHAMMED SARIKAYA : ERGENEKON DAVASI

15/12/2018

"Ergenekon Davası" adaletin arandığı bir yargılama değil; baskı intikam işkence yakın tarihi yeniden yazma ve Türkiye Cumhuriyeti'ni bütün kurumlarıyla tasfiye aracıdır. Bu davada toplanan 21 iddianamede yargılanan ve aralarında yapay irtibatlar kurulmaya çalışılan farklı kesimlerdeki insanların tek ortak özelliği büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıya kalmış olmalarıdır.

Yıllarca devam eden yargılamalar boyunca hiçbir olay aydınlatılamadığı gibi yakın tarihin onlarca dosyası birleştirilip düzmece delillerden medet umularak peşin hüküm oluşturulmuş; kararın açıklanması için sadece uygun zaman kollanmıştır. "Darbe girişimlerini yargılıyoruz (!)" görüntüsü aldatmacadan başka bir şey değildir. Milletimize asıl darbeyi bu davayı tertipleyenler yapmışlardır. Silivri Cezaevi içindeki duruşmalar düşman ceza hukukunda bile uygulanmayan zulme dönüşmüştür.

Bu davaya neden Ergenekon isminin verildiği önemlidir. ERGENEKON: Türklerin Orta Asya'daki efsanevi anayurdu olup en önemli Türk destanına adını vermiştir. Ergenekon destanı Türklerin esir olmayacağının bir kanıtı olan en önem- li Türk Destanıdır. Bu nedenle bu kumpas davasına Ergenekon adı verilmiş tarih boyunca esir alınamayan Türkler devlet içine çöreklenmiş işbirlikçiler yardımıyla esir alınmak istenmiştir.

Davanın kronolojisi kısaca şöyledir:

  • 2007 Haziran ayında diğer kumpas davalarında da olduğu gibi bir isimsiz ihbar ile soruşturmalar ve davalar zinciri başladı. Ümraniye Çakmak Mahallesi'nde bir gecekondunun çatısında patlayıcı madde bulunduğu bu maddeyi Mehmet Demirtaş'ın sakladığı patlayıcıları bir astsubayın temin ettiği ihbar edildi. Gecekondu sahibi Mehmet Demirtaş'ın yeğeni Ali Yiğit'in ifadeleri üzerine Demirtaş'ın askerdeki komutanı olan emekli astsubay Oktay Yıldırım gözaltına alındı. Şüpheliler İstanbul Emniyetinde sorgulandı. Bu davanın ilk dalgası olarak adlandırıldı.

  • Yaklaşık 13 ay süren soruşturma sürecinin ve devam eden 7 gözaltı dalgasının ardından 25 Temmuz 2008 tarihinde Ergenekon iddianamesi kabul edil- di ve dava süreci resmen başladı. Ergenekon davası için Silivri Cezaevi'nde bulunan spor salonu 740 kişi kapasiteli mahkeme salonu haline getirildi Devam eden operasyonlarda 18 Eylül 2008 tarihinde

  1. dalga olarak adlandırılan gözaltı operasyonunda beş teğmen ve bir askeri öğrencinin tutuklanmasıyla ilk defa muvazzaf subaylar tutuklanmış oldu. 27 Ekim 2008'de 2455 sayfalık birinci iddianamenin okunması kararına varıldı ve iddianame okunmaya başlandı. Tutuklamalar dalga dalga devam etti. 10 Mart 2009 Ergenekon davasında 2. iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. 25 Mart 2009 Ergenekon davasının 2. iddianamesi mahkeme tarafından kabul edildi. 3 Ağustos 2009 Danıştay Saldırısı davası ile Ergenekon davası resmen birleştirildi. Mahkeme birleştirme talepli üçüncü iddianameyi 5 Ağustos 2009'da kabul etti. Devam eden ve hukuksuzluklarla dolu olan yargılamada 18 Mart 2013'te savcılık mütalaasını verdi. Mütalaada aralarında 64 sanık hakkında TCK'nın 312/1'inci maddesi uyarınca "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Savcılar 2 bin 271 sayfadan oluşan esas hakkındaki mütalaada Ergenekon Terör Örgütü'nün varlığının sabit olduğu şeklinde tespitte bulundu.

    • 05 Ağustos 2013 tarihinde 66'sı tutuklu 275 sanığın yargılandığı davada İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladı. 21 sanık hakkında beraat kararı verildi. Aralarında Bedrettin Dalan ve Turhan Çömez'in de olduğu firari sanıkların dosyaları ayrıldı. Vefat eden sanıkların davaları düştü. Diğer sanıklara 4 yıldan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet+ 99 yıl hapis cezasına kadar çeşitli cezalar verildi. 17 sanık tahliye edildi 13 sanık hakkında tutuklama ve yakalama kararı verildi. Mahkeme kısa kararın ardından aylarca gerekçeli kararını açıklamadı. Bazı sanıklar davaya bakan ve kapatılan özel yetkili mahkemenin gerekçeli kararını yazmasının 7 ay sürmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda bulundu ve yüksek mahkeme "sanıkların haklarının ihlal edildiğine" hükmetti. İhlal kararı üzerine yasayla kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine başvuruları inceleyen nöbetçi mahkemeler tutuklu sanıkları tahliye etti.

    • İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin karardan 7 ay sonra 16 bin 600 sayfadan oluşan gerekçeli kararının taraflara tebliğ edilmesinin ardından dosya temyiz incelemesi için Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderildi. 6 Ekim 2015'te Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde temyiz duruşmaları başladı. 21 Nisan 2016'da Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararını açıkladı. Yargıtay kararında "Sebepsiz yere davalar birleştirildi ve yargılama uzatıldı. Hukuksuzdur. 'Tek kuzudan 3 post çıkarttılar' denildi.

    • Yargıtayın bozma kararının ardından İstanbul Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi kapatılmış olduğu için dosyaya hangi mahkemenin bakacağına ilişkin yaşanan yetki karmaşasının ardından HSYK tarafından alınan kararla dosya İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

    • İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesince ilk duruşmanın 21 Haziran 2017'de yapılmasına karar verildi. Devam eden 8 celsenin ardından 16.05.2019 tarihli celsede nihai kararın verilmesi beklenilmektedir.

Davada tam bir Gizli Tanık Terörü estirilmiştir. En ağır hapis ya da müebbet hapis cezalarına çarptırılmış ve akıl sağlığı bakımından da şüphe uyandırıcı ifadelerde bulunan bu şahıslar iddia edilen Ergenekon Örgütündeki gizli tanıklığı kendilerine kurtuluş için son çare olarak görmüşlerdir.

Rakamlarla Ergenekon Davasına baktığımızda hukuk katliamının boyutları daha net ortaya çıkmaktadır: Dava toplam 21 iddianamenin birleşiminden oluşmuş 100.000'den fazla telefon iletişimi izlenmiş 60.000 telefon dinlenmiş 3.000 kişi hakkında takip yapılmış 1.360 kişi ifade vermiş toplam 289 sanık yargılanmış ve dava 11 yıldır devam ediyor. 7 sanık ifadesini veremeden 12 sanık yargılamanın neticesini göremeden vefat etmiş 7 sanık kansere yakalanmış tutuklu sanıklar yargılama sürecinde 20'den fazla 1.dereceden yakınlarını kaybetmişler 21 iddianamenin toplam sayfa sayısı 17.000'i aşmış davada gizli–açık toplam 153 tanık mahkemede ifade vermiş 21 iddianame ile ilgili 650'e yakın duruşma yapılmıştır. Bu Türk Yargı Sisteminde yaklaşık 150 yıllık ağır ceza yargılamasına denk gelmektedir.

Ergenekon Davasında görevli Hakim ve Savcılar

Hakkında Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2018/7 Esas sayılı dosyası üzerinden ilk derece sıfatıyla "Görevi Kötüye Kullanma Görevi İhmal Hürriyeti Tahdit Resmi Belgede Sahtecilik Suç delillerini yok etme gizleme veya değiştirme Suç Uydurma" suçlarından başlayan yargılama devam etmektedir. Yine Ergenekon davası 8 eski hakim ve savcısı hakkında Silahlı Terör Örgütü Yöneticiliği ve Üyeliği suçlaması ile 3 ile 600 yıl arasında değişen oranlarda hapis cezası istemiyle yargılamalar başlamıştır.

Bu kumpas davayı tertipleyenlere en güzel cevap yargılamada delil olarak gösterilen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'undan şu dizelerle verilebilir: "Bizim yüzümüz her zaman temiz ve lekesiz idi ve daima temiz ve lekesiz kalacaktır. Yüzü çirkin vicdanı çirkinliklerle dolu olanlar; bizim vatanseverce vicdanlıca ve namusluca hareketlerimizi küçük ve çirkin tutkuları yüzünden çirkin göstermeye kalkışanlardır. " 1927 (Nutuk II s. 882)

http://www.tesud.org.tr/uploads/yayin/dosya/1558524230c81e728d9d4c2f636f067f89cc14862c.pdf

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Gerci bize milliyetci derler.
Ama biz oyle milliyetcileriz ki isbirligi eden butun milletlere hurmet ve riayet ederiz.
Onlarin milliyetlerinin butun icaplarini taniriz.
Bizim milliyetciligimiz herhalde hodbince ve magrurca bir milliyetcilik degildir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

182. HALK ICIN DININ COK GEREKLI OLDUGU HAKKINDA SIK SIK TEKRARLANAN GORUSLERIN REDDI

Bize hep diyorlar ki, "Halk icin bir din gereklidir. Aydin kisiler bir manevi zabitaya muhtac degilse de, hic olmazsa akil ve muhakemelerini hic gelistirmemis olan kaba adamlar icin din gereklidir. " Sarhosluga, hayvanliga, saldirganliga, hilekarliga, her turlu asiriliklara bu dinin engel oldugunu goruyor muyuz? Tanrisallik hakkinda hicbir fikri bulunmayan bir kavim, aralarinda bolunmelerin ve kotu ahlakin hakim oldugu gorulen bircok inancli kavimden daha igrenc bir tarzda hareket edebilir mi?

Mabetlerinden baslari one egik ciktiktan sonra, siradan insanlarin, bilinen egelencelerine daldiklari gorulmuyor mu? Sozun kisasi, kavimler, bu kadar kaba ve bu kadar az akli basinda iseler, bunlarin ahmakliklari, uyruklarinin gozlerinin acilmasina, kultur ve aydinlanmaya sahip olmalarina karsi olan hukumdarlarin ihmalleri sonucu degil midir? Kisaca, kavimlerin akilsizligi; insanlari makul bir ahlak dogrultusunda egitecek yerde, yoksullari hicbir zaman masallardan, hayal uykusundan, dini islerden, kavramlardan ve her seyi icerdigini kabul ettikleri sahte erdemlerden baska bir seyle doyurmayan rahiplerin acik bir eseri degil midir?

Halk icin din, aliskanlik sonucu bagli oldugu, gozlerini eglendiren, mizaci ustunde etkili olan ve ahlakini iyilestirmeksizin uyusuk zihnini gecici olarak tahrik eden bos bir merasimin suslu altinlarindan baska bir sey degildir. Bizzat din adamlarinin itiraf ettigi gibi, insanin hayatini duzenleyen ve her turlu kisisel isteklere ustunluk saglayan biricik yetenekli din kadar ender bulunan hicbir sey yoktur. Adil ve hakkaniyetli dusunelim; en kalabalik ve sofu kavimde, dini sistemlerinin ilkelerini bilmeye, bu ilkelerde fesat egilimlerini sondurmeye yetenekli kafalar cok var midir?

Bircok kimse bize diyecektir ki; hicbir dizgine sahip olmamaktansa, gelisiguzel bir dizgine sahip olmak daha iyidir. Bunlar iddia ederler ki, din; buyuk cogunluk uzerinde etkisiz kalsa da, olmadigi takdirde hic vicdan azabi duymaksizin cinayetlere girisecek olan bazi sahislari zapt etmeye yarar. . . Kuskusuz, insanlara bir dizgin, bir fren gereklidir. Ancak gerekli olan dizgin, hayali dizgin degildir. Onlara, gercek ve gozle gorulen dizginler gereklidir. Onlara, Pan yildirmalarindan ve umaci korkutmalarindan daha zapt edici gercek korkular gereklidir. Din ancak, birkac korkak ruhu korkutur; bunlarin ise karakterlerinin zayifligi zaten kendilerini vatandaslari icin az korkunc kilar. (Yani bu korkak ruhlular zaten iyilik ve kotuluge gucleri yetmedigi icin, bunlarin dinden korkmalarindan, toplum bir yarar saglamaz. ) Adil bir hukumet; siddetli yasalar, cok saglam bir ahlak, herkese saygi ve buyukluk birakir. Hic olmazsa bunlara inanmak zorunda olmayacak ve bunlarin hukumlerine riayetsizligin tehlikesini hissetmeyecek kimse kalmaz.

- - - - - - - - - - - - -
Insanoglu, kendinden baska hicbir yaratigin cikarini gozetmez.

George OrwellHayvan Ciftligi

- - - - - - - - - - - - -
Inanc?

Ben neye inaniyorum?
Ben gunese inaniyorum.
Tasa.
Gunes dogmasina ve tas ogretisine.
Kana, atese, kadina, nehirlere, kartallara, firtinalara, davullara, flutlere, banjolara ve supurge kuyruklu atlara inaniyorum.
ABBEY,EDWARD (1927-1989) ABD'li cevreci ve yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 





-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Bu gün öne çıkan bazı yorumlar.... 2019/05/30





================================

YILMAZ ÖZDİL: İSTİŞARE

Bu memleket işgal edilirse özgürlük direnişini örgütleyecek olan kuvayi milliye'nin gizli isim listelerinin nefsi müdafaa planlarının saklandığı kozmik oda'nın soyulmasına kim aracı oldu? Bu.

"Bana suikast yapacaklar suikastçim suçüstü yakalandı" yalanıyla kozmik oda'ya girilmesini sağlayan 125 milyon sayfalık devlet sırrı çalınırken "kozmetik oda" diye alay eden kozmik oda'ya girilmesiyle övünüp "arı kovanına çomak soktuk" diyen kimdi? Bu.

Atatürk dahil tüm cumhurbaşkanlarımız sanki dinsizmiş gibi Akp'den önce bu memleket putperestler tarafından yönetiliyormuş gibi "dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz" diyen kimdi? Bu.

Feto mahkemeleri inşa edilirken gevrek gevrek gülerek "kurban olduğum Allahım verdikçe veriyor" diyen kimdi? Bu.

Fetocu savcıların fetocu hakimlerin yargıyı ele geçirmesine itiraz edildiğinde itiraz edenlere "tuuu size" diye tüküren kimdi? Bu.

Onuncu Yıl Marşı duyduğunda "asabım bozuluyor kapatın şunu" diyen… Sırf Mustafa Kemal'i hatırlatıyor diye Vardar Ovası türküsüne bile kafayı takan… Bu tahrikçi tavırlarıyla Atatürk'e küfredenleri adeta teşvik eden bundan zevk alan kimdi? Bu.

Pkk'yı normalleştirmek için terör örgütüyle masaya oturmayı meşru hale getirmek için "Abdullah Öcalan oruç tutardı camiye giderdi namazında niyazında masum bir çocuktu" diyen kimdi? Bu.

Kadına yönelik şiddette dünya rekoru kırılırken kendisi gibi düşünmeyen özgür kadınlara "pornocu" diyen muhalefet partisinin kadın milletvekillerine "yaratık" diyen "bir kadın olarak sus" diye bağıran kahkaha atan kadınlara "iffetsiz" diyen kimdi? Bu.

Laik eğitime saldırıp "çok şükür satanist olanlar yolsuzluk yapanlar memleketi soyanlar imam hatipten yetişmedi" diyen kimdi? Bu.

Atatürkçü subaylarımız asrın iftirasıyla hapislere tıkılırken canlarına kıyarken madalyalı kahramanlarımız kahırdan kanser olurken "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" diye göbek atan kimdi? Bu.

TBMM demek 23 Nisan demek ama… TBMM başkanıyken fetocular tarafından 23 Nisan'ın yerine monte edilmeye çalışılan Türkçe olimpiyatını himayesine alan ilk olimpiyatı bizzat başlatan cemaatin hamiliğini yapan pensilvanya'nın bir numaralı şakşakçısı kimdi? Bu.

Kendisi bakanken asrın liderimiz hakkında "civanım delikanlı" filan diyen koltuktan alınıp boş süt şişesi gibi kapının önüne konulduğunda asrın liderimiz aleyhinde konuşmaya başlayan akp medyası tarafından "Manisalı Lawrence cübbeli Bülo siyasi cenaze paralel hain" ilan edilen kimdi? Bu.

15 Temmuz'da güya özeleştiri yapıp "fetö'nün terör örgütü olduğunu ben darbe gecesi öğrendim 'sen ne kadar ahmak bir insanmışsın herkes söylüyordu sen itiraz ediyordun' diyebilirsiniz ben o gece anladım bana ahmak diyebilirsiniz" diyen… Aklınca hepimizi "ahmak" yerine koyan kim? Bu.

Hal böyleyken…

Cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesi yapılan kim? Gene bu.

"Sandık kurullarında akrabası fetocu olanlar vardı" diyerek akrabaları gerekçe göstererek İstanbul seçimini iptal edeceksin…

Damadı fetoculuktan tutuklanan damadı 15 yıl hapisle yargılanan damadı khk'yla görevinden atılan bu arkadaşı cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesi yapacaksın öyle mi?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/istisare-2-4983240/

================================

NECATİ DOĞRU: KOLTUK KAPA KAPA ÇEKİLİYORLAR!

Seçimden sonra "Tövbe" ederiz netameli lastikli bir cümle. İktidar partisi sözcüsü "Seçim bitinceye kadar günah işlemeye devam edelim" mi demek istiyor?

Niçin şimdi değil?

Niçin seçim sonu?

Bu kaçıncı tövbe!

Günah işleyip tövbe ederek yeniden günaha girip yine tövbe ederek halkın gözünde ve tüm Türkiye'nin gönlünde eriyorlar. Daha önce onlara inanıp da oy verenlerin desteğini her günah işleyişte ve her tövbe edişte yitiriyorlar.

Yine tövbe edeceklermiş!

Tövbe kuru lafla olmaz.

Kefaret de vereceklerdir.

Kefaret vere vere.

Günah sildirecekler.

Her günah sildirdikçe biraz daha halk desteğini yitirecek halk desteğini her yitirişte oyları daha hızlı düşecek ve son seçimde Türkiye'nin 10 büyük kentinde belediye yönetimini yitirdikleri gibi gelecek ilk seçimde Türkiye'nin ikinci 10 büyük kentinin yönetiminden de gidecekler.

Gidişin yönü belli.

Çekiliyorlar.

Koltuk vere vere.

Koltuk ala ala.

Koltuk kapa kapa.

Çekiliyorlar.

★★★

17 yıllık iktidarın ana çekirdek kadrosundan Abdülkadir Aksu'ya devlet bankası Yönetim Kurulu Başkanı koltuğunu verdiler. Sadık Yakut'a yönetim kurulu üyesi koltuğu Mevlut Uysal'a Halkbank yönetim kurulu üyeliği koltuğu Faruk Çelik'e Ziraat Bankası yönetiminde koltuk sundular.

Ver koltuk.

Al koltuk.

İşle günah!

Yap tövbe!

Sil günah!

Yine ağır toplardan Bülent Arınç Köksal Toptan Mehmet Ali Şahin Cemil Çiçek İsmail Kahraman'a da YİK koltuğu teklif edilmiş.

YİK en çekimli koltuk.

En yeni en değerli.

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Ankara'da Külliye Sarayı'nda çalışıyor.

YİK Saray koltuğu!

★★★

Saray'a yakın gazete ve TV yorumcularının keskin tahminlerine göre YİK koltuğu dağılmayı önlemek gidişi geciktirmek dövüşe dövüşe çekilmek için veriliyormuş!

Ben sana!

YİK koltuğu vereyim.

Sen Ali Babacan'a gitme.

Ben sana!

Banka koltuğu vereyim.

Ahmet Davutoğlu'na gitme.

Ben sana!

Kurul üyesi koltuğu vereyim.

Sen de Abdullah Gül'e gitme.

O kadar çok günah işlendi ve o kadar çok tövbe edildi ki iktidar partisi kendi içindeki siyaseten kendi kendine gebe kaldı.

Karnı burnunda.

Doğurdu!

Doğuracak.

AKP'nin içinden eski bakan Ali Babacan ile eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ayrı bir parti eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da ayrı bir parti kuracaklar.

Saray'ın partisi!

Sancılar içinde.

İkiz doğuracak.

İşte bu eski ağır toplar; Arınç'lar Aksu'lar Şahin'ler Çelik'ler Çiçekler Uysal'lar ve Kahramanlar eski ağır top Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nun kuracağı yeni partiye gitmesinler diye Saray "Ben sana koltuk vereyim…" günahı işlemeyi göze aldı.

Koltuk dağıtıyor!

★★★

Siyasi ahlaka bak!

Ver bana koltuk.

Yoksa Babacan'a giderim.

Sun bana koltuk.

Yoksa Davutoğlu'na geçerim.

O kadar günah işlediler ve o kadar tövbe ettiler ki halkın gözünde ve gönlünde erim erim erime sürecine girdiler.

Koltuk vere vere…

Koltuk ala ala…

Koltuk kapa kapa…

Çekiliyorlar.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Bu ülke aile boyu koltuk sahipliğini de gördü!

Merve Kavakçı Büyükelçi yapıldı. Mariam Kavakçı. Cumhurbaşkanı danışmanı yapıldı. Gülham Kavakçı o da Cumhurbaşkanı danışmanı oldu. Ravza Kan (Kavakçı) AKP milletvekili yapıldı. Erva Kan (Kavakçı) Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Proje Direktörlüğü'nde koltuk sahibi oldu. Ravza Kavakçı Merve Kavakçı'nın kız kardeşi. Osman Kan ile evlendi. Osman da koltuksuz kalmasın diye düşünüldü. Osman Kan (Kavakçı) Sağlık Bakanlığı'na bağlı bir devlet kurumu olan Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü yapıldı. İkinci kız kardeş Elif Kavakçı Cumhurbaşkanı'nın eşi Emine Erdoğan'ın moda tasarımcısı yapıldı.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/koltuk-kapa-kapa-cekiliyorlar-4982092/

================================

CAN ATAKLI: SAVAŞ HAVASI YARATIP SEÇİMİ İPTAL ETMEYİ Mİ PLANLIYORLAR?

Türkiye'de ilk kez bir Savunma Bakanı kuvvet komutanlarıyla birlikte harekat odasında oturup bir operasyonu yönetti.

Savunma Bakanı'nın bir yıl öncesinin Genelkurmay Başkanı olduğunu göz önüne alırsak bu davranışın pek tuhaf olmadığını söyleyebiliriz.

Ancak seçilmiş bir belediye başkanının mazbatasını elinden alıp seçim tekrarına birkaç hafta kala yapılan bu operasyon bana çok manidar geliyor.

Sadece bana mı?

Hayır konuştuğum pek çok kişiye.

Aralarında AKP'lilerin de olduğu birçok kişiyle konuştum.

Bire bir konuşmalarda herkes aynı kuşkuyu taşıyor.

"Nereden çıktı bu Kandil operasyonu?" sorusu herkesin kafasını kurcalıyor.

İktidar sürekli bir terör korkutmacası yapıyor.

İki lafın başında "En önemli konu terörle mücadele bu mücadelemiz son terörist bitene kadar sürecektir" diyorlar.

Ancak şunu samimiyetle düşünüyorum; son zamanlarda hangi terörist eylemlere maruz kaldığımızı pek bilmiyoruz.

Gerçi iktidar sürekli operasyon haberleri veriyor. Günlük kur açıklar gibi; "Etkisiz hale getirilen terörist sayısı" veriyor.

Buna karşı toplumun hayatını etkileyen ciddi bir terör tehdidi yaşanmıyor.

Elbette bu terör tehdit ve tehlikesinin geçtiği anlamına gelmiyor.

Her an uyanık olmak zorundayız.

Ama iktidar bana göre sanki terör tehlikesini bir umacı gibi kullanarak başka konuların konuşulmasını önlemeye çalışıyor.

Özellikle İstanbul seçimini halkın kendi haline bırakılması halinde kaybedeceği neredeyse çok belli olmuşken bir anda sınır ötesi kapsamlı bir operasyon sanki çok gerçek ve samimi değil.

Burada sıkıntı; terörle mücadele verildiği söylenirken ve yüzlerce gencecik evladımız ölümle burun buruna getirilmişken operasyonla ilgili kuşkuları dile getirmek sanki terörle mücadeleye karşı çıkıyor ve milli birlik ve beraberliği bozuyor olmak gibi algılanmaktır.

Sanıyorum muhalefet de bu sıkıntıyı yaşıyor ve toplumda sevimsiz duruma düşmemek için sessiz kalmayı tercih ediyor.

Oysa korkmamak gerek.

Şu anda eğer Genelkurmay'ın ileri sürdüğü gibi PKK Amerikan silahlarıyla ülkemize sızmaya ve eylemler yapmaya hazırlanıyorsa bunun asıl sorumlusu Amerika'nın da üzerine gidilmesi gerektiğini söyleyebilmeli muhalefet.

İktidar tek taraflı olarak sanki Türkiye'yi işgale hazırlanan Amerika'ya ve maşalarına karşı kahramanca direniyor algısı oluşturmaya çalışıyor.

Belki de asıl amaç kazanılması mümkün olmayan İstanbul seçimini iptal etmek ya da hayli ileri bir tarihe erteleyerek yeniden güç kazanılacak zamanı yaratmaktır.

Seçime çok az zaman kala bu olasılıkların hepsini dikkate almak zorundayız.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Seyyar satıcı yazarın çok duygulu imza günü

Cumartesi günü sizlere de duyurmuştum.

Bir kadın yazar son kitabı için 'iş yerinde imza günü' yapacaktı.

Tabii 'iş yeri' önemli burada.

Çünkü bu yazar hayatını seyyar satıcılık yaparak kazanan Nalan Türkeli.

İş yeri de her gün sokakta meyve-sebze sattığı üç tekerlekli tezgah arabası.

Sizlere ok önemli bir engel çıkmazsa" bu imza gününe gideceğimi söylemiştim.

Gittim de.

Çok güzel ve anlamlı bir imza günü oldu.

Nalan Türkeli üç tekerlekli arabasında meyve-sebze sattığı tezgaha kitaplarını yaymıştı.

Koyduğu bir sepet erik için de kramımızdır" diyordu.

Telaştan tezgahının üzerindeki şemsiyeye 'İmza günü' yazan bir kartonu asmayı bile unutmuştu.

Hep birlikte bir kartona "Seyyar satıcı yazar Nalan Türkeli imza günü" yazdık ve astık.

Nalan Türkeli'nin komşuları sokaklardaki çalışma arkadaşları koşup gelmişlerdi imza gününe.

Haberi benim köşeden öğrenip gelenler de vardı ki bu da beni çok mutlu etti.

Yoldan geçerken imza gününü tesadüfen gören bir emekçi "neredeyse cebindeki son parayı" vererek bir kitap imzalattı ve "Böyle günlerde birbirimize destek olmazsak ne zaman olacağız" dedi.

Herkesin gözleri yaşardı.

Çok güzel bir gündü.

Çok heyecanlanan Nalan Türkeli sanıyorum bu hızla yeni kitabını yazmaya başlar yakında.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Milli Merkez'den CHP'ye; stanbul'da seçimin tamamının iptalini talep edin"

Sarayın talimatı ile tekrarlanmasına karar verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimine dört hafta kala Milli Merkez'den CHP'ye ve diğer muhalif partilere yönelik çağrı yayınlandı.

Başkan Hüsamettin Cindoruk imzalı çağrı bir mektup halinde muhalefet liderlerine ulaştırıldı.

Çağrı mektubunda YSK'nın tarihinde ilk kez bir "ilke kararı aldığı" ancak bunun "buyurucu" bir nitelik taşıdığına dikkat çekilerek şöyle denildi; "Yüksek Seçim Kurulu'nun ilke kararları ilişkin olduğu seçimin tüm sonuçlarını kapsar. Karara göre iptale neden olan sebep tasnife değil tasnif öncesi teşekkül eden kurulun yasallıktan yoksun olduğuna ilişkindir. Diğer bir deyişle ortada meşru ve yasal bir sandık kurulunun var olmadığını tespit etmiş ve karar vermiştir. Bu nedenle yasal olmayan sandık kurullarının yönettiği tüm oylamalar geçersizdir. Re'sen teşmil edilmesi gerekir. Aksi düşünce hukuka aykırıdır. Kurulan oy atma işlemi yapılan sandık bu yolla kısmen meşru hale gelir. "

YSK'nın ilke kararıyla bütün taraflara itiraz süresi hakları tanınmış olduğuna da dikkat çekilen mektupta esasında kurulun tam kanunsuzluk nedeniyle İstanbul'un tüm ilçelerinde de seçimi iptal kararı vermesi gerektiği vurgulanıyor.

Ancak bunun yapılmadığının altının çizildiği çağrıda şu öneri dile getiriliyor;

"O halde yapılacak iş; bu ilke kararı mesnet yapılarak tam kanunsuzluk müracaatında bulunmak ve 39 ilçe seçimlerinin iptalini talep etmekten ibarettir. "

BUNU YAZMAK GEREK

Binali Yıldırım İstanbul'a belediye başkan adayı olduğunun farkında değil

Binali Yıldırım'ı izlemek aslında çok keyifli.

Çünkü sürekli pot kırıyor.

Espri yapmak isterken kendi komik duruma düşüyor.

Farkında olmadan partisinin tezgahladığı oyunları açık ediyor.

Bunlara son olarak müjde bombalarını da ekledi.

Öğrencilerin ulaşımda kullandığı kartların aylık bedelini 85 liradan 40 liraya düşürdüğünü söyledi.

"Ama bu zaten Ekrem İmamoğlu'nun 18 günlük başkanlığı sırasında Meclis'e gelmişti" eleştiri ve uyarıları üzerine "Tamam o zaman" diye müjdenin yeni tarafını açıkladı; "Liseyi bitirip üniversite sınavını kazanamayan ama bir yıl sonraki sınava hazırlanan öğrencilerin kartları da 40 lira olacak. "

Yıldırım yine İmamoğlu'nun "Suda ucuzluk" önerisini de sanki kendi aklına gelmiş gibi kullanmaya kalktı.

İnanan çok tabii öyle bir toplum kesimi yarattılar çünkü.

Yıldırım'ın "son müjde bombası" ise evlere şenlik.

"Motorcuları da unutmadım" dedi Binali Yıldırım; "Onlar trafikte çok çile çekiyor köprülerden geçişlerinde ücret alınmayacak" diye ekledi.

Müjde bomba olmasına bomba da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın köprü ve otoyol fiyatlarını belirleme hakkı ve yetkisi yok ki.

Yıldırım belediye başkanlığına aday olduğunun farkında değil herhalde. Bu nedenle 'Ulaştırma Bakanı' gibi söz veriyor ve bunun da farkında değil.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/can-atakli/savas-havasi-yaratip-secimi-iptal-etmeyi-mi-planliyorlar-4983289/

================================

ORHAN UĞUROĞLU: AKP'LİLERİN GÜNAHLARI VE SİYASİ TÖVBE İSTİĞFAR

Metal yorgunluğu öyle büyük bir teknik sorundur ki gövde içindeki bir parçada başlarsa tüm gövdeye hızla yayılır.

Kul hakkı yerseniz "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" etseniz de Allah da kul da sizi affetmez…

Önce metal yorgunluğu ve genç AKP'lilerin görüşleri ile başlayalım sonra Kurtulmuş'un "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" diyerek İslamiyet'e hadis gibi yeni bir hüküm getirmesini değerlendirelim…

Teşhisi Recep Tayyip Erdoğan 2017 sonunda koyarak İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediye başkanları Kadir Topbaş ve Melih Gökçek'le başlayarak halkın oyları ile seçilenleri "metal yorgunu" gerekçesi ile azletti.

Ancak AKP'nin metal yorgunu parçaları sadece büyükşehirler değildi ki asıl metal yorgunu AKP teşkilatları hatta AKP üst yönetimiydi.

Nitekim 31 Mart yerel seçim gösterdi ki metal yorgunluğu öyle bir arttı ki İstanbul ve Ankara başta 11 büyükşehir belediye başkanlığını CHP'ye kaptırdı.

MHP'nin yaması şimdilik AKP'ye can simidi oldu ama nereye kadar gidecek belli değil çünkü MHP de AKP'nin seçmen tabanını hızla devşirmeye başladı.

Ve AKP'nin metal yorgunu teşkilatlarının umutsuz partilileri yeni arayışın adresi olarak Ahmet Davutoğlu'nun saflarına akın akın geçiyorlar.

Erdoğan ise siyaset yorgunu isimlerle metal yorgunluğunu yamamaya kararlı.

Bülent Arınç Abdülkadir Aksu Faruk Çelik Mevlüt Uysal ve Sadık Yakut ile başlayan "AKP'yi yeniden güçlendirme projesi" görüldü ki AKP içinde büyük tepki yarattı.

AKP'nin genç kadrolarından 3 kişi ile bu atamaları konuştum ki söylediklerini duyunca kulaklarıma inanamadım.

"18 yaşa siyasetin kapılarını açan Sayın Cumhurbaşkanımız 70 yaş üstü duayen siyasetçilere yeniden görevler veriyor. Bizler nasıl yetişeceğiz? AKP yaşlı jenerasyon ile yönetildikçe bize siyasetin sadece dublörleri olarak kullanılıyoruz.

Aktif siyasi görev bekliyoruz ama örneğin bakanlık başbakanlık yapan büyüğümüz Binali Yıldırım TBMM başkanlığından İstanbul'a aday gösteriliyorsa bizlere AKP'de hiç şans kalmıyor demektir. "

Değerli okurlarım inanın AKP'nin genç siyasetçilerinin anlattıklarını yazsam hemen hakkımda dava açarlar tekzip yağdırırlar.

Ama onlar AKP içinde yaşanan siyasi ve ekonomik rant kavgalarını isimler vererek söylüyorlar ki elimde belgeleri olmadığından yazamıyorum.

Kurtulmuş günahlarından kurtulmuş mu?

ecaat Arz Ederken Merd-i Kıpti Sirkatin Söyler" derler ya Prof. Dr. Numan Kurtulmuş İslamiyet'e yeni bir tövbe istiğfar hükmü ekledi:

"Siyasi bakımdan tövbe istiğfar…"

Vallahi Billahi cuk oturdu bu tanım Kurtulmuş'a ve AKP'ye tebrikler hocam diyeyim.

Kurtulmuş'a cuk oturmuş çünkü HAS Parti Genel başkanı iken "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" etti ki siyasi olarak kabul gördü ve AKP'ye dönüverdi.

Kurtulmuş diyor ki;

"Eksikleri hataları söyleyenlere diyeceğiz ki ; Biz de siyaseti biliyoruz eksikleri hataları görüyoruz önce 23 Haziran'ı geçelim ondan sonra gerekirse siyasi bakımdan tövbe istiğfar ederek yanlışlarımızdan kurtulacağız ve yolumuza koşar adım devam edeceğiz. "

* Kurtulmuş ve AKP tövbe istiğfar ederek hangi günahlarından kurtulmuş olacaklar?

* İstanbul'a ihanetten mi kurtulmuş olacaklar?

* Enflasyon ve hayat pahalılığı günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* Fakirliği fukaralığı arttırdıklarından dolayı günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* İşsizlerin bedduaları ile gelen günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* Emeklilikte yaşa takılanların (EYT) günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* Cumhurbaşkanlığı Hükümet rejimi ile doğan günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* FETÖ'nün ihanetinin günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* Ekrem İmamoğlu'nun anasının ak sütü kadar helal mazbatasını iptal ettirmelerinin günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

Hayır Sayın Kurtulmuş "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" ile kul hakkından asla kurtulmuş olamazsınız.

Çünkü Allah sadece ona karşı işlenen günahları affeder.

Kul hakkı yerseniz bu günahlarınızı Allah "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" etseniz de asla kabul etmez.

Ne kendinizi ne de AKP seçmeninin kandırmaya çalışmayın.

Bana inanmazsanız Hacı dostum ağabeyim Abdülkadir Aksu'ya sorun…

Rabbimiz de milletimiz de sizi affetmez…

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akplilerin-gunahlari-ve-siyasi-tovbe-istigfar-52102yy.htm

================================

AKP'liler kafa bulandırmak için yalan iftira kumpas montaj her yolu deniyorlar.

Erdoğan "Karınlarını doyuruyoruz yine de oy vermiyorlar. Bundan sonra mideye değil kafaya bakacağız" demişti. AKP'liler kafa bulandırmak için yalan iftira kumpas montaj her yolu deniyorlar.

================================

RIFAT SERDAROĞLU: MİLYARDER MAĞDUR

İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı İmamoğlu'nun mazbatası elinden alındığında Binali Bey açıklama yaptı;

"Onun mazbatası alındı ama esas mağdur benim. Çünkü oylarım çalındı!"

Adamcağıza hak vermemek mümkün değil ömrü boyunca birileri tarafından sürekli olarak mağdur edildi. Mağdur edildiği doğru ama her mağdur edilişinde biraz daha zenginleşti.

İlk mağduriyeti her türlü yol bulma merkezi olan İstanbul Belediyesinde çalışırken İDO (İstanbul Deniz Otobüsleri) büfelerini yakınlarına dağıttığı için aynı partiden Belediye Başkanı Gürtuna tarafından görevden alındı.

İşte ilk mağduriyet…

İkinci mağduriyeti AKP Milletvekili olarak başladı. Fakat bu mağduriyet kısa sürdü.

Daha sonra 15 yıl boyunca milyarlarca dolar tutarındaki ihalelerin başına yani Ulaştırma Bakanlığına getirildi. Demokrasi tarihimizin en uzun süreli görev yapan Ulaştırma Bakanı olarak oldukça mağdur edildi.

Bu arada yandaş müteahhitlerden 630 Milyon Dolar toplanmasını planlayıp Sabah Grubunun satın alınmasını sağladı. Avantayı veren yandaşlara da 630 Milyon Dolar karşılığında yaklaşık 87 Milyar liralık ihale vererek Türk Milletinin a…na koyacağını söyleyenlerin mağdur edilmesini önledi!

Yıllar geçtikçe mağduriyetinin şiddeti artmaya başladı!

İzmir'e Belediye Başkanı seçilemedi ama seçim kazanmadan genel seçim kazanmış Başbakan'ın yerine atanmalı Başbakan oldu.

Çok mağdur oldu garibim çok!

Patronunun emriyle kendi Başbakanlığına son verdi.

Bu kadar mağduriyetin üstüne T. C Devletinin 2 numaralı koltuğu olan TBMM Başkanı yapıldı.

Tam koltuğa ısınmıştı ki hoop oradan kaldırılıp bu kadar yüksek makamlardan sonra İstanbul Belediye Başkanlığına AKP Adayı yapıldı ve İmamoğlu adlı bir delikanlının önüne atılıverdi!

İmamoğlu denen delikanlı tüm devlet ve YSK ayak oyunlarına paraya yandaş basının iftiralarına rağmen Binali'yi yendi.

Dünkü çocuk koskoca Binali'yi efendiliğiyle üslubu ile dürüstlüğüyle samimiyetiyle çalışkanlığıyla yere seriverdi…

Esas mağduriyet bu kadar koşuşturmaya patrona sorgusuz biat etmeye rağmen eline çok az bir servetin geçmesiydi!

Yerli ve yabancı basının yazdıklarına göre Yıldırım Ailesinin doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettiği 17 ŞİRKETİ 28 adet YÜK GEMİSİ 2 adet SÜPER YATI var.

Bu kadar hizmete bu kadar ufacık bir servet çok mu yani?

Binali Bey mağdur olmasında ne yapsın?

Not;

Binali Bey geçen ay bana 30 Bin TL tutarında tazminat davası açtı!

Mahkeme ne karar verir bilemem!

Bildiğim şu benim paramın her kuruşu helaldir. Eğer mahkeme beni tazminat ödemeye mahkum ederse benim helal param Binali Bey'in tüm dengesini bozacak ve yıllardır biriktirdiği servetini fakir fukaraya dağıtacaktır. Göreceksiniz…

Not;

Çoban Ateşi Hareketiyle ilgili olarak bir günlük seyahatimiz var. Perşembe'ye yazı yok. Maaştan kesiverin gari…

================================

SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: TOPRAKTAN UTANÇ FIŞKIRIYOR

Mini etek mi giymişti?

Hayır.

Kırmızı ruj mu sürmüştü?

Hayır.

Gece yarısı sokağa mı çıkmıştı?

Hayır.

"Herkesin içinde kahkaha" mı atmıştı?

Hayır.

Alkol mu almıştı?

Hayır.

Ama öldü Ecrin (de).

İstismarları bu gerekçelerle meşrulaştırılmaya(!) evet evet meşrulaştırılmaya çalışılan bütün diğer kadınlar kızlarla aynı kaderi paylaşarak öldü; 1 5 yaşındayken hem de.

***

Bakalım ellerimize…

Bir "Vicdani Tıp Kurumu" olsa ve o bedencik parçalarının otopsisi orada yapılsa yazardı rapora mutlaka; acıyla öfkeyle sımsıkı kapayınca görünmüyor sanıyorsanız ya damlıyor insanlığa; Ecrin'in kanı hepimizin avuçlarında!

***

Ecrin bebek bir kazaya kurban gittiyse de bu böyle. Bir sapkınlığın kurbanı olduysa da böyle. Sonuç yani birinci derecedeki sapığının sapkınının canisinin katilinin canavarının dışında bu trajedilerin bir de ihmalleri duyarsızlıkları tahrikleri gibi türlü nedenle suça karışmış sosyal faillerinin bulunduğu gerçeği değişmiyor.

Annesinin daha 16 yaşında bir kız çocuğuyken kendinden 20 yaş büyük eniştesi tarafından kaçırılmasına "imam nikahlı eş" yapılmasına ve kocası(!) tarafından zorla fuhuş yaptırılmasına göz yuman kim varsa Ecrin'in kanı onun da ellerinde.

Ecrin'in etrafında dolanan "geliyorum" diyen tehlikeleri görüp bilip duyup da ihbar etmeyen her şey olup bittikten sonra "zaten anası da şöyleydi babası da böyleydi" diye konuşan kim varsa Ecrin'in kanı onun da ellerinde.

Sapıkları yargılama makamını duruşmada kadın avukatın etek boyuyla ilgili tutanak tutturan bir kafaya kimler emanet ettiyse; Ecrin ve emsallerinin kanı onların da ellerinde.

Ve…

Hiç kimse "habercilik" "gazetecilik" diye masumlaştırmaya kalkışmasın; bu işin bütün uzmanları "Yapmayın. İçerik paylaşmayın. Sapıkları imrendirmeyin. Özendirmeyin" diye bas bas uyardığı halde sırf ekranımızı üç beş kişi daha izlesin sitemiz birkaç bin fazla tık alsın diye aklımızı mantığımızı sağduyumuzu vicdanımızı reytingin tirajın kölesi yaparak canavarın her adımını en küçük ayrıntısına kadar tekrar tekrar "ballandıra ballandıra(!!!)" anlattıktan sonra hiç utanmadan güya sorumlu yayıncılar olarak "Peki bu vakaları nasıl önleyebiliriz" tartışmaları yapıyoruz ya… Hangimiz yapıyorsak Ecrin'in kanı onun da ellerinde!

Toprak sadece Ecrin'den kalanları değil; bütün unsurlarıyla alabildiğinde yozlaşmış bir toplumda kalmayanları kayıp değerlerimizi de kusuyor aslında.

Caniden yana bir insani beklentimiz zaten yok da… Haydi koysun başını yastığa bu gece de bu katlin sosyal failleri huzur içinde; eğer koyabiliyorlarsa!

"İŞBİRLİĞİ YAPMAK ZORUNDAYIZ"

Yazmadan önce başka çocukların felaketinin faillerinden olmamak için her fırsatta "şiddetin pornografikleşmesine normalleşmesine duyarsızlaşmaya hizmet etmeyin" diye uyaran bir "uzman"a Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu'na danıştım. İlk düzeltmesi olayın odağındaki insanların "aile" olarak tanımlanmasına dair oldu:

"Aile olmaya dair ne bireye özgü ne de aile kurumuna özgü parametrelerin hiçbirini taşımıyorlar. Çarpık ilişkilerin sürdürüldüğü moral hiçbir değerin geçerli olmadığı bir grup insan var sadece ortada. "

"Bu olay Türkiye'de çocuğun değerine dair devletin ve toplumun düzeyini gösteren bir turnusol olma özelliği taşıyor. Topyekün bir arada yaşayan o insanlar onların çevrelerinde bütün bunlara tanıklık edenler ve alan çalışması yürüten profesyonellerin tamamı failidir Ecrin bebeğin başına gelenlerin…

Kültürel bir yozlaşma ve çürüme var. Bunu görmek zorundayız. Bu insanlar sağlıksız sosyalleşmeleri büyüme ve gelişmeleri sağlıksız. Ahlaki gelişim aşamalarının hiçbirini geçememişler. Etik değerleri ve vicdanları oluşmamış. Türkiye'nin acil önlemler alması gerek bu olaylara ilişkin. Özellikle siyasilerin karar mekanizmalarındaki belirleyicilerin bu konuda asla taviz vermemeleri gerek" diyen Şengül Hoca'nın bir çağrısı bir de manidar sorusu var:

- Bu ülkenin kolluk kuvvetleri kamu görevlileri siyasileri ve toplum çocukları acımasızca döven öğretmene evladına zarar verene ensesti doğal bulana pedofillere göz açtırmayacak bir işbirliği yapmak zorunda. Ortak bir manifesto yayınlayacak potansiyeli yok mu bu ülkenin?

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/topraktan-utanc-fiskiriyor-52103yy.htm

================================

TOKMAK: EN AŞAĞILIK YÖNTEM!

Nasıl bir ülke haline geldik? Nasıl bir toplum olduk?

İktidar yandaşı gazetecilerin rezilliklerini gördükçe çok sevdiğim mesleğimden utanmaya başladım.

Yalan dolan ve iftiralar havada uçuşuyor!

SÖZCÜ dün ç-beş oy fazla almak için her yola başvuruyorlar: FETÖ tarzı kumpas!" manşetini atmıştı. Yaşanan rezillikleri kısaca anlatan veciz bir ifade…

Hayali suçlamalar utanç verici!

Bir koltuk için insanlıktan bu kadar uzaklaşılır mı? Birkaç fazla oy için bu kadar alçalmaya değer mi?

Ülkede nefret ortamı yaratılıyor ve bu yalanlara inananlar da çıkıyor!

İftiralar devam ediyor. Oysa ülkenin gerçek gündemi ekonomik sıkıntılar artan işsizlik büyüyen borçlar batan şirketler çöken tarım vs. olmalıydı.

Komplo kumpas dünyanın en aşağılık mücadele yöntemidir! Merak ettiğim konu şu: Koca koca adamlar bunu kendilerine nasıl yakıştırabiliyor? Çoluk çocuklarından da mı utanmıyorlar?

Mazlum halkın kahramanı!

Söylediği sözlere Binali Bey'in kendisi de inanmıyor!

Bu net olarak ortaya çıktı.

Ona "Seçimi neden kaybettiniz?" diye sormuşlardı…

Muhterem en ufak bir sıkılma duygusu hissetmeden:

"Çünkü çaldılar!" cevabını vermişti.

Buna kendisi de inanmıyordu ama AKP'nin seçim sloganı haline geldi:

"Oylarımızı çaldılar!"

Vay canına! Kim çaldı nasıl çaldı nerede çaldı? Bunlar yok!

FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın alar Saat" programında Binali Bey gerçeği itiraf etti:

"Öyle demeye mecburdum. Sesimi duyuramadığım için 'çaldılar' dedim. Hukuki bir tabir değil farkındayım!"

O güne kadar hep çanak sorular yönelten yalaka gazetecilerle konuşan Binali Yıldırım ilk defa düzgün dürüst bir gazetecinin sorularına muhatap kalınca baklayı ağzından çıkarmak zorunda kaldı:

"Çaldılar demeye mecburdum. Çünkü sesimi duyuramıyordum!"

Bu sözlerde insaf var mı? TV'lerin gazetelerin yüzde 90'ı iktidarın emrinde… İstanbul'un bütün caddeleri Binali Yıldırım posterleriyle dolu.

Bana kalırsa Binali Bey'in sözleri "Lâf olsun torba dolsun" diye söylenmiştir.

★★★

Ekrem İmamoğlu'nun imkânları iktidarın gücünü kullanan Binali Yıldırım'a göre çok zayıf. Üstelik yandaş medya yalanlarla iftiralarla İmamoğlu'nu karalamaya çalışıyor.

Oysa İmamoğlu kazandığı seçimin iptali ve haksız saldırılar sonucu halk nazarında daha da büyüdü daha da sevildi.

Şu anda İmamoğlu mazlum halkın kahramanıdır.

Demirel ve Bedri Koraman

Gazetecilik mesleğinin ustalarından arkadaşım Taylan Sorgun telefonla aradı:

"Rahmetli Bedri Koraman benim de dostumdu. 4'üncü ölüm yıldönümünde sevenleri onu bugün saat 11.00'de Bodrum'un Torba Mahallesi mezarlığındaki kabri başında anacak. "

"Evet mütevazi bir anma töreni yapılacak. "

"Bu vesileyle Bedri ile ilgili bir anımı anlatmak istiyorum. "

Ben "Dinliyorum" dedim o anlattı:

"Tercüman Gazetesi'nde çalışırken bir röportaj için Süleyman Demirel'in Ankara GünizSokak'taki evine gittim. Masasının üzerinde Milliyet Gazetesi duruyordu. Birinci sayfada Bedri'nin kocaman bir karikatürü vardı. Demirel sordu:

"Taylan gardaşım Bedri'nin karikatürünü gördün mü?"

"Gördüm efendim" dedim. Bedri çizdiği nefis karikatürde Demirel'i çok sert şekilde eleştiriyordu. Demirel gülerek:

"Ne güzel çizmiş değil mi? Dur Bedri'yi arayıp tebrik edeyim!" dedi ve telefonu bizzat kendisi çevirdi:

"Aloo Bedri gardaşım. Ne güzel çizmişsin yaa… Şimdi Taylan'la karşılıklı oturmuş beraberce gülüyoruz. Eline sağlık…"

Demirel telefonu kapadıktan sonra da 'Bu adam çok güzel çiziyor valla' dedi. "

Gerçekten Demirel Taylan Sorgun'un anlattığı gibiydi… Bedri Koraman da o da nur içinde yatsın.

Şimdiki siyasilerde böyle hoşgörü var mı?

Mahkemelerde açılan "yüzlerce ceza davası" bu sorunun cevabıdır!

TEBESSÜM

Kalbin yeri neresi?

Tesadüfen zengin ve ünlü olan bir adam gençken çok kabadayı geçinirmiş… Öğrencilik yıllarında biyolojiden ikmale kalınca fena halde kızarak hocasına efelenmiş:

"Beni ikmale bıraktın ama eğer bütünleme sınavında iyi not verip geçirmezsen yemin ederim ki seni kalbinden vururum!"

Hocası gülerek cevap vermiş:

"Hadi oradan sersem… Vuramazsın! Çünkü daha kalbin yerini bile bilmiyorsun!"

GÜNÜN SÖZÜ

Laik olmayan bir toplumda demokrasi düşünce ve vicdan özgürlüğü olmaz!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/en-asagilik-yontem-4982029/




- - - - - - - - - - - - -

a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Benim hayatta yegane fahrim servetim Turklukten baska bir sey degildir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

154. ALLAH KORKUSU IHTIRASLARA KARSI ACIZDIR

Insanlar, cogunluklari itibariyle Allah'i ender dusunur ya da onunla pek ilgilenmezler. Allah cok az belirli, cok az sabittir. Bu fikir o kadar umitsizdir ki, bu dunyanin sakinlerinin cogunlugunu olusturmayan tasali ve melankolik bazi hulyacilarin hayalgucunden baska hayalgucunu mesgul edemez. Halk, Allah fikrinden hicbir sey anlamaz. Onu dusunmek istediginde, zayif dimagi hemen karisir, perisan olur.

Isadami, islerinden baska bir sey dusunmez; nedimler entrikalarindan baska bir sey dusunmez. Kibar halk, kadinlar, delikanlilar eglencelerinden baska bir sey dusunmez. Zevk ve sefa, dinin yorucu fikirlerini zihinlerinden carcabuk siler. Acgozluler, cimriler, israfcilar cesitli ihtiraslarini dengelemekten aciz olacak, bunlara kadar ulasamayacak olcude zayif dusunceleri bertaraf ederler.

Allah fikri, Allah'i kime kabul ettirir? Gucsuzluge ugramis, tasali, bikkinlik gecirmis, umitsiz ve bu dunyadan usanmis kimselere; gerek yasin etkisiyle, gerek maluliyet eseri olarak ruhlarindaki guclu sevk ve duygulari sonmus bazi kimselere. Din, ancak, huylarini ya da zamanla kendilerini uslandirmis olanlar icin bir dizgindir. Allah korkusu ancak, gunah islemeyi cok guclu olarak istemeyen ya da artik gunah isleyecek bir durumda bulunmayan kimseleri gunah islemekten alikoyar.

Insanlara; "tanrisallik bu dunyada cinayetleri cezalandirir" demek, tecrubenin her gun yalanladigi bir iddiada bulunmaktir. Insanlarin en kotuleri, genellikle dunyada keyfince hukum surenler ve sansi tarafindan nimet ve bagislara bogulan kimselerdir, Allah'in hakimlerin en guclusu olduguna inandirmak icin, bizi ahirete sevk etmek, yani Allah kotulerin cezasini ahirette verir demek ise, kusku goturmez olaylari, kesin emirleri yok etmek kastiyla, bizi varsayimlar pesinde kosturmaktan baska bir sey degildir.

- - - - - - - - - - - - -
Sahtekrligin evrensel duzeyde egemen oldugu donemlerde, gercegi soylemek devrimci bir eylemdir.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Insanlarin din ugruna sehit olmalarina sasirirdim hep Tuylerim urperirdi Urpermiyor artik Ben de kendi dinim icin sehit olabilirim Asktir benim dinim Iste bunun icin olebilirim.

KEATS,JOHN (1795-1821) Ingiliz sair.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 





-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!