31 Ağustos 2015 Pazartesi

Bir kap su, bir kap yemek!.....

-----BEGIN PGP PUBLIC KEY BLOCK-----
Version: GnuPG v1.4.12 (MingW32)

mQENBFJVPgkBCADHCogZOaa0sSeGm/heZDg3BJJVqMIbuH8wKLwzj13yjNiUzUzd
F7Qs2rXmHVlnmlNYhRK6+TxpwGJd+h+kLGvaAynkqpimiSeQXJgEQ65jfnzxpfeH
Nt2zlge74/PZEIabfjJsh88JOJo+y17yQQe/StUf1b4ImrUv3029KWyvJ6xWIzKj
dYcFCgO2+rsZkuiGSURHlZrUBB4irBY+wwj2N7ppuTSyG3beGG1Ono5LjT3acJci
WJM8EFbxHwii5WV6f1SiWbR459qUMqH4H2fMgr+5LPfFzY1mN8ozg8divy7AVEZM
SAh+mRRw2vtwWPXKLEUWUmaJjS40KY0dmztBABEBAAG0KVQuQy4gT3JhaiBQT1lS
QVogPGNpbWNpbWVAbmVvbWFpbGJveC5uZXQ+iQE+BBMBAgAoBQJSVT4JAhsjBQkJ
ZgGABgsJCAcDAgYVCAIJCgsEFgIDAQIeAQIXgAAKCRDa/SIDPzu9IaWUCACiWPRb
GfyAEqVLN2wHoJH2sHjGl7gwMMPJP03PkemDM4Gh4ooVinzTN12qMAvXwUErk/zj
VGfqQPRwRV41Tg7eDVGuNcc2g4knlA+/4zec9i7y2f7+n/r0CLEEt/u2alYfbllj
q6BREpvwNEwndb4jXqI0d7cQ1NeaXR+VzuAX6dUpunbHI10SGglg+GaGa7pSlfdY
vPqI3k3eBO+EsuJ8dDqa844iEsqUQwGDT9oRSpUnDyjTuOeUbHo7W+AuqyZWE3vu
r2HEMI3+tow7AdO77HB6sAJfGcoDPt0qPkVvDRcetD/bsQwM8FNF3WyZqFCkhgY7
mLnVFHl+np5B8VMTuQENBFJVPgkBCAD2s6wu7zhBmGTvUJ+ekvUmVrAxSFhonrJl
YehdGt4fYdZUrOLQl1JhynbvR6rRA/58SGXqsfoecWskCZrGETBaJi8UAbaWJ34d
AGe4Is1auV5iKZJ9qx6lLOiF11KXQCnZnu4mJWDQ5LpU7vHFsoRsyW5JjWbOwGTO
RjmIyjb5O9aZFloa2vJOVE3rgiG/ONeeTFRsy8VY5MmEvYERye3cGyG+KQicVI3E
tu6NnMaS+s/sKWKsM6W7SoPKj+AViMKAe2qkh9H23oOwQ5Oj2cfZd2NqjAA/B6t4
gTMhJ82u0yuJ20eMgAECezifCw7CqPXROAGHjVk12lFhR7/FfSjHABEBAAGJASUE
GAECAA8FAlJVPgkCGwwFCQlmAYAACgkQ2v0iAz87vSG0Rwf+LiWOr6RPOpyxx9le
9U7ZyX3V1e0OutJfyPwLWuo4PYV26udAvis+92r6jdTP/PonQvzVOVKsZ8syWip6
Q76axkosJQnWV6+UOZu/+K2K7DnIO8k0xzOCEeZXn9oXGTsQvurt/qeD4qLIMH20
510G7rC38W4CHdwshGLI+mbj7A0341E82e+b6UMJTn0PxcUfypSrjTxSLOJqSeyi
L3ZlRm4mYZvtgxGjtzh2+SqV30N8SEDJtGu8mwJnZlrbsI97UZrCDh4SS3rxFQu3
DeaXhqzgoC5wehqhSHBv5Ad7EAt4mLpaI+A9ggp6qykaluY/0k4mSFlunJDPi3Z2
ROjy5Q==
=sqcm
-----END PGP PUBLIC KEY BLOCK-----


Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR : TERÖR VE AB-D EMPERYALİZMİ

Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR : TERÖR VE AB-D EMPERYALİZMİ


Askeri eylemler, siyasi eylemlerin ümitsiz olduğu noktada başlar. Ümidin güvenli bir surette geri dönüşü, orduların hareketinden daha hızlı hedeflere ulaşmayı temin edebilir. (1922, İzmir)
Mustafa Kemal ATATÜRK.

Dinci teröristler bile Türkiyeyi bölüp ele geçirme peşinde. (11.8.2015-Sözcü)



Değerli arkadaşlar,

25.9.2012 de yazmış olduğum TERÖR ve AB-D EMPERYALİZMİ başlıklı yazımı, aşağıda sizlere yeniden anımsatmak istedim. Çünkü AB-D emperyalizminin ki
rli amaçları devam ediyor. Güzel ülkemizde yine terör olayları başladı ve IŞİD denilen ikinci belayı da başımıza sarmak üzereler. Örneğin;
  • OBAMA TÜRKİYEYE YOL GÖSTERDİ: Birinci hedefiniz PKK değil, IŞİD olsun (8.8.2015-Sözcü).

  • AMERİKA ve TÜRKİYENİN ORTAK OPERASYONU FİYASKOYA DÖNÜŞTÜ (EĞİT-DONAT-KAYBET). Kırşehir'de kurulan kampta Amerikalı askerler tarafından eğitilip Suriye'ye gönderilen birlik, kısa sürede dağıldı. ABD, "Nerede ve ne durumda olduklarını dair haber alamıyoruz" itirafında bulundu (8.8.2015-Sözcü).

  • İNCİRLİK'TEN KALKAN F-16'LAR IŞİD'İ VURDU. ABD Merkez Komutanlığı insanlı hava araçlarının IŞİD'in bazı hedeflerini vurduğunu açıkladı (13.8.2015-Milliyet).

  • ABD, ÇÖZÜM SÜRECİNDE ATEŞKESİ DENETLEYECEK. Cemil Bayık, PKK-ABD arasında dolaylı görüşme yapıldığını söyledi (18.8.2015-Cumhuriyet).

  • İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI DR. MUHAMMED CEVAT ZARİF, CUMHURİYETE YAZDI. BOP, müdahalelere zemin hazırladı (11.8.2015-Cumhuriyet).

  • CANAVARI YARATMAYA KATKIDA BULUNDUNUZ. The Guardian'ın Ortadoğu muhabiri Martin Chulov, Cumhuriyetin sorularını yanıtladı (11.8.2015-Cumhuriyet).

  • İŞTE IŞİD'İN 2020 HEDEFİ. Irak ve Suriye'yi kana bulayan IŞİD, Afrika, Kafkasya ve Avrupa'ya göz dikti. Örgütün haritasında Türkiye de "Anadolu" ve "Kürdistan" diye ikiye bölünmüş (11.8.2015-Sözcü).

  • GÖÇMENLERDEN EN RAHATSIZ ÜLKE TÜRKİYE. 24 ülkede çok fazla göçmen yüzünden iş bulamadığı, kamu hizmeti alamadığından şikayet edenler, Türkiye'de rekor kırdı (9.8.2015-Cumhuriyet).

  • 13 YIL ARADAN SONRA YİNE OLAĞANÜSTÜ HAL MANZARALARI. Doğu ve Güneydoğuda 12 il ve 74 noktada güvenlik bölgesi uygulaması başladı. PKK bölgedeki 3 il ve 6 ilçede özerklik ilan etti (17.8.2015-Sözcü).

  • DOĞUDAN KAÇIŞ. Çatışmalar, bombalar, ölümler… Türkiye'nin doğusu 90'lara koşar adım gidiyor. Halk sağlık, eğitim gibi birçok temel hizmetten mahrum (21.8.2015-Cumhuriyet).

  • Görüldüğü gibi son günlerde yaşadığımız acı olaylar, güzel ülkemizin mutlu geleceği için saygıdeğer halkımızda büyük bir kaygı uyandırıyor. Çünkü AB-D emperyalizmi kirli amacına ulaşmak yani ülkemizi bölmek için her türlü olanakları kullanıyor.

  • Değerli arkadaşlar,

Güzel ülkemizde yaşadığımız kanlı terörün önlenmesi konusunda 2005 yılında yazmış olduğum bir yazımda, teröre bulaşmış tüm vatandaşlarımıza seslenerek; "Emperyalist ülkelerin kendi çıkarlarını korumak uğruna yaptıkları çeşitli ayak oyunları ile ülkemizde kandırdıkları yurttaşlarımızı uyararak; Lütfen, gün gelecek emperyalistlerin sizi nasıl kandırdıklarını algılayacaksınız. Onların kirli istekleri için kaç tane yurttaşımızın boş yere canını kaybettiğini göreceksiniz. Sonunda onların çıkarı kalmayınca sizleri bırakıp gidecekler, bizler baş başa kalacağız. Yine sizlere, yüzyıllardır akraba ve arkadaş olan bizler sahip çıkacağız. Ama yaptıklarınızdan utanıp yüzümüze nasıl bakacaksınız? O nedenle sonradan üzüleceğiniz ve utanacağınız eylemler için bir kez daha düşünmenizi istiyorum" demiştim.

Terörizme karşı en önemli aşı, ulusal birlik ve bütünlüğün pekiştirilmesidir. Bu birlik ise terörizme karşı toplumsal anlaşma ve sorunlara ulusal güvenliğimiz ve ulusal birlikteliğimizin sağlanması ön koşulu ile bakmamızı gerektirir.

Ayrıca T Ü R K ve K Ü R T kelimelerinin aynı harflerden oluştuğunu görmemiz gerekir. Yani yüzyıllardır aynı ülkede yaşayan, aynı havayı soluyan ve aynı suyu paylaşan, akraba ve kardeş olan yurttaşların oluşturduğu bir ulus olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.

Umarım tüm vatandaşlarımız, AB-D emperyalizminin bu kirli oyununu en kısa sürede algılar ve gereken güç birliğini yaparız. Huzur ve barış dolu günler icin tüm vatandaşlarımızı terörizme ve AB-D emperyalizmine karşı güç birliğine davet ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla (31.08.2015).

Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

TERÖR ve AB-D EMPERYALİZMİ

Bilelim ki, kazandığımız başarı ulusun kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Aynı başarıları ileride de kazanmak istiyorsak, aynı temele dayanalım ve aynı yolda yürüyelim.(1923)

Mustafa Kemal ATATÜRK

Başkan Obama'nın elinde beyzbol sopası ile

Başbakanımızla yaptığı telefon görüşmesini dile getiren bu resim,

Beyaz sarayın web sayfasına konuldu! !!

Değerli arkadaşlar,

Daha önce İngiltere, Fransa ve Rusya maskesini kullanan AB-D Emperyalizmi, Osmanlıyı yıkmak ve parçalamak için Rumları, Kürtleri ve Ermenileri kışkırtarak, birçok isyanın çıkmasını sağlamıştır. Ayrıca AB-D emperyalizminin ayak oyunları ile önce borçlandırılan ve sonra da 1. Dünya savaşına sokulan Osmanlı Devleti yıkılmış ve 32 yeni devlet ortaya çıkmıştır.

Yüce önderimiz, Mustafa Kemal ATATÜRKÜN önderliğinde AB-D emperyalizmine ve onların işbirlikçilerine karşı koyarak bağımsızlığı elde eden Türkiye Cumhuriyeti, birçok mazlum ülkeye örnek olmuştur. Bu başarıyı hazmedemeyen uluslararası emperyalizm, bu kez AB-D maskesi ile Türkiye Cumhuriyetini bölmek ve parçalamak için farklı yöntemlerle, aynı piyonları kullanmaktadır. Nitekim bugüne kadar PKK terörünü kullanan AB-D emperyalizmi yüzünden, 28 yılda yaklaşık 8000 şehit verdik, 5660 sivil vatandaşımızı kaybettik. Ve bu süreçte 32000 PKK'lı terörist de öldürüldü. Yani AB-D emperyalizmi, bizleri birbirimize kırdırmaya devam ediyor.

Bu aşamada kendi amaçları doğrultusunda güzel ülkemizi ve ordumuzu kullanabilmek için yine birçok yöntemi deniyorlar. Örneğin;

  • Başbakanımızla yaptığı telefon görüşmesi sırasında elinde bir sopa olduğunu içeren ve resmen ülkemize karşı büyük bir saygısızlık olan resmi, Beyaz Saray Web sayfasına koymuşlar. Yani Başkan Obama, elinde sopa ile bizleri tehdit ediyor. Merak ediyorum, birçok ülkenin Devlet Başkanı ve Başbakanı ile görüşme yapmış olan Obama'nın bu şekilde bir resmi, yine web sayfalarına koyulmuş mudur ???

  • 1 Mart tezkeresini sindiremeyen ve Irakta askerimizin başına çuval geçirten General Petraus, şimdi CIA başkanı oldu. Ve son 6 ayda iki kez ülkemize geldi. Neden, Çırağan sarayında gizli toplantılar yapıyor (4.09.2012-Milliyet) ???

  • Teröre karşı yeterince istihbarat alamayan ve ABD olanaklarını sadece 18 saat kullanabilen ordumuzun, Afganistan'daki kalış süresi 1 yıl daha uzatıldı. Bunun karşılığı da ABD den 24 saat istihbarat elde edebilecekmişiz (20.09.2012-Milliyet).

  • Kandile gereken müdahaleye izin vermeyen ABD, Sorozun dediği gibi en iyi ihracat ürünümüz olarak askerimizi kullanmak istiyor. Bunun içinde tepki verebilecek komutanların izolasyonu için her türlü olanakları kullanıyor. Örneğin, Balyoz davası bitti. Burada yargılanan komutanların %90'nın geçmiş yıllarda PKK ile mücadele edenlerdenmiş. Bunların tutuklanıp, devre dışı bırakılacakları konusu da Oslo görüşmelerinin bir maddesiymiş. Emre Uslu bunu 2. kez dile getirmiştir (24.09.2012-CNN Türk). Esasen İngiltere'nin koordinasyonu ile yapıldığı ortaya çıkan Oslo görüşmelerinden başka ne beklenebilir ki.

  • Suriye olayında kendi ordusunu kullanamayan ABD, bizim ordumuzu kullanmak istiyor. Bunu açıkça dile getiren ABD Genel Kurmay Başkanı da ülkemize geldi. Suriye'yi bize düşman etmek için de uçağımızın önce uçaksavar ile düşürüldüğünü açıkladılar. Meğerse yakınında patlayan bir füze ile düşmüş. Merak ediyorum. Uçağımızın orada ne işi vardı ve kim gönderdi ???

  • Her yıl Eylül ve Ekim aylarına PKK'nın eylemleri artar. Kışın yapamayacakları eylemeleri bu dönemde yaparlar. Ve ne yazık ki bu sırada birçok canımızı kaybederiz. Yine büyük bir eylem artışı var. Terör tüm halkımızı üzüyor. Neden bu aylara gelmeden gereken önlemleri alamıyoruz ???

  • Değerli arkadaşlar,

Bir sosyolojik olgu sayılan TERÖRİZM için yöneticilerimiz, akil adamları çağırıp, çözüm arayacaklarmış. Esasen ülkemizin en önemli ve deneyim sahibi sosyologlarının da bu toplantıya çağırılmasını isterdim. Örneğin, çok iyi bir sosyolog olan Prof. Dr. Emre Kongar, 15.08.2005 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki AYDINLANMA köşesinde KÜRT SORUNU'nu irdelemiş ve olaya bazı sloganlarla çözüm üretilemeyeceğini vurgulamış, çok boyutlu bir bakış açısı altında görülmesi gerektiğini belirtmişti. Söz konusu sorunun, bir boyutunun TERÖR, bir boyutunun ETNİK MİLLİYETÇİLİK, bir boyutunun BÖLGESEL DENGESİZLİK, bir boyutunun TÜRKİYENİN LAİK VE DEMOKRATİK BİR SOSYAL HUKUK DEVLETİ OLMA YOLUNDAKİ EKSİKLİKLER, bir boyutunun TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLET YAPISINI DEĞİŞTİRME İSTEKLERİ, bir boyutunun da uluslararası EMPERYALİZM olduğunu belirlemektedir.

Değerli arkadaşlar,

Ülkemiz için en büyük sorun olan terörizm hastalığına karşı bence en önemli aşı, ulusal birlik ve bütünlüğün pekiştirilmesidir. Bu birlik ise terörizme karşı toplumsal anlaşma ve sorunlara ulusal güvenliğimiz ve ulusal birlikteliğimizin sağlanması ön koşulu ile bakmamızı gerektirmektedir. Huzur ve barış dolu günler icin tüm vatandaşlarımızı terörizme karşı güç birliğine davet ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla (25.09.2012).

Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

NOT:

Balyoz davası bitti. 324 ü asker, 1 tanesi sivil olan 325 kişiye 5276 yıl ceza verildi. Savunma avukatları gereğince dinlenmeden ve mevcut delillerin irdelenmesi de gereğince yapılmadan verilen bu karar, galiba aceleye getirildi. Umarım Yargıtay en kısa zamanda itirazları inceler ve adil bir sonuca varır. Ancak bu dava sonucu ceza alacak olan tüm generaller, er seviyesine indirilecekmiş. Bu sonuç, hemen hemen tüm yaşamını mesleği için harcamış ve mevcut rütbelerini hak etmiş kişilere, bence verilecek en üzücü ve en yıkıcı bir ceza olacaktır.




a45UyF587661-150831161123 Mehmet Yazici mehmet_yazici@runbox.com
2015/09/01  01:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

Kisiligini ve kimligini hicbir degerle degistirme!

Anonim Nasihat

Gunesin balcikli suya batmasi
KEFH 86
Nihayet gunesin battigi yere varinca, onu kara bir balcikta batar buldu.
Onun yaninda (orada) bir kavme rastladi.
Bunun uzerine biz: ey Zulkarneyn!
Onlara ya azap edecek veya haklarinda iyilik etme yolunu sececeksin, dedik.

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -1-

Her satirinda beynimi tetikleyen harika bir kitap okuyorum: Buyuk Tasarim . Dr Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafindan yazilmis. (Dogan Kitapcilik. Ceviri: Selma Ogunc)

Sanirim Dr Hawking i tanitmama gerek yok. Bedeni nerdeyse tamamen islevsiz duruma gelen bu adam, akli ile galaksiler arasinda yolculuk etmekte. Leonard Mlodinow a gelince. ABD li bir fizikci. Babasi, Buchenwald toplama kampinda bir yil kadar tutulmus ve Polonya da Nazi yonetimine karsi gerceklestirilen direnisin basina gecmis. Aile bu soykirimdan kurtulup ABD ye yerlesmisler. Burda kucuk yaslarda kimya ve fizige ilgi duyan Mlodinow, Israil deki bir kutuphanede Feynman in fizik yasalari uzerine tezleri kitabini okuduktan sonra tamamen fizige yonelmis. Hic sasirmadim. Richard Feynman, fizigi milyonlarca insana sevdiren gercek bir dehadir.

Simdi bu kitabin doga yasalarina ayrilan bolumunden alintilar yaparak, kendimden de yorumlar katarak bir seyler karalayacagim.

Doga yasalari hepimizin oylece kabul ettigi gercekliklerdir. Onlara alisiriz; oyle alisiriz ki bir sure sonra onlarin aslinda ne kadar sasirtici olduklarini unuturuz ve merak hissimiz hayatin akisi icinde olur gider.

Oysa insanlik binlerce yil boyunca, etrafinda gordugu ve bir anlam veremedigi olaylari aciklamak icin sayisiz inanc ve mitoloji gelistirdi. Neden volkanlar aniden ofkelenip ates sacmaya basliyordu, neden Gunes bazen karariyordu, neden sakin bir havada firtina patlayip gemileri denizin dibine gonderiyordu? Misir dan Hind diyarlarina, Iyon medeniyetinden Maya uygarligina kadar her yerde insanlar bu sasirtici ve korkutucu olaylari aciklamak icin binlerce tanri, tanrica, melek veya ifrit modelleri gelistirdiler. Yakla$ik 50 bin yil oncesine uzanan avci-toplayici atalarimizdan miras aldigimiz korkular hepimizin bireysel ve kolektif bilincaltina kadar isledi ve dinsel davranislarimizin temelini olusturdu: Tanrilara sukran dualari, sunulan kurbanlar, olum rituelleri, bereket sarkilari, tanrilarin insanlara ahlaksizliklarindan dolayi kitlik, savas veya afetler yagdirmalari ve bundan kurtulmak icin mabetlere dolusan insanlar. (Cok uzaga gitmeye gerek yok. Ingiltere Londra da 1665 yilinda cikan buyuk bir yangindan dolayi, binlerce insan kiyametin geldigini zannedip kiliselere dolusmuslardi. Halley kuyruklu yildizinin her gelisinde ise insanlar korku icinde kiyameti beklemislerdir. Bunlara volkanlarin, depremlerin insan uzerindeki etkilerini ekliyebilirsiniz.)

Bilimsel dusuncemiz ise, tum insanlik tarihi ile kiyaslandiginda cok yeni sayilabilir. Gerci, o muhtesem Iyon medeniyetinde bilimimizin temelleri atilmisti ama, pek cok tarihsel sebep yuzunden yuzyillar boyunca uykuya yatti ve onlarin yerini genelde teolojik aciklamalar aldi. Bu arada, belirtmeliyim ki, su an uzerinde tepistigimiz topraklarda muhtesem bir insan yasadi: Milet li Thales. M.O 624-546. (Simdiki Aydin in Didim ilcesinde) Felsefenin ve bilimin onculerinden sayilan Thales cesitli geometrik kuramlar gelistirmis ve bir Gunes tutulmasini onceden hesaplayip haber vermistir.

Ne yazik ki, o donemlerin devlerini tek tek sayabilmem cok zor ve yazinin tamamen amaci disina tasmis olurum. Arkhimedes, Anaksimandros, Empedokles, Epikurus, Oklid, Pythagoras. Daha bir suru isim... Simdi bu isimleri alfabetik sira ile yazmak kolay, ama inanin her biri ayri bir dunya, ayri bir gunes... Onlarin actigi yol, buyuk usta Galileo ve nihayet Newton a kadar uzandi .. arada binlerce yol emekcisi var. Dunyanin her yerinden bilgi emekcileri. Yunan, Roma, Misir, Babil, Islam topraklari, ortacagdaki Kilise nin aykiri dindarlari .... Neyse, uzun mesele.

Bilimsel kuramlarla ilgili olarak bazi insanlarin yanlis bir kanaatleri bulunur. Herhangi bir onerme, bir kuram eger yanlis ise bunun bilim disi oldugu gibi iddialarda bulunulur. Oysa ki, bilimsel kuramin en onemli ozelligi, onun yanlislanabilir olmasidir. Yanlislanamayan sey, bilimden cok kehanetin, mistik sezgilerin veya inanclarin alanina girer. Karl Popper, tumevarimsal dusuncenin her durumda gozlemlenebilir veya sinanabilir olamiyacagini farkederek, ispatlamaktan cok yanlislamak olgusu uzerinde durmustur. Ornegin:

Uydumuz Ay kasar peynirinden yapilmistir derseniz bu, bilimsel bir onermedir. Cunku yanlislanabilmesi mumkundur. Ote yandan, Ay i goze gorunmeyen melekler hareket ettirir, bunu ancak iman sahibi kisiler farkedebilir derseniz, bu bir bilimsel onerme degildir; zira goze gorunmeyen melekleri olcmek, sinayabilmek mumkun degildir. Bir bilimcinin gelistirdigi kuram; olculebilir, yanlislanabilir, farkli insanlar tarafindan gozlemlenebilir, denenebilir olmalidir. Bunu, Richard Feynman Fizik yasalari uzerine kitabinda soyle aciklar:

Once bir tahminde bulunursunuz. Gulmeyin, saka yapmiyorum. Eger tahmininiz, kuraminiz, yapilan olcumlerle, deneylerle, gozlemlerle celisiyorsa yanlistir. O anda, sizin ne kadar zeki, ne kadar sempatik oldugunuzun onemi yoktur. Tahmininiz verilerle celisiyorsa yanlistir. Hepsi bu kadar !

Ben de, bu kadar giris fasli yeter diyerek sozu Dr Hawking e veriyorum.

Iyonyalilar, antik Yunan felsefesine ait farkli ve genellikle birbirine karsit geleneklere sahip pek cok ekolden biriydi. Ne yazik ki Iyonyalilarin dogaya bakis acilari -genel yasalar araciligi ile aciklanabilen ve bir dizi basit ilkeye indirgenebilen gorusleri- yalnizca birkac yuzyil boyunca etkili olabildi. Bunun nedenlerinden biri, Iyonya kuramlarinin ozgur irade, amac veya dunyanin islerine karisan tanrilar kavramlarina yer vermemeleriydi. Bunlarin ihmal edilmesi o zamanin cogu Yunan dusunuru icin son derece urkutucuydu, tipki gunumuzde bir cok insan icin oldugu gibi! Ornegin filozof Epikurus (yak.M.O. 341-270) standart atomcu goruslere dogaci filozoflarin yazgilarina kole olmaktansa, tanrilar hakkindaki mitleri izlemenin daha iyi oldugunu soyleyerek karsi cikti. Aristotales de atomcu gorusu reddetti; cunku insanlarin ruhsuz ve cansiz maddelerden meydana gelmis olmasini kabul edemiyordu. Iyonyalilarin, insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur, ancak bu gorus Galileo Galilei ye kadar, nerdeyse yirmi yuzyil boyunca bir kenara birakildi.

Sanirim bir sigara molasi vermenin zamani geldi. Hawking in cok kisaca dokundugu bu surec bir anlamda iman ile aklin, dogal yasalarin birbiri ile catismasinin tarihidir. Bu ayni zamanda dogal fenomenleri dogal sureclerle aciklama tarihi olarak bilinir. Herhangi bir hastaligi bir yerel tanrinin laneti ile aciklamak da mumkundur ve her zaman buna inananlar olacaktir. Bir depremin ise, gunahlarimizin bedeli olarak gerceklestigini de dusunebiliriz ki boyle dusunenler gunumuzde bile mevcuttur. Yukardaki pasajda, benim ozellikle ilgimi ceken yer ise surasi: insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur. Kesinlikle katiliyorum. Insanlar nedense, dinsel inanclar araciligi ile kendilerini ustun ve secilmis zannederler. Insanin, bir tanri tarafindan secildigi veya onun halifesi oldugu inanci hala cok yaygindir ve binlerce ilahiyatci tarafindan islenmektedir.

Peki, illa, bilim ile din catismak zorunda midir? Mesela, dindar bir bilimci olamaz mi? Elbette olabilir ve zaten pek cok dindar bilimci bulunmaktadir. Sorun surda ki, dinsel bir inanc baskalarina mutlak dogru bilimsel gercek olarak dayatilamaz. Veya tersine, bilimsel bir bulgunun herhangi bir inanci ispat ettigi savi son derece tartismali olabilir. Bilimsel kuramlar yanlislanabilirken, inanclar icin yanlislama yontemi bulunmaz. Sorgulayan Denemeler kitabinda Bertrand Russel bunu guzel bir benzetmeyle anlatir. Herhangi bir kisi, tum evrenin kocaman bir kaplumbaganin uzerinde durdugunu iddia edebilir. Peki, kaplumbaga neyin uzerinde duruyor, diye sordugunuzda ise, ondan asagisinin hep kaplumbaga oldugunu soyleyerek cevap verebilir. Bu cevabi yanlislayamazsiniz. Galaksinin neresini gosterirseniz gosterin, soz konusu kisi, bu kaplumbaganin daha da otelerde oldugunu soyleyerek sorunuzu savusturabilir. Veya bunlarin gozle gorulemiyecegini, manevi aleme ait oldugunu da iddia edebilir. Benzer durum cennet, cehennem, Tanri nin huzuru, meleklerin Tanri yi ovdukleri yer, herhangi bir din buyugunun manevi makami gibi inanclar icin de gecerlidir.

Din ile bilim bazen icice gecse de, bunlarin alanlarinin birbirlerinden ayrilmasinda fayda gorunmekte. Buna bir ornek vermek istersem, dindar bir fizikci olan Newton, bas eseri Philosophia Naturalis Principia Mathematica (Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri) kitabinda, kutle cekim kanunlarini herkes tarafindan sinanabilecek formullerle ifade etmistir ki, bu formul ve yasalarin yakin uzaydaki dogrulugu bilinmektedir. Aksi halde, ne uydumuz Ay a ne de cesitli gezegenlere gozlem uydulari gonderebilirdik. Eger Newton, anlasilabilir cekim kanunlari yerine Isa efendimizin sevgisi tum varliklari birbirine baglar gibi seyler yazsaydi, herhalde bu cok anlasilmaz bir sav olurdu.

Doga ile ilgili kuramlarin formule edilmesi, yasalastirilmasi, bizler farkina varmasak da hayatimizin her aninda gecerlidir. Ornegin, Newton fizigini uzay-zaman kavrami ile revize eden gorelilik kuraminin matematiksel cikarimlari, uzaydan yerinizin bulunmasini saglayan GPS kuresel yer belirleme sistemi (global positioning system) teknolojisinde kullanilmaktadir.

Elbette doga yasalari ile ilgili tartismalar burda bitmez. Kaldi ki Demokritos, Anaksimandros gibi doga felsefecilerinden bu yana insanlarin doga yasalari ve atom hakkindaki dusuncelerinde koklu degi$iklikler olmustur. Kismetse onlara da Dr Hawking in kitabini takip ederek deginecegim.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







65 TÜRKLERİ SEVMEYEN OSMANLI…

-------- Forwarded Message --------
From:     Hayri BALTA <hayri@tabularatalanayalanabalta.com>

65 TÜRKLERİ SEVMEYEN OSMANLI…

"Osmanlıcılara Sunulur …"

Yatıp, kalkıp Atatürk'e dua edelim…

Yoksa yeryüzünde ne Türk, nede o çok sevdikleri Osmanlı kalacakmış…

Bunları bir de bazıları!! Anlayabilseler..

T. G,

"Ne mutlu Türk'üm" diyemeyenlerin neden Osmanlıcılığa sarılışlarını iyi açıklayan bir derleme...

Türk'ü Sevmeyen Osmanlı

Osmanlı padişahlarının ne denli Türk asıllı oldukları kuşkuludur. Çünkü kuruluş dönemindeki koşullarda geçerli olan; komşu ülkelere saldırmak ve onlardan savaş tazminatı ve ganimeti almak siyasetine dayalı olarak güçlenip zenginleştikten sonra, yatak odalarını, Harem'ler kurarak zenginleştiren padişah-halifelerin birçoğu sayesinde, soy birliği bozulmuş olduğu görülmektedir. …

Bütün kadın sultanlar, bütün padişah anaları, hemen hep yabancılardan alınan köle kadınlardan geldiler. Hanedanda bu kan yabancılığı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahına kadar devam etti"(1) Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya'dan… C.2, s.440.

Belki bu özelliklerinden dolayı, "halife" sanlı padişahlar, bu sanın yarattığı olanaklardan yararlanarak, yönetimi altında bulunan ve özellikle "Türk" kimliği taşıyan insanları tıpkı bir sürü gibi yönetmeyi yeğlemişlerdir. Henüz kuruluş dönemi olan 1466 yılında yapılan bir derlemede, "Türk iti şehre gelince Faresice ürer" denilmektedir. (2) Burhan Oğuz'dan aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 118.

Osmanlı şairlerinden Baki'nin, "Muhteşem Süleyman" olarak bilinen padişaha sunduğu bir şiirinin Türkçeleştirilmiş dizeleri şöyle:

"Her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olamaz.

Ey hoca, Türk toplumundan olanın başı kabadır.

Türk, sultan olmak yeteneğinden yoksundur."

Yine bir Osmanlı şairi olan Nef'i ise;

"Tanrı, Türk'e irfan çeşmesini yasaklamıştır" demiştir. Divan-ı Hümayun yazmanlarından Hafız Hamdi Çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde, "Baban da olsa Türkü öldür" nakaratını kullanmakta, üstelik bu sözün İslam Peygamberi Hz. Muhammed'e ait olduğunu vurgulamaktadır. Sadece bir kıt'asını yineleyelim:

"Sakın Türk'ü insan sanma,

Bir an bile olsa Türk'le birlikte olma."

Türk eline şeker olsa o şeker zehir olur.

Türk'ün başın keserken sakın gam yeme.

Baban da olsa Türk'ü öldür." ( Aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 121)

Osmanlı tarihinde çok saygın bir konumu olan Fatih bile, Otlukbeli Savaşından dönerken, elinde bıçak olan birisine ne yaptığını sorduğunda; öldürülen Türkmenlerin kulaklarını keserek küpelerini topladığını öğrenmiş ve "İşine devam et" demiştir. Hırvat kökenli, Sadrazam Kuyucu Murat döneminde (1606-1611), 55 bin insan (Kızılbaş Türkmenler) doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. Aman dileyen insanlara Kuyucu'nun yanıtı "Vurun şu pis Türkün başını" olmuştur." Cellâtların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren Kuyucu Murat, Osmanlı'nın yetkilisi, öldürülen çocuk da Anadolu'nun evladı bir Türk'tür. (Olayı ayrıntıları ile Osmanlı tarihçisi Naima'dan öğrenmek olasıdır.)

Yavuz Sultan Selim'in, halifeliği zorla da olsa aldıktan sonra, yönetim ile Türk unsur arasındaki anlayış ve ideoloji ayrılığı açık şekilde çelişmiştir. Şeriata dayalı yönetim anlayışı üst yönetime egemen olur iken, Anadolu'da yaygın olan Alevilik sayesinde Türk dili ve Türk kültürü kendini korumak olanağı bulmuştur. Yönetimin Anadolu'yu dil aracılığıyla Araplaştırmasına ve Acemleştirmesine karşı olan bu halk, yok edilmek istenmiştir. Bu nedenle Anadolu'da öldürülen Türk sayısı, Yavuz Sultan Selim zamanında 40 bin kadardır. Bu gerçek Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk halkından koptuğunun açık bir kanıtıdır. Çetin Yetkin, Türk Halkı… s.161.)

Osmanlı tarihçisi Naima aynı bilinç içinde şöyle yazmaktadır:

"Türkmen çözülüp gitmesi yamandır, cem-ü iltizamına derman yok." Yani, Türk ulusu ve unsuru öylesine eriyip çözülecektir ki, bir daha birleşmesinin ve bütünleşmesinin ilacı ve dermanı olmayacaktır. Osmanlı tarihçisi Naima "Tarihi"nde Türkler için; "nadan (kaba) Türk, idraksiz Türk, hilekâr Türk ifadelerini kullanmaktadır." (Naima Mustafa Efendi, Tarih-i Naima, Türkçeleştiren: Zuhuri Danışman, İstanbul, C.1, s.168, 238, C.2 s.536. C.3, s.1180, C.4 s.169.)

Aslında Türkler hakkındaki kötü yargılar Selçuklulardan beri yaygındır. Örneğin, Selçuklu yazar Aksaraylı Kerimeddin Mahmud, şunları yazmıştır: "Hunhar Türkler, köpek ve kurt gibidirler, ellerine fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirler, fakat düşman kuvvetleri gelirse kaçarlar." (Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.12.)

DEVAMI VAR...




a45UyF587661-150831154721 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2015/09/01  01:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

Insanlarin gozlerinin icine bak!

Anonim Nasihat

Lev i mahfuz
HADID 22.yeryuzunde vuku bulan ve sizin basiniza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan once, bir kitapta yazilmis olmasin.
Suphesiz bu, Allah a gore kolaydir.
SAFFAT 96.oysa ki sizi ve yapmakta olduklarinizi Allah yaratti, dedi.
BURUC 85/21-22.dogrusu sana vahyedilen bu kitap, levhi mahfuz da bulunan sanli bir Kur an dir.
EN AM 59.gaybin anahtarlari Allah in yanindadir; onlari o ndan baskasi bilmez.
O, karada ve denizde ne varsa bilir; o nun ilmi disinda bir yaprak bile dusmez.
O yerin karanliklari icindeki tek bir taneyi dahi bilir.
Yas ve kuru ne varsa hepsi apacik bir kitaptadir.

AKP Mitinginde Bir Monser

26 Mart 2014

Bu yaziyi belli bir elitlik seviyesindeyseniz okuyun, degilse lutfen reklamlara tiklayip gidin.

Ote yandan beni gozlemlerimi yazmam icin cesaretlendiren yazinin linki su:

http://sarapvepeynir.blogspot.com/2014/03/akp-mitinginde-bir-capulcu.html

Gectigimiz gun AKP nin Yenikapi mitingine gittim. Ne isim vardi benim AKP mitinginde?

Bu soruyu soran sadece ben degilim, goruslerimi bilen herkes ayni soruyu soruyor. Gumushane den enistem bile arayip orada ne isim oldugunu sordu. Ona cevabim su oldu: SA-NA-NE!!!!

Ama size cevabim bu olmayacak. AKP mitingine gittim cunku halkimin selametini dusunuyordum. Dedim ki, eger halkin arasina karisirsam, onlardan biriymisim gibi davranirsam ne kadar cahil ve seviyesiz olduklarini daha yakindan gorur ve onlari ne kadar cahil ve seviyesiz olduklari konusunda ikna edebilirdim.

Elbette bu, yani onlardan biri gibi davranma meselesi, sandigim kadar kolay olmadi. Mitingde dikkat cekmemek adina annemin yer bezi olarak kullandigi eski gomlegimi giydim. Ustune de uzerinde tepinerek utusunu bozdugum lacivert bir ceket gecirdim. Ama hem gomlek hem de ceket Vakko dan oldugu icin, fotografta gorundugu gibi, en ufak sekilde bozulmadi bile. Saclarimi ozenle dagittim, tuvaletten sonra elimi yikamadim ve biraz yerde yuvarlanmak suretiyle ustumu basimi toz icinde biraktim. Yeterince kotu kokmadigimi, bu sekilde dikkat cekecegimi fark edince tisortume bir miktar da sarimsak surdum. Artik cikmaya hazirdim.

Taksi ile Yenikapi ya gittim. Aslinda halktan biri gibi gorunme adina belediye otobusune binmis ama dayanamayip bir durak sonra kufrederek inmistim. Rahat bir yolculuk oldu.

Miting alani gercekten cok kalabalikti. Dikkat cekmemek adina yere tukurup bir iki gegirdikten sonra miting alanina girdim.

Oncelikle bu kitleden biraz bahsetmek lazim. Kim bu 1 milyon insan?

Onlar gormezden geldiklerimiz... Evet, hani bugune kadar gozumuzun onunde olan ama gormezden geldigimiz, olu taklidi yaparsak gider dedigimiz insanlar var ya, hani farkina varmadigimiz, hani iki kelime konusmaktan $ikildigimiz, hani uc cumle konusunca bayginlik gecirdigimiz...

Iste onlar...

Cocugumuzun bakicisi Sermin Abla...

Sitemizin guvenlik gorevlisi Mustafa...

Tekstil atolyesinde 12 saat sigortasiz calisan Makbule...

Annesi Behiye...

Kardesi Murat...

Kayinbiraderi Hulki...

Eltisi Atiye...

Iski den emekli Muslum amca...

Onlar iste...

Bir CV si olmayan insanlar... Insan usenmeyip bir seyler yazar degil mi? Yazmiyorlar. CV leri yok, anlatabiliyor muyum?

Onlar birbirleriyle konusmayan insanlar... Aralarinda Afrika yerlileri misali tuhaf sesler cikararak anlasiyorlar. Birinin hi dedigini duydum mesela, efendim demekmis, oburu iiih dedi, istemiyorum anlamina geliyormus. Sevindiklerini zaman bizim alkis dedigimize benzer tuhaf bir el cirpma hareketi yapiyorlar. Uzuldukleri zaman iyice kuculuyorlar.

Onlar yanlarinda tek bir gazete tasimayanlar. Evet hicbirinin koltugunun altinda tek bir, bakin tek bir diyorum, tek bir gazete yok. Ikiyi ucu gectim, tek diyorum, yok. Onlar telefonla internete baglanmayanlar, twitter mwitter kullanmayanlar, RT nedir bilmeyenler, FAV dan haberi olmayanlar, DM den yurumeyi hic tatmamis olanlar, interaksiyonun bereketini yasamamis olanlar...

Onlar yorgun bacaklar, nasirli eller. Neutrogena derinlemesine bakimdan haberi olmayanlar, Dove kremi gorse uzerlerine surup yagli gures yapacak olanlar...

Onlar beslenemedikleri icin boyu benden kisa olanlar... En son Japonya ya yaptigim elit seyahatte bunu yasamistim. Ama onlarin gozler cekik oldugu icin gene sempatiklerdi. Bunlar boyle, tovbe Tanrim, cuce gulyabaniler gibi, 1 otuz boylari hepsinin. Japonlarinki genetik ama bunlarinki opera seyretmedikleri icin, kla$ik muzik dinlemedikleri icin kisa kalmisti. Fark edilmemek icin biraz egilmek zorunda kaldim.

Otobusle geliyorlar cunku arabalari yok cogunun...

Olsa da benzine paralari yok...

Olsa da nasil calistiracaklarini bilmiyorlar...

Nasil calistiracaklarini bilseler de ayaklari gaz pedalina yetismez. Cunku kisalar.

Nerede ise tamami geldikleri ilce teskilati tarafindan saglanan anlik veya devamli yardima muhtac... AKP Esenler teskilati karti tasiyan bir genc elinde biberonla insanlara su iciriyor ve bir yandan da agizlarina ekmek sokusturuyordu, onlari en azindan miting suresince hayatta tutmaya calisiyordu. Muhtemelen pek cogu mitingden sonra olmustur.

Bunlar bizim Makarnaya, bulgura oyunu satiyorlar! diye kizdigimiz, asagiladigimiz, yeri geldiginde bir iki tokat caktigimiz, dersini almazsa uzerlerinde sigara sondurdugumuz insanlar.

Ama o makarna oyle degerli ki onlar icin. Kendi onunla doyuyor, cocugunu onunla doyuruyor. Bizim gibi Nusret te yemiyor, steak den haberi bile yok. Birine yaklasip Hanimefendi surada yarimsar porsiyon kofte yer miyiz? dedigimde uzayli gormus gibi bakip benden uzaklasmasi bundandi. Oysa makarna deseydim tipis tipis gelecekti.

Makarnanin neden onlar icin bu kadar onemli oldugunu nerden mi anladim? Yanimda getirdigim bir liralik simit ve 50 kurusluk suya yutkunarak bakmalarindan. Resmen icime duseceklerdi, dudaklarini dilleriyle islatip yalvaran gozlerle bakiyorlardi. Simitten bir parca koparip havaya attim, ortalik birbirine girdi, size su kadarini soyleyeyim, en son bu sahneyi Uskudar-Eminonu hattinda martilarla yasamistim. Pet sisemden de avucuma bir miktar su alip yuzlerine serptim, bu onlari bir sure idare ederdi.

Yalniz bayanlara karsi cok kibarlar. Yoldan bir kadin gectiginde kafasina bir tane gecirmek yerine yol falan veriyorlar. Beni en cok sasirtan bu oldu.

Dunyadan haberleri yok, Roma da moda haftasi baslamis umurlarinda degil, Londra da insasi devam eden opera binasinin iki senedir hala bitmemesini tinlamiyorlar.

Selfie nedir bilmiyorlar. Birine hocam bir selfie alalim mi soyle hep beraber dedigimde sen al, ben yanimda ekmek getirdim diyecek kadar en onemli olaylardan bihaberler. Selfie yi bir cikolata markasi, yahut bir yiyecek turu zannediyorlar. Neden? Cunku ben uykumdan feragat edip gecenin bir yarisi Oscar odul torenini izlerken bu amcamiz aksam 10 da tavuk gibi uyumustur da ondan. O ozel gecede ben dakikalari sayarken, Ellen in cektigi fotografla buyulenirken bu amca ruyasinda makarna goruyordu da ondan.

Derken Tayyip geliyor. Helikopterle once alanin uzerinde bir tur atiyor, sonra asagiya emirler yagdirmaya basliyor, saflari $iklastiralim, arkada bos yerler var gibi. Eski imam-hatipli ve IETT calisani oldugu icin bunlar normal. Normal olmayan ise bu insanlarin bu kadar itaatkar olmasi. Adam gokyuzunden emir veriyor, bunlar uyguluyor. Vay be dedim kendi kendime, bu kitle asagilanmayi cok seviyor. Hemen test etmek icin yanimdaki amcaya naber lan ibis dedim, soyle bir dondu bakti, nasil gidiyo lan dumbuk deyince uzerime yurudu ve kacmak zorunda kaldim. Belli ki baska bir partinin ajaniydi, yoksa hosuna giderdi.

Peki bu insanlar neden mi boyleler? Cunku yonlendirilme disinda alternatifleri yok. Hayatlari boyunca talimat aliyorlar. Ali copu at, Hatice yerleri sil, Memduh boslari al... Ac kalmamak adina itaat etmisler. Oysa ben kimseye itaat etmem, annem copu dok dediginde, masallah benden saglamsin git kendin dok, derim. Hemen dokmem yani, bir sorgularim, irdelerim, once bir miktar kla$ik muzik dinlerim. Boylece uzun boylu ve elit bir insan olurum.

Sonuc:

Bu mitinge katilanlar cahil ve seviyesiz insanlar, boylar bir otuz, fakirler ve ancak disaridan yardimla hayatta kalabiliyorlar. Cok buyuk bir maceraya girdim ama cok onemli bir ders cikardim: Onlarla iletisim kurmamiz gerekiyor. Biliyorum iki cumle sonra $ikiliyoruz ama lutfen onlarla konusalim ve onlara ne kadar cahil ve seviyesiz olduklarini soyleyerek kendi partilerimize oy vermeye cagiralim. Bunu basarabiliriz.

http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







[OzgurGundem] VATAN Partisi Bulamaç Adası'na bayrak dikti

Türkçe harf sorunu olanlar için word dosyası ektedir

VATAN Partisi Bulamaç Adası'na bayrak dikti

+++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Ali Serdar Bolat 23 Ağustos 2015

Sunaçoğlu, Vatan Partisi Bodrum İlçe Başkanlığı'nda yaptığı basın açşıklamasında şöyle konuştu:

"Doğu Bey ile Kuşadası'nda bir söz vermiştik. Sözümüzü tuttuk. Şehitlerimiz için kulaç attık ve adamıza Türk bayrağını diktik. Bugünden itibaren adaların statüsü bizim açımızdan şu şekildedir: O adalar Türk adasıdır. Şu an Bulamaç Adası'nda Türk bayrağı asılıdır. Bu adalar Türk milletinin kimseye hesap vermeden gidebileceği adalardır. Orada bir işgal varsa biz bu işgali tanımıyoruz. Bu ve benzer eylemleri sürdürmeye devam edeceğim, vatan toprağını kurtarmak kadar onu korumak da bizim görevimiz."

Vatan Partisi geçen Nisan ayında Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki Türk adalarını işgal etmesi üzerine Kuşadası'nda "152 ada Vatan'dır" mitingi yapmıştı. Mitinge katılan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, adaların Türkiye'ye ait olduğunu vurgulayarak Türk bayrağının bu topraklarda dalgalanacağını kaydetmişti.

http://www.aydinlikgazete.com/turkiye/isgali-tanimadi-h75816.html

arşiv:

VATAN Partisi, Avrupa Birliği'ne NOTA verdi

http://aliserdarbolat.blogspot.com.tr/2015/04/vatan-partisi-avrupa-birligine-nota.html

152 Ada Mitingi 26 Nisan Pazar Saat 15:00 Kuşadası

http://aliserdarbolat.blogspot.com.tr/2015/04/152-ada-mitingi-26-nisan-pazar-saat.html

Adaları geri alacağız, Türk askeri efsanesini geri getireceğiz

http://aliserdarbolat.blogspot.com.tr/2015/04/adalar-geri-alacagz-turk-askeri.html

İşgale seyirci kalanları vatana ihanetten yargılayacağız

http://aliserdarbolat.blogspot.com.tr/2015/04/isgale-seyirci-kalanlar-vatana.html

*********

Sizler mallarinizla halki kusatamazsiniz (onlarin gonullerini hos edemezsiniz); oyleyse acik yuzluluk ve guzel davranisinizla onlari kusatiniz; cunku ben Allah Resulunun soyle buyurdugunu duydum: sizler, mallarinizla halkin gonullerini hos edemezsiniz; o halde ahlakinizla onlarin gonullerini hos edin

9. De ki:
Siz gercekten yeri iki gunde yaratani inkar edip duracak misiniz?
Birde O na esler mi kosuyorsunuz?
O, butun alemlerin Rabbidir.
10. O, dort gun icinde, yeryuzunde yukselen sabit daglar yaratti, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rizik arayanlarin ihtiyaclarina uygun olarak riziklar takdir etti.
11. Sonra goge dogruldu da o bir duman iken ona ve yere:
Ikiniz de ister istemez gelin! dedi.
Ikisi de: isteye isteye geldik. dediler.
12. Boylece onlari iki gunde yedi gok olmak uzere yerine koydu ve her gokte (bulunan meleklere) islerine ait emrini vahyetti.
Dunya gokyuzunu kandillerle donattik ve koruduk, iste bu, hep o cok guclu ve herseyi bilenin takdiridir.

Fussilet suresinde

Eger Tanri gercekten yoksa, onu yaratmamiz gerekir.
Sizi sacmaliklara inandirabilenler, size katliam yaptirabilirler.

Voltaire


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







CEM YILMAZ'DAN... : Demokrasi

CEM YILMAZ'DAN... : Demokrasi

Demokrasinin en tuhaf tarafı oylama sistemidir. Yani her seçmenin bir oy hakkı vardır ama hiçbir işe yaramamaktadır. Çünkü her insanın bir oy hakkı olması adaletsizlik. Adını yazmayı bilmeyenle yazıyı icat edenin eşit oy hakkı olması bütün düzensizliğin kaynağıdır.

Bence sağlam bir bilgisayar ağıyla vatandaşların üretime katkısı, ödediği vergi tutarı, yaptığı hayırlı ve hayırsız iş sayısı öğrenilip beli bir katsayıyla çarpıldıktan sonra kişinin verebileceği oy sayısı hesaplanabilir.

Düşünsenize ikiyiz milyar vergi verenin de bir oy hakki var o tutardan fazla vergiyi kaçıranın da. Orman yakanın da bir oy hakki var ağaç dikenin de... Seçme durumu bu. Seçilenlerde de durum farklı değil. En fazlasından ilkokul bitirmiş olma serti aranıyor o kadar. Yani heykel yapan da seçilebiliyor, içine tüküren de! Memlekete katkı ne kadar fazlaysa oy hakkının da o kadar fazla olması gerekir. Var olan durum bence hukuka aykırıdır.

Oylamada bu haksızlık yapılırken sonuçları değerlendirmede de yanlış yapılmaktadır.

Enflasyon devletin alenen suç işlediğinin kanıtıdır. Çünkü devlet besbelli ki kalpazanlık yapmaktadır.

Yani devlet açık açık sahte para basmaktadır ve bunları aslından ayırmak imkânsızdır.

Ekonomi neden battı söyleyeyim: Bir kere ekonomi üreticiler arasındaki bir tüketici ilişkisine dönmedikçe refah gelmez. Her üretici aynı zamanda bir tüketicidir ama pek çok tüketici sadece tüketicidir. Hiçbir şey üretmez, hiçbir işe yaramazlar. Hiçbir meslek erbabı değildirler.

Hiçbir konuda yetenekleri yoktur. Ya da o böyle olduğuna inanmıştır. Mükemmele yakın okey oynar ama bu spor henüz olimpiyat kapsamına alınmamıştır maalesef.

Bir ekonomide bu kadar TÜKETİCİ olursa batar tabii.

Dünyanın en az icat yapılan ülkesi Türkiye'dir. Zaten 'başımıza icat çıkarma simdi!' diye bir deyimin üretildiği bir ülkede sonuç başka türlü olamazdı.

Ama ülkende sağlam bir telif hakları yasası yoksa insanın içinden icat yapası da gelmez herhalde.

Yani demem o ki en azından bir vantilatör filan icat edebilirdik. Ya da tost makinesi. Bunlar atla deve değil diye söylüyorum.

Yani MR cihazı demiyorum mesela. O zor tamam ama herhalde bir teflon tava yapabilirdik. Ama kendi icatçılarımıza deli muamelesi yapınca uygarlığa katkı sağlanamıyor tabii. Her mahallede vardır kendisi hakkında 'Bu mu? Manyağın teki mucit o! Kendi kendine acayip şeyler icat eder..' diye bahsedilen biri.


a45UyF587661-150831153712 Oraj Poyraz oraj_poyraz@alpinaasia.com
2015/09/01  00:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

Insanin bunca zahmet cekmesi hep bogazi ve sirti icindir.
Mal toplar, yiyemez; oldukten sonra da vebali altinda kalir.

Kutadgu BILIG

ARIYAT 56: ben cinleri ve insanlari, ancak bana kulluk etsinler diye yarattim.
***
ARAF - 179: andolsun, biz cinler ve insanlardan bircogunu cehennem icin yaratmisizdir.

Yani, Einstein ateist degil ve en yakin oldugu akim ise panteizm.
Ama nasil panteizm?Gorelim:
Ben asla Dogaya bir amac ya da hedef, ya da insanmerkezci olarak anlasilabilecek herhangi bir sey yuklemedim.
Dogada gordugum sey, bizim oldukca yetersiz bir sekilde kavrayabilecegimiz ve insani kucuk bir varlik hissiyle dolduracak olaganustu bir yapi oldugudur.
Bu gercekten mistisizmle hicbir ilgisi olmayan bir dinsel duygudur.

I have never imputed to Nature a purpose or a goal, or anything that could be understood as anthropomorphic.
What I see in Nature is a magnificent structure that we can comprehend only very imperfectly, and that must fill a thinking person with a feeling of humility.
This is a genuinely religious feeling that has nothing to do with mysticism

Albert Einstein, replying to a letter in 1954 or 1955; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981, p.39.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/