5 Aralık 2024 Perşembe

"70 TANE BAKİRE HURİN OLACAK. HAP KULLANMAYACAN ABİ"



"70 TANE BAKİRE HURİN OLACAK. HAP KULLANMAYACAN ABİ"

Yeryüzünde insan gibi yaşamayı beceremeyenlerin, yerin altına girince garip beklentilere girmesi.. Halleri içler acısı!

⦿ https://x.com/i/status/1822644207787335717

🇹🇷

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

Bona valetudo melior est quam maximæ divitiæ
Saglikli olmak en iyi zenginliklere bile yegdir.

~Latin Atasozu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

NIKBINLIK

Guzel gunler gorecegiz cocuklar,
gunesli gunler
gore-
-cegiz…
Motorlari maviliklere surecegiz cocuklar,
isikli mavilikler
sure-
-cegiz…
Actik miydi hele bir
son vitesi,
adedi devir.
Motorun sesi.
Uuuuuuuy cocuklar kim bilir
ne harikuladedir
160 kilometre giderken opusmesi…

Hani simdi bize
cumalari, pazarlari cicekli bahceler vardir,
yalniz cumalari
yalniz pazarlari..
Hani simdi biz
bir peri masali dinler gibi seyrederiz
isikli caddelerde magazalari,
hani bunlar
77 katli yekpare camdan magazalardir.
Hani simdi biz haykiririz
Cevap:
acilir kara kapli kitap:
zindan..
kayis kapar kolumuzu
kirilan kemik kan.
Hani simdi bizim soframiza
haftada bir et gelir.
Ve
cocukalrimiz isten eve
sapsari iskelet gelir..
Hani simdi biz…
Inanin:
guzel gunler gorecegiz cocuklar
gunesli gunler
gore-
-cegiz.
Motorlari maviliklere surecegiz cocuklar
isikli maviliklere
sure-
cegiz…..

~1930
Nazim Hikmet
835 Satir 1.~

- - - - - - - - - - - - - - - -

İlaç göndermeye karar vermiştik Afrika`ya..
Ancak, hepsinin üzerinde `Tok karnına` yazıyordu...
==aa00006650
- - - - - - - - - - - - - - - -

Suçum var mı ?
Tabi ki var.
Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam.

~Charles Bukowski Sözleri / Heinrich Karl Bukowski / Bilge Sözleri~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Haksizlik onunde egilmeyiniz.

~Hz.Ali~

- - - - - - - - - - - - - - - -

SAKLI TEHDİT GİZLİ NİYET

https://www.youtube.com/watch?v=-QHoqunMnxI

- - - - - - - - - - - - - - - -

YILMAZ ÖZDİL : MİLLİ TAYYAREDEN TIRIŞKADAN TAYYAREYE
23 Ağustos 2019
Mustafa Kemal sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler halinde geri dönmelisiniz dedi… Cumhuriyet'in beyin takımını oluşturacak, memleketin sıfırdan inşasına temel atacak olan pırıltılı gençlerimizi yurtdışına eğitime gönderdi.

Selahattin Reşit Alan, umudumuz olan gençlerden biriydi, henüz 22 yaşındaydı, Fransa'ya gönderildi, tayyare mühendisi oldu.

Mühendislik diplomasının yanısıra pilot brövesini de aldı, yurda döndü, Eskişehir Tayyare Fabrikası'nda işbaşı yaptı, gecesini gündüzüne kattı, ilk milli uçağımız MMV-1'i üretti.

Milli Müdafaa Vekaleti, yani Milli Savunma Bakanlığı adını taşıyan uçağımız, saatte 200 kilometre sürat yapıyor, havada 2.5 saat kalabiliyordu.

Fotoğrafa iyi bakın lütfen… Genç uçak mühendisimiz Selahattin Reşit Alan, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin gururu olan milli uçağımızın gövdesine kağnı figürü işlemişti.

(Mustafa Kemal, Cumhuriyet ilanından hemen sonra, 1925'te Türk Tayyare Cemiyeti'ni, yani Türk Hava Kurumu'nu kurdu. Altı ay sonra Tomtaş'ı kurdu. Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi'ydi. Milli savunma bakanlığı, Türk Tayyare Cemiyeti ve Alman Junkers şirketi ortaktı. Yüzde 51'i milli savunma bakanlığımıza aitti. Selahattin Reşit Alan, işte bu dönemde, Tomtaş kurulur kurulmaz Fransa'ya gönderildi. Bir yıl sonra 1926'da, Kayseri Uçak Fabrikası'nın açılışı yapıldı. İki yıl içinde yeterli sayıda Türk personel yetişti, Almanlara gerek kalmadı, Junkers devre dışı bırakıldı, Junkers'in ortaklık payı Türk Hava Kurumu tarafından satın alındı, tamamı bizim oldu. 1932'de Eskişehir Tayyare Fabrikası kuruldu. Selahattin Reşit Alan, Eskişehir'deki fabrikada, yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kağnılı uçağı üretti.)

(Mustafa Kemal, kağnıyı Kurtuluş Savaşı'nın simgesi olarak görürdü. O tekerlekleri gıcırdayan kağnılar, aslında, Türk milletinin çektiği acıların, milli mücadele döneminde sıktığı dişin gıcırdısıydı. Dünya askeri tarihinde sadece bizde varolan, yokluğun, çaresizliğin icadı olan kağnı komutanlığına vefa borcu hissediyordu. Kadınlarımız tarafından yönetilen, öküzler tarafından çekilen o iki tekerlekli ilkel kağnılar, emperyalizmin çelik gücüne karşı, demiryoluna karşı, motorlu araçlara karşı kazanılan destansı zaferin sembolüydü. Kağnı gibi karasaban'a da büyük saygı duyardı. Kılıçla fetih yapanlar, sabanla fetih yapanlara yenilmeye mahkumdur diyordu. Bu düşüncelerle kağnı ve sabanı ulusal amblem yaptı. 1927'de tedavüle sürülen bir liralık banknotlara… Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kağıt parasının üzerine karasaban koydurdu. Çalışma odasının duvarına, çalışma masasının tam karşısına, ressam Namık İsmail bey'in Harman Dövme Sahnesi isimli tablosunu astı. Kütüphanesinde fildişinden kağnı biblosu vardı. 1933'te Cumhuriyet'in onuncu yıl resmi geçit töreni yapıldı. Askeri birliklerin, öğrencilerin, memurların yanında, kağnılarıyla köylüler vardı. Tarihi korteje özellikle kağnı dahil edilmişti.)

Selahattin Reşit Alan, işte bu şuurla, genç Türkiye'nin gururu olan, Türk Hava Kurumu'na ait milli uçağımıza kağnı figürü çizmişti.

O kağnı sayesinde eğitim alabildiğini, o kağnı sayesinde teknoloji üretebildiğini, o kağnı sayesinde gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabileceğimizi biliyordu. Hangi zaferi kazanırsan kazan, kılıçla fetih yapanların, sabanla fetih yapanlara yenilmeye mahkum olduğunu biliyordu. Kağnıyı uçağa, toprağı gökyüzüne yükseltirken, ithalat'ın değil, ancak ve ancak üretim'in kazanabileceğini sembolize ediyordu.

O kağnı… İstikbal göklerdedir diyen, çok kısa sürede tarımsal üretimiyle dünyada kendi kendine yetebilen ender ülkelerden biri haline gelen, yurtsever, vizyoner, liyakat sahibi nesillerin tertemiz duygularıydı.

E şimdi bakıyoruz… Saman ithal ederken, habire makam uçağı alan bir hükümet. Türk Hava Kurumu'nu aşağılarken, uçma garantisiyle helikopter kiralayan bir tarım bakanı. Elalem madenlerimizi götürsün diye kendi ormanlarını kendi eliyle keserken, kağnı'nın çağdaş versiyonu olan tank palet fabrikasını Arap'a veren bir zihniyet.

Değerli gençler… Zafer Haftası'na giriyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramı kılıç'tan ibaret değildir. Selahattin Reşit Alan'ın uçağındaki kağnıdır. Akıl'dır, bilim'dir, ruh'tur.

Zafer Haftası… Kurtuluş Savaşı'nın gerçek manasını keşfetmeniz için, Türkiye'ye ve milli şuur kavramına kafa yormanız için fırsattır.


- - - - - - - - - - - - - - - -

Ab uno disce omnes
Bir seyden herseyi ogren (Bir tek ornekle ya da gozlemle cikarimlarda bulunulabilecegi anlatilir, Virgilius,

~Latin Atasozu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Düne kadar Kuruyemiş ve Tombala
Yılbaşı gecelerinin vazgeçilmez ikilisiydi
Bayram sabahları el öperdik;
ya bir şeker olurdu armağanımız,
ya da bembeyaz bir mendil veya çorap içinde minicik harçlık,
Kuru incir içine ceviz koyar, küçük ellerimizle,
Yafa portakalları soyardık Yerli Malı Haftalarında.
Berberlerde Akbaba okunur, kayışlarda çelik usturalar bilenirdi.
Arap Mabel çiğner, topaç çevirir, misket oynardık, yukarı mahallede.
Mahalle mi kaldı ?
Basketbola başlamadan önce istop, dalya ve yakar topla oldu ilk tanışmamız.
Beton mantarlar yokken sokaklarda,
mahalle aralarında capon kalesi maç yapılırdı.
Koskoca Balina küçücük gömlek yakasına nasıl girerdi, anlayamazdık.
Çözemezdik sihrini, masmavi çivitin bembeyaz çamaşırları lekelemeden yıkamasını
Gramofonlardan sonra pikaplarda dinledik taş plakları,
Sonra da 45lilerde Barış Manço nun Dağlar Dağlar ını,
Cem Karaca nın Hudey Hudey ini,
Berkant ın Samanyolu nu,
Radyo dinlerdik : ufkumuz gelişirdi :
Bak Bak Yüksek Kaldırımdaydı , bilirdik.
Hayat Mecmuasında Hikmet Feridun Es ile dünyayı dolaşırdık, pasaportsuz, vizesiz
Türkiye de 67 il vardı düne kadar: Zonguldak ta noktayı koyardık.
İş Bankası kumbaraları ilk tasarruftu, ilk mülkiyet.
Konkensiz kadın günleri yaşanırdı: elişleri, dantelalar örülürken,
İnce belli bardaklarda çaylar içilir,
Sohbet önce yakın çevreden başlar,
sonra ülke sorunlarına geçilirdi
İsimlerden sonra gelen Bey ve Hanım takıları rahatsız etmezdi kulaklarımızı,
Yemek, beyaz örtülerin üzerinde, Yıldız porselen tabaklarda yenirdi
Komşu sadece dilde değil, yüreğin içinde de vardı.
Evin küçük kızı komşuya yollanır:
Bir maniniz yoksa annemler bu akşam size gelecek denirdi.
CINE 5 yoktu: Lacivert yaz akşamlarında, açık hava sinemalarında seyredilirdi filmler.
Ayçekirdeği alınır, minder kiralanırdı.
Beş dakika ara beklenirdi, Frigo Buz yemek için sabırsızlıkla.
Mobil telefonlar sadece James Bond filmlerinde vardı.
Jeton alıp, sıra beklerdik telefon etmek için.
İnsanlar daha mı az yorgundu ne ? Otobüslerde büyüklere ve hamilelere yer verilirdi o zamanlar....
Tekel Birası ve Bafra Maden delikanlılığa ilk merhaba idi.
Likör müydü ikram edilen, zarif kristal kadehlerde ?
Akide şekercimiz, macuncularımız, Hacı Bekir ve Mahdumları nerede şimdi ?
Yenice sigarasının ara kağıdına yapılırdı aylık bütçeler.
Kimliğini bir türlü çıkarmadığımız ve tabii bir türlü canlandırdığımız YUKİ ile şenlenirdi evler
Radyo Tiyatrosu, Onaltı Soru Bilgi Yarışması, Brezilya dizileri gibi vazgeçilmezdi herkes için
Kupon, sertifika tasası olmadan, yalnız okunmak için alınırdı gazeteler...
Kahve ise yüz gramla alınırdı, her dem taze...
Kuruş bir değerdi, Bir Lira vardı o zamanlar.....
Her kış öncesi reçeller yapılır, turşular basılırdı evlerde
Gillette Contour yoktu: JOB kullanırdı, NACET kullanmayanlarımız.
Siyah okul önlükleri, beyaz kolalı yakalar hep geceden ütülenirdi.
Sevdaları ilden ile , gönülden gönüle taşırdı, posta kartlarımız, mektuplarımız..
Sokak aralarında patates, soğan çığlıkları yerine yoğurtçu çıngırakları duyulurdu.
Ezanı hoparlörlerden dinlemez,
Dokuz kez düşünmeden söz söylemezdik.
Çocuklar oyun bile oynarlardı:
Toprağı saksıda değil, arsada bahçede tanırlardı...
Bir garip Orhan Veli ye bir garip tabelayı çok gördük: kaldırdık !
Çevre koruma örgütleri boy göstermemişti henüz;
çünkü çevre vardı....
10 kasımlarda gazeteler siyah manşet çıkar, fabrikalar sirenlerini çalardı.
Anayurt dört bir yandan çelik ağlarla örülürdü.
Ankara yı ziyaret eden dostlar Anıt Kabir e götürülürdü.
Bildiğimiz en gizli şey gizli pençe, konuştuğumuz dil Türkçe idi.
Tatil Programları yerine bayramlarda, Fener alayları yapılırdı cadde cadde, sokak sokak
Kucak kucak çiçek toplanırdı anneler gününde..
Göğsümüz Cumhuriyetin tunç siperiydi
Turan Güneşlerimiz, çocukları arkadaşımız olan İhtilal Albaylarımız vardı..
Milletvekilleri milletin vekilleriydi o zamanlar....
Yeni bir dünya kurulacak ve Türkiye o dünyada yerini alacaktı:
İnanırdık, inanmıştık saf Anadolu çocuğu olarak...
Ne güzel yerdi Susurluk, yalnız ayranı meşhur olduğu zamanlarda,
Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla.
Geleceği, geçmişten kopmadan kuracağımızı sanırdık, düne kadar.
Yaşadığımız binlerce gerçek ve kurduğumuz binlerce düş vardı:
Savrulduk hepimiz bir yerlere, bağlarımız darmadağın,
Sadece elimizde bir avuç değerle...

~Can Yücel~

- - - - - - - - - - - - - - - -

? ? ?

~Neden liman diyince
Hatırıma direkler gelir
Ve açık deniz diyince yelken?

Mart diyince kedi,
Hak diyince işçi
Ve neden ihtiyar değirmenci
Allaha inanır düşünmeden?

Ve rüzgârlı havalarda
Yağmur eğri yağar?

Orhan Veli Kanık~

- - - - - - -







- - - - - - -

Aziz_Nesin-Hazir_Ol.pdf
Ayse_Kulin-Adi_Aylin.pdf
Asik_Pasazade-Osmanogullari_Tarihi.pdf
Birey_Dershaneleri-YGS_Fen_Bilimleri_25_Deneme.pdf
Ferhan_Sensoy-Cok_Tuhaf_Sorusturma.doc
Diderot-OYUNCULUK_UZERINE_AYKIRI_DUSUNCELER.doc
Osmanli_Belgelerine_gore_Ermeni-Fransiz_Iliskileri_I_1879-1918_.pdf
Ray_Bradbury-Fahrenheit_451.epub
Peygamber_Halkasi.epub
Ataturk_Olmasaydi-Cemal_Kutay.epub
NUKLEER_TIP_ve_GAMA_KAMERALARI.pdf
Goethe-Genc_Werther_in_Acilari.epub
Sinemanin_Osmanlica_Seruveni-Ali_Ozuyar.pdf
Yolsuzluk_Siddet_Bagimlilik-Ugur_Mumcu.epub
Fisilti-Becca_Fitzpatrick.epub
Cevdet_Bey_ve_Ogullari-Orhan_Pamuk.epub
Stage_1-John_Escott-England.pdf
Utopya-Thomas_More.epub
Behcet_Kemal_Caglar-Attila.pdf
sozluk.pdf
ELS_24.pdf
La_Fonteine-Masallar.epub
Organon_1-Aristoteles.mobi
John_Perkins-Bir_Ekonomik_Tetikcinin_Itiraflari_2.epub
Theodor_Reik-Ask_ve_Sehvet_Uzerine_2.epub
Osmanli_Gayrimuslimlerinin_Aske-Ufuk_Gulsoy.pdf
Boyali_Kus-Jerzy_Kosinski.mobi
Edgar_Allan_Poe-Veba_Krali.el.pdf
Belgariad_3_Sihirbazin_Tuzagi-David_Eddings.epub
Hasan_Aydin-Felsefi_Antropolojinin_Isiginda_Hz._Muhammed_ve_Kuran.pdf

- - - - - - -

"> "> "> "> "> "> "> ">
- - - - - - -

OrajKalip

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/
Eposta adresleri
(Derdiniz varsa buradan ulaşın.)
:
0raj.p0yraz@neomailbox.net
oraj.poyraz@openmail.cc
HvLWPtIjJR8X@protonmail.com
0PjukdvspdUh@mail2tor.com
Tor ağı üzerindeki web siteleri
Darkweb diye bilinir, TorBrowser kullancaksınız.
:
http://45m2jpfwn6ydfrqyhw5jbqszyip45pvi6m2cyo3722wyhur6yuitgbyd.onion/
http://kbq4ghhydumvhgvwkccbad5g7ae2yho6a4llxuy2z4oa6dox6gjtngad.onion/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder