Türkçe Avrupa Dillerinin (İngilizce, Almanca, Fransızca, Latince vb.) Kurucu Dilidir
Odatv
25-Ara-2025
Türkçe Avrupa Dillerinin (İngilizce, Almanca, Fransızca, Latince vb.) Kurucu Dilidir…
Türkish is a Founding Language of the European Languages (English, German, French, Latin, etc.)
Kanalımıza Abone Olun ► / @odatvresmi
Odatv Resmi Web Sitesi: https://odatv. com/
https://www.youtube.com/watch?v=LkROFPhIIGw&t=5s
Konuşma metni
Selamlar.
Bu sunumda Türk dilinin dünyadaki birçok dilin kök dili olarak, kurucu dili olarak olağanüstü öneminden söz edeceğiz.
Bu durum Türkçenin hangi temel niteliklerinden kaynaklanıyor?
Onları incelemeye çalışacağız.
Bu arada dünya dil biliminin 10 klişe safsatasını inceleyeceğiz.
Rastlamışsınızdır siz de.
Son yıllarda Türkçeyi öven paylaşımlar arttı.
Videolar, haberler, makaleler çıkıyor.
Sosyal medyada birçok kişi bunları paylaşıyor.
Bazı yabancılar bu paylaşımlarda dilimize hayranlıklarını dile getiriyorlar.
Her biri Türkçenin ayrı bir üstünlüğüne dikkat çekiyor.
Bunları gördükçe seviniyor, gururlanıyoruz.
İşin aslı bunlarda Türkçenin asıl gücü, gerçek önemine dair herhangi bir derinlik bulunmuyor.
Rakı şiş kebap yine gelecek.
Ben tam olarak değil ama biraz o hesap.
Bir altın kupaya ne güzel bakır gibi parlayan bir bardak demek gibi bir şey.
Ayrıca bazı Türk ünlüleri de geçmişten günümüze Türkçeyi öven konuşmalar yapıyor, yazılar yazıyorlar.
Kimi Türkçenin eşsiz matematiğinden örnekler veriyor.
Kimi anlatım gücünün yetkinliğini vurguluyor.
Bu şansların birçoğu en az bir yabancı dili sular seller gibi konuşabilen insanlar.
Ama on yıllarca konuştukları o dillerde altın gibi parlayan binlerce Türkçe kökün hiçbirini görememişler.
Örneğin İngilizcedeki Türkçe kökenli sözcüklerin bazıları o kadar bas bağırıyor ki ben Türkçeyim, ben Türkçeyim diye.
Bunu fark etmemek için aksi yönde şartlandırılmış olmak gerekiyor.
100 yıldır bu şartlandırma başarıyla yapılıyor.
Bu kelimeler arasında tam benzerliği hissettikleri halde tabii öyle bir şey olmaz diyorlar.
Tövbe tövbe diyorlar.
Capture ile kapmanın.
Touch ile day dokunun.
Pizza ile pişinin.
Comon ile kamunun sea ile suyun.
Marin ile müenin, deep ile dipin, dust ile tozun, donate ile donut, king ile kaan'ın, down ile tan'ın, cross ile karşının aynı kökenli olduğunu görmemek, anlayamamak başka türlü açıklanamaz.
Yoksa Türkçe öteki dillerden şu veya bu yönüyle daha ileri değildir.
Yalnızca öteki dillerin büyük çoğunluğunun kökünü oluşturur.
Sadece bu değil, onların kurucu dilidir.
Türkçe Latincenin Latin köklü İtalyanca, Fransızca, İspanyolcanın kökünde bulunur.
Onların kurucu dilidir.
Türkçe, İngilizce, Almancanın ayrıca İskandinav dillerinin kurucu dilidir.
Ayrıca Farsçanın, Arapçanın kök dilidir.
İşte asıl kapışma bu noktada yaşanıyor.
O kapışma yaşanana dek yapılan övgüler havacıva.
Bunları tabii ilk duyan afallıyor.
Yabancı olsun, Türk olsun büyük şaşkınlık geçiriyor.
Yabancıların çoğu bunu bir hakaret olarak görüyor.
Böyle bir savdan çok rahatsız oldukları hatta tiksindikleri açıkça görülüyor.
Türkler gibi ilkel bir kavim nasıl onların atası olabilir?
Türkçe gibi geri bir dil nasıl kendi dillerini kurabilir?
Türklerin de büyük çoğunluğu yüzyıllardır batıya, Avrupalıya derin bir özenme duygusuyla yetiştirilmiş.
Onlar da aynı tepkiyi gösteriyorlar.
Bunu o tatlı hayranlık duygularına hakaret olarak görüyorlar.
O güzel hayallerine bir saldırı olarak görüyorlar.
Başka bir kesim yine aynı duygusal örselenmişlik içinde.
Onların da derdi başka.
Onlar da Arapça gibi, Farsça gibi o büyük diller, o büyük kültürler yanında Türkçenin böyle pervasızca öne çıkarılmasını hazmedemiyorlar.
O zaman ne yapıyor?
Bazıları aşağılayarak, hakaret ederek tepki veriyor.
Önce büyük çoğunluğu bunu görmemeye çalışıyor.
Bir şey demesi gerektiğinde elbette duygularımızı incitti bu sav diyemezler.
Bunu açığa vuramazlar.
Onun yerine ne demeleri gerekiyor?
Bilim diyorlar.
Bilime aykırı bir iddiayı dile getirmek.
Ne büyük hadsizlik diyorlar.
Bu açıkça bilime saldırı diyorlar.
Bilgi, belge ve kanıtlarımızın gücü karşısında bazıları görmemenin, yok saymamanın işe yaramayacağını fark ediyor.
Hakaretin gerçek karşısında küçük düştüğünü görüyorlar.
O zaman işte tek tek dünya vasat akıl biliminin klişe safsataları çıkarılıyor önümüze.
Nedir bu 10 safsata, 10 yalan?
Şimdi onları tek tek ele alalım.
Birincisi rastlantı safsatası.
Türkçe ile Avrupa dillerinde anlam ve ses bakımından tam uyuşan sözcükler, kökler gösteriyoruz.
Bunları tek tek gösteriyoruz.
Listeler halinde gösteriyoruz.
Rastlantıdır diyorlar.
Daha çok sözcük gösteriyoruz.
Rastlantıdır.
Çok sayıda rastlantı olabilir diyorlar.
Her dilde birbirine benzer sözcükler bulunabilir diyorlar.
20.000 kadar 20.000 kadar ortak sözcük yayınladım internette.
Yayınladım.
Türkçe ve İngilizce kitaplar yayınladım. hala rastlantıdır demeye devam edenler var.
Dil biliminde kesin olan bir şey varsa o da şudur.
Temel sözcüklerde örneğin Swadeş listesi diye bir liste var.
Sıvadeş listesindeki sözcüklerde o 200 kadar sözcüklük listede tam uyuşan 7 sözcük bile bulunsa bu o iki dil arasındaki kök ortaklığını gösterir.
Sivateş listesiyle pek çok batılı dilini bu arada bazı doğu dillerini Türkçe ile karşılaştırdım.
Bu dillerle Türkçe arasında %30 ile 45 arasında oranda kesin uyum saptadım.
Bu kadar dile, bu kadar yüksek oranda ortaklığın rastlantıya dayanması bilimsel olarak sıfırdır.
Buna hala rastlantı demekse bilimsel olarak ahmaklıktır.
Olaydaki en net bilimsel gerçek budur.
Başka bir yalana, başka bir safsataya geçelim.
O da ödünç sözcük.
Long World safsatası.
Büyük bir grup vasatlığı bilim felsefesi yapmış.
Kopyala yapıştır.
İdare edip giden dilci çoğunluğunun büyük çoğunluğu bu şekilde.
Onların en sevdiği kavramlardan biri Longw kavramı.
Sözcüklerin ödün çalınması.
Hayvan pazarında sığır satar gibi.
Esir pazarında köle satar gibi.
Sözcüklerde alınacak verilecek.
Bundan tabii ne olabilir diyorlar.
Bu kadar basit mi?
Ödünç sözcük denilen sözcükler gerçekten var ama bunlar görece yeni sözcüklerdir.
Bunlar temel sözcükler değildir.
Genellikle yeni birtım nesnelerin, yeni birtım kavramların isimleri teknik terimlerdir.
Genellikle son birkaç yüzyılda en çok son 1000 yılda çeşitli dillerden birbirine geçmiş sözcüklerdir ödünç sözcükler.
Oysa batı dilleri Türkçeden on binlerce sözcük almışlar.
Ay başında geri vereceğiz diye.
Türkçede demiş ki lan vırtırt konuşmayın.
Verin kelimelerimizi geri.
Lanwt olmuş longw.
Bu şaka tabii şaka yapalım ki üstüne hemen atlatsınlar.
Fakat buradaki vır vır verdi veriştirdi ile word ortaklığı da şaka değil.
Fakat o ayrıntılara şimdi girmeyelim.
Daha genel konuşuyoruz.
Ödünç sözcük bahanesi aslında tam bir hikaye.
Sözlüğümde gösterdiğim 20.000 kadar sözcüğün %90 kadarı dillerin oluşum aşamasında ortaya çıkmış sözcükler.
En eski sözcükler, temel sözcükler ve bunların çoğu her iki dilde veya en azından Türkçede tek başına duran sözcükler değil.
Bir köke bağlı olarak çok sayıda sözcükle ortak veya akraba olarak küme yapmış sözcükler.
Bir köke bağlı diyorum.
Türkçe köke bağlı diyorum.
Her biri Türkçe içinde 10, 20, 30 küsur kelimeyile bir küme oluşturmuş.
Böyle ödünç sözcük mü olur?
Gerçi bu anlattığım kavramlaştırma onlara çok ağır gelecektir.
Bunu nasıl anlayacaklar?
O da ayrı bir konu.
Şimdi burada sadece üç temel alandan 12şer örnek veriyorum.
İnsan organları.
Rastgele seçtim temel alanları.
Bunlar insan organları, hayvan isimleri ve temel fiiller.
İlk akla gelenleri burada sıralıyorum.
Başka bir yalandan, başka bir safsatıdan bahsedeyim.
Bu da dil aileleri safsatası.
Bu çok önemli bir kozları.
Türkçe ile herhangi bir dil arasında herhangi bir ortaklıktan bahsettiğimde dilci zevattan biri her yerden fırlıyorlar.
hemen korkunç bir gerçeği bana hatırlatır.
Bunlar her biri çalışkan, acar ilkokul çocuğu ruh halinde benim cahilliğimi yüzüme vurur.
O bahsettiğin dil Hint Avrupa ailesinden bir kere.
Türkçe ise tamamen farklı bir aileden.
Ural Altay ailesinden.
Allah razı olsun.
Bunları onlardan öğreniyorum.
Yoksa zır cahil kalacaktım.
Bir kere Hint Avrupa Kuramı ve Hint Avrupa dil ailesi kavramı uyduruk, tutarsız, zayıf ve ırkçı bir kuramdır.
Bu aile sınıflamalarını, dillerdeki aile sınıflamalarını tümden reddediyorum.
Tek başıma reddetmiyorum bunu.
Benden önceki ustaların yazdıklarına dayanarak reddediyorum.
Hint Avrupa dil ailesi dilleri arasında, kendi dilleri arasında çok ciddi farklar var.
Söz dizimiyle, gramerle, sözcük temel yapılarıyla ilgili bu dillerin kendi aralarında çok ciddi farklar var.
Elbette aralarında ortaklık ve benzerlik de var ama örneğin bazı Hint Avrupa dilleri arasındaki benzerlikler bunlarla Arapça veya İbranice arasındaki benzerlikten daha düşük.
Zaten bu diller arasında on binlerce ortak sözcüğü gösterdiğimizde ne ödünç sözcük safsatasının geriye kalması lazım ne de dil ailesi yalanının ortada kalması gerekir.
Ama bilim zaten genel bilim olarak egemen bilim olarak safsataya dönüşmüş. egemenlerin bir çıkar sağlama aracına dönüşmüş.
On binlerce sözcük ortaksa, kökler ortaksa bunu kanıtlamışsak nasıl bu dillerin farklı ailelerden olduğu iddia edilebilir?
Hala Türkçe bu Hint Avrupa denen dillerin kurucu dilidir.
Latince Türkçenin bir lehçesi gibi.
Hint Avrupa dedikleri Hintçe veya Dravit dili veya Hititçe de öteki dillerden daha çok Hint Avrupa dillerinden daha çok Türkçeye benzer.
Türkik Turanlı diller eklemeli dillerdir.
Temel kaide.
Bunlar çekimli dillerden eskidir.
Bunlar da temel kaide ve çekimli dillerin adasıdır.
Bu yüzden geçmişte dil biliminin büyük ustası olarak kabul edilen ve Hint Avrupa kuramının kurucularından biri olan Max Müller bu gerçeği çok açık anlatmıştı.
Hint Avrupa kavimleri için, dilleri için 200 yıldır bu bilginler, bilgin müsfetteleri bir anayurt bulmaya çalışıyorlar.
Hepsi ortak bir eee fikirdi.
Bu anay yurdun Asya'da olduğunu iddia ediyor.
Fakat Asya'nın neresinde?
Asya'nın hangi bir yerinde?
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Kayıp kavimler, kayıp Hint Avrupa dilleri buluyorlar buralardan.
Aslında kayıp kavim yok.
Kayıp dil yok.
Bu bahsi geçen yerlerin hepsi Türk yurtları.
Geçmişte de öyleydi.
Şimdi de öyle.
Böyle bir kayıp arayan ulus yok.
Bunların hepsi Türk.
Konuştukları diller de Türkük diller.
Bu Hint Avrupa dil ailesinin babası belli değil, anası belli değil, doğum yeri belli değil.
Babası anası kim diye sorunca proto diye bir kavram icat etmişler.
Yani ön ilk manasına öyle bir masal söylüyorlar.
Onu anlatıyorlar.
Proto Hint Avrupa dili bu Asya'nın bir yerinde ortaya çıkmış.
Sonra bir şekilde kaybolmuş.
Sonra Avrupa dillerine bir şekilde aksetmiş.
Bunların hepsi belirsiz.
Fakat aksi gibi bu ailenin tüm dilleri hık demiş burnundan düşmüş Türkçeye benziyor.
Bunu dediğimizde aa diyorlar hiç de değil.
Biz yedi göbektir buradayız.
Avrupalıyız ve en asil biziz.
Bunu inkar ediyorlar.
Bir karikatür hatırlatayım size.
Aklıma geldi.
Kadın kocasına bağırıyor.
Çocukları alıp annemin evine gidiyorum.
Diyor.
Bir daha senin yüzünü görmek istemiyorum. diyor.
Karikatürde görülüyor tabii.
Değişik yaştaki dört çocuğu yanında ve hepsinin yüzü babasının yüzüne benziyor.
Hesap o hesap.
Bunlar tiksindikleri, nefret ettikleri, aşağıladıkları Türkçenin damgasını bir kere yemişler.
O damgayı dillerinden, soylarından çıkaramıyorlar.
Şimdi başka bir yalana, başka bir safsataya geçelim.
Bu da çok basit bir safsata.
Etimoloji farklı, etimonu farklı safsatası.
Almanca, İngilizce, İtalyanca veya Fransızca ile Türkçe arasında ortak bir sözcük gösterdiğimde hemen onun ilk örneklerinden birini, ilk yazılı örneklerinden birini gösteriyorlar.
Bu örnek eğer eski Yunanca, Latince, Sanskritçe falansa işte diyorlar en eski kök bu.
Bunlar Hint Avrupa.
O zaman Türkçeyile de bir ilgisi bulunamaz.
O zaman ben ne yapıyorum?
Ben de onlara Latince, Yunanca, Sanskritçe ile Türkçe arasındaki ortak yüzlerce binlerce sözcüğü gösteriyorum ve bu köklerin esas olarak Türkçe olduğunu gösteriyorum.
Bunu ayrıca Arapça için, Farsça için, İbranice için de yapıyorum.
O zaman da etimolojisi farklı safsataları, yalanları çöküyor.
Yabancı kaynaklar sözde proto yani en ilk Hint Avrupa sözcük kökleri yayınlıyorlar.
Listeler halinde bunun sözlüklerini yapıyorlar.
Bunlardan yüzlercesinin şimdiye dek 500'den fazlasının aslında Türkçe olduğunu yayınladım.
Ben de onlara karşı bunu yayınladım.
İşte bu Hint Avrupa kökü diye gösterdikleri de Türkçe hem de açık seçik Türkçe.
Başka bir safsataya geçelim.
Bu da ses değişim kuralları safsatası.
Hint Avrupa dil bilim teorisyenleri sözcüklerdeki ses değişim kurallarına çok önem veriyor.
Çünkü birbirine ses olarak hiç uymayan sözcüklerin ortaklığını kanıtlamak için bu kurallara ihtiyaçları var.
Bazen olmadık sözcüklere bu kurallar sayesinde akrabalık yüklüyorlar.
Hint Avrupa dil ailesi içindeki diller arasındaki ortaklığı göstermek için her türlü ses değişim imkanı mevcut onlar için.
Bunların hepsini kullanabiliyorlar.
Fakat bizim Türkçe ile ortaklığa örnek verdiğimiz sözcüklerin tek bir harfi eksik çıksa, tek bir sesi eksik veya fazla olsa hemen bağırmaya başlıyorlar.
Hiçbir benzerlik yok.
Örneğin turn'le dön.
Nerede R diyorlar?
Tur'la tur.
E burada o nereye gitmiş diyorlar. diller arasında ve bir dilin kendi içinde en yaygın, en bilinen ses değişimi B, F, M, P, V harfleri arasındaki değişimdir.
Yabancı bir sözcük Türkçe ile ortak çıkmışsa bu en basit ses değişimini bile inkara kalkışıyorlar.
Türkçe sözcüklerin başka dillere geçerken geçirdiği değişimlerle ilgili 10 kadar kesin ses yasası var.
Bunları örnekleriyle defalarca yayınladım.
Tekinden bile haberleri yok.
Hiç bilmedikleri halde dil bilim yaptıklarını sanıyorlar.
Örneğin en basiti S yasası, S yasası.
Batı dilleri Türkçeden bir sözcük aldığında başına boş bir S sesi alıyor.
S harfi alıyor.
Bu harfi kaldırdığınızda Türkçe kökü görüyorsunuz.
Açık seçik görüyorsunuz.
Böyle 150 kadar örnek gösterdim.
İşte yalnızca üçü aşağıda.
Gramer farklı safsatası.
Söz dizimi gramer açısından Hint Avrupa ailesinden denen dillerin Türkçe eklemeli dil yapısından geliştiğini Türkçe diyebiliriz, Türkik diyebiliriz, Turanlı diyebiliriz.
Daha doğrusu bu dil yapısından gramer söz dizimi yapı olarak gerilediğini belirtmiştim.
Bunlar değişik zamanlarda değişik yerlerde oluşmuş Turanlı dillerin, Türkük dillerin karışımı melezi diller.
Onun için bu Hint Avrupa tırnak içinde denilen dillerin gramerleri de sorumlu.
Anlatımı zorlaştıran bir gramer, bir dil yapısı.
Evet.
Ama bu dillerin temel yapısında güçlü Türkük kalıntılar bulunmakta.
Ayrıntılı bir inceleme için bu konudaki makaleme başvurabilirsiniz.
Kısaca anlatacak olursam.
Evet, bunlar sadece tadımlık.
Makalemde daha geniş örnekleri var.
Alfabeye gelince, Türk runik yazısı ile İskandinav ve eski Alman runik yapısının benzerliğini inceleyen herkes görebilir.
Eski Etrusk alfabesinin ve sonrasında Latin alfabesinin Türk runik alfabesinin birçok harfiyle benzeştiğini birçok kez gösterdik.
Bizden önce başkaları da gösterdi.
Latin alfabesi Latin dili gibi Türkik kökenlidir.
Bir de bu harflerin Türkçeye ait olduğunu kanıtlayan başka bir sır var.
O U harfleri Türkçede genellikle yuvarlak kıvrımlı nesnelerin adlarında bulunur.
Harfin şekline koşut olarak ve ağzın dudakların o sesi çıkarmak için aldığı şekle paralel olarak ve başka bir şey ı, i harfleri de ince sivri cisimlerin adlarında çok daha yoğundur.
Bu özellikler kısmen öteki dillere de geçmiştir.
Türkik bir özelliktir.
Aynı zamanda dilin temel özelliklerinden biridir.
Bu Türkçede de bulunur.
Türkçede yoğun bulunur.
Bu da Türkçenin ses olarak, harf olarak kök dil olduğunu gösteren kanıtlardan başka biridir.
Şimdi başka bir yalana ve ya da daha doğrusu itiraza eee geçelim.
Bu itiraz şöyle bir itiraz.
Avrupalılar nasıl Türk dilini almış olabilirler itirazı.
Diyorlar ki Avrupa halkları Türk dilini nasıl almış?
Nasıl biraz değiştirip kendi dilleri yapmışlar?
Bu hangi düzenekle böyle kolay gerçekleşmiş?
Bunun mekanizmasını gösterin, yolunu gösterin.
Böyle bir şey mümkün değil.
Buna cevabım şu.
Onlar Türk dilini almamış ki.
Bu Türk dili özböz kendi dilleriymiş.
Kendi Türkük dilleriyle, kendi Turanlı Türk dilleriyle Avrupa'ya göç ederken bu dille birlikte göç etmişler.
Türkük dilleriyle göç etmişler.
Çünkü onlar Türkü Turanlı kavimlermiş zaten.
Başkasından yani bizden ya da şundan bundan Türklerden bir dil alma söz konusu değil.
Kendi dilleriyle Avrupa'ya göç etmişler ve o dillerinin çeşitli eee şekillerini eee değişkelerini oluşturmuşlar.
Orada sürekli birbirleriyle ve tarih boyunca başka kavimlerle yine bunların çoğu da Türkik karışa karışa yeni halklar, kavimler oluşturmuşlar. yeni diller oluşmuş.
Bunu nereden anlıyoruz?
30-40 yıl öncesine kadar insanlığın kadim göç yolları haritalarından anlıyorduk.
Bunlar en eski tarihsel verilerden, eski yazarların, kadim yazarların kitaplarından, anlatılarından ortaya çıkarılan haritalardı.
Göç Yolları haritaları.
Ayrıca arkeolojik bulgulardan, kültürel, dinsel, mitolojik iş sürmelerden bu ortaklıkları çıkarıyorduk.
Ama son yıllarda, son 10 yıllarda genetik çalışmalar sayesinde bu savları laboratuvar verilerine dayanarak da ispatlayabiliyoruz.
İşte bu bahsettiğim Sav Avrupa halklarının ataları Türkiktir savı.
Hapla Grup R1B'nin nikayesine dayanıyor.
R1B Türk geni.
Buna koşut HPL grup R1A'nın hikayesine dayanıyor.
R1B Türk geni ve Batı Avrupa halklarının başlıca geni aynı zamanda R1B. R1A'da Türkik melez.
O da Avrupa'da çok yaygın.
Bu konuda geniş bir makalem var.
Ayrıca kısa birkaç makalem var.
Oralardan takip edip okuyabilirsiniz.
Şimdi başka bir yalana geçelim.
Başka bir safsata.
Hint Avrupa dilleri daha eskidir safsatası.
Bunu iddia edenler öbür safsataları savunanlara göre daha az.
Yine de buna inananlar var.
Tarihsel bir gelişime ters bir inanış. eklemeli
Turanlı dillerin çekimli dillerden çok daha eski olduğunu geçmişin bilginileri büyük çoğunlukla zaten biliyorlardı ve söylüyorlardı.
Ancak yeni nesil bilginlikleri kendinden menkul.
Birtım egemen dil bilim ve egemen tarih çevreleri dil bilimin ve tarihin hafızasına format attı.
Hiç torun dededen daha yaşlı olabilir mi?
Şimdi başka bir safsataya geçelim.
Türkçe yeni bir dildir safsatası.
Bunu Türklere de inandırmışlar.
Türk e aydınların tırnak içinde e okumuşların büyük kesimi de bu yalana inanıyor.
Türkçe yeni bir dildir.
Niye yeni bir dildir?
Onu anlatalım.
Bu iddiaya göre niye yeni bir dildir?
Türkçenin ilk yazılı belgesinin GökTürk yazıtları ile milattan sonra 700'lü yıllardan kalma olduğu tezi çok uzun bir dönem kafalara işlendi.
Daha sonra milattan önce 4. yüzyıldan kalan kısa bir
Türkçe yazı bulunsa da bilim çoğunluğu ya bunu reddetti ya da görmezden geldi.
Böylece dediler ki Türkçe en çok 1500 yıllık bir dildir.
Yunanca, Latince, Hintçe çok daha eski bir dillerdir.
Ben bu safsatayı Amerikan yerli dillerinden Türkçe ile ortak yüzlerce sözcük yayımlayarak çürüttüm.
Belki binden fazla sözcük.
Amerikan yerlileri Asya'dan 20-2.000 yıl önce Amerika'ya göç ettiklerine göre Türkçe en az 25.000 yıllık oluyor.
Kanıtlı ispatlı.
Ayrıca Türkçe ilk yazılı örnek bize işlendiği ve dünyaya işlendiği gibi GökTürk yazıtları değildir.
Sümer yazısı dünyanın ilk yazısıdır ve Türkiktir.
Sümerlerin Türkik olduğunu 19.yılının birçok önemli bilgini yazmıştı.
Lenorman, Opert, Woolley, daha sonra da Homwell bunları yazdı.
O zamandan bu yana yapılan birçok çalışma Türkçe Sümerce ortaklığını yüzlerce örnek üstünden gösterdi.
Yani dünyanın ilk yazılı dili Türkçedir.
Dünyanın ilk yazısı da Türkik Turanlı bir yazıdır.
Sümerler vasıtası.
Ayrıca Etrüstlerin Türk olduğunu, dünyaca saygın dil bilgini Mario Aliney yazdı.
Dolayısıyla Latince de Türkçe kökenli.
Eski Yunanlıların ataları saka kolu olan Türkik pelasklardı.
Bunları da birçok geçmiş önemli dil bilgini, tarih bilgini yazdı.
Ama bunlar son eee 10 yıllarda inkar edilir olduklar.
Milliyetçilikten çok uzaklar.
Bir gerçeği dile getirdiğimiz zaman bu herhangi bir dünya gerçeği olabilir, dil gerçeği veya tarih gerçeği olabilir.
O zaman biz genellikle biz eee milliyetçi, ırkçı oluyoruz.
Kötü manada Türk milliyetçilerinin çok büyük çoğunluğu aslında bizim bu tezlerimizi anlayıp kabul etmekten ne yazık ki çok uzaklar.
Gerçek bu.
Bu yalana karşı Türk milliyetçilerinin durumu maalesef bu.
Anlatmaya çalıştığımızda da reddediyorlar.
Onlar son yıl hakim batı ideolojisinin kendilerine çizdiği, çerçevelediği sınırda bir kültürel milliyetçilik yapıyorlar.
Belki 100 yıllık bir şartlanma.
Türkçeye övgüler düzüyor olabilirler.
Fakat bu Türkçe, bu çok önemli, Orta Asya'dan ancak 1071'de Anadolu'ya kadar çıkabilmiş sınırlı, izole bir Asya dili, Altay dili.
Onlara göre.
Bizim bu tezlerimizin atası ise yine batının geçmiş bilginleri.
Onların Turanlı Türkü kavimlerin binlerce yıl önce Asya ve Avrupa'nın mutlak hakimleri olduklarına dair anlatıları, kanıtlara, belgelere dayalı anlatıları.
Onların Türkik Turanlı kavimlerin Avrupa halklarını, Avrupa dillerini nasıl oluşturduğunu ifade eden eserleri Lagerbring, Sturluson, Boxorn, Pain, Kahun, Ferguson, Franklin, Lenorman, Edlinger, Alineyi ve başkaları onların izini bilerek veya bilmeyerek sürdüren yakın geçmişin ve bugünün başka batılı bilim insanları.
Bunlardan 250'den fazlasının isimlerini listeledim. neler savunmuşlar kısaca özetledim ve bir makalede topladım
.
Bun buna da e benim eserlerim listesinden ulaşabilirsiniz.
Şimdi bırakın bu tezin Türk milliyetçi bir tez olmasını, şunu bunu.
Bu görüşler doğrultusunda 1930'lu yıllarda Türk tarih ve Türk dil tezini geliştirip bilimsel bir atağa kalkan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal AtaTürk'ün çabalarını bile engelledi Türkler.
Gerçek bu. onu bir şekilde ortadan kaldırdıktan sonra eserlerini yok ettiler.
Bunların tartışılmasını bile yasakladılar.
Nasıl Türk milliyetçisi bir tez oluyorsa.
O bakımdan bu savımızın Türkçü, milliyetçi bir sav olduğu iddiası tam bir ırkçı safsatadır.
Yalandır.
Bu tezlerimiz evrensel bilimsel tezlerdir.
Belli bir oranda kabul edilip benimsendiğinde dünyanın kültürel iklimini kökten değiştirir.
Tabii olumlu yönde.
Tüm bu sansür, yok sayma, öteleme, engelleme çabaları zaten bu korkudan bu açık.
Değerli izleyenler, bu konu öyle yabana atılacak bir konu değil.
Doğrudan gerçeklik algınızı test eden bir konu.
Doğrudan bilime bakışınızı sınayan bir konu.
Dünyadaki emperyalist kültürel hegemonyaya karşı direnecek misiniz yoksa onun kölesi uşağı mı olacaksınız?
Bunun ayrım noktası.
Bunun savaş alanlarından biri.
AtaTürk'ü nasıl biliyorsunuz?
Onun göstergelerinden en önemlisi bu.
AtaTürk'ün dil ve tarih tezine sarılıp sarılmamanız.
Onu benimseyip benimsememeniz.
Cidden onun üzünden mi gidiyorsunuz?
Yoksa AtaTürk'ü cismiyle, fikirleriyle ortadan kaldıranların mı izinden gidiyorsunuz?
Evet, geçmiş yayınlarımı ve bundan sonrakileri izlemek için lütfen bir sonraki sayfada listelediğim kaynaklara bakın.
İzlediğiniz için teşekkürler.
Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net)
L2fSIJNoA0xfSNxA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder