22 Mart 2021 Pazartesi

Bu iş sarpa saracak.


Veeee ilk habere dikkat edin.
O önemli.
Göreslleri de önemli.
Çağdaş ve uygar Türk erkeğinin İstanbul Sözleşmesine yönelik çekincelerini izale ediyor.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  


================================

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR NE DEĞİLDİR?

Eşitlik İçin Kadın Platformu sosyal medya üzerinden İstanbul Sözleşmesi hakkında bilgilendirme yaptı.

İstanbul - BİA Haber Merkezi 29 Temmuz 2020 Çarşamba 16:59

Haberin İngilizcesi için tıklayın

Eşitlik İçin Kadın Platformu İstanbul Sözleşmesi hakkındaki yaygın ama yanlış bilgileri açıkladı ve doğru bilgileri kamuoyu ile paylaştı.

TIKLAYIN - TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tam metni

"SÖZLEŞME'Yİ EKSİKSİZ UYGULAYIN"

Platformdan yapılan açıklamada şöyle denildi:

"İstanbul Sözleşmesi ile ilgili kararın 5 Ağustos'ta düzenlenecek AKP MYK toplantısında verileceğine dair duyumlar alıyoruz. Hepinizi 5 Ağustos'a kadar Sözleşmeye kazanılmış haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkmaya ve bu konudaki tek karar mercinin kadınlar olduğunu söylemeye çağırıyoruz! Verilecek tek karar İstanbul Sözleşmesini eksiksiz uygulamak olmalıdır! Haydi hep birlikte her yere 'İstanbul Sözleşmesini Uygula' yazalım her eşiği birlikte aşalım!"

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ HAKKINDA DOĞRU BİLGİLER

○Kadının beyanıyla verilen hapis kararı yoktur! Yalnızca şiddete uğrayanın mağdur edilmemesi için geçici maddi yardım kalacak yer şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması gibi kararlar için kadının beyanı esas alınmaktadır.

○ Adalet Bakanlığı verilerine göre 2019 yılında kadınların 41.383 koruma başvurusu reddedildi! Koruma talebi zamanında verilmediği için onlarca kadın şiddete uğradı ya da öldürüldü! Zaten iftira niteliği taşıyan beyanlarla alınan koruma kararına itiraz yolu da açıktır.

○ Sözleşmede evlenme ya da boşanmayı teşvik edici hiçbir madde yoktur! Boşanmaların başlıca nedeni uluslararası sözleşmeler değil aile içindeki erkek şiddetidir! #İstanbulSözlesmesiYasatır #ŞiddetiDurdur #İstanbulSözleşmesiniUygula

○ Sözleşme'de dine dair doğrudan hiçbir madde yoktur! Tam tersine 4. Maddesi'nde hiç kimseye dini inancından ötürü ayrımcılık yapılamayacağı gibi gelenek görenek kültürün bir ayrımcılık sebebi olamayacağını söyler! #İstanbulSözlesmesiYasatır #İstanbulSözleşmesiniUygula

İstanbul Sözleşmesi ne diyor?

"Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı" Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 2011'de kabul edilerek yasalaştı.

İstanbul'da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak da anılan Sözleşme'yi ilk imzalayan ülke Türkiye oldu.

Sözleşme "kadına yönelik şiddet" "aile içi şiddet" "kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet" "kadın" kavramlarını tanımlıyor.

Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:

İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet ısrarlı takip fiziksel şiddet tecavüz zorla evlendirme kadın sünneti kürtaja zorlama zorla kısırlaştırma tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.

Sözleşme çerçevesinde eviçi şiddet aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.

Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.

Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.

Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi ister kocası ister babası ister patronu olsun yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi soruşturulması cezalandırılması zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.

(EMK)

https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/228258-istanbul-sozlesmesi-nedir-ne-degildir

================================

BİR KADIN DAHA CİNAYET KURBANI. ANTALYA'DA CEZAEVİNDEN İZİNLİ ÇIKTI KARISINA KURŞUN YAĞDIRDI

22.03.2021 14:36:00

Antalya'nın Alanya ilçesinde 4 yıldır bulunduğu cezaevinden korona virüs sürecinde izinli olarak çıkan 52 yaşındaki B. D. boşanma aşamasında olduğu 34 yaşındaki Rabia Doğan'a silahla saldırdı. Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Rabia Doğan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

DHA'nın haberine göre işlediği suç nedeniyle 4 yıldır bulunduğu cezaevinden korona virüs sürecinde izinli olarak çıkan B. D. boşanma aşamasında olduğu Rabia Doğan ve H. B. adlı erkeğin bulunduğu 07 HAM 27 plakalı motosikleti dün gece otomobiliyle takibe aldı.

Kısa süren takip sonrası B. D. hareket halindeki motosikleti kullanan H. B. ve eşi Rabia Doğan'a tabancayla ateş etti.

Devrilen motosikletteki Rabia Doğan ve H. B. yaralanırken B. D. ise kaçtı.

Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi.

İlk müdahaleleri olay yerinde yapılan yaralılardan Rabia Doğan Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne H. B. ise ilçedeki özel bir hastaneye kaldırıldı.

Polis olayından ardından kaçan B. D. 'yi saldırıda kullandığı tabancayla birlikte yakaladı.

Olay yerinde yapılan incelemede ise 6 boş mermi kovanı bulundu.

Vücudunun çeşitli yerlerine 5 mermi isabet eden Rabia Doğan gece doktorların tüm müdahalesine karşın kurtarılamadı. H. B. 'nin ise tedavisinin devam ettiği öğrenildi.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bir-kadin-daha-cinayet-kurbani-antalyada-cezaevinden-izinli-cikti-karisina-kursun-yagdirdi--435592h.htm

================================

İKD'DEN FAHRETTİN ALTUN'A YANIT: LAİKLİKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ!

İKD tarafından yapılan açıklamada "İstanbul Sözleşmesi'nin iptalinden güç alarak laikliğe saldıran gericilere de tekrar hatırlatmak isteriz; Kadınlar fetvalarınıza da kararnamelerinize de sığmaz! Haklarımzdan eşitlik mücadelemizden ve laiklikten vazgeçmeyeceğiz!" denildi.

22-03-2021 16:09

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un İstanbul Sözleşmesi üzerinden laikliği hedef alan açıklamalarına yanıt verdi. İKD tarafından yapılan açıklamada Fahrettin Altun'un gerici hareketin taleplerini ve nasıl bir ülke özlemi içinde olduğunu ortaya koyduğu ifade edilirken AKP iktidarı ile birlikte tarikat ve cemaatlerin devletin her kademesine yerleştikleri vurgulandı.

"Kadınlar fetvalarınıza da kararnamelerinize de sığmaz: Laiklikten vazgeçmeyeceğiz" başlığıyla yayımlanan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

"Kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin kadınlar için yaşamsal öneme sahip düzenlemeler öngören İstanbul Sözleşmesi'nin bir gece vakti kararnamesiyle iptal edilmesine gerekçe üretmeye çalışan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun laikliği hedef almıştır.

Fahrettin Altun gerici hareketin taleplerini ve nasıl bir ülke özlemi içinde olduğunu ortaya koymuştur. İstanbul Sözleşmesi'nin iptalini talep edenler tarikatler ve cemaatlerdir gerici örgütlenmelerdir. Sözleşme'nin iptalinin ardından sevinç naraları atanlar da yine aynı kesimlerdir. Bununla da yetinmeyip şimdi de 6284 sayılı yasa ile birlikte Medeni Kanunu ve laikliği hedef almaktadırlar.

AKP iktidarı ile birlikte tarikat ve cemaatlerin devletin her kademesine yerleştikleri bakanlıkları hakimiyet altına aldıkları gün gibi ortadadır. İstanbul Sözleşmesi'nin iptali AKP'nin Yeni Türkiyesi'nin dinsel referanslarla yeniden düzenlenmesi için atılmış bir adımdır Fahrettin Altun milletin değil arkasına aldığı tarikat ve cemaatlerin gücüyle AKP'nin gerici politikalarının tercümanlığını yapmaktadır.

Açıktır ki laiklik düşmanlığı yapanlar kadın haklarından bahsedemezler. Kadın erkek eşitliğini fıtrata aykırı olarak görenler kadını ancak ve ancak aile içinde tanımlayanlar erkekler için çok eşliliği talep edenler kadınları haremlik selamlık uygulamalarla soyutlamaya çalışanlar kadın haklarından bahsedemezler.

Karma eğitimi hedef haline getirenler kadınlara eğitim hayatında sınırlar çizip Kadın Üniversiteleri'ni gündeme getirenler kadınların eğitim hakkı gibi süslü söylemlerin arkasına sığınamazlar.

Çocuk yaşta evliliklere cevaz verenler çocuklarımızı tarikat ve cemaatlerin insafına terk edenler tarikat yurtlarında yaşanan istismar vakalarına sessiz kalanlar hak ve özgürlüklerden bahsedemezler.

Daha düne kadar kadın cinayeti tanımını reddedenler öldürülen kadınların ardından ''orada ne işi vardı'' diyenler kadınlara'' iffet''dersi vermeye kalkanlar kadınların özgürlüğünü kendi gerici ideolojilerine kalkan yapma gayretindeler.

Fahrettin Altun kadınlara yapılan zulmü görmek istiyorsa aynaya bakmalıdır. Ülkemizde kadınlara her türlü zulmün reva görüldüğü doğrudur. AKP'nin iktidarda olduğu son on sekiz yıla bakılabilir. Neredeyse her gün en az bir kadının katledildiği sokakta kadınların tekmelendiği tarikat yurtlarında çocukların istismar edildiği kız çocuklarının evlilik adı altında cinsel sömürüye maruz bırakıldığı bir Türkiye ile karşı karşıyayız.

Fahrettin Altun ayrıca yaptığı açıklamada İstanbul Sözleşmesi'nin feshine itiraz eden milyonlarca kadına terörist damgası vurmaya kalkmıştır. Sayın Fahrettin Altun'a tek bir sözümüz var: "Haddinizi biliniz!".

İstanbul Sözleşmesi'nin iptalinden güç alarak laikliğe saldıran gericilere de tekrar hatırlatmak isteriz; Kadınlar fetvalarınıza da kararnamelerinize de sığmaz! Haklarımzdan eşitlik mücadelemizden ve laiklikten vazgeçmeyeceğiz!"

https://gazetemanifesto.com/2021/ikdden-fahrettin-altuna-yanit-laiklikten-vazgecmeyecegiz-426738/

================================

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇEKİLMEYE KARŞI DAVA

Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine karşı avukat Sedef Erken Danıştay'a iptal davası açtı.

İstanbul - BİA Haber Merkezi 22 Mart 2021 Pazartesi 16:29

Avukat Sedef Erken Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine karşı dava açtı.

Dilekçesini Danıştay Başkanlığı'na gönderilmek üzere İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesi'nde veren Sedef Erken dava dilekçesinin bir örneğini de başka dava açmak isteyenler olursa diyerek Twitter hesabından paylaştı:

Sedef Erken dilekçesini verdikten sonra sosyal medyadan yaptığı açıklamada "Davamı açtım tüm kadınlar açsın diyeceğim ama memlekette basit bir davayı açmanın bedeli bile çok yüksek 600 tl para ödedim diğer bedeller de cabası" dedi.

"Yetki TBMM'de"

Türkiye 20 Mart 2021'de Resmi Gazete'de yayımlanan ve AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyan kararla tam adı "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi.

Erken'in dava dilekçesinde uluslararası sözleşmelerde kabul veya çekilme yetkisinin ancak TBMM'de olduğu Cumhurbaşkanlığı kararı ile çekilmenin sözkonusu olamayacağı ifade edildi ve Cumhurbaşkanlığı kararının iptali talep edildi.

TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi yürürlükte

https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/241126-istanbul-sozlesmesi-yururlukte

TIKLAYIN - Cumhurbaşkanı'nın 'feshetme' yetkisi

https://bianet.org/bianet/siyaset/241125-cumhurbaskani-nin-feshetme-yetkisi

İstanbul Sözleşmesi yani "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.

Sözleşme "kadına yönelik şiddet" "aile içi şiddet" "kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet" "kadın" kavramlarını tanımlıyor.

Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:

İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet ısrarlı takip fiziksel şiddet tecavüz zorla evlendirme kadın sünneti kürtaja zorlama zorla kısırlaştırma tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.

Sözleşme çerçevesinde eviçi şiddet aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.

Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.

Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.

Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi ister kocası ister babası ister patronu olsun yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi soruşturulması cezalandırılması zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.

TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri...

https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/229375-istanbul-sozlesmesi-nin-tum-maddeleri

TIKLAYIN - 7 Soru 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir Ne Getiriyor?

https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/211141-7-soru-7-yanit-istanbul-sozlesmesi-nedir-ne-getiriyor

TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi nedir ne değildir?

https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/228258-istanbul-sozlesmesi-nedir-ne-degildir

TIKLAYIN - "İstanbul Sözleşmesi 4 partinin de ortak fikriydi"

https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/227861-istanbul-sozlesmesi-4-partinin-de-ortak-fikriydi

(AS)

https://bianet.org/bianet/kadin/241202-istanbul-sozlesmesinden-cekilmeye-karsi-dava?bia_source=rss

================================

FAİK ÖZTRAK: "BU MİLLETİMİZE VERİLMİŞ AÇIK BİR GÖZDAĞIDIR"

Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Faik Öztrak gündeme dair açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasına değinen Öztrak "Bu yapılanla verilen mesajın içeriği kadar mesajın veriliş şekli de düşündürücüdür. Bu milletimize verilmiş açık bir gözdağıdır. Bu tek bir imzayla 'Tüm kazanılmış haklarınızı elinizden alırım' tehdididir. " ifadelerini kullandı.

22 Mart 2021 Pazartesi 15:23

Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkan satır başları:

Erdoğan şahsım hükümeti elinde gün geçmiyor ki devlet krizi yeni bir zirve yapmasın. Ekonomideki yangına benzin dökülmesin. Yönetilemeyen salgın her gün daha da azmasın. Tüm bunlara bağlı olarak da Milletimiz Erdoğan'ın şahsım hükümetinin elinde Görülmemiş bir buhranı yaşıyor. Dünya siyaset tarihinden öğrendiğimiz bir gerçek var. Bir yönetimin kibri artarsa zulmü de artar. Anadolu irfanının buna bakış açısı ise son derece açıktır. Zulmü artanın zevali de yakındır. Kibrinin esiri olmuş Erdoğan şahsım hükümeti elinde Türkiye yönetilmiyor Oradan oraya savruluyor.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti ucube rejim elinde anayasal bir devlet olmaktan çıkmıştır. Kağıt üstünde anayasalı bir devlet haline gelmiştir. Keyfilik kuralsızlık had safhadadır. Milletimiz Cuma geceleri Huzur içinde yastığa baş koyamamaktadır. Ülkemiz her Cumartesi yeni bir kargaşaya Yeni bir kaosa uyanmaktadır. Geçtiğimiz hafta sonu da sabah uyandık Resmi Gazete'ye bir baktık. Bir el ülkenin altını üstüne getirmek için elinden geleni ardına koymamış.

Bir de hafta içinde yaşadıklarımız var. Erdoğan vesayeti altındaki Meclis Başkanını Ve vesayeti altındaki yargıyı araç olarak kullandı. Bir milletvekilinin vekilliğini düşürdü. Sonra da Anayasa Mahkemesi'ne bir parti için kapatma davası açtırdı. İttifakın küçük ortağının ağzına bir parmak bal çaldı Sarayın sadık bekçisinin kongresinde elini güçlendirdi. Hafta sonu kendi partisinin kongresine giderken bir parmak balı da partisinin içinde çeşitli kanatların içine çalmayı da unutmadı.

"4 5 AY ÖNCE ATADIĞI MB BAŞKANINI GECE YARISI KURBAN ETTİ"

10 yıl önce Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi'ni feshetti. Yetmedi 'faiz sebep enflasyon sonuç' safsatasına İdeolojik körlükle inanan kesimleri memnun etmek için 4 5 ay önce atadığı Merkez Bankası Başkanı'nı bir gece yarısı kurban etti. Faizleri sanki kendisinden habersiz artırmış gibi Başkanı görevden aldı.

Böylesine keyfi bir yönetim Dünyanın neresinde var? Dünyaya pes dedirten Bu tür ucubelikler ancak cumhur ittifakının adını cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi koyduğu ucube tek adam vesayet rejiminde olur.

İyi işleyen demokrasilerde tek bir kişinin imzasıyla Meclisin yetkileri gasbedilmez. İyi işleyen demokrasilerde Milletin kahir ekseriyetiyle inatlaşılmaz. Sırf kendi ideolojik tabanını tatmin etmek için tek adam iradesiyle Kadınlar çocuklar şiddet karşısında korumasız bırakılmaz. İyi işleyen demokrasilerde yöneticiler "emin" olur. Milletin istikbalini ve ikbalini parti kongrelerine meze yapmaz.

Sürekli çark etmez. Ama ne yazık ki Kibir ittifakının kendi ikbali söz konusu olunca Milletin refah ve huzurunun hiçbir kıymeti harbiyesi kalmıyor. Erdoğan'ın kendisinin ve ortağının parti kongrelerinde Ellerini rahatlatmak için yaptığı bu operasyonlar Milletimize çok ağır bedeller ödetiyor.

"PİYASALAR YANGIN YERİNE DÖNDÜ"

Dün gece yarısından itibaren piyasalar bir kez daha yangın yerine döndü. Dolar Asya piyasalarında 8 lira 40 kuruşu gördü. Kamu Bankalarının Hazine birimleri 4 5 ay aradan sonra yeniden fazla mesaiye başladı. Piyasalara damat usulü arka kapıdan müdahale söylentileri yeniden konuşulmaya başladı. Faizi yüzde 17'den yüzde 19'a çektikten 2 gün sonra TL'nin tek bir günde dolar karşısında yüzde 10'un üzerinde değer yitirmesine sebep olmak yüksek faizle milleti ezerken TL'yi pul etmek milleti pahalılığa ezdirmek gerçekten görülmemiş bir beceriksizliktir. Bunun sorumlusu Erdoğan'ın şahsım hükümetidir.

10 Temmuz 2018'de göreve başlayan Erdoğan şahsım hükümeti bugün 987'inci gününü doldurdu. 987 günde Erdoğan'a Merkez Bankası Başkanı dayandırmak mümkün olmadı. Erdoğan en son bu hafta sonu 4'üncü Merkez Bankası Başkanını da atadı. Yani her 246 günde bir bu ülkede Merkez Bankası Başkanı değişti. Son başkan sadece 132 gün koltuğunda oturabildi.

Erdoğan ilk başkanı faizi indirmediği için haletti 2'inci başkanı faizi arttırmadığı için 3'üncü başkanı faizi arttırdığı için 4'üncü başkanı da faizleri indirsin diye getirdi. Ama bu başkan ilk toplantısında 'yakın zamanda faiz indirimi yok' mesajı verdi. Yetmedi görevden alınan Naci Ağbal'ın bıraktığı yerden işe devam edeceğini söyledi.

12 Mart itibariyle Merkez Bankası'nın döviz bilançosu 43 milyar dolar açık veriyor. Sayelerinde Merkez Bankası'nın kasasında kendine ait döviz kalmadı. Hepsi emanet. Eğer bugün kamu bankaları eliyle arka kapı operasyonlarıyla eldeki emanet rezervlerde yakılıyorsa bunu nasıl yaptığını kamuoyuna açıklamalısınız. Eğer açıklamazsanız bugün satılan dolarları da 128 milyar doları üzerine koyar hesabını sorarız.

Bugün döviz piyasasındaki yangın Milletimizin cebini yakıp kavuruyorsa Sebebi kayınpeder damat ikilisinin Emsali olmayan beceriksizlikleridir. Biz buharlaşan 128 milyar doların hesabını sordukça

Erdoğan; "Başınıza damat kadar taş düşsün" diyerek beddua etmişti. Bedduası tuttu Ne yazık ki milletin başına damat kadar taş düşmüştür. Bunun sorumlusu da Erdoğan'ın kendisidir.

Artık Türkiye'de değiştirilmesi gereken Merkez Bankası Başkanları Hazine ve Maliye Bakanları değildir. Değiştirilmesi gereken milletin sesini değil sadece yandaşının sesini dinleyen metal yorgunu beyin ölümü gerçekleşmiş Erdoğan şahsım hükümetidir.

TÜİK'İN İŞSİZLİK VERİLERİ

Bu sabah açıklanan 2020 yılı işgücü ve istihdam verileri de bunu açıkça göstermiştir. Bir ekonomi yönetimin başarısı şalışmak isteyen yurttaşlarına ne kadar iş verebildiğiyle ölçülür. Bıraktık yeni iş vermeyi Erdoğan'ın Şahsım Hükümeti son iki yılda işi olan yurttaşlarımızın işini elinden aldı. Böyle bir durumla daha önce hiç karşılaşmadık.

2020'de iş güç sahibi olan 650 bini erkek 618 bini kadın toplam 1 milyon 268 bin yurttaşımız işini kaybetti.

Son iki yılda işini kaybeden yurttaşlarımızın sayısı ise 1 milyon 926 bin kişiye ulaştı.

2020'de iş gücüne dâhil olmayan ama iş bulsam çalışırım diyenlerin sayısı ilk kez resmi işsiz sayısını geçti.

ş bulsam çalışırım' diyenler eksik ve yetersiz çalışanlar mevsimlik çalışanlarla beraber gerçek işsiz sayımız 2020'de 2 milyon 312 bin kişi artarak 10 milyon 287 bine ulaştı. Bu tarihimizde görülmemiş kötü bir rekor.

Gerçek işsizlik oranı 2020'de 6 puandan fazla artarak yüzde 29 2'ye sıçramış. Bu da berbat bir rekor

Sayın Erdoğan eseriniz ortada. 24 Haziran seçimlerinden önce "24'ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin ondan sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz" dediniz. Faizin doların bugün nerelere geldiğini gördük. Türkiye dünya üzerinde en yüksek faiz uygulayan 7. Ekonomi oldu.

Koskoca ülke George Orwell 'in "1984" romanına döndü. Tıpkı romandaki gibi dün kara denen bugün ak dün dost denen bugün düşman oluveriyor. Erdoğan'ın koltuğunu korumak için her şey mubah. Koltuk için harcamayacağı hiçbir kişi söz ilke değer yok. Koltuk onda kalsın da ülke varsın yansın. Umrunda bile değil.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN FESHİ

Erdoğan 10 yıl önce ne diyor? "Kadına şiddet artık bir insan hakları ihlali. Sözleşme Türkiye'nin öncülüğünde hazırlandı. " İstanbul Sözleşmesi imzalandıktan sonra yapılan bu paylaşım.

İstanbul Sözleşmesinin terk edildiği gün Tüm dünyaya şu mesajı verdi: "Kadına şiddet artık insan hakları ihlali değildir. " Artık kadınlara çocuklara şiddet uygulamak caizdir. İstanbul Sözleşmesi'nin temel amacı neydi? Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmak. Kadın cinayetleri ve kadına şiddet toplumumuzun her kesiminin kanayan yarasıdır. Töre namus kıskançlık adına ne denirse densin. Hiçbir kadın cinayeti mazur görülemez. Ama sadece son 10 yılda ülkemizde 3 bin 116 kadın cinayete kurban gitti. Caniler kadınların hangi partiye mensup olduğuna bakmadı. Yine bu yılın ilk iki ayında 51 kadın cinayeti yaşandı.

Grafiğe göre; Türkiye'de her 100 kadından 38'i yaşamının bir döneminde eşinin sevdiğinin şiddetine maruz kalmış.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'na üye 37 ülke var ve Türkiye kadına şiddet konusunda birinci sırada. Bu tabloya bakıp hepimiz utanmalıyız.

Ama en çok da bu ülkeyi 19 yıldır yönetenler utanmalı. Türkiye İstanbul Sözleşmesini imzalayan ilk ülkedir ve bu sözleşme parlamentomuzdan oy birliğiyle geçmiştir. Tüm partiler bu sözleşmenin şerefine onuruna ortak olmuştur.

Bugüne kadar 45 ülke bu sözleşmeyi imzalamış imzacı ülkelerden 34'ü parlamentolarından onay almıştır.

İstanbul böylesine anlamlı bir uluslararası sözleşmenin isim babasıdır. Dünya üzerinde kendi şehrinin ismiyle anılan ve ilk imzacısı olduğu bir sözleşmeden bu şekilde ayrılan başka bir ülke var mıdır bilemiyoruz.

Ama bugünden sonra kadına şiddet ve aile içi şiddet nedeniyle mağdur olacak tacize tecavüze uğrayacak şiddet nedeniyle yaşamını yitirecek her kadının her çocuğun vebalinin Erdoğan Şahsım Hükümetinin omuzlarında olduğunu biliyoruz.

Erdoğan sadece bununla değil ülkemizi; demokrasiye insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne inanan medeni dünyadan koparan imzasıyla başka bir vebalin daha altına girmiştir. Ülkemizi; sözüne imzasına güvenilmez konuma sürüklemiştir. Ülkemize yatırım yapanların tedirginliği bu kararla daha da artmıştır. Bunun faturası milletimize daha fazla işsizlik daha fazla pahalılık daha fazla yoksulluk olarak çıkacaktır. Tüm bunların vebali iki cihanda da ödenmez. Milletimiz yapılmak istenenin farkındadır. İstanbul Sözleşmesinden ayrılmaya toplumun kahir ekseriyeti karşıdır. Bu yapılanla verilen mesajın içeriği kadar mesajın veriliş şekli de düşündürücüdür. Bu milletimize verilmiş açık bir gözdağıdır.

Bu tek bir imzayla 'Tüm kazanılmış haklarınızı elinizden alırım' tehdididir. Böyle tehdit ve gözdağı verilen bir ülkede hiç kimsenin ne can ne de mal güvenliği vardır. Bu yol bir kez açılırsa Erdoğan bir başka Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden de pek ala çıkabilir. Hatta şahsım hükümeti kendi kendine çıkardığı 9 sayılı kararnameyle yani kendi kendisine verdiği yetkiyle ülkemizin tapu senedi olan Lozan Antlaşmasından Montrö Boğazlar Sözleşmesinden bile ayrılabilir.

Ne de olsa Erdoğan'ın koltuğunu korumak için yapacaklarını sınırı artık uzay boşluğudur. Erdoğan koltuğunu korumak ve kendi partisindeki bazı kafaları tatmin etmek için bu imzaları atmıştır.

Erdoğan koltuğunu korumak ve kendi partisindeki bazı kafaları tatmin etmek için bu imzaları atmıştır. Şunu artık herkes görmüştür. Bu ülke artık kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önleyen uluslararası bir sözleşmeyi "Tek imzayla feshettim" diyebilen Sarayın kibirlisine emanet edilemez.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak vatandaşlarımızın insan olmaktan kaynaklanan her türlü hakkının ve hakkı hukuku adaleti arama mücadelesinin yanında olacağız.

Bizim bu meselelere bakış açımız ve vizyonumuz ilk ve ebedi Genel Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözlerinde saklıdır: "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler Dervişler müritler meczuplar memleketi olamaz. En doğru en gerçek yol medeniyet yoludur. Medeniyetin gerektirdiğini yapmak insan olmak için yeterlidir. Bir toplum bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşur. Kabul edilebilir mi ki bir kitlenin bir parçasını yükselttirelim. Diğerini görmezlikten gelelim de kitlenin tamamı yükselebilsin? Olabilir mi ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin?"

Türk kadını Erdoğan'ın ayaklarına vurmak istediği zincirleri elbette kıracaktır.

YÜKSELEN VAKA SAYILARI

Erdoğan Şahsım Rejiminin iflasını ilan ettiği bir başka alan Covid-19 salgınıdır. Son dört gündür günlük vaka sayıları yeniden 20 binin üzerine yerleşti. 88 gün aranın ardından böyle bir durumla ilk kez karşılaşıyoruz.

Yine tam 41 gün sonra günlük vefat sayısı da yeniden 100'ün üzerine çıktı. Türkiye'nin dört bir yanı kırmızı alarm veriyor. Ama Sağlık Bakanı hala "Yarın bugünden tedbirli olalım" diye tweet atıp Sorumluluğu millete yıkmaya çalışıyor. Yine aşılamada da ciddi sıkıntılar var. İlk doz aşısını yaptıranların sayısı günde 8 binli rakamlara düştü. Toplumsal bağışıklık için en az 55 milyon yurttaşımızı aşılamamız gerek. Ama iki doz aşı olabilen yurttaşlarımızın sayısı 5 milyonun biraz üzerinde.

Yani hedefin yüzde 10'u bile henüz yakalanamadı. Apartman görevlilerimiz Down sendromlu vatandaşlarımız ciddi risk gurubunda. Mutlaka bu iki risk grubuna aşılamada öncelik verilmesi gerekiyor.

LEBALEB KONGRE HAZIRLIĞI

Ama ülke yangın yerine dönmüşken lebaleb kongreler devam ediyor. Bu Çarşamba AK Parti Kongresi var.

Türkiye'nin dört bir yanından taşınan AK partililer Kongre salonunda virüs değiş tokuşunda bulunacak ve diğer tarafta lokantacılar restoranlar akşam saat 7'de dükkan kapatmaya devam edecek. Böyle bir farklı muamele ne görülmüş ne de duyulmuştur. AK Parti kongresinde virüs bulaşmaz. Ama lokantada her türlü önlemi alarak sosyal mesafeye uyarak yemek yersen o da saat 7.00'den sonra bulaşır.

Sayın Erdoğan ülkeyi yönetemediğiniz gerçeğiyle artık yüzleşin. Bu milletin medeniyet yürüyüşünün önünde takoz olmayı bırakın. Çarşamba günü yapacağınız Kongrenizi millet için bir hayra dönüştürün. Artık milletin canını daha fazla yakmayın. Milletin Cüzdanını daha fazla boşaltmayın. Size bırakılan son mektubu da açın. Sizden sonra geleceklere bırakmak üzere üç mektup da siz hazırlayın. Emaneti sahibine milletimize iade edin. Milletin hakemliğinden kaçmayın.

Bu millete Çarşamba günü vereceğiniz en hayırlı haber erken seçim kararıdır. Artık sizin yapabileceğiniz tek reform budur. Sandığı biran önce milletin önüne getirin. Ak koyun kara koyun kimmiş millet karar versin. Milletimiz yerel yönetim seçimlerinde çoban ateşlerini yaktı. Şimdi de bu aydınlığı tüm ülkeye yaymak demokrasiden hukukun üstünlüğünden yana dostlarımızla beraber CHP kadrolarını işbaşına getirmek için sabırsızlanıyor. Erdoğan terk ettim dediklerine çiçek attı. Erdoğan için yaklaşıyor yaklaşmakta olan. Başta kadınlar Erdoğan'a gerekli sandıka en sert cevabı verecektir. CHP insan hakları ihlal edilen kadınların ve çocukların yanında olmaya devam edecektir.

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/faik-oztrak-bu-milletimize-verilmis-acik-bir-gozdagidir-1822431

================================

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YANITI: "BERTARAF EDENLERE EN BÜYÜK DERSİ KADINLAR VERECEK"

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu İzmir'de gazetecilerin Gezi Parkı ve İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili sorularını yanıtladı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu İzmir'de düzenlenen "Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi"ne katıldı. İmamoğlu zirve sonrasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İmamoğlu Taksim Gezi Parkı'nın mülkiyetinin Sultan Bayezid Vakfı'na devriyle ilgili soruya şu yanıtı verdi:

"TRAJİKOMİK BİR KARAR"

"Çok trajikomik bir karar. 2008'da yanılmıyorsam vakıflarla ilgili kanunun 30. maddesine dayanılarak yapılmış bir hamle. Ama o kanun da aslında o kadar net yazılmış ki; 'Vakıf eliyle yapılan' diye tarifleniyor. Geçmişte vakıf eliyle yapılan eğer bugün İl Özel İdaresi'nde belediyede ya da kamunun herhangi bir kurumunda mülkiyet olarak duruyorsa bunun Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devri diye tanımlanmış kanun. Ama bunun Gezi Parkı ile uyan hiçbir tarafı yok. Bir kere Sultan Bayezid Vakfı diye bir vakıftan bahsediliyor. Bu vakfın da ne yazık ki temelinde çok sıkıntılı sorunlu haller var. Ama daha da önemlisi burası Gezi Parkı kültür varlığı değil. Yani Gezi Parkı kültür varlığı değil. Kanun kültür varlıkları ile ilgili. Gezi Parkı'nda 100 sene önce bir Topçu Kışlası yapılmış. Ama o Topçu Kışlası Selim zamanında yapılmış. Bayezid Han Hazretleri Vakfı ile alakalı değil. Yani okudukça insanın gülesi geliyor. Böyle uydurma mesnetsiz kararla İstanbul halkına ait güzel bir parkın akşamdan sabaha bir kararla bir yazıyla bekler gibi hazır halde tapuyu da Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edilmesi İstanbulluya karşı hiçbir kural dinlemeksizin kendi bildiğini yapmaya çalışan bir aklın sonucu. Elbette biz mücadelemizi hukuken veriyoruz vereceğiz. Buna bir mülkiyet davası açıyoruz. İstanbul halkına ait 100 senedir İBB'ye ait bir alanın ki Bayezid Han zamanında orada park yoktu bina yoktu yapı yoktu… Bugün Genel Sekreter Yardımcımız güzel bir örnek verdi. Örneğin; Bayezid Camii yapılırken vakıf onun için kurulur. Ki İstanbul'da birçok cami birçok han hamam böyledir. O vakfın himayesinde o cami yapılır. O cami kesinlikle o vakıfa aittir. Ama burada böyle bir durum yok. Bildiğiniz bomboş arsa. 400 sene önce. O zaman İstanbul'da ya da bulunduğumuz İzmir'de belki de Ankara'da el koyamayacakları yer yok böyle bakarsak olaya. Hızlıca yasanın ışık tuttuğu şekilde tekrar İstanbul halkı lehine bir karar çıkacağını umut ediyorum davamızı başlatıyorum.

"BİR AVUÇ İNSANIN AKLI"

İmamoğlu Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilen "İstanbul Sözleşmesi" ile ilgili görüşlerini soran gazeteciyi "İstanbul Sözleşmesi ile ilgili saatlerce konuşabiliriz. Gündem yoğun. Gündemin içerisinde hafta sonunda bizi en çok üzen konulardan bir tanesi İstanbul Sözleşmesi'nin devre dışı bırakılmasıydı. Kadını koruyan cinsiyet eşitliğini topluma aktaran anlatan ve bunu himayesi altına alan ve de İstanbul ile anılan uluslararası bir sözleşmenin İstanbul'da yapılıyor olması bu kadar kıymetliyken bunu bertaraf etmeyi bir avuç insanın aklı olarak görüyorum. Bütün İstanbul bütün Türkiye buna karşı. Bütün kadınların buna karşı bir direnç göstermesi lazım. Kadını koruyan belki de genç kız ve çocuklarımızın hayata bakışlarını çağdaş bir ülkede yaşama direncini sevincini artıran böyle bir sözleşmeyi bertaraf ettikten sonra bence en büyük dersi bunu bertaraf edenlere kadınlar verecektir diye düşünüyorum" şeklinde yanıtladı.

http://www.ngazete.com/istanbul-sozlesmesi-yaniti-bertaraf-edenlere-en-buyuk-dersi-kadinlar-verecek-72062h.htm

================================


==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==

ŞENOL ÇARIK : BİTMEYEN KRİZ

Kriz bir karmaşadır ve her karmaşada bazıları kaybederken bazıları kazanır…

Belirli tarihsel kırılma anlarında eşiklerde hep krizler büyük buhranlar yaşandı… Savaşlar gerilimler çatışmalar kıtlıklar salgınlar felaketler afetler… Krizler daha da derinleşti…

Dünyadaki ekonomik tablo Koronavirüs salgınıyla birlikte daha da ağırlaşıyor. İnsanlık kapitalizmin giderek daha da vahşileştiği emperyalizm çağında daralan makasın acımasız dişlilerin arasında can çekişmekte.

Bütün insanlığa yetebilecek düzeydeki kaynaklar neden küçük bir kesimin elinde toplanmakta?

Ekonomik kriz ve bunalımlar neden belli bir çevreyi etkilememekte tersine onları zengin etmektedir? Ekonomik krizin nedenleri nelerdir? Krizlerle yaşamak kaderimiz mi?

Koronavirüs salgını ortamında giderek derinleşen ekonomik buhranın ortasında hazırlanan bu çalışmada; Prof. Dr. Korkut Boratav Prof. Dr. Bilsay Kuruç Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Prof. Dr. Duran Bülbül Doç. Dr. Bilin Neyaptı Doç. Dr. Kaan Öğüt Dr. Haydar Lütfü Ejder Ersin Dedekoca Şenol Çarık ve Çetin Ünsalan'ın makaleleri yer alıyor. Sadece mevcut tabloyu yorumlamakla kalmayıp aynı zamanda konunun tarihsel arka plânı ve yapısal sorunlarıyla birlikte anlaşılmasına yardımcı oluyor.



TİMUR SOYKAN : BARONLAR SAVAŞI

'ZİNDAŞTİ OLAYI'NIN PERDE ARKASI

Bu kitap bir roman ya da kurtlar vadisinde geçen bir dizi senaryosu değil. Her sayfası resmî belgelerdeki iddialara dayanıyor ve yeraltı dünyasının gerçeklerini ortaya koyuyor.

'Narcos Türkiye' ile tanışın:

Uyuşturucu baronları…

Devasa malikanelere sığmayan servetler…

Milyarlarca dolarlık zehir piyasası…

Eroin dolu gemiler…

Profesyonel tetikçiler…

Kanlı bir savaş…

İstanbul'dan Dubai'ye İran'dan Kanada'ya uzanan

suikastlar zinciri...

Diplomat görünümlü ajanlar…

Kirli polisler…

Siyasi bağlantılar…

Büyük rüşvetler…

Ve devlet içinde derin bataklık…

Ve skandallar…

Hiç duyulmamış skandallar…



Melih Gökçek başbakan olabilmek için neler yaptı?

AKP kurulmadan önce ABD ziyaretinde neler yaşandı?

30 yıl boyunca nasıl "örgüt" gibi hareket etti?

A Takımında kimler vardı?

Fenerbahçe'ye neden başkan olmak istedi?

Genelev patronları Ankara'da neler yaptı?

Gözaltına alındığında kim kurtardı?

Trafik kavgasında neden silah kullanıldı?

Turgut Özal kime ve neden "dangalak" dedi?

İlk "parsel parsel" satış ne zaman gerçekleşti?

ANKAPARK ihalesinin ucu hangi mafya liderine uzandı?

Osman Gökçek ölen çete lideriyle ne konuştu?

Zekeriya Öz'ü Dubai'de ağırlayan kişinin

Melih Gökçek ile ne ilişkisi vardı?

FETÖ firarisini kim nasıl korudu?

17-25 Aralık'tan sonra FETÖ'ye imar rantı sağlandı mı?

15 Temmuz'dan sonra FETÖ'cü isme parsel verildi mi?

Parsel Parsel bunlar ve daha onlarca sorunun yanıtını veriyor…


Her 28 Şubat geldiğinde tartışılıyor üzerine çok şey söyleniyor. Fakat bu söylenenlerin ne kadarı doğru ne kadarı yanlış. Yazarımız Alican Türk tamamıyla belgelere sadık kalarak 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu kararları öncesi siyasi ortamı

28 Şubat günü yaşananları ve 28 Şubat sonrasını detaylarıyla ele alıyor birçok gerçek olarak sunulanın ve söylenenin doğru olmadığını ve bir grup siyasi tarafından istismar konusu olarak kullanıldığını titizlikle ispatlıyor.

28 Şubat kararları ile ilgili aklınıza gelen her türlü soruya bu kitap ile cevap bulacaksınız. Hiç bir şüphe kalmayacak. Kitap içerisinde; Türkiye'de mevcut cumhuriyet rejimini yıkarak yerine dinî hukuka dayalı bir devlet kurma çabaları (irtica) var mıydı bunlar gerçek bir tehdit miydi yoksa askerlerin "toplum mühendisliği" adına uydurduğu "hayalî" bir düşman mıydı?

28 Şubat gerçekten bir askerî darbe miydi?

Batı Çalışma Grubu (BÇG) bir "cunta yapılanması" mıydı? Bunlar kimdi ve ne iş yaparlardı? Aczmendiler Fadime Şahin - Ali Kalkancı olayları askerlerin bir "tezgâhı" mıydı?

28 Şubat'ta MGK'da ne oldu? Kararlar Erbakan'a zorla mı imzalatıldı? Erbakan Bakanlar Kurulu'nda MGK Kararları hakkında ne dedi?

Kamuda ya da üniversitelerde türban yasağı 28 Şubat'ta mı getirildi?

28 Şubat'ta TSK'dan kaç personel ihraç edildi? Bunlar "dindar" oldukları için mi TSK'dan atıldılar? 28 Şubat'ta imam hatipler ve Kur'an kursları kapatıldımı? 8 Yıllık Kesintisiz Eğitim Yasası askerlerin zorlamasıyla mı çıkarıldı?

O süreçte bir kısım milletvekilinin partilerinden istifa nedeni asker korkusu muydu?

Sincan'da tanklar neden yürüdü? Erbakan tanklar nedeniyle mi istifa etti? Genelkurmay'da CB Demirel'e ve ayrıca yargı ve medya mensuplarına verilen brifinglerde askerler neler söyledi? Silah kullanmaktan söz ettiler mi?

Çevik BİR ABD'ye darbe icazeti almaya mı gitmişti? "Balans ayarı" sözü nereden çıkmıştır? İflas eden bankaların içini askerler mi boşaltmıştır? 28 Şubat'ta FETÖ korunup kollanmış mıdır?

Refah Partisi askerlerin baskısıyla mı kapatılmıştır? AKP'nin doğuşu ile 28 Şubat arasında bir ilişki var mıdır?

28 Şubat Davası'nda neler oldu? Bu dava ile FETÖ kumpası diğer davalar arasındaki benzerlikler nelerdir? Ve daha onlarca soru...

İddia Ediyoruz: Bu ve benzeri daha pek çok soruya İlk kez bu kitapta verilen yanıtlarla bütün Ezberleriniz Bozulacak!

Okurken şaşıracak ve "puzzle"ın bütün parçalarını bir araya getirerek büyük resmi - Türkiye'nin bugününü - göreceksiniz. Bu kitaptan herkesin ama özellikle de o günleri bilmeyen "Z kuşağı"nın öğreneceği çok şey var.

İyi Okumalar…

https://www.kirmizikedi.com/kitap/urun/0ba40502ff6f4a9f87792a6b7863ccb3


Türkiye'nin AB üyelik sürecini anlatan son kitabım Sharp and Sharp [London stanbul] Türkiye tarafından basıldı. Faydalı olmasını diliyorum...

'AB'nin Türkiye Üyeliği (sorunlu ama vazgeçilemeyen ilişki) [III. Baskı]'

'Turkey's Accession to the EU (tainted but irrevocable affinity) [Third Edition]'

Renkli ve İki Dilli Kitap [(Bilingual) İngilizce-Türkçe] 276 sayfa

Türkiye'nin AB üyelik sürecini anlatan bu kitaplar diğerlerinden farklı.

Konular hem İngilizce hem de Türkçe olarak iki dilde kaleme alındı.

İngilizce bölümleri kolay anlaşılması için oldukça yalın biçimde tercüme edildi.

İçeriği desteklemek için çok sayıda renkli grafik tablo ve fotoğraf kullanıldı.

Türkiye AB ilişkileri oldukça dinamik sürekli değişiyor.

Kitap AB Komisyonun Türkiye için en son hazırladığı 2020 ülke (ilerleme) raporu Geri Kabul Anlaşması Vize Serbestisi Göç gibi güncel konuları da kapsıyor.

Ayrıca ekinde ders izlencesi de bulunuyor.

Not: Kitapı  'n11' 'Trendyol' vb sitelerinden sipariş edebilirsiniz.


Kıbrıs tarihinde bugünlerde yaşananları "Geçmişten Günümüze Kıbrıs Gerçeği" kitabımda paylaşırken Şehitlerimizi rahmetle Gazilerimizi şükranla anıyorum.

"...Yunanistan Kıbrıs'a gizlice asker silah mühimmat ve araç yollamaya başlamıştı.

Yunan askerleri gece olduğunda gemilerden çıkıyor garnizonlarına gidiyordu.....

15 Şubat 1964 günü Magosa Limanı'na yanaşan bir Yunan gemisi yükünü boşaltıyordu.

Yükün üzerinde "Matbaa malzemesi Maki (Nikos Sampson'un) gazetesi / Magosa" yazılıydı.

Bir kasa yere düşerek açıldı ve makineli tüfekler tabanca ve el bombaları v. b rıhtıma yayıldı .

Mısır üzerinden de Kıbrıs'a Rus silahları gönderildiği haberleri vardı.

20 Şubat 1964'de 3 Rus gemisi Magosa Limanı'na yüklerini boşalttılar.

Kasaların üzerinde Kıbrıs Hükümeti yazıyordu!

Gemiler Mısır'ın Port Sait Limanı'ndan gelmişti.

Kasalarda Rus silahları bulunuyordu.

Sovyetler Birliği'nden tank ağır silah ve Çekoslovakya'dan da hafif silah alacaklardı.

(1973 senesine gelindiğinde Kıbrıs Türk Alayı'nın değiştirme birliğinin güvenliğiyle görevli olarak bölüğümle Magosa Limanı'na yanaştığımızda çok sayıda Rus hafif ve orta tankı bulunduğunu görecektim...) "

Detaylar kitabımdadır.


"Ben namussuz bir ateist görmedim, namussuz dinci gördüm.

Türkiye'nin en büyük açığı namuslu adam açığıdır."
-Yaşar Nuri Öztürk / Allah İle Aldatmak-
Aramızdan ayrılışının 5. Yılında saygı ve özlemle🙏🌹

FETÖ'nün TSK'deki yapılanmasını tek tek isimlerle anlatan efsane kitap 30'ncu baskıda kalmış ve tükenmişti. Mustafa Önsel'in "Ağacın Kurdu TSK'de Şakirtlerin İşgali Fetullahın Askerleri" 31'nci yeni baskısı ile fakat bu sefer

genişletilmiş güncellenmiş gözden geçirilmiş olarak ve gizlisiz saklısız açık isimlerle okuyucu ile tekrar buluşuyor. İlk 30 baskı okuyucuyu da şok etkisi yaratmıştı yeni 31'inci baskıyla hayret katlanacak ağızlar açık kalacak… 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan yeni bağlantılar olaylar ve isimler "Yok artık!" dedirtecek…

Neler var kitap da…

Kimlermiş bakalım "Zındık Komitesi"nin üç reisi?

Kitabının Harp Akademisinde zorunlu okutulduğu Fetullahçı Örgütün Aksiyon Dergisinin yazar kadrosundaki Başbakan…

Fetullah Gülen'in otomobilinde yakalanan Doktor Üsteğmen 12 Mart 1971 muhtırasının güçlü isimlerinden Orgeneral Faruk Gürler'in nesi oluyor?

12 Eylül öncesi Harbiye'de yaşanan "Devrimci" "Ülkücü" ayrışması…

Zaman Gazetesi yazarına Balyoz Davası ile ilgili "Dik durun!" diyen yüksek rütbeli subay…

Bektaşi olduğu bilinen/sanılan askerlerin fişlendiği flash belleğe ne yapıldı?

Şakirt kime denir?

"Artık şakirt olmayan askeri okullara giremez" diyen yüksek rütbeli subay…

Harbiye'de korkunç yıllar (2008-2014) işkenceler ölümler intiharlar…

Reina saldırısını gerçekleştiren teröristin telefon rehberindeki yüzbaşı…

İstihareye yatan kalkışmacı generalin gördüğü rüya…

Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı sorgu odasından çıkıp intihar eden subay…

"Gay Tayfa" iftiralarıyla başlayan süreç ve Deniz Kuvvetlerine yapılan saldırılar…

GATA'da ve Askeri Yargıda Fetullahçı yapılanmanın boyutları…

Beyin Cerrahından veteriner olur mu?

SAT komando Birliğini lağv etmeye kalkan doktor…

Fetullahçı örgüt için Askeri Yargı ve Askeri Tıbbiyenin önemi…

Genelkurmay Erdoğan'a darbe yapar mı?

Necdet Özel casusluktan yargılanır mı?


Ve daha birçok can alıcı konu…



Gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısınız?
--        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --

Metastaz , Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu

KIRMIZI KEDİ YAYINEVİ

○ Menzilci polisler ilk kez göreceğiniz fotoğraflarında ne yapıyordu?

AKP'li Bakan'ın tarikat şeyhinden özel ricası neydi?

○ Devlette FETÖ'den boşalan koltuklara hangi tarikat nasıl yerleşti?

○ Nedir bu hüsn-ü şehadet ve FETÖ borsası?

○ Hangi cemaat kim için Cumhurbaşkanı'na mektup yazarak kefil oldu?

○ Genelkurmay Başkanı'nın "sahip çıkın" dediği isimler neden tutuklandı?

○ "Kurda kuşa yem etmeyin" denilen işadamı nasıl hapisten çıktı?

FETÖ operasyonlarından çıkarılan "imtiyazlı ortaklar" kim?

○ Hâkim rüşvet alırken gizli bir operasyonla nasıl yakalandı?

○ Hangi gazeteci kendisini MİT'çi diye tanıtıp dolandırıcılık yaptı?

○ Çektirdiği fotoğrafları davaları etkilemek için kullanan ismin arkasında kimler var?

FETÖ operasyonu yapan savcının odasını AKP'liler mi bastı?

○ Erdoğan'ın tehdit edildiği toplantıdan yara almadan çıkan ünlüler kim?

○ Üstü kapatılan telefon görüşmelerinde neler konuşuldu?

İlk kez yazılan gerçeklerle tabular yıkılıyor...

Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu METASTAZ ile devleti esir alan kanserli hücrelere ışık tutuyor.


Metastaz 2: Cendere Barış Pehlivan Barış Terkoğlu

KIRMIZI KEDİ YAYINEVİ

"Okuduğumuz kitap bir yumruk gibi tepemize inip bizi uyandırmadıktan sonra neye yarar?"

Franz Kafka

CHP'li Belediye Başkanları İmamoğlu ve Çerçioğlu için yapılan ahlaksız teklifin arkasında hangi AKP'li Bakan vardı?

○ Pelikancılar AKP içinde hangi operasyonları yaptı ve kimleri fişledi?

○ Yargının arka odalarında hangi ses kayıtları dolaşıyor?

○ Holding patronu cinayetinin üstü hangi yollarla kapatılmak istendi?

○ Hakimler ve savcılar gizlenen skandalları ilk kez nasıl anlattı?

○ Adliyeye getirilen ve içinde 260 bin dolar olan çantanın sırrı neydi?

○ Nurcular devlet içinde nasıl bir ağ kurdu?

○ Yargıdaki Pelikan-Hakyol mücadelesinin perde arkasında ne vardı?

FETÖ borsasının belgesinde neler yazıyordu?

AKP'li bakanlar arasındaki kavganın bilinmeyen nedeni ne?

○ Diyanet'in gizli tarikatlar raporu nasıl sızdı?

○ Öldürülen AKP yöneticisinin eşi sessizliğini bozup neler anlattı?

15 Temmuz raporu aslında neden basılmadı?

○ Kartal İmam Hatip mezunu olmak devlette hangi kapıları açıyor?

○ Erdoğan'ın yakınını hayata döndüren ismin başına neler geldi?

Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan devlette yaratılan çürümeyi ve herkesin hissettiği cendereyi belgeliyor. "Metastaz 2: CENDERE" çarpıcı bir gazetecilik araştırması olarak tarihe geçecek.



- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Turk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare cumhuriyet idaresidir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
Err:502
- - - - - - - - - - - - -
Yalniz bugunku hayatin aci ve yoksul oldugunu, ac kaldiklarini, soguktan usuduklerini, uyuduklari zamanin disinda boyuna calistiklarini biliyorlardi.
Fakat suphesiz gecmis gunler daha kotuydu.
Boyle olduguna inanmak onlari memnun ediyordu

George OrwellHayvan Ciftligi

- - - - - - - - - - - - -
Sevgili Tanri, tanrilar bana hep iyi davrandi, bunun icin tesekkur ederim.

Hayatimda ilk kez her sey olmasini istedigim gibi gidiyor.
Gel anlasalim.
Simdi her seyi bu sekliyle dondur, ben de senden bir daha bir sey istemeyeyim.
Eger tamamsa, bana sakin isaret verme.
Tamam, anlastik.
Minnetimin karsiligi olarak sana sut ve cikolata sunuyorum.
Eger bunlari yememi istiyorsan, bana isaret verme.
Hemen hallediyorum (ham, hum ham).
SIMPSON,HOMER The Simpsons cizgi filminden bir karakter.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 294 Kacmaya imkan saglama

1) Gozaltina alinanin veya tutuklunun kacmasini saglayan kisi bir yildan uc yila kadar hapis cezasi ile cezalandirilir.
2) Hukumlunun kacmasini saglayan kisi cekilecek olan hapis cezasinin suresine gore iki yildan bes yila kadar hapis cezasi ile cezalandirilir. Ancak hukumlunun cezasi
a Muebbet hapis cezasi ise bes yildan sekiz yila
b Agirlastirilmis muebbet hapis cezasi ise sekiz yildan oniki yila
Kadar hapis cezasina hukmolunur.
3) Bu suclarin cebir veya tehdit kullanilarak islenmesi halinde verilecek ceza ucte biri oraninda artirilir.
4) Kacmasi saglanan kisi sayisinin birden fazla olmasi halinde bu sayi goz onunde bulundurularak verilecek ceza ucte birden bir katina kadar artirilir.
5) Bu suclarin gozaltina alinan tutuklu veya hukumlunun muhafaza veya nakli ile gorevli kisiler tarafindan islenmesi halinde verilecek ceza ucte biri oraninda artirilir.
6) Bu suclarin ustsoy altsoy es veya kardes tarafindan islenmesi halinde verilecek ceza ucte biri oraninda indirilir.
7) Bu suclarin islenmesi sirasinda kasten yaralama sucunun neticesi sebebiyle agirlasmis hallerinin veya kasten oldurme sucunun gerceklesmesi ya da esyaya zarar verilmesi durumunda ayrica bu suclara iliskin hukumlere gore cezaya hukmolunur.
8) Gozaltina alinan tutuklu veya hukumlunun muhafaza veya nakli ile gorevli kisinin dikkat ve ozen yukumlulugune aykiri davranmasindan yararlanarak kacmasi halinde alti aydan uc yila kadar hapis cezasina hukmolunur.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder