Murat Muratoğlu: Sermaye kontrolü gelir mi? Geldi mi?
11 Mayıs 2022
Dolar, Türk Lirası karşısında 15.20'yi geçti. Oysa geçmemesi için ellerinden gelen her şeyi yaptılar ama onları da yanlış yaptılar. Ekonomiden, piyasalardan anlamıyorlarsa, bilgileri yeterli değilse gösterdikleri çaba neye yarar?
★★★
Haber ajansı Reuters'ta çıkan haber enteresandı. Habere göre Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bankalardan döviz işlemlerini piyasanın likit olduğu saat 10:00-16:00 saatleri arasında gerçekleştirilmesini istedi.
Resmi mi? Değil! Talebi sözlü olarak iletiyorlar. "İstersen yapma" diyorlar. Kısaca sermayeye emir veriyorlar. Sadece adını koymuyorlar.
★★★
Ben söyleyeyim. Buna "sermaye kontrolü" denilir. Serbest piyasada sermayenin hareketlerine kısıtlama getirme demektir.
Sadece bir emir ile böylesine sert bir tanımlama yapmak mümkün mü?
Öncelikle sana dokunmaması, küçük veya büyük olması değiştirir mi adını? Sadece "bir emir" de değil ki…
★★★
Daha önce ihracatçıların döviz kazancının yüzde 40'ını Merkez Bankası'na satma zorunluluğu getirildi.
Yetmedi, turizmcilerin de döviz gelirlerinin yüzde 40'ını Merkez Bankası'na satma zorunluluğu eklendi.
Kur Korumalı Mevduat yapan kurumlara, Kurumlar Vergisi İstisnası uygulanması kararı alındı. Diğer bir bakış açısıyla yapmayanlar cezalandırıldı.
Bankaların hızlı döviz alış-satış platformları kapatıldı. Nedeni günlük alış-satış yapılmasının azaltılmasıydı.
Bankaların döviz alış-satış kotasyonlarında marj, yüzde 1 ile yüzde 2 arasına çıkartıldı. Farkı fazla tut ki alan caysın… Ancak düşünemiyorlar ki satan da cayıyor… Bir daha alamam diye satmıyor…
Kur Korumalı Mevduat geçiş oranına göre bankaların Merkez Bankası'na yatırdıkları zorunlu karşılıkları ayarlama kararı alındı…
Kur Korumalı Mevduat yapmayan kurumlara, Eximbank ve reeskont kredisi verilmemesi kararlaştırıldı.
Bankalardan kullanılan kredilerin döviz, altın, hisse senedi, kripto gibi araçlara yatırılamaması için sıkı takip edilmesi kararlaştırıldı. Uymayanlara ceza uygulaması başlatıldı.
Göstermişim teminatı, almışım faiziyle parayı… İstersem parayla mangal yakarım üzerinde sosis kızartırım. Yok yapamazsın! Aldığın krediyi nasıl harcayacağını bana soracaksın.
Nitekim bankaların verdiği kredilere de "zorunlu karşılık" getirildi.
Menkul kıymetlerde döviz ile ödemelerin yasaklanması, her türlü anlaşmanın Türk Lirası ile yapılması kararlaştırıldı.
★★★
Bunun yanında bankalara edilen telefonlar, yazılan raporlara müdahaleler, şirketleri arayıp onlara verilen dostça tavsiyeler… Resmi olmayan istekler… Bak yoksa müfettiş gönderirler…
Eğer uyulmazsa da "Türk parasının değerini koruma kanununa" muhalefetten doğrudan cezai işlem uyguluyorlar.
Kaçınılmaz olarak dahası da gelecek. Peki bunlara sermaye kontrolü demeyelim de Mahmut mu diyelim?
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/murat-muratoglu/sermaye-kontrolu-gelir-mi-geldi-mi-7126989/
- - - - - - - - - - - - - - - -
Karimla ben 20 yil cok mutlu yasadik.
Sonra da tanistik.
~Rodney Dangerfield~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Ey İsrail oğulları Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
~BAKARA SURESİ 47..~
- - - - - - - - - - - - - - - -
YELİZ KORAY İLE 2020 DEĞERLENDİRMESİ| Turgay Yıldız
https://www.youtube.com/watch?v=B3TtleDua4U
- - - - - - - - - - - - - - - -
Peygamberden rüyada izin aldığını, hadis kitaplarında ve Kur'an 'da Risale-i Nur kitaplarına dair işaretler bulunduğunu söyler.
Kur'an 'da, Risale-i Nur kitaplarından bahseden ayetler varmış.
~(Şualar 706)~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Contraria contrariis curantur
Karsitliklar karsitliklara iyi gelir
(civi civiyi soker)
~Latince Atasozleri~
- - - - - - - - - - - - - - - -
İNGİLİZ ÇÖPÜ//www.youtube.com/watch?v=AEugP7eBW6c">https://www.youtube.com/watch?v=AEugP7eBW6c
- - - - - - - - - - - - - - - -
kavsak
Ince uzun bir iskelenin ucunda,
denize dikmis gozlerini, kimildamadan,
oylece duruyor adamin biri aksam uzeri.
Onunde su, arkasinda kayalar,
unsurlarin kavsaginda kalakalmis sanki.
Giderek karariyor cevresinde sularin rengi.
Ya bir gemi var bu saatlerde bekledigi,
ya da sulara birakiverecek kendini.
Oylesine ince bir denge ki
~RONI MARGULIES
(Gun Ortasinda, 1992)~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Hastanelerde ayrımcılık var
14 Şubat 2014
Geçtiğimiz hafta bir ameliyat için hastaneye gittim. Heyecan yapmayın, ameliyat olan ben değildim, bir yakınımdı. Zaten heyecan yapmamıştınız değil mi\? İşte siz busunuz.
Ameliyatın ismi bile insanı germeye yetiyor. Son yıllarda bunun yerine operasyon kelimesini kullanır oldular. Bu, insanı daha da geriyor. Cerrah yerine de operatör diyorlar. Adam altı sene tıp okumuş, sanırsın çağrı merkezinde çalışıyor.
Ameliyathanenin önü cenaze evi gibi. Herkes tedirgin, herkes doktorların yüzüne bakıyor. Bir cerrah gayet neşeli bir şekilde salınarak geldi. Gülerek ameliyathaneye girdi. Yahu sen birazdan birini keseceksin, bu neşe niye\? Biz burada ağlamak üzereyiz. Adamın gerçekten cerrah olduğundan şüphelendim. Bu kadar gülecek ne vardı\?
Bizimkini ameliyat edecek doktor da geldi. Baktım yüzünden düşen bin parça. Yaklaştım.
"Hocam birazdan çok önemli bir ameliyata gireceksiniz, kendinizi hazır hissediyor musunuz\?" diye sordum.
"Anlamadım." dedi.
"Eğer kafanıza takılan bir şey varsa, ne bileyim sabah eşinizle tartıştıysanız lütfen özel meselelerinizi ameliyat masasına taşımayın olur mu\?" diye uyardım.
"Alın bunu burdan." dedi.
Tek isteğim işe konsantre olmasını sağlamaktı ama o uygarca tartışmak yerine kaçmayı tercih etmişti. "Doktorlar da ne bilur ciğerun acisuni" diye bağırdım.
Hastabakıcılara bir işaret çaktı. İki kolumdan tutulup götürülürken seslendim. "Hocam lütfen aramızda yaşadığımız tatsızlığı hastaya yansıtmayın. Bu sizinle benim aramda, hastanın suçu yok."
Hastanede ikinci darbeyi hasta yakını olmamla yaşadım. Ameliyat sonrası odada otururken temizlik görevlisi gelip dışarı çıkmamı söyledi. Hastanın yanında sadece refakatçisi kalacakmış.
Şöyle bir durup düşündüm. Hastane çalışanları hastaları gerçekten çok seviyor, ilgi alaka on numara. Fakat hasta yakınları ikinci sınıf insan muamelesi görüyor. Adeta sağlıklı olmak ötekileştirme sebebi haline getirilmiş. Bu ülkede sağlıklıysanız her türlü aşağılayıcı muamele yapılıyor.
Hasta yakınları odaya alınmıyor, ameliyathaneye alınmıyor, tuvalete korkarak gidiyorsunuz, kantinde çay içerken bile istenmiyorum hissi yaşıyorsunuz. Her hareketiniz sakil, ürkek bir ceylan gibisiniz.
Kantinde şöyle bir etrafıma baktığımda özgüveni elinden alınmış tipler gördüm. Burası adeta bir toplama kampına dönüşmüştü. Suçumuz ne\? Hastaya yakın olmak.
Elbette bazı hasta yakınlarının yakışıksız hareketlerini görmüyor değilim. Google'da öğrendiği veya kulaktan dolma bilgilerle doktora iş öğretmeye kalkanlar var. Ama birkaç kendini bilmez hasta yakını yüzünden koca bir hasta yakınları camiasını linç etmek hakkaniyete sığar mı\?
Bu muamele o kadar canımı sıktı ki kantinde çay içerken ayağımı bilerek masaya vurdum ve acı içinde kliniğe koştum. Bir baktım herkes seferber, biri neyiniz var diye soruyor, diğeri telaşla bana yer gösteriyor. Yazıklar olsun ya, dedim. Az önce kapıdan kovuyordunuz, ne oldu da birden kıymete bindik dedim. Tuhaf tuhaf baktılar yüzüme. Tedavi olmak istemiyor musunuz, diye sordu biri. İstemiyorum dedim. Ne zaman insanları sağlıklı veya hasta diye ayırmazsınız, işte o zaman ben de gelip tedavi olurum. Şimdi müsaade ederseniz eve gideceğim, sanırım ayağım kırıldı deyip topallayarak oradan ayrıldım. Umarım bu onlara güzel bir ders olmuştur.
Hastane notları
Hastaların çoğu zaman bir şey yemesi yasak olduğu için gelen yiyecek ve içecekleri hastanın refakatçisi tüketiyor. Buna göre getirin.
Hasta yakınları arasında zaman içinde yeni dostluklar kuruluyor. Arkadaş sıkıntısı çektiğim için ara sıra hastanelere gidip hasta yakınıymışım gibi davranacağım.
Ziyaretçilerin hastanın durumuna üzüldüklerini belli etmek için kederli yüz ifadesi takınmalarının hastanın iyileşmesine katkı yaptığını ispatlayan bir bilimsel araştırma yok.
~Hayatımda ilk defa hastaneye gitmiş oldum. Geçen sene hasta olmuştum, internetten randevu alman gerekiyor dediler. Girdim ve randevu aldım. Ancak internetten randevulaşan insanların başlarına gelenleri haberlerden gördüğüm için güvenemeyip gitmedim.~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Bize Vermekten Bahset
"sahip olduklarınızdan verdiğinizde,
çok az şey vermiş olursunuz;
gerçek veriş, kendinizden vermektir.
çünkü sahip olduklarınız, yarın ihtiyacınız olabilir
diye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi\?
ve yarın, kutsal şehre giden hacılari takip ederken, kemiklerini,
iz bırakmayan kumlara gömen fazla uyanık bir köpeğe ne getirebilir\?
ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan başka birşey değil midir\?
kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
tatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi\?
çok fazla şeye sahip olup, çok az verenler, bunu
gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar,
ki bu da armağanlarını yararsız kılar.
ve bazıları vardır ki, çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler.
bunlar hayata ve hayatın definesine inananlardır,
ve kasaları hiç boş kalmaz.
bazıları sevinçle verirler, bu sevinç onların ödülüdür.
bazıları ise ıstırap içinde verirler ve bu acı onların vaftizidir.
ve bazıları vardır ki, ne vermenin acısını hissederler,
ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar;
onlar, şu vadideki mersin ağacının kokusunu salısı gibi verirler.
böyle kişilerin ellerinde tanrı dile gelir ve onlarin gözlerinden tanrı, dünyaya gülümser.
istendigi zaman vermek güzel bir davranış olabilir; fakat
istenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.
ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak, veriş olayından daha fazla sevinç getirir.
vermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi\?
sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.
öyleyse şimdi verin ve vermenin hazzını mirasçılarınız değil siz yaşayın..
çoğunlukla şöyle dersiniz:
'vereceğim, ama hak edeni bulabilirsem.'
ne koruluktaki meyve ağaçları böyle düşünür, ne de çayırdaki sürüler.
onlar, saklandığında çürüyecek olanı, yaşayabilsin diye verirler.
herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
bir kişi, sizden gelebilecek şeyleri de hak eder.
ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan,
sizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.
faydasından öte, kabul etmenin gerektirdiği cesaretten ve
güvenden daha büyük bir değer var mıdır\?
ve siz kim oluyorsunuz da, onların göğüslerini yırtarak
gururlarını korunmasızca ortaya seriyor, sonra da onlarıin değerlerini örtüsüz ve gururlarını
utanmasız olarak değerlendiriyorsunuz\?
önce kendinizi vermeye hak kazanmış ve verme olayında bir aracı olarak görün.
çünkü gerçekte herşeyi veren hayattır ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediğinizde,
sadece bir tanık olduğunuzu unutuyorsunuz.
ve siz alıcılarr, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz,ne kendinize
ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
hiç bir minnet hissi taşımayın.
bunun yerine, armağanları kanat yaparak, verenle beraber yükselin;
çünkü borcunuzu gereğinden fazla abartmak, annesi özgür yürekli dünya, babası evren olan cömertlik olgusundan şüphe etmek demektir..."
~Khalil Gibran~
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum. Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder