26 Temmuz 2022 Salı

SİNAN MEYDAN: YAZARIN ÖNCEKİ YAZISICUMHURİYET BUĞDAYI

SİNAN MEYDAN: YAZARIN ÖNCEKİ YAZISICUMHURİYET BUĞDAYI

DİYANET BAŞKANINA HUTBE CEVABI

"HUTBELERDE HALİFENİN ADI ANILMAYACAK" KARARINI, "HUTBELERDE ATATÜRK'ÜN ADI ANILMAYACAK" BİÇİMİNDE YORUMLAYARAK HALKI YANLIŞ BİLGİLENDİRDİNİZ.

Geçtiğimiz hafta gazetemizin değerli yazarlarından Saygı Öztürk, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'a, "Hutbelerde Atatürk'ün adı niye yok?" diye sordu. Bu soruya Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Merhumun kendisi istememiş!" diyerek yanıt verdi. Erbaş, bu iddiasına kanıt olarak da 5 Mart 1924 tarihli, Atatürk imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi'ni gösterdi. Osmanlıca orijinali Cumhuriyet Arşivinde bulunan o kararnamede günümüz Türkçesiyle aynen şöyle yazıyor: "Bundan sonra camilerde hutbelerde isim söylenmeksizin 'millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesine' karar kılınmış ve bu karar bütün vilayetlere İçişleri Bakanlığı'nca tebliğ edilmesi için havale edilmiştir." Erbaş, bu kararnameyi şöyle yorumluyor: "Gösterdiğim belge dolayısıyla hutbelerde isim anılmamasını merhumun kendisi istemiş! Daha sonraki süreçte de hiç hutbelere yazılmamış! Ben 50 senedir cumaya gidiyorum, pek hatırlamıyorum. (…) Cumhuriyet tarihi boyunca bu karara hep uyulmuş!" Erbaş, daha da ileri giderek camilerde hutbede Atatürk'ün adının anılması, "Atatürk'ün kararına uygun hareket etmemek anlamına gelir!" diyor.

Ancak Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş doğruyu söylemiyor. Diyanet İşleri Başkanı, tarihi belgeyi çarpıtıp yanlış yorumluyor.

Aslında Diyanet İşleri Başkanı'nın bu çarpıtmasına geçtiğimiz hafta içinde belgelerle cevap verdim. (Bakınız. Saygı Öztürk, Diyanet Hutbe Kararnamesini Yanlış Yorumluyor, 29 Mart 2022) Ancak tarihe not düşmek adına, bugün bir kere daha kendisine belgelerle cevap vereceğim.

HUTBEDE AD OKUNMASI

Öncelikle saltanat, hilafet döneminde her cuma hutbesinde sultan/halifenin adının okunması ile belli özel günlerde hutbelerde devlet büyüklerinin veya bazı kişilerin adının anılması çok başka şeylerdir.

Birincisi: Osmanlı'da hutbelerde sultan/halifelerin adı okunurdu. Bu bir gelenekti. 3 Mart 1924'te halifelik kaldırılınca, 5 Mart 1924 tarihli bir kararla- çok doğal olarak- olmayan halifenin adının hutbelerde anılmasına da son verildi.

İkincisi: Özel günlerde bir kişiyi saygıyla anmak için hutbede adının geçirilmesi söz konusudur. Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün 18 Martlar, 19 Mayıslar, 23 Nisanlar, 30 Ağustoslar ve 10 Kasımlar gibi özel günlerde hutbelerde anılması bu cümledendir. Bu tür özel günlerde Atatürk'ün adının hutbelerde geçirilmesini yasaklayan hiçbir "dinsel" veya "kanuni" hüküm yoktur.

Soru şudur: Diyanet Başkanı Prof. Ali Erbaş, hutbelerde sultan/halifelerin adlarının okunması geleneği ile bazı özel günlerde bir kişiyi saygıyla anmak için o kişinin adının hutbede geçirilmesinin birbirinden çok farklı şeyler olduğunu bilmiyor mu?

"Hutbelerde isim zikredilmesin" denilen 5 Mart 1924 tarihli Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu Kararı. BCA, 30.18.1.1-9.15.13.

O KARARDA KASTEDİLEN ATATÜRK DEĞİL, HALİFE ABDÜLMECİT'TİR.



Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün, 5 Mart 1924 tarihli bir kararnameyle hutbelerde kendi adının anılmasını istemediğini söylüyor. Ancak, 5 Mart 1924 tarihli o kararda isminin anılmaması istenen kişi ATATÜRK değil, HALİFE ABDÜLMECİT'TİR.

Şöyle ki:

3 Mart 1924'te halifelik kaldırıldı. Halifenin yurt dışına sürgün edilmesine karar verildi. Doğal olarak artık var olmayan halifenin adının hutbelerde anılması da söz konusu olamazdı. Bu nedenle halifelik kaldırıldıktan iki gün sonra 5 Mart 1924'te, Atatürk imzalı bir Bakanlar Kurulu kararnamesiyle "Bundan böyle hutbelerde isim zikredilmeden milletin ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi" kararı alındı. Böylece hutbelerde HALİFENİN İSMİNİN ANILMAMASINA karar verildi. İşte, Diyanet İşleri Başkanı'nın "Belgesi de var! Atatürk hutbelerde kendi isminin anılmasını istememiş!" dediği belge bu!

Ancak bu belge, yani 5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararı, hutbelerde bundan böyle "halifenin isminin geçmemesi için" alınmıştır. Diyanet Başkanı Prof. Ali Erbaş'ın iddia ettiği gibi bu kararın camilerde, hutbelerde "Atatürk'ün isminin anılmamasıyla" hiçbir ilgisi yoktur.

İŞTE KESİN KANITLAR

Her ne kadar Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş halka açıklamasa da, 5 Mart 1924 tarihli kararda "hutbelerde isim zikredilmeden" denilirken kastedilen ismin HALİFENİN İSMİ olduğunu kesin olarak kanıtlayan belgeler Cumhuriyet Arşivi'ndedir.

İşte, Diyanet İşleri Başkanı'nın halka açıklamadığı o belgelerden bazıları:

5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararının ardından, 6 Mart 1924 tarihli bir belgede, "Halife ve hilafet mevcut olmadığından hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesinin ilgililere tebliği" isteniyor.

Bu belgede geçen "halife ve hilafet mevcut olmadığından" ifadesiyle açıkça hutbelerde artık HALİFENİN ADININ ANILMAMASI istenmektedir.

Cumhuriyet Arşivi'nde buna benzer başka belgeler de var. Örneğin, 7 Mart 1924 tarihli başka bir belgede de "Halifenin durumu ve halifelik makamının kaldırılması dolayısıyla hutbelerde -isim zikredilmeksizin- "millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dair dua edilmesi" istenmektedir. (Cumhuriyet Arşivi: 51.0.0.0-2.1.30, 7 Mart 1924) Burada da "halifelik makamının kaldırılması dolayısıyla" denilerek açıkça hutbelerde artık HALİFENİN ADININ ANILMAMASI istenmektedir.

Yani, Diyanet İşleri Başkanı'nın iddia ettiği gibi konunun Atatürk'le bir ilgisi yoktur; konu kaldırılan halife ile, dolayısıyla son halife Abdülmecit Efendi ile ilgilidir. 3 Mart 1924'te halifelik kaldırıldıktan sonra, 5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi'nde, 6 Mart 1924 ve 7 Mart 1924 tarihli belgelerde "isim zikredilmesin" denilirken kastedilen HALİFENİN İSMİDİR.

Tekrar başa dönersek: Hutbelerde ad okunması saltanat/hilafet döneminin âdetiydi. Atatürk, saltanat ve hilafeti kaldırıp laik bir devlet kurdu. Halifeliği kaldırdıktan sonra da "Her Cuma hutbesinde halifenin adı yerine benim adımı anın!" da demedi. Tabii ki Cumhuriyet döneminde, saltanat/hilafet dönemlerindeki gibi her cuma hutbesinde Atatürk'ün adı anılmıyor. Zaten laik bir ülkede devlet adamlarının sultan/halifeler gibi her hutbede adı geçmez. Atatürk de bunu istememiş. Ancak 10 Kasım, 29 Ekim, 30 Ağustos, 18 Mart gibi özel günlerde hutbelerde Atatürk'ün adının anılması saygının, minnetin bir ifadesidir ve bunun önünde hiçbir engel yoktur.

"Halife ve hilafet mevcut olmadığından hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesini" isteyen belge (BCA, 51.0.0.0-2.12.8, 6 Mart 1924)

BİR ZAMANLAR CAMİLERDE ATATÜRK'ÜN ADI ANILIRDI

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 5 Mart 1924 tarihli Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu kararından sonra Atatürk'ün adının "hutbelerde hiç yazılmadığını" iddia ediyor. "Ben 50 senedir Cumaya gidiyorum, pek hatırlamıyorum!" diyor. Oysa bu iddiası da doğru değil!

3 Mart 1924'te halifelik kaldırıldı. 5 Mart 1924 tarihli ve Cumhurbaşkanı Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu kararında, –artık halifelik kaldırıldığı için– bundan sonra hutbelerde halifeye değil, "millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi" istendi. "Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi" bağlamında, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren 29 Ekim, 30 Ağustos, 10 Kasım gibi özel günlerde camilerde Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten rahmetle, minnetle söz edildi.

Atatürk döneminin tanıklarından Ercüment Demirer, ilk baskısı 1968'de yapılan "Din, Toplum ve Atatürk" adlı kitabında aynen şunları yazıyor: "Elimizde bir hutbe kitabı var… Kitabın ismi 'Hutbe Hocası'dır. 1926 yılında İstanbul'da Ahmet Kamil matbaasında basılmıştır. Yazarı, Fatih müderrislerinden İstanbullu Hacı Hayri Efendi'dir. Bu hutbe kitabı cumhuriyetin ilanından 3 yıl sonra basılmıştır. Şimdi elimde bulunan 'Hutbe Hocası' isimli kitabı açtım. 9. sayfasında yazılı olanları kelimesi kelimesine aynen buraya aktarıyorum: '(…) Bizim için büyük bir nimet olan Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı ve İsmet Paşa'yı ancak Allah yetiştirdi. Onlar ile Türk Müslüman topraklarını aydın ve temin etti. Harp planlarını hazırlamayı o aslanlara nasip etti. (…) Türkiye Cumhuriyeti dünya durdukça dursun, Cenab-ı Hak, Gazi Mustafa Kemal Paşa'mızı ektarı maneviye ve maddiyeden masun ve mahfuz eylesin!' Ercüment Demirer şöyle devam ediyor: "İşte Aziz okuyucularım, sizlere gerçek bir vesika sundum. Atatürk hayatta iken din adamlarımız tarafından da çok sevilirdi. Atatürk hayattayken cuma günleri minberlerde bu mealde hutbeler okundu…" (Ercüment Demirer, Din, Toplum ve Atatürk, 2. bas., İstanbul, 1999, s. 28-29)

Atatürk döneminde hutbelerde zaman zaman Atatürk'ten de söz edildiğini kanıtlayan bir belge de bende var. Elimde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, Ahmet Hamdi Akseki'ye hazırlattığı 1937 tarihli, 151 hutbeden oluşan iki cilt "Yeni Hutbelerim" adlı hutbe kitabı var. Atatürk döneminde imamlara ve hatiplere dağıtılan bu hutbe kitaplarında, "Fertlerin de Cemiyetlerin de Hayatı Mücahade İle Kazanılır" başlıklı 150. hutbede, İstiklal Mücadelesinin öneminden söz edilirken Atatürk'ten de -büyük harflerle- şöyle söz edilmektedir:

"Cihan Harbinde mağluplar arasında bulunan (…) milletimiz zayıf görülerek ana yurdumuz parçalanmak, milletimiz mahvedilmek için Garbın umumi baskısına uğramadı mı? Erzurum'dan, Sivas'tan yükselen BÜYÜK GAZİ'NİN (CİHAD!) kumandasını işiten millet, onun halaskar hariminde toplanarak kükremiş aslanlar gibi bu müstevlilerin kükremiş ordularına saldırmadı mı?" (A. Hamdi Akseki, Yeni Hutbelerim, 1937, C. 2, s. 504)

"İşte vatan ve istiklal müdafaası hususunda dinimizin bize gösterdiği yol budur. İstiklal Harbi'nde milli hareketimiz de böyle başlamıştı. O zamanlar ecnebilerden himaye aramak isteyenlere BÜYÜK ÖNDER, 'Hayır Efendiler! Memleket, merhamet dilenmekle değil, müdafaa ile kurtarılır' demiş ve milleti müdafaaya sevk etmişti." (Yeni Hutbelerim, 1937, C. 2, s. 509)

Açıkça görüldüğü gibi Atatürk döneminde Rıfat Börekçi'nin başında bulunduğu Diyanet İşleri Başkanlığının, A. Hamdi Akseki imzalı hutbe kitaplarında Atatürk'ten de söz ediliyor. Belgeler, "Hutbelerde Atatürk'ün adı hiç geçmezdi!" diyen bugünkü Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş'ın iddiasını çürütüyor.

Peki, günümüzde hutbelerde isim geçmiyor mu?

A.Hamdi Akseki, Yeni Hutbelerim, C.2, 1937, s.504

A. Hamdi Akseki, Yeni Hutbelerim, C.2, 1937, s. 509

2011-2021 arasındaki Diyanet'in hutbe arşivine bakıldığında hutbelerde Atatürk'ün dışında pek çok tarihi kişinin isminin geçtiği görülüyor. Örneğin, 15 Mart 2013 tarihli "Şehitlik ve Çanakkale" başlıklı hutbede "Şüphesiz bu başarının en önemli sırlarından biri şehadet arzusuydu. Şehadet arzusu Çanakkale'de zafer, Akif'in dilinde destan, Seyit Onbaşı'da muazzam bir güç oldu" denilerek Mehmet Akif ve Seyit Onbaşı'dan söz edilirken, Anafartalar Kahramanı Atatürk'ün adı anılmıyor. 2015 yılında üç ayrı hutbede Mehmet Akif'ten söz ediliyor. 2017 yılındaki hutbelerde Sultan Alparslan ve Fatih Sultan Mehmet gibi isimlerden söz ediliyor. Kısacası 2011-2021 arasında özel günlerdeki hutbelerde Akif'ten, Seyit Onbaşı'dan, Alparslan'dan, Fatih'ten söz edilirken Atatürk'ten söz edilmiyor.

Gerçek şu ki, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 5 Mart 1924'te "artık hutbelerde isim zikredilmeyecek" denilerek HALİFENİN İSMİNİN ANILMASINI YASAKLAYAN kararı çarpıtıp, bugün özel günlerde hutbelerde Atatürk'ün adının anılmamasına gerekçe yapmaya kalkmıştır. Yaptığı son derece yanlıştır.

https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/sinan-meydan/diyanet-baskanina-hutbe-cevabi-7051870/

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

Ben askerligin herseyden ziyade sanatkarligini severim.
1912.

~K.Ataturk~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Kalbini maddeyle doldurma ki, onunla beraber eskimeyesin.

~Anonim Nasihat~

- - - - - - - - - - - - - - - -

SOKAKTA GIDERKEN

Sokakta giderken, kendi kendime
Gulumsedigimin farkina vardigim zaman
Beni deli zannedeceklerini dusunup
Gulumsuyorum.

~O. Veli , Varlik 1940.~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Sahteligin de dogruluk gibi tek bir yuzu olsa her sey daha kolay olurdu. O durumda yalanci ne soylediyse, tam tersini dogru kabul ederdik. Oysa gercegin zittinin, yuz binlerce yuzu ve sonsuz bir alani vardir..

~Michel De Montaigne~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Biz İki Balıktık

Biz iki balıktık, aşk da bir deniz
Yüzerdik koylarda gamsız, kedersiz
Bıraktık sularda gümüşten bir iz.

Keskin kancalara taktılar bizi
Çırpındık kıyıya çektiler bizi.

Şimdi gözlerimiz cam gibi parlar
Üstümüze gelir evler duvarlar
Nerde aşk denizi sonsuz dalgalar\?

Keskin kancalara taktılar bizi
Çırpındık kıyıya çektiler bizi...

~Orhan Seyfi Şirin~

- - - - - - - - - - - - - - - -

LAVINIA

sana gitme demeyecegim
usuyorsun ceketimi al
gunun en guzel saatleri bunlar
yanimda kal

sana gitme demeyecegim
gene de sen bilirsin
yalanlar istiyorsan yalanlar soyleyeyim
incinirsin

sana gitme demeyecigim
ama gitme lavinia
adini gizleyecegim
sende bilme lavinia

~ozdemir asaf~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Normal olmamız gerektiği kavramını aşmalıyız. Bu olağandışı olma şansınızı çalar ve sizi sıradanlığa götürür."

~Uta Hagen~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir.
İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır.
Yalnız ilmin ve fenin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır.
Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir.

~Mustafa Kemal Atatürk~

- - - - - - - - - - - - - - - -

IZMIR YOLLARINDAN SON MEKTUP
. . . . . .
Belki simdi sana son
Sozlerimi yazmadan
Gozlerim kapanacak.
Belki var daha bes on
Dakikalik bir zaman.
Anne, icin yanacak
Mektubum okunurken.
Beliren bir emeli
Cok gorme bana sakin.
Ben Tanriya en yakin
Bir yola sapiyorum,
Milletimin ugrunda
Turbemi yapiyorum.
Dusundum huzurunda
Ebedi bir aksamin,
Dusundum ki babamin
Dizi dibinde gecen
Yirmi iki seneden
Elimizde kalan ne\?
Sorarim sana anne:
Madem ki gun gelecek,
Herkes ayni melegin
Onunde egilecek,
Nicin o gune degin
Can sesleri duyayim\?
Bugun de bir yarin da.
Birakin uyuyayim
Izmir kapilarinda
Ediyorum emanet
Seni Anadoluya
Sutunden, emeginden
Ne verdinse helal et.
Soyle Hacere o da
Hakkini helal etsin,
Gonulcugu dilerse
Baskalarina gitsin...
Ben ermeden murada
Ecel kirdi kolumu;
Artik beyhude yere
Beklemesin yolumu.
O ne anne, o guzel
Gozlerinden akan ne\?
Geri donemem diye
Agliyor musun anne\?

~Kemalettin Kamu~
OrajKalip

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder