10 Mayıs 2014 Cumartesi

Mustafa Mutlu: Sadece o polisin yakalanması yetmez…

En önemlisi Gezi Olaylarında polisi azmettirenin cezasız kalmasıdır.
Emre itaat eden suçludur.
Emri veren de suçludur.
Bunlar hep Yüce Divanlık suçlardır.

Güvenpark, Ankara, Kızılay Meydanı'nda bulunan parktır.
Clemens Holzmeister tarafından meydana bir park ve anıt yapımı projesi sonucu yapılmış, içine Güvenpark Anıtı yerleştirilmiş, park adını bu anıttan almıştır.
Eğer demokratik nizam devam ederse bu suçların cezaları adli sistemde yerini bulur.
En kötüsü hapis cezası falan olur.
O yüzden diktatörler için bile en iyisi demokrasi.

Ama, eğer işler karakolda biterse, o zaman kötü.
Kızılay Meydanında kavşağın tam ortasındaki büyük direk bana göre bayağı riskli.
Aslında o direk yeteri kadar büyük değil.
Herşeyden önce kapasitesi az en çok birkaç kişi alabilir.
Bir de Güven Parkında anıtın ardındaki ağaçlar var.
İnanın bunlar bile yerine göre lüks kaçabilir.
Romanoflar, Çavuşeskular, Musollini falan hatırlanmalı.


Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA
 


Mustafa Mutlu: Sadece o polisin yakalanması yetmez…


Elvan ailesinin avukatları dün müjdeli haberi verdi:

Berkin'i öldürme ihtimali bulunan polisler belirlenmiş!

Avukat Evrim Deniz Karatana, Berkin Elvan'ın vurulduğu anda, olay yerinde gaz fişeği atan polislerin fotoğraflarını gazetecilere dağıtmış…

TOMA'dan çekilen ve Berkin Elvan dosyasına giren o görüntülere göre katilin bulunmasına ramak kalmış…

İyi de…

Tetiği çeken mi katil, emri veren mi?

Yoksa halkına acımasızca saldıran polisi kahraman ilan edip, halkın ödediği vergiyle "ikramiye" dağıtan siyasetçi mi?

***

Diyelim ki Berkin'in ölümüne neden olan gaz fişeğini atan polisi bulduk…

Ya sonra?

Ethem'i, Ali İsmail'i vuran polisler belli oldu da ne oldu?

Sistem; özenle bezenle korumuyor mu bu, "resmi üniformalı" katilleri?

Onları bırakıp gencecik evlatlarını kaybeden aileleri yargılamıyor mu?

***

Ciddiyim; diyelim ki bulduk Berkin'i vuran polisi…
Sonra ne olacak?

Hak ettiği cezayı verebilecek miyiz?

Hayır…

Onu kışkırtan siyasetçiyi de yargılayabilecek miyiz?

Hayır…

Verdikleri talimatlarla polisi "şiddet makinesi"ne dönüştüren Vali'yi, Emniyet Müdürü'nü hakim önüne çıkarabilecek miyiz?

Hayır…

Polisin gaz fişeği kullanmasını yasaklatabilecek miyiz?

Hayır…

Orantısız güç kullanımını tarihe gömebilecek miyiz?

Hayır…

Sorarım size; o zaman ne işe yarayacak Berkin'i vuran polisin yakalanması?

Tıpkı sanıkları belli olan diğer davalarda olduğu gibi, ölen suçlanmayacak mı?

***

Sakın yanlış anlaşılmasın:

Berkin'i vuran o gaz fişeğini atan polisin bulunmasını ve her ne kadar uyduruk olacağını bilsem de yargılanmasını en çok isteyenlerdenim…

Ama yetmez!

"Talimatı ben verdim" diyen de yargılanmalı…

Halkı kışkırtandan da hesap sorulmalı…

Polise, "kiralık katil" muamelesi yapıp, uyguladığı şiddet için "başarı primi" veren de dize getirilmeli!

Aksi halde Berkin'in dosyasını bir şekilde kapatırsınız ama…

Başka Berkinler'in ölmesini engelleyemezsiniz!

40 BİN TL!

Haberand.com isimli sitenin haberine göre Başbakan'ın Başdanışmanı "çakma yiğit", Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliğine atanmış.

Ulaştırma Bakanlığı kaynakları da bu atamayı doğrulamış…

Şimdi sıkı durun:

Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeleri ayda 11 bin TL maaş alıyormuş…

Ayrıca yılda 350 bin TL de "huzur hakkı…"

Yani bizim çakma yiğit arkadaş, üstün hizmetlerinin (!) karşılığını ayda 40 bin lira gibi bir parayla fazlasıyla alacakmış…

Tabii; Başdanışmanlık maaşı hariç!

Devir değişti:

Eskiden bal tutan parmağını yalardı, şimdi Başbakan'ı yalayan malı götürüyor…

GÜNÜN SORUSU

Rüşvet olarak 700 bin liralık saat almakla suçlanan eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Meclis Kürsüsü'nden yaptığı savunmasında,
"Saatin ilanını gazetede gördüm.
Zarrab aldı ama parasını ben ödedim.
Garantisi benim adıma"
dedi…
Sorularım kendisine:

Saat firması açıklamış; bu saatin reklamı hiçbir gazeteye verilmemiş…
Bu durumda siz rüya mı gördünüz?

Garanti belgesinde isim yazılmazmış; sizin isminizin yazılı olduğu garanti belgesini neden kürsüden göstermediniz?

Madem parasını siz verdiniz, saati neden Zarrab aldı?
Bunun mantıklı bir açıklaması var mı?

Parayı siz verdiyseniz, o para hangi hesabınızdan çıktı?

ÜÇ FİDAN, İKİ İSİM!

Dün Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmelerinin 42'nci yıldönümüydü.

Yurdun dört bir yanında anma törenleri düzenlendi, romantik konuşmalar yapıldı.

Ama bir gerçek asla dile getirilmedi:

O da bu üç fidanın darağacına hangi siyasetçinin hırsları yüzünden gittiğiydi.

Bilirsiniz ben, "Kral Çıplak" demeyi hayatın kuralı sayan bir gazeteciyim.
Genç nesillerin öğrenmesi için iki konuyu hatırlatmak istiyorum:

***

Bir : Bu üç idamın gerçekleşmesinin baş aktörü, bugün "ulusalcı, Atatürkçü ve barışçı" olan Süleyman Demirel'dir…
Gazeteci Altan Öymen, 1976'da kaleme aldığı yazısında, Demirel'in bu konudaki tavrını şöyle anlatıyor:

"Süleyman Demirel, Mobilya Yolsuzluğu'ndan yargılanan yeğeni Yahya Demirel'le ilgili olarak, '25 yaşında çocukla uğraşıyorlar' diyor.
6 Mayıs 1972'de ise idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin'in idam kararları oylanıyordu.
Süleyman Bey, Adalet Partisi Grubu'nun en önünde oturuyordu.
Elini 'İdama evet' için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu.
Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü.
İdamlar kabul edilmişti.
Deniz ve Yusuf da 25 yaşındaydı.

Süleyman Bey onlar için hiç '25 yaşında çocuklar' demedi.

İdam edilmelerini istedi.
İsteğine ulaştı da…"

***

Ve iki: O idam kararlarını alan Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no'lu Mahkemesi'nin Başkanı, Ali Elverdi'ydi.

1974 yılında Tuğgeneral rütbesi ile emekliye ayrılan ve 1975 seçimlerinde Adalet Partisi'nden Bursa Milletvekilliği ile ödüllendirilen Ali Elverdi nasıl öldü biliyor musunuz?

17 Nisan 2010 günü, soluk borusuna yemek kaçması sonucu boğularak!

***

İlk sorum Demirel'e: Bugün vicdanınız sızlıyor mu?

İkincisi size: Ali Elverdi'yi kaç kişi biliyor!

GÜNÜN İSYANI!

Cumhurbaşkanlığı seçimine 90 günden biraz fazla bir süre kaldı ama muhalefetin adayı hâlâ belli değil…
İsyanım Meclis'te grubu bulunan muhalefet partilerine:

Aday belirlemekte geciktiğiniz her gün, ibrenin biraz daha fazla AKP'ye döndüğünü görmüyor musunuz?


a45UyF587661-201307301451-undefined

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Sine scientia ars nihil est
Bilgi olmadan sanat bir hictir.

Latin Atasozu
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder