6 Mayıs 2014 Salı

Rifat Serdaroglu : SIRADA KİM VAR?


Rifat Serdaroglu : SIRADA KİM VAR?

Öyle bir derde kardık ki sormayın!

Derdin adı kangren olsaydı, bu kadar canımızı yakmazdı.
Adam her gün bir yerimizi koparıyor, başımızı eğdiriyor, birazcık kafası çalışan ve utanma duygusu olanları, utancından yerin dibine sokuyor.

En son, Almanya Cumhurbaşkanı'nın da ağzının payını verdi, gaz çıkarmış gibi rahatladı!
Erdoğan ailesinin gazeteleri neler-neler yazdılar.
Adam canını zor kurtardı, gitti.
Daha da gelmez.
Gelmez de, adam memleketine gider-gitmez aynı sözleri yine söyledi.
Üstelik Alman politikacılar, Türkiye-AB görüşmelerinin dondurulmasını istediler!

Bak Türkiyeli; Devletlerarası ilişkilerde "Diplomasi" denen bir gerçek vardır.

Siz de Türkiye gibi çok önemli bir ülkenin Başbakanısınız.
Bir sokak fedaisi değilsiniz.
Sizi ziyarete gelen konuğunuz, sizi- milletinizi üzecek-incitecek yanlış sözler kullanabilir.
Eğer kafanızda bilgi, yapınızda görgü, tıynetinizde
"Devlet Adamlığı" varsa, konuğunuza diplomatik lisanla öyle bir yanıt verirsiniz ki, hem o pişmanlık duyar, hem siz yücelirsiniz.

Ya şimdi ne oldu?
Haklı iken haksız duruma düştünüz.

Konuğunuz olan Cumhurbaşkanı, sizi Cumhurbaşkanı Gül'ün yanında ve TV canlı yayınında ağır eleştiri yağmuruna tabi tuttu.
Sonra geldi, aynı şeyleri yüzünüze karşı söyledi.

Bunların karşılığında siz kendi parti grubunuzda, bindirilmiş kıtaların tezahüratları arasında, konuğunuza defalarca ve kaba bir üslup ile hakaret ettiniz.

Hâlbuki söylenecek akıllıca bir cümle hem sizi yüceltir, hem de amacınıza ulaşmış olurdunuz.

Örneğin;

"Sayın Cumhurbaşkanı Türk Devletinin konuğudur.
Biz Türkler konuğumuzu en iyi şekilde ağırlarız.
Bizler binlerce yıldır bu topraklardayız.
Dünya durdukça da buradayız.
Dünyanın en köklü, en asil milletlerinden biriyiz.

Bizim tarihimizde utanacağımız, tüm insanlık tarafından suçlanacağımız, hiç bir olay yoktur.
Geçmişinde 6 Milyon Yahudi'nin soykırımından suçlu bulunmuş ve bu korkunç olaydan ders almış bir dost devletin
Sayın Cumhurbaşkanının düşüncelerine elbette gereği gibi değer veririz.

Kendilerine, her yıl milyonlarca Alman'ın yaptığı gibi Türkiye'yi ziyaretlerinden dolayı teşekkür eder, en kısa zamanda tekrar bekleriz…"

Gördünüz mü?
O kadar da zor değilmiş, değil mi?

Değerli Okurlar;

Devleti yönetenlerin doğru kararlar verebilmeleri için öncelikle vücut sağlıklarının, akıl sağlıklarının, ruh sağlıklarının yerinde olması ve korkacak bir şeyleri olmaması gerekir.
Böyle devlet adamları, bilimi-uzmanlığı-tarihi-geleceği araştırmayı-danışmayı önemserler ve ülkelerine huzur verirler.

Böyle davranmayan, özellikle korkacak bir şeyi olanlar, hem ülkelerinin hem de kendilerinin felaketine sebep olurlar.

Bir ülke düşünün;

*Ülkenin 4 Bakanı, Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet iddialarının ciddiyeti karşısında, Bakanlıktan istifa ediyorlar.
Kendi partileri bile suçlamaları önemseyip 4 Bakan hakkında
"Soruşturma Komisyonu" kuruyor, istifa edenlerden bir Bakan "Ben ne yaptıysam Başbakan emrettiği için yaptım" diye televizyon canlı yayınında konuşuyor.
Başbakan, sanki Bakanlar Kurulunun başı değilmiş, Bakanlar Kurulu birbirlerine karşı
"müteselsilen sorumlu" değilmiş, yolsuzluk yapan Bakanları kendisi görevlendirmemiş gibi, hala yerinde oturabiliyor?

Bir ülke düşünün;

  • Ülkenin Başbakanı, Yargı Erki için "Yargı Belası" diyebiliyor.
    Elinde hiçbir belge-bilgi-mahkeme kararı olmadan Yargıçlara ve Savcılara
    "Çete-Haşhaşin-Örgüt üyesi-Ahlaksız" diye hakaret ve küfür edebiliyor.
    Ülkenin Adalet Bakanının, Savcılara
    "soruşturmayı durdur" diye talimat verdiği iddia edilebiliyor.

    Ülkenin İçişleri Bakanı, Polise
    "O Savcının emirlerini dinlemeyin, gerekirse 4-5 adam gönderip, Savcıyı da tutuklatırım" deme cesaretini kendinde bulabiliyor.
    Yüzlerce Savcı ve Yargıç, hiçbir haklı gerekçe göstermeden tayin ediliyor.

    10 bine yakın polis her türlü kanunsuzlukla darmadağın ediliyor.

Bir ülke düşünün;

  • Başbakan kendi çocuklarıyla telefonda "Para Sıfırlama" operasyonu yapıyor ve tüm dünya bu çirkin konuşmaları dinliyor!
    Önce montaj-dublaj diyen kişi, sonra konuşma arasında bunların doğru olduğunu ağzından kaçırıyor, ama hala koltukta oturmaya devam ediyor!
    Tüm bunlar yazabileceklerimin kırkta biri bile değil.

Bu şartlarda kim ülkeyi yöneten kişinin sağlığı, düşünce sistemi hakkında olumlu konuşabilir?
Kim ülkenin ve Türk Milletinin geleceğinden emin olabilir?

Şimdi sırada bağırılacak, hakaret edilecek, küfür edilecek hangi devlet adamı var?

Not; Bu yazı yüzünden beni mahkemeye veren olursa, Uzman Hekimlerden oluşan bir heyet önünde herkesin kontrol edilip, rapora bağlanmasını sağlayacağım.
Hiç olmazsa kim akıllı, kim deli öğrenmiş oluruz…

Sağlık ve başarı dileklerimle 01 Mayıs 2014

Rifat Serdaroğlu


a45UyF587661-201307301451-undefined

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Buyuk zekalar, birlikte dusunur.

Macolm X
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder