5 Mayıs 2014 Pazartesi

Selcan Taşçı: Bu "insanlık suçu"na son verin!

Ağayla marabası, ağanın en güzel atının koşulduğu en süslü arabayla kasabaya inmektedirler.
Ağa arabadadır, maraba ise arabanın yanında yürümektedir.
Yerde taze bir tezek kümesi görürler.
Üzerinde sineklerle etrafa koku salmaktadır.
Ağa, marabasıyla alay etmek ister.
''maraba'' der, ''şu tezeği ye, atla araba senin.
Sen bineceksin, ben yürüyeceğim.'
'
Maraba ata bakar, arabaya bakar.
Ağaya da zaten gıcıktır.
Oturur, midesi bulana bulana tezeği yer.
Ağa iner, maraba sahip olduğu arabaya biner.
Ağa çok bozuktur.
Durduk yerde en güzel atını, en güzel arabasını marabaya kaptırmıştır.
Maraba da bozuktur.
Durduk yerde tezeği yemiştir.
Ağanın daha güzel atlar alacak parası, daha güzel arabalar alacak imkánı vardır.
Üstelik ne ata, ne de arabaya bakacak parası vardır.
Dönüş yolunda gördükleri tezek, her ikisinin de beklediği andır aslında.
Maraba, ağadan intikam almak için ''ağa, ağa'' der, ''sen şu tezeği ye, at ve arabayı geri al''.
Ağanın beklediği de böyle bir fırsattır.
O da oturur tezeği yer.
Arabaya kurulur, atı kamçılar.
Köye girerlerken maraba, ağaya seslenir, ''köyden çıkarken araba senin, at senindi.
Yürüyen de bendim.
Köye giriyoruz.
At senin araba senin.
Yüreyen yine ben.
Ağam iyi de biz bu boku niye yedik?'
'

Birkaç önemli konuya birden değinmiş yazar.

Bana göre ilki ve en önemlisi artık şu Balyoz neyim türünden sahtekarlık ve madrabazlıkların son bulması.
Bu çok büyük ihtiyaç.
Can yakıyor, yürek yaralıyor, nefret üretiyor, kinlendiriyor.
Uzadıkça daha kötü oluyor.
Daha şimdiden intikam arayışları zirve yapmış durumda.
Zalimler en azından kendi geleceklerini düşünmeli.
Bugün ne kadar ettilerse, yarın o kadar bulacaklar.
Zalimler aslında kendi cürümlerinin cezasını zulmettiklerine uyguladıklarıyla belirliyor.
Emini, kesinlikle eminim, günümüzün zalimleri ettiklerinden daha azını görmeyecek.

Bir de şu kronikleşmiş Ermeni Soykırımı konusu var.
Suçlayanlar suçladıklarının sessiz kalmasını, katlanmasını, boyun eğmesini bekliyor.
Oysa eşyanın tabiatına aykırı.
Suçladıkça suçlanıyorlar, eşeledikçe başka kirli şeyler çıkıyor.
Tartışma günden güne çirkefleşiyor.
Nefret üretmekten başka da birşeye yaramıyor.
Çoktan unutulan ve unutulması gerekenleri tekrar tekrar her iki toplumun da önüne getiriyor.
Evet, suçlananların da söyleyecekleri var, ve bu hoşunuza gitmeyecek.

Ermenilere ilişkin söylenmiş olanlar Kürt ve Zaza isyanları için konuşulanlardan çok da farklı değil.
Son kararımdır.
Osmanlı'nın yıkılması, ve cumhuriyetin kurulması sırasında görülen bütün isyanlarda,
İsyan edenlere hak verenler ve isyanları bastıranları lanetleyenler,
Türklerin Anadolu'daki varlığından rahatsız olanlardır.
Gerek Osmanlı döneminde gerekse Cumhuriyet döneminde eğer bir yerlerde bir isyan bastırılamamışsa oradan Türkler sürülmüştür, azınlık haline sokulmuştur.
Tam tersine nerelerde Türkler isyanları bastırabilmişse oralar bugün Türk toprağıdır.
Bundan rahatsız olanlar Türkler olamaz, olmamalı.

Geçmişe bakarak, bu gün de aynı şey geçerli.
Günümüzün isyancılarına hak verenler, isyanı bastırmaya çalışanları lanetleyenler bölünmeden yana olanlar, birliğe karşı olanlardır.
Çukurcada karakol inşaatını protesto edenlerle beraber olanlar tıpkı eskinin Rumları, Sırpları, Ermenileri gibi ayrılmak isteyenlerdir.
Karşı çıkanlar da birlikten yana olanlardır.

Ayrılıkçılara hak verenleri ayrıldıktan sonraki işler için uyarmak isterim.
Hem şöför yanı hem de beleş olamaz.
Kürtler ayrıldığında artık İstanbul'da, Antalya'da, İzmir'de olamaz.
Kalanlar tıpkı Ermeniler gibi biz Türk olduk elhamdülillah diyecektir.
En az yüzyıl Türkçeden K harfini, Kürtçeden de T harfini çıkarmak gerecektir.

Benim tahminim.
Uzun vadede belki de Türkiye büyüyerek bu maceradan çıkacak ama, çok fazla can yanmış, kan akmış olacaktır.
Sonunda herkes tıpkı ağayla maraba fıkrasında olduğu gibi, "peki biz bunca boku neden yedik" diyecektir.

Kürtlerle Türklerin cilveşmesi bu şekilde son bulacaktır.


Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


Selcan Taşçı: Bu "insanlık suçu"na son verin!

Bu haftanın ilk mektubu Mamak'tan…

Balyoz Davası kapsamında 135 Deniz Kuvvetleri, 41 Hava Kuvvetleri, 38 Kara Kuvvetleri ve 24 Jandarma personeli olmak üzere 238 TSK mensubunun "sözde bir yargılama ve üretilmiş dijital delillerle, haksız yere" 16-20 yıl ağır hapis cezalarına mahkum edildiğini hatırlatan Deniz Kurmay Albay Engin Kılıç, "düşman askerlerine dahi reva görülmeyecek şekilde esir alınmamız bir insanlık suçudur" diyor.

Kılıç'a göre, Balyoz Davası'nda "yeniden yargılama şartları" oluşmuş durumda:

"5271 sayılı CMK'nun 311 (1) (e) Maddesine göre; " Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındığında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa " yargılamanın hükümlü lehine yenilenmesi gerekmektedir.

Son dönemde gerek siyasilerin ve gerekse üst düzey askeri şahısların basına yansıyan demeçlerinin kuvvetli ve yeni delil niteliğinde olduğu şüphesizdir.

Yine Kılıç'a göre, "yeniden yargılamayı gerekli kılan yeni haller" şöyle:

"1.TÜBİTAK'ın Poyrazköy Davası'na bakan mahkemeye sunduğu ve hükme esas alınan 5 numaralı hard diskin manipülatif olduğuna, sistem saatinin değiştirildiği ve bir başka bilgisayardan kopyalandığına ilişkin 20 Ocak 2014 tarihli raporu,

2.Bakırköy 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin 3 Şubat 2014 tarihli, söz konusu TÜBİTAK raporunun yeni delil olarak değerlendirilmesi yönündeki kararı,

3.Balyoz sanıklarının aleyhine rapor hazırlayan ve CMK hükümlerine aykırı olarak atanan Binbaşı Ahmet Erdoğan'ın, bilirkişi olarak resmen görevlendirildiğine ilişkin bir kaydın olmadığının ortaya çıkması,

4.17 Aralık 2013 tarihinde gündeme gelen yolsuzluk soruşturması kapsamında başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı olmak üzere tüm üst düzey devlet görevlisi kişilerin kriptolu telefonlarının dinlenmesine neden oldukları gerekçesi ile TÜBİTAK'ta görev yapan bu bilirkişilerin görevlerine son verilmesi,

5.Bursa 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nin Ramazan Akyürek, İskender Pala, Mehmet Baransu ve M.
İhsan Aslan hakkında " suç uydurma, sahte delil üretme, iftira, suç işlemek amacıyla örgüt kurma " suçlamaları ile yargılanması kararı,

6.Sözde darbe girişimini önlediğini iddia eden dönemin Genelkurmay Başkanı (E) Org.Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı (E) Org.Aytaç Yalman'ın cezaevindeki TSK mensuplarının "suçsuz ve masum " olduklarına dönük beyanları,

7.Başbakanın Siyasi Başdanışmanı ve Milletvekili Yalçın Akdoğan'ın " Milli Orduya kumpas kurulduğunu " belirten makalesi.
Başbakan'ın 8 Mart 2014 tarihli " Alelacele hallettiler.
Burada bir katakulli olduğu çok açık.
Paralel yapı bu davalarda görevini icra etti " açıklaması,

8.Muhalefet şerhi veren hâkimlerin baskı altına alınması/başka mahkemelere tayin edilmeleri,

9.Genelkurmay Başkanlığı tarafından " kumpas "la ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunması, Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın yeni bir soruşturma başlatması

10.(E) Albay Mustafa Çalış'ın Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamaları Önleme Çalışma Grubu'nun 'Balyoz davasında 250 kişinin tutuklanmasının hak ihlali olduğu'tespitine ilişkin başvurusu üzerine, Adalet Bakanlığı'nın 'Türkiye'nin imzaladığı uluslar arası sözleşmeler kanun hükmündedir'yanıtı…"

Mamak mektubu cevabı yıllardır bir türlü verilemeyen o basit soruyla bitiyor:

"Baştan beri masum olduğumuzu söylememize, tüm bu üretilmiş delillerin bir çetenin kumpası olduğunu ifade etmemize ve bunu da onlarca bilirkişi raporlarıyla ispatlamamıza, yeniden yargılamanın şartlarının 4 ayı aşkın bir süredir oluşmasına ve " Adil Yargılanma ve Eşitlik İlkelerine Aykırı " olarak yargılandığımızı ifade eden başvurumuzu 6 ay önce Anayasa Mahkemesine yapmış olmamıza rağmen, hala bizim tutsaklığımız neden devam ediyor?"

İşte Kalo Köyü'ndeki o ağıt

Oktay Aktaş, Ermeni katliamlarına uğramış Türklerin toplu mezarlarıyla dolu Kars'tan yazıyor:

"15 Nisan 1918'te 671 nüfuslu Kars'ın merkez Kalo köyü(Derecik)'de 360 kişinin bir mereğe(samanlığa) doldurularak Ermeni çeteleri tarafından yakılıp soykırıma uğratılmasını bu soykırımdan kurtulabilen 11 kişiden birisi olan Aşık Kahraman (1863- 1944) yazdığı acıklı ve destansı bir ağıtla anlatmaktadır:

(…)

Kalo" nun Köyü "nü bastı ceng açtı

Mitralyoz, tüfekle od, ataş saçtı,

Ana: evlat attı, dağ taşa kaçtı

Sabiler şivanı, Arşa dayandı.

(…)

Bir cenaze gördüm: kan olmuş yüzü,

Portlamış kenara sıçramış gözü,

Üç yüz atmış canın sönmüş közü,

Yanan can dumanı, Arşa dayandı.

*

Bir yiğit vurulmuş: parmaklar,kamış,

Kaçarken kafir" e yolu uğramış,

Kafir tutmuş: Tike, tike doğramış,

Hançer, kılıç yanı, Arşa dayandı.

*

Bir yiğidi: vumuş, yolda koymuşlar,

Can teslim etmeden,deri soymuşlar,

Cep-cep etmiş, yanlarını oymuşlar,

El cepte, figanı Arşa dayandı.

*

Bir gelin gördüm: Ayağa kalkmış,

Sandım ki, canı var, yüzüme bakmış,

Kafir, mismar ile direğe çakmış,

Mismar, çivi ünü Arşa dayandı,

*

Bir hamile kadın:Davranmış kaça.

Ermeni, eylemiş hep parça, parça

Kılıç ile vurmuş, bölünmüş kalça,

Akan kızıl-kanı , Arşa dayandı.

*

Çocuğu, karnından çıkartmış, bakar;

Can teslim etmeden, süngüye takar,

Bebeğin fizanı, dağ-taşı yakar,

Dağın, taşın şanı, Arşa dayandı.

(…)

1918 ile 1920 yılları arasında Türkleri mereklere(samanlığa) doldurup canlı canlı yakanlar kimlerdi.
Sayın Başbakan buna cevap versin bi zahmet.
Sayın Başbakan sadece Kars'ta 82 köyde toplu mezar vardır.
Bunların şimdiye kadar yalnızca 3 tanesi açılabilmiştir.
Ermenilerin yaptığı katliamları canlı şahitlerinden dinlemiş her bir Karslı bu katliamların şahididir…

Tutsaklardan özgür resimler

Vardiya Bizde'den çağrı var:

"Zamanınız çok kıymetli biliyoruz ama onların yiten zamanları için, en azından anı defterine bir imza atın lütfen…
İzmir-Şirinyer'de Askeri Casusluk davası ile tutsak edilmiş subaylarımızın, seslerini duyurmak ve resimleriyle hapisane duvarlarının ötesine geçerek özgürlüğü yaşamak için, yaptıkları birbirinden güzel resimler, Şirinyer Tutsak Eserler Sergisi, 03 Mayıs/ 10 Mayıs tarihleri arasında, Ege Bölgesi Sanayi Odası'nda, her gün 9.00/20.00 saatleri arasında ziyarete açık kalacaktır.
Sizleri ve tüm sanatseverleri bu anlamlı serginin açılışına bekliyoruz…"

GÜNÜN SORUSU

Recep Tayyip Erdoğan çocuk katilleri yasada olsa asılmalılar demiş!
İyi de kardeşim bebek katili Apo ne olacak?

Engin Balım

Türkçülerin yol haritası

Sakin Öner birkaç cümlede özetlemiş 3 Mayıs 1944'ü:

"Nasıl Çanakkale Zaferi olmasaydı, Mustafa Kemal, o olmasaydı 9 Eylül 1922'de başarıyla sonuçlanan Kurtuluş Savaşı kazanılamazdı.
3 Mayıs 1944'teki Türkçülük şahlanışı olmasaydı, bugün Türk milliyetçiliği fikri bölücü vatan haini güçlerin önünde sarsılmaz bir kale gibi duramazdı.
3 Mayıs 1944, bütün zor günlerde Türk milliyetçilerinin nasıl hareket etmesi gerektiğini gösteren bir yol haritasıdır"


a45UyF587661-201307301451-undefined

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Buyukluk taslayan, kibirli ve kustah adam, tatsiz ve sevimsiz olur;
kibirli insanin itibari gunden gune azalir.

Kutadgu BILIG
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder