24 Haziran 2022 Cuma

ALİCAN TÜRK: 28 ŞUBAT DAVASINDA SN. RİFAT SERDAROĞLU’NUN AÇIKLAMALARI VE MEDYAMIZIN TUTUMU


ALİCAN TÜRK: 28 ŞUBAT DAVASINDA SN. RİFAT SERDAROĞLU'NUN AÇIKLAMALARI VE MEDYAMIZIN TUTUMU

Alican Türk

22.06.2022

28 Şubat davasında Yargıtay kararları sonucu 14 komutanın cezaevlerinde olduğunu pek çok kişi biliyordur. Ama aynı davanın halen devam ettiğinden ve 16 kişinin yeniden yargılandığından çok az kişinin haberi olduğunu sanıyorum.

Çünkü kamuoyunda ne gündeme geliyor, ne konuşuluyor, ne duyuruluyor, ne gösteriliyor, ne tartışılıyor ne birşey… Sadece bazı bilgiler "-mış gibi" yapılıp, satır aralarında kaybedilip gidiyor.

İşte, iki gün önce, davanın 20 Haziran 2022 tarihli celsesinde REFAHYOL Hükûmeti kurulurken o koalisyona şiddetle tepki gösteren dönemin DYP Milletvekili, eski bakan, şimdi Doğru Parti Genel Başkanı olan Sayın Rifat SERDAROĞLU duruşmada "tanık" olarak dinlendi, tarihsel önemi olan bilgiler verdi, ama medyada yine tık yok!

Meselâ Rifat Bey dedi ki;

Siyasetin bütün mevkilerinde bulundum, uzun yıllar parlamentoda yer aldım, devleti içeride ve dışarıda temsil ettim… MGK'nın tabii üyesi olmadım ama üç defa davet üzerine bilgi vermek amacıyla MGK toplantılarına katıldım. Oradaki işleyişi bilirim. MGK gündemini Cumhurbaşkanı ve Başbakan beraber hazırlar. Yani gündemi Erbakan, hatta Çiller, Meral Akşener, Şevket KAZAN dahil hepsi biliyordu.

28 Şubat, Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisini irticaya, siyasi ümmetçiliğe karşı anayasal kurumlarla savunmasından ibarettir. 28 Şubat denilen olayın gerçeği budur.

Babam 27 Mayıs darbesinde 6 yıl cezaevinde yattı, ben 12 Eylül'de Belediye Başkanıydım, cezaevine girdim, işkence gördüm. Darbenin ne olduğunu bilirim. 28 Şubat'ta ne darbesi var?

Erbakan MGK kararlarını Bakanlar Kurulu'na açtı, bütün bakanlar imzaladı. Sonra da bu kararların uygulanması yönünde direktif yayınladı. Akşener dahil her bakan bunların uygulanması için de kendi birimlerine yazı yazdı. Burada nasıl bir darbe var?

Erbakan 28 Şubat'tan 122 gün sonra istifasını sundu. İstifasını Demirel'e götürdüğünde Demirel gerekçesini soruyor, Erbakan da "hükümet ortağı ile aralarında imzaladıkları protokol gereği istifa ettiğini" söylüyor.

Biz bir grup DYP'li milletvekili olarak RP ile koalisyona baştan beri karşı çıktık. Çiller'e "İhvan'ın Genel Sekreterini Atatürk Cumhuriyetine Başbakan yapamazsınız, yaparsanız yıkarız" dedik ve yıktık… 28 Şubat'ta hükûmeti siyaseten biz yıktık. Askerin ne ilgisi var? Darbe marbe olmadı. Siyasetçi olarak bugün de aynı şeyi yapıyoruz, bu iktidarı yıkmak için çalışıyoruz, bu şimdi darbe mi oluyor?

Hükûmetten ayrılma ya da istifa etme konusunda bize hiçbir askerden baskı, zor, şiddet, tehdit olmadı. Bunu yapacak adamın alnını karışlarım. Bu tamamen bizim kendi kararımızdı. Çünkü REFAHYOL, karşılıklı mal varlıklarını aklamak için kurulmuş kapkara bir hükûmetti.

Halen cezaevlerinde Hizbullahçı, El Kaideci kimse kalmadı. Ancak Türk Ordusunun şerefli komutanları hapiste… Sizden istirham ediyorum, benim vicdanım, gönlüm onların içeride kalmasına razı değil, bu cezaevindekilerin serbest bırakılmalarını istiyorum… Hiçbir sanığı tanımıyorum. Devletin bir günah işlememesi için buradayım.  

İşte, yaklaşık 20 dakika kadar kürsüde kalan Sayın Serdaroğlu'nun mahkemedeki açıklamalarının kabaca özeti böyle…

Bu sözler Türkiye'de gündem oluşturması gereken önemli açıklamalar değil mi? Gazetelerin, televizyonların, medyanın öncelikle vermesi gereken haberlerden değil mi?

Duruşmanın olduğu 20 Haziran akşamı oturup döne döne HALK TV, TELE 1, KRT TV ve FLASH TV haberlerini izledim. (Diğerleri zaten 28 Şubat'ı ağızlarına almadıkları için bakma ihtiyacı hissetmedim.) Tık yok! Sadece KRT TV'de birkaç kelimelik alt yazı halinde geçti. Onda da Serdaroğlu'nun konuşmasına değil, savcının bütün sanıklar hakkında ceza istediğine ilişkin bir cümle yer alıyordu.

O akşam sadece "Küçük Dev Kadın" Sevgili Müyesser YILDIZ kendi sitesinde bir haber yapmıştı. Ha, bir de Oda Tv'den bir muhabir arkadaş telefonla arayıp duruşma konusunda bilgi istemişti, o konuşmaya dayanarak kısa bir haber yayınladılar.

Ertesi gün (21 Haziran) Hürriyet, Milliyet, Sözcü, Cumhuriyet, Birgün, Aydınlık ve Korkusuz gazetelerini gidip aldım. (Yaşadığım çevredeki birçok yeri dolaşmama rağmen ne yazık ki Yeniçağ gazetesini bulamadım.) Bunlardan sadece üçünde – Birgün, Cumhuriyet ve Aydınlık gazetelerinde – davaya ilişkin haber vardı; Birgün gazetesi – Serdaroğlu'nun adını hiç anmadan – iki kısa paragraflık haber yapmıştı; Cumhuriyet gazetesinin 4'ncü sayfasında Müyesser YILDIZ'ın yazısından alıntılanmış tek sütunluk kısa bir paragraf yer alıyordu, Aydınlık ise "28 Şubat Davasında eski Sağlık Bakanı Serdaroğlu tanık olarak dinlendi: Hükûmeti siyaseten biz yıktık, DARBE MARBE OLMADI" başlığı ile verdiği 3 sütunluk haberde konuya en ayrıntılı değinen gazeteydi. (Çünkü yine duruşmaya yıllardır 28 Şubat davasını takip eden aynı muhabirlerini göndermişlerdi.)

Bu ilgisizlik, duyarsızlık canımı öylesine sıktı, öylesine üzdü ki…

Doğrusu medyanın 28 Şubat konusundaki bu tavrı uzun süredir canımı sıkıyor. Medya sanki 28 Şubat'ı görmemek ve göstermemek, duymamak ve duyurmamak konusunda özel çaba içinde… Sanki birileri kendilerine "28 Şubat ve cezaevlerindeki komutanlar konusunda, hele hele 28 Şubat lehinde olabilecek hiçbir haber yapılmayacak" şeklinde bir talimat vermiş gibi…

Oysa medya ve medya mensupları 28 Şubat Davasına kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır… Mesleklerinin onuru, namusu, şerefi adına kalmamalıdır, Türk toplumuna doğruların duyurulması adına kalmamalıdır, mahkemelerde hukuk adına yürütülen hukuksuzluğu en net biçimde duyurmak için kalmamalıdır (ki nitekim bu duruşmada da mahkeme yine savunmanın son derece haklı taleplerini bir kalemde reddetti), siyasal İslâmcıların yalanlarını deşifre etmek adına kalmamalıdır, ülkenin rejiminin değiştirilmesine göz yummamak adına kalmamalıdır, Cumhuriyet'in temel değerlerine sahip çıkmak adına kalmamalıdır, tarihe karşı olan yükümlülükleri ve sorumlulukları adına kalmamalıdır.

Bakın ısrarla söylüyorum: 28 Şubat'ı konuşmak iktidarın ekmeğine yağ sürmez, aksine bugüne kadar söyledikleri pek çok yalanın ortaya çıkmasını sağlar. İşte Yargıtay kararından sonra 22 Kasım 2021'de başlayan ve 20 Haziran 2022'de 4'ncü celsesi tamamlanan duruşmalarda Namık Kemal ÇALIŞKAN, Erdoğan KARAKUŞ, Ali Er gibi isimler yıllardır kamuoyuna anlatılan "Sincan'dan geçen tanklar" masalını yırtıp attılar, son celsede DYP'li bir Bakan Rifat SERDAROĞLU "REFAHYOL'u biz yıktık, ne askeri?" diye açık açık seslendi.

Ve o davada bugüne kadar ortaya çıkmış – ama medyanın görmediği / göstermediği – öyle önemli gerçekler var ki…

28 Şubat konusunda doğruların ve gerçeklerin yanında olan namuslu medya mensuplarını saygı ile selamlıyorum.

Alican TÜRK

https://www.sunsavunma.net/28-subat-davasinda-sn-rifat-serdaroglunun-aciklamalari-ve-medyamizin-tutumu/

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

Bilim bize öğretebilir, ve sanırım kendi kalplerimiz de bize artık etrafta hayali destekler aramamamızı, göklerde müttefikler yaratmamamızı ama bunun yerine bu dünyayı, kilisenin yüzlerce yıldır yaptığı yer yerine, yaşamak için uygun bir yer haline getirmek amacıyla kendi çabalarımızı kullanmamız gerektiğini artık öğretebilir.

~Bertrand Russell~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Bakara Suresi 85.Ayet:

"Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?
Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık;
kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir."

Kur'an-ı Kerim'in bazı ayetlerine ilişkin mazeretler:
1- "Bu ayetler yanlış tercüme edilmiş"
3- "Bu ayetler zaman aşımına uğradı yani bugün geçersiz"
5- "Bu ayetlere iman etmek imkansız ama yine de ben bir müslümanım

1- Diyanet Vakfı Meali'ni, konularında uzman 'İlahiyatçı Heyet' hazırladı. En çok itibar edilen meal. Heyetteki herkesin yanlış tercüme yapması imkansız. Hal böyle iken bu "mazeret" geçersizdir.
2- Kur'an-ı Kerim'i herkesin anlayabileceğine dair ayetler var* ve zaten bu sebeple 'indirilmiş'. Tersi ise adaletsizlik olur çünkü herkesin anlayamayacağı ve yanlış anlaşılmaya müsait bir kutsal kitap göndermek Allah'a yakışmaz. Bir sakınca da şudur; Müslümanlara "siz Kur'an'ı anlamazsınız, sadece biz anlarız" diyen 'ruhban sınıfı' oluşur ki İslam'da ruhbanlık haramdır. Hal böyle iken bu "mazeret" geçersizdir.
3- Kur'an'ın, "kıyamete kadar", 'cihanşümul(evrensel)' yani her zaman ve her yerde hükmünün geçerli olduğuna inanmak farzdır. Hal böyle iken bu "mazeret" geçersizdir.
4- Allah 21. yüzyılın hayat şartlarını ve yaşam biçimini ezelden beri bildiğine göre "Allah'ın bu durumu hesaba katmadığı"nı iddia etmek Allah'a karşı çok büyük bir iftiradır. Hal böyle iken bu "mazeret" geçersizdir.
5- Bu ayetlere iman etmeyenin adı "Müslüman" değil "Kafir"dir.** Hal böyle iken bu "mazeret" geçersizdir.

*Bakınız: Nahl Suresi 89. Ayet, Enam Suresi 38. Ayet, Maide Suresi 15. Ayet, Hac Suresi 16. Ayet.
**Bakınız: Bakara Suresi 85. Ayet ve Maide Suresi 44. Ayet.

- - - - - - - - - - - - - - - -

Ömer Hayyam Bütün Dörtlükler [ 290. - 389 ]

Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil;
Erdiğim sırları söylemek elimde değil;
Aklım düşüncenin derin denizlerinden
Bir inci çıkardı ki delmek elimde değil.

- - - - - - - - - - - - - - - -

Dinler pençelerini gevşettiğinde sanat başını kaldırır.

~Friedrich Wilhelm Nietzsche
(d. 15 Ekim 1844 - ö. 25 Ağustos 1900)
Ahlâk ve değerler sisteminin kuruluşuna yönelik bir temel çerçevesinde
çağının kültür, din ve felsefe görüşlerini eleştiren nihilist Alman düşünür, filolog~


- - - - - - - - - - - - - - - -

Insan her dusundugu ve hissettigi gibi gorunurse insanliktan cikar; erdemli bir insana yakisan yalnizca somutlasmasini arzuladigi dusunce ve hislerine uygun davranmaktir.
Sirf dusundugu veya hissettigi icin kimse ne iyi ne de kotu olabilir;
ancak surekli olarak kotuyu ve kotulugu dusunen birinin iyi insan olabilmesi de cok zordur gibi laf kalabaligiyla bu sozun degeri dusmez.
Cunku bu buyuk ozdeyis insan ne dusunurse o dur demez; nasil dusunurse oyledir der.
Dogrudur, insan dusunce sisteminin niteligiyle tanimlanabilir;
yani ne dusundugu degil nasil ve ne icin dusunduguyle ozdeslestirilebilir.
Sozun icinde bu aciklamanin sakli oldugunu seziyorum ama, gene de bir ne icin ekleyerek daha bir acik etmekte fayda gordum.
Insan, nasil ve ne icin dusunurse oyledir .

~M. Soyek eklemiş)~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Bizim cehaletimizin muhakkak sınırsız olması gerekirken, bilgimiz ancak sınırlı olabilir."

~Sör Karl Popper (1902-1994), Avusturya Yahudi'si olarak dünyaya gelmiş İngiliz filozof. Liberal demokrasi ve "yeniliklere açık toplumun" önde gelen savunucusudur. Geleceğin yönünü tarih sayesinde bilebileceklerini varsayanları, düşmanı olarak nitelendirmiştir (Hegelciler, Marksistler, Naziler ve İncil eskatolojisine inananlar, diye eklemiş olabilir). Bilimsel teorileri bilimsel olmayanlardan ayırt etmemizi sağlayan kriterlerin çürütülebilir olduğundan bahsetmiştir. Ona göre bilim ve bilgi de "hatanın elenmesi" adlı bir evrim sürecinden geçmektedir, sonunda gerçeğe değil, giderek daha ilginç hale gelen sorunlara dönüşür. Agnostik olduğunu açıklamıştır.~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Bir insan hayranlik duyup sevebildigi surece sonsuza kadar genc demektir.

~Pablo casals~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Hissetmediğiniz bir şeyi kendinize zorla hissettiremezsiniz, ama hislerinize rağmen doğruyu yapabilirsiniz."

~Pearl S. Buck~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Reductio ad absurdum
Olmayana ergi (mantikta bir metod)

~Latin Atasozu~
OrajKalip

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder