22 Haziran 2022 Çarşamba

Son Gavsı Sani Şeyh Seyyid Abdülbaki(ks) Erol Hazretleri'nin kerametleriymiş

Bunları kendi sitelerinde yazıyorlar.
Dahası da var.
Peygamberlerde dahi olmayan keramet ve mucizeler.
Hatta peygamberliği de aşan iddiaları var.
Bir APATEİST (yani dini, tanrıları ve peygamberleri iplemeyen, düşünmeye dahi değer görmeyen kişi) olarak ben bile bu kadar çok küfür edemezdim.
Bunların sözleri küfürdür, bilinen İslami literatüre göre bunlar kafirdir.
Hatta müşriktir, çünkü apaçık şirk koşuyorlar.
Hatta bunlar Fasıktır, çünkü bunlar dinden yanaymış gibi görünerek, dine karşı söylem ve davranışlar içindedir.
Açıkçası Menzilcilerin katli vaciptir.
Bunlar Suudi Arabistan'da falan olsalar şeriat devletinin takibi altında ezilirlerdi.

Ve bütün bunlardan daha elim ve vahim olmak üzere, ülkemizde Sağlık Bakanlığı ile İçişleri Bakanlıkları bunlara teslim edilmiştir.
Müsteşarlar, vali ve kaymakamlar, emniyet müdürleri, sağlık teşkilatının üst düzey bürokratları tamamıyla bunlardandır.
Bu nedenle kimse bunların masum, hizmet yolunda yaşamını vakfetmiş, hayırsever, Allah yolunda insanlar olduğunu söylemesin.

Bir sonraki cemaat darbesinin failleri bunlar olacaktır.
Üstelik öğretileri itibariyle çok daha kan dökücü, pervasız, vahşi olmaları garanti gibidir.
Bir gün bu ülke halkı Fettullahçıları bile arayabilir.
Çünkü onların söyleminde takkiyeden dahi olsa az çok kardeşlik vardı.
Bunlarda o da yok.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  



MENKIBE VE KERAMETLERİ 🌹


Gavs Hazretleri kendi eliyle yetiştirdiği, hem zahiri (şer'i), hem de batini ilimleri Öğretip manevi makamına varis bıraktığı oğluna kendisi henüz hayatta iken dergâhın bir çok işini tevdi etmiş olup çoğu zaman bir şey sorulduğunda "Gidin Raşit'e sorun" diye buyururlardı...

Anlatıldığına göre Gavs hazretlerine (k.s:) bir meselenin nasıl yapılacağı sorulunca tebessüm ederek: "Siz onu Muhammed Raşid (k.s.)'e sorun. Bizim mühendisimizde odur. Benim kanaatimce dünyanın bütün mühendislerini getirseniz, Muhammed Raşid'in akli gibi olmaz. Ben onların gönüllerinin kırılmasını istemedim. Siz Muhammed Raşid'in dediğini yapın" derdi.

○       1974–75 yılında şikâyet üzerine gelen subayla şu konuşma olmuştu. Subay Seyda Hazretlerine "Muhammed Raşid sen gençsin yakışıklısın, güzelsin ne diye sen bu gençliğini heder ediyorsun, bu işe başlıyorsun. Sonu yoktur bu işin. Bir fayda olmaz. Hiç bir şeyin de yok. Gel bu işten vazgeç. Biz de senden vazgeçelim. Bu kadar seni rahatsız etmeyelim." Seyda Hazretleri cevaben "Komutan biraz sabret. Eğer bizim gayemiz Allah rızası ise bu iş devam eder. Ne sen, ne ben hiçbir kişi bu insanları dağıtamaz. Eğer gayemiz Allah rızası değilse birkaç gün sonra kimse benim kapımı çalmaz. Kimse de senin yanına gelmez. Hiç kimse ne beni, ne de seni rahatsız etmez. İkimiz de evimizde rahat ederiz" dedi.

○       Genellikle teveccüh olduğu günlerde çay verilirdi. Bir sabah halife iken Seyyid Muhammed Raşid hazretleri (k.s.) demlenmiş çay ve şeker getirip sofiye verdi. Herkese üçer bardak dağıtmasını emretti. Ben bu çay, bu kadar insana yetmez diye içmeyip sonunu bekledim. Baktım ki herkes üçer bardak çay içti. Sıra bana geldiği zaman soğumuştur diye gönülsüz olarak aldım. Baktım ki, çay ocaktan yeni inmiş gibi sıcak. Demliğe baktım daha yarı bile olmamış, şekerde aynı. Bu halleri görünce ehlullah'ın kadir ve kıymetini bilip edepli olmaya gayret ettim.

○       Bir gün Gavs hazretlerini (k.s.) ziyaret için iki kişi geldi. Hz. Gavs (k.s.) bunlara memleketlerinin ismiyle hitap edip, iltifat etti. Birisi dedi: -Efendim, bu benim kardeşimdir, delidir. Biz bunu zincirle bağlarız, derdine tıbben bir çare bulamadık, en son doktor "Bu bizim işimiz değil, bunu ancak hocalar iyi eder" dedi. Biz de sizin isminizi duyduk ve geldik. Ben ömrümü gafletle geçirdim, yalnız dün gece bir rüya gördüm, rüyamda tanımadığım, iri vücutlu, siyah sakallı, cübbeli, sarıklı ve nurani bir zat odama girdi ve baş, şehadet ve orta parmaklarının üçünü birden kalbime vurarak, kalbimden yumurta büyüklüğünde simsiyah bir şey çıkardı. Kalbim hala ağrıyor, ama kalbimde bir iz yok. Gavs hazretleri (k.s.) bu sözleri dinledi tebessüm etti: "Allah (c.c.) şifalar versin, inşallah iyi olur." buyurdu. Zincirlerden kurtulan hastayla Gavs (k.s.)'in elini öperek çıktılar. Ağabey: "Rüyamda gördüğüm zat bu değildi. Burada başka şeyh var mıdır? Diye sordu. Seyyid Muhammed Raşid (k.s.) gösterilince şaşırarak rüyada gördüğü zatin o olduğunu söyledi. Hemen gördüm ve kalbindeki yumurtayı siz çıkardınız" dedim. O da eliyle işaret ederek: "Sus Allah (c.c.) her şeye kadirdir. O'nun fazlı ihsanı çoktur." deyip beni susturdu ve hastanıza Allah hayırlı şifalar versin." deyip bizi uğurladı.

○       Hocanın birisi rüyasında Hz. Rasûlüllah'ı görüyor, şu şekilde buyuruyor "Benim öyle bir oğlum var ki Allah (cc) benim ümmetimin bir kısmını onun hatırına vermiştir. Şu anda divanda sobanın yanında üzerinde siyah bir örtüyle yatıyor." Hoca hemen gidip bakıyor ve o kişinin Seyda Hz.lerinin olduğunu görüyor.

○       Bir gün Şeyh Muhammed Arapkendi (k.s.) yörenin taninmiş ulemasından Molla Nuri'ye misafir olmuş. Ben de ziyarete gittim. Akşam sohbetinde dediler: -Bize gereken şudur. Boyunlarımızı uzatalım, Şeyh Abdülhakim'in (k.s.) manevi mirasçısı Seyyid Muhammed Raşid (k.s.) üzerimize basıp geçsin, çünkü Nakşî Tarikatının şerefi bugün onlardadır. İtiraz edenler oldu. Cevaben: -O Gavs olmasaydı, Şeyh Muhammed Raşid (k.s.) böyle olmazdı, buyurdu.

○       Seyda hazretleri (k.s.) babası Gavs hazretlerinin (k.s.) vefatından sonra ilk defa Kasrik'e gittiğinde hocaları ve sofileri camiye toplayarak: "Benim babamı sevenler Allah (c.c.) rızası için seviyorlardı, bizde kabiliyet varsa onun yolundan gitmeye gayret göstereceğiz. Eğer kabiliyetimiz yoksa doğru yoldan ayrılmamıza sebep olursanız Hz. Peygamberin (s.a.v.) huzurunda sizden davacı olurum" diye dört defa buyurdular.

○       Bir gün 83 yaşında bir zat Seyda hazretlerinin meclisine geldi. Bu zatin bazı söz ve hallerini oradakiler beğenmeyip tenkit ettiler. Bu zat o zaman şöyle demişti: "Ben bu yaşıma kadar dinin hiçbir emrini yapmadım. Aşırı derecede sarhoş olduğum bir gün, dostlarım beni buraya getirmişler ve Seyda hazretlerinin (k.s.) elini öptürüp banyo yaptırdıktan sonra caminin altına yatırmışlar. Sabah uyandığımda tanımadığım bir çevre ve insanlarla karşılaştım. Seyda hazretlerini (k.s.) gördüğümde ayak parmaklarımdan bir nur girip bütün vücudumu kapladı. Bu nur beni o halimden bu halime çevirdi. Ben şimdi onyedi günlüğüm."

○       Bir gün Seyda hazretlerinin (k.s.) meclisinde bir zatla tanıştık. O zat şöyle dedi: "Ben 55 yaşındayım, İslam adına iki şey biliyorum: Birisi, Allahu Ekber, diğeri Bismillah. Hayatta işlemediğim günah kalmadı. Maddi yönden durumum çok iyi, amma hayattan hiç tad alamıyorum. Hint fakirlerine gitmeyi düşünüyorum. Bu zati duydum, yanına geldim. Ben de insanlar gibi gülmek, eğlenmek istiyorum. Ruhi sıkıntıdan dolayı perişan haldeyim. Bu zatı Seyda hazretlerinin (k.s.) huzuruna çıkardılar. Seyda (k.s.) dedi: "Tevbe et, Allah her şeye kadirdir." O zat tevbe etti. Akabinde namaza başladı ve üç ay içerisinde haramı helali öğrendi. O zat hal ve cezbe sahibi sofilerin meclisinden ayrılmazdı. Ona: Sen bu cezbeli sofilerden ne fayda görüyorsun?" diye soruldu. O şöyle cevap verdi: "Onlar ellerini bana değdirseler, bağırıp çağırsalar benim kalbime ilahi aşk ve muhabbet geliyor"

○       Bir gün Menzile bir hasta getirdiler. Seyda Hz. (k.s.) lerinin evini sordular, bende camiye gelir oraya götürün dedim. Oldukça halsiz, adeta cansız bir kişiyi arabadan çıkarıp camiye götürdüler ve yatırdılar. Seyda Hz.leri (k.s.) geldi, namazını eda ettikten sonra hastanın yanına yaklaştı. Dua okuduktan sonra elini hastanın başına koydu ve ayağına kadar gezdirdi, hasta sahiplerine döndü: " Allah şifa versin, sağlık Allah'tandır, hastalıkta. Biz dua ettik, gerisi Allahu Teala'nın bileceği iştir. Bizim elimizde bir şey yoktur." diye buyurdu. Bunun üzerine sahipleri hastalarını alarak hiçbir şey demeden ve tevbe de almadan gittiler. Ben de içimden kızdım, niçin böyle inançsız kişileri yolluyorlar. Mübareği rahatsız ediyorlar dedim. Bu olaydan 2–3 gün sonra şöyle bir rüya gördüm: Camideyim ayni hasta yatıyor, fakat çenesi aşağı doğru hareket etti, kulağı uzadı ve büyüdü garip bir şekil aldı. Gavs hazretleri de ayakta kıbleye karşı duruyordu. Birden Seyda hazretleri (k.s.) geldi, hastaya nazar etti, hastanın şekli değişti ve siması çok güzel bir hale geldi. Uyanınca ferahladim, Seyda hazretlerine anlatayım hoşuna gitsin dedim. Ertesi sabah caminin önüne gittiğimde Seyda hazretleri iki kişiyle konuşuyordu. Yavaşça sağ tarafına yaklaştım, rüyamı anlatacaktım, dönüp bana baktı, sonra konuştuğu iki kişiye şöyle hitap etti: "Bazı kişiler bir rüya görüyor; sanki ne olmuş! Görmüş, gitmiş!". Bunun üzerin utanarak oradan uzaklaştım. Aradan 1–2 ay geçti. Köye bir araba geldi. İçinden 6–7 yaşlarında bir çocukla bir adam indi. Adamı görünce gözlerime inanamadım. Hasta olan şahıstı, tamamen iyileşmiş, sıhhat bulmuştu. Camiye gittiler, tevbe aldılar. Hastalık hidayete vesile olmuştu. Benim de kalben itirazıma büyük bir ders verilmişti.

○       Seyda hazretleri (k.s.) bir gün Hatme-i Hace-gan'dan çıkmış, caminin Önünde sofiler ziyaret ediyordu. O sırada sırt çantasıyla birlikte yabancı olduğu anlaşılan bir kişi yaklaştı, ziyaret etti, mübarek tebessüm ederek: "Hoş geldin" dedi. Yabancının ne dediğini anlamadık, birisi tercüme edince Nemrut'u ziyaret için geldiğim, yarın oraya gideceğini söyleyince Seyda hazretleri (k.s.) dönüşte yine buraya gel dedi, o da söz verdi. Üç gün sonra geri döndü. Seyda hazretlerini görünce yanına gitti "ben sana söz" dedi. Mübarek tebessüm ederek "hoş geldin, biz gidip namaz kılacağız, sana namaz yok sen camiye gelme burada kal" dedi. Biz ikindi namazım kıldık, hatimemizi yaptık dışarı çıktık. Yabancı kişi "İslam başka" diyerek kapıya koştu, camiye girdi. Seyda hazretlerinin (k.s.) önünde ağlayarak tercüman aracılığıyla kelime-i şehadet getirdi ve Müslüman oldu. Bir hafta kaldı, islamiyeti öğrendi, temsil yetkisi alarak İngiltere'ye döndü.

○       Bir gün dili tutulmuş bir fakih getirdiler. 7–8 gün devamlı gezdi. Bir ara bir otobüs gelmişti. Bu fakih şoförü gözlemeye başladı, aniden şoförün yanına geldi. "Dur gitme" dedi. Daha başka kelimeler de söyledi. Babası duyunca çok sevindi. "Bize son çare olarak buraya gelmemizi söylemişlerdi. Çok şükür oğlumun dili açıldı." dedi.

○       Gavs Hz.lerinin sağlığında bir hacı efendi gelerek "Efendim ben rüyada Rasûlüllah (sa.v)'i gördüm ve şu senin oğluna (Seyda Hz.lerine) çok benziyordu" diye söylemişti.

○       Seyda hazretlerinin (k.s.) Ankara'ya teşrif ettikleri zamandı. Binlerce kişi bulunduğu yerde toplanmış tevbe ediyorlardı. Ben de sıram geldiğinde elini tuttum, tevbeye başladım, sonra başımı kaldırıp bakınca hayretler içinde kaldım. Orada o zatin yerinde sadece ve sadece bembeyaz bir görüntü vardı. Tövbe bittiğinde tekrar bakınca eski haliyle gördüm.

○       Eklem Romatizması denilen ayaklarımı,elleri-mi, boynumu ve bütün vücudumu ağrıtan ve oynatmayan hastalıktan muzdariptim.Tedaviye rağmen yazı yazamıyor,boynumu oynatamıyor yürüyemiyordum.Ömür boyunca hastalığımın devam edeceğine kanaat getirmiştim. Seyda Hazretlerini (k.s.) ziyaret ettiğim bir sırada yine ağrılarım dayanılmaz bir haldeydi. Ağlayarak bu sıkıntıdan kurtulmak için Rabbime dua ettim. Akşam tevbe aldım, hava serindi, soğuk suyla gusül aldım, sonra uyudum. Sabah namazına kalktığımda ağrılarımdan eser yoktu. O günden sonra bir daha eklem hastalığı görmedim.

○       Kocam devamlı içki içiyor, bazen kavga ediyordu. Bu duruma çok üzülüyordum. Doktorlara gittik, fakat çare bulamadık. Devamlı dua ediyordum. Bir ara Güneydoğu'da bir zat varmış giden içkiyi bırakıyormuş diye duydum. Allah'ım benim kocama da nasib et diye dua ettim. Ramazan ayı girmişti; kocam içki içmiyor teravihe gidiyordu. Birisiyle arkadaş olmuş, Menzile götürmeyi teklif etmişti. Kocam kabul etti, gidip geldiğinde içki aklına bile gelmiyordu. Namaz kılıyor, zikrini yapıyordu. Bunun üzerine bende namazımı düzgün kılmaya başladım, örtündüm ve tevbe aldım. Allah dostu sayesinde ailemiz düzene girmişti.

○       Hanım arkadaşlarla Seyda Hazretlerini (k.s.) ziyarete gitmiştim. Bayanlar gece otururken arkadaşım beni pencereye çağırdı. Gördüğüm manzara olağanüstüydü: Caminin üzerinde gövde kalınlığında camiyi kuşatmış şekilde nurdan bir halka ve halkanın tam ortasında gökyüzünde dolunay. Herkesin gördüğü bu manzara bir saat sürdü ve mübareğin camiyi terk etmesiyle aniden kayboldu.

○       Seyda Hazretlerinin kucağına 5–6 yaşlarında bir çocuk verdiler. Solgun, halsiz, dili dışarı sarkmış olan çocuk muhtemelen felçliydi. Mübarek çocuğa bir şeyler söyledi, tebessüm etti. Bir müddet sonra çocuğu yanındakilere uzattı. Herkes sararmıştı. Çocuk canlanmıştı, kollarını ellerini oynatıyordu. Yakınları çocuğu birbirine veriyor sonsuz bir şekilde seviniyorlardı.

○       Seyda Hz.leri (k.s.) İstanbul'daki Hocalardan bahsederken Molla Sadreddin Yüksel'den bahsetti. Ben de çok yüksek âlim olduğunu söylüyorlar deyince: "Evet, Hazretin tekkesinde okumuş, Şeyh Maşuk Hazretlerine (k.s.) yakın damat olmuş çok yüksek âlim, sen de ziyaretine git." dedi. İstanbul'a dönünce Molla Sadreddin Hoca efendiyi ziyarete gittim. Sohbet esnasında: Efendim dedim, dünyada çok yüksek ulema var, aynı zamanda mürşid-i kâmiller var. Bu ikinciler de hüsnü teveccüh ve cemaat daha çok bunun hikmeti nedir? Cevaben: Ben meşhur bir âlimim, bugün Beyazıt Meydanına çıksam arkamda elli kişi zor toplarım. Ama senin şeyhin Seyyid Muhammed Raşid (k.s.) Hazretleri bir beldeden bir beldeye gitse çevresinde 20–30 bin insan toplanıyor. Bunun sebebi hakikatte Hadi olan Allah (c.c.)'dır dır, hidayet onun elindedir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'e dahi ya Habibim sen istediğini hidayete getiremezsin demiş. Şu halde hidayet sahibi Allah (c.c.)dır, yalnız Allah-u Telala bir kulunu severse ona hidayetten bir nusret bir inayet verir. Allah kimin eline hidayeti verirse o irşat sahibi olur. Ne yapalım ki bu asırda senin şeyhinin eline hidayeti Allah (c.c.) koymuş, Resulullah (s.a.v.) koymuş bunun sırrı budur diye açıkladı.

○       Rüyamda yüksek bir dağda bulunuyorum. Dağın önünde bir yol var. Bana hitab edildi: "Yeryüzünde hayatta ne kadar Evliya-i Kibar varsa buradan geçecek." Ben de bugünkü Reis-i Evliya'da başlarında geçecek mi? diye sordum. Evet, dikkat edersen görürsün dediler. Beklemeye başladım. Devetüyü renginde cübbe giymiş bir zat göründü. Yaklaştı, göre göre Seyda hazretlerini gördüm. Sonra yüz metre sonra bir veli daha, sonra bir veli daha, böylece hepsi geçtiler. Veliler bitince nereye gidiyorlar diye merak ettim, peşlerinden gittim. Bir anda kendimi bir mekânda buldum. Seyda hazretleri oturuyor karşısında devetüyü cübbeli bir veli daha oturuyordu. Ortada üzerinde nurani bir yiyecek bulunan sofra bulunuyordu. Seyda hazretlerinin karşısındaki zat sultanımıza sordu: "Efendim bu zamanın Reisü'l-Evliyası siz misiniz?" Seyda hazretleri buyurdu: "İçimizden birisidir" Ben içimden elbette ben değilim diye geçirdim. Karşıdaki zat ben Reisü'l-Evliya değilim dedi. Bunun üzerine Şeyda hazretleri: "Ben desem ki Reisü'l-Evliya'yım bu edebe uyar mı?" dedi. Karşıdaki zat: "Tamam şimdi belli oldu. Reisü'l-Evliya sizsiniz efendim." dedi.

○       Avrupa'da görevliyken bir genç getirdiler. Eroinmanmış, hastanelerde tedavi ettirememişler. Bana geldiler orada Seyda hazretlerinin bağlılarının tekkesinde kaldı. Aradan 15 gün geçti. Babası sevinçle geldi, Allah razı olsun oğlum eroini bıraktı dedi. Daha önce uzun saçlı iken bir ay sonra Menzil'de gördüğümde saçlarını kesmiş sakal bırakmış idi. Nasılsın diye sorunca: "Hamdolsun efendim o rahatsızlık bitti çıktı gitti" dedi.

○       Yine Avrupa'da iken birçok genç gördüm. Esrar kokain, eroin kullanıyorlardı. Şeyda hazretlerinin irşadının ulviyeti ve kutsiyetiyle hepsi de bu alışkanlıklarını bıraktılar, tevbe ederek sakal bıraktılar, Allah yoluna yöneldiler.

https://www.wattpad.com/621730008-menzil-%27de-bir-sultan-menk%C4%B1be-ve-kerametleri-%F0%9F%8C%B9

=======================

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Bütün herşeyin orijini doğadan gelir ve tekrar doğaya döner.:"

~Chuang Tzu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Yıldız

Evren esrisin diye gövdende
Tuttum elinle bir dünya dokudum
Savatlı ayı taktım bileğine

Bak yaz kıyısından limon çiçeği
Yüklü kızarık gece yükseliyor
Köpeklerin uyuduğu bahçemize

Minderlerimizi ansı, nerdeyse
Doğar o anasonlu yıldız
Kırılmış dağın balkonundan.

Uzanalım, kavağın ve beynimin
Kum saatlarını duyuyor musun
Tenle karışıyor, sürgünlerinle.

Kaktüs bana bir ağıt söyle.

~Melih Cevdet Anday~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Suçum var mı \?
Tabi ki var.
Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam.

~Charles Bukowski Sözleri / Heinrich Karl Bukowski / Bilge Sözleri~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Reenkarnasyon
. . . . . .
Hindlilerin inancina gore insanlar
. . . . . .
Olumden sonra hayvan olurmus.
. . . . . .
Bizde tam tersi

~LEHCET'UL HAKAYIK (GERCEKLERIN DILI)~

- - - - - - - - - - - - - - - -

BİZ SUÇSUZUZ BİZ GÜNAHSIZIZ | Turgay Yıldız

https://www.youtube.com/watch?v=Ohtx9dybnuc


- - - - - - - - - - - - - - - -

Confer
-e danisin, -e basvurun
(cf. diye kisaltilir)

~Latince Atasozleri~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Bilgi insani supheden, iyilik aci cekmekten, kararli olmak korkudan kurtarir.

~KONFUCYUS~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Yeterli matematik calisincaya ve sayisiz olasi istisnalari gorup kafasi karisincaya kadar herkes bir egrinin ne oldugunu bilir.

~Felix Klein~
OrajKalip

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder