28 Aralık 2012 Cuma

11-Fwd: Re: [ateist] Ozal zehirlendi mi, zehirlenmedi mi ?

Cevap veriyorum.
Son sözümü ilk olarak söyleyeyim.
Turgut Özal zehirlenmedi, kalp krizi geçirdi.
Zaten daha önce üç damar by-pass olmuştu, çok aşırı şişmandı, utanılacak derecede çok yiyordu.
Hiç şüphem yoktur.

Ortada suikast diye dolaşanlar bilerek ya da bilmeyerek bir tür filim çevirmektedir.
Neden bu filmi çevirirler, ne beklerler, ne umarlar onu ben bilmem.
Bu da üzerinde düşünülmesi, irdelenmesi gereken bir konudur.

Şimdi sırayla sorulara bakalım.

Dilovası’nda sanayiden kaynaklanan çevre kirliliği nedeniyle halk sağlığının ağır biçimde tehlike altında olduğunu açıklayan Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, bir anda AKP’lilerin hedefi haline gelmişti.
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da bir konuşmasında Onur Hoca için “Şarlatan, şov yapıyor” demişti.
Prof. Hamzaoğlu bu nedenle Başkan Karaosmanoğlu hakkında hakaret davası açtı.
http://www.ozgurkocaeli.com.tr/haber/sarlatan-davasinda-onur-hocaya-destek-71448.html
Vücudun doğal yollardan ürettiği metabolitlerin hepsi eğer vücuttan doğal yollarla itrah edilmez, ya da dönüştürülmezse sonunda toksik miktarlara ulaşır.
Ölüm gerçeklemeden hemen önce ve sonrasında gelişen karaciğer ya da diğer organ yetmezlikleri sonucunda ölmüş bir kişide bedende doğal olarak bulunan metabolitlerin hemen hepsi toksik miktarlara çıkar.

Turgut Özal'daysa sözü edilen, şüphe duyulan kimyasalların tamamı da doğal olmayan, vücuda sonradan bir şekilde girmesi gereken kimyasallardır.
Bir insan kanında ya da dokularında doğal metabolik işlerin sonucunda arsenik, civa, kadmiyum, radyoaktif izotoplar oluşmaz.
Özellikle ağır metallerin tamamı da toksiktir, en ufak miktarlarda dahi olsun vücudun bunlara ihtiyacı yoktur.

Peki söz konusu bu kimyasallar normal insanlarda da bulunabilir mi?
Evet, özellikle de ülkemiz denizlerinde, akarsularında, havasında, toprağında bu derece yoğun bir kirlilik olduğu için nerdeyse bundan kaçmak imkanı yoktur.
Bugün itibariyle ister paniğe kapılın, ister kapılmayın, şunu açık seçik(!) ifade etmek isterim.
Hemen bütün balıklarımızda, civa, kadmiyum, nikel ve diğer ağır metaller, inisektisitler, tarımda kullanılar bitkisel ilaçlar, eski yıllarda kullanılmış ve terk edilmiş DDT gibi kimyasallar, özellikle Karamürsel, Yalova, Dilovası gibi yerlerde ilaç, kimya, boya sanayiinde kullanılar, atık olarak ortaya saçılan bütün egzotik maddeler ya müsaade edilen limitlere oldukça yakındır, ya da bu limitin en kimi zaman birkaç katı, kimi zaman onlarca katı yüksek miktarlarda vardır.
Bu konuda çeşitli üniversitelerin farmakoloji bölümlerinin yaptığı ve hakemli dergilerde yayınlanmış yüzlerce makale vardır.
Bu makalelerden en popüler olanı, bundan birkaç ay önce bilimsel bir dergide yayınlanan makalesi nedeniyle AKP 'li belediye başkanı tarafından şarlatan ilan edilen, ağır şekilde medya infazına, tazminat davası tacizlerine maruz kalan Onur Hocanın makalesidir.
Özellikle ülkemiz sularından çıkarılan midyelerin tamamı insan yaşamını tehdit edecek derecede zararlıdır.
Yine dip balıklarının, ve bu arada Karadenizin kalkan balığı da en çok etkilenen balıklardandır.
Bu gün itibariyle Marmara Denizini kimyasal bir çöplük olarak kabul etmeli, ve oradan çıkan hiçbir nesneyi ağzınıza götürmemelisiniz.
Çiftlik balıkları da istisna değildir.
Okuduğum makalelerde ölçülen toksik maddeler en iyi hallerde müsaade edilen limit kadar yüksekti.
Hükümete bağlı kamu sağlığı kuruluşları ise müsaade edilen miktarları keyfi şekilde yeniden ayarlayarak sürekli olarak daha yüksek miktarlara çekmektedir.
Metropollerimize kullanılan kullanma suyu içine katılan büyük nehirlere ait sularda ve dolayısıyla metropollerin sularında da benzer şekilde aklınıza gelen hemen her türlü kimyasal madde toksik miktarlarda vardır.
Sivaslının zıçtığı, suyu yalandan arıtarak Kayserili, onun da zıçtığı suyu yalandan arıtarak Ankaralı içip durmaktadır.
İnanın sıçkılar, ve dışkılar hiç önemli değil, esas önemli olan sanayi atığı kimyasallardır.

Peki önünüze gelen herşeyi yerseniz ne olur.
İşte o zaman tıpkı Turgut Özal gibi dokularınızda, vücut sıvılarınızda civa, nikel, kadmiyum, arsenik, ve daha bir sürü kimyasal birikir.
Bunlar sizi şak diye öldürmez.
Ömrünüz kısalır, kanserler, allerjik ve otoimmün özellikte hastalıklara yakalanırsınız.
Sizin de cesedinize otopsi yapıldığında bu maddeler tesbit edilir.
Ama ölüm sebebiniz ben garanti veriyorum, kesinlikle bir organ yetmezliği olacaktır.
Muhtemel teşhisler, karaciğer, böbrek, kalp, akciğer yetmezliği falan.
Sizi öldüren asla kronik arsenik, civa zehirlenmesi olarak gösterilmeyecektir.

Adli tıp açısından bedende bulunmayan kimyasalların analizi yıllar sonra dahi mümkün olmaktadır.
Hatta bazı maddeler cesetten çok fazla doku geride kalmasa dahi, geride kalan artıklardan ölçülebilmektedir.
Bileşik maddeler zamanla bozulur, ancak elemenler yıkanmadıysa cesette ya da mezar içinde kalmaya devam eder.
Bu yüzden geride iz bırakmayacak kimyasal cinayet araçları bulmak mümkündür ancak, oldukça zordur.

Vurgulayarak söyleyeyim.
Turgut Özal'ın kimyasal, radyoaktif bir ajanla öldürülmesi halinde bunu tesbiti hala çok kolaydır.
Karısını vereceği saç tellerine de gerek yoktur, zaten onlar şüpheli örnekler de sayılmalıdır.
Ortada bozulmamış, organlarıyla, saçlarıyla dipdiri duran bir ceset vardır.
Açar midesini boşaltırsınız, barsaklarından bir bölümün çıkarırsınız, çeşitli yerlerden kemik, karaciğer, akciğer, beyin dokuları alırsınız.
Adamın cesedi örnek ala ala, tükenip yok olana kadar, örnek almaya devam edersiniz.
Türkiye'deki bütün laboratuvarlara örnekleri dağıtırsınız.
Yetmediyse dünyadaki bütün laboratuvarlara dağıtmaya devam edersiniz.
Bu sadece bir mide, biraz da para sorunudur.

İdeal şartlarda cesetlerin bozulması, çürümesi ve toprağa karışması istenir.
T.Özal'ın ise cesedinin saponifikasyon sürecine uğradığı söylenmektedir.
Türkçesi sabunlaşmış, salamura olmuştur.
Bozulmayan cesetlerin bir bölümü bu şekilde korunur.
Bir mezar su altında kaldığında, ve sertliği yüksek, kalsiyum içeren sularda sabunlaşma olur.
Bu nedenle mezarlar her zaman su basmayan yerlerde, yamaçlarda, havadar yerlerde, rüzgar gideri olan yerlerde seçilir.
Fakat Turgut Özal'ın müritleri bir anıtmezar kurmaya o derece yoğunlaşmışlar ki, mezar yerinin seçiminde bunlara hiçbir şekilde dikkat etmemişlerdir.

Bataklıklarda bulunan tarihi cesetler, şehit, ermiş olduğu için bozulmadığı düşünülen cesetler işte bu nedenle bozulmazlar.
Zaten Turgut Özal'ın da cesedinin çürümemiş olması adamın aslında bir ermiş, bir veli olmasına bağlanmıştır.
Açıkça söylenmese de bu ima edilmiştir.

Siz de arzu ediyorsanız, cesediniz bozulmasın istiyorsanız, pahallı mumyalama ya da tahnit işlemlerine girmenize gerek yok.
Sürekli su altında kalması garanti olan bir mezar kazdırın, kendinizi oraya gömdürün.
Yüzlerce sonra büyük bir sabun kalıbı haline gelmiş cesedinizi bulanlar üzerinde doya doya araştırma yapsın.

Bir başka yol da havası çok kuru, sıcak olan bir ilimizde mesela Konya ovasında hava sirkülasyonu çok iyi olan bir yere senenin en sıcak zamanında cesedinizi hayvan ve böceklerden koruyacak şekilde bırakırsanız, tam bir çiroz olursunuz.
Çiroz yapılırken yapılan işlemleri aynen yaparsanız başarı şansı çok yüksek.
Tahta gibi sertleşmiş ve katılaşmış cesediniz şartlar bozulmadığı sürece yüzyıllarca dayanır.

Aslında gıda saklama teknolojilerinin tamamı tahnit için verimli şekilde kullanılabilir.
Sucuk, turşu, reçel imalatında kullanılan teknolojiler bir insan bedenine nasıl uygulanabilir?
Artık işin bundan sonrası hayal gücünüze, kafanızı yormanıza bağlı.
Önemli olan dekompoze olmadan önce kurutmak, tuzlamak, sabunlaştırmak, antiseptik kimyasal maddeyle doldurmak falan.

Haydi bakalım, kolları sıvayalım, ve tıpkı eski Mısırlılar gibi, hep beraber bu memleketin her tarafını çürümeyen cesetlerle dolduralım.
Ne dersiniz?

Saygılar.
Oraj POYRAZ

On 28.12.2012 09:58, Levent Erturk wrote:
 

Degerli dostlar

Bu ulkede, bir tane meseleyi kesinlige kavusturamadan hep
komplo teorileri ile yasayacak miyiz ?

8. Cumhurbaskanimiz Turgut Ozal zehirlendi mi, zehirlenmedi mi ?

Cehaletimi hos gorun, bilenler icin bazi sorularim olacak.
Oyle toksikoloji falan anlamadigim icin sormak zorundayim.

1) Vucudun, olumden sonra dogal yollar ile zehirli madde
uretmesi mumkun mudur ? Adli Tip kurumu baskanliginin
"zehir bulundu, ancak zehirlenerek olduruldugune iliskin
bulguya rastlanmadi" aciklamasindaki "zehir" aslinda her 
insanda bulunabilen bazi kimyasallar olabilir mi ?
2) "Zehirlenerek olduruldugune iliskin bulguya rastlanmadi"
ifadesi, acikca "zehirlenmemistir" demek degil mi ? Niye hala
bazilari zehirlenme teorileri uretip duruyorlar ?
3) Eger yanlis anlamadi isem, Adli Tip, olumden hemen sonra
kan, deri, sac, idrar vs alinmadigi icin zehirlenme konusunda
net bir sey soylenemez, demekte. Sizce bu dogru mudur, yoksa
her tur teoriye acik kapi birakmak icin, birileri Adli Tip Baskanligina
siyasi baski yapmis olabilir mi ? Binlerce yil once olen insanlarin
dahi olum sebebi belirlenebilirken, 93'de olen bir insanin
olum sebebini anlamak bu kadar zor mudur ? Biz mi o bilim 
dalinda geriyiz, yoksa Adli Tip isi yokusa mi surmekte ?

Konuya hakim olan arkadaslarin cevabini beklerim.
Saygilar
Levent
__._,_.___
Reply via web post Reply to sender Reply to group Start a New Topic Messages in this topic (1)
Recent Activity:
.

__,_._,___

--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Insan beynine bicim veren egitimdir.fidan nasil bukuluyorsa agac da egilir.

Alexander pope
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Mubarek vatan ve milleti parcalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni emellerine kurban etmemek icin acilan milli mucadele ugrunda milletle beraber serbest surette calismaya resmi ve askeri sifatim artik mani olmaya basladi. Bu mukaddes gaye icin milletle beraber nihayete kadar calismaya mukaddesatim adina soz vermis oldugum icin pek asigi bulundugum yuce askerlik meslegine bugun veda ve istifa ettim.

(8 Temmuz 1919)
K. ATATURK
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Tevfik Pasa Ingiltere ile gizli bir anlasmaya varilarak Osmanli Devleti'nin Ingiltere'ye bagliliginin saglanmasini istedi.

Yuksek Komiser Amiral Calt Horpe'un raporundan. 06.06.1919
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
PEZEVENK
. . . . . .
Dunya ahvalinden haberi yoktur
Sohbeti din ile acar pezevenk
Komsusu ac iken kendisi toktur
Sanki melek olmus ucar pezevenk
. . . . . .
Karanlik islerde ziplama ister
Evine granit * kaplama ister
Dunya mektebinden diploma * ister
Insanlik dersinden kacar pezevenk
. . . . . .
Herkesin kabina cesmesi akmaz
Erkek sinekleri hareme sokmaz
Fakir komsusunun yuzune bakmaz
Selamsiz sabahsiz gecer pezevenk
. . . . . .
Sanirsin Allah'la akde oturmus
Cennete giderken macun goturmus
H - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Ben,Manevi Miras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -




--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Halk bir kimseden nefret ettigi zaman, bunu incelemek gerekir.
Halk bir kimseyi seviyorsa, yine bunu da incelemek gerekir.

Konfucyus
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Osmanli tebaasindan olan Ermeni unsurlari, gordukleri tesvik ve yardimin neticesiyle de,
milli namusumuzu yaralayacak taskinliklardan baslayarak, nihayet hazin ve kanli safhalara girinceye kadar kustahane tecavuzlere koyuldular.

Vatanin parcalanmasi soz konusu ve karar olarak, Dogu Vilayetlerimiz- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Ingiltere Osmanli Devleti'nin yonetimine el koyarsa, saltanat ve hilafetin Ingilizler elinde bulundugunu goren Misir ve Hindistan Muslumanlarinin da Ingiltere'yle dost olmanin geregine inanacaklari asikardir.

Ingiliz Muhipler Dernegi Baskani, Adliye Nezareti Mustesari ve yazar Sait Molla
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
PEZEVENK
. . . . . .
Dunya ahvalinden haberi yoktur
Sohbeti din ile acar pezevenk
Komsusu ac iken kendisi toktur
Sanki melek olmus ucar pezevenk
. . . . . .
Karanlik islerde ziplama ister
Evine granit * kaplama ister
Dunya mektebinden diploma * ister
Insanlik dersinden kacar pezevenk
. . . . . .
Herkesin kabina cesmesi akmaz
Erkek sinekleri hareme sokmaz
Fakir komsusunun yuzune bakmaz
Selamsiz sabahsiz gecer pezevenk
. . . . . .
Sanirsin Allah'la akde oturmus
Cennete giderken macun goturmus
H - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Ben,Manevi Miras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder