Kimileri kibarca, kimileri hoyrat bir şekilde söylüyor.
Türk(!) halkı bir hırsızlık rejimini oylamış ve onaylamıştır.
Ayrıntıda aslında şöyle olmuştur, aslında böyle olmuştur demek açıkçası kıvırtmaktır.
Halka rağmen, halkın eğilimlerini göz ardı ederek yola devam edemeyiz demek mümkün değil.
Kabul etmek gerek.
Halkımız dejenere bir ahlaki dönüşümü yaşamış ve onun temsilcisini onaylamıştır.
Aslında bu kültürel dönüşümün sinyalleri vardı.
"Çalıyor ama iyi çalışıyor" şekerim gerekçesini sıkılmadan, utanmadan söyleyenler az değildi.
"Sanki CeHaPe'liler çalmayacak mı" gerekçesi de var.
"Çalıyor ama din için, millet için çalıyor" diyenler de vardı.
"Çalınanların aslında HUMUS yani halife hakkı" olduğunu söyleyenler de.
Çoğu insan aslında politikayı senin hırsızın, benim hırsızım penceresinden görmüştü.
Yeni bir olgu da değildir.
70'lerde köyden kente göç edenlerin bir arazi çevirmesini sosyal adalet sayan aydınlar şimdi merhamet ettiklerinden hayat dersi alıyor.
Fukaranın hak etmediğini alabilmesi hoş görülüyordu.
İşportacılarla saf tutmak solculuk, halkçılıktı.
Hal komisyoncuları, kabzımallar sömürgeci asalaklardı.
Onları etkisiz kılmak için üreticiden tüketiciye doğrudan satış yapılan pazar yerleri kurulacaktı.
Toprak reformu yapılacak, zengin ağanın elindekiler alınacak, marabaya dağıtılacaktı.
Davet Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler kenetli ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim! Kapansın el kapıları bir daha açılmasın yok edin insanın insana kulluğunu Bu davet bizim! Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine Bu hasret bizim! Nazım Hikmet Ran |
Hep bu konuları işlediler.
Aradan on yıllar geçti.
İyi niyetle başlatılan her şey dejenere oldu.
Sosyal adalet zannedilenler haksız kazanç haline geldi.
Ve artık çalmak yakalanmadığın sürece hak ve mübah sayılır oldu.
Şener Şen'in filmi vardı, hatırlarsınız.
Namuslu....
Bir seyredin beni çok iyi anlayacaksınız.
Aslında fukaralık, etnik ya da dini mağduriyet iddiaları hep haksız kazançlar için gerekçe oldu.
Hala daha öyledir.
Cemaatlerde menfaat dayanışması en temel etmendir.
Metropollerde çeşitli illerin, ilçelerin, Kürtlerin, bazı cemaatlerin öbeklenmesi hep bu temelde oldu.
MENFAAAT.
Mağduriyet iddiasıyla menfaat temini.
Saftirik aydınlar sosyal demokrasi, sosyal adalet adına çarpık menfaat yollarını hak ve mübah gördüler.
Yıllar geçti, şimdi eskinin aydınları fukara akla fikre muhtaç.
Eskinin fukarası ise küresel oligarklarla el ele.
Gerek Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) gerek, AKP, hatta bölcülerin öbeklendiği yasal ve yasa dışı partiler.
Hepsinin de hikayesi aynıdır.
Halkın kalanını kekleyerek kendi kesimine ekstra menfaat temini.
Malesef Türk halkı bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamayı becerememiştir.
Bir kabile, bir cemaat, bir kalabalık içinde kendini rahat ve hür hissetmiş.
Kendinden olmayanlara karşı bir yamyam ahlakına sahip olmaktan utanmamıştır.
Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA
Bekir Coşkun : Çikolata kutusuna binip gideceksin…
8 Mayıs 2014
Kolombiya, Dominika, Grenada, Kiribati, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Palau, Peru, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Samoa, Solomon Adaları, Doğu Timor, Tonga, Birleşik Arap Emirlikleri, Trinidad ve Tobago, Tuvalu ve Vanuatu…
Avrupa Birliği bu ülkelere vizeyi kaldırdı…
Bilet yetiyor…
*
Biz?..
Çikolata kutusu lazım…
Gören kız istemeye gidiyor sanacak, halbuki Roma'ya gidiyorsun…
Altına 500 bin dolar koyduktan sonra üzerine bir kat çikolata…
Arayacaksın AB ile ilgili bakanı:
"Sayın abi çikolata kutun yolda…"
"Yani çikolata kutusunun içinde mi çikolatam?."
Çünkü çikolata kutusunun içinden çikolata olması tuhaf gibi…
Sadece içinde çikolata olan çikolata kutusu ile gitmek istesen, Paris diye iniyorsun ki Bangladeş'desin…
*
Bakan yakalanınca anlatacaktır gerisini:
"Tanınmış bir sanatçımızın kayınpederinin vize alması için (Reza'nın babası demekten daha kolay böylesi) yardımcı olmamı istediler…
Bir baktım ki arkadaş da çikolata göndermiş…"
Bu noktada çikolata nerede, kutunun içinde…
"1.5 milyon dolar alacak olsam…
Mars'a bile gönderirim" diyecekmiş gibi geliyor insana…
*
Ne alakası var demeyin?..
Bu kirle seni AB'ye sokmak istemiyorlar işte…
*
Ülkenin bütün çocuklarını imam yetiştiriyorsan…
Kızlarla erkeklerin aynı merdiveni kullanması günahsa…
Kadının başının örtülü olması gerekiyorsa…
Mahkemeler imama bağlıysa…
İnternet, twitter, Facebook, YouTube yasaklıysa…
Hırsızlık, yağma, rüşvet kurumsallaşmışsa…
Hırsızlar polisleri yakalamaya başlamışsa…
Paçandan pislik akıyorsa…
Üstelik tüm bunları başına taç yapıyorsan…
Ne işin var AB'de?..
Afganistan'a git…
*
Aslında "millet" kendi kendine vize koydu 30 Mart'ta…
O sandık böyle bir şey işte…
Ancak çikolata kutusuna binip gidersin Osman…
a45UyF587661-201307301451-undefined
Kubilay ve iki bekcinin anisina:
KUBILAY DESTANI
23 Aralik 1930'dur
Gece yesilimsi,
Daglar ak
Bir altin cizgi gibi yerle gok
Gun dogdu dogacak
Don yoktur ama donmustur sanki
Sari yapraklarla kis kocaman bir yuz
Tarla cizgileri ile bir kilim iste
Menemen ovasi dumduz
Yalanci Mehdi Dervis Mehmet
Yurumus Manisa'dan bir sari su gibi
Bes on adamiyla Menemen'e varmak uzere
Yilan uykusu gibi
Dustu Kubilay'in bassiz govdesi
Bir cinar dali gibi yere
Sarkti yakasindan anasindan gelmis
Mavi cicek mor cicek bir cevre
Dustu Kubilay'in bassiz govdesi
Bir sogut dali gibi yere
Aydinlik aydinliga yaklasir iken
Sonsuzluga ere ere
Dustu Kubilay'in bassiz govdesi
Bir zeytin dali gibi yere
Dustu cebinden bir kitap,
Acildi goklere…
Fazil Husnu Daglarca
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder