26 Mart 2018 Pazartesi

MISIR: TÜRKİYE’NİN AFRİN’DEKİ EYLEMLERİ ERMENİ ‘SOYKIRIMINI’ ANDIRIYOR

Waauuuvvvee.... Bu nasıl bir laf..
Al sana bir kaya, nerene dayarsan daya demiş çıkmışlar işin içiden.

Belli ki mevcut Mısır hükumeti kızdırmak, tepki yaratmak, aşırı cevaplar üretmek istiyor.

Bize düşen kızmadan, ama sağlam cevaplar vermek.
Ve bunu da Mısır halkını da incitmeden yapmak..

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

MISIR: TÜRKİYE'NİN AFRİN'DEKİ EYLEMLERİ ERMENİ 'SOYKIRIMINI' ANDIRIYOR

© REUTERS/ Khalil Ashawi

26.03.2018

Mısır parlementosunun Arap dünyasından sorumlu komitesi Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki eylemlerini Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermeni katliamıyla karşılaştırdı.

Mısır medyasının haberine göre komitenin açıklamasında Suriye ve Irak'taki Kürtlere yönelik 'ırkçı temizlik' uluslararası hukukun ciddi bir ihlali ve iki ülkenin bağımsızlığına karşı saldırganlık olduğu kaydedildi.

Açıklamada "Bu yeni kitlesel imha bizlere Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'de Ermeni halkının maruz kaldığı katliamı hatırlatıyor" dendi.

Açıklamada ayrıca Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi'nin halen susması ve Türkiye'nin Suriye ve Irak topraklarından çıkmasına yol açacak herhangi bir karar almaktan uzak durmasının üzücü olduğu ifade edildi.

https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201803261032790106-misir-turkiyenin-afrindeki-eylemleri-ermeni-soykirimini-andiriyor/?utm_source=https://www.facebook.com/&utm_medium=short_url&utm_content=hd5W&utm_campaign=URL_shortening


a45UyF587661-180326214352 Oraj Poyraz At Neomailbox 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2018/03/26  23:48 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 


Kalbini ogutle yasat, hikmetle aydinlat.

Hz.ali (r.a.)

Hasan Basri rahimehullah anlatiyor :
Utbe Ibnu Gazvan ( Radiyallahu anh ), Basra da minberde ( hutbe esnasinda ) dedi ki : Resulullah aleyhissalatu vesselam bize soyle buyurmuslardi :
Cehennemin kiyisindan buyuk bir tas birakildi. Bu tas yetmis yil asagi dogru dustu de henuz dibe ulasmadi

( Tirmizi )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Afrika ya ilac gondermeye karar vermistik; fakat hepsinin uzerinde tok karnina yaziyordu.

Charles Bukowski Sozleri / Heinrich Karl Bukowski / Bilge Sozleri

Adversus solem ne loquitor
Gunes aleyhinde konusma (Acik ve belli seyleri tartisma)

Latin Atasozu


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/




'ABD'DEN ACUN ILICALI HAKKINDA SORUŞTURMA' İDDİASI




'ABD'DEN ACUN ILICALI HAKKINDA SORUŞTURMA' İDDİASI

26.03.2018

Televizyoncu Acun Ilıcalı hakkında ABD'de kara para aklama ve silah kaçakçılığı suçlamalarına ilişkin soruşturma başlatıldığı iddia edildi

Televizyoncu Acun Ilıcalı hakkında ABD'nin bir soruşturma yürüttüğü iddia edildi.

Odatv'nin edindiği bilgilere göre; Amerikalı bazı görevliler soruşturmada bilgi ve delil toplamak için geçen günlerde İstanbul Ataşehir'de bir otele yerleşti.

İddialara göre; Amerikalı avukatlar Acun'a hakkında kapa para aklama ve silah kaçakçılığı suçlamalarını yöneltiyorlar. Yine iddialara göre; Acun'un özel uçağıyla sık sık Panama'ya gidip gelmesi ise silah kaçakçılığına delil olarak gösteriliyor. Söz konusu isimler Acun'un Sarraf'la ilişkilerini de sorguluyorlar.

Rıza Sarraf'ın ABD'de yargılandığı davada da Acun Ilıcalı'nın adı geçmişti. Savcı Bharara mahkemeye Rıza Sarraf'la Acun Ilıcalı arasındaki ilişkiyi yansıtan belgeler sunmuştu.

ILICALI'DAN AÇIKLAMA GELDİ

Odatv'nin iddiasının ardından Acun Ilıcalı Twitter hesabından açıklamda bulundu. Ilıcalı'nın açıklaması şöyle:

https://www.birgun.net/haber-detay/abd-den-acun-ilicali-hakkinda-sorusturma-iddiasi-209544.html


a45UyF587661-180326190611 Oraj Poyraz At Neomailbox 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2018/03/26  15:32 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 


Sen kendinle basa cikamayinca, senin gibi aciz dusmana kim ehemmiyet verir?.

SADI

BENDEN KUR AN DISINDA BIR SEY YAZMAYIN.
- - -
Kim, benden Kur an disinda bir sey yazmissa, onu imha etsin.

Muslim-Zuhd/72(3004) /4137 Ebu Davud-Ilm/3(3647) /4136 Musned-c.3/12,21,39 Darimi-Mukaddime/42
- - -
Zeyd Ibnu Sabit Hz. Muaviye radiyallahu anhuma nin yanina girmisti.
Hz. Mu aviye ona bir hadisten sual etti.
Zeyd de hadisi ona soyledi.
Hz. Muaviye (orada hazir bulunan bir adama) hadisi yazmasini emretti.
ZEYD MUDAHALEDE BULUNARAK RESÛLULLAH ALEYHISSALATU VESSELAM, HADISLERINDEN HIC BIR SEY YAZMAMAMIZI EMRETMISTI dedi.
Bunun uzerine Hz. Muaviye yazilani derhal imha etti.

4106 - El-Muttalib Ibnu Abdillah Ibni Hantab radiyallahu anh anlatiyor:
Ebu Davud, Ilm 3, (3647).
- - -
Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: Benim hakkimda yalan soylemeyin. ZIRA BENIM UZERIME YALAN UYDURAN CEHENNEME GIRER.

5176 - Hz. Ali radiyallahu anh anlatiyor:
Buhari, Ilm 38; Muslim, Mukaddime 1, (1); Tirmizi, Ilm 8, (2662).
- - -
Hadisler hadisciligi yalanliyor.
Buna bakarak Sunni mezheplerin kufre saptigini soylesek abartmis olur muyuz?

Egitimde katiyen basarili olmak lazimdir.
Bir milletin kurtulusu ancak bu yolla olur.

MUSTAFA KEMAL ATATURK

-Bu evren, bu kuslar, bu bocekler cicekler, hepsi yuce rabbimizin bizlere birer armaganidir..
Kendi vucudunuza bir bakin ... Bu mukemmeliyeti baska kim yapabilirdiki?
Mesela gozlerimiz... Yuzumuzde yani ona en uygun yerde...
Gozlerimiz diz kapaklarimizda olsaydi ne kadar cirkin olurdu degil mi?
-itirazim var hocam.
-Soyle cocugum!
-Eger gozlerimiz diz kapaklarimizda olsaydi degisen hic bir sey olmazdi ,cunku herkesin gozleri diz kapaklarinda olurdu, o zaman da siz cocuklarim, gozlerimiz yuzumuzde olsaydi ne kadar cirkin olurdu derdiniz, ben de itirazim var derdim...

Yasanmis Din Dersi Diyaloglari


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/




SOFRALARIMIZDAKİ TEHLİKELER!

Sorsanız hepsi de Anadolu Aslanı esnafıdır.
Hepsi de hamdolsun Müslümandır.
Hepsi de iyi ahlaklı temiz çocuklardır.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

SOFRALARIMIZDAKİ TEHLİKELER!

Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış yemek fabrikası üretimhane catering şirketi restoran gibi yerlerde çalışan gıda mühendislerinin tanık oldukları uygulamalar bunlar. Gıda Mühendisleri Odası aracılığıyla gönderdikleri mail'lerle forumlarda yazdıklarıyla çığlıklarını duyurmaya çalışıyorlar. Ama işin ucunda işlerini kaybetmek de var. Üstelik mimlenip bir daha asla iş bulamamacasına… Çünkü sistem böyle kurulmuş. Tek istedikleri denetimlerin arttırılması ve rüşvetin önüne geçilmesi… Ve gıda mühendislerinin vatandaşlarının sağlığına önem veren ülkelerde olduğu gibi hak ettikleri konum ve koşullarda mesleklerini yapabilmeleri…

Küflü sucuklar tekrar satışta

Et ürünleri üreten bir firmada tanık olduğum vahim olay: İade edilen ambalajı bozuk küflenmiş sucuklar tekrar işlemden geçirilip kılıflandıktan sonra yeni parti ürünlerle piyasaya sürülüyor. Üstelik bu ürünler birçok yerde satılıyor.

Gıda mühendisleri anlatıyor: Antibiyotikli reçeller

Reçel üretimi yapan bir firmada kazana bir su bardağı toz kimyasal karıştırılıyordu. Bir gün bu kimyasalı tedarikçiden ben teslim aldım. Hemen faturaya baktım ve eve gidince araştırdım. Bir çeşit antibiyotik. Patronla tartıştık. Zaten iki hafta sonra işten ayrıldım.

Susamın kireci fazla kaçtı

Tahin ve tahin helvası üretilen işyerinde tarım müdürlüğü tarafından alınan numunelerde ürünün kül miktarı yüksek çıktı. Bunu düşürmenin tek yolu susamı sertleştirmek için kullanılan sönmüş kirecin Ca (OH)2 uzaklaştırılması. Kabul ettiremedim.

Yemeklere çamaşırsuyu

İhale usulü hazır yemek hizmeti veren firmalarda o gün çıkan her yemekten numune alınıyor. Bunu bilen bazı firmalar numune kaplarına kokusuz çamaşırsuyu damlatarak tüm mikropları öldürüyor. Çünkü mikrobiyolojik analiz yapılırken kimyasal analiz yapılmıyor. Birkaç kez neticenin ne çıkacağını merak ederek çamaşır suyu damlattırmadım. Her seferinde salmonella bakterisi çıktı.

Zehirli dondurmalar

Çocuk işçilerin çalıştırıldığı bir dondurma fabrikasında şekil veren makineden çıkan hatalı dondurmaları bir varilde biriktirip sonra yeniden üretime katıyorlardı. Bu sebeple çocuk zehirlenmeleri meydana geldi. Tarım'a şikâyetler gitti fakat bir şekilde durumun üstü kapatıldı.

Kurtlu cevizler toz oldu

Kuruyemiş firmasında soğuk hava deposu yeterli olmadığından kuruyemişte kurtlanmaların önüne geçemedik. Depo kurtlanmış ceviz içi ve kelebek kozalarıyla dolu bademle doldu. Kurtlu cevizler ceviz tozu; kelebek kozalarıyla dolu badem kayısı çekirdeğiyle yarı yarıya karıştırılarak badem toz haline getirildi ve piyasaya sürüldü.

İyi yalan söyleyebilir misin?

Bir et işletmesine iş başvurusunda bulundum. Bana "İyi yalan söyleyebilir misin?" diye soruldu. "Hayır" cevabını verdim. Bu işi kaybettiren cevap oldu. Denetlemede "herhangi bir usulsüzlük yok" demem gerekiyormuş. Şu anda çaresizlikten diplomamı kiraya verdim.

Dışarıda yemek yemiyorum

Yemek fabrikasında sulu tavuk yemeklerinden kalan tavuk etleri akşamları yıkanıp ertesi günkü yemeklerde kullanılıyordu. Karşı çıkınca patronla aramızdaki anlaşmazlık büyüdü. Artık dışarda sulu yemek yemiyorum.

Yarı fiyatına bayat tavuk

Bir catering firmasında işe başladım. Catering firmaları gıdanın çabuk tüketildiği bir sektör. Ne kadar sıkıntılı hammadde varsa catering'lere verilir. Çalıştığım firmada artık bozulmaya ramak kalmış tavuk butları yarı fiyatına alınıp soslayıp baharatlanarak müşteriye fırında tavuk olarak veriliyor. Karşı çıktığınızda patron üzerinize yürüyebiliyor.

Küflü yoğurtlar lokantalara

Süt ürünleri üreten firmada yapay koruyucuyla yoğurtların ömrü bir ay kadar uzatılıyordu. Bir ay sonra iade gelen yoğurtların küflü kısmının sıyrılarak kalan kısım lokantalara ucuza satılıyordu. Denetime gelenlerin içinde gıda mühendisi yoktu. Çuval çuval katkı maddesini süt tozu zannediyorlardı.

Vişne yerine boyalı havuç

Staj yaptığım yer birçok büyük firmaya meyve suyu konsantresi yapıp gönderen bir firma. Kara havuç suyuna vişne aroması katarak vişne suyu olarak etiketliyorlar. Piyasadaki çoğu vişne suyunun içeriği kara havuç suyu + aroma + boya…

İade helvalar yenisine…

Çalıştığım yerde iade helvaları patronumuz yeni helvalara karıştırmamızı istiyordu. Ben de patrona çaktırmadan yapabildiğim kadarını gidere döktürüyordum.

Eski yağdan kepek ekmeği

Bulunduğu ilde 70 şubesi olan bir market zincirinde kullanma tarihi geçen yağlar ve un aynı firmanın ekmek üretimine katılıyordu.

Zorla fare ilacı

Şu anda bir yemekhanede çalışıyorum. Sorunlu personel ilan ettiler beni. Birkaç gün önce başımızın belası fareler yüzünden bir tartışma yaşadık ve zorla ilaçlama şirketini çağırmalarını istedim. Karşı çıkıyorum ama bir yere kadar.

Hâlâ mideniz bulanmadı mı?

İade gelen ürünler yeniden üretime katılıyor. Örneğin iade beyaz peynirler baskıya alınarak tulum peyniri adı altında satılıyor.

Kuru haşlama metoduyla yapılan kaşar peynirinin sütünden süt yağı tamamen alınıyor; peynirin yağını arttırmak için bitkisel margarin katılıyor. ** Yoğurt ve kasar peynirlerin yüzeyine küflenmemeleri için natamax denilen kimyasal bir toz sıkılıyor.

Gofret hamurunda amilaz enzimi yerine boraks kullanılıyor. Boraksın gıdada bir bileşen olarak kullanımı yasak. Endüstride bir nevi temizlik ajanı. Ama maliyeti amilaz enziminden daha düşük olduğu için bu madde tercih ediliyor.

Reçel etiketleri üzerinde "Yüzde 100 toz şeker kullanılmıştır" yazılsa da yüzde 100 glikoz kullanan firmalar mevcut.

Kullanılan et aynı olmasına rağmen üretilen sucukların bir kısmına dana eti etiketi vuruluyor bir kısmına deve eti etiketi vuruluyor. Deve eti etiketi vurulan sucuk daha pahalıya satılıyor.

Kabakçekirdeği ürününü beyazlatmak için hidrojen peroksit maddesi ekleniyor. Halk arasındaki adıyla oksijenli su.

Lahmacun için gerekli olan kıyma içinde çok fazla oranda sakatat kullanılıyor.

Bir fast food zincirinin pizza satan kardeş kuruluşunda gün sonu satılmayıp kalan köftelerin soslarının yıkanıp ertesi gün tekrar kullanıldığını gördüm.

Kepekli ekmeklerde kepek yerine piyasada 'rogena' diye bilinen kavrulmuş malt tozu kullanıldığını gördüm. Bu maddeyle un boyanarak kepekliymiş gibi gösteriliyor.

Haber: Savaş ÖZBEY/Hürriyet

http://aliseyhan.com/sofralarimizdaki-tehlikeler.aspx


a45UyF587661-180326143727 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2018/03/26  15:32 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 


--

Ayaginiza tam oturan bir ayakkabi kesinlikle magazadaki ayakkabilarin en cirkinidir.

Murphy Kanunlari

9. De ki:
Siz gercekten yeri iki gunde yaratani inkar edip duracak misiniz?
Birde O na esler mi kosuyorsunuz?
O, butun alemlerin Rabbidir.
10. O, dort gun icinde, yeryuzunde yukselen sabit daglar yaratti, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rizik arayanlarin ihtiyaclarina uygun olarak riziklar takdir etti.
11. Sonra goge dogruldu da o bir duman iken ona ve yere:
Ikiniz de ister istemez gelin! dedi.
Ikisi de: isteye isteye geldik. dediler.
12. Boylece onlari iki gunde yedi gok olmak uzere yerine koydu ve her gokte (bulunan meleklere) islerine ait emrini vahyetti.
Dunya gokyuzunu kandillerle donattik ve koruduk, iste bu, hep o cok guclu ve herseyi bilenin takdiridir.

Fussilet suresinde

Quod medicina aliis, aliis est acre venenum
Bazilarinin ilaci kimileri icin zehirdir.

Latin Atasozu

Ne gordugumuz, buyuk olcude ne icin baktigimiza baglidir.

John Lubbock


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/




LEVENT GÜLTEKİN : KENDİ HALKIYLA MÜCADELE EDEN CUMHURBAŞKANI!



LEVENT GÜLTEKİN : KENDİ HALKIYLA MÜCADELE EDEN CUMHURBAŞKANI!

25/03/2018 23:15 acikcenk@gmail.com / @acikcenk

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her gün defalarca konuşuyor. Her konuşmasında toplumun bir kesimine yani bu ülkenin insanlarına rencide edici tedirginlik verici sözler sarf ediyor.

Aydınlara yazarlara gençlere kadınlara iş insanlarına… "Tamam Reis en büyük sensin en haklı sensin tek doğru sensin" demeyen diyemeyen herkesi incitiyor.

Konuşmalarındaki ses tonuna kullandığı sert sözlere onlara yönelttiği tehditlere bakılırsa sanırsınız ki o sözler kendi halkına değil bir düşmana yöneltilmiş sözler.

Kavga etmekten bıkmıyor. Hakaret etmekten usanmıyor. Devlet gücüyle korumasız insanları tehdit etmekten bedel ödetmekten çekinmiyor.

Mesela geçtiğimiz günlerde şöyle bir cümle etti: "Beyoğlu'ndaki marjinaller ya edepleriyle yaşarlar ya da kulaklarından tutar hak ettikleri yere atarız. "

Kulaklarından tutup atmak?

Ne kadar yakışıksız rahatsız edici nezaketten ve saygıdan yoksun bir cümle.

Bir insanın hele cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş bir insanın kendi halkı için böyle cümleler sarf etmesi hakikaten anlaşılır gibi değil.

Kimdir bu marjinaller? Ne yapmışlar? Nedir suçları?

Ne demek terbiyeleri ile yaşarlarsa sorun yok?

Bunca haksızlığına bunca hukuksuzluğuna insanı mahcup edecek türden bunca söz ve davranışlarına rağmen ne yapmışlar da kulaklarından tutup atma gibi nezaketten yoksun bir cümle ediyorsun?

Uyguladığın yanlış politikalarla ülkemize yaşamımıza büyük zararlar veriyorsun.

Temel görevin yaşamımızı kolaylaştırmak bize hizmet etmek işleri yoluna koymakken hem hayatımızı zorlaştırıyorsun hem de hakaret ediyorsun.

Bütün bunlara sesimizi çıkarmayacak mıyız? Ülkeye verdiğin tahribatlara itiraz etmeyecek miyiz? "Gözünün üstünde kaşın var" diyemeyecek miyiz? Niye demeyelim?

Biz senin kulların mıyız? Biz senin kölelerin miyiz?

Bu ülke hepimizin. Hepimizin aklı var. Hepimizin bu ülkenin daha iyi olması için söyleyecek bir sözü bir fikri var.

Farklı düşünene farklı fikir beyan edene "Bu yaptığın yanlış" diyene hakaret etmek tehdit etmek bedel ödetmek özgüveni olmayan yaptığı işten emin olmayan kimselerin yapacağı türden şeylerdir.

Medyayı kontrol altına almak farklı düşünenlerin ekranlara çıkmasını yasaklamak bütün yasaklara rağmen cılız itirazları bile devlet gücüyle bastırmak…

Bütün bunlar yapılan yanlışları toplumdan gizleme çabasıdır.

Halkın doğruları öğrenmesinden korktuğunun göstergesidir.

Diğer yandan Boğaziçi Üniversitesi'nde gençler arasında bir tartışma yaşanmış.

Bir grup genç Afrin operasyonunun başarılı bulmuş ve kutlamak için lokum dağıtmış. Bir diğer grup genç de bu davranışı uygunsuz bir eylem olarak değerlendirmiş ve itiraz etmiş.

İkisi de fikir özgürlüğü.

Bir kısmı bunu kahramanlık olarak görürken bir kısmı da bunu barışçılıktan sapma olarak görüyor. Hepsi bu.

Fakat Erdoğan durmadı. Gençler arasındaki bu kadar basit bir tartışmayı günlerce AK Parti il ve ilçe kongre konuşmalarının malzemesi yaptı.

Bütün konuşmalarında o gençlere hakaretler edip tehditler savurdu.

Sanırsınız ki o gençler bu ülkenin evladı değil işgal kuvvetlerinin mensupları. Tehdit savurmakla da kalmadı ertesi gün evlerine polis gönderip hepsini gözaltına aldırdı.

O da yetmedi. O gençlerin üniversitede okumayı hak etmediklerini söyleyip hepsinin hayatlarını söndüreceğini ilan etti.

Bakar mısınız şu öfkeye bu ülkenin çocuklarına yönelik gösterdiği yaklaşımın korkunçluğuna.

Nedir bunun kaynağı?

Bir ülkenin cumhurbaşkanı o ülkenin evlatlarına bu kadar korkunç derecede bir düşmanlığı nereden ve nasıl edindi?

Bu gençler velev ki itiraz ederken ölçüyü ayarlayamamış olsun. Bu kadar düşmanca bir tavır içine girmek terörist yaftası yapıştırıp eğitim haklarını ellerinden almak koca bir devleti üç beş gencin üstüne sürmek olacak şey mi?

Hiç mi vicdan kalmadı? Hiç mi insaf kalmadı?

Ülke sevgisini geçtim. Nezaket saygınlık insanlık… Hepsi mi kayboldu?

Hakaret ettiğin aşağıladığın tehdit edip hayatlarını söndürdüğün insanlar bizim evlatlarımız kardeşlerimiz bu ülkenin insanları. Onları yok ederek nereye varacaksın?

Ülkeyi bir bütün olarak görmemek bir kısmını düşman görmek onlara karşı bu kadar öfke ve kinle dolu olmak izaha muhtaç bir durum.

Hakikaten hiç normal değil.

Bir toplumun yarısıyla mücadele ederek o ülkeyi refaha huzura kavuşturamazsınız.

Bir ülkenin bir yarısı diğer yarısını düşman görüp onu ezdiğinde yok ettiğinde kazanacağını düşünüyorsa korkunç bir hayal görüyor demektir.

Çünkü bir yarısı mutsuz bir parçası huzursuz bir yarısı yenilmişlik duygusuna kapılmış bir ülkeye huzur gelmez.

O ülke kalkınamaz. O ülke varlığını güçlendiremez. Hatta sürdüremez.

Cumhurbaşkanı eğitimdeki tarımdaki ekonomideki sorunlarla ilgileneceğine yok olan adaleti tesis edeceğine enerjisini ülkenin refahını huzurunu artırmaya harcayacağına toplumun yarısıyla mücadeleye harcıyor.

Kendi halkının bir kısmını düşman görüp onlarla mücadele eden bir cumhurbaşkanı o ülkeye zarar vermekten başka bir şey yapmış olmaz.

Bütün "Yapma" "Etme" türü itirazlarımızın Erdoğan'ın nezdinde zerre kadar bir anlamı yok bunun farkındayım.

Yani eleştirilere uyarılara kulak verip "Acaba yanlış mı yapıyorum?" diyecek olgunlukta değil.

Kendini tek doğru tek akıllı hatta ülkenin tek sahibi olarak görüyor.

Ne yazarsak ne söylersek söyleyelim Erdoğan'a en küçük bir etkisi yok.

Yazmadaki amacım durumun vahametine toplumun dikkatini çekmek.

Direnci diri tutmak. Toplumun bu akıl dışı durumu kabullenmemesini normal görmemesini sağlamaya kendimce katkı sunmak.

Çünkü iktidarın medyaya bütünüyle sahip olması antidemokratik seçim yasaları hukukun çökmesi değerlerin tahrip edilmesi ekonomideki kötüye gidiş kavgacı dış politikanın yarattığı hasar ve toplumu birbirine düşmanlaştırma çabaları… Bütün bunlar ülkenin nasıl bir uçuruma sürüklendiğinin göstergeleri.

Farklılıkları bir tarafa bırakıp omuz omuza el ele verip bu kabus dolu günleri atlatmak zorundayız.

Korkarak sinerek çaresizliğe teslim olarak siyasetçilerin akıllarını başlarına toplamasını bekleyemeyiz.

Ayrıştırmayı kavgayı düşmanlığı siyaset sanan bu fosilleşmiş anlayıştan ülkemizi kurtarmak bizim elimizde.

http://www.diken.com.tr/kendi-halkiyla-mucadele-eden-cumhurbaskani/


a45UyF587661-180326141320 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2018/03/26  01:34 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 


--

Krallarin Degil Kurallarin Hukukunu Insaa Edecegiz.

Recep Tayyip ERDOGAN(RTE)
Turkiye denilen ulkenin basbakani

Biz, yeryuzunu bir dosek, daglari da birer kazik yapmadik mi?

NEBE/6-7

GUNESE AIT COCUK
. . . . . .
Gunesin arkasinda gorunen cocuk,
eliyle gunesi gosterir durur.
camlar arkasinda dusunen cocuk,
hirsindan camlara yumruk savurur.
Camlar arkasinda bekleyen cocuk,
uc mevsim gunesin seyrine dalar;
ve kisin gunesi ozleyen cocuk,
diliyle bugulu camlari yalar.
Gunese kavusabilmek icin cocuk,
gunduzun bos yere cirpinir durur.
Nihayet, nihayet geceleyin cocuk,
koynunda gunesle beraber uyur.

Cahit Sitki TARANCI

Iyi davula sert vurmak gerekmez.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/




25 Mart 2018 Pazar

TÜRKER ERTÜRK : DİN SAVAŞI MI YAPIYORUZ ?

Bu makalede bence en önemli laf "Osmanlı Hiç Din Savaşı Yapmadı" tespitidir.
Evet, gerek Osmanlı, gerekse çağdaşı ya da daha eskisi Müslüman olduğu söylenen ve iddia edilen devletlerin hepsi de zenginlik için savaş vermiştir.

Bu uğurda gerekirse Müslümanlar Müslümanları imha etmiş, gerekirse Müslümanlar Hristiyanlar ya da başkalarıyla ittifak etmiştir.
Sözde büyük Emevi ve Abbasi devletleri de büyük oranda yağma ve harç savaşları yapmıştır.
İslamın büyümesi diye anlatılan şey aslında yağma ve talanın yaygınlaşmasından ibarettir.

Bütün bu devletlerin en büyük kaygısı işgal ettikleri topraklardan vergi almaktır.
Bu yolda karşılarına çıkan hangi dinden ve mezhepten olursa olsun bunlarla mücadele ettiler.
Din söylemleri her zaman olduğu gibi insanları ölmeye, yağmaya, talana ikna etmek içindi.

Muhammed dönemi ve büyük halifeler döneminde de Muhammedin vaaz ettiği Tevbe suresi dayanak gösterilerek haklı, ahlaki ve bir norm olarak gösterilen kafirlerin canının, malının ve ırzının helal olduğu ilkesi öne sürülmüştür.
Taaa, ki kafir Müslüman olana kadar.
Ve zaten bu ayet sonrası başlatılan Gazvelerin tamamı da baskın, yağma ve talan savaşıdır.
Az zamanda Arabistan platosunda yağmalanacak gayri müslim kalmayınca, akınlar Bizansa yönelmiş, Bizans karşısında başarılı olamayınca, Farisi ve Türk ülkelerine yönelmiştir.
Farisiler ve Türkler de Müslüman olarak bu akından kurtulduklarında aynı yağma ve talan döngüsüne dahil olmuşlar.
Ve adeta bulaşıcı bir hastalık gibi eski kurbanlar bu sefer Müslüman olduklarında kendilerine yönelmiş dini yağma ve talan için gerekçe olarak gösterilen aynı sureleri gerekçe göstererek akıları Avrupa içlerine kadar taşımıştır.

Tevbe suresi benzeri metinler Eski ve Yeni Ahitte de mevcuttur.
Bu metinler de tıpkı Tevbe suresi gibi yağma ve talana sebep olmuştur.
Taaa, ki güç yetiremeyene kadar, taa ki, bu metinleri ciddiye ala kalmayana kadar bu böyle olmuştur.

Şimdi sorun, İslam ülkelerinde hala daha bu arızalı sureleri ciddiye alan milyonlarca insan olmasıdır.

Ve aynı şekilde Evangelistler, ve püriteler gibi bazı Eski Ahde bağlı dinler de tıpkı fanatik Müslümanlar gibi dünyaya bir an önce kıyameti getirmek üzere gayret sarf etmektedir.

Bütün bunlar arızalıdır, dünyanın selameti için bu fikirlerin geride kalması şarttır.
Dinler olsa da olmasa da zaten dünyada yeteri kadar yağma ve talan mevcuttur.
Bize gereken yağma ve talana haklılık ve meşruiyet kazandıran dinler ve onların ürettiği ahlakın yok edilmesidir.


Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

TÜRKER ERTÜRK : DİN SAVAŞI MI YAPIYORUZ ?

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar 5 Mart 2018'de Türk Milleti'nin Afrin Harekâtı'na verdiği büyük desteğe bir mesaj yayınlayarak teşekkür etti. Akar; "Zeytin Dalı Harekâtının başlangıcından bugüne kadar asil milletimiz ordu-millet anlayışının en güzel örneklerini sergilemektedir" diye başlayan mesajının bir yerinde "Vatan millet din ve bayrak uğruna hayatlarını seve seve feda eden kahraman şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor kendilerini minnetle yâd ediyoruz…" diyerek devam ediyor.

Vatan millet ve bayrak uğrunda savaşırken yaşamlarını kaybeden şehitlerimize biz de Allah'tan rahmet yakınlarına ve milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyoruz. Ama Akar'ın mesajında geçen "din uğruna" konusunu anlayamadık. Yoksa biz Afrin'e yönelik olarak yapılan Zeytin Dalı Harekâtında din uğruna da mı savaşıyoruz?

Karşımızda Haçlı Ordusu mu Var?

Eğer biz güvenliğimiz toprak bütünlüğümüz ve güneyimizden terörle kuşatılmışlığımıza son vermek için sınırlarımızın biraz ötesinde Zeytin Dalı adlı bir iç güvenlik harekâtı yapıyorsak; din uğruna savaşmak ve ölmek gibi bir mesaj vermeye çalışmanın anlamı nedir?

Ayrıca; harekât icra ettiğimiz topraklarda ezici bir çoğunlukla Müslümanlar yaşıyor. Karşımızda bize direnç gösterenler de toprak bütünlüğümüze tehdit teşkil edenler de Müslüman. Yoksa karşımızda Haçlı Ordusu var da biz mi bilmiyoruz? Kelle koparan kafa kesen insanları katleden canlı canlı organlarını yiyen IŞİD de Müslüman. Anlayacağınız; Suriye coğrafyasında Müslümanlar birbirini kırıyor ve yiyor!

Din Emperyalizmin Umurunda Değil

Eğer emperyalizmi yani ABD'yi kastederek ve bunları Haçlı görerek din uğruna mücadeleden bahsedildiyse yine yanlış yapıldı. Çünkü iktidar; bu emperyalizmin yani iktidarın bakış açısıyla Haçlıların Mart 2011'de Suriye'de başlattığı bugüne kadar 500 bin Müslümanın katledildiği ve 15 milyon insanın evini barkını terk etmek zorunda kaldığı vekâlet savaşının ateşine odun taşıdı. Aynı şeyleri Irak'ta ve Libya'da da yaptı. Onlar da Müslümandı!

Diğer taraftan; din emperyalizmin umurunda bile değil! Bu emperyalizm Haçlıların yaşadığı Gürcistan'da ve Ukrayna'da da operasyonlar yaptı. Boşnaklar ve Arnavutlar hariç ezici çoğunluğu Hristiyan olan Yugoslavya'yı yedi parçaya böldü.

Osmanlı Hiç Din Savaşı Yapmadı

Din uğruna yapıldığı düşünülen savaşlar artık Ortaçağ'da kaldı. Çağdaş dünya akılcı ve bilimsel düşünce dönemine geçti. Çağdaş dünya için din artık sadece kültürün bir parçası. Emperyalizm için ise çağdaş olmayan toplumları kullanabilmek sömürebilmek ve birbirine karşı kırdırabilmek için sadece bir enstrüman.

Size bir sır vereyim; 600 yıllık Osmanlı Devleti bir kere bile olsun din adına savaşmadı. Hatta egemenliği devletin bekası ve çıkarları için Müslümanları bile kırdı. Ama savaşırken tabii ki dini söylemler kullandı! Bunun amacı; savaşanların performansını arttırabilmek ve kolayca ölüme gönderebilmekti!

Haçlı Seferleri Bile Din İçin Yapılmadı

Din adına yapıldığı söylenen ve kutsal toprakları Müslümanlardan tekrar geri alabilmek için yapıldığı ifade edilen Haçlı Seferleri bile gerçekte din için yapılmadı. Esas neden; Doğu'nun zenginliklerine el koyabilmek ve yağmalamaktı. Bu gerçek neden kitlelere söylenemezdi! Bu nedenle ölüme gönderilecek kitlelerin önüne daha ruhani ve kutsal amaçlar kondu.

Bugün insanlığın geldiği çağdaşlık çizgisinde artık din savaşları ve söylemi yok! Ama bu çağdaşlık çizgisine gelemeyen toplumlarda din savaşları ve dinsel söylemlerle insanları ölüme göndermek hala var! Tabii ki insanlar ve toplumlar arasındaki çıkar odaklı savaşlar ve mücadeleler bitmedi ve bitmeyecek gibi de gözüküyor. Ortaçağ'da savaşların gerçek nedeni dinle örtülür ve kutsallaştırılırdı. Günümüzde ise gerçek neden demokrasi özgürlükler ve insan hakları ile örtülüyor ve kutsallaştırılıyor.

Din Savaşı Geçmişin Aklı Ve Ortaçağ'ın İşidir!

Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı ve sonrasında çağdaşlaşmanın olmazsa olmazı olan Aydınlanma Devrimleri ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti için savaş bizzat Atatürk tarafından; "Öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Ancak ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir" diye ifade ediyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri için savaş; ülkemizin ve milletimizin güvenliği huzuru refahı bekası toprak bütünlüğü bağımsızlığı çıkarları ve kurucu ideolojisi tehlikeye girdiğinde yapılır. Din için savaş olmaz olamaz. Din için savaş söylemi geçmişin aklıdır refleksidir Ortaçağ'ın işidir ve savaşın gerçek nedenini kutsallıkla örtme girişimidir.

Dere Geçilirken Değiştirilmemenin Esareti mi?

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en tepesinde bulunan sahsın böyle bir mesaj vermesi büyük bir talihsizliktir. Dili sürçtü desek geçen yıl 23 Aralık 2017'de Asteğmen Kubilay'ın katledilmesi ve Menemen olayı ile ilgili anma mesajında Hulusi Akar'ın laikliği yok sayan ve silen söylemini nereye koyacağız? Yoksa mesajlarda din söylemi ile başka şeylerin üzeri mi kapatılıyor ve dere geçilirken değiştirilmemenin esareti mi bunlara neden oluyor?

Prof. Dr. Salih Cengiz Dr. Dilek Salkım İşlek ve Uzman Kimyager Esra İşat'ın ortak bilimsel çalışmaları olan "Belgede Sahtecilik Tespitinde Mürekkep Yapı ve Yaş Tayini" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Aldığım bilgiye göre; Adli Tıp Kurumu Başkanı ile İstanbul Adli Tıp Enstitüsü Müdürü bu çalışmanın bilimsel olmadığını söylemekteler ama nedenini açıklamamaktadırlar.

Sahtekârlığın evraklarda sahteciliğin patlama yaptığı sahte diplomaların ve intihal içeren akademik çalışmaların kol gezdiği bir zaman diliminde sanırım bu tür bilimsel çalışmaların önünü açmak lazım dürüst bir topluma ulaşabilmek için.

Türker Ertürk

E. Amiral Araştırmacı – Yazar

LİNK : http://www.turkererturk.com.tr/din-savasi-mi-yapiyoruz/


a45UyF587661-180325211523 Oraj Poyraz At Neomailbox 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2018/03/26  01:34 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 


Sanki macta gibi bagirip cagiriyorlar,.
Turkiye laiktir, laik kalacak diye, bunlar hos seyler degil.
AKP Genel Kongresinde...

Recep Tayyip Erdogan.
Basbakan olduktan sonra

Cinlerden, insanlardan ve kuslardan ordulari, Suleyman in huzurunda bir araya getirildi. Onlar, duzenli bir bicimde sevk ediliyorlardi.
Nihayet karinca vadisine geldikleri vakit bir karinca, Ey karincalar! Yuvalariniza girin, Suleyman ve ordusu farkina varmadan sizi ezmesinler dedi.
Suleyman, onun bu sozune tebessum ile gulerek dedi ki:
Ey Rabbim!
Beni; bana ve ana babama verdigin nimetlere sukretmeye ve razi olacagin salih ameller islemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarinin arasina kat!

NEML /17-19)

Bir insana onu sevdigini hissettirirsen, onun gozunde senin disindaki her sey deger kazanir.

Charles Bukowski - Pis Morugun Notlari

Seni hicbir zaman unutmayacagim


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/




AHMET KOYUNCU : MALTHUS’UN HARİKA ÇOCUKLARI BİR MEVZİ DAHA KAYBETTİ



AHMET KOYUNCU : MALTHUS'UN HARİKA ÇOCUKLARI BİR MEVZİ DAHA KAYBETTİ

25.03.2018

Bu günlerde çok önemli bir gelişme oldu. Türk basınında bir dönemin boğası olan Doğan Medya Demirören Grubu'na satıldı. Sn. Aydın Doğan'ın Kanal D Hürriyet ve tüm medya kuruluşları elinden gitti. Bu haberi ilk duyduğumda şu yorumu yaptım. Malthus'un harika çocukları bir mevzi daha kaybetti. Gelin bu cümleyi birlikte analiz edelim.

TÜKETİM HAYVANINA DÖNÜŞÜM...

Lütfen Sn. Erdoğan'a olan öfkenizi bir kenara bırakarak Türkiye'de yaşananlara tarafsız olarak bakalım. Görülen şey Malthus ile Makyavelli'nin fikirlerinin savaşından başka bir şey değildir. Koskocaman bir Ortaçağ karanlığı… Gerçekte bu karanlığı Malthus'un harika çocukları yarattı. Makyavelli'nin prensleri ise bu karanlığın meyvesi olarak bitti.

Peki bu günlere nasıl gelindi? Bir toplum düşünün. O toplumda güçlülerin kurduğu acımasız bir sistem var. Sizin adınıza doğru ve yanlışların belirlendiği bir sistem… Kaynaklar onların elinde bilim onların elinde kitle iletişim araçları hatta iktidarlar bile onların elinde… Kitle iletişim araçları ile manipüle edilerek kitle toplumu [1] haline geliyorsunuz ve birer tüketim hayvanına dönüşüyorsunuz.

Daha önemlisi bu sistemde güç hiyerarşisi var. Üstte olanların ise gücünü koruması lazım… Altta kalanların ise hayatta kalması… En önemlisi acımasız bir rekabet ortamı… İşte bu düzenin adı vahşi kapitalizmdir. Bu sistemin ahtapot gibi birçok kolları vardır. Örneğin Ekoemperyalizm bunun devasa kollarından birisidir. Sn. Soner Yalçın'ın Saklı Seçilmişler kitabı bu kirli düzeni anlatır. [2]

Aslında bu kara düzenin sahipleri için Malthus'un harika çocukları tanımını kullanmak yanlış olmaz. Neden mi?

Siz de bilirsiniz iki asır önce sanayi devrimi başlamış ve kapitalin gücü ön plana çıkmaya başlamıştı. İşte bu yıllarda evrim teorisi ortaya atılmış ve dünya kendisini Malthus'un ve sosyal Darvinizmin kucağında bulmuştu.

PEKİ BU SOSYAL DARVİNİZM NEYDİ? MALTHUS KİMDİ?

Malthus (1798) insan nüfusu üzerine bir kitap yayınlamıştı. Ona göre insan nüfusu artacaktı ve insan varlığı için besin şarttı. Nüfus artışı ihtiyaçları karşılanamaz hale gelirse; bir oto-kontrol mekanizması (savaş hastalık vb. ) devreye girerek nüfus dengelenecekti [3 4 5]

Frans de Waal o dönemi şöyle anlatmaktadır. "Malthus'un çok sert bir siyasi bakışı vardı. Fakirlere yapılacak yardımın bu insanları zaman içerisinde öldürecek doğal sürece müdahale olduğuna inanırdı. Malthus Sosyal Darvinizm denilen merhametten yoksun bir sistemi başlattı. Oysa Darwin'in sosyal Darvinizm ile hiç alakası yoktu.

Mutlu azınlığın elinde orantısız kaynakları mazur gösteren bu bakış John D. Rockefeller'in bir işin büyümesini DOĞA ve TANRI kanunlarının işleyişi olarak tanımlamasına yol açtı. Evrim ve doğal seleksiyon sınırsız rekabet ile eşdeğer göründü. '' [6]

Yani "büyük balık küçük balığı yutar doğanın kanunu bu" diye düşünen sosyal Darvinistler hızla kaynakları ele geçirmiş baskınlığı sağlamıştı. 20. Yüzyılda ise Keynes ortaya çıkmış ve karma ekonomi modeli önererek vahşi kapitalizmin dizginlenmesine öncü olmuştu.

TÜRKİYE'NİN SOSYAL DARVİNİSTLERİ

Peki ülkemizin sosyal Darvinistleri kimlerdi?

Bilimsel bir bakış açısı ile; Koç ve Sabancı aileleri için "Malthus'un harika çocukları'' demek yanlış olmaz. Sonrasında Sn. Aydın Doğan gibi kitle iletişim araçlarını ellerinde tutan TÜSİAD zenginleri ve darbeci generaller de bu çocuklara (our boys did it) eklenmişti.

İşte bu aileler ülkemizde tüm köşe başlarını tutmuşlardı. Türkiye'nin kaderini belirleyecek her olayda başrol almaya başlamışlardı. Hatırlayın 1960 -70'lerde yükselen ve insanların umudu olan solun ve DİSK gibi sendikaların karşısında kim vardı? Zenginler kulübü TÜSİAD

Ecevit ne zaman hükümet kursa ne hikmetse birden kıtlık ve karaborsa başlıyordu. Demirel gelince bolluk… 13 Mayıs -13 Haziran 1979 tarihleri arasında gazetelerde yayınlanan TÜSİAD ilanlarını hatırlayın. "Toprak ekenin su kullananın" diyen bir Ecevit vardı. Karşısında ise onu devirmek için ilan veren TÜSİAD

Ardından Sam Amca destekli 12 Eylül oluyordu. TÜSİAD darbenin yanında Sn. Vehbi Koç ise emrine amade idi. Darbe sonrası TÜSİAD zenginlerinin gücü zirveye çıkıyordu. Devlet bankaları boşaltılıyor ve sosyal devlet çökertiliyordu. Örneğin 1980 ve 90'ları hatırlayın. Beş para etmez Fiat ve Reno arabalarını Mercedes fiyatına satan aileler onlar değil miydi?

Ama 1990'lara gelinirken sol yeniden yükseliyor ve liberalizmi getiren Özal devriliyordu. Özal'ın imdadına Avrupa üzerinden yayın yapan kaçak özel televizyon kanalları ve TÜSİAD gazeteleri yetişmiyor muydu? Patronlar ellerindeki medya gücüyle hükümetlere korku salıyordu. Hükümetler ise devrilmemek için bu patronlara biat ediyordu.

O yıllarda bankacılık sistemi ise adeta bir eşkıyalık sistemi idi. İnsanlara öyle bir temerrüt faizleri uyguluyorlardı ki; aklınız hayaliniz dururdu. Hatta gecelik repo ile devlete tefeciliğe bile başlamışlardı. Bu sistemi engelleyen Erbakan ise 28 Şubat ile yerle bir ediliyordu.

İşte o dönem 28 Şubat tanklarını manşetten veren kimdi? Sn. Aydın Doğan'ın Hürriyet gazetesi değil miydi? Hatta onun pijama ile başbakan karşıladığı bile iddia ediliyordu.

2000'ler başladığında ise halkın Karaoğlan'ı ekonomik krizle devriliyordu.

Eğri oturup doğru konuşalım. İşte bu gün el konulan Doğan Medya o dönemin hükümetlerinin üzerine çıkan bir boğa değil miydi? Taa ki Makyavelli'nin prensleri ortaya çıkıp onları iğdiş edinceye kadar…

Zaten Malthus'çuların sisteminde Makyavelistlerin özel bir yeri vardı. Bu kişiler sosyal becerilerde ustalık sözel zeka akranları tarafından çekicilik ve popülarite nedeniyle ticaret siyaset ve medya için bulunmaz kumaştırlar. [8 9 10] Fırsatları iyi görmeleri acımasızlıkları ve etiksizlikleri ile hızla yükselirler.

Bu kişiler sosyal ilişkileri yönlendirmede ve toplumsal gücü yönetmede çok etkiliydiler. Kalabalıkları kolayca etkiliyor ve manipüle edebiliyorlardı. [11] Bu nedenle Malthus'çu sistem bu kişileri geçici olarak kullanıyor ve süresi dolunca deliğe süpürüyordu.

PEKİ ÜLKEMİZDEKİ EN BAŞARILI MAKYAVELLİ PRENSLERİ KİMLERDİ

Siyasette Sn. Erdoğan medyada ise Sn. Acun Ilıcalı'dır demek yanlış olmaz. Ben aslında Doğan Medya'yı Sn. Ilıcalı'nın almasını bekliyordum. Çünkü Sn. Ilıcalı yıllarca patron medyalarında çalışmış ve kuralına göre oynayarak televizyon sahibi olmuş bir Makyavelli prensidir. Eğer bir medya tiranı ortaya çıkacaksa bilimsel olarak en önemli aday o idi.

Sn. Erdoğan ise bu Makyavelist çizgiyi siyasette izliyordu. Onun halk üzerindeki etkisi çok büyüktü. Sn. Erdoğan'ın bu etkisini gören patronlar 2002'de onu halkın önüne çözüm olarak koymuşlardı. Partisini kurduğunda ise en fazla destek TÜSİAD medyalarından ve patronlardandı. Seçim çalışmalarını yürüttüğü helikopter bile TÜSİAD zenginlerine aitti.

Sn. Erdoğan ise Makyavelli'nin prensinin izlediği yolu izledi. Amaca giden yolda her şey mubahtı. Zaten TÜSİAD patron medyaları ve 28 Şubat'çı asker baskınlığı olan bir ortamda başka türlü davranma şansı var mıydı? Makyavelli yi olan prensin bu kadar kötü arasında yaşama şansı yoktur' der. [11] Zaten iyi prens olan Erbakan ve Ecevit'in başına gelenler Makyavelli'yi haklı çıkarıyordu.

Sonra 2009'lara kadar TÜSİAD'ın borusu ötüyor ve zenginliklerini katlıyorlardı. TÜSİAD ile iktidar arasında gizli bir savaş vardı ve bu savaşa 2010'larda FETÖ de ekleniyordu. Çünkü Sn. Erdoğan'ın deliğe süpürülme zamanı gelmişti. Devirme çabaları başlıyordu.

BAHSİ GEÇEN SAVAŞ...

Ama Makyavelli cephesi dini referanslara sırtını yaslamıştı ve KEYNESYAN politikalar izliyordu. Bu nedenle Sn. Erdoğan'ın yaptıkları halk nezdinde kabul görüyor ve ne yapılırsa yapılsın devrilmiyordu. Devrilse bile Makyavelist doğası ile 1 Kasım 2015 seçimlerinde olduğu gibi küllerinden yeniden doğuyordu.

Bu da Ortaçağ siyaset duayeni Machiavelli bir kez daha haklı çıkarıyordu. "Güç elde etmek isteyenlerle elindeki kaybetmek istemeyenler arasında doğal bir iktidar savaşı vardı. Bahsi geçen savaş insanı kötü kılıyordu" [12]

Peki gerçekte ne oluyordu? Baskınlık el değiştiriyordu. Geçmişte kaynaklarının kontrolü TÜSİAD zenginlerinin elinde idi baskın onlardı. 12 Eylül Darbe anayasasının sağladığı halkı adam etmek için hazırlanmış her türlü sopa da onların elindeydi. Çok sıkıştıklarında ise 28 Şubat'çı 27 Nisan'cı ve 15 Temmuz'cu askerler de imdatlarına yetişiyordu.

Şu an ise baskınlık ve kaynak kontrolü Sn. Erdoğan'ın eline geçti. Tabii ki sopalar da… Zaten son dönemde kafamıza inen de bunlar… Artık Sn. Erdoğan insanların hayatlarını kontrol ediyor. Bu gelinen noktayı Makyavelli bunu şöyle izah eder:

"Soylular ve zenginler güçlerini artırmak ister. Üzerinde daha fazla otorite kurmak isteyen bu kişilerden halk bıkar ve bu zenginlere saldırması için tüm yetkiyi tek bir kişiye verir. " [11] Yani halkın Sn. Erdoğan'ı desteklemesinde onu fazlasıyla baskı altına alan ve sömüren zenginler sorumluydu. Bir aşırılık bir başka aşırılığa yol açmıştı. [12]

Aslında pek yazılmayan gerçek de buydu. Malthus'çu ailelerin kurdukları okullar kurumlar destekledikleri aktiviteler ve yaptıkları yardımlar emdikleri kan karşısında okyanusta damla kalırdı. Eğer 1980 ve 1990'larda TÜSİAD Koç ve Sabancılar kârlarının bir kısmını halkın eğitimine harcasalardı bu gün AKP %50 oyu rüyasında görürdü.

Türk toplumu sosyokültürel açıdan çökerken cemaatler Anadolu'nun parlak beyinleri toplarken bu zenginler büyümekle ve şişmekle meşguldüler. Bu gün KOÇ grubu 90 bin kişiye iş verse de geçmişteki yaptıkları ile 40 milyon kişiyi AKP'ye mahkum etmişlerdi. Sn. Erdoğan'a halkı altın bir tepside sunmuşlar ve bir daha da alamamışlardı.

Peki sizce halkı bu hale düşürenler mi daha suçlu yoksa halktan aldığı destekle halkın yumruğunu indiren Sn. Erdoğan mı?

Geçen yazımda ne demiştim? Bilgisayarlarımız var uçaklarımız var ama sistem Ortaçağ kafası ile işliyor. Çünkü Malthus'un harika çocuklarının kurduğu sosyal Darvinizm bataklığı var. Bu kişiler 30 yıldır globalizm ve serbest piyasa ile tüm dünyayı da kandırdılar.

Ülkemiz ise 12 Eylül darbesi ve Özal ile bu bataklığa kapılarını açmıştı. Ülke içten içe çürüyordu. TÜSİAD'ın maymunu haline gelen hükümetlerle bir yere gelinemiyordu. Uçak zaten irtifa kaybediyordu.

Sonrasında halk kendisine benzeyen yarı tanrısal kahramanlarını çıkarıyor ve bir umut onların peşine düşüyordu. İşte bu ortamın meyveleri Sn. Erdoğan ve Sn. Ilıcalı idi. TÜSİAD zenginleri uçağın kokpitine bu şahısları oturtuyorlar ama bir daha kaldıramıyorlardı.

İşte bu noktada halkın desteği çok önemli idi. Sn. Erdoğan'ın siyasette Sn. Ilıcalı'nın medyada ki halktan aldığı destek tartışılmazdı. Zaten Makyavelli "halkın desteği ile gelen prensin soyluların desteklediği prense göre daha kalıcı olacağını" söyler. [11 13]

İşte bu nedenle halkın desteğini alan prens yani Sn. Erdoğan devrilmiyordu. Ama Atatürk'ün koltuğunda oturan soyluların desteklediği prens Sn. Kılıçdaroğlu'nun geleceği ise pamuk ipliğine bağlıydı.

İKTİDAR BİR AFRODİZYAKTIR

Sonuç olarak insan bir primattır. Bütün yollar iktidar savaşına çıkar. Primatolog De Waal; siyaset filozofu Thomas Hobbes'in bastırılamaz bir iktidar güdüsü olduğunu öne sürdüğünde hem maymunlar hem de insanlar için hedefi tam ortadan vurduğunu ifade eder. [6]

İnsanın güç ve iktidardan vazgeçmesi o kadar kolay değildir. Zaten bu gün ülkemizde yaşanan da budur. İktidar savaşıdır. Malthus'un harika çocukları ile Makyavelli'nin prenslerinin iktidar savaşı…

Siz bir alfa erkeği olan Sn. Aydın Doğan'ın 80 yaşına gelmekle medyadaki varlığını satmakla iktidar savaşından vazgeçeceğini mi zannediyorsunuz? Sizler Koç ve Sabancı ailelerinin vazgeçeceğini mi zannediyorsunuz? Ya da Sn. Erdoğan'ın vazgeçip köşesine çekileceğini…

İktidar bir afrodizyaktır. [6] Bağımlılık yapan bir eroindir. Bir kez o tadı alan bir daha bırakamaz…

İnsan ölür iktidar hırsı ölmez…

Ahmet Koyuncu

Odatv.com

KAYNAKÇA:

1. Mills W. (1974). İktidar Seçkinleri. Ankara: Bilgi.

2. Soner Yalçın Saklı Seçil-mişler Kırmızı Kedi Yayınevi 2017

3. Ustaahmetoğlu E. & Toklu İ. T. (2015). Organik Gıda Satın Alma Niyetinde Tutum Sağlık Bilinci ve Gıda Güvenliğinin Etkisi Üzerine Bir Araştırma. AİBÜ-İİBF Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi. Cilt 11 Yıl 11 Sayı 1 2015

4. Bektaş Hakan Emir Kayacan and U. R. A. S. Ömür. "Türkiye'de Planlı Kalkınma Döneminde İktisadi Büyüme ile Nüfus Artışı İlişkisinin Ekonometrik Analizi. " İŞLETME VE İKTİSAT ÇALIŞMALARI DERGİSİ 3.2 (2015): 69-77.

5. Levent A. K. S. U. (1998). Dünya'da ve Türkiye'de Nüfus Analizleri. Sosyoloji Konferansları (25) 219-311.

6. de Waal FBM İÇİMİZDEKİ MAYMUN Metis Bilim yayınları 2006.

7. Sutton J. Smith P. K. & Swettenham J. (1999). Social cognition and bullying: Social inadequacy or skilled manipulation? British Journal of Developmental Psychology 17 435–450.

8. Repacholi B. Slaughter V. Pritchard M. & Gibbs V. (2003). Theory of mind Machiavellianism and social functioning in childhood. In B. Repacholi & V. Slaughter (Eds. ) Individual differences in theory of mind (pp. 67–97). NY: Psychology Press

9. Salekin R. T. Neumann C. S. Leistico A. R. & Zalot A. A. (2004). Psychopathy in youth and intelligence: An investigation of Cleckley's hypothesis. Journal of Clinical Child and Adolescent Psychology 33 731–742.

10. Rose A. J. Swenson L. P. & Waller E. M. (2004). Overt and relational aggression and perceived popularity: Developmental differences in concurrent and prospective relations. Developmental Psychology 40 378–387.

11. Machiavelli Niccolo (2009) Söylevler (İstanbul: Say Yayınları) (Çev: Alev Tolga).

12. Öztürk A. (2013). Machiavelli düşüncesinde cumhuriyetçi özgürlük ve kurucu lider imgesi. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 68(02) 181-204.

Machiavelli Niccolo (1999) Prens (İstanbul: Oğlak Yayınları) (Çev: Rekin Teksoy).

https://odatv.com/malthusun-harika-cocuklari-bir-mevzi-daha-kaybetti-25031833.html


a45UyF587661-180325162853 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2018/03/25  22:48 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 


--

Baskalarina sana davranilmasini istedigin gibi davran.

Domingo de Banez

Kim Kemalci milliyetcilerle birlikte Yunana karsi gelirse ser an kafirdir.

Delibas Mehmet -1920
Ingiliz Karadeniz Ordu Komutani General Milne nin Londra ya Ingiliz Genelkurmayi na yazdigi rapor dan

Silent leges inter arma
Savas oldugunda kanunlar susar.

Latin Atasozu

GELDIMSE
. . . . . .
Geldimse bu dunyaya ne bulmus dunya
Gitsem de eger kiymeti eksilmez ya !
Bir kimse cikip da anlatip soylemedi
Gelmekte ve gitmekteki hikmet ne ola?

OMER HAYYAM


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/