18 Aralık 2020 Cuma

Aşılar üzerine.


1) Aşılar içine nano robot yerleştirilemez:
Henüz nanorobot falan yok.

2) Elde olan en küçük mekanik malzeme Mikro Elektro Optik Mekanik sistemler.
Yani mikron boyutlarında basit sensörler, devreler.
Bunlar otomobillerimizde çarpışma sensörü, gsm telefonlarımızda jiro sensör, optik sensörler olarak mevcut.
Ancak bunların hiçbirisine robot demek mümkün değil.
Bunların hiçbirisi otonom değil.
Bunların hiçbirisi özel amacının dışında genel amaçlara uygun değil.
Bunların güç gereksinimleri ise haricen sağlanıyor.
Yani bunlar kendi başlarına cansız devreler.

3) Elde olan en küçük vericiler prinç boyutlarında RF Id etiketler.
Bunlar gücünü ona yönelik yapılan elektromanyetik yayından indüksiyon yoluyla alır.
Ve yalnızca basit dijital dizileri halinde geri yayın yaparlar.
Yani yalnızca harfler ve sayılardan oluşan kısa cevaplar verirler.
Bunların mağzalardaki hırsızlık önleyici etiketlerden farkı yoktur.
En küçükleri enjekter ile elin sırt derisi altına iletilir.
Hiçbir ülkede zorunlu  değildir, ancak gönüllüdür.
Şirketler özel güvenlikli kapıları olan şirket binalarında giriş ve çıkışların yetki  denetimleri için kullanır.

4)Gsm şebekesine ulaşabilecek en küçük ante boyutu birkaç santimden küçük olamaz.
Çünkü antenler yayın gönderebildikleri dalga boyunun en çok dörtte biri kadar küçük olabilir.
Bundan küçük olurlarsa, kazançları düşük olduğundan yaptıkları yayın yayılmaz.
Nano, ya da mikro boyutlardaki antenlerin yapabileceği yayınlar ancak mor ötesi ya da ultraviyole spekturumda olabilir.
Oysa bu frekanslarda beden bu aralıktaki yayınlar için opaktır.
Yani beden dışına böylesi antenlerin yayını ulaşamaz.

5)Nanoantenler ile gsm şebesine zaten imkansız olan bir yayın yapabilmek için gereken güç gereksinimi sağlayabilecek yüksek verimli bir nanopil henüz icat edilmemiştir.

6)Rus aşısında kullanılan Adenovirüs zarfı ile mRNA aşılarında kullanılan viral vektör için nano kapsül ifadesi kullanılmaktadır.
Pek çokları bu nanokapsül ifadesini nano robot olarak anlamakta ve yorumlamaktadır.
Bu basitçe bir terminolojik hatadır.
Aşılarda kullanılan viral vektör kapsül ya da zarfları tamamıyla orjinal virüsünküyle aynı organik materyaldir.
Ve virüs bunları üretirken hangi enzimatik üretim süreçleri kullanıyorsa, sentetik olanında da aynısı kullanılmaktadır.

7)Eski tipteki aşıların etkinliği her zaman düşük olmuştur.
İnaktive virüs aşıları yani Çin aşısı böyledir.
Bunlarda adjuvan yani güçlendirici olarak eser miktarda aluminyum kullanılır.
Bu miktardardaki aluminyumun alhzhemir ya da başka metabolik hastalıklara yol açması imkansızdır.
Ve bilimsel literatürde bununla ilgili araştırmalar da mevucuttur.
Bugüne kadar aşılarda bulunan eser aluminyum ile bağlantılı metabolik hastalıkları yansıtan anlamlı istatistik verileri bulunanamıştır.
Yine pek çokları burada bahsi geçen aluminyumu metalik bir nanorobot olarak düşünmektedir.
Bunlar yine basit algı ve yargı hatalarından ibarettir.

8)Genetik saldırı tehdidi şu haliyle imkansızdır.
Çünkü elimizdeki gen değişimi yapmaya elverişli olan tek teknoloji CRİSP teknolojisidir.
Bu teknoloji popüler medyada sık sık karşımıza çıkan SMA hastaları için kullanılmaktadır.
Çok pahallıdır.
Beher kür 2,4 milyon dolara gelmektedir.
Ve en önemlisi bu teknoloji aşıyla uygulanmaya elverişli değildir.
En azından şimdilik.

9)Genetik saldırı için bahsi geçen mRNA'lar tek yönlü polimerlerdir.
mRNA hedefe proteini üretmek üzere ribozoma bağlandıktan sonra işlevi biter bitmez otomatik olarak hücre tarafından imha edilir.
mRNA'lardan RNA üretmek mümkün değildir.
Bu ters yönde bir işlem olacaktır.

10) Adenovirüsleri DNA vektörü olarak kullanan Rus aşısı için iletilen DNA'nın insan genomuna entegre olması ihtimali vardır.
Bu teknikle imal edilmiş aşılar son on yıldır yoğun şekilde kullanılmaktadır.
Bu güne kadar böylesi bir olayın izi görülmemiştir.
Kaldı ki, insan genomuna entegre olmuş bir DNA fragmanı operatör ve promotor bölgeleri olmadan yalnızca hurda DNA olarak bilinen ve insan genomunun nerdeyse %80'inin oluşturan işlevsiz bölümünde yer alacaktır.
Evet, insan genomunda evrimsel süreçten miras ama artık asla işlevi olmayan, ya da zaman içinde birikmiş genetik kusurlardan miras kodlanmayan, kullanılmayan işlevsiz büyük bir DNA bölümü vardır.
Ayrıca insan soyuna yönelik DNA değişimlerinin beden hücrelerinde değil özel olarak germinal hücrelerde olması gerekir.
Bunun için saldırının özel olarak testislere yönelik olması gerekir.
Çünkü ovumlar doğumdan önce oluşur, adet döngüleriyle harcananırlar,  ve bir daha üretilmezler.

11)Ülkemizde hemen bütün üniversitelerin aşı üretim çalışmaları vardır.
Bunların en erken 2021 ortamlarında ya da sonlarında piyasaya sürülmesi ihtimali vardır.2022 yılına geldiğindeyse zaten zibil gibi aşı olacaktır.
Halen dünyanın üretime hazır aşı sayısı ancak 10 kadardır..
Ve halen dünyanın aşı üretim kapasitesi asla dünyanın nüfusunun yarısını aşımaya yetecek kadar değildir.
Büyük olasılıkla yeni yılda ülkemizde başlayacak olan aşı kampanyasında sıranın size gelmesi için yaz aylarına kadar beklemeniz gerekecektir.
Yine büyük olasılıkla ülkenin yarısının aşılanması bile en çok 2021 sonlarını, hatta 2022 başlarını bulacaktır.

12) Şiddetli aşı karşıtlığına yönelik kampanyaların maksatlı olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Facebook'da özel kişi gibi gözüken, arkadaş, ya da dost olmasa da herkesin gözüne sokulan bazı ücretli reklam kampanyaları var.
Ben bu kişileri Facebook yönetimine şikayet ettiğimde ve engellediğimde Facebook beni ücretli reklamları önlemekle suçlayarak onbeş gün yasakladı.
Facebook'un ücretini ödeyenler hesabına, kişilere özel hedeflenmiş özel reklam kampanyaları yaptığını önceki ABD seçimlerinde, Avrupa'da pek çok sosyal olayda duyuyoruz.
Aşı karşıtlığı kampanyalarının zaten yetersiz aşı üretiminde talebi azaltmak için planlandığını düşünüyorum.
Belki de derin güçlerin(!) ortada olan, etkisi olan en belirgin toplum mühendisliği çabası budur.

Şimdilik bu kadar.


Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  




==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==    ==

--        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --        --






- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Adimlarini attigimiz uygarlik ve yenilik adimlarina uydurmak istemeyenler ne talihsizdirler!
Bu gibiler hl milleti aldatacaklarini umit ediyorlarsa bu umitleri kendilerinin zarara ugramalarindan baska bir sonuc vermeyecegine simdiden emin olabilirler.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

50. BU HAYATIN ZORLUKLARINA KARSI DINI TESELLILERIN BOSLUGU. BIR CENNET BIR AHIRET UMUDU HAYALDIR, HAYAL URUNUNDEN BASKA BIR SEY DEGILDIR

Yuce bir Allah'in yonetimi altinda nicin bu kadar caresiz, bu kadar perisan insanlar bulundugunu sordugunuz zaman, "Bu alem, insani daha mutlu bir aleme goturmeye mahsustur" diye bizi avuturlar. Bize, uzerinde yasadigimiz yuvarlagin bir "sinav yeri" oldugunu soylerler. Sonra "Allah yalniz kendisine ozgu olan gerceklesmesi olanaksizi ve suresiz mutlulugu insana verememis ve ulastiramamistir" diyerek agzimizi kapatirlar. Bu cevaplarla nasil yetinilebilir? Nasil tatmin olunabilir?

Once ahiret hayati: Bu ahiret hayati fikri, bunu varsaymakla simdi eristikleri mutluluktan daha surekli, daha saf bir mutluluga sahip olmak icin, insanlarin oldukten sonra tekrar yasamak arzularinin ifadesi olan hayalgucunden baska bir dayanaga sahip degildir. Ikinci olarak: Her seyi bilen, yaratiklarinin dusunce ve gidisatina tumuyle vakif bulunmasi gereken bir Allah'in, islemlerinden ve niyetlerinden emin olmak icin bu kadar sinavlara ihtiyaci oldugunu havsala nasil alabilir? Ucuncu olarak: Bilim adamlarinin hesaplarina gore, uzerinde bulundugumuz yeryuzu alti ya da yedi milyon yildan beri mevcuttur. Bu zamandan beri milletler turlu bicimler altinda, surekli zarar ve felaketlere ugradi. Surekli olarak zorbalarin, fatihlerin, kahramanlarin, savaslarin, su baskinlarinin, kurakliklarin, istilaci kuvvetlerin vb. sikintisi altinda insan turunun tedirgin ve perisan edildigini tarih bize gosteriyor. Bu kadar uzun sikintilar ve zalimce felaketler, zorluklar; tanrisalligin gizli niyetleri hakkinda bizi temin edecek icerikte midir? Bu kadar surekli bunca kotuluk, bunca felaket, tanrisal lutfun bize hazirladigi gelecek hakkinda yuksek bir fikir verir mi? Dorduncu olarak: Eger bize temin edilmek istendigi gibi, Allah; kerim, iyilik ve hayirsever ise, insanlara surekli mutluluk olmasa bile, hic olmazsa olumlu yaratiklari bu dunyada erisebilecekleri olcude bir mutluluga kavusturamaz miydi? Mutlu olmak icin sonsuz ya da ilahi bir mutluluga muhtac miyiz? Besinci olarak: Eger Allah, bu dunyada insanlari, mutlu olduklari dereceden fazla mutlu etmediyse, sofularin anlatilmaz ve bitmez bir haz ve nimete erisilecegini iddia ettigi "cennet" umudu ne olur? Eger Allah aklimizin erebilecegi tek yer olan yeryuzunu kotuluklerden koruyamamis ya da korumak istememisse, hakkinda hicbir fikrimiz olmayan oteki dunyayi (yani ahiret dunyasini) kotuluk ve felaketlerden koruyabilecegine ya da korumak isteyecegine ne sebep dusunebiliriz?

Lactance'e* gore, 2000 yil once Epicure soyle demis:

"Allah, ya kotuluge engel olmak istiyor ancak kotulugu yasaklamaya muktedir olamiyor; ya kotulugu yasaklamaya muktedir olabiliyor ancak engel olmak istemiyor; ya kotulugu ne istiyor ne de yasaklayabiliyor; ya da kotulugu Allah hem istiyor hem de yasaklamaya kadirdir. Eger yasaklamaya kadir olmaksizin yasaklamak istiyorsa,

Allah acizdir; eger Allah kotulugu yasaklamaya gucu yettigi halde yasaklamak istemiyorsa, bu durumda ona atfedilmesi zorunlu tutulan bir kotulukculuk karsisinda bulunuyoruz demektir. Eger Allah kotulugu yasaklamaya hem gucu yetmiyor, hem de bunu yasaklamak istemiyorsa, hem aciz hem herkesin kotulugunu isteyen olur; eger Allah kotulugun yasaklanmasini hem istiyor ve buna da gucu yetiyorsa, o halde kotuluk nereden geliyor? Ya da Allah kotulugun olmasina neden engel olmuyor? "

2000 yili gecen bir sureden beri sagduyu sahibi, bu zorluklarin cozumunu bekliyor. Hocalar, papazlar, hahamlar vb. ise bize bu zorluklarin ancak ahirette cozulecegini ogretip duruyorlar.

Firmiavaus Lactantio uslubunun zayifligi nedeniyle Le Ciceron obretien lakabini almis olan bir

Hiristiyanlik savunucusudur. 225 yilinda buyuk olasilikla Trete'de olmustur. Baslica eseri, De laformation deI'homme'dir. (A. C. )

- - - - - - - - - - - - -
Butun hayvanlar esittir ama bazi hayvanlar digerlerinden daha esittir.

George OrwellHayvan Ciftligi

- - - - - - - - - - - - -
Butun cocuklar ateisttir, tanri fikri onlarda yoktur.

D'HOLBACH, BARON (Paul-Henri-Dietrich d'Holbach) (1723-1789) Almanya dogumlu Fransiz yazar, filozof ve ansiklopedici.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 265 Gorevi yaptirmamak icin direnme

1) Kamu gorevlisine karsi gorevini yapmasini engellemek amaciyla cebir veya tehdit kullanan kisi alti aydan uc yila kadar hapis cezasi ile cezalandirilir.
2) Sucun yargi gorevi yapan kisilere karsi islenmesi halinde iki yildan dort yila kadar hapis cezasina hukmolunur.
3) Sucun kisinin kendisini taninmayacak bir hale koymasi suretiyle veya birden fazla kisi tarafindan birlikte islenmesi halinde verilecek ceza ucte biri oraninda artirilir.
4) Sucun silahla ya da var olan veya var sayilan suc orgutlerinin olusturduklari korkutucu gucten yararlanilarak islenmesi halinde yukaridaki fikralara gore verilecek ceza yari oraninda artirilir.
5) Bu sucun islenmesi sirasinda kasten yaralama sucunun neticesi sebebiyle agirlasmis hallerinin gerceklesmesi durumunda ayrica kasten yaralama sucuna iliskin hukumler uygulanir.


- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder