BİLGEHAN UÇAK : KAR BİR GÜN MUTLAKA ERİR
İstanbul, Kadıköy'de 1989'da doğdu. Çok çeşitli gazete ve dergide yazılar yazdı. Yüksek lisansını Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler programında yaptı. Söyleşilerinin derlendiği ilk kitabı "Futbol mu? Yok daha neler!" 2012'de çıktı. Reşat Nuri Güntekin'in eserlerindeki siyasi görüşleri incelediği ikinci kitabı "Operada Mücella Suzan" ise 2019'da Everest Yayınları tarafından yayımlandı. İlk romanı "Akşamlar Artık Serin", Kasım 2020'de yayımlandı.
Aralık 1, 2021
Birçok coğrafyanın en önde gelen yazarları tarafından "en büyük" ilan edilen Knut Hamsun, aldığı Nobel ödülünü Hitler'e armağan olarak Goebbels'e gönderdi. Karısı Marie, Avrupa'yı Hitler'in propagandasını yaparak dolaşıyordu.
Bütün kitaplarını çok sevdiğim bir şair olan Behçet Necatigil çevirdi.
Romanlarının Türkçesi belki Necatigil sayesinde orijinalinden bile iyidir, asıllarını okumadım, bilemiyorum.
Ama onun sesine ses oldu Necatigil.
Sabahattin Ali, daha 1934'te uzun bir yazı yazdı onun için ve yüzyılın en büyük dahilerinden biri olarak selamladı.
"Son devir dünya edebiyatında şöhretleri kendi memleket hudutlarını aşmış ve dehaları sağken teslim edilmiş birkaç isim söylemek istenirse aklımıza evvela şu dört isim gelecektir: Bernard Shaw, Rabindranath Tagore, Maksim Gorki, Knut Hamsun. (…) Hamsun, kendisine mahsus ağırlığı, yalnız hakiki dahilerde görülen bir başkalığı ile bunların hepsinin üstündedir. Diğerleri hakkında bazı bakımlardan münakaşalar yapılabileceği halde, kudretini ve ebediliğini münakaşasız teslim ettirebilmiş olan yalnız budur."
Sabahattin Ali, yazısında Thomas Mann'ın da Hamsun'dan "yaşayanların en büyüğü" diye söz ettiğini söyledikten sonra ekliyor: "Her geçen dakika bu sanatkârı daha büyük olarak gözümüzün önüne koyacak, ona hayranlığımız, büyüklüğünü idrakimiz zamanla mütemadiyen artacaktır."
Knut Hamsun, 1920'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldığında, buna layık görülen ikinci Norveçli romancıydı -ilki, 1903'te kazanan Bjornstjerne Bjornson.
Türkiye'nin, Almanya'nın ve daha birçok coğrafyanın en önde gelen yazarları tarafından "en büyük" ilan edilen Knut Hamsun, aldığı Nobel ödülünü Hitler'e armağan olarak Goebbels'e gönderdi.
Karısı Marie, Avrupa'yı Hitler'in propagandasını yaparak dolaşıyordu; Knut ise faşist partiye üye olmuştu.
KNUT HAMSUN VE FAŞİZM
Norveç işgal edildiğinde direnilmemesi gerektiğini söylemekle yetinmedi, teslim olunması için kampanya yürüttü.
Norveç'in zaten Nazi panzerlerine karşı koyacak gücü yoktu.
Danimarka'yla aynı gün düştüler.
Evet, belki işgal Hamsun'un istediği şekilde gerçekleşti ve Naziler gelip ülkesine yerleştiler ama uzun vadede büyük bir utanç kaldı Hamsun'dan geriye.
Belki işgalden, belki yaşanan onca aşağılanmadan bile ağırdı Hamsun'un tavrı.
Ama yine de teslim olmadı Norveçliler öyle kolayından, gerçi bir şey de gelmiyordu ellerinden, karşılarında, durdurulamayan acımasız bir ordu…
İskoçya'da eğitim alan oniki sabotajcı asker, Hitler'in planlarını yok edebilmek için ülkelerine döndüklerinde yakalandılar.
1943 Mart'ında düzenlenen Kızıl Martin Operasyonu, kâğıt üstünde başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da Norveç'in kurtuluşundaki en büyük hikâyelerden biri oldu.
Beklenen hiçbir şey gerçekleşmemiş ama beklenmeyen tek şey Norveçlilere direnme ve dayanma gücü veren bir umut olarak parlamış.
Sabotajcılardan on biri yakalandıktan birkaç gün sonra işkence görüp kurşuna dizildiler ama biri, Jan Baalsrud, sadece Almanlara yakalanmamakla kalmadı bütün Norveç'in kurtuluş umudu oldu.
Onun kaçışında gördüler özgürlüğü ve kurtuluşu.
Baalsrud, kaçarken ayağından vuruldu ve bir parmağı koptu, toplayarak, kardan kan izi bırakarak kaçıyordu peşindeki Almanlardan.
Özel eğitilmiş bir askerdi, olmayacak denen ne varsa oldurmaya kararlıydı, yaşayacak ve arkadaşlarının başından geçenleri anlatacaktı, pes etmeyecekti.
Ama Norveç kışı hiçbir kışa benzemiyordu.
Gestapo şefi Kurt Stage, bir adamı kaçırmış olmanın sorumluluğunu üstlenmekten korkuyordu.
Himmler, yaşananlara dair bir rapor istemişti kendisinden ve Hitler de okuyacaktı bunu.
Stage, Hitler'e yalan söyleyen biri olmak istemiyordu.
Bütün ordu yaşayıp yaşamadığından emin olmadıkları bir adamın peşine düşmüştü.
Kuşattıklarında, Jan'ın saklanabileceği tek yer denizdi, girmekte tereddüt etmedi ama buz parçaları yüzüyordu suyun üstünde, tuzlu su, sıfırın dahi altında donar.
O suyun içinde bekledi donma pahasına, yüzdü karşı sahile.
DAYANIŞMA YAŞATIR
Norveçliler baktı ona hep, bırakmadılar polise, alabildiğine sert kışta, topallayarak, aç susuz, hem kaçıyor hem yapması gerekenleri düşünüyordu.
İnsan boyu karların içinde bata çıka yürüdü günlerce, gücü tükeniyordu ama gittiği yerlerde ona yardım eden bir ev çıkıyordu, barındırıyorlardı, ısınıyor, yemek yiyor, güç toplamaya çalışıyordu.
Kangren sarmaya başladı vücudunu.
Hastaneye gidemez, bir doktora görünemezdi.
Kaçarken bir uçak tarafından fark edildi, tepesine kurşunlar yağdı ama kar çok kalındı, dayanamadı bunca olaya ve devasa bir çığ olarak yamaçtan aşağı bırakıverdi kendini.
Ağaçlar devrildi, tabiat beyaz bir ölüm halinde gelen çığa karşı koyamıyordu.
Uçak geri dönerken Jan çığın altında can çekişiyordu.
Oradan da kurtuldu ama el parmaklarının boğumları donmuştu.
Karı tutamıyor, kendini çekemiyordu.
Çığdan sağ çıktı ama artık hiç gücü kalmamıştı.
Almanlar, on ikinci adamı yakaladıklarını söyleseler de Norveçliler o adamın yakalanmadığını biliyordu, onun hayatta kalma mücadelesi, kendi mücadeleleriydi.
Bütün evlere, çiftliklere baskınlar yapılıyordu.
Üçüncü Reich'a karşı gelenler, direnişçilerle iş birliği yapanlar idam edilecekti.
Tek başına kalacağı bir barınakta sakladılar onu daha sonra, uyuduğunda kâbuslar görüyor, ölümle baş başa günler geçiriyordu orada.
Kangren ilerlemesin diye ayak parmağını bıçağıyla kesti.
"Savoy Oteli," diyordu bu barınağa, Londra'nın en meşhurundan, en konforlusundan farksızdı onun için.
Ayakta duracak gücü handiyse kalmamıştı.
Günlerce o barınakta kaldıktan sonra bir kızakla onu çekmeye ve İsveç'e kaçırmaya karar verdiler.
Verenler de hayatlarını ortaya koyan sıradan insanlardı, her hafta evleri, çiftlikleri basılanlar…
Sonra, bir dağ yamacında, Centilmen dedikleri bir kayanın altına götürdüler onu.
Yanında birkaç gün idare edecek azık vardı, kıpırdayamıyordu, metrelerce kar, adeta bir kar çölünün ortasında yapayalnızdı.
Silahında bir mermi vardı.
Binlerce yıldızını yitiren gökyüzü, şimdi yeşiller-morlar giyinmiş, ışık dansına başlamıştı.
Jan, kesme şekeri birer kez yalayarak kahvaltısını ve akşam yemeğini yiyordu.
Tam on gün, bir kızağın üstünde, kıpırdamadan bekledi.
Ama başardı; Nazilerden kaçtı, çığdan çıktı, kar körlüğü bir yanda, kilometrelerce yolu ıslak kıyafetlerle yürüdü, dondurucu sularda saklandı, kangreni kendi önledi ama hiç pes etmedi.
Ve, Jan Baalsrud, iki ay süren bir kovalamacanın ardından, bir mucizeyi gerçekleştirerek İsveç'e girebildi.
12.Adam, Baalsrud'un kaçışını ve hiçbir karşılık beklemeden onunla dayanışan, onu hayatta tutan sıradan insanların zaferini anlatıyor.
Savaştan sonra, bir kız, Hamsun'un evinin önüne giderek kitaplarını bıraktığında, arkasından binlerce insanın geleceğini bilmiyordu.
Her gün, dört bir yandan gelen insanlar Hamsun'un her biri dünya edebiyat tarihine girmiş kitaplarını getirip evin önüne atıyordu.
Norveç tarihinin en büyük yazarıydı ama en büyük utançlardan birini yaşıyordu yaşlılığında.
Oslo'dan kalkan ölüm trenlerine bile ses çıkarmamış, hatta destek vermişti.
Knut Hamsun, Nazi yandaşı olduğu için yargılandı ama yaşına hürmeten ceza verilmedi.
Kurt Stage ise, 1947'de, insanlığa karşı işlediği suçlardan ötürü idam edildi.
Jan Baalsrud ise kaçarken kendisini koruyan insanların yanına gömülmeyi vasiyet etmişti.
Vasiyeti yerine getirildi.
https://www.politikyol.com/kar-bir-gun-mutlaka-erir/
- - - - - - - - - - - - - - - -
ASKLA SANA
alnini
dag atesiyle isitan
yuzunu
kanla yikayan dostum
senin
uyurken dudaginda gulumseyen bordo gul
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
simdi dingin govdende
ugultuyla buyuyen sessizlik
birgun benim elimde
patlamaya sabirsiz mavzer olsun
basini omzuma yasla
gogsumde tasiyayim seni
govdem govdene can olsun
soyle bana ey
olumun aciklayici pervanesi
hangi yavru tek basina yigittir
hangi yangin bir basina sondurulur
ah herkes susuyor
hickimse bilmiyor icimin yanginini
ah herkes mi susuyor
kalbimi kalbine bagladigim dostum
ah herkes mi susuyor
kalbi kalbimize benzeyen dostlar
bir carmih gibi birakiyorken kendini dunyaya
hayatin ates renkli kelebekleri
bir bir tutuluyorken korkunc koleksiyonlar icin
ah herkes mi susuyor
bagirsam icimdeki dehseti
hirsim deler mi topragi
beni
acisiyla onduran
dostumu
askla vurduran hayat
sana
yasananla harlanan bagrimin sevdasini akittim
dunyanin yeni baharina
catlarken kadim gunes
bagrim delinirken fidanlarin kaniyla
anamin dogurgan karnidir diye
sevgilimin sutlenecek gogsudur diye
dostumun uretken guludur diye
sana baglandim
sana sarildim
beni umutsuz koma
tarihle avutma beni
cunki askla sinanmisim sana
sana yanginla, suyla, atesle
olumle, yaprakla, siirle sinanmisim
ey yasarken kanayan aci
simsekli gok, tufan, kan firtinasi
ucurum kiyisinda hizla buyuyen ot
yapraksiz bir olumun anisi icin
korpecik kuzularin derisi icin
beni tarihle avutma
umutsuz koma beni
akitsam deliren sevdami
kopururmu hayati besleyen su
ey benim
yedi basli kartalim
her basini
bir dag baslangicinda koyanim
senin
boyle diri bir akarsu gibi kivrilan govdendir
bizim askimizi solduranlarin korkusu
cunki elbette bir su
kendi akacagi topragin sertligini bilir
ve suyun govdesiyle yirtilinca toprak
artik irmak mi ne denir
iste devrim
ona benzer bir akisin hizina denir
yarin ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar buyur
olum de yapraklanir
bir dag bulur uzun uzun bakarim
bir cam agaci golgesi
guzel kokular veren
bir damla gunes gorunce
sana da gulumseyecegim yarin
simdi senin uzanip yattigin otlarda
yarin yeni bir yesillik buyuyecek
~ARKADAS Z.OZGER
(Kasim 1972 - Yansima sa. 19)~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Sevgi Üstüne
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır
Kitaplara göre insan
Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş
Gözleri, yüreği kamaşmış insandır
Aptaldır, hastadır, kahramandır
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.
İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler
Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar
Bir tek meyve veren dalı keserler
İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı
Esti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeli
Bir tek meyve veren dalı kesmeli
İnsan dediğin derya misali
Üstünde milyonlarca dalga
İçinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Uçsuz bucaksız olmalı.
Gel çıkalım sevgilim gel
Gel kurtaralım birler hanesinden
Çekelim gidelim bir uçtan uca
Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar
Sevelim sevelim sevelim
Sevebileceğimiz kadar
~Bedri Rahmi Eyüboğlu~
- - - - - - - - - - - - - - - -
ENFLASYONLA MÜCADELE
- - - - - - - - - - - - - - - -
"Bir şeyi bilmediğiniz zaman size öğrenme imkanı verdiği için minnettar olun."
~Anonim~
- - - - - - - - - - - - - - - -
BU OYUNU BOZ MEMMED
Ayakkabı kutusunda doları,
Uyan artık bir kenara yaz memmed.
Cebinde görürsün yoksa zararı,
Aç gözünü bilmeceyi çöz Memmed.
Para sayma makinası,kasalar,
Her gün arttı endişeler tasalar,
Kafanda kırılır baston,asalar,
Teller bozuk düzen tutmaz saz Memmed.
Sevgiliye pırlantalar yalılar,
Hırsıza bal yapar senin arılar,
Onsekizlik oldu koca karılar,
Bulamazsın evlenecek kız Memmed.
Genel Müdür eylediler hırsızı,
Korudular namussuzu,arsızı,
Kimi bakan oğlu,vekil baldızı,
Loş ışıklı mekânlarda poz Memmed.
Yapıya açıldı sit alanları,
Din,iman adına duy yalanları,
Bismillah diyerek gör çalanları,
Gaflet uykusundan uyan tez Memmed.
Dur dediler,dürüst hakim savcıya,
Saray teslim ettik dürzü hancıya,
Dayanırsa yüreğin bu acıya,
Rüzgarın önünde savrul toz Memmed.
Eray Ozan derki,çok geç kalmadan,
Suna gelin saçlarını yolmadan,
Haydut gelip eşeğini çalmadan,
Yeter artık bu oyunu boz Memmed.
~İlhan Eray~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Son Beklediğim
Ufkumda bulutlar kümelerken kara bahtım,
Ben her gönül ufkunda doğan sabahtım.
Devran herkese taslarla zehir sundu da birden
Ben herkese bir neşe yarattım o zehirden.
Bir köprü kurup, zulmetin ardında, seherle,
Bildim gülüp eğlenmeyi ömrümce kederle.
Alnımdaki her çizgi beyaz bir gece saklar,
Bir başka şafaktır saçımın gördüğü aklar.
Farkım ne, emel kaynağı bir körpe çocuktan,
Mademki henüz gelmedi son yolcum ufuktan\?
Ömrümce neden yılları zincir gibi çektim,
Mademki bir aşk uğruna can vermeyecektim\?
Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar;
Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var
~Faruk Nafiz Çamlıbel~
- - - - - - - - - - - - - - - -
. . . . . .
FENA COCUK
. . . . . .
mektepten kaciyorsun,
kus tutuyorsun,
deniz kenarina gidip
fena cocuklarla konusuyorsun,
duvarlara fena resimler yapiyorsun
bir sey degil,
beni de bastan cikaracaksin,
sen ne fena cocuksun.
~Orhan Veli KANIK~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Sine labore non erit panis in ore
Calismadan agzinda ekmek olmaz.
~Latin Atasozu~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.
~Joseph GOEBBELS~
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum. Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder