6 Aralık 2012 Perşembe

DEMİRAL Gözüyle: GİZLİ/KİRLİ İŞLER KİMİNDİR?!(2)

DEMİRAL Gözüyle: GİZLİ/KİRLİ İŞLER KİMİNDİR?!(2)

Birlikte görev üstlendiğimiz Cumhuriyet Savcısı meslektaşlarımız ile sürekli bütün varsayımları ele alarak yaptığımız karşılaştırmalar, bizleri kesin ve elverişli bir sonuca götürmeye yetmemiştir.

Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin; bizler bu görevi hakkıyla ve kuşkudan çok uzak bir şekilde ele alıp, olayları çıkaranları ve de dayandıkları sebepleri ve azmettiricilerini de araştırma konusu içinde sürekli değerlendirmeye aldık.

Araştırmalarımızda da bir noksanlık ve de bir eksiklik göremiyoruz.

Dedikodular bir yana, herkes kendi sıfatı içinde bir düşünce serdederek araştırma yapan biz görevlileri sürekli töhmet içine çekmekten bir an sarfınazar etmemekte direnmektedirler.

Bu durumda bilinmeli ki, olay, zanlılarına saklanma ve yeni olayları yaratmak için zaman kazandırmaktan başka bir fayda oluşturmaz.

Daha çok seneler, bu tür eylemler karşısında sonuca varmanın pek o kadar kolay olmayacağının bilinmesinde fayda vardır.

Hislenerek görevlileri töhmet içine çekmek yanlış olmaktadır.

Olaylarda kullanılan patlayıcıların vasıflarının, hep aynı karakteristik bulguları taşıdığı da gözlenmektedir.

Şöyle ki; bu tür olaylarda özellikle, Rdx kompozisyon a serisipozisyon c4 serisi niteliklerini taşır olmaları bir vakıadır, görülmüştür.

Genelde bu tür olaylarda 1,5 ve/veya 2 kg kadar patlayıcı kullanılmaktadır.

Bir başka önemli husus da, bu tür bombalar, konulacağı yer itibariyle 30-45 saniye bir zaman kesitlidir.

Yurdumuzda meydana getirilen olayları sıralayacak olursak, sonuç aşağıda gösterilen şekildedir.

Bombalar üzerinde yapılan krıminilastik incelemeler sonucu, bu patlayıcılarda kullanılan malzeme ve patlayıcılar, özellikleri itibariyle cinslerinin aynı oldukları görülmüştür.

Bombalı eylemler sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımızın fikri nitelikleri içinde de benzerlikler olduğuanlaşılmaktadır.

Büyük Atatürk'ün İlke ve İnkılâpları'nın savunucusu, koruyucu ve kollayıcısı fikirleriyle, dahası çağdaş ortama taşınmasında gösterdikleri çabalarıyla, genelde tanınan maktullerin bu durumları, fanatik dincilerin meydana getirdikleri varsayımlarını haklı çıkarmaktadır.

Genelde olaylar yasal olmayan örgütlerce ele alınıp planlanarak, örgüt militanlarının, bir başka deyimle tetikçi sıfatı verilen örgüt görevlilerince gerçekleştirildikleri görülmektedir.

Olay günü saat 19.00 sıralarında evine girmekte olan Sn.Muammer AKSOY'un, 06.10.1990 günü evine bir kitap kolisi içinde gönderilen bombayı, saat 18.00 sıralarında evinde açması üzerine patlamasıyla öldürülen bir Bahriye ÜÇOK ve de 24.01.1993 günü saat 14.45 sıralarında daha önce otosuna yerleştirilen bombanın patlamasıyla öldürülen bir Uğur MUMCU üçlüsü, bizlerin bu saplantısını açıkça ortaya koymaktadır.

Faili veya failleri meçhul olan bir başka olayın, Suudi Arabistan Büyük Elçiliği'nde görevli Abdulgani BEDEVİ'nin 25.10.1988 tarihinde tabanca ile öldürülmesi olayının gerçekleştirilmesinde, sanıkların düşünce ve tavırlarında benzerlik olduğu, "sofistik düşünce erbabı oldukları" gözlenmektedir.

Yine bir başka olasılık da; özellikle, yurdumuzda çalkantılı bir dönem içine girildiğinde, münakaşa ve istemlerin yükselmesi anında bu durumu silebilmek ve nazarları başka bir yöne çekebilmek için olayların meydana getirildiğiayrıca var sayılabilmektedir.

Örneğin; Uğur Mumcu öldürülmesi olayı ile, "ABD Çekiç Güç'ün kaldırılması münakaşalarının yükseldiği bir sırada"nazarlar nasıl ki bu olay üzerinden çevrilmesi gibi...

Faili meçhul kalmış olayların çözümü geciktiği gözlemiyle önce Medya, daha sonra TBMM araştırması ile olaylar üzerine gidilmesi;
dahası, hatta bu meyanda da Yargı'nın küçümsenerek veya görevde bir savsama varsayımı ile hareket edilerek, görev çalıntısıyla araştırılması ve evrakın gizliliği bozularak bazı ideolojik düşünce sahiplerinin de ortaya çıkıp olayların üzerinde fikir yürütmeye kalkışılması, işin bir başka ilginç ve de yanlış yönünü geliştirmiştir.

Örneğin; faili meçhul olayları ilk inceleyen TBMM Araştırma Komisyonu Başkanı, DGM Cumhuriyet Savcılığı görevini üstlenircesine araştırmaya koyulması karşısında, yasal engelimizin kendisine ulaşmasıyla, biraz hırçınca tavır içinde,"Cumhuriyet Başsavcılığımız çalışmamızı engelledi" iddiası, özür kabul görmeyen bir vakıa olarak meydandadır.

Yaptığımız istemin araştırmayı engellediği ileri sürülmüşse de, dahası bu yöndeki ortamda Sn Başkan, Yargı aleyhine, hatta kişisel olarak Biz Cumhuriyet Savcıları'na bir tavır sergilemişse de, bu tavrında Türk Milleti'nin hassasiyeti karşında başarı sağlayamadığını söyleyebiliriz.

Araştırmayı üstlenen Komisyon Sn.Başkanı, Cumhuriyet Başsavcılığımız gıyabında İçişleri Bakanlığı aracılığı ile soruşturma evrakını Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden istemişse de, aldığımız duyumla, bu istem hemen ilgililerden yerine getirilmemesi savıyla durdurulmuştur.

Gene aynı Sn Başkan'ın, yaptığı telefon istemi de, Meclis İçtüzüğü'nün 103'üncü maddesi kendisine okunarak, Yargı'ya intikal etmiş ve soruşturması başlamış işlerde araştırma yapılamayacağı, Sn Başkan'a bizzat sözle de olsa duyurularak geri çevrilmiştir.(Sürecek)

Nusret DEMİRAL
DGM
Onursal CUMHURİYET BaşSavcısı
--
Oraj POYRAZ

Kalem aklin dilidir.

Oraj POYRAZ

Kurmusoldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzuederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/

Ben,ManeviMiras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk


Ermenilere vilayetlerimizi peskes cekmeleri de (...) ihtimal bulunuyor. Boyle bir vaziyette Ingiliz birliklerinin Ermenilere onculuk edecegi cok muhtemeldir.

boyle bir hali biz dusmanlik olarak gormeye ve saymaya, mesru topraklarimizi ve milli bagimsizligimizi kurtarmak icin mecburuz....

(30 Mayis 1919)
K. ATATURK

Yunanla carpismaktan vazgeciniz.
Zira bu tesebbusunuz beyhudedir.

Jandarma Genel Komutani Kemal Pasa - 3.08.1919

"Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu?
Fakat bunu yapmaya gucu mu yok?
Eger yoksa, O gucsuz, ya da kesinlikle her seye gucu yeten degildir.
Her seye gucu yeten fakat istemeyen mi?
Eger oyle ise , O kotudur, ya da kesinlikle tum iyilik degildir.
O, ne gucu yetiyor, ne de istemiyor mu?
O zaman. O'nu Tanri diye cagirmak sacma olur.
O, hem gucu yetiyor hem de istiyor mu?
O zaman kotuluk nereden geliyor?"


(Istencin Ozgur Secimi Uzerine. Giris.)
EPICURE



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder