11 Aralık 2012 Salı

Deniz Piyade Kurmay Albay YUSUF AFAT - Yüzyılın İftirası Balyoz Davası Müzesi

Dikkatinizi çekerim,  savunmayı yapan emekli falan değil, muvazzaf bir albaydır.
Bu olaylar başladığında muvazzaf subayların medya önünde yayınlanmış savunmaları var mıydı?
Şimdi neden var?
Söylelim.
Subaylar başta sıralı amirlerine, adalet sistemine, ülkenin düzenine güveniyorlardı, artık güvenmiyorlar.
Bu nedenle savumalarını artık mahkemeye değil, halka sunuyorlar.

Doğrusu halkın da bu vakitten sonra birşeyleri irdeleyip, değerlendirebileceğini, kamuoyunun işe yarar bir tepki gösterebileceğini düşünmüyorum.
Umutsuz bir durum.
Kırk katır mı, kırk satır mı?
Bu gün kırıp döktüğün, taştan taşa çaldığın ordularına, subaylarına yarın muhtaç olacaksın.
Bu kesin.
Ama bakalım fedailerini, savaşçıların, sahip olduğun tek silahı itin poposuna sokup durduktan sonra, yarın dara düştüğünde elinin altında kimleri bulacaklar?
Kimler cesaret edip de bu halkın önüne geçecek.
Cemaatler mi?
Onları biliyoruz, onlar tarih boyunca her sıcak olayda bir kayanın arkasında, bir sütrenin gerisinde birilerin kendilerini kurtarmasını bekledi.
Öylesine mert ve yiğittir bunlar.

Komünistler, MHP'liler, şunlar bunlar çatıştılar, birbirlerini tükettiler, onlarsa palazlanmakla meşguldüler.
Şimdi MHP'liler bizi karıştırmayın diyorlar, derslerini almışlar,
Komünistler ise tarih kitaplarında kaldılar.
Milliyetçiler ise ulusalcı diye tuuu, kaka edildi.
Geriye kim kaldı?
Başka kimseler yok, artık.


Oraj POYRAZ

Deniz Piyade Kurmay Albay YUSUF AFAT - Yüzyılın İftirası Balyoz Davası Müzesi

Tarihin karanlık dehlizlerinde insanlık âlemi, gelişim mücadelesiyle yoğrulduğu dönemlerden günümüze savrulurken insanlığın aydınlığa çıktığı, boğulmaktan kurtulmak için can simidi gibi sarıldığı her bir endüstriyel icadın içindeki temel hammaddelerden biri de 'demir'dir.
Türk tarihinin sararmış sayfalarını şöyle bir karıştırdığımızda, karşımıza ilk çıkan destanda da ana tema,
'demir'dir.
Yakın geçmişte, "zırhlı ve kurşungeçirmez camlarla donatılmış ve yürüyen modern kale haşmetinde görünen makam arabasının içinde mahsur kalan devlet büyüğümüzün, kurtarılması için mahalle hırdavatçısında bile bulunabilecek sıradanlıkta bir
"Balyozun darbesi" marifetiyle, mucize kurtarılışının trajikomik anekdotu haberlerde gözümüze çarpmıştı.
Sonrasında, kurtuluşun mucize sembolü olan
"Balyoz"un yüksek bedeller ödenerek müzelik hale getirilmesi süreci yaşanmıştı.
İşte,
"ürünleri her derde deva, mucize materyal, demir."
O gün, haberleri seyrederken bu
"Balyoz"un bir gün kafama indirilmeye çalışılacağını ve ne oldu derken esir alınarak hayatımın altüst olacağını hiç mi hiç düşünmemiştim.
Anlaşılan, diğer meslektaşlarım da benim gibi hiç düşünmemişler.
Demek ki, bu
"Balyoz"un kerametini başa gelmeden anlamak mümkün değilmiş.
Meğer biz neler yapmışız neler de hiç haberimiz yokmuş.
İşin garibi hâlâ da yok.
Ama olsun…

Kafamıza indirilmeye çalışılan demirin, yani "Balyoz"un nasıl kullanıldığını da aşağıdaki örneklerle ifade edeceğim.
Meğer biz;
– 2002-2003 yıllarında olmayan bilgisayarlarımızla sözde
"Balyoz"la ilgili gerçek ad, rütbe ve unvanlarımızı kullanarak yazı yazmışız.
Üstelik teröristlerin bile akıl ettiği kod adı kullanımını biz akıl edememişiz.
Üstüne üstlük, bu yazıların hiçbirini, ıslak veya elektronik imzayla imzalamadığımız gibi numunelik de olsa ilaç niyetine, bir tanesinin bile kâğıda çıktısını dahi almamışız.
Neden
"ilaç niyetine bile çıktısını dahi almadığımız ve imzalamadığımız halde, bu dijital yazıların üstüne kendi isim ve rütbemizi olduğu gibi yazmışız"?!

- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2006 ve 2007 yıllarından sonra değiştirilen sokak isimlerini, 2003 yılında sözde "Balyoz" yazışmalarında kullanarak güya cami eylem planı hazırlamışız.
Neden
"2012 yılında projelendirilen Ağaoğlu Maslak 1453′ü proaktif davranarak öngörmemişiz"?!
– 2002-2003 yıllarından çok önce, vefat eden emekli amirallere sözde
"Balyoz"da görev vermişiz.
Neden
"Akdeniz'i Türk gölü haline getiren, Barbaros Hayreddin Paşa'yı unutmuşuz"?!
– 2009 yılında üniversiteye kaydını yaptıran ortaokul öğrencisinin, güya 2003 yılında üniversitede okuyor diye sözde
"Balyoz" belgelerine adını yazmışız.
Neden
"ana karnındaki bir bebeği yazmayı unutmuşuz"?!

- Türkiye'de ilk kez 2008 yılında kullanılmaya başlanan "Emniyetli Cep Telefonları"nı, güya 2003 yılında hazırlanan sözde "Balyoz" yazışmalarında kullanacağımızı yazmışız.
Neden
"5 yıl önceden ülkemize teknolojiyi getirmişiz"?!

- Microsoft firması tarafından 2006 yılında üretilerek piyasaya sürülen ve ilk kez 2007 yılı başında kullanılmaya başlanan uygulamasında Calibri ve Cambria yazı tiplerini, Mart 2003′te CD'ye kaydedilen sözde "Balyoz" yazışmalarında kullanmışız.
Neden
"2020′li yıllarda ilk kez kullanılacak olan serial..' yazı tipini kullanmamışız"?!

- 19 Mayıs 2006 tarihinde kurulan "Türkiye Gençlik Birliği" adını, 2 Aralık 2002′de sözde "Balyoz"yazışmalarında kullanmışız.
Neden
"TGB'nin de tertip komitesinde olduğu, 29 Ekim 2012 Cumhuriyet Bayramı nedeniyle organize edilen Ulus-Ankara'daki Seferberlik Yürüyüşünü' yazmamışız"?!
– TRT Televizyonu'nca, sualtında dalışta görüntüleri alındığı tarih ve saatte bir deniz subayımız, sözde
"Balyoz" yazışmalarına yönelik dijital bir belge oluşturmuş.
Neden
"sözde darbe planlarını, suyun altında bilgisayar kullanarak hazırlamışız"?!
Acaba,
"kamera gibi balıkların da şahitliği kabul edilmediğinden mi"?!

- 2003′te İzmir plakalı olan aracı, güya 2003 yılındaki sözde "Balyoz" yazışmalarında, 2006 yılında değiştirildiği "16 BEB 33″ yeni plakasıyla yazmışız.
Neden
"bu kadar müneccimlik yapmışız"?

2000′e yakın olan bu örnekleri, yazmak ve bitirmek mümkün değil.
Düşünüyorum da;

- Her türlü zorluğun üstesinden gelmeye yardımcı olan mucize aparat "Balyoz"la

"kasaptaki et terbiye edilebilir mi?
Mesela soğan doğramak için"
?!

- "Balyoz"un doğru kullanımı için tanıklar huzurunda, bilirkişi marifetiyle, "Balyoz"un fayda ve mahzurları ortaya dökülebilir mi?
Maazallah, yanlış kullanıp da bir yerimizi incitebiliriz.

- Arabanın camını kıran "Balyoz" müzelik oldu.
Acaba, kafamıza vurulmaya çalışılan

"Balyoz" da, bir gün "Yüzyılın İftirası Balyoz Davası Müzesi" oluşturularak oraya konur mu düşünceleri aklıma geliyor, vurulmaya çabalanan her "Balyoz" iftirasından sonra…

Saygılarımla.

Deniz Piyade Kurmay Albay YUSUF AFAT

Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevi

--
Oraj POYRAZ

Senin herkesten bekledigin muamele, herkesin de bekledigi muameledir.

Oraj POYRAZ

Kurmusoldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzuederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/

Ben,ManeviMiras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk


Rum, Ermeni gibi unsurlardan ayri ayri olusan bir takim ceteler, adi hirsizlikla, ara sira da oldurmelerle mesgul olmuslar, Rum ve Ermeni surgunu esnasinda bu unsurlardan ortaya cikan bazi ceteler ise siyasi bir huviyet kazanmistir. Ruslarin istilasi baslayinca, memleket icinde karisiklik meydana getirmek icin bunlar, Ruslar tarafindan da tesvik ve denizden de desteklenmislerdir.

(22 Mayis 1919)
K. ATATURK

Turkler kendi gucleri ile adam olamaz.
Ingilizler elimizden tutup bizi kurtaracak.

Yazar Refi Cevat Ulunay -21.05.1919

Bir ulus kendi icindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla bas edebilir
Fakat icersindeki satilmis ve hainlerle yasayabilmesi olanaksizdir.
Sinirlari zorlayan dusman silah ve alemlerini acikta tasidigi icin daha az tehlikelidir.
Fakat bir hain, hain gibi gorunmez,
kurbanlari ile ayni aksanda konusur,onlarin cehresine burunur ve
onlarin argumanlarini kullanarak ulusun politik yapisina nufuz eder,
butun kapilardan serbestce gecer, sesi en ust duzey hukumet koridorlarinda duyulur,
ulusun ruhunu curutur
Politik yapiya her turlu hastalik bulastirarak yasam gucunu elinden alir
Bir katil daha az korkuludur.

Marcus Tullius Cicero
(M.O.106-M.O.43)




1 yorum:

  1. NEZDİNDE ANAYASA MADDE 3 'E KARŞI ULUSLAR ARASI HUKUKA GÖRE ÜLKE ONURU, DEVLETLER HUKUKUNA GÖRE HİCE SAYILDIĞI EYLEM VE İŞLEM KANITLANMIŞ MADDİ ESER VE MAKSAT AÇIK, SUÇ İŞLENMİŞ OLUP, KARİKATÜRİST' E VE ÜLKE İDARESİNE KARŞI, BU ŞEKİLDE YORUMUNDAN DOLAYI DAVA AÇMA HAKKIMIZ SAKLI OLUP, BU DURUMA , HIRSI SAYESİNDE DÜŞEN VE KENDİSİNİN DE BU DURUMA DÜŞÜRÜLMESİNİ SAĞLAYAN DÜŞÜK PROFİLLİ OLDUKLARI ŞÜPHEYE MAHAL VERİLMEYECEK DERECEDE AÇIK OLAN DANIŞMANLARIYLA BERABER ONURLU VE GURURLU TERÖRİSLER GİBİ CUMHURBAŞKANIMIZA DA İSTİFA ETMEK YAKIŞIR....

    YanıtlaSil