9 Aralık 2012 Pazar

Din, iman, yalan, dolan - ALBAY GEDİK: 'YATSI VAKTİ ÇOK YAKIN'

ALBAY GEDİK: 'YATSI VAKTİ ÇOK YAKIN'

 
    

 

ALBAY GEDİK: 'YATSI VAKTİ ÇOK YAKIN'
    
(SÖZDE) Balyoz davasında 16 yıl hapis cezası alan Deniz Kurmay Albay Ayhan Gedik'ten 5. mektup
       

* ASKERHABER'İ FACEBOOK'TA BEĞENİN *

* ASKERHABER'İ TWITTER'DAN İZLEYİN *

Merhaba Sevgili okuyucular,

"Masumiyet Karinesi" olarak bilinen evrensel hukuk kuralı ne diyor: Bir insan, suçu kesin olarak kanıtlanıp, suçlu olduğu kesinleşmiş yargı kararıyla sabit görülünceye kadar masumdur.

(İLGİLİ YAZI) ALBAY GEDİK: 'NEML VE CİN SURESİNE DİKKAT'

(İLGİLİ YAZI) 'ALBAY GEDİK'TEN BAŞBAKAN'A İMZASIZ 'OSLO' SORUSU

(İLGİLİ YAZI) ALBAY GEDİK: 'ASKERLERİMİZİ BU GEREKÇELERLE TUTUKLADILAR'

(İLGİLİ YAZI) ALBAY GEDİK: 'O DA SAVCI BUNLAR DA...'

ŞİMDİ; hatırlayın,

20 Ocak 2010 tarihinden itibaren çok yoğun bir şekilde, yazılı ve görsel basında sürekli olarak, "Bunlar; Fatih ve Beyazıt camileri bombalayacaktı, darbe yapacaktı" şeklinde yayın yapıp, Türk Silahlı Kuvvetleri personelini din düşmanı, halk düşmanı, hain, şerefsiz, onursuz ve suçlu göstermeye çalıştı bu duygu simsarları. Bu, Yüzyılın Yalanıdır.

Ben, size bu mektubumda, Yüzyılın Yalanının ne kadar aşağılayıcı ve adice olduğunu anlatacağım.

Biz, bu dijital verilerin tamamen sahte olduklarını 1500'den fazla somut delille mahkemede ispat ettik. Ancak bunlar Türk halkına hiç yansıtılmadı, gizlendi. Farkına varamadınız. Bu nedenle, daha önceki mektuplarımda da ifade ettiğim gibi, bu büyük sahtekârlıkları tek, tek size resmi belgelerle ispat edeceğim. Bu asılsız iftiraları somut deliller göstererek size yazacağım ki, bize kurulan bu çok çirkin tuzağı anlayın.

Şimdi ne demişti TÜBİTAK, şu meşhur 11 nu'lı CD ile ilgili: CD'lerin içindeki dosyaların oluşturma ve son kaydetme tarihlerinin 2003 yılı ve öncesine ait olduğu ve CD'lere sonradan ekleme yapılmadığı sonucuna varılmıştır." 

Bunu sakın unutmayın; ortada bir CD var (11 nu'lı). TÜBİTAK'a göre bu CD'de bulunan her şey 2003 yılında yazılmış, bu CD'de 2003 yılından sonraki yıllara ait hiçbir şey yok. (Bizler, bu rapor doğru kabul edilerek, mahkeme tarafından çok ağır cezalara çarptırıldık).

İşte içinde TÜBİTAK'a göre, 2003 yılından sonraki yıllara ait hiçbir bilgi olmadığı belirtilen bu meşhur 11 nu'lı CD'de, 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen sözde Sakal ve Çarşaf Eylem Planları var.  "Bunlar; Fatih ve Beyazıt camileri bombalayacaktı, darbe yapacaktı" şeklindeki Yüzyılın Yalanı ile ilgili dijital veriler, bu sözde planların içinde.

Sözde Sakal ve Çarşaf Eylem Planları içinde Yüzyılın Yalanı'na ilişkin yapılan sahtekârlıklardan, çok önemli olan sadece 3 tanesini örnek vereceğim. Bu sözde plan içinde bombalama iftirası ile ilgili kullanılan ifadeler şunlar:

1. Camide bulunan kameraların durumunun tespit edilmesi,

2. Operasyon sırasında muhaberede emniyetli cep telefonlarının kullanılması,

3. Gözlem ve keşif formlarında Fatih Caddesi, Darüşşafaka Caddesi, Manyasizade Caddesi, İsmailağa Sokağı, Akdeniz Caddesi, Karadeniz Caddesi, Vatan Sokağı, Atatürk Bulvarı vb. gibi cadde ve sokak isimlerinin kullanılması,

Şimdi sıkı durun hemşerilerim; 2003 yılında Fatih Camisinde kameralı sistem olması mümkün değildirÇünkü Fatih İlçe Müftülüğünün 02 Ağustos 2011 tarihli resmi yazısında 2002–2003 yılları arasında Fatih Cami'inde kameralı sistem olmadığı belirtilmiştir. (MÜFTÜLÜĞÜN YAZISINI BURAYA TIKLAYARAK GÖREBİLİRSİNİZ)

2003 yılında "Emniyetli Cep Telefonları" kullanılması mümkün değildir. Çünkü "Emniyetli Cep Telefonları", Türkiye'de ilk kez Jandarma Genel Komutanlığı tarafından 02 Aralık 2008 yılında kullanılmaya başlanmıştır. 

Ayrıca, Türkiye'de emniyetli (mobil) telefon alanındaki ilk ürünün, MİLCEP adlı emniyetli cep telefonu olduğu ve 2008 yılı Kasım ayında kabul süresi başlatılarak 2009 yılı itibarıyla kullanıma sunulduğu, 18 Ağustos 2011 tarihli yazısıyla TÜBİTAK'a bağlı BİLGEM tarafından açıklanmıştır. (İLGİLİ YAZILARI BURAYA TIKLAYARAK GÖREBİLİRSİNİZ)

Ayrıca, 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen Sözde Sakal ve Çarşaf Eylem Planlarındaki gözlem ve keşif formlarında geçen, Darüşşafaka Caddesi, Manyasizade Caddesi ve İsmailağa Sokağı isimleri 2006 yılında; Karadeniz Caddesi, Akdeniz Caddesi, Vatan Sokağı ve Atatürk Bulvarı isimleri ise 2007 yılında, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 1083 ve 1252 sayılı Meclis Kararları ile verilmiştir. Yani 2003 yılında bu isimlerde cadde ve sokaklar yoktur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı Halkla İlişkiler Müdürlüğünün 17 Ağustos 2011 tarihli Sayı: M.34.0.İBB.0.63.79-622.01/923/122832 sayılı yazısının eki olan ve Belediye Meclis kararları ile cadde ve sokak isimlerinin ne zaman değiştiklerinin gösteren (TABLOYU GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN)

Fatih İlçe Müftülüğünce 2002–2003 yılları arasında Fatih Cami'inde kameralı sistem olmadığı belirtilmesine rağmen, nasıl oluyor da Fatih Camisinin 2003 yılında olmayan kamera sisteminin incelenmesi isteniyor?

Türkiye'de ilk kez 2008 yılında kullanılmaya başlanan
"Emniyetli Cep Telefonları", 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen bir planın içinde nasıl olup da kullanılabiliyor? 

2006 ve 2007 yıllarında alınan Belediye Meclis Kararlarına göre değiştirilen bu cadde ve sokak isimleri 2003 yılında nasıl bilinebiliyor?

Görüyor musunuz atılan iftiranın boyutlarını? Böyle bir vatan hainliği olabilir mi? Daha önce de yazmıştım, bu çetenin mesleği "müneccimlik"tir. İşte bu davada ürettikleri sahte dijital verilerle, masum olan bizleri, kendi vatanımızda esir düşürdüler.

Neyi hiç anlayamıyorum biliyor musunuz, bunca hainliği yapan, iftira atan, alçak, adi, vicdansız olan bu insanlar, nasıl olup ta eve gittiklerinde çocuklarına sarılabiliyorlar, eşlerini kucaklayabiliyorlar? Nasıl, rahat rahat hiçbir şey olmamış gibi dolaşabiliyorlar? Bunlar kimi kandırdıklarını sanıyor? Bu yaptıkları hainliklerin yanlarına kar kalacağını mı sanıyorlar? 

Daha öncede söyledim ve her zaman söylemeye devam edeceğim. Bu sahtekârlık çetesinin tüm elemanlarının; bize, bizlerin eşlerine, çocuklarına ve ailelerine yaptıkları ve sebep oldukları haksızlıkların hesabını İlahi adalet karşısında tek, tek vereceklerinden zerre kadar şüphem yok. Ancak, bu dünyada da kaçış yok. Gerçek mutlaka bir gün ortaya çıkacaktır. 

Ne demiş atalarımız: "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" Bunu bilmiyorlar mı? Yatsı vakti de çok yakındır.

Geleceği mutlu, huzurlu ve aydınlık olan bir Türkiye'de yaşamak dileğiyle…

Ayhan GEDİK
Deniz Kurmay Albay
3 üncü Kolordu Askeri Ceza ve Tutukevi HASDAL/İSTANBUL

 

--
Oraj POYRAZ

Dibe vurmadikca cikis gerceklesmez.

Oraj POYRAZ

Kurmusoldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzuederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/

Ben,ManeviMiras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk


Tehcir sirasinda Merzifon'da esasen cokca kalan Ermenilerin bu kez baska yerlerden de gelenler ve gocten donenler yuzunden miktarlarinin daima artmakta oldugu Merzifon Amerikan Mektebi'ne getirilen esya sandiklarinin uzerinde Otoman Amerikan markalari goruldugunden bunlarin herhalde silah oldugunda suphe birakmistir.

(6 Haziran 1919)
K. ATATURK

Kemal elebasiligindaki Milliyetcileri ezmek icin Ingiliz hukumetinin bize yardim elini uzatmasini talep ediyoruz.

Konya'nin 27 koyunun esrafinin Ingiliz temsilcisine basvurusu - 10.1920

Bir ulus kendi icindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla bas edebilir
Fakat icersindeki satilmis ve hainlerle yasayabilmesi olanaksizdir.
Sinirlari zorlayan dusman silah ve alemlerini acikta tasidigi icin daha az tehlikelidir.
Fakat bir hain, hain gibi gorunmez,
kurbanlari ile ayni aksanda konusur,onlarin cehresine burunur ve
onlarin argumanlarini kullanarak ulusun politik yapisina nufuz eder,
butun kapilardan serbestce gecer, sesi en ust duzey hukumet koridorlarinda duyulur,
ulusun ruhunu curutur
Politik yapiya her turlu hastalik bulastirarak yasam gucunu elinden alir
Bir katil daha az korkuludur.

Marcus Tullius Cicero
(M.O.106-M.O.43)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder