18 Haziran 2014 Çarşamba

Kenar Mahalle Çocukları

AKILLI LAFLAR
EN BAŞ
İmansız ama AKILLI LAFLAR.
Aklınızı karıştıracak türden AYETLER.
Dengenizi bozacak türden HADISLER
Akla takla attıran NURLU LAFLAR
EN SON 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Din gerçek sefaletin ifadesi, gerçek sefalete karşı protesto, ezilen yaratıkların iç geçirmesi, kalpsiz bir dünyanın duygusu, ruhsuz koşulların ruhu…
İnsanların afyonudur.
Karl Marx
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Din %99'u şekerli kurabiye ve %1'i öldürücü arsenik olan fare zehiri gibidir.
Din'in %99'u gerçekler ve iyi mesajlardır ama geriye kalan %1 sizi öldürebilir.
Anonim.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Cevapları diz çökerek, ve gözleri kapalı arayanlardan daha cahil ve işe yaramaz insanlar yoktur.
Din, sıradan insanlar tarafından doğru, zeki insanlar tarafından sahte, liderler tarafından kullanışlı kabul edilir.
Seneca
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Din,insanlığın asaletine edilmiş bir küfürdür.
O olsun ya da olmasın,hayatınızda iyi şeyler yapan iyi insanlar ve kötü şeyler yapan kötü insanlar her zaman olacak.
Ama iyi insanların kötü şeyler yapması için din gerekiyor....
STEVEN WEINBERG
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Evrenin sırlarının kabul edilebilir bir açıklamasının olmaması, bir tane uydurmamızı gerektirmez.
J.Benbasset
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Tanrı adına işlenen cinayetlerin sayısı, şeytan adına işlenenlerden çok fazladır.
Erica Jong
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Marx hatalıydı.
Din insanlığın afyonu değildir.
Afyon;uyuşturucu, hissizleştirici,sıkıcı şeyleri akla getiriyor.
Ama din,sıklıkla korkunun afrodizyağı,gaddarlığın anfetamini olmuştur.
En iyi olduğu durumda ruhları ayağa kaldırmış,çan kuleleri dikmiştir.
En kötü olduğu durumdaysa bütün uygarlıkları mezarlığa çevirmiştir.
PHILLIP ADAMS
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Dünyada iki çeşit insan var:
Aklı olan ve dini olmayanlar, dini olan ve aklı olmayanlar.
Abu'l-AlaAl-Ma'arri
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
İnsan en acımasız hayvandır.
Trajedilerde, boğa güreşlerinde ve haça germelerde şu güne kadar kendisini en iyi hisseden oydu ve kendisi için cehennemi icat ettiğinde, sıkı durun, bu aslında en iyi cennetiydi.
         . - o - .
İnsanı yaratmak mı Tanrının büyük hatası;
tanrıyı yaratmak mı insanın büyük hatası?
         . - o - .
Her dakika övülmek isteyen bir Tanrıya inanamam.
         . - o - .
Ruhunda sukunete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar inanmalı ve iman etmelidirler.
Ama hakikatın peşindeki insanlar iç huzurundan feragat etmeli ve yaşamlarını bu sorgulamaya adamak;
kendisi ve hayatla yüzyüze gelmekten korkmamak zorundadır.
Friedrich Nietzs
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
İman dolu bir insan, basitçe net ve gerçekçi düşünme yeteneğine kaybetmiş (veya hiç sahip olmamış) kişidir.
Sadece aptal değildir;
aslında hastadır.
Daha da kötüsü tedavi edilemez
Henry Mencken
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Bütün dinlerin virüslerin salgınına çok benzer bir akıl hastalığı olduğunu düşünüyorum.
Din mükemmel bir kültürel yapı.
Ama bu onu gerçek yapmıyor ve beni gerçek ilgilendiriyor.
Çiçek virüsü mükemmel bir virüs.
İşini çok güzel yapıyor.
Ama bu onun iyi olduğu, ve yok olmasını istemediğim anlamına gelmiyor
Richard Dawkins
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Din hiçbir işe yaramaz;
gece yarısı karanlık bir mahzende orada olmayan siyah kediyi aramaktır.
Robert Heinlein
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Din bir saçmalık.
Thomas Edison
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Bilim adamlarının kesinliği yok ama delilleri var.
Yaratılışçıların delilleri yok ama kesinliği var.
Ashley Montagu
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Yaratılışçılar, bir teoriyi, bütün gece sarhoş olduktan sonra hayal ettiğin bir şeymiş zannediyorlar.
Isaac Asimov
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Mantığı, analitik felsefeyi, matematiği ve bilimi sizi yoldan çıkarmak için Şeytan icat etti.
Fazla rasyonel olmadan tövbe edin!
Tanrı dinozor fosillerini (ve evrim için var olan tüm genetik ve antropolojik delilleri) sizi kandırıp, onun var olmadığına inandırmak ve böylece sizi sonsuz cehennemle cezalandırmak için yarattı.
ÇOK GEÇ OLMADAN TÖVBE EDİN!
Akıllı bir kişi..
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Hayvanların dinin ve büyünün böyle absürd ve genellikle korkunç aptallıklarını yaptıklarını asla göremezsiniz.
Sadece insan böyle mantıksızca davranır.
Bu onun zeki, ama yeterince zeki olmaması yüzünden ödemesi gereken bedeldir.
Aldous Huxley
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Eğer Tanrı gerçekten yoksa, onu yaratmamız gerekir.
Sizi saçmalıklara inandırabilenler, size katliam yaptırabilirler.
Voltaire
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Eğer Tanrı gerçekten varsa, onu yok etmemiz gerekir.
Mikhail Bakhunin
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Din şu an kadınların ilerlemesi önündeki ilk engel.
Din insanları geriye götürüyor, bilime ve gelişmeye karşı çıkıyor.
Din insanları doğa üstü güçlerin korkusuyla yutuyor.
İnsanların mutluluğuna engel oluyor ve tercihlerini yaşamalarına asla izin vermiyor.
Teslime Nesrin
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Din ...
temel olarak korkuya dayanır … bilinmeye karşı duyulan korku, yenilgi korkusu, ölüm korkusu.
Korku her acımasızlığın anasıdır ve o yüzden acımasızlık ve dinin el ele gitmesine şaşılmamalı.
Benim din hakkındaki görüşüm Lucretius'la aynı.
Onu korkudan doğan bir hastalık ve insan ırkına büyük bir mutsuzluk kaynağı olarak görüyorum.
Bertrand Russell
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Din ve milliyetçilik, bunların yanında gelenekler ve ne kadar saçma olursa olsun herhangi bir inanç, sadece bireyi diğer insanlara bağlar ve bütün insanların en çok korktuğu şeyden kaçıştır:
yalnızlıktan.
Erich Fromm
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kuzey Afrika'daki zenci bir kadının resmiydi.
Korkunç bir kuraklık yaşıyorlardı.
Ve ölü bebeğini kucağında tutup olabilecek en üzgün ifadeyle gökyüzüne bakıyordu.
Resme baktım ve düşündüm:
"Bu kadının tek ihtiyacı olan şey yağmurken merhametli ya da sevgi dolu bir tanrıya inanabilmek mümkün mü?"
Charles Templeton
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

AYETLER
EN BAŞ
İmansız ama AKILLI LAFLAR.
Aklınızı karıştıracak türden AYETLER.
Dengenizi bozacak türden HADISLER
Akla takla attıran NURLU LAFLAR
EN SON 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Allah; Âdem'i, Nûh'u, İbrahim Ailesi'ni, İmran Ailesi'ni seçerek âlemlere üstün kılmıştır.


AL-İ İMRAN SURESİ 33

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, Zaten Allah' ın emri yerine getirilmiştir.


Ahzâb 33/37

ZEYNEP Muhammedin'in öz halasının, güzelliği ile ünlü kızı ve 7.eşidir. 

Kölesi ve hukuken evlât edindiği  Zeyd'i, hala kızı  Zeynep ile evlendirdi.

Muhammed görüntüde böyle bir evlilik yaptırdı diye dedikoduların ardı arkası kesilmedi.

Azhab suresinde Muhammed  peygamber hanımları dedikodu yapmayın diye vahiy geldi dedi.

Muhammedin'in istemesiyle Zeyd, evliliği sona erdirdi.

Bir müddet sonra da Peygamber'e, Zeynep ile evlenmesi için vahiy yoluyla emir geldi.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bu evliliği ben istedim bu evlilik için Muhammed e kızmayın..yazmaktadır.


Ahzâb 38

ZEYNEP Muhammedin'in öz halasının, güzelliği ile ünlü kızı ve 7.eşidir. 

Kölesi ve hukuken evlât edindiği  Zeyd'i, hala kızı  Zeynep ile evlendirdi.

Muhammed görüntüde böyle bir evlilik yaptırdı diye dedikoduların ardı arkası kesilmedi.

Azhab suresinde Muhammed  peygamber hanımları dedikodu yapmayın diye vahiy geldi dedi.

Muhammedin'in istemesiyle Zeyd, evliliği sona erdirdi.

Bir müddet sonra da Peygamber'e, Zeynep ile evlenmesi için vahiy yoluyla emir geldi.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onların cezasını versin ve ...

Onları rezil ve rüsvan etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın.

Ve mümin bir kavmin yüreklerini ferahlandırsın.


TEVBE SURESİ 14.AYET.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?


NEBE/6-7

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır.

O, geceyi gündüze bürüyor.

Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah'ın varlığını gösteren) deliller vardır.


RA'D – 3

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.


NAHL15-16

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler, yollar meydana getirdik.


ENBİYÂ – 31

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Yemin olsun, içinizden Cumartesi gününde azgınlık yapanları siz bilirsiniz.

Onlara şöyle dedik: "Aşağılık maymunlar oluverin. "


BAKARA SURESİ: 65

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları, Süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardı.

Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler" dedi.

Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki:

"Ey Rabbim!

Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!


NEML /17-19)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Süleyman'ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik.

Rüzgâr, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi.

Biz, her şeyi hakkıyla bileniz.

Bir de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik.

Hep onları zapteden bizdik.


ENBİYÂ /81- 82

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ya şu kişi gibisini görmedin mi?

Çatıları çökmüş, duvarları-damları yere inmiş bir kente uğramıştı da şöyle demişti:

"Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak?"

Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüz yıllık bir süre için öldürmüş, sonra diriltmişti.

"Ne kadar bekledin?" demişti.

"Bir gün veya günün bir kısmı kadar bekledim." dedi.

"Hayır, dedi, aksine sen, yüz yıl kaldın.

Yiyeceğine, içeceğine bak!

Henüz bozulmamış.

Eşeğine bak!

Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu.

Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara.

" İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o:

"Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum.


BAKARA SURESİ: 259

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

İnsan neyden yaratıldığına bir baksın.

Bel kemiği ile kaburgalar arasından gelip atılan bir sudan yaratıldı.

Şüphesiz (Allah), onu yeniden döndürmeye kudretlidir.


Tarık/ 5-8

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.


Zariyat-49

Mı acaba diye sorun?

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini var etmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir. (…)


Zümer-6

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, kara bir balçıkta batıyor buldu. (…)


Kehf-86

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

9. De ki:

"Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız?

Birde O'na eşler mi koşuyorsunuz?

O, bütün alemlerin Rabbidir.

10. O, dört gün içinde, yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

11. Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere:

"İkiniz de ister istemez gelin!" dedi.

İkisi de: "isteye isteye geldik." dediler.

12. Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti.

Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.


Füssilet suresinde

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık.

Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.


Mülk-5

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri sizin hizmetinize sundu.

Ve emriyle denizde seyredip giden gemileri de.

Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o tutuyor.

Gerçekten Allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.


Hacc-65

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.


Ali İmran-133

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

O'dur ki Güneş'i bir ışık yaptı.

Ay'ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.


Yunus-5

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik.


ŞURA SURESİ-7 ayet

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bu (Kur'an), Ümmü'l-kura (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır.


EN'AM SURESİ-92 Ayet..

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Allah şunu misal getirdi:

Bir yanda hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle, diğer yanda tarafımızdan güzel bir rızık verdiğimiz, ondan gizli, açık olarak harcayan hür bir insan, bunlar hiç eşit olur mu?


NAHL suresi..75.ayet...

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

And olsun ki size hatırlatıcı bir kitap gönderdik.

Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?


21- Enbiya Suresi 10

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

?Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terk ettiler.


(elde tuttukları halde terk etmek.)

Furkan 30:

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

"Sizden önce geçen İns-ü Cin topluluklarıyla birlikte ateşe girin," dedi.

Her ne zaman bir topluluk girdiyse bir öncekine lanet etti.

Hepsi oraya vardığında sonrakiler öncekiler için:

"Rabbimiz, bizi bunlar saptırdı.

Bunlara ateşten bir kat daha fazla azap ver," dediler.

"Hepsi için iki kat vardır. Ancak bilmezsiniz," dedi.


A'râf / 38

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Andolsun biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. öğüt alan yok mu?


54:17

Bu ayetin aynısı şu surelerde tekrar edilmektedir. 54:22, 54:32 ve 54:40.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır.

O`nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur.

En iyi işiten, en iyi bilendir O.


(Enam Suresi 114-115)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır.

Bu Kur`an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.


Yusuf Suresi 111

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

İşte bunlar, Allah`ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz.

Hal böyle iken Allah`tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar? !


Casiye Suresi 6

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

İşte onlardır Rablerinden bir kılavuzlanma üzere olanlar; işte onlardır gerçek kurtuluşu bulanlar.

İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay konusu edinir.

İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.


Lokman Suresi 5- 6

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

HADISLER
EN BAŞ
İmansız ama AKILLI LAFLAR.
Aklınızı karıştıracak türden AYETLER.
Dengenizi bozacak türden HADISLER
Akla takla attıran NURLU LAFLAR
EN SON 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kadın sekiz sıfatlıdır:

1 Giyim kuşam hevesinden maymun.

2 Fakir düşmeye razı olmadığından köpek.

3 Kocasına ve diğer insanlara kibrinden yılan.

4 Gece gündüz koğuculuk yaptığından akrep.

5 Evden eşya sattığından fare.

6 Erkeklere hile kurduğundan tilki.

7 Kocasına itaat ettiğinden dolayı koyundur.

Kaynak : İmamı Gazali İhyayı Ulumuddin

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Namaz kılan bir adamın önünden eşek, kara köpek ve kadın geçerse namazı bozulur

Buhari 8/102; Hanbel 4/86)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmesini emreden ayet, Ayşe`nin döşeğinin altındaki sahifede yazılı bulunuyordu.

Peygamber ölünce Ayşe onun defin işlemleriyle meşgul iken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sahifeyi yedi ve böylece taşlama cezası Kuran`dan çıktı; ama hükmü devam ediyor.

İbni Mace 36/1944; Hanbel 3/61; 5/131, 132, 183; 6/269

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Keçinin yemesi sonucu Kuran`dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran`a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi.


Buhari 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Muslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1; Itkan 2/34

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bir grup maymun zina yapan bir maymunu yakalamış ve taşlama cezasını uyguluyorlardı.

Onları bu haklı işte desteklemek için ben de taş atarak yardım ettim.


Buhari 63/27

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Peygamber hiç bir vakit ayak üstünde işemedi.


Hanbel 4/196; 6/136, 192, 213).


Peygamberin ayak üstünde işediğini gördüm.


Buhari 4/60, 62; Hanbel 4/246; 5/382, 394

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine`ye gelerek müslüman oldular.

Medine`nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi.

Adamlar develeri dağıttılar va çobanı da öldürdüler.

Peygamber onları yakalattı.

Ellerini ve ayaklarını kesti.

Gözlerini oydu.

Çölde susuz ölüme terketti.

Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi.


Buhari 56/152, Tıb 5/1; Hanbel 3/107, 163

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Musa ölüm meleğinden çok korkuyordu.

Bir gün ölüm meleği canını almaya gelince meleğin yüzüne tokat atıp bir gözünü çıkardı.


Allah`ın elçileri arasında ayırım yapmayınız.

Ben, Yunus peygamberden bile üstün değilim.


Buhari 65/4, 5; Hanbel 1/205, 242, 440; 2/405, 468).

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ben Adem oğullarının efendisiyim.


Hanbel 1/5; 5/540, 388

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Hesap günü tüm peygamberler korku içinde canlarının derdinde iken, sadece ben ümmetimi düşüneceğim.


Buhari 97/36

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Uğursuzluk üç şeydedir, at, ev ve kadın.


Buhari 76/53

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Peygamber, savaşta kadınların va çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını söyledi.


Buhari, Cihad/146; Ebu Davud 113

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Dünya balığın üzerindedir.

Balık başını sallayınca dünyada depremler olur.


İbni Kesir, 2/29; 50/1

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Liderler mutlaka Kureyş kabilesinden seçilmelidir.


Buhari 3/129, 183; 4/121; 86/31

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Tüm kara köpekleri öldürünüz.

Çünkü onlar şeytandır.


Hanbel 4/85; 5/54

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Karga fasıktır.


Buhari 59/16; Hanbel 2/52

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Allah zamandır.


Muvatta 56/3

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.


Buhari 97/24, 10/129 ve 68. surenin tefsiri- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Peygamber 30 erkeğin cinsel gücüne sahipti.


Buhari

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Peygamber nerede güzel bir kadın görse hemen eve koşar Zeynep`le yatardı.


Buhari, Hibe

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Peygamberin izniyle ihramdan çıkıp Mina`da bulunan kadınlarımıza yöneldik.

Zekerlerimizden meni damlıyordu .


Buhari, Hac/81; Müslim Hacc/141

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Peygamber öldüğünde, zırhı birkaç kilo arpa karşılığında bir Yahudi`nin yanında rehin duruyordu.

Buhari 34/14, 33, 88; Hanbel 1/300; 6/42, 160, 230

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Peygamber, Medine`de bir yahudi tarafından büyülendi.

Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.


Buhari 59/11; 76/47; Hanbel 6/57; 4/367

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Sol elinizle yemeyiniz, içmeyiniz; çünkü şeytan sol eliyle yer içer.


Hanbel 2/8, 33

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ömer, peygamberden, halkın doğru yoldan sapmamaları için kendisine birşeyler söyleyip yazmasını istediğinde; Peygamber: `Allah`ın Kitabı bize yeter` dedi.


Buhari İtisam 26, İlim39, Cenaiz 32, Merza 17; Müslim Cenaiz 23, Vasaya 22)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kuran`dan başka hidayet kaynağı arayan sapıtmıştır.


Tirmizi 2906

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Allahü teâlâ, beni insanların en iyilerinden vücuda getirdi.


Tirmizi

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Her asırdaki insanların en iyilerinden dünyaya getirildim.


Buhari

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Şu üç sebepten dolayı Arabı sevin:

Ben Arabım. Kur'an Arapçadır ve Cennet ehlinin lisanı da Arapçadır.


Taberani, Hâkim, İbni Asakir, Abdürrazzak

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Arabı sevmek iman alameti, buğz ise münafıklık alametidir.


Hâkim, Beyheki, Dare Kutni

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bir başka rivayette şöyle denmiştir:

Erkek, kadınını yatağına çağırır, kadında gelmeye yanaşmaz, erkek öfkelenmiş olarak sabahlarsa, melekler sabaha kadar -bir rivayette yatağa gelinceye kadar- kadına lanet okurlar.


Buhari, Nikah 86, Bed'ü'l-Halk 6; Müslim, Nikah 120-122 1436, Ebu Davud, Nikah 41, 2141

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

Erkeğe, hanımını ne sebeple dövdüğü sorulmaz.


Ebu Dâvud, Nikâh 43, 2147

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kadınlar, sadaka veriniz; bana cehennem halkı gösterildi; çoğu sizler idiniz.


Tecrid-i Sarih Tercemesi, el, sh.223-224

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Şayet ben bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim.


Tirmizi, Rada' 10, 1159

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Rivâyet olunduğuna göre, Sıddîka-i müşârün-ileyhâ bir kere ufak bir yastık, bir şilte almıştı. Üstünde hayvan resimleri vardı.

Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bunu görünce kapının önünde tevakkuf buyurdu da içeri girmedi.

Âişe radiya`llahu anhâ bu sırada Resûlullah`ın yüzünde şiddet âsârı sezdim de:

- Yâ Resûla`llah! Allah`a ve Allah`ın Resûlüne tevbe ederim.

Fakat bilmem ki ne kusûr ettim, dedim.

Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem:

Şu yastığın burada işi nedir? buyurdu.

Ben:

- Yâ Resûla`llah! Kâh üzerine oturasın, kâh yaslanasın diye senin için iştirâ ettim, diye cevab verdim.

Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem:

- Bu sûretlerin sâhibleri kıyâmet gününde muhakkak azâb olunurlar.

Ve bu kimselere tahakküm ve ta`ciz yollu : tasvîr ettiğiniz bu hayvanları haydi diriltiniz bakalım? denilir, dedi.

Yine Resûlullah:

Şol bir ev ki, içinde sûretler vardır, artık o eve Melekler girmez, buyurdu.


Sahih Buhari 980

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Şu resimleri yapanlar var ya,

-bir rivayette:

Şu resimlerin sahipleri var ya!

Kıyamet günü azab olunacaklar.

Onlara: Şu yaptıklarmızı diriltin denir.


Kütubu Sitte 2165

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav bir seferden dönmüştü.

O yokken ben, yüklüğün önüne, üzerinde resimler bulunan bir bez çekmiştim.

Resulullah perdeyi görünce, çekip attı, öfkeden yüzü de renklenmişti.

Ey Aişe! buyurdular, bil ki, Kıyamet günü insanların en çok azab görecek olanı Allah`ın yarattıklarını taklid edenlerdir.

Hz. Aişe rivayetine devamla dedi ki:

Biz o bezi kestik bir veya iki minder yaptık.


Kütubu Sitte 2166

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Anlattığına göre kendisine bir adam gelip:

Ben ressamım, şu resimleri yaptım.

Bana bu hususta fetva ver! dedi.

İbnu Abbas adama:

Bana yaklaş! emretti, adam yaklaşınca:

Bana daha da yaklaş! dedi.

Adam yaklaştı, İbnu Abbas elini başının üzerine koydu ve:

Ben Resulullah sav`ı dinledim.

Şöyle diyordu:

Bütün tasvirciler ateştedir.

Allah ressamın yaptığı her bir resim için bir nefis koyar ve bu ona cehennemde azab verir.

İbnu Abbas devamla adama dedi ki:

İlla da resim yapacaksan ağaç yap, canı olmayan şeyin resmini yap.


Kütubu Sitte 2167

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Kim resim yaparsa, Allah onu Kıyamet günü, yaptığı resim sebebiyle, onlara ruh üfleyinceye kadar azab eder.

Hiçbir zaman da ruh üfleyici değildir.


Kütubu Sitte 2168

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Melekler, içerisinde köpek ve timsaller bulunan eve girmezler.


Kütubu Sitte 2169

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

İçerisinde resim, cünüb ve köpek bulunan eve rahmet melekleri girmez.


Kütubu Sitte 2172

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Kim tavla oyunu oynarsa elini domuz kanına bulamış gibi olur.


Kütubu Sitte 5337

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Anlattığına göre:

Mahallesinde oturan bir ailede tavla bulunduğu haberi kendisine ulaşır.

Bunun üzerine onlara:

Eğer tavlayı evinizden çıkarmazsanız ben sizi mahallemden çıkaracağım! diye haber gönderir. Böylece onların tavla bulundurmalarını hoş karşılamadığını ifade eder.


Kütubu Sitte 5338

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav`ın yanında bebeklerle oynardım.

Arkadaşlarım da oynamak için yanıma gelirlerdi.

Resulullah aleyhissalatu vesselam eve gelince, utanarak saklanırlardı.

Ama Aleyhissalatu vesselam onları tekrar bana gönderirdi.

Beraber oynamaya devam ederdik.


Kütubu Sitte 5339

Söyleyen Aişe'dir.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Yılanların hepsini öldürün.

Kim yılanın intikam alacağından korkarsa, benden değildir.

Bir rivayette şöyle buyrulmuştur:

Gümüş çubuk gibi olan uzun yılan hariç, bütün yılanları öldürün.


Ebu Davud, Edeb 174, 5249, 5261 Nesai, Cihad 48, 6, 51

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Kim keleri ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır.

İkinci vuruşta öldürürse daha az kazanır.

Üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır.


Metin Müslim'den alınmadır.

Bazı Tirmizi tertibinde Sayd bölümünde 13. babta.

Müslim, Selam 147 2240

Ebu Davud, Edeb 175, 5263, 5264

Tirmizi, Ahkam 1, 1482

Burada "kele" denilen hayvan aslında kertenkeledir.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Bir şeyde uğursuzluk olsaydı, bu atta, kadında, meskende olurdu.


Buhari, Cihad 47, Nikah 17; Müslim, Selam 119, 2226 Muvatta, İsti'zan 21

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah'ın Resulü bulunduğuma şehadet eden kimsenin kanı, üç hal dışında helal değildir:

Zina yapan dul.

Cana can kısas.

Dinden çıkıp cemaatten ayrılan.


Buhari, Diyat 6; Müslim, Kasame 25, 1676

Ebu Davud, Hudud 1, 4352

Tirmizi, Diyat 10, 1402

Nesai, Tahrim 5, 7, 90, 91

Kasame 5, 8, 13

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav kişinin ayakta giyinmesini yasakladı.


Bu hadisi Ebu Davud Hz. Cabir ra'den rivayet etti

Tirmizi, Libas 35, 1776, 1777

Ebu Davud, Libas 44, 4135

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Dünyada ipeği, ahirette nasibi olmayanlar giyer.


Buhari, Libas, 25; Müslim, Libas 6, 2068

Nesai, Zinet 91,8, 201

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Eti bıçakla kesmeyin.

Çünkü bu, yabancıların işidir.

Siz dişlerinizle kemirerek yiyin.

Çünkü bu, sıhhat ve afiyet için daha iyidir.


Ebu Davud, Et'ime 21, 3778

Rivayet eden: Aişe

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Biriniz yemek yeyince, yalamadıkça veya yalatmadıkça elini mendile silmesin.


Buhari, Et'ime 52; Müslim, Eşribe 129, 2031

Ebu Davud, Et'ime 52, 3847

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Sizden birinizin yemek kabına sinek düşecek olursa, onu iyice batırın.

Zira onun bir kanadında hastalık, diğerinde şifa vardır.

O, içerisinde hastalık olan kanadıyla korunur.


Ebu Davud, Et'ime 49, 3844

Buhari, Tıbb 58, Bed'ül-Halk 14; İbnu Mace, Tıb 31, 3504, 3505

Nesai, Fera' 117, 178

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bakıyorum da, senin Efendi Tanrın, yalnızca senin şeyinin keyfini hevanı yerine getirmek için koşuyor.


Buhari, 1721

Söyleyen Muhammed'in eşlerinden Aişe

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah sav buyurdular ki:

Çocukları diri olarak toprağa gömen de gömülen de ateştedir.


Ebu Davud, Sünnet, 18, 4717

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Yeryüzü balığın sırtındadır.

Cennete girecekler ilk olarak bu balığın ciğerinden yiyecektir."


Buhari 3/51

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Peygamber'e, Allah'ın yerleri ve göğü yaratmadan önce nerede olduğu soruldu.

Peygamber; "Bir bulut içerisinde idi; üstü hava, altı hava idi.' dedi."


Hanbel 4/11

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ölüm meleği Musa'ya gelerek:

'Rabbine icabet et' dedi.

Bunun üzerine Musa ölüm meleğinin gözüne tokat vurarak onu çıkarttı.

Melek hemen Allah'a dönerek 'Sen beni ölmek istemeyen bir kuluna göndermişsin, o benim gözümü çıkardı' dedi.


Müslim 10/176

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Eğer erkeğin tepesinden tırnağına kadar cerahat aksa, kadın da bunları ağzı ile temizlese, yine de erkeğin hakkını ödemiş olmaz.


İbn-i Hacer el Heytemi 2/121

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kalbinde hardal tohumu kadar kibir bulunan cennete giremez.

Yine kalbinde hardal tohumu kadar iman olan da cehenneme giremez.


Buhari 81/51

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -


Resulullah (sav)'a bir hırsız getirilmişti.

"Öldürün onu!" diye emretti.

Kendisine:

"Ey Allah'ın Resulü, bu adam sadece çaldı" denildi.

Bunun üzerine "Öyleyse (elini) kesin!" dedi ve derhal eli kesildi.


Sonra aynı adam ikinci sefer getirildi.

Yine: "Öldürün onu!" diye emretti.

Kendisine:

"Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" dendi.

Bunun üzerine "Öyleyse kesin!" dedi ve derhal sol ayağı kesildi.


Sonra üçüncü sefer getirildi ve hırsızlık yaptığı söylendi.

Hz. Peygamber:

"Öldürün onu!" diye emretti.

Kendisine:

"Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" denildi.

Bunun üzerine: "Sol elini kesin!" diye emretti.


Sonra aynı adamı dördüncü kere getirdiler.

"Öldürün onu!" buyurdu.

Kendisine:

"Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" dediler.

Bunun üzerine "Sağ ayağını da kesin!" diye emir buyurdu.


Aynı adam beşinci sefer getiririldi. Hz. Peygamber (sav): "Öldürün onu" diye emretti.


Hz. Cabir (ra) der ki:

"Adamı götürüp öldürdük.

Sonra sürüyerek götürüp bir kuyuya attık.

Üzerini de taşla doldurduk."


Ebu Davud, Hudud 20, (4410); Nesai, Sarik 15, (890, 91)

Hadis No. 1603

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Tanım: Resulullah (sav)'a:

"Ey Allah'ın Resulü!

Biz senin için Buda'a kuyusundan su alıyoruz.

Halbuki onun içerisine (ölmüş) köpeklerin leşleri, kadınların hayız bezleri, insan pislikleri atılıyor, (ne yapalım, su almaya devam edelim mi?)" diye sordular.

Şu cevabı verdi:

"Su temizdir, onu hiçbir şey kirletmez."


Ebu Davud, Taharet 34, (66); Tirmizi, Taharet 49, (66); Nesai, Miyah 2, (1, 174)

Hadis No : 3482

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Tanım: Biz Resulullah (sav) ile birlikte gazveye çıkmıştık.

Beraberimizde kadın yoktu.

"Husyelerimizi aldırmayalım mı?" diye sorduk.

Bizi bundan yasakladı, sonra da muvakkat istifade hususunda bize ruhsat tanıdı.

Herhangi birimiz, bir elbise mukabilinde kadınla, bir müddet için nikah yapıyorduk."


Buhari, Tefsir, Maide 9, Nikah 6, 8; Müslim, Nikah 38, (1404)


Hadis No : 5631

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Tanım: Resulullah (sav) ve Hz. Ebu Bekr (ra) zamanında bir avuç hurma ve un mukabilinde birkaç gün boyu devam eden mut'a nikahı yapardık.

Bu hal, Hz. Ömer (ra)'in Amr İbnu Hureys hadisesi vesilesiyle mut'ayı yasaklamasına kadar devam etti.


Müslim, Nikah 16, (1405)

Hadis No : 5635

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Abdullah İbnu's-Sâib İbni Yezîd İbni's-Sâib babası tarîkiyle ceddi (Yezid İbnu's-Sâib) radyyallahu anh'tan anlatıyor:

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Sizden kimse, ne şaka ne de ciddî olarak kardeşinin değneğini almasın.

Kim kardeşinin değneğini almışsa hemen ona geri versin."


Ebu Dâvud, Edeb 93, (5003); Tirmizî, Fiten 3, (2161).

Hadis No: 5363

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) " buyurdular ki:

"Sizden birinin içine onu bozacak irin dolması, şiir dolmasından hayırlıdır."


Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:

Hadis No: 2305

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resûlullah , yürümekte iken karşısına şiir inşad eden bir şâir çıktı.

Efendimiz: "Şeytanı tutun" veya "Şeytanı yakalayın" diye emretti.


(Kütübüsitte, Şiir bölümü)

El-Hudri'den Müslim'in kaydettiği

Hadis No: 3506

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kız bebeğin sidiğini temizlemek için birkaç kez su serpin; erkek bebeğin sidiğini temizlemek için çiteleyin.


Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Câbir b. Abdullah (r.a.) 'den;

Resûlullah demiştir ki:

"- Biriniz bir kadına dünürlük yaptığı zaman kendisini o kadınla evlenmeye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa, bunu yapsın-"

(Câbir) dedi ki: "ben bir câriyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine (onun haberi olmadan görebilmek için) onu gizli gizli gözetlemeye başladım.

Nihayet beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlar) ını gördüm de onunla evlendim.


(Ebû Dâvud, K.en-Nikâh (12) , Bâb 17-18 C.8 S.148 Şamil Yayınları.)

Hadis No: 519

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur:

"Sizler horozun ötmesini işittiğiniz zaman Allah'ın fazlından isteyiniz. Çünkü o melek görmüştür.

Merkebin anırmasını işittiğinizde de şeytandan Allah'a sığınınız. Çünkü o şeytan görmüştür."


Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre:

Hadis No: 4908

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur:

"İsrail oğullarından bir ümmet kaybolmuştur.

Ne yaptığı bilinmiyor.

Ben zannetmem ki o ümmet fareden başka bir şey olsun.

Görmez misiniz?

O, kendisi için deve sütü konulduğunda içmez de koyun sütü konulduğu zaman onu içer."


Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre:

Sahih-i Müslim

Hadis No: 5315

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Resulullah (sav):

"Ben kıyametin kopacağı aynı saatte gönderildim.

Ancak, şunun şunu geçmesi gibi ben kıyamet saatini geçip biraz evvel geldim!" buyurdular ve orta parmağı ile şehadet parmağını gösterdiler.


Sahih-i Müslim

Hadis No: 5026

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bir adam Resulullaha:

"Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sormuştu.

Aleyhissalatu vesselam bir müddet sükuttan sonra yanında duran Ezd-i Şenue kabilesine mensup bir çocuğa bakıp:

"Bu delikanlı pir-i fani olmadan önce kıyametiniz kopacaktır!" buyurdular.

Hz. Enes der ki: "Çocuk o gün benim akranım idi."


(Kütübü Sitte, Kıyamet bölümü)

Hadis No : 5030

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Tanım: İstanbul'un fethi kıyamet anında olacaktır.


(Kütübü Sitte, Kıyamet bölümü)

Hadis No : 5045

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Esmâ Bintu Ebi Bekr radıyallahu anhümâ anlatıyor:

"Bir kadın Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek:

"(Ey Allah'ın Resülü!)

Birimizin çamaşırına hayız kanı bulaşınca ne yapmalıdır?" diye sordu.

Aleyhissalâtu vesselâm:

"Önce kazır, sonra parmak ucuyla bulaşan yeri yıkar, sonra da (kan görülmeyen yere) su çiler" buyurdu."


Buhari, Hayz 9, Vudü 63; Müslim, Tahâret 110, (291); Muvatta, Tahâret 103, (1, 60, 61); Ebu Dâvud, Tahâret 132, (360, 361, 362); Tirmizi, Tahâret 104, (138); Nesâi, Tahâret 185, (1, 155).

Hadis No: 3493

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

"Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya bir zât misafir oldu.

Adam sabahleyin, elbisesini yıkamaya başladı.

Hz. Aişe ona:

"Sana, (meni) bulaşan yeri (gördüysen) orasını yıkaman kâfi idi, göremediğin takdirde etrafını yıkardın.

Ben, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın elbisesinden (meni bulaşığını) ovalamak suretiyle çıkardığımı biliyorum. O, (bir de yıkamaksızın) onun içinde namaz kılardı."

Bir diğer rivâyette şöyle gelmiştir:

"İyi biliyorum kurumuş meni bulaşığını Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın çamaşırından tırnağımla kazıyarak çıkarıyordum."


Müslim, Tahâret 105, 109, (288, 290).

Hadis No: 3490

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ümmü Seleme anlatıyor:

"Ben Resûlullah'ın yanında idim.

Yanımda Meymune bint Haris de vardı.

O esnada İbn Ümmü Mektum bize doğru geliyordu.

(Bu vaka tesettürle emredilmemizden sonra idi) ve yanımıza geldi. Resûlullah bize:

"Ona karşı örtünün." diye emretti.

Biz:

"Ey Allah'ın Resûlü!

O, âmâ ve bizi görmeyen, varlığımızı tanımayan bir kimse değil mi?" dedik.

Bunun üzerine Resûlullah:

"Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz?" buyurdu.


Ebû Davud, Libas 37, 4112; Tirmizî, Edeb 29, 2779; Kütüb–i Sitte, 10. cilt, s.233

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur.

Çünkü bu iddia hem Allah'ın, hem Kuran'ın, hem Peygamber'in reddidir.


Suudi Arabistan'ın baş müftülerinden olan bu şeyhin bilim karşısında düştüğü rezalete sebep olan fetvası şöyle:Tarih: 1975

Kaynak: "Dünya'nın Sakin Güneş'in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller"

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

"Sicak siddetlendigi vakitte salât(-i Zuhru) (namaz kilmayi) serinlige birakiniz.

Zirâ sıcagın siddeti Cehennem'in kaynamasındandır. "

Nar(-i Cehennem) Rabbine (sikâyette bulundu, ve):

-'Yâ Rab, beni ben yiyorum. (izin ver)'- dedi.

Allâhu Teâlâ da iki def'a nefes almasina izin verdi.

Nefesin biri kisin, digeri yazin.

En çok ma'rûz oldugumuz sicak ile sizi en ziyâde üsüten zemherir (iste budur)


Buharî'nin Ebû Hüreyre'den rivâyeti için, Diyânet yayinlarindan bkz. Sahih-i Buharî Muhtasari … cilt 2, sh. 476 H. 321

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

NURLU LAFLAR
EN BAŞ
İmansız ama AKILLI LAFLAR.
Aklınızı karıştıracak türden AYETLER.
Dengenizi bozacak türden HADISLER
Akla takla attıran NURLU LAFLAR
EN SON 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Sait Nursi'ye göre elektrik kontağı ve meteor :

Bunların hepsi Kur'anda vardır ve fizik kanunlarına göre açıklama yapmak Kur'anın kudretine, hikmetine aykırı düşmektedir


Sait Nursi, Ramazan Risalesi, s.1-15..

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Sait Nursi'ye göre her şey, her zerre Allah'a ibadet eder, mesela pusulanın Kabe'deki Hacer'i Esvet'i işaret ederek titremesi, namaz kılmasıdır.


Tiryak, s.116

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -


Kenar Mahalle Çocukları

Uygarlığın güya öncüsü ve kurucusu olduklarını savunan Batılı bilim adamları, dünya halklarını medeniyet skalasında tasnife tabi tutarken, özellikle Türkleri, Amerika'nın yerli halklarını ve Afrikalı milletleri görmezden gelirler ve bazen de lutfedip incelenmeye değmez "kenar mahalle" kültürleri olarak takdim ederler.

Onlara göre Amerikalı yerlilerin uygarlıkları yoktur; barbar ve kültürsüzdürler.
Afrikalılar zaten siyah, cahil ve geri kalmış lüzumsuz varlıklardır.
Türklerve Turani halklar, hem barbar, hem göçebe, hem yağmacı ve hem de parazit topluluklardır.
Hatta Arnold Toynbee, "A Study of History" (Tarih Bilinci) adlı eserinin birinci cildinde, uygarlıkların tasnifini yaparken Türklerin adını bile ağzına almaz..

Onların ataları tarihin derinliklerinde, Milattan yüzlerce, belki binlerce yıl önce dünyanın her yerindeydiler, her yer onların, "beyazların", "Ari"lerin yurduydu.
HindistanArilerin yurduydu, nerden çıktığı bilinmeyen Dravidler ve diğer yerliler bu Ari insanları, Batılıların atalarını tenkil ve asimile ederek haritadan sildiler; yine de İngilizler binlerce yıl sonra lutfedip dedelerinin yurduna geri döndüler ve oradaki siyahi insanları akrabaları, en azından dil yönünden, o da tutmayınca hiç olmazsa sözcükler yönünden aynı kökten türeyen akrabaları kabul edip, uygarlıklarını onlara taşıdılar, hediye ettiler, şereflendirdiler.
Bu arada sebep oldukları kıtlıklar yüzünden 30 milyondan fazla Hintlinin ölümüne sebep olmuşlarsa, böyle küçük şeyler üzerinde durulmaz, ayıp!
Beyaz efendinin hatası yüzünden topu topu 30 milyon kenar mahalle dilberi ölmüş, lafı mı olur!

Orta Asya da "Ari"lerin yurduydu.
Öyle söylüyor Batılı büyük bilim adamları!
Milattan binlerce yıl önce ataları oradaymış.
Türk mürk yokmuş ortada!
İskitler İrani halkmış; dilleri Farsçaymış vs..
Ama nereden çıktığı, ne idüğü bilinmeyen Türkler birden mantar gibi bitip, Batılı beyaz efendinin atalarını tenkil ve asimile etmişler.
Türk dediğin kim?
Kenar mahalle dilberi!
Uygarlığı var mı?
Göçebe, barbar, yağmacı adamın uygarlığı mı olurmuş!
Bu arada vicdan sahibi biri çıkıyor Batılı "Ari", "beyaz efendi"nin sınıfından"Esasen Avrupanın kendisine ait hiçbir şeyi yoktur; neyi varsa aslen Asya'dan almıştır; uyguladığı kültler ve Hristiyanlığın üstünü örttüğü şeyler de Asya kökenlidir.
Ormanlarını şenlendiren hayvanlara, işgücü olarak kendisine yardımcı olan her şeye, insanı besleyen bitkilerin ana vatanlarına kadar her şeyinin kökeni Doğu ülkeleridir.
Ama bir şey var ki, Avrupa bunları geliştirmesini bildi!"
diyen Vivien de Saint-Martin'e koskoca bir tu-kaka!
Nankör, nâmert, haramzâde!
Asyalılar, kenar mahalle dilberleri kim ki, biz onlardan medeniyet alacağız, nankör!

Leon Poliak'ın altı ciltlik "Antisemitizmin Kökenleri" isimli kitabını okuduğumuzda ve orada anlatılanları Martin Bernal'ın "Kara Atena"sıyla birleştirdiğimizde, Batılıların Milat öncesi ve hemen sonrasında yaşayan ve kendileri gibi Batılı olan tarihçilerin Batı uygarlığının kökeninin aslında Eski Mısır ve Sami kültür ve ırkının istila ve etkileriyle oluştuğu şeklindeki görüşün neden bir kenara atıldığını anlıyoruz.

XIX.Yüzyıl başlarına kadar ne "Ari" kelimesi bilinirdi, ne de "Arya" ve "Aryani".
Teknolojik gelişim yarışının Batının lehine sonuçlanması ve aradaki farkın hızla açılmasının yanı sıra, Orta Doğu'da yapılan arkeolojik kazıların o güne kadar özellikle tarihçilikte birinci el kaynak olarak kullanılan Tevrat'ın "yalanlarla" dolu olduğu ortaya çıkınca Eskiçağ Modeli kendiliğinden yıkıldı.
Artık Helen Uygarlığı'na öncülük ettiği kabul edilen Yahudi medeniyetinin esasen kendisinden önce yaşamış bölge uygarlıklarının bir kopyası olduğu anlaşıldığına göre, Herodot'un Doğu uygarlığı ile ilgili olarak yazdıkları bir kenara atılmalıydı.
Örneğin Armand Berard şöyle yazacaktı: "Herodot, bize her şeyin Fenike'den ve Mısır'dan geldiğini beyhude yere anlatıp duruyor.
Biz, sevgili yaşlı Herodot hakkında ne düşüneceğimizi biliyoruz, ama yine onların (Yunanlıların) kurumlarının, göreneklerinin, dinlerinin, törenlerinin, fikirlerinin, edebiyatlarının ve bütün ilkel uygarlıklarının da Şarktan alınmış olduğu gibi saygısızca bir varsayım karşısında, biraz da şok olarak irkiliyoruz"
Buna karşılık Eflatun'un Kritias'a söylediği şu sözler Batılı antisemitistler için çıkış noktası olacaktı: "Tanrı-kadının..
sizin doğduğunuz yeri seçmiş olması da, mevsimler pek ılık geçtiği için orasının üstün zekalı adamlar yetiştireceğini önceden görmüş olmasındandı"
Batı teknolojide doğuyu solladığına göre, bu, Eflatun'un işaret ettiği gibi, üstün zekalı adamlar yetiştiren ılık iklimli toprakların bir nimetiydi.
Eflatun gibi bir üstad bu toprakların üstün zekalı insanlar yetiştirdiğini, tanrıların da bu yüzden o toprakları kendilerine üs seçtiklerini belirttiğine göre, buralarda yetişen "üstün zekalı beyaz efendi"ler dünyanın hakimi olmalıydılar.
Bunun için;

a)Avrupa'da üstün zekalı beyaz efendilerin kalitesini düşürebilecek parazit tipler (başta Yahudiler ve Çingeneler) ortadan kaldırılmalı;

b)Kökü kutsal kitaplara dayandırılan bir teori ortaya atılmalı, bu yaygınlaştırılarak ve tüm dünyaya kabul ettirilerek, Batılıların Doğu ülkelerini istilasına haklı tarihi zemin bulunmalı;

c)Doğu uygarlıkları aşağılanmalı, yok sayılmalı; oralarda rastlanılan uygarlık harikaları başka halklara, özellikle de Batılılara veya tarihte onlarla uzak akrabalığı bulunan milletlere maledilmeli;

d)Batılıların atalarının tarihin derinliklerinde ve Milattan çok önceleri Doğu ülkelerinde, özellikle Orta Asya, Hindistan'da yaşadıkları, esasen buraların Batılıların uzak dedelerinin mülkü olduğu, ancak bu uzak ataların barbar halklar tarafından imha ve asimile edildikleri tezi yaygınlaştırılmalı ve girişilecek istila hareketlerinin, aslında bir istila değil, "torunların atalarının yurduna dönüşü" olduğu kabul ettirilmeliydi.

Bu saydığımız dört husus, yazarla okuyucu arasına girdiğimiz bu önsözde ele alınamayacak kadar derin kökleri olan bir konudur.
Birkaç yıldır üzerinde çalıştığımız bu konu, kısmet olursa tarafımızdan kaleme alınan bir kitapla okuyucuya detaylı olarak sunulacaktır.
Dolayısıyla burada konunun ana başlıklarına ancak atıflarda bulunulacaktır.

Hazırlanan teori çok yönlüydü.
Önce bu teorinin tohumları Avrupa'da ekilmiş, bu tohumlar akedemik kadronun yanı sıra, siyasi kadroyu ve lider takımını hazırlamış, arkasından Doğunun sömürülerek hızlı Batılılaştırılması aşamasına geçilmiştir.
Bu, bir noktada Batı-Doğu, Siyah-Beyaz savaşıydı ve tabi ki Beyaz Efendi aşağılık siyah ırktan üstün gösterilmeliydi.
Daha doğrusu Beyaz Irk yani Batı, diğer tüm ırklardan üstün olmalıydı.
Örneğin siyahilere karşı Batılının bakışı şu şekildeydi: "Zenci ırkı..
siyah deri rengi, kıvırcık ya da yün gibi saç, basık kafatası ve yayvan bir burun ile dikkat çeker.
Yüzün alt kısımlarının dışa doğru çıkık ve dudakların kalın olması, zencileri gözle görünür bir şekilde maymun soyuna yaklaştırmaktadır: Onların meydana getirdiği sürüler daima tam bir barbarlık aşamasında olmuştur"
Gobineau ise siyahiler için şöyle diyordu: "Siyah tür en aşağıdadır ve merdivenin dibinde bulunur.
En ilkel biçimdeki hayvanca karakteri, ana rahmine düştüğü andan itibaren onun kaderi üzerinde etkili olur…"
Siyahları en aşağı basamağa yerleştiren Batılı aydınlar, Sarı Çinli'yi Beyaz ırkın bir alt basamağında, fakat siyahilerin üstünde görüyorlardı"Çok az fiziksel güçleri vardır ve uyuşukluğa eğilimlidirler…
istekleri aptalca, iradeleri güçsüz ve dikkafalıdırlar..
Her şeyde bayağılığa eğilimlidirler.
Fazla yüce ve derin olmayan şeyleri kolayca anlayabilirler."
Veya bir dizede "Küçük domuz gözlerinle, büyük domuz kuyruğunla; Yediğin sıçan, köpek, böcek, salyangozunla*…
İğrenç Çinli John, tıkınıyor boyuna."
deniliyordu.

Batıda atılan ırkçılık tohumları meyvelerini vermekte gecikmedi.
En üstün efendi olmayı kim istemez ki?
Napolyon'un Mısır seferi sırasında yanında götürdüğü kitaplar arasında Plutarkhos'un "Yaşamlar"ı, İlyada, Ksenofon'un Anabasis'i ve Ossian adlı şiir kitabının bulunması bir tesadüf değildi.
Hitler de bu teorinin yetiştirdiği siyasilerdendi.
Onu belki de en çok etkileyen kişi Adem'in Ari, yılanın Sami olduğu görüşünü savunan Ernst'in görüşlerini paylaşan Paul Lagarde'un fikirleriydi.
Lagarde, Hz.İsa'nın Celileli bir "Ari Yahudi" olduğunu ve Yahudalı "Sami Yahudiler" tarafından çarmıha gerildiğini, dolayısıyla gerçek Ari dinini bu urlardan temizlemek gerektiğini savunuyordu ve defalarca Yahudiliğin yok edilmesi ve Yahudilerin Madagaskar'a sürgün edilmesi talebinde bulunmuştu.
Bu talep daha sonra Hitler'in tasarılarından biri haline gelecekti.
Hitler'i motive eden fikirlerden biri de XIX.Yüzyılın sonlarına doğru Darwin'in teorisine uygun olarak ortaya atılan öjeni teorisidir.
Buna göre pozitif öjeni unsurları içeren insanlar yani tercih edilen özelliklere sahip ebeveynlerin nesillerinin [Batılılar] çoğaltılması, negatif unsurlar içerenlerin [Doğulular] ortadan kaldırılması gerekiyordu.
Bu teori Hitler'in aşırı ırkçı düşüncelerini adamakıllı tahrik etmişti.
Sonuç, eğer rakamlar doğruysa, yaklaşık altı milyon insanın (büyük çoğunluğu Yahudi olmak üzere) itlafı oldu.
İtlaf kelimesi burada tesadüfen kullanılmış değildir.
Bir filozofun belirttiği gibi, olayların veya bir davranışın bir görünen sebebi vardır, bir de gerçek sebebi.
Burada yazdıklarımdan dolayı kimse bu satırların yazarının Yahudi sempatizanı olduğunu düşünmesin.
Müslüman kimliğimle böyle bir duygu beslemem asla mümkün değildir.
Yahudilerin katlinin görünürdeki sebebi, atalarının Batılının sevgisi İsa peygamberinin katilleri olmasıydı.
Acaba gerçekten bu yüzden mi katledilmişlerdi?
Tarih kitapları çarpıtmalarla doludur.
Leon Poliak'ı okurken gösterilen sebeplerin hiç de gerçeği yansıtmadığını görüyoruz.
Örneğin Steven Runciman, Haçlı Seferleri adlı eserinin birinci cildinde, birinci Haçlı ordusu henüz Fransa'dan yola çıkmadan önce burada bir Yahudi katliamı yapıldığını kaydetmektedir"Haçlı seferi için donanımını tamamlamak bir şovalye için oldukça pahalı bir keyfiyetti.
Eğer rehin verebileceği arazisi veya başkaca mülkü yoksa Yahudilerden borç para almak zorundaydı.
Fakat onun Hristiyanlık uğrunda savaşabilmek için, İsa'yı haça germiş olan bir kavim mensuplarının pençesine düşmesi doğru muydu?."
diye yazan Runciman, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Haçlı seferlerinin gezgin vaiz ve davetçileri, özellikle Kudüs'ü, İsa'nın haça geçirdildiği yerleri ileri sürmekteydiler.
Bu suretle dikkatin, İsa'nın ellerinde bu kadar eziyet çekmiş olduğu bir kavme çevrilmesi kaçınılmazdı.
Müslümanlar şimdiki düşmanlarıydılar; İsa'nın taraftarlarını takibata uğratıyorlardı.
Yahudilerse hiç şüphesiz daha kötüydüler.
Onlar bizzat İsa'yı takibata uğratmışlardı…
Lorraine dükü Godefroi de Bouillon haçlı seferi hazırlıklarına başladı.
Onun eyaletinde ortaya çıkan bir söylentiye göre dük, hareketinden önce İsa'nın ölümünün intikamını Yahudilerin kanıyla alacaktı…"

Neticede çeşitli şehir ve kasabalarda küçük çaplı da olsa ardı ardına Yahudi katliamları gerçekleştirildi.
Böylece özellikle Haçlı şovalyeleri, Fransız ve Alman asilzadeleri, zadegan sınıfı borçlu oldukları Yahudilerden kurtulmuşlardı.
Yahudiler Avrupa'da sermaye piyasasını ele geçirmiş oldukları için katledildiler; Kudüs'te ise güya Müslümanlara yardım ettikleri için"..
Küdüs Yahudileri topluca baş sinagoglarına kaçmışlardı.
Fakat bunlar, Müslümanlara yardım etmiş olmakla suçlanmaktaydılar; bu sebeplerle onlara merhamet edilmedi.
Bina ateşe verildi; bütün Yahudiler havraları içinde yanarak öldü…
Kudüs'deki kurbanların sayısı hakkında kesin bir rakam verilemez; bilinen cihet bütün Müslüman ve Yahudi sekenenin öldürülmüş olduğudur"
Bu konuda daha pek çok tarihi belge ve delil sunulabilir, ama bizim konumuz Hristiyanların Yahudilere uyguladıkları katliam değil, bir olayın zahiri ve batınî sebepleri olduğu konusunda bir örnek vermekti.
Neticede bugün Hristiyanla Yahudi kolkola gezmektedir ve zaten Kur'an'a göre "küfür ehlinin hepsi tek cephedir"
İki koldan hücum;

Hintililerin kutsal kitaplarının tarihleri Milat öncesinden birkaç bin yıl kadar geriye gitmektedir.
Bu kitaplarda ve özellikle Veda'larda "Ari" kelimesi birkaç kez geçer, ama hiçbir zaman insanların rengi, ırkı, saç rengi, gözleri, burun yapısı, kanı vs.
gibi özellikleri belirten bir kelime olarak kullanılmaz.
Örneğin Caina Ansikpoledisi Ari'yi et yemeyen, canlılara zarar vermeme kuralını (ahimsâ) benimseyen ve Vardamâna'nın gerçek öğretilerine uyan kimse olarak tanımlamaktadır.
Bu kelime, Hintlilerin kutsal kitaplarının yazıldığı tarihten bugüne kadar, binlerce yıl boyunca, bu anlamıyla kaldı, fakat 1870'lere gelindiğinde Batılı bilim adamları bu sözcüğe ırkî bir anlam yüklediler ve "Ari" kelimesi "beyaz insan", "üstün insan", "beyaz ırk" ve hatta "beyaz efendi" anlamları kazanıverdi.
Bunu "Hint-Ari", "Hint-Avrupai" terimlerinin icadı takip etti.
İyi ama, Hintililerle Avrupalıların ne alâkası vardı ki, böyle bir terim ortaya atıldı?
Onun da kılıfı hazırlandı ve "beyaz, üstün efendi" anlamı yüklenen "Arilerin" ata yurtlarının Kafkaslar ve Orta Asya olduğu, daha sonra Hindistan'a sarktıkları, orada yerli Dravidlerle savaşarak onları güneye çekilmeye zorladıkları hikayesi uyduruldu.
Olmayan tarihi belgeler, hiç yapılmamış arkeolojik kazı dokumanları uyduruldu.
Arkasından akrabalık iddiası ortaya atıldı ve Batı dillerindeki bazı sözcüklerle Hintçe ve Farsçadaki kimi sözcüklerin aynı kökene sahip olmasından hareketle, Arilerin vaktiyle bu topraklarda bulundukları, bir kısmının tedrici surette Batıya muhaceret ettiği, kalanlarınsa yerliler tarafından asimile edildikleri ileri sürüldü.
Daha sonraları Hindistan İngilizler, Orta Asya Ruslar tarafından işgal edilirken, bunun bir işgal olmadığı, aksine torunların atalarının yurduna geri çıkıp geldikleri, bunda da eşyanın tabiatına aykırı bir şey olmadığı belirtildi.
Bu durumda vaktiyle Hz.İsa'yı çarmıha geren Yahudilerden nasıl intikam alınmışsa, Milattan binlerce yıl önce beyaz efendilerin atalarını asimile ve imha eden Asyalılardan da intikam alınmalıydı.
Nitekim Markoff Vtoroy, "Kazak-Kırgızlar Çingis ve Temur'un torunlarıdır.
Bunun için Amerika Kızılderililerine ne gibi muamele yapılmışsa, biz de Kazak-Kırgızlara öyle muamelede bulunmalıyız"
derken, Hindistan'da da E.V.Ramaswamy, "Hitler'in Yahudilere yaptıklarını biz de brahmanlara yapacağız!" diyordu.
Onların brahmanlara ne yaptıkları ve yapacakları bizi fazla ilgilendirmiyor, ama bu dünya etme bulma dünyası olduğuna göre, Allah'ın hikmetinden sual etmek haddimiz değildir.
Çünkü o brahmanlar da Hindistan'da Sakaların soyundan gelenlerin kökünü kuruttular.

İki koldan yapılan bu beyaz saldırının bir hedefi Yahudiler, Afrikalılar, Araplar, Hintliler ve Çinlilerse, diğer hedefi Türklerdi.
Birinci hedefi Batılılar, ikinci hedefi Ruslar üstlendiler.
Asıl maksat dünya nimetlerini beyaz efendiler arasında bölüştürmekti.
Bölüştüler de.
Günümüzde Irak'da olup bitenler bu bölüşme oyunun sadece bir parçasıdır.
Silah üstünlüğüyle, teknolojik üstünlükle bir ülkeyi istila etmek işin fiziki tarafıdır, ama ondan çok daha önemli olan tarafı manevi istiladır ki, asıl tahripkâr ve kalıcı olan da budur.
İnsanlar, uğradıkları fiziki zararların acısını, yaraları dindikten sonra unuturlar.
Hafızalarda intikam hissi kalabilir; bu intikam alınabilir, unutulabilir veya küllenmeye bırakılabilir.
Fakat manevi tahribat fiziki izler bırakmadığı için, insan dostunu düşmanını ayırt edemeyebilir ve çoğu kez de yanlış algılamalar veya algılatmalarla kendi kendini yer ve yok eder.

Bugünkü Avrupa medeniyetinin çökeceğini ilk haber veren kişi Oswald Spengler'di.
Arnold Toynbee de aynı tehlikeyi görmüştü, ama Spengler gibi teslimiyetçi bir çizgi takip etmek yerine, kadere karşı direnmenin mümkün olabileceğini savunuyordu"Sömürüye dayalı Avrupa uygarlığının bir tehlikeyle karşı karşı olduğu görüşünden hareketle 1905'de Londra'da düzenlenen ve 1907 sonuna kadar devam eden konferans neticesinde sunulan raporda önce şu soru sorulmuştu:

"-Batı sanayi devriminin birikimleri ve modern teknoloji bu bölgeye (Akdeniz'e sınır olan ülkeler ve Orta Asya) girerse ne olur?
Eğer bu halklar bilim, eğitim ve kültüre ağırlık verirse ne olur?
Eğer bu bölgede yaşayan halklar bağımsızlıklarını elde eder ve kendi tabii servetlerine sahip çıkarlarsa ne olur?"

Bu soruya şu cevaplar verilmişti:

"İşte o zaman sömürgeci imparatorluklar sonlarını getirecek bir darbe alırlar, sömürge rüyaları sona erer; imparatorluğun ana damarları kesilir ve Roma ve Bizans imparatorluklarının çöktüğü gibi çöker".

Sonra da Batı emperyal hakimiyetinin hiç olmazsa bir yüz veya iki yüzyıl daha devam edebilmesi için şu teklif getirilmiştir:

a)Ortak çıkarları olan bu devletler bu bölgeyi parçalara ayırmaya…
halkını bölünmüş, gericilik ve cehalet içinde bırakmaya devam etmelidirler;

b)Bu bölgede Asya'yı Afrika'dan ayırmalıdır.
Konsey, bunun için güçlü ve yabancı, Avrupa'yı eski dünyaya, aynı zamanda her ikisini Akdeniz'e bağlayan köprüyü elinde tutan bir insan engeli konulmasını tavsiye eder..
Ta ki, bölgede emperyalizmin dostu ve bölge halkının düşmanı dost bir güç oluşsun.

Raporun devamında bu hedefe ulaşılabilmesi için öncelikle Akdeniz'e kıyısı olan devletlerde yaşayan halkların dillerinin bozulması, cahil bırakılmaları ve aşiret yapılarının ön plana çıkarılması tavsiye edilmektedir.

Asya ile Akdeniz zaten Ruslar eliyle birbirinden ayrılmıştı.
Asya'da Türkistan'da tek olan halk ve dil, halklara ve dillere ayrıldı.
Böylece Cumhuriyetin ilanına kadar Osmanlı olan adımız birden Türk olurken, Türkistan'da yaşayan soydaşlarımızın adları Kazak,Kırgız, Türkmen, Özbek, Uygur, Azeri oluverdi.
Tabi ki Azerice, Kazakça, Kırgızca, Türkmence, Özbekce vs..
dilleri ortaya çıktı.
Bunlar için hep Moskova'da sözlükler hazırlandı ve basılarak söz konusu ülkelere gönderildi.
Diğer küçük Türk kabilelerinin dilleri de incelenerek ayrı lehçeler haline getirildi ve birbirinden tamamen koparıldı.
Akdeniz'e sınır olan ülkelerde ise ilk önce dillerine el atıldı.
Suni sözcükler, uydurma kelimeler yaratılarak diller dejenere edildi.
Arap ülkelerinde "Modern Arapça" adıyla başlatılan akım, Arap dilinde hiç olmayan kelimeler türetti ve sözlüklere girdirdi.
Böylece "eski, klasik Arapça" ve "Modern Arapça" ortaya çıktı.
Arap alfabesinin yerine Latin alfabesinin konulmasını teklif eden Araplar bile türedi.
Türkiye'de ise İslamiyetle olan bağları zayıflatmak için bir yandan Arapça, Farsça kökenli kelimeler atılıp, yerine hangi kurala dayınalarak uydurulduğu bilinmeyen sözcükler konuldu.
Diğer yandan harflerde değişiklik yapıldı.
Muhammed Muhammet, Seyfeddin (Dinin kılıcı) Seyfettin (incirin kılıcı), kitabkitapoldu.
Sonuçta Ömer Seyfeddin gibi son derece arı Türkçeyle yazan bir yazarımızın hikayeleri dahi son otuz yılda üç defa sadeleştirildi ve orijinalinden eser kalmadı.
Yani Türk gençliği her on yılda bir dil değiştirdi.
Akabinde akademik kitapların dilini hemen hemen hiç anlamayan, üç yüz kelimeyle zar-zor konuşan bir nesil yetişti.
* Televizyonlarda sunulan bilgi yarışmalarına katılanların en basit sorular karşısında dahi nasıl bocalayıp kızardıklarını ibretle seyrediyoruz.
Kendi ülkesini, coğrafyasını, tarihini bilmeyen, kısacası atlanınca atasını tanımayan bir tele-vole, paparazzi nesille başbaşa kaldık.
Diğer bir deyişle mankurtlaştık!

Aynı süreç Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde işledi.
Orada da mankurtlaşmış nesiller yetişti.
Tarih diye yalnızca Rus tarihi okutulan, Türk tarihiyle ilgili hiçbir şey okutulmayan ve Türklükleri unutturulan nesiller..

Osmanlıların, Avrupa'nın parçala-yut politikası uygulayıp, Ari tezleri, Aryani teorileri ve emperyal planlar geliştirdikleri günlerde, başlarına örülen çoraplarla uğraştıkları uzun dönemde kabuğunu yarıp çıkamayan din adamları, önünü göremeyen tarihçiler yetiştirmesi kaçınılmazdı.
120 yıllık Sovyet istilası döneminde Orta Asya'da ve İdil-Ural çevresinde Türk tarihçisinin çıkması zaten beklenilemezdi.

Batı tarihi yazılırken Türkleri ve tabi ki Osmanlı'yı yok saymak mümkün değildi; ama Orta Asya tarihini yazanlar, özellikle Ruslar Türkleri yok saymayı, görmezden gelmeyi tercih ettiler.
Bunu bazen aradaki düşmanlıktan, bazen baskıcı rejimin ve hükumetlerin korkusuyla yaptılar.
Tarihte bu bölgede yaşayan tarih öncesi halkları Türkten başka her hangi bir halka, özellikle de İranilere yamamaya çalıştılar.
Tarih öncesi uygarlıkların ve halkların, dillerinin, kültürlerinin İranîlere yamanma gayretleri, muhtemelen, İranîlerin de Ruslar gibi Ari ırktan (!) geliyor olmasıdır.
Bunun da iki amacı olabilir: Rusların Orta Asya işgalini haklı ve tabii göstermek ve Türkleri Ural-Altay eteklerinin dışında kalan her yerde istilacı olarak görmek.

Michel Danino, "L'Inde et l'Invasion de nulle part" (Hindistan ve Hayali İstila) adlı eserinde şöyle der: "En az iki bin yıldır halklar ve uygarlıklar inkâr derecesinde peşin hükümlerin konusu olmuşlar; bunlar, kendilerine savunma imkanı verilmeksizin, ırkî ve kültürel yönden aşağı olmakla suçlanmışlardır" Birkaç örnek verelim: Kuzey Amerika'da, iki yüzyıl önce Midwest vadisinde binlerce yıllık eski suni tepeler bulundu.
390 metre uzunluğunda ve uzaydan görülebilen tek cisim olan Ohio Büyük Yılan'ı da bunlardandır.
Bilim adamları, tüm politikacılar ve sayısız uzman, bu devâsâ tepelerin vahşi Kızılderililerin eseri olmasının imkansızlığını belirttiler ve aksine bunların Vikinglere veya Atlantid artığı Hindous işgalcilere ait olmasını münasip gördüler.
Çünkü "Amerika Kızılderilileri vahşi olduğuna göre, onların ataları bu binaları yapabilecek teknik kapasiteye sahip olamazlardı" Sonuçta bunların yerli halk tarafından yapıldığının itiraf edilmesi için tam yetmiş yıl geçmesi gerekti.
Afrika'da Büyük Zimbabve harabeleri ortaya çıkarıldı ve bunların ileri bir uygarlığın eseri olduğu ileri sürüldü.
İngiliz işgalciler uzun yıllar boyunca bu harabeleri Süleyman peygamberin, Saba melikesinin veya Fenikelilerin eseri olduğunu iddia ettiler.
Çünkü böyle bir şey "siyahların uygarlığı"yla mütenasip olamazdı.
Keza Brandberg (şimdiki Namibya) kaya resimleri Mısırlılara veya Gritlilere atfedildi.
Bu durum 1960'a kadar böyle devam etti ve ırkçı yönetim bunun yerlilere ait olabileceği görüşünü şiddetle reddetti.
Zamanın en iyi kaya resim uzmanı rahip Henri Breuil, ısrar ve inatla, peşin hükümlerle, sonuna kadar bunların Gritlilere veya Yunanlılara ait olduğunu iddia etti.
Ama sonunda bunların Buşmanların atalarına ait olduğu ortaya çıktı.

Genelde mağlup bir halkın tarihini fatih milletin yazdığı söylenir, ama artık onlarınyerini tarihçi, arkeolog ve etnologlar almıştır.
Bu sınıf siyasi baskı altına alınmıştır.
Şayet onlardan biri söz konusu kültürün yerli halkın eseri olduğunu belirterek resmi tarih ideolojisine aykırı bir görüş belirtir ve çok başarılı deliller ileri sürerse, hemen baskı altına alınır, ağır ithamlara, bazen de yıldırma hareketlerine maruz kalırlar.
Rusya'da böyle olmuştur.
Bu kıtanın tarihinde Türkler vardır diyenler baskıya maruz kalmış, kimisi bir bahaneyle hapsedilmiş, kimisi ülkesini terkedip kaçmaya mecbur olmuştur.
Birincisine L.N.Gumilev'i, ikincisine G.Vernadsky'i örnek gösterebiliriz.
Türklere uygarlık tarihinde bir yer verilmek istenmedi.
Beyaz efendilere göre Türkler, vahşi, barbar, göçebe, kana susamış, yağmacı ve tahripkâr bir halktır.
Parazittir; insanlığa hiçbir katkısı olmamıştır.
Örneğin Çinliler uygar, kültürlü ve medeni bir halk, Türklerse barbar ve yağmacı olarak takdim edilmiştir.
Ama Amerikalı Sinolog E.H.Schafer, Semerkand'ın Altın Şeftalileri adlı eserinde uygarlık tarihinde en muhteşem dönemini T'ang hanedanı zamanında yaşayan Çin'in ithal ettiği malların çok büyük bir kısmının Türkistan'dan geldiğini; sanatçıların, ipek ustalarının, dokumacıların Semerkant ve Taşkent'den gittiğini belgeleriyle ortaya koymakta, hatta daha Çinliler tiyatronun ne olduğunu bilmedikleri günlerde Semerkand'dan bir Türktiyatroekibinin Çinde oyunlar sahnelediğini, Türk musiki grubunun T'ang sarayında konser verdiğini göstermektedir.

Bir milletin, tarihteki gurur verici haklı yerine alması için bünyesinden çok iyi tarihçiler çıkarması, Türkün Türke propagandası kadar Türkün dünyaya propagandasını yapabilecek ilim adamları yetiştirmesi gerekir; ama dağı taşı Türk görme hastalığından da artık kurtulmalıdır.

D.Ahsen Batur hocamıza teşekkürler.

http://www.genelturktarihi.net

Bereket motifli işleme – Noin-Ula Kurganı M.Ö.I.yy ( The State Hermitage Museum / Rusia)

- See more at: http://www.yenidenergenekon.com/701-kenar-mahalle-cocuklari/#sthash.NMo8RwEq.dpuf

 http://www.yenidenergenekon.com/701-kenar-mahalle-cocuklari/


a45UyF587661-140618124729-01
^^^^^ - vvvvv

 

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
zaryop:jaro
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Sevdirmeye gayret etme kendini, sevilmeye terket.

Charles Bukowski Sozleri / Heinrich Karl Bukowski / Bilge Sozleri
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Haa bir de eklerde ilginç hadis ve ayetler var.           İmansız ama AKILLI LAFLAR
Ikra, Ikra, Ikra....
                                                  Aklınızı karıştıracak türden AYETLER
Bilginiz, görgünüz artsın. (O.P.)                               Dengenizi bozacak türden HADISLER   Akla takla attıran NURLU LAFLAR
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder