Evet, savaşın romantik bir şey olmadığını, şehit de olsa, ölülerin her zaman kötü koktuğunu, cesetlerin çirkin göründüğünü, ölümün şiirsel bir şey olmadığını hep söyledim.
Halkımız her ayranım var diyene koşturan bir hıyar gibi, savaşlara susamış kan arıyor.
Ya iç savaş, ya dış savaş, ya da hepsi birden.
Ölüme, öldürmeye kasideler yazılıyor.
Devletin kontrol ettiği medya organlarından hap kadar çocuklar şehadetin kutsiyeti, canlı bomba olma telkinlerine maruz.
Ve ben de diyorum ki, arayan belasını bulur.
Ölüme, öldürmeye, kana yönelik bu kadar kuvvetli iştah elbette karşılık bulur.
Neo-Osmanlı, Sünni imparatorluğu yazarken ne kadar basit.
Yaşarken farklı oluyor işte.
Hevesi olanlar ölsün.
Buyrun önden.
L2fSIJNoA0xfSNxA
Orhan Aydın : Çölün gelini…
05/04/2016 Salı
Suriye'den gelmiş iki meslektaşımla sohbet edince, savaşın acımasızlığının insan yüreğinin kaldıramayacağı bir boyutta olduğunu bir kez daha yaşadım.
İnsanlar toplu mezarlara kesik başlarıyla, omuzlarından koparılmış kollarıyla gömülüyorlar!
Halklar umarsız, savunmasız, 2-3 yaşındaki çocuklar çöllerdeki milyonlarca kum tanesi gibi çaresiz.
Gıda yok, ilaç yok, su yok, doktor yok, eğitim yok.
Çok kötü yazılmış bir film senaryosu gibi, renkler birbirlerine karışmış ama kan en üstte kararmış sırıtıyor.
Sanat ve Edebiyat ağrılar içinde inliyor, duyan yok.
Şarkılar, danslar susmuş, yer-gök ağıt.
Şiir kendini sürgüne yollamış.
Sinema simsiyah bir perde.
Oyunlar yalnızca 5 kentte haftada bir oynanabiliyor.
Savaş bölgelerindeki tiyatro binaları revir olarak hizmet veriyor.
Senfoniler paramparça.
Müzelerin, kütüphanelerin kapıları kilit.
Tuhaftır bunca acının, kahrın, hüznün içinde bazen küçük gülümseyişler yaşayabiliyoruz!
1980 yılında Unesco tarafından Dünya Mirası ilan edilen Palmira Antik Kenti, IŞİD canilerinin elinden kurtuldu diye sevinçlenmiştim.
Ne zamanki kentten geriye kalanları gördüm, öfkem köpürdü.
Baal tapınağının balyozlar ve top atışlarıyla yıkım görüntülerini izlediğimde kahrolmuştum.
Palmira, Ortadoğu kan gölüne boğulurken, talan edilen binlerce kültürel dokudan biridir belki ama çölün ortasında açan bir çiçek olması, tarihsel ve kültürel kalıtsal değerleriyle eşsizdir.
Yüreğinde aşk var, umut var, sevinç var, çocuk sesleri var, binlerce oyunun replikleri, milyonlarca şarkının notaları var.
Taşlarında sarı saman sarısı bir sevda, ellerinde çölün bağrında yanan güneş var.
Şimdi insanlığın gözyaşları olmuş ağlıyor.
Hazin.
Geçtiğimiz hafta, BM güvenlik Konseyi'nde Palmira'nın Unesco tarafından restorasyonu için yapılan önermeye tüm batılı ülkeler karşı çıktılar.
Nedeni açık.
IŞİD katilleri, kentin dokusunu bombalarken, pahada değerli tüm eserleri paketleyip, Avrupalı Eser Kaçakçısı kan emicilere sattılar.
Petrol dışında edindikleri en büyük mali kaynağı buradan oluşturdular demek eksik bilgi sayılmaz.
Bugün Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin resmi-özel onlarca müzesinin depolarında ve tacirlerin ellerinde Palmira'dan aparılmış kalıtlar var.
Utanmıyorlar.
Halkların dününü ve yarınını talan eden iğrenç akıllar, bu hazinenin sahibi olmak için adeta yarış içindeler.
Londra'da yapılan iki önemli müzayede de küçücük heykel parçaları için ortaya saçılan rakamlar açgözlü hırsızlığın belgesidir.
Tüm paylaşım savaşlarında bu kan emici damar aynı görevi üstlenmiştir.
Talanı para ile taçlandırmışlar, halkların ortak akıl belliği olan kültürel kalıtları edinmek için içinden çıkılmaz entrikalar kurgulamışlardır.
Bugün, AB ülkeleri ve ABD müzeleri bu tür talan ve hırsızlamanın sayesinde varlar dersek abartılı olmaz.
Kirli savaşlar, yalnızca insanlığın boğazlanıp toprağa düşmesini değil dününü de yok ediyor dendiğinde, 21. yüzyıl için bir örnek görmek isteyenler; Çölün Gelini'ne bakıp, İslamcı katillere, emperyalist talancılara ve bunlarla işbirliği yapan soysuzlara ağız dolusu küfür savurma haklarını sonsuza kadar kullanabilirler.
a45UyF587661-160405114126 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/04/05 19:00 1 39 1923atamizindeyiz@googlegroups.com
Eger bir yerde kucuk insanlarin buyuk golgesi olusuyorsa, orada gunes batiyor demektir.
Cin atasozu
Lev i mahfuz
HADID 22.yeryuzunde vuku bulan ve sizin basiniza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan once, bir kitapta yazilmis olmasin.
Suphesiz bu, Allah a gore kolaydir.
SAFFAT 96.oysa ki sizi ve yapmakta olduklarinizi Allah yaratti, dedi.
BURUC 85/21-22.dogrusu sana vahyedilen bu kitap, levhi mahfuz da bulunan sanli bir Kur an dir.
EN AM 59.gaybin anahtarlari Allah in yanindadir; onlari o ndan baskasi bilmez.
O, karada ve denizde ne varsa bilir; o nun ilmi disinda bir yaprak bile dusmez.
O yerin karanliklari icindeki tek bir taneyi dahi bilir.
Yas ve kuru ne varsa hepsi apacik bir kitaptadir.
Ben size manevi miras olarak hicbir ayet, hicbir dogma, hicbir donmus ve kaliplasmis kural birakmiyorum.
Benim manevi mirasim bilim ve akildir.
Zaman suratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlik telakkileri bile degisiyor.
Boyle bir dunyada, asla degismeyecek hukumler getirdigini iddia etmek, aklin ve ilmin gelisimini inkar etmek olur
ATATURK, 1933, Milli Egitim Bakani Dr. Resit Galip e hitaben, Ismet Giritli, Kemalist Devrim ve Ideolojisi
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
| Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
| Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder