Rifat Serdaroğlu: SİZİN ELİNİZ SAĞLAM MI?
5 Nis, 2016
Bademler 14 senelik iktidarlarında bizleri hiç şaşırtmadılar!
Onları yetiştirenler daha önce ne yaptılarsa, bunlar daha beterini yaptılar.
2002 den önce ülkeyi yönetenler içinde yolsuzluğa bulaşanlar, hiç olmazsa utanırlardı! Yüce Divana gönderilmiş kişiler suçsuzlukları kanıtlansa bile utanırlar insan içine çıkamazlardı.
Müslümanlığı kimseye bırakmayan Bademler utanmayı da ortadan kaldırdılar, pişkinliği geçerli akçe haline getirdiler. Hırsızlar övünmeye, pişkinlikle hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyorlar! Dünya televizyonlarının ve yazılı basının alay konusu olmalarına rağmen, utanmayı unutup, pişkinlik sergilemeye devam ediyorlar…
Sizlere iki örnek vereceğim;
-Bademler, Suriye politikasını sürdürmekte ısrar ediyorlar. Öylesine büyük yanlışlar yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar ki, kan ve gözyaşı içinde geçirdiğimiz bu günleri, bizlere mumla aratacaklar.
Türkiye'nin Güney sınırı, hala elek gibi! IŞİD, El-Nusra, Özgür Suriye Ordusu elemanları, bizim şehirlerimizdeki lüks otellerde kalıyorlar ve tedavileri hastanelerimizde yapılıyor. Bu caniler, bu sapıklar yarın Türkiye'yi kana buladıklarında kim onlara engel olacak? Sorumlusu kim olacak?
Bu cellatların büyük şehirlerimizdeki temsilcilikleri hala duruyor ve çalışıyor!
Bademler, Suudi ve Katar ile gizli ilişkiler içinde! Akılları sıra İslam ülkelerinin tümünün liderliğini alacaklar! Yakında bu akçeli ilişkiler de 17/25 gibi ortaya çıkacaktır, az kaldı…
-Bademler, İzmir Büyükşehir Belediyesinin büyük yatırımlarını engellemekten de utanmıyorlar.
İBB Başkanı Kocaoğlu, "İzmir Körfezi ve Katı Atık Bertaraf Tesisinde ÇED Gerçekleri" adlı bir basın toplantısında İzmir'in hakkının yendiğini ve engellendiğini belgeleriyle açıkladı.
Yanıt, İBB Başkanlığına aday olup kaybeden, ama önce milletvekili sonra da Bakan yapılarak "Sen misin Binali'yi seçmeyen! O zaman ben de onu senin başına dikerim" dercesine İzmirlinin iradesini hiçe sayarak başımıza getirilen "Kayınço Binali" adlı Bademlerin "İhale Kralı" ve "Haram Havuzu Mimarından" geldi…
İnsanda bir parça olsun utanma olsa, ufacık bir parça bile olsa şu sözleri söylemez;
"Ben sağlam eli, güçlü eli tutmaya hazırım" dedi Kayınço Binali!
"EL" sağlam ve güçlü olmaktan evvel, temiz olmalıdır. O el harama, yolsuzluğa, hırsızlığa bulaşmamış olmalıdır. Kayınço Binali'nin eli temiz mi?
Keşke yüreği yetse de televizyonda bunları konuşabilsek.
Tüm Türkiye, Polis kamerası tarafından kayıt edilen, Binali'nin Kayınçosunun Ankara'da lüks bir otelin bahçesinde, Binali'nin Bakanlığından iş alan adamlardan aldığı demet-demet dolarları çantaya tıkarken ki görüntülerini seyretmedi mi?
Kayınço, polisten-savcıdan kaçırılmadı mı? Binali'nin has dostu İzmir Valisi bu konuda polis müdürlerini arayıp baskı kurmadı mı? Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, olayı soruşturan Cumhuriyet Savcısını telefonla arayıp tehdit etmedi mi?
Savcı, ses kayıtlarıyla birlikte şikâyet dilekçesi vermedi mi?
Bu Savcı, daha sonra İzmir'den sürülmedi mi?
Olaydan günler sonra, Kayınço esas dava Yargıcından kaçırılarak, gece vakti nöbetçi bir yargıç tarafından serbest bırakılmadı mı?
Kayınço Binali şunları söyleyebilir mi;
-Benim Kayınçomun, çantaya dolarları basarken çekilen filmleri gerçek değil, montajdır!
-Haram Havuzu için Devlet Müteahhitlerinden 630 Milyon Dolar para toplandığı haberi doğru değildir. Haram Havuzuna para verdiğini söyleyen Devlet Müteahhitleri yalan söylemişlerdir. Ve bu yalancılara bir daha devletten iş verilmemiştir!
Ne dersiniz Kayınço Binali? Bunları söyleyebilir misiniz?
Söyleyebilmek için, sadece ellerin temiz olması yetmez, kişinin alnının da temiz olması şarttır. Siz kendinize istediğiniz kadar "AK" diyebilirsiniz.
İnanın kömür karası sizlerden daha temizdir…
Sağlık ve başarı dileklerimle 05 Nisan 2016
İLK KURŞUN
a45UyF587661-160405120222 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/04/05 21:00 1 39 1923atamizindeyiz@googlegroups.com
Su (Kur an), Allah in suskun kitabidir; ben ise Allah in konusan kitabiyim.
Hz.Ali
Kur an dan verdigi ayetler, Kur an in anlasilmasi icin degil, kendi fikir ve kitaplarini dogrulamak icindir.
Bunu, ayetlerdeki sozcuklerin Ebced(Arapca harflerin sayisal) degerini bulup, -kendisi buna cifirce sayma der- bu degerin, Said-i Nursi veya Risale-i Nur sozcukleriyle uyusup uyusmadigini ispatlamak icin ornekler getirmesinden anliyoruz.
Aciklamaya veya anlatmaya calistigi ayet sayisi oldukca azdir.
Cogu, eserini suslemek ve kendi planlari icin kullanilmistir.
Ayrica eserlerinde fikir adina ortaya attigi dinsizlik veya imansizlik batagini kurutmak icin beyin zorlamalariyla orneklemeler ve bunlari guclendirmek icin ayetler getirir.
($ikke-i Tasdik-i Gaybi 59,54) (Sualar-6 186) (Kastamonu Lahikasi 206) (Sualar 692)
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -14-
Japonya daki Hida sehrinin yakininda, Ikenoyama daginin yuzlerce metre altinda buyuk bir parcacik algilama laboratuvari ve yeralti gozlem istasyonu bulunur. Burada radyoaktif parcaciklarin ve proton gibi parcaciklarin bozunum sureleri hesaplanmaktadir. Dunyaya uzaydan gelen kozmik isinlarin etkisini en aza indirmek icin yerin derinliklerinde insa edilmistir. Baslangicta, Gunes icindeki cekirdek fuzyonunun urettigi parcaciklari tesbit etmek icin kurulan bu tesiste, Dunya nin cekirdek isi degisimleri, yerkuredeki radyoaktif bozunum gibi pek cok arastirma yapilir. Sadece bu laboratuvarin varligi dahi, umarim parcacik fiziginin ne kadar ciddi bir alan oldugunu gostermeye yeter.
Japonya daki Super-Kamiokande teleskopunun icinden bir goruntu. Bu tesiste proton bozunmasi, Gunes patlamalari, atmosfere giren notronlar ve supernova faaliyetleri gibi kozmik olaylar incelenir.
Atom alti parcaciklara inildikce, adeta su meshur Rus Matruska bebekleri gibi, atom parcaciklarinin farkli alt parcalardan veya birbirleri ile iletisime giren kumelerden olustugu anlasilmaya baslandi. 1967 de, Nobel odulu alan Pakistan li ilk musluman fizikci Abdusselam ve Steven Weinberg zayif nukleer kuvvet uzerinde calisarak elektro zayif kuvvet adi verilen bir etkiyi ortaya cikardilar ve W+, W-, Zo parcaciklari olmasi gerektigini gosterdiler. Z ve W parcaciklari CRN deneylerinde 1983 te dogrudan gozlemlendi. Kuantum kuraminin zayif nukleer kuvvete uyarlanmasina kuantum krodinamigi, KKD denildi. Bu kurama gore, proton, notron ve diger temel madde parcaciklari kuarklardan meydana geliyordu. Kuarklar bir araya gelerek Hadron denilen madde kumelerini olusturmaktaydilar. Bu madde parcaciklarinin en kararlilari ise proton ve notrondu. Kuarklarin ayrica kendi karsit parcaciklari bulunmaktadir ve bunlar elektriksel olarak zit yuke sahiptirler. Fakat kuarklarin bir baska acaip ozelligi bulunmaktadir. Alintiliyorum.
KKD ayrica asimptotik ozgurluk adli bir ozellige sahiptir. Asimptotik ozgurluk su anlama gelir. Kuarklar birbirine cok yakinken aralarindaki guclu kuvvet zayiftir, ama kuarklar birbirinden uzaklasirsa sanki lastik bir bantla bagliymislar gibi bu kuvvet artar. Asimptotik ozgurluk, kuarklari tek basina neden dogada gozlemliyemedigimizi ve neden laboratuvarda uretemedigimizi aciklar. Kuarklari tek basina gozlemleyemesek de, modeli kabul ediyoruz, cunku proton, notron ve diger madde parcaciklarini aciklamakta cok iyi is goruyor.
Elektromanyetik kuvvet ve zayif nukleer kuvvet, kuantum kuramina uyarlanirken, dogal kuvvetlerin, anlasilmasi en basiti gibi gorunen kutle cekim kuvvetinin uyarlanmasinda ortaya buyuk zorluklar cikmaya baslamisti. Alintiliyorum.
Kutle cekimin kuantum kuramini olusturmanin bu kadar zor olmasi, Heisenberg in belirsizlik ilkesiyle iliskilidir. Cok acik olmamakla birlikte bu ilkeyle baglantili olarak bir alanin degeri ve degisim orani, bir parcacigin konumu ve hiziyla ayni rolu oynuyor. Yani biri ne kadar dogru olarak belirlenirse digeri o kadar az dogrulukta belirlenebiliyor. Bunun onemli bir sonucu, bos uzay diye bir seyin olmamasidir. Cunku bos uzay demek, bir alanin hem degerinin hem de degisim oraninin tam olarak sifir olmasi demektir. Belirsizlik ilkesi hem alanin hem de degisim oraninin kesin olmasina izin vermedigi icin uzay asla bos degildir. Uzay, minimum enerji durumunda olabilir ve bu duruma vakum denir. Bu bir kuantum gecikmesi veya vakum dalgalanmasidir - parcaciklar ve alanlar titreserek var olur ve yok olurlar.
Vakum dalgalanmalari bir cift parcacigin bir zamanda birlikte ortaya cikmalari, ayrilmalari ve sonra yeniden biraraya gelerek birbirlerini yok etmeleri olarak dusunulebilir. Bu parcaciklara sanal parcaciklar denir. Gercek parcaciklarin tersine sanal parcaciklar dedektor ile gozlenemez. Ancak dolayli etkileri, ornegin elektron yorungelerindeki kucuk enerji degisimleri olculebilir ve kuramsal ongorulerle dikkat cekecek dogrulukta ortusur. Sorun su ki, sanal parcaciklarin enerjileri vardir ve sonsuz sayida sanal parcacik oldugu icin enerjileri de sonsuz miktarda olacaktir. Genel gorelilik kuramina gore bu, sanal parcaciklarin evreni sonsuz kucuklukte bir olcege kadar bukebilecekleri anlamina gelir, ancak bunun gerceklesmedigi ortadadir!
Soruna cozum super simetri ve super cekim kavramlarindan geldi. Buna gore kuvvet ve madde yalnizca ayni seyin iki gorunumunden ibarettir. Her bir madde parcaciginin kuvvet parcacigi bir esi ve her kuvvet parcaciginin madde parcacigi bir esi vardir. Bugune kadar bu varsayim dogrulanamadi. Ayrica varsayimin dogrulanabilmesi icin gereken matematiksel hesaplamalar o kadar uzun ki, en gelismis bilgisayarlarla bile seneler surecek calismalar yapilmasi gerekmekte; ustelik kimse bu calismalarda bir yanlislik olmayacagini garanti edemiyor. Atom alti parcaciklar konusunu burda kapatiyorum; atomu olusturan temel parcaciklarin ozellikleri, atom alti parcaciklarin ozellikleri, gruplandirilmalari basli basina bir konudur. Bu konulari merak edenlere kuramsal fizikci Steven Weinberg in Atom Alti Parcaciklar kitabini tavsiye edebilirim.
Parcaciklarin kendi aralarindaki bagliliklarin aciklamasinda zorluklar yasanmasi uzerine, sicim kurami gelistirilmeye baslandi. Bu kuramda maddenin temel yapi taslari noktaciklar gibi degil iplikcikler seklinde dusunulur. Alintiliyorum.
Sicim kuramina gore parcaciklar nokta degildir, uzunlugu olan ama yuksekligi veya genisligi olmayan titresim oruntuleridir. Ancak bu kuramin olagan disi bir ozelligi var. Bildigimiz dort boyut yerine (en, boy, derinlik, zaman) uzay-zaman ancak on bir boyutlu oldugunda tutarlilik gosteriyor. Eger bu boyutlar gercekten varsa, biz neden onlari farkedemiyoruz? Sicim kuramina gore bu boyutlar uzay icinde cok cok kucuk bir hacim icersinde bukulmus durumdalar. Bu boyutlar oylesine kucuk bir olcegin icinde bukulmus veya kivrilmislardir ki onlari goremeyiz. Sicim kuramindaki fazladan boyutlarin bukuldukleri yere ic uzay denir ve her gun deneyimledigimiz uc boyutlu uzayin karsitidir.
Baslangicta sicim kurami alayli guluslerle karsilandi. Tipki diger pek cok bilimsel kuramda oldugu gibi. Bu kuram, cagdas fizigin en buyuk ayriligini ortadan kaldirmayi da hedefliyordu. Kuantum mekanigi ile genel gorelilik kuramlarinin ayri yasalarla ele alinmasi sorunuydu bu. Sicim kurami -benim bildigim kadari ile- simdilik sadece matematiksel bir modeldir ve henuz dogrudan gozleme dayali bir ispati yapilmamistir. Fakat kuram, farkli yasalari birlestirecegine inanilan M Kurami (Membrane-Zar) icin atilmis ciddi bir adim olarak kabul edilmektedir. M Kurami ise, doganin bagrinda yatan yasalarin altinda daha farkli bir oyun kurali olup olmadigini arastirmaktadir. Bunu su sekilde ifade edebilirim. Yasa ureten yasa diye bir seyin olup olmayacagini dusunun. Neden olmasin? Belki de evrenin (ve olasi evrenlerin) yasalari aslinda daha derinlerde yatan basit kurallara baglidir ve bunlarin ayri uzay-zamanlarda yansimasi bize evrende cok farkli yasalar oldugunu dusundurmektedir. Elbette bunlar sadece varsayim. Dr Hawking den alintiliyorum.
Insanlar hala M-Kuraminin dogasini cozmeye calisiyor ama bu mumkun olmayabilir. Belki de fizikcilerin tek bir doga kuramina iliskin beklentileri asilsizdir ve tek bir formulasyon mevcut degildir. Belki de evreni tanimlamak icin farkli durumlarda farkli kuramlar kullanmak zorundayiz. Her bir kuram kendi gerceklik yorumuna sahip olabilir, ama modele dayali gercekcilige gore bu, kuramlarin ust uste geldikleri, yani her iki kuramin da uygulanabildigi durumlarda ongoruleri birbirleriyle tutarlilik icindeyse kabul edilebilir.
M-Kurami ister tek bir formulasyon olsun, ister bir kuramlar agi olsun, onun bazi ozelliklerini biliyoruz. Ilk olarak, M-Kuraminda on bir boyut var. Ayrica M-Kurami yalnizca titresen sicimleri degil, nokta parcaciklari, iki boyutlu zarlari, uc boyutlu damlaciklari ve uzayda daha da fazla boyut kaplayan hayal edilmesi guc nesneleri de icerir.
Her biri kendi icinde sayisiz yasa iceren coklu evrenlerden sadece birinde yasiyor olabilir miyiz?
Bu durumda, algiladigimiz evren anlayisi butunu ile degisecek demektir. Bizler dogamiz geregi 3 boyutu rahatlikla algilariz. En, boy, derinlik. Buna sonradan zaman da ayri bir boyut olarak eklenmistir. Onu gozle algilayamayiz ama etkisini hissederiz. Peki, boyutlar neden bundan ibaret olsun? M-Kuraminda evren sanki birbine yapi$ik kopukcukler gibidir ve bu kopukcuklerin de kendi ic sicim yollari bulunur. Distan bakan birisi sonsuz genis bir uzayla karsi karsiya oldugunu zannedebilir, oysa ki aslinda diger boyutlara zar gibi yapismis bir alana bakmaktadir. M-Kurami anlasilmasi zor bazi evrensel olusumlarin modellenmesinde buyuk rol oynadi. Ornegin kara delik modellemesi yapildi ve kara deliklerin icinde bilgi nin ne olduguna, kaybolup kaybolmadigina bir cevap aranmaya baslandi. M kuramina yol veren sicim teorilerinin dogrulugu ile ilgili calismalar halen Fransa-Isvicre sinirindaki CERN Avrupa Nukleer Arastirma Merkezinde surdurulmektedir. M Kurami icindeki kucuk boyutlarin yollari oyle tamamen hayali degildir. Bunlarin kendi matematigi ve uymalari gereken kurallar bulunmaktadir. Alintiliyorum.
Peki, kucucuk boyutlara kivrilmanin sayisiz yolunun olmasi ne olacak? M-Kuraminda bu fazladan uzay boyutlari oyle herhangi bir sekilde kivrilamiyorlar. Kuramin matematigi, ic uzayin boyutlarinin kivrilma bicimlerini sinirlandiriyor. Ic uzayin kesin bicimi hem fiziksel sabitlerin degerlerini (elektronun yuku gibi) hem de temel parcaciklar arasindaki etkilesimin dogasini belirliyor. Bir baska sekilde soyleyecek olursak, bu kuram doganin gorunur yasalarini belirliyor. Dort kuvvet yasasi gibi. Ancak M kuraminin cok daha temel yasalari var.
Bu nedenle, M-Kuraminin yasalari ic uzayin nasil bukuldugune dayanarak farkli yasalari olan farkli evrenlerin varligina izin verir.
Kendi adima ben, bu yazilanlari gayet mantikli bulmaktayim. Bildigimiz -veya su ana kadar kesfettigimiz- doga yasalarina dayali evren, neden olasi tek evren olsun? Bambaska bir evrende, bambaska varliklar, aynen bizler gibi iclerinden bulunduklari gercekligin dogasini anlamaya calisiyor olabilirler. Bizim icin onlar sadece bir hayal veya bir kuram iken, bizler de onlar icin bir hayal veya kuram olabiliriz.
Elbette, daha once belirttigim gibi, bilim sadece hayaller ve varsayimlar ile yurumez. Bunlarin bir sekilde gozlemlenmesi, test edilmesi, modellenmesi ve dogruluklarini aciga vuracak sekilde matematiginin gelistirilmesi gerekir. Diger yandan, bir baska soru, insanligin onunde tum agirligi ile durmaktadir. Evren nasil dogdu ve evrenin gelecegi ne olabilir?
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
| Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
| Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder