27 Ekim 2019 Pazar

UNUTMA Kİ! DÜN ATATÜRK KARŞITI MEVLANZADE RIFATLAR TÜRK ORDUSUNUN ŞEREFLİ KOMUTANLARINA HAKARET ETMİŞTİ. BUGÜN DE ONLARIN ‘FİKİR ARTIKLARI’ KOMUTANLARA HAKARET EDİYOR.


UNUTMA Kİ! DÜN ATATÜRK KARŞITI MEVLANZADE RIFATLAR TÜRK ORDUSUNUN ŞEREFLİ KOMUTANLARINA HAKARET ETMİŞTİ. BUGÜN DE ONLARIN 'FİKİR ARTIKLARI' KOMUTANLARA HAKARET EDİYOR.


Sinan Meydan....

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  

ATATÜRK'E AÇILAN HAKARET DAVASINDA NE ÇIKTI

Sözcü gazetesi yazarı tarihçi Sinan Meydan'ın yeni kitabı "Hafıza" İnkılap Kitabevi tarafından yayımlandı.

26.10.2019 20:59

Sözcü gazetesi yazarı tarihçi Sinan Meydan'ın yeni kitabı "Hafıza" İnkılap Kitabevi tarafından yayımlandı. Tarihçi yazar Sinan Meydan Hafıza adlı çalışmasında "unutturulmak istendiğini" söylediği yakın tarihi yazdı.

"Hafızanı silip yeniden biçimlendirmelerine izin verme! Unutma hatırla" diyen Sinan Meydan yakın tarihin dikkat çeken olaylarını yirminci yüzyılında başların Türk siyasetinde ve basında yaşananları ele aldı.

Sinan Meydan kitabın "Komutanlara Hakaret" başlıklı bölümünde Milli Mücadele'deki ihanetleri nedeniyle 150'likler listesine alınan Mevlanzade Rıfat'ın Hukuki Beşer gazetesinde ordu komutanlara "ali sefiller" ve "haydutbaşları" diye hakaret etmesini ardından Mustafa Kemal Atatürk'ün cevabını anlattı.

Bu bölümde; Atatürk'ün 24 Mart 1919'da tüm ordu komutanlarını "hırsızlıkla" suçlayıp komutanlara "ali sefiller" ve "haydutbaşları" diye hakaret eden yazıyı okur okumaz kaleme sarıldığı okuyucuya aktarıldı.

İşte "Komutanlara Hakaret" başlıklı bölümde anlatılanlar:

"Mütareke günleri asker sivil tüm yurtseverlerin sudan bahanelerle tutuklanıp Bekirağa zindanlarına hepsedildiği veya Malta'ya sürgün edildiği günlerdi. İttihatçılar yargılanıyordu. O günlerde I. Dünya Savaşı yenilgisinin sorumlusu olarak görülen İttihatçılar ve subaylara hakaret ediliyordu.

İşte o ortam içinde Mevlanzade Rıfat'ın Hukuki Beşer gazetesinde 'Damat Ferit hükümetine gerekçeli sorular' başlığı altında seri makalelerle geçmişin hesabı sorulmaya başlandı.

24 Mart 1919 tarihli Hukuki Beşer gazetesindeki 'Üçüncü soru' şöyleydi: 'Kağıt paranın güya geçerli olmadığı yerlerde ordu ve mülkiye memurlarının ihtiyaçları için milyonlarca altın ve gümüş para basılarak bazen vagon ordu komutanı denilen 'ali sefillere daha doğrusu haydutbaşlarına' teslim edildi…'

Görüldüğü gibi burada şerefli ordu komutanlarına -hiç ayrım yapmadan- 'ali sefiller' ve 'haydutbaşları' diye hakaret ediliyordu

Kuşkusuz ki o gün bu yazıyı pek çok ordu komutanı okudu. Ancak bu yazıyı tek bir ordu komutanı tepki gösterdi. O komutan Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa'ydı.

Atatürk 24 Mart 1919'da tüm ordu komutanlarını 'hırsızlıkla' suçlayıp komutanlara 'ali sefiller' ve 'haydutbaşları' diye hakaret eden yazıyı okur okumaz kaleme sarıldı. Bu alçakça iftiraya ve hakaretlere karşı hemen bir dilekçe yazıp Harbiye Nezareti'ne başvurdu. "

"NE SEFİL VİCDANSIZLIKTIR"

"Atatürk dilekçesinde şöyle diyordu:

'(…) Bu ifade ile ordu kumandanlarının 'sefil' ve 'haydutbaşı' ve dolayısıyla orduların 'haydut' oldukları ilan edilmiş oluyor. Müdafaalarına hiçbir vakit lüzum görmeyeceğim bazı şahıslara taş atmak isterken vatan ve millet için tam bir saflık ve masumiyetle ve her türlü mahrumiyet ve zorluklar içinde namuslu vazifesini hakkıyla yapan Osmanlı ordularını 'haydut' ve aynı mahrumiyet ve zorluklar içindeki ve tek dayanakları namus ve haysiyetleri olan söz konusu orduların kumandanlarını 'sefil' ve 'haydutbaşı' diye niteleyip teşhir etmek 'ne büyük ahlaksızlık' ve 'ne sefil vizdansızlıktır. '

Osmanlı ordularını onun namuslu kumandanlarını bu şekilde teşhir edebilmek kabiliyeti ancak vatan ve milletin mahvolup dağılmasını arzu eden 'bir alçakta' bulunabilir. Ben Fevzi Paşa Nihat Paşa Yakup Şevki Paşa Ali İhsan Paşa Cevat Paşa vb. gibi namus ve istikametlerinden asla şüphe edilmeyecek olan ordu kumandanı arkadaşlarımın bu rezilce teşhire karı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma ve hesabıma bildiririm ki benim (…) başlarında bulunmakla iftihar ettiğim kahraman ordular haydutlardan değil soylu Osmanlı milletinin namuslu evlatlarından oluşuyor. 'O sefil müfteri' şunu da kesin olarak bilmelidir ki ben hiçbir vakitte vagon vagon altın teslim alan 'sefil' ve 'haydutbaşları'ndan değilim. Dolayısıyla Harbi Umumi içinde komuta ettiğim Anafartalar Grubu İkinci Ordu Yedinci ordu ve en sonunda Yıldırım Orduları Grubu ve şahsım adına bu namussuzca iddiayı red ve sahibini tel'in ederim. 'Bu müfteri' hakkında gereken kanuni işlemin yüksek nezaretinizce uygulanmasını istirham ederim. '"

"HÜKÜMET SAVCILIK VE DİĞER KOMUTANLAR SUSARKEN ATATÜRK KONUŞTU"

"Görüldüğü gibi Atatürk Türk ordusunun fedakar komutanlarına 'sefil' ve 'haydutbaşı' diye hakaret edilmesinin 'ahlaksızlık' ve 'sefil vicdansızlık' olduğunu söylüyor. Türk ordusunun 'haydutlarından' değil milletin 'namuslu evlatlarından' oluştuğunu belirtiyor. Komutanlara hakaret eden kişiye 'o sefil müfteri' diye sesleniyor. Bu 'namussuzca iddiayı' reddedip iddia sahibini 'tel'in ettiğini' ifade ediyor. 'Bu müfteri' hakkında yasal işlem yapılmasını istiyor.

Ne gariptir ki Harbiye Nezareti bu dilekçeyi dikkate alıp gereken kanuni işlemi yapmak yerine dilekçeyi Türk ordularına hakaret eden o gazeteye gönderdi.

Atatürk'ün bu dilekçesi 25 Mart 1919'da Hukuki Beşer Alemdar Vakit Yeni Gün ve Zaman gazetelerinde yayımlandı.

Komutanlara hakaret karşısında genelkurmay hükümet savcılık ve diğer komutanlar susarken tek bir kişi Atatürk konuştu.

Ancak yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali gazeteyi çıkaran Mevlanzade Rıfat 'hakarete uğradığını' belirterek Atatürk'ü mahkemeye verdi.

Atatürk İstanbul'dan Anadolu'ya geçmek için hazırlıklar yaparken bir gün bir mahkeme celbi aldı. Asıl hakarete uğrayan ordu komutanları ve kendisi olduğu halde 'hakaret sanığı' olarak mahkemeye çağrılıyordu. "

"YAMAN ÇATMIŞTIK"

"Sonra neler olduğunu bizzat Atatürk'ten dinleyelim:

'Yaman çatmıştık! Aklımı başıma topladım. Kumandan değildim. Siyasi bir şey de yapamazdım. Hukuk çareleri bulmalı idim. Bu mahkemede bulunmak isterdim. Fakat o zamanki İstanbul gazetelerinin en aşağısı ile karşı karşıya gelmek çok gücüme giden bir şeydi. Bundan başka davanın bazı yüksek politikacılar tarafından tasarlanan bir plan neticesi olduğunu da düşünüyordum. Ne yaparsam yapayım mutlaka mahkûm olacaktım…'

Atatürk düşünüyor taşınıyor; avukat Sadettin Ferit Bey'i davet ediyor. Kendisine durumu anlatıp fikrini soruyor. Sadettin Ferit Bey 'Dava önemlidir. Mahkûm olma ihtimaliniz vardır' diyor. Atatürk gülerek 'Amma yaptın canım! Ben hiç de mahkûm olma niyetinde değilim' karşılığını veriyor. Bunun üzerine Sadettin Ferit Bey 'Elbette! Müsaade ederseniz davacının vekili ile konuşayım' deyince Atatürk şunları söylüyor: 'Hayır müsaade edemem. Ben haklı olduğumu biliyorum. Davacının avukatıyla görüşmeye ne lüzum var? Bu iş yolumun üstüne çıkan bir dikendir. Biraz daha zamana ihtiyacım var. Davayı lehime de kazanmanızı istemiyorum. Yalnız bana zaman kazandırabilir misiniz' Sadettin Ferit Bey Atatürk'e söz veriyor ve verdiği sözü de tutuyor. Birkaç defa mahkemeye gidip davayı dağıtıyor. Atatürk'e zaman kazandırıyor. Atatürk 16 Mayıs 1919'da İstanbul'dan Samsun'a doğru hareket ettiğinde dava hâlâ bitmemişti.

6 yıl sonra…

Tarih: 22 Eylül 1925… Günlerden Salı…

Atatürk Ertuğrul yatıyla Mudanya'ya geçiyor.

Bir ara Atatürk'ün gözü yatta bulunan Avukat Sadettin Ferit Bey'e ilişiyor.

'Sadettin Bey' diyor. 'Hatırlıyor musun? Sen bir davadan ötürü benim vekilimdin. İstanbul'da benim aleyhime bir ceza davası açmışlardı. O Dava ne oldu? Beni mahkûm ettiler mi?'

'Hayır Paşam' diyor Sadettin Ferit Bey.

Atatürk kendisini dava edeni hatırlamayıp adını soruyor. Atatürk'ün hatırlamadığı o kişi Mevlanazade Rıfat'tı. Mevlanazade Rıfat bütün ayrılıkçı Kürtçü hareketlerde yer almış Milli Mücadele'deki ihanetleri nedeniyle 150'likler listesine alınıp yurt dışına sürülmüştü. 1922'de bir Yunan albayla San Remo'ya gidip orada 'kaçak padişah' Vahdettin'den para sızdırmıştı. Ayrıca 1929'da Halep'te basılan 'Türkiye İnkılabının İç Yüzü' adlı kitabında Milli Mücadele'yi Padişah Vahdettin'in planladığı yalanını ortaya atmıştı.

Uzatmayalım…

UNUTMA Kİ! DÜN ATATÜRK KARŞITI MEVLANZADE RIFATLAR TÜRK ORDUSUNUN ŞEREFLİ KOMUTANLARINA HAKARET ETMİŞTİ. BUGÜN DE ONLARIN 'FİKİR ARTIKLARI' KOMUTANLARA HAKARET EDİYOR.

Dün komutanlara yapılan hakaretlere karşı tüm yetkililer sessiz kalmış sadece Atatürk konuşmuştu. Bugün yetkililer sessiz kalmamalı. Nasıl cevap vereceklerini bilmiyorlarsa yüz yıl önce Atatürk'ün verdiği cevaba baksınlar. "

Odatv.com

https://odatv.com/ataturke-acilan-hakaret-davasinda-ne-cikti-26101907.html

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Biz baris istiyoruz dedigimiz zaman tam bagimsizlik dedigimizi herkesin anlamasi gerekir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

24. ILAHIYATIN DIKKAT CEKEN CELISKILERI

Din; mekansiz olmakla birlikte sonsuz olan, genisligiyle her yeri dolduran, arzusunu hicbir zaman uygulamayan, son derece iyi olan ve bununla birlikte hep hosnutsuzlar meydana getiren, duzeni seven ve bununla birlikte yonetiminde kargasa hukum suren bir zatin onunde diz cokturur. Ilahiyatin "Allah"i nedir, simdi dusunulsun.

- - - - - - - - - - - - -
Ozgurluk iki kere ikinin dort ettigini soyleyebilmektir.
Eger buna izin verilirse gerisi kendiliginden gelir.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Mizah duygusu da, sagduyusu da olmayan bir tanriya inanamam.

MAUGHAM,W. SOMERSET (1874-1965) Fransa dogumlu Ingilizromanci.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder