20 Şubat 2014 Perşembe

Zahide UCAR : HES Gasp Projesi..

Ben bu konuda iki şey söyleyeceğim.
İlk olarak beter olun diyeceğim.
Ovunmayın, dövünmeyin, zırıldamayın diyeceğim.
Kendim ettim, kendim buldum demeniz gerekir diyeceğim.

Ikincisi, öfkem bir yana, bu iş gerçekten ciddi bir iştir.
İşin özeti: kaynağından denize ulaştığı yere kadar cümlesinde.
Devlet kendince denize ulaşan her su kaynağını kotlara bölecek, her kot bölümünü ayrı ayrı 49 yıllığına kiraya verecek.
Peki bu kaynağı kiralayanlar ne yapacak, onlar da ikinci elde satacak.
Kime satacak?

  1. Belediyelere içme suyu olarak.
  2. Köylüye sulama suyu olarak.
  3. Sanayii kuruluşlarına sanayii girdisi olarak.

Elbette kimse aldığı suyu havza dışına çıkaramayacak.
Alınan su tekrar havzaya verilecek.
Böylece tepeden, denize kadar her kot farkında birileri Deli Dumrul misali duracak, su aldın ver para diyecek.
Doğanın insanlara sunduğu en temel doğal kaynak, adeta insanlık hakkı olan suya ulaşma hakkı paralı olacak.
Bunun bir adım ötesi aldığınız nefesin ücretlendirilmesidir.
Absürd gelmesin, bu derece anormal bir kapitalizm projesidir.

Ve böylece verdiğiniz oylar size vergi, attığınız her adımın, yediğiniz her lokmanı, içtiğiniz suyun, aldınız her nefesin yeniden ücretlendirilmesi, vergilendirilmesi olarak dönecek.
Beylerimiz ahbap çavuş ilişkileri içinde günden güne zengin olacak.
Size düşen vergiler, ücretler olacak.



Zengin açısından hayat her zaman kolaydır.
Bir kaynak ne kadar pahallı olursa olsun onları engellemez.
En pahallı şampanyayı sevgisinin ayağına dökebilir.
En mükellef, en ağır masadan bir lokma yiyip kalkabilir.
V8 motor da yetmez, v12-v16 motorlu arabaya heves eder.
Zengin için devlet sadece engeldir.

Devlet fukara için gerekir.
Devlet halk için elzemdir.

Peki ya devlet zenginle fukaraya karşı el ele verirse ne olur?
İşte o zaman çıngar çıkar, en azından kavga çıkmasını bekleriz.
Bu durumda devleti ele geçirmiş zenginin bir tedbir almasını bekleriz.
Halkı oyalamak, nefretini saptırmak, zamanı lehine kullanmak için bazı tedbirlerdir bunlar.
Mesela magazin, boyalı basın bu işe yarar.
Futbolda çok iyidir.
Din ilaç gibidir.
Toplumu bölmek, birbirine düşman etmeye yarar.
Topluma kendi kendini yedirmek için dinden başka yollar da vardır.
Etnik, mezhep ayrıkları da işe yarar.
Her yol tükendiğinde doğrudan halkı tedip, tenki ve tehcir etme yoluna girersin.
BM'ler, batılı ordular, satılmış ordular, satılmış rejimler bu işe yarar.

Şimdi dönelim ülkemize bakalım.
Biz neredeyiz?
On yıllık din satma döneminde yavaş yavaş sular çekilmeye başlamıştır.
Bir süre sonra halkta biriken olumsuz enerji ve öfkeyi din ve mezhep ayrıkları üzerinden tahliye etme imkanı kalmayacaktır.
Bu durumda Kürt ayrılıkçılığı var, o zaten hep yedekteydi.
Sanırım, bu da tutmazsa Irak, Suriye, Libya senaryolarını gündeme sokmak gerekecek.

Oraj POYRAZ


Zahide UCAR : HES Gasp Projesi..

HES projeleri…
Anadolu’nun kesilen damarları…
Kangrene gebe Anadolu’m…

Köylüye kurulan tuzak…
Doğaya vurulan kahpe bir bıçak…

İşte o projelere çok dikkat etmeliyiz.

2000 civarında suyumuz HES adı altında küresel şirketlere "kaynağından denize ulaştığı yere kadar" 49 yıllığına kiraya veriliyor(!)..

Doğa vahşi bir talanla katlediliyor.
Doğanın dengesi bozuluyor.

Karadeniz ve Artvin bölgesinde arıcılık tehlike sinyalleri vermeye başladı.
Arılar HES katliamları nedeniyle huzursuz.
İki yıldır yeterli ürün alınamıyor.

Sulara, madenlere, tarım arazilerine, stratejik konumdaki arazilere, limanlara el konmuş.

"Derelerin kardeşliği" direniş grupları oluşmuştu.
Köylüler tek başına mücadele veriyor.
Yanlarında üniversiteler yok!
Bağlı oldukları illerin si(ğ)il örgütleri yok!.
Hukukçular yok!..
Bize çözüm diye sunulan muhalefet yok!.

Bir yanda "mutabık" işgal kuvvetleri, diğer tarafta yoksul Anadolu halkı…
Bir anlamda işgale karşı oluşan "Namus Cepheleri"
Çünkü onlar HAÇLI çetelerin yerli işgal güçleri tarafından "Anadolu’yu var eden suların ele geçirilmesine" karşı savaş veriyor.

Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Ahmetler köylüleri; HES işgaline karşı başlattıkları mücadeleyi sürdürürken özel güvenlik şirketi üzerlerine ateş açmıştı.
Ahmetler köylülerinin 600 yıllık köklü bir geçmişi var.
Dolayısıyla "yörenin dağı-taşı-otu-kuşu-suyu…" ile tek vücut olmuşlar.
Ahmetler köylüsünün kararlı direnişi karşısında üzerlerine ateş ediliyor.
Kimseden ses çıkmıyor.

İstanbul Hükümeti, Haçlının öncü işgal kuvvetleri ile Bizans basını işini yapıyor da…

Bize çözüm diye sunulan muhale-FİT de ortalıkta yoktu(!)..
Kendilerini, köylünün yanında göremedik.
Mecliste soru sordular mı?
Onu da bilmiyoruz.

Dünyanın pek çok ülkesinde su kaynaklarının yerel halkların elinden alınarak özel sektöre devredilmesi için yürütülen projeleri finanse eden Dünya Bankası ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından ortaklaşa bir çalıştay düzenlenmişti.
30-31 Ekim 2013 tarihinde Ankara'da gerçekleşen 'Uluslararası Su Tahsisi Çalıştayı'nda Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu tarihi bir itirafta bulunarak;

"Kıt ve değerli su kaynaklarının, etkin ve verimli kullanımı amacıyla tek elden ve sürdürülebilir bir yönetiminin önemini, suyun sektörel tahsisinin gerekli olduğunu" açıklamıştı.

Çalıştayda konuşan Dünya Bankası Türkiye Ofisi Operasyonlar Baş Müdürü Florian Fichtl ise "ülkenin değerli su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde yönetilmesi ve korunması yününde hükümetin yaptığı çalışmaları büyük takdirle karşıladıklarını" söylemişti(!)..

Perde gerisinden sinsi işgal; "küresel şirketler, İMF, Dünya Bankası" eli ile yürütülürken, işgalin öncü gücü yerli işbirlikçiler, ülkenin maddi ve manevi bütün değerlerini talan etti.

Amik Ovasını köylünün elinden alma oyunlarına karşı direnen çiftçiye destek vermek ve Manisa’da gerçekleştirilen HES projeleri ve maden aramalarına karşı başlatılan direnişte köylüye destek vermek için İstanbul Barosundan on avukat bölgeye gitmişti.
Avukatlar İstanbul’a dönünce köylüler dövüldü.
Avukatlar Baro yönetimine;

"Biz bölgelere Baro adına gittik.
Köylülere saldırıldığında orada olsaydık, bu saldırı bize de yapılacaktı"
dediklerinde, Baro tarafından şöyle bir cevap aldıkları iddia ediliyor;

"Bu olayların arkasındaki şahsa bizim gücümüz yetmiyor.
Sizi koruyamayız.
Artık gitmeyin"

Gücümüz yetmedi dedikleri şahsın E.K.Olduğu söyleniyor.
O dönem Başbakanın baş danışmanlarından biri olan şahıs şimdi AKP vekili(!)..

Baronun avukatlarına "sizi koruyamayız" dediği bir süreçte, köylüler bir başına mücadele ederken onlara kalem olan, ses olan, Türk Milleti’ne gücü yettiğince seslerini duyuran bir cesur yürek var.

Yusuf YAVUZ…

Yusuf Yavuz dağlarda, Yusuf Yavuz su ve doğa katliamı yapılan her yerde köylülerin yanında yer alıyor.

Sit alanlarına koşuyor.
Doğal koruma alanlarında yok olmayla karşı karşıya kalan türlerin korunması için çalışıyor.

Yusuf Yavuz gazeteci olmadığı halde, gazetecilerin "Alo Fatihgiller" familyasına dahil olup zalime yamandığı bir süreçte araştırmacı yazarlık görevini yapmak zorunda kalmış bir isim.

Ülke alttan alta işgal edilirken görevini yapmayanlar, köylünün bir başına direnişini görmeyen, duyurmayan işgal basını;

Yüreği beş para etmez karanlık aydınlar;

Korkudan sıçan gibi saklanan üniversite yönetimleri, akademisyenler;

AB fonlarından zıkkımlanan SİĞİL toplum örgütleri;

Hepinizin canı cehenneme…

Köylüler direniyor.
Tıpkı kurtuluş savaşında olduğu gibi.

Yeni bir olay;

Bursa’nın Orhaneli ilçesine bağlı Başköy köylüleri mermer ocaklarının köyün suyunu kirlettiği gerekçesiyle mahkemeye veriyor.

Mahkeme kararı ile mermer ocaklarının kapanmasını sağlıyor.

İki yıl sonra iki ocağın hukuka aykırı ÇED raporu alarak yeniden faaliyete geçeceğini öğrenen köylüler eylemlerine yeniden başlıyor.
Firmalardan birisinin yaklaşık bir haftadır faaliyete başladığını belirterek Bursa Valiliği önünde eylem yapan köylüler, temiz su istiyor.
Kirlenen sular nedeni ile çocukların hastalandığını söylüyorlar.

Kadınların, Anadolu’nun o mübarek kadınlarının yaptığı eylem sonuç verdi.
Kadınların direnişi mermer ocağının kapanmasıyla sonuçlandı.

Büyük şehir sakinleri AVM’lerde uyuşurken, köylüler direniyor.
Bir anlamda vatan savunması yapıyor.

Akdeniz bölgesinde koşturan Yusuf Yavuz gibi öncülere her bölgede ihtiyaç duyuluyor.

zahide@zahideucar.com

http://www.zahideucar.com/


a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Ars artis gratia
* * *
Sanat sanat icindir.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder