11 Eylül 2014 Perşembe

Re: Zeyd olayı neymiş 8 temel kaynağa bakalım.

Sayın Yücel,
Birilerinin kendince ifade ettiği fikirleri salt sizin hoşunuza gitmedi diye hakaret etmek, küfretmek, alay etmek diye nitelemeniz çok kolaycı bir yaklaşım.
Çok açıktır, ben hakaret etmiyor, alay etmiyorum.

Hatalı çeviri, meal yoktur.
Dikkatle bakın, onların hepsi de itibarlı müelliflerdir.
Günümüz Türkiyesinde ve yakın geçmişti bu adamlardan daha itibarlı mealci yoktur.
Ayrıca çok da merak ediyorsanız, ben size aynı ayetlerin İngilizce ve başka dillerdeki meallerini de bulurum.
Yine çok merak ediyorsanız, siz Arapçayı öğrenin bizzat olayı kaynağında okuyun.
Lamı cimi yok bu işin.
Kestirmeden hatalı meal demeyin.

İslamın temel kaynağı nedir?
Kur'an değil mi?
Ayetler nedir?
Allahın bizzat kendi sözleridir, değil mi?
İnkar mı ediyorsunuz?
Siz de mi inkarcılardansınız?
Beğenmediğiniz, gönlünüze ve keyfinize uymayan ayetleri kabul etmeyecek, beğendiklerinizi ve keyfinize uyanları kabul mu edeceksiniz?
Çok basittir.

Ve dahası, benim ilettiğim metinde aslında bana ait tek satır yoktur.
Ben tek satırda bile olsa yorum yapmadım.

ZEYNEP Muhammedin in oz halasinin, guzelligi ile unlu kizi ve 7.esidir.
Kolesi ve hukuken evlat edindigi Zeyd i, hala kizi Zeynep ile evlendirdi.
Muhammed goruntude boyle bir evlilik yaptirdi diye dedikodularin ardi arkasi kesilmedi.
Azhab suresinde Muhammed peygamber hanimlari dedikodu yapmayin diye vahiy geldi dedi.
Muhammedin in istemesiyle Zeyd, evliligi sona erdirdi.
Bir muddet sonra da Peygamber e, Zeynep ile evlenmesi icin vahiy yoluyla emir geldi.


Bu satırlar bir başka yorumcuya aittir, üstelikte salih Müslüman sayılan bir yorumcuya aittir.
Ben bu laflara sahip çıkıyorum.
Evet, öyledir.
Her bir satırına bırakın hadisleri, doğrudan ayetler şahittir.
Arzu edene tek tek ayet bulur gözüne de sokarım.

Ben aslında yorumlamak isterdim, yapmadım.
Yapsaydım çok daha kırıcı yorumlar yapabilirdim.
Yapmadım.
Aslında tam Hollywood ya da Etiler tarzı yorumlara açık bir konudur.
Sadece kırıcı olmamak adına, sadece koparmamak için bunu yapmadım.

Ve Allahın ayetleri sizi incitmiş, gönlünüze uymamış, keyfinizi kaçırmış.
Konu budur.

Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


On 10.09.2014 22:10, Ali YÜCEL wrote:

Oraj Bey, bu konularla ilgili olarak inanmadığınız ve inkar ettiğiniz, hatta islamın mensuplarıyla alay ederek onları hakir görürken, onların inandıkları ve iman ettikleri kaynaklar üzerinden ne yapmaya çalışıyorsunuz, hangi amaç ve gayreti güdüyorsunuz? Eğer insafla Kur'an-i Kerim meallerindeki hatalı veya yanlış tercümeleri kastederek bunu yapıyorsan, açıklamış olduğunuz kendi efkarınızla çelişiyorsunuz. Gerçekte ise, bazı meallerde baskı hatası veya hatalı tercümeler olabiliyor. Ama bu, haşa İslam dininin yanlışlığını mı gösterir, yoksa vicdan sahibi olarak yapılan hatanın tashih edilmesini mi gerekli kılar? Bunlardan bana ne, ilgilileri uğraşsın diyebileceğini hisseder gibiyim. O zaman siz niçin bu işleri hem de suçlayıcı bir tarzla servis ediyorsunuz? Bu yakışık alır mı Oraj Bey? Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.

 

A. YÜCEL

From: T.C. Oraj POYRAZ [mailto:cimcime@neomailbox.net] Sent: Wednesday, September 10, 2014 12:24 PM
To: Ali YÜCEL; ykavik@gmail.com; Suat Emiroglu
Subject: Zeyd olayı neymiş 8 temel kaynağa bakalım.

 

Ben sizlere ne iletmişim bir de onu geçelim.

Zeyd o kadindan ilisigini kesince onu sana nikahladik ki, Zaten Allah in emri yerine getirilmistir.

Ahzab 33/37
ZEYNEP Muhammedin in oz halasinin, guzelligi ile unlu kizi ve 7.esidir.
Kolesi ve hukuken evlat edindigi Zeyd i, hala kizi Zeynep ile evlendirdi.
Muhammed goruntude boyle bir evlilik yaptirdi diye dedikodularin ardi arkasi kesilmedi.
Azhab suresinde Muhammed peygamber hanimlari dedikodu yapmayin diye vahiy geldi dedi.
Muhammedin in istemesiyle Zeyd, evliligi sona erdirdi.
Bir muddet sonra da Peygamber e, Zeynep ile evlenmesi icin vahiy yoluyla emir geldi.

Açıklama bölümünde öznel, yalan, yanlış bir şey var mı?
Tek tek sekiz kaynağa bakın siz  karar verin.
En geniş açıklama Fizilal-il Kur'an Azhap adlı kaynaktadır.
Bunların hepsi de salih? Müslüman sayılan din büyükleridir.

Ve aslında daha hadisler, dönemin başka yorumcularının sözleri de var.
Ve derinlere gittikçe olay magazinleşmekte.
Gerçekten çok ayrıntı vardır.
Daha Allahın ayetlerini içine sindirememiş olanlar hadisler karşısında ne yapardı tahmin bile edemiyorum.
Ben hiç oralara girmedim.
Ayet neyse onu belirttim.

Ben aslında yorum yapmamıştım.
Tamamıyla nesnel olduğumu düşünüyorum.
Bu ayet ve surelerin çektiği tepkiye bakılırsa Zeyd olayı Müslümanlarında içine sinmemiş.
Allahın ayetlerine, hadislere rağmen rahatsızlık yaratmış.
Bu gün karşıma çıkıp beni islama hakaret etmekle suçlayanları ben suçluyorum.
Sizlerin imanınız zayıf, inanmıyor, şüphe ediyor, sorguluyorsunuz.
Sizin de içinize sinmemiş.


Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


 

Fizilal-il Kur'an Azhab 33  37-40, 50-52, 53-54

Azhab 33 37-40

37- "Ey Muhammed! Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye. Eşini bırakma, Allah'tan sakın"diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kesince onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlara evlenmek konusunda mü'minlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir."

38- "Allah'ın, Peygambere takdir ettiği bir şeyde O'na bir güçlük yoktur. Bu Allah'ın sizden öncekilere de uyguladığı yasadır. Allah'ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir." ,

39- "O Peygamberler Allah'ın buyruklarını tebliğ ederler, Allah tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap görücü olarak yeter."

40- "Muhammed içinizden hiç kimsenin babası değil. O, Allah'ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir."

Surenin başında islamdan önceki "evlat edinme" geleneğinin geçersiz olduğu açıklanmış, evlatlıkların öz babalarının soyundan sayılmaları gerektiği belirtilmiş ve aile-içi ilişkiler doğa1 temellerine dayandırılmıştı. O ayetleri bir daha hatırlayalım:

"Allah evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söyler ve O, doğru yola iletir."

"Evlatlıkları, babalara nisbet ederek çağırın; bu Allah yanında daha adaletlidir. Şayet babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok, fakat kalplerinizin bile bile yaptığında günah vardır. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir."

Fakat eski evlat edinme geleneğinin arap toplumunda canlı ve somut izleri vardı. Toplumsa1 hayattaki bu somut izleri silmek, evlat edinme geleneğini ortadan kaldırmak kadar kolay bir iş değildi. Çünkü toplumsal geleneklerin vicdanlarda köklü etkileri vardır. bu etkileri silmek için ortaya karşıt ve pratik örnekler koymak gerekir. Ortaya konacak bu karşıt ve pratik örneklerin ilk başlarda yadırganmaları ve çoğunluğun vicdanlarında yoğun sert tepkiler uyandırmaları kaçınılmazdır.

Peygamberimizin Zeyd b. Harise'yi, halasının kızı Zeynep bint-i Cahş ile evlendirmişti. Bilindiği gibi Zeyd, Peygamberimizin azadlığı ve evlatlığı idi. Önceleri "Muhammed'in oğlu" olarak anıldığı halde daha sonra öz babasının oğlu olarak anılmaya başladı. Peygamberimiz bu evlilikle eskiden kalma sınıf ayrımını ortadan kaldırarak "Allah katında en üstünleriniz, O'ndan en çok korkanlarınızdır" ayetinin anlamını hayata geçirmek, islamın bu yeni değer yargısını pratik bir uygulama ile perçinlemek istemişti. (Hucurat Suresi, 13)

Bunun arkasından yüce Allah, Peygamberimize peygamberlik misyonunun bir uzantısı olarak bu konuda başka bir yük yüklemeyi diledi. Bu yük, eski evlatlık düzeninin izlerini silmeye ilişkindi. Bunun için Peygamberimizin, evlatlığı Zeyd'in boşadığı eşi ile evlenmesi gerekti. Peygamberimiz bu uygulaması ile toplumunun köklü bir alışkanlığına karşı çıkıyordu. Evlat edinmeye ilişkin eski geleneğin ortadan kaldırılmış olmasına rağmen hiç kimse böyle bir uygulama ile o günkü toplumun karşısına çıkmaya cesaret edemezdi.

Yüce Allah, Zeyd'in Zeyneb'i boşayacağını ve yerine gelmesini dilediği bir hikmeti uyarınca onunla evleneceğini Peygamberimize ilham yolu ile sezdirmişti. Bu arada Zeyd ile Zeynep arasındaki ilişkiler bozulmuş ve artık uzun zaman birlikte yaşamayacakları ihtimali belirmişti.

O günlerde Zeyd, birkaç kez Peygamberimize başvurarak Zeynep ile bozuştuklarından ve artık onunla geçinemeyeceğinden yakınmıştı. İnanç konusunda hemşehrileri ile yiğitçe, mertçe ve tavizsizce mücadele etmekten çekinmeyen Peygamberimiz, Zeyneb'in geleceğine ilişkin ilahi ilhamın sorumluluğunu omuzlarında hissediyor, o köleleşmiş geleneği uygulamalı olarak yıkmak üzere hemşehrilerinin karşısına çıkmakta tereddüt ediyordu. Bu arada bir de Zeyd'e bakalım. Yüce Allah onu biri müslümanlıktan, öbürü Peygamberimizin akrabalığından ve diğeri de Peygamberimizin sevgisinden oluşan üç katlı bir nimetle onurlandırmıştı. Peygamberimizin kendisine karşı beslediği sevgi, diğer herkese karşı duyduğu sevgiye baskındı. Peygamberimiz onu kölesi iken azad etmiş, sıkı bir eğitimden geçirmiş ve cömert sevgisi ile bağrına basmıştı. İşte bu yüzden Zeyd'in yakınmalarına karşılık ona "Allah'tan kork da eşin ile iyi geçin, ondan ayrılmayı düşünme" diyordu. Böylece hemşehrilerinin köklü alışkanlıklarına karşı çıkmasını gerektireceğini bildiği önemli gelişmeyi,. göğüslemeye tereddüt ettiği sert çatışmanın gününü ertelemeye çalışıyordu. Nitekim yüce Allah, Peygamberimizin o günlerdeki duygularını şöyle anlatıyor:

"Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundur."

Peygamberimizin, Allah tarafından açıklanacağını bildiği halde sakladığı sır, O'nun yapacağını kalbine ilham ettiği işti. Bu iş yüce Allah tarafından açıkça bildirilmemişti. Eğer açıkça bildirilseydi, Peygamberimiz onu yapmakta tereddüt etmez, onu ertelemez, onu geriye atmaya çalışmazdı; tersine getireceği sonuç ne olursa olsun, onu öğrenir öğrenmez, anında açıklardı. Fakat Peygamberimiz sadece içine doğan bir ilham karşısında idi. Aynı zamanda o işle karşı karşıya kalmaktan ve olayın kahramanı olarak halk ile karşı karşıya gelmekten ürküyordu.

Sonunda yüce Allah'ın izni ile beklenen oldu. Günün birinde Zeyd, Zeyneb'i boşayıverdi. Ne Zeyd ve ne de Zeynep boşanmalarını izleyecek olayı akıllarının ucundan bile geçirmiyorlardı. Çünkü toplumda egemen olan geleneksel anlayışa göre Zeynep, Peygamberimizin oğlunun boşanmış eşi idi ve Peygamberimize düşmezdi. Gerçi eski evlat edinme geleneği kaldırılmıştı, ama bu anlayış yine geçerliliğini koruyordu. Üstelik evlatlıkların boşanmış eşleri ile evlenmenin serbest olduğuna ilişkin henüz bir ayet inmemişti. Bu yoldaki serbestliği kurallaştıracak olan olay, bir süre sonra gerçekleşecek olan Peygamberimizin Zeynep ile evlenmesi olayı olacaktı. Kural oturuncaya kadar olay, müthiş bir hayretle, süprizle ve yadırgama ile karşılanmıştı.

Olayın bu akışı, onun hakkında eski-yeni bir çok islam düşmanı tarafından çıkarılan söylentileri, uydurulan masalları ve yakıştırılan iftiraları kökünden çürütüyor.

Olayın gelişimi, yüce Allah'ın buyurduğu gibidir. Okuyalım:

"Sonunda Zeyd, eşi ile ilgisini kesince onu seninle evlendirdik ki, evlatlıklar eşleri ile ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminler için bir sorumluluk olmadığı bilinsin."

Bu çığır açıcı uygulama Peygamberimizin, görevinin gereği olarak üstlendiği ağır bir fedakârlık, ödediği ağır bir vergi idi. Bu uygulamayı, onu son derece antipatik karşılayan bir toplum ile karşı karşıya gelerek gerçekleştirmişti. O yüzden bu karşı çıkma konusunda çekingen davranmıştı. Oysa aynı Peygamberimiz Allah'ın birliği davası ile; toplumun taptığı putları, Allah'a koştuğu sözde ortakları ve bu yolda körü körüne atalarının izinden gitmelerini açık bir dille yererek aynı toplumun karşısına çıkarken hiç tereddüt etmemişti. Bu ayetin sonundaki değerlendirme cümlesi şöyledir: "Allah'ın buyruğu yerine gelecektir."

Bu buyruğun önüne geçilemez, gereğinden kaçılamaz. O kesinlikle ve somut biçimde gerçekleşir. Ne ertelenebilir ve ne de baştan savulabilir. Peygamberimizin Zeynep ile evlenmesi, Zeyneb'in boşanmayı izleyen "bekleme süresi"nin bitiminden sonra oldu. Söz konusu süre dolunca Peygamberimiz, en sevdiği insan olan eski eşi ile Zeyneb'e haber göndererek kendisi ile evlenmek istediğini bildirdi.

Sahabilerden Hz. Enes, bu olayı bize şöyle anlatır:

"Zeyneb'in boşanmayı izleyen bekleme dönemi dolunca Peygamberimiz, Zeyd b. Harise'ye `Zeyneb'e git ve kendisi ile evlenmek istediğimi söyle' dedi. Zeyd, Zeyneb'in yanına vardığında kadın hamur yoğuruyordu. Olayın bundan sonrasını Zeyd'in kendisinden dinleyelim:

"Zeyneb'i görünce heyecanlandım. Öyle ki, yüzüne karşı `Peygamber seninle evlenmek istiyor' diyemedim. Bu yüzden yüzümü çevirip geri döndükten sonra `Ey Zeynep, müjde! Peygamberimiz seninle evlenmek istediğini söyleyeyim diye beni sana gönderdi' diyebildim. Zeynep, `Rabbimin emri gelmeden ben hiçbir şey yapmam' dedikten sonra yerinden kalkıp namaza durdu. Arkasından kendisi ile ilgili Kur'an ayetleri indi. Bunun üzerine Peygamberimiz, evine gelerek izin almaksızın yanına girdi." (Bu hadisi İmam-ı Ahmed rivayet etmiş, Müslim ve Nesai de onu değişik kanallardan Süleyman b. Muğire'ye dayandırarak nakletmişlerdir.)

Nitekim Buhari'nin, sahabilerden Enes b. Malik'e dayanarak bildirdiğine göre bu olayın kahramanı olan "Zeynep bint-i Cahş, Peygamberimizin öbür eşlerine karşı `Sizi Peygamber ile aileleriniz' beni ise yedi kat gök üzerinden yüce Allah evlendirdi' diyerek övünürdü."

Olay kolay kapanmadı. Çünkü islam toplumun tümü üzerinde şok etkisi yapmıştı. Bu arada münafıkların dilleri çözülmüştü, "Muhammed, oğlunun eşi ile evlendi" dedikodusunu yayıyorlardı.


Mesele, yeni bir ilkeyi yerleştirme meselesi olduğu için Kur'an-ı Kerim, olayın üzerinde ısrarla durmaya, onu "tuhaflık" unsurundan arındırarak yalın, tarihi ve mantıkî aslına dönüştürmeye yönelik çabasına devam etti. Okuyoruz:

"Allah'ın, Peygamber'e takdir ettiği bir şeyde O'nun için güçlük yoktur."

Yüce Allah, Peygamber'e Zeynep ile evlenerek evlatlıkların boşanmış eşleri ile evlenmeyi yasaklayan eski arap geleneğini kaldırmasını buyurdu. Buna göre bu uygulamada hiçbir sakınca yoktur. Üstelik Peygamberimiz, bu uygulamayı ortaya çıkaran ilk Peygamber değildir. Çünkü; "Bu, Allah'ın sizden öncekilere de uyguladığı bir yasadır."

Bu uygulama, yüce Allah'ın değişmez ve nesnelerin özleri ile uyumlu yasaları uyarınca yürürlükte kalmıştır. Sonradan üzerini örten düşünceler ve yapmacık gelenekler dayanaksızdır. Devam ediyoruz:

"Allah'ın emri, kuşkusuz, gereği gibi yerine gelecektir."

Yüce Allah'ın emri kesinlikle uygulanacak, gereği yapılacaktır. Onun önünde hiçbir şey ve hiç kimse duramaz. Bu uygulama belirli bir gerekçeye, uzmanlığa ve ölçüye dayalı olarak tasarlanmıştır. Yüce Allah'ın onun ardında güttüğü bir amacı vardır. O onun gerekliliğini, uygulama biçimini, zamanını ve yerini herkesten iyi bilir. Bu gerekçe ile o konudaki eski geleneği kaldırmayı, izlerini uygulamalı biçimde silmeyi, kendi eli ile o geleneğe ters düşen somut bir örnek ortaya koymayı emretmiştir. Yüce Allah'ın bu emrini yerine getirmek kaçınılmazdır.

Demin de belirttiğimiz gibi bu yasa daha önceki Peygamberlerin dönemle-rinde uygulanmıştır. Okuyoruz:

"O Peygamberler Allah'ın buyruklarını insanlara iletirler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka hiç kimseden korkmazlar."

Yüce Allah'ın omuzlarına yüklediği Peygamberlik görevini yerine getirirken insanların tepkilerini umursamazlar. Onları buyruklarını duyursunlar, uygulasınlar, yürürlüğe koysunlar diye göndermiş olan yüce Allah dışında hiç kimseden korkmazlar. Çünkü;

"Hesap görücü olarak Allah yeter."

Onları sadece O hesaba çeker. Onlardan hesap sormak insanlara düşmez. Devam edelim:

"Muhammed, içinizden hiç kimsenin babası değildir."

Öyleyse ne Zeyd, Muhammed`in oğludur ve ne de Zeynep oğlunun eşi, yani gelinidir. Zeyd, Harise'nin oğludur. Eğer olaya böylesine gerçekçi ve yalın bir açıdan bakılırsa bu uygulamanın hiçbir sakıncalı yönünün olmadığı kolayca görülür.

Muhammed (s.a.s) ile tüm müslümanlar arasındaki, bu arada Zeyd arasındaki ilişki Peygamber-ümmet ilişkisidir. Yoksa o bu insanların hiçbirinin babası değildir.

"O Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur."

Peygamber, bu sıfatı ile gökten yere indirilen son mesaj bütününün ışığı altında insanların kıyamet gününe kadar uygulayacakları değişmez yasaları yürürlüğe koyar. Onun koyduğu bu yasaların kendinden sonra değişmeleri, başkalaşmaları düşünülemez. Çünkü;

"Allah her şeyi bilendir."

O insanlara neyin yararlı olacağını, problemlerini hangi yasaların çözeceğini herkesten iyi bilir. Peygamberimize bu buyruğu ileten, O'nun hesabına bu tercihi yapan O'dur. Bu buyruğun amacı evlatlıkların eşleri ile evlenmeyi serbest ilan etmektir. Yalnız bunun için evlatlıkların eşleri ile ilgilerini kesmeleri, onlar ile işlerini bitirmeleri, onları salıvermeleri gerekir. Yüce Allah'ın, her şeyi kapsayan; en yararlı ve en uygun düzenin, yasanın ve kanunun hangisi olduğunu belirleyen bilgisinin ve müminlere dönük merhametinin ve en iyide somutlaşan dileğinin ışığı altında verdiği hüküm budur.

Daha sonraki ayetlerde kalpler bu son ayetin esprisine bağlanıyor, Peygamberine verdiği buyruklar ve müslümanlar için belirlediği tercihler konusunda gönüller yüce Allah'a bağlanıyor. Çünkü bu buyrukların, bu tercihlerin amacı hayırdır, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır. Okuyalım:

Azhab 33 50-52

50- "Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyelerini, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve peygamber nikahlamayı dilediği takdirde mü'minlerden ayrı sırf sana mahsus olmak üzere, kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mü'min kadını almanı helal kılmışızdır. Biz zorluğa uğramaman için mü'minlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir."

51- "Ey Muhammed! Onların dilediğini geri bırakır dilediğini de yanına alırsın. Kendilerinden uzak durduğun kadınlardan arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalplerinizde olanı bilir; Allah bilendir, halimdir."

52- "Ey Muhammed! Bundan sonra artık sana başka kadınlarla evlenmen, bunları başka eşlerle değiştirmen, güzellikle hoşuna gitse bile sana helal değildir. Ancak elinin altında bulunan cariyeler hariç, Allah her şeyi gözetleyicidir."

Bu ayetlerin birincisinde nitelikleri belirtilen kadınlar ile evli kalmak, Peygamberimize helal kılınmıştı. Bunlar sayıca dörtten fazla da olabilirlerdi. Oysa Peygamber dışındaki müslüman erkeklerin dörtten fazla eşle evli olmaları yasaklanmıştı. Ayette nitelikleri belirtilen Peygamber eşleri şunlardı: Peygamberimiz tarafından mehirleri ödenen eşleri. Savaş esirlerinden payına düşen köleler. Kendisi ile birlikte Mekke'den Medine'ye göçen ve aynı zamanda dayı, teyze, hala kızları olan eşleri. Eğer bu sınıftan olan eşleri kendisi ile birlikte göç etmedi ise nikahı altında kalamıyorlar. Bu hükmün amacı göç eden kadınları kayırmak, ödüllendirmektir. Bir de gönüllü olarak Peygamberimiz ile evlenmek isteyen ve mehir istemeyen velisiz kadınlar. Peygamberimiz bunları nikahlamak isterse onlar da dört eş sınırlamasının dışında kalacaklardı. Peygamberimizin bu tanıma uyan bir kadınla evlenip evlenmediği tartışma konusudur. En güçlü ihtimal, böylesine gönüllü olarak kendisi ile evlenmek isteyen kadınları başka erkekler ile evlendirdiği yolundadır.

Yüce Allah bu serbestliği sırf Peygamberimize tanımıştı. Çünkü O erkek kadın bütün müminlerin koruyucusu, kayırıcısı idi. Onun dışındaki erkekler eşleri ve cariyeleri konusunda yüce Allah'ın koyduğu sınırlamalara uymak zorunda idiler. Böylece Peygamberimize "sınırlama" ayetinden önce nikahladığı eşleri ile evliliğini sürdürme ve şahsını kuşatan özel şartlara uyum gösterme kolaylığı tanınmış oluyordu.

Bunun yanı sıra Peygamberimiz kendisi ile gönüllü olarak evlenmek isteyen kadınlardan dilediğini nikahlayabilecek ve dilediğinin isteğini sonraya bırakabilecekti. Ayrıca sonraya bıraktığı gönüllü kadınlar arasında ilerde dilediği ile evlenebilecekti. Bu arada dilediği eşi ile yatabilecek ve dilediği ile yatmayı sonraya bırakabilecekti. Okuyoruz:

"Bu, onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar."

Böylece Peygamberimizin içinde bulunduğu özel şartlar, kendisine yönelik arzular ve onunla birlikte yaşama şerefine dönük özlemler gözetilmiş oluyordu. Yüce Allah bu arzuları biliyor, onları bilgisi ve hoşgörüsü uyarınca kanalize ediyordu. Okuyalım:

"Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah bilendir, halimdir."

Arkasından Peygamberimizin eşlerini sayıca ve ismen donduran yasaklayıcı ayet indi. Bu ayette Peygamberimizin sadece eşlerinin sayısı sınırlanmıyordu, aynı zamanda kişi olarak da donduruluyorlardı, yani Peygamberimiz sayı tavanına bağlı kalsa bile onlardan herhangi birini bir başka kadınla değiştiremeyecekti. Bu yasaklamadan önce yukarıda saydığımız eşlerine bir başkasını eklediği yolunda elimizde bilgi yoktur. Okuyoruz:

"Ey Muhammed, bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, bunları başka eşler ile değiştirmen, güzellikleri hoşuna gitse bile sana helal değildir. Yalnız elinin altında bulunan cariyeler hariç."

Peygamberimizin cariyelerinin sayısı ve kimlikleri ve sınırlamanın dışında tutulmuştu. İstediği sayıda cariyeye sahip olabilecekti. Ayetin sonunu okuyalım: "Allah her şeyi gözetleyicidir."

Mesele bu gözetlemeye ve bu gözetimin altında bulunan duygusunun kalplerdeki güçlülük derecesine bağlanmıştır.

Hz. Aişe'nin verdiği bilgiye göre Peygamberimizin eşlerinin sayısını ve kimliklerini donduran bu yasak O'nun ölümünden önce kaldırılmış ve kendisine sınırsız evlenme özgürlüğü tanınmıştı. Fakat sınırlamanın kalkmasına rağmen eşlerine başka birini eklememiş, yukarda sayılan eşleri "mü'minlerin anneleri" olarak kalmıştı.

Daha sonraki ayetlerde gerek Peygamberimizin sağlığında ve gerekse ölümünden sonra müslümanlar ile O'nun ailesi ve "mü'minlerin anneleri" olan eşleri arasındaki ilişkileri düzenleyen açıklamalar gündeme geliyor. Bu açıklamalarda o günkü toplumun somut bir olgusu sergileniyor. Bu olgu şudur: Bazı münafıklar ile hasta kalpli sapıklar Peygamberimizi ailesi ve eşleri konusunda rahatsız ediyorlardı. Okuyacağımız ayetlerde bu kimseler sert bir dille uyarılıyor; davranışlarının Allah katında ne kadar iğrenç ve aşağılık olduğuna dikkatleri çekiliyor; kalplerindeki gizli hilelerin ve kötü duyguların yüce Allah tarafından bilindiği gerçeği ile tehdit ediliyorlar. Okuyalım:

60-62.

60- "İki yüzlüler, kalplerinizde fesat bulunanlar, şehirde bozguncu haberler yayanlar, eğer bundan vazgeçmezlerse, andolsun ki seni onlarla mücadeleye davet ederiz; sonra çevrende az bir zamandan fazla kalamazlar."

61- "Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve öldürülürler."

62- "Allah'ın geçmiş milletlere uyguladığı yasa budur ve Allah'ın yasasında bir değişme bulamazsın."

Bu kesin sözlü ve sert tehditten, yahudi kökenli Beni Kureyze kabilesinin sürülüşünden sonra müslümanların Medine'de ne kadar güçlendiklerini, islam devletinin kent üzerindeki egemenliğinin ne kadar pekiştiğini anlıyoruz. Bu kesin egemenliğin doğal sonucu olarak münafıklar kuytu köşelere çekilmek zorunda kalmışlardı. Sadece gizli komplolar düzenleyebiliyorlar, açıkça ortaya çıkmaya cesaret edemiyorlardı. Sürekli tehdidin ve korkunun soluğunu enselerinde hissediyorlardı.

Surenin bu son bölümünde insanların kıyametin ne zaman kapacağına ilişkin Peygamber efendimize yönelttikleri soruları, işi alaya alarak kıyametin bir an önce kopmasını istemeleri ve bu konudaki kuşkuları söz konusu ediliyor. Bu soruya verilen cevapta meselenin yüce Allah'ı ilgilendirdiği vurgulanıyor. Bunun yanı sıra kıyametin yakın olduğu ve onları farkında olmadan ansızın yakalama ihtimalinin çok yüksek olduğu belirtilerek sakındırılıyorlar. Ardından surenin akışı bir kıyamet sahnesini sunuyor ki, kıyametin bir an önce kopmasını isteyenler için pek de sevindirici değil. O gün yüzleri cehennem ateşinde evirilip çevriliyor. O gün dünyadayken Allah'a ve Peygamberine uymadıklarına pişman oluyorlar. O gün dünyadaki önderlerinin ve büyüklerinin iki kat azaba çarptırılmalarını istiyorlar. Bu sahne hiç kimsenin bir an önce gerçekleşmesini isteyemeyeceği korkunç bir sahnedir. Sonra surenin akışı onları bu kıyamet sahnesinden alıp tekrar şu yeryüzüne getiriyor. Bu döndürme ile güdülen amaç, müminlerin Hz. Musa'ya eziyet eden, ona -daha sonra yüce Allah'ın suçsuzluğunu ortaya koyduğu- çeşitli suçlamalarda bulunan İsrailoğulları gibi davranmaktan sakındırmaktır. -Öyle anlaşılıyor ki, bu sakındırma fiilen yaşanmış bir olaya karşılık olmuştur.

Belki de bazılarının Peygamberimizin arap geleneğine ters düşerek evlatlığının boşadığı Zeynep'le evlenmesi hakkında ileri geri konuşmalarıdır söz konusu olan-.

Bunun yanı sıra surenin akışı müminleri, dedikodu yapmaktan, birini ayıplamaktan uzak yapıcı, doğru söz söylemeye çağırıyor.
Yüce Allah'ın işlerini iyileştirmesinin, günahlarını bağışlamasının buna bağlı olduğunu vurguluyor. Allah'a ve Peygamberine itaat etmeye teşvik ederek, buna karşılık olarak kendileri için hazır bekletilen büyük lütuf hatırlatıyor.

Sure derin etkili ve ürpertici bir mesajla son buluyor. Göklerin, yerin ve dağların yüklenmekten kaçındığı, buna karşın insanın yüklendiği bu büyük, bu dehşet verici, bu ağır emanete ilişkin bir mesajla noktalanıyor. Bu yüce Allah'ın, verilecek karşılığın amele göre düzenlenmesine ilişkin planının tamamlanması ve insanın kendi isteğiyle seçtiği ve tercih ettiği şeylerden dolayı sorguya çekilmesi amacına yöneliktir. "Allah münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap etsin; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların tevbesini kabul etsin. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (Ahzab Suresi, 73)

Peygamber efendimizin uzun uzun anlattığı; uzun süre korkuttuğu ve Kur'an-ı Kerim'in okuyan kişinin adeta görebileceği şekilde sahnelerini anlattığı kıyametin ne zaman kopacağını sık sık Peygamberimizden soruyorlardı. Kıyamet gününü soruyorlardı, bu günün bir an önce gelmesini istiyorlardı. Bu acelecilikleri bundan kuşku duydukları yahut yalanladıkları veya alaya aldıkları anlamını taşıyordu. Bu anlamlar soranların kişiliklerine, imana yakınlık veya uzaklıklarına göre değişiyordu.


Abdülbaki Gölpınarlı Meali Azhab Suresi 33

37-40

37- An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nîmet verdiği ve senin de nîmetler verdiğin kişiye eşini bırakma ve çekin Allah'tan diyordun ve Allah'ın açığa vuracağı şeyi, içinde gizliyordun ve insanlardan korkuyordun ve Allah'tan korkman daha doğruydu ve o, daha lâyıktı buna.

Derken Zeyd, eşinden ilişiğini kesince biz o kadını sana eş ettik, bu da, oğul edinilen kişiler, eşlerinden ayrıldıkları zaman onların bıraktıkları kadınları inananların almalarında bir beis olmadığını bildirmek içindi ve Allah'ın emri yerine gelmiş oldu.

38- Allah'ın, ona farzettiğini yapmasında hiçbir vebal yok Peygambere; daha önce gelip geçenler hakkında da Allah'ın koyduğu yol yordam buydu ve Allah'ın emri, takdîr edilmiş ve yerine gelmiştir.

39- O gelip geçen peygamberler, öyle kişilerdi ki Allah'ın elçiliğini yapıp hükümlerini tebliğ ederler ve ondan korkarlar ve Allah'tan başka hiçbir kimseden korkmazlardı ve hesap görmeye de Allah yeter.

40- Muhammed, sizden birisinin babası değildir ve fakat Allah'ın resûlüdür ve peygamberlerin sonuncusu ve Allah, her şeyi bilir. 253[10]

[10] Hârise oğlu Zeyd'in, Hz. Muhammed (s.a.a)'in belinden gelen oğlu olmadığını bildiriyor.

50-52

50- Ey Peygamber, mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah'ın ganîmet olarak sana ihsân ettiği ve senin de temellük ettiğin câriyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin, seninle berâber yurdundan göçen kızlarını helâl ettik sana. Bir de inanan bir kadın, kendisini Peygambere bağışlar da Peygamber de dilediği takdîrde onu nikâhla almak isterse bu, yalnız sana helâldir, başka inananlara değil. Sana bir güçlük olmasın diye onlara, eşleri ve sâhip oldukları câriyeleri hakkında ne farz ettiğimizi de gerçekten bildirdik ve Allah, suçları örter, rahîmdir.

51- Bunlardan dilediğini bırakabilirsin, dilediğini de alabilirsin ve bıraktığını tekrar almada da bir vebal yok sana; bu, gözlerinin ışıklanması, mahzûn olmamaları ve verdiğin şeye, hepsinin de râzı olması bakımından daha iyidir ve Allah, gönüllerinizde ne varsa bilir ve Allah, her şeyi bilir, azâp etmede de acele etmez.

52- Bundan sonra kadın almak ve onlardan birini, değiştirmek, hattâ güzellikleri seni hayretlere salsa bile, helâl değildir sana, ancak malınla temellük ettiğin câriyeler müstesnâ ve Allah, her şeyi görür, gözetir.


Ali Bulaç Meali Azhab Suresi 33

37-38

37. Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan sakın" diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir.

38. Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın ötedenberi, gelmiş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir.

39. Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden karkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter.

40. Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir. *

50-52

 50. Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

51. Bunlardan istediğini bırakır, istediğini yanına alabilirsin. Sırasını geri bırakmış, olduklarından da arzu ettiğini yanına almanda sana bir sorumluluk yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalblerinizde olanı bilir; Allah bilendir, Halim olandır.

52. Bundan sonra sana hiçbir kadın, cariyelerin bir yana, güzellikleri ne kadar hoşuna giderse gitsin, hiçbirini boşayıp başka bir eşle değiştirmen helal değildir. Allah her şeyi gözetmektedir.*


Süleyman Ateş Meali Azhab 33/97

37-40

33/97/37 Allâh'ın ni'met verdiği; senin de kendisine ni'met ver(ip hürriyete kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah'tan kork" diyordun, fakat Allâh'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene lâyık olan, Allâh idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın. Allâh'ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir.

362 Bu âyette işâret edilen zât, Zeyd ibn Hârise'dir. Çocukluğunda annesinden çalınıp köle diye satılmış ve Hz. Hatice kendisini satın almıştı. Hz. Hatice'nin hediye ettiği bu çocuğu, peygamberimiz âzâdedip evlâd edînmişti. Allah'ın Elçisi, Zeyd'i çok severdi. Onu evlâd edindiği gibi, âzâdlı câriyesi Ümmü Eymen ile de evlendirmiş, daha sonra da halasının kızı Zeyneb binti Cahş'ı ona nikâhlamıştı. Fakat şerefli bir âileden geldiği için bir köle âzâdlısı ile evlenmekten hoşlanmayan, sırf Allah Elçisinin hatırı için evlenen Zeyneb, bir türlü ısınamadığı Zeyd'e karşı asaletiyle övünürdü. Bir süre buna sabreden Zeyd, sonunda Allah'ın Elçisine varıp, Zeyneb'den ayrılmak istediğini söyledi. Allah'ın Elçisi de bu hoşnutsuzluğa bir son vermek için ayrılmalarını, içinden uygun bulduysa da bunu Zeyd'in yüzüne söylemedi. "Karını yanında tut!" dedi. Peygamberimizin içinde gizlediği, bu huzursuzluğun giderilmesi için, boşanmanın uygun olacağı ve sırf kendisinin hâtırına, bir köle âzâdlısı ile evlenmeğe razı olan Zeyneb'in ve â

33/97/38 Allah'n kendisine takdir ettiği bir şeyi yerine getirmekte, Peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce geçenler arasında da Allâh'ın yasası böyle idi. Allâh'ın emri, olup bitmiş bir şeydir.

33/97/39 (O peygamberler), Allâh'ın mesajlarını duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak Allâh yeter.

33/97/40 Muhammed, sizin erkeklerinizden birinin babası değil, falat Allâh'ın Elçisi ve peygamberlerin hâtemidir. Allâh her şeyi bilendir. 

50-52

 50. Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

51. Bunlardan istediğini bırakır, istediğini yanına alabilirsin. Sırasını geri bırakmış, olduklarından da arzu ettiğini yanına almanda sana bir sorumluluk yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalblerinizde olanı bilir; Allah bilendir, Halim olandır.

52. Bundan sonra sana hiçbir kadın, cariyelerin bir yana, güzellikleri ne kadar hoşuna giderse gitsin, hiçbirini boşayıp başka bir eşle değiştirmen helal değildir. Allah her şeyi gözetmektedir.*


Diyanet Meali AHZAB SURESİ (33)

33-40

33/37. Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan sakın" diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir.
33/38. Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın öteden beri, gelmiş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir.
33/39. Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter.
33/40. Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.*

50-52

33/50. Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve Peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
33/51. Bunlardan istediğini bırakır, istediğini yanına alabilirsin. Sırasını geri bırakmış olduklarından da arzu ettiğini yanına almanda sana bir sorumluluk yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalblerinizde olanı bilir; Allah bilendir, Halim olandır.
33/52. Bundan sonra sana hiçbir kadın, cariyelerin bir yana, güzellikleri ne kadar hoşuna giderse gitsin, hiçbirini boşayıp başka bir eşle değiştirmen helal değildir. Allah her şeyi gözetmektedir.*


Diyanet Vakfı Meali 33-el-AHZÂB.

37-40

37. (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

Bu ayette zikredilen ve Kur'an'da adı geçen tek sahabi olan zat, Zeyd b. Harise'dir. Çocukluğunda esir düşmüş, Hz. Hatice onu köle olarak satın almıştır. Hz. Hatice'nin kendisine hediye ettiği bu çocuğu, Peygamberimiz azad edip evlat edinmişti. Resulullah, Zeyd'i çok severdi, ona halasının kızı Zeyneb binti Cahş'ı nikahlamıştı. Fakat Zeyneb, Zeyd ile geçinemedi. Zeyneb, asil bir aileden geldiği için bir köle azadlısı ile evlenmek istememiş, ancak bu yönde vahiy gelince onunla evlenmişti. Zeyd'e bir türlü ısınamamış, bu yüzden ona karşı asaletiyle övünmekten geri durmamıştı. Zeyd, bir süre daha buna sabretti ise de sonunda Allah'ın Resulüne varıp Zeyneb'den ayrılmak istediğini söyledi. Bunun üzerine Resulullah hoşnutsuzluğun sona ermesi için ayrılmalarını uygun bulduysada bunu Zeyd'in yüzüne söyleyemedi, ona sadece "karını yanında tut" dedi.

Hz. Peygamber'in içinde gizlediği şey, Zeyneb'in sonradan kendisine zevce olacağını bildiği halde bunu açıklamamasıdır. Bu konuda uydurulan birtakım isnatların aslı yoktur. Peygamberimiz, Zeyneb'in güzelliğine hayran kaldığı için onunla evlenmiş değildir. Zeyneb onun halasının kızı idi ve Peygamber onu her zaman görüyordu. İsteseydi onunla Zeyd'den önce kendisi evlenebilirdi.

38. Allah'ın, kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber'e herhangi bir vebâl yoktur. Önce gelip geçenler arasında da Allah'ın âdeti böyle idi. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.
39. O peygamberler ki Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter.
40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

50-52

50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

Nisa suresinin üçüncü ayetinde dörtten fazla evlenmeye izin verilmediği halde, bu ayette Resulullah'ın dörtten fazla hanımla evlenmesine müsaade edilmiştir. Resulullah'a has olan bu müsaadenin hukuki, ictimai, siyasi ve eğitimle ilgili sebepleri vardır.

Hz. Peygamber dışındaki müminlere verilen birden fazla evlilik izni ve bunun sınırları hakkında bak. Nisa 4/3'ün açıklaması.

51. Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyle bilendir, halîmdir.

28 ve 29. Ayetlerde Resulullah (s.a.)ın hanımlarına onunla birlikte kalmak veya ayrılmak şıklarından birini seçmeleri teklif edilmiş, onları Resulullah ile birlikte kalmaya tercih etmişlerdi. Bu ayette de aynı seçim hakkı Resulullah'a verilmiş, o da hanımlarından ayrılmamayı uygun bulmuştur.

52. Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler.


Süleyman Ateş Meali AHZAB.

37-40

33/97/37 Allâh'ın ni'met verdiği; senin de kendisine ni'met ver(ip hürriyete kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah'tan kork" diyordun, fakat Allâh'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene lâyık olan, Allâh idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın. Allâh'ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir.

362 Bu âyette işâret edilen zât, Zeyd ibn Hârise'dir. Çocukluğunda annesinden çalınıp köle diye satılmış ve Hz. Hatice kendisini satın almıştı. Hz. Hatice'nin hediye ettiği bu çocuğu, peygamberimiz âzâdedip evlâd edînmişti. Allah'ın Elçisi, Zeyd'i çok severdi. Onu evlâd edindiği gibi, âzâdlı câriyesi Ümmü Eymen ile de evlendirmiş, daha sonra da halasının kızı Zeyneb binti Cahş'ı ona nikâhlamıştı. Fakat şerefli bir âileden geldiği için bir köle âzâdlısı ile evlenmekten hoşlanmayan, sırf Allah Elçisinin hatırı için evlenen Zeyneb, bir türlü ısınamadığı Zeyd'e karşı asaletiyle övünürdü. Bir süre buna sabreden Zeyd, sonunda Allah'ın Elçisine varıp, Zeyneb'den ayrılmak istediğini söyledi. Allah'ın Elçisi de bu hoşnutsuzluğa bir son vermek için ayrılmalarını, içinden uygun bulduysa da bunu Zeyd'in yüzüne söylemedi. "Karını yanında tut!" dedi. Peygamberimizin içinde gizlediği, bu huzursuzluğun giderilmesi için, boşanmanın uygun olacağı ve sırf kendisinin hâtırına, bir köle âzâdlısı ile evlenmeğe razı olan Zeyneb'in ve â

33/97/38 Allah'n kendisine takdir ettiği bir şeyi yerine getirmekte, Peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce geçenler arasında da Allâh'ın yasası böyle idi. Allâh'ın emri, olup bitmiş bir şeydir.

33/97/39 (O peygamberler), Allâh'ın mesajlarını duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak Allâh yeter.

33/97/40 Muhammed, sizin erkeklerinizden birinin babası değil, falat Allâh'ın Elçisi ve peygamberlerin hâtemidir. Allâh her şeyi bilendir. 

50-52

33/97/50 Ey peygamber, biz, ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini; Allâh'ın sana ganimet olarak verdiğ(i savaş esir)lerinden elinin altında bulunan(câriye)leri; amcanın, halalarının, dayının ve teyzelerinin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kaldık. Bir de kendisini (mehirsiz olarak) peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini almak dilediği inanmış kadını, diğer mü'minlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Biz, eşleri ve ellerinin altında bulunan(câriye)leri hakkında mü'minlere yapmalarını gerekli kıldığımız şeyi bil(dir)dik. (onların bu hususta ne yapması lâzım geldiğini de daha önce açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın, (sen bir sıkıntıya, güç bir duruma düşmeyesin). Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

33/97/51 Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. (Geçici olarak) Ayrıldıklarından (tekrar birleşmeyi) arzu ettiğine (dönmekte) senin üzerine bir günâh yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp tasalanmamalarına ve hepsinin, senin verdiklerine râzı olmalarına en elverişli olan budur. Allâh sizin kalblerinizde olanı bilir. Allâh bilendir, halimdir (birden öfkeye kapılıp cezâ vermez).

364 Çünkü kendilerine Allah'ın hükmünün uygulandığını bilirler ve aralarında gözettiğin eşit muâmeleden memnun olurlar.

33/97/52 Bundan sonra artık sana (başka) kadınlar(la evlenmek), güzellikleri çok hoşuna giden kadınlar olsa da, bunları başka eşlerle değiştirmek helâl değildir. Yalnız elinin altında bulunan(cariye)ler bunun dışındadır. Allâh, her şeyi gözetleyicidir.


Elmalılı Hamdi Yazır meali 33-AHZAB.

33-40

37- Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: "Hanımını kendine sıkı tut ve Allah'tan kork" diyordun da nefsinde Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir.

38- Peygambere Allah'ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah'ın sünneti böyledir. Allah'ın emri ise biçilmiş bir kaderdir.

39- Onlar, Allah'ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O'ndan korkarlar, Allah'tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter.

50-52

50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.

52- Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.


 


a45UyF587661-140910105428-{{SN}}
^^^^^ - vvvvv

 

--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Tomurcuk derdinde olmayan agac odundur.

Necip Fazil
- - - - - - - - - - - - -
Allah; Adem i, Nuh u, Ibrahim Ailesi ni, Imran Ailesi ni secerek alemlere ustun kilmistir.

AL-I IMRAN SURESI 33
- - - - - - - - - - - - -
Kalbinde hardal tohumu kadar kibir bulunan cennete giremez.
Yine kalbinde hardal tohumu kadar iman olan da cehenneme giremez.

Buhari 81/51
- - - - - - - - - - - - -
Yapılan hizmetler, yapılması gereken ve yapılabilecek hizmetlerin yüzde biri bile değil.
Fakirlere yedirilen yemekler dışındaki iftar ziyafetlerini önemli ve temel bir hizmet olarak görmek mümkün müdür?
Hele sofralarda israf varsa, günah kazanılmış oluyor.

Mehmet Şevket Eygi
Mürtecilerin çok sevdiği ve önemsediği fikir adamı.
- - - - - - - - - - - - -
Kemal elebasiligindaki Milliyetcileri ezmek icin Ingiliz hukumetinin bize yardim elini uzatmasini talep ediyoruz.

Konya'nin 27 koyunun esrafinin Ingiliz temsilcisine basvurusu - 10.1920
- - - - - - - - - - - - -
Bir Ingiliz subayi Igdir'dan Bayezit'e gelerek, Mutassarif'a: Ingiltere himayesinde tesekkul eden Ermenistan'a Bayezit havalisinin de birakildigini bir aya kadar on bes bin Ermeni muhacirinin Ermeni duzenli birlikleri himayesiyle eski yurtlari olan Bayezit sancagina sevk edilecegini bildirmistir.

Dogu vilayetlerinden bir karis topragin bile Ermenistan'a birakilmasinin mumkun olmayacagi, bir tek Ermeni askerinin sinirimizin bu tarafina gecmesinin atesle karsilik gorecegi

(12 Haziran 1919)
K. ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
Dunyada iki cesit insan var:
Akli olan ve dini olmayanlar, dini olan ve akli olmayanlar.

Abu l-AlaAl-Ma arri
- - - - - - - - - - - - -
Daha gun o gun degil, derlenip durulmesin bayraklar.
Dinleyin, duydugunuz cakallarin ulumasidir.
Saflari siklastirin cocuklar,
Bu kavga fasizme karsi, bu kavga hurriyet kavgasidir.

Nazim Hikmet Ran
- - - - - - - - - - - - -
Terorun bir savas yontemi olarak kullanilmasi engellenemez.
Bizim icin teror, bugunku kosullarda siyasi bir savasin bir parcasidir.

Izhak Samir, Israil Basbakani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52
- - - - - - - - - - - - -
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/

Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/




--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kendi kendimizin altinda kalmamaliyiz ki cemiyetin ustune cikalim.

NECIP FAZIL KISAKUREK
- - - - - - - - - - - - -
Zeyd o kadindan ilisigini kesince onu sana nikahladik ki, Zaten Allah in emri yerine getirilmistir.

Ahzab 33/37
ZEYNEP Muhammedin in oz halasinin, guzelligi ile unlu kizi ve 7.esidir.
Kolesi ve hukuken evlat edindigi Zeyd i, hala kizi Zeynep ile evlendirdi.
Muhammed goruntude boyle bir evlilik yaptirdi diye dedikodularin ardi arkasi kesilmedi.
Azhab suresinde Muhammed peygamber hanimlari dedikodu yapmayin diye vahiy geldi dedi.
Muhammedin in istemesiyle Zeyd, evliligi sona erdirdi.
Bir muddet sonra da Peygamber e, Zeynep ile evlenmesi icin vahiy yoluyla emir geldi.
- - - - - - - - - - - - -
Resulullah sav buyurdular ki:
Icerisinde resim, cunub ve kopek bulunan eve rahmet melekleri girmez.

Kutubu Sitte 2172
- - - - - - - - - - - - -
Mehdi'nin ayak seslerini duyuyorum'
Direnmenin faidesi yok.
Mehdi gelecek, Şeriat gelecek, adalet gelecek.
Osmanlı Hilafet-i İslamiyesinin yıkılmasından sonra Müslümanlık âleminde Kezzabiyyun, Deccaliyyun, Süfyaniyyun devirleri başlamıştır.
Büyük tahribat olmuş, kütleler halinde irtidat görülmüştür.
Uzun süren küfür ve dalalet gecesinden sonra nihayet ufukta Mehdiyyet fecr-i sadıkının nurları görülmeye başlanmıştır.
Mehdi'nin kuracağı Kur'an, Sünnet ve Şeriat düzeni öyle kolay kolay, tereyağından kıl çekercesine zahmetsiz olmayacaktır.
Yakın gelecek, en doğrusunu Allah bilir, büyük savaşlara, iğtişaşa, melhamelere, kıyımlara, sıkıntılara gebedir.
Zahirde Müslüman görünen birileri, dünya hırslarıyla Fırat'ın altındaki hazinelere saldırmışlar ve büyük kara ve necis servetlere sahip olmuşlardı, onlar helak olacaktır.
İslam dinini, dünyevî ve uhrevî ahkam tasnifine tâbi tutan ve Şeriatın dünya ile ilgili hükümlerini göz ardı eden dünyevî=seküler sözde Müslümanlar feci şekilde aldandıklarını anlayacaktır.
Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de büyük kanlı savaşlar cereyan edecektir.
Deccallar ve Süfyanlar tepetaklak olacaktır.
Bâtıl gümbür gümbür yıkılacaktır.
Musibetler toptan gelecek, kötülerin yanında iyiler de zarar görecektir.
Susuzluk, ekmeksizlik…
Evsizlik, barınaksızlık…
Ateş ateş ateş…
Zelzele-i Kübra…
Bana dokunmayan yılan bir yaşasın diyenleri büyük yılanlar sokup ağulayacaktır.
Kezzablar, Deccallar, Süfyanlar sonuna kadar direnecek ve çok acılar çekilecektir.
Haramla yapılmış yüksek binalar çökecektir.
Elektrikler kesilecek, bütün şeytanî cihazlar çalışmayacaktır.
43'cü kattaki kâşanesinden cihanı nemrudâne seyr eden gafil mağrurlar yüksek merdivenleri çıkamayacaktır.
Kaddafilerin aklı olsa, kanlı iktidarlarından feragat edip bir kûşe-i inzivaya çekilirler ama onlarda o akıl nerede…
Zalimlerin en akıllısı Zeynel olmuş, çekip gitmişti.
Mübarek diretmişti ama diretmesi onu iktidarda tutmaya yetmemişti.
Saddam keşke iktidardan vaz geçmiş ve sürgünü tercih etmiş olsaydı.
Âhir zaman fitneleri başlamıştır…
Deccallık, Kezzablık, Süfyanîlik devirleri bitiyor.
Mehdinin ayak seslerini duyar gibiyim.
Kulağınızı yere koyun ve dinleyin…
Kur'an, Sünnet, Şeriat, adalet, güvenlik diye atıyor zeminin kalbi.
Direnmenin faidesi yok.
Mehdi gelecek, Şeriat gelecek, adalet gelecek…
Tufandan sonra sükunet hükümran olacak.
Ölenler ölecek, kalanlar kalacak.
İman ile ölenler bahtiyar olacak; şirk, küfür, dalalet yolunda ölenlerin zararı büyük olacak.
Bundan sonra Deccalperestlerin, Kezzabların, Süfyanîlerin işi bitiktir.
Ben hem Müslümanım, hem de Deccalîyim diyenler büyük kayıptadır.
Rahmana iman ve itaat edeceksin, Tağuta cephe alacaksın.
Ey Dresden (13-14 şubat 1945 gecesi) ahalisi, ey modern Pompeililer, Sodom ve Gomore halkı, Bizans ve Roma…
Uyanın bu gaflet uykusundan…
Sezar mabetlerinin hepsi yıkılacak.
Deccallık ve Süfyanilik devri sonuna geldi…
Mehdi zuhur, İsa aleyhisselam nüzul edecek.
Kimseyi altınları gümüşleri, dolarları euroları, Altın Buzağı şirketi hisse senetleri kurtaramaz.
Sahih bir iman, ihlaslı ibadet, kalb-i selim gerek kurtulmak için.
Sende bunlar var mı?
Keşti-i Nuh hangi sahilde, biliyor musun?
Tufan yaklaşıyor, koş gemiye gir, yoksa boğulur helak olursun…

Mehmet Şevket Eygi
Mürtecilerin çok sevdiği ve önemsediği fikir adamı.
- - - - - - - - - - - - -
Yunan ordusu halifenin ordusu sayilir.
Hic de zararli bir topluluk degildir.
Asil kafasi koparilacak mahlukat Ankara'dadir.

Teal-i Islam (Islami Yuceltme) Dernegi'nin bildirisi - 1920
- - - - - - - - - - - - -
Tehcir sirasinda Merzifon'da esasen cokca kalan Ermenilerin bu kez baska yerlerden de gelenler ve gocten donenler yuzunden miktarlarinin daima artmakta oldugu Merzifon Amerikan Mektebi'ne getirilen esya sandiklarinin uzerinde Otoman Amerikan markalari goruldugunden bunlarin herhalde silah oldugunda suphe birakmistir.

(6 Haziran 1919)
K. ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
EINSTEIN ve ATEIZM
Bir Cizvit rahibin bakis acisina gore, ben elbette her zaman bir ateisttim. (...) Tekrar tekrar soyledim, bence kisisel Tanri anlayisi cocukcadir. Bana bilinemezci diyebilirsiniz, ama en cok, gencliginde dinsel prangalarla beyni yikanmis olan ve bundan kurtulmanin icerdigi aci dolu eylemden kaynaklanan hevesle hareket eden profesyonel ateistin savasci ruhunu paylasmiyorum. Ben doganin ve kendi varligimiza iliskin olarak zihinsel kavrayisimizin zayifligina karsilik gelen alcakgonullu bir tutum izlemeyi tercih ediyorum.
From the viewpoint of a Jesuit priest I am, of course, and have always been an atheist. (....) I have repeatedly said that in my opinion the idea of a personal God is a childlike one. You may call me an agnostic, but I do not share the crusading spirit of the professional atheist whose fervor is mostly due to a painful act of liberation from the fetters of religious indoctrination received in youth. I prefer an attitude of humility corresponding to the weakness of our intellectual understanding of nature and of our own being

Albert Einstein, to Guy H.Raner Jr., September 28, 1949; from Michael R.Gilmore, Einstein s God: Just What Did Einstein Believe About God?, Skeptic, 1997, 5(2):64.
(Cizvit bir rahibin bakisiyla ateist, kendi gorusu degil. Ve kendisine agnostik denilebilecegini belirtiyor)
- - - - - - - - - - - - -
Bir ulus kendi icindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla bas edebilir
Fakat icersindeki satilmis ve hainlerle yasayabilmesi olanaksizdir.
Sinirlari zorlayan dusman silah ve alemlerini acikta tasidigi icin daha az tehlikelidir.
Fakat bir hain, hain gibi gorunmez,
kurbanlari ile ayni aksanda konusur,onlarin cehresine burunur ve
onlarin argumanlarini kullanarak ulusun politik yapisina nufuz eder,
butun kapilardan serbestce gecer, sesi en ust duzey hukumet koridorlarinda duyulur,
ulusun ruhunu curutur
Politik yapiya her turlu hastalik bulastirarak yasam gucunu elinden alir
Bir katil daha az korkuludur.

Marcus Tullius Cicero
(M.O.106-M.O.43)
- - - - - - - - - - - - -
Bizim verecegimiz bir kurban karsiligi, 1000 Filistinli oldurulmelidir

Michael Kleiner, Israil Herut Partisi Genel Baskani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52
- - - - - - - - - - - - -
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder